ampul'ün söneceği, malum kişinin ve avanesinin mutlemelen ülkeyi terk edeceği tarih. o günü özlemle bekliyoruz.
devamını gör...

doğum sancısı olabilir, yani biz erkekler bilemeyiz, tahmin bile edemeyiz. kadınlar bir birini bu konuda daha iyi anlar sanırım.
devamını gör...

1978 yapımı bergman filmi.

bergman'ın alışık olduğumuz tarzında, sade ve yalın bir filmdir. gereksiz hiçbir diyalog, sahne, öylesine geçen bir dakika yoktur. filmin bütünü neredeyse diyaloglardan oluşur. benim bu filme dair en sevdiğim şey ise yüzeysel bir seyir halindeyken bile film değerlidir, gayet anlaşılırdır, derinlemesine incelendiğinde de sayfalar dolusu not çıkarabilmek mümkündür. yani her izleyen bu filmden bir şekilde etkilenir. sadece anne ve kızın piyano başında oldukları sahne bile kendi başına izlenebilir bir şaheserdir, kes al kısa film yap, göster insanlara. muazzam.

konusuna gelirsem, kısaca, 7 yıldır birbirini görmeyen anne ve kızın, annenin kızını ziyaret etmesiyle gerçekleşen hesaplaşmaları olarak özetlenebilir. ihmalkar anneden dolayı sevgiyi hissedememiş kızın anne karşısındaki tutumu, isyanı. ilk bakışta sanki kız tümüyle haklıymış gibi hissediliyor. konunun ve karakterin derinine indiğimizde aslında çok daha fazlası olduğunu görebiliyoruz. bana kalırsa bir haklı da yok gibi. film aynı zamanda yarı otobiyografik de olabilir. zira ingmar bergman protestan bir ailede sert bir disiplinle büyümüştür. bergman'ın birçok eşinden birçok çocuğu olmuştur. kendisi de sürekli sanatla ilgilenerek hayatına yön verdiği için filmdeki anne karakteriyle düşünüp filmi yorumlamamak elde değil. aynı zamanda ingrid bergman'ın da sıkıntılı özel hayatında buna benzer örnekler bulabilmek mümkün. ingrid, roberto rossellini filmlerinden birinde yer almak için italya'ya gitmiştir. ingrid o sıralar petter lindstrom ile evliydi. rosselini de ayrı yaşasalar da başka biriyle evliydi. ingrid ve rosselini, ingrid'in hamile kalmasından dolayı eşlerinden ayrılarak birbirleriyle evlenmiştir. evliliğin hemen öncesinde çocukları roberto'yu doğurmuştu. bu olaylar o dönemde bir skandal yaratmıştı ve ingrid amerika'daki hayranlarının ilgisini epey kaybetmişti. çocuklarıyla aralarındaki ilişkiler tümüyle bilinemese bile yaşantıları çocukları ile aralarına mesafe koymuş olabilir. ​bu bilgiler ışığında filmdeki anneye baktığımızda iki ustadan da yansımalar bulabilmek mümkün.

film hakkında birkaç detaydan bahsetmek isterim ki belki izlemiş olanlar için yeni bir farkındalık yaratabilir belki.

filmin başından sonuna dek izleyici olarak anneden çok kızı eva'ya yakınlık duyarız. sanki o biraz daha haklıymış gibi gelir bize. ihmalkar bir anne tarafından sevgisizce büyütülmüş bir kadın olarak tutumu daha doğru gelir. ama bergman'ın senaryoyu oluştururken ilk bakışta böyle algılanan o şeyi bozduğunu sanıyorum. bir defa bergman'ın hiçbir şeyi öylesine yapmadığını biliyoruz. bir tablo, bir diyalog oradaysa o mutlaka bir anlama, amaca hizmet ediyor, bir kapı aralıyor. eva'nın 4 yaşındaki oğlu gölde boğularak ölmüş. bergman 4 yaşındaki bir çocuk için neden böyle bir ölümü seçmiş olabilir diye düşünmeden edemedim filmi izledikten sonra. sonuçta onu ölümcül bir hastalıkla uykusunda da öldürebilirdi. burada eva'ya da belli bir mesafeden bakmamızı istedi belki. annesinde gördüğümüz ihmalkarlığı belki onda da bulmamızı istedi. sonuçta 4 yaşındaki bir çocuk gölde nasıl ölebilir? tek başına mıydı? annesi neden orada değildi, diye sormamıza sebep oluyor işte bu. eva'nın annesinden daha fazla sevmeye açık olduğu evet tartışılamaz bir gerçek. ama belki bu detay* kardeşine bakması, oğlunu sürekli hatırlamasını onun bu suçluluk duygusunun bir parçasının olduğunu ifade ediyordur. kim bilir.
filmin daha başlangıcında eva'nın gözlüklü olduğunu gördüğümde "aha tamam demek ki bu karakterin bir sığınağı olacak ve bir yerde dökülecek, patlayacak" demiştim. bergman tarzı yönetmenlerde hiçbir detay öylesine değil çünkü. karaktere hiç gözlük taktırmayabilirdi sonuçta. bu açıdan bakınca eva'nın gözlüğü çıkardığı sahnelerde "daha çok kendi" gibi olduğunu gözlemlediğimi söyleyebilirim. bu belki aşırı bir yorumdur bilemiyorum ama filmin açılış sekansındaki "eğer birisi beni olduğum gibi severse, sonunda kendime bakmaya cesaret edebilirim belki" repliğini düşününce bu düşünce bana çok da saçma gelmiyor.
ayrıca "annenin başarısızlıkları kızı tarafından ödenecek" tarzındaki replik de aynı magnolia filmindeki "babalarının günahlarını çocuklar öder" sözü gibi incile yapılmış bir atıf diye düşünüyorum. belki toplumsal değil, daha biricik, bireysel ama benzer bir düşünce.


filmde anlamlandıramadığım iki nokta var. birinicisi, filmin adının güz sonatı olmasına rağmen açılış sekansında bergman'ın özellikleri gülleri gözümüze sokması, masada, kahvaltıda güllerin olması. ikincisi ise anne charlotte'nin filmin ilk çeyreğindeki telefon konuşması. hikayenin bütününü hiçbir şekilde etkilemeyen bu sahne ne anlama geliyor hala anlayamadım. bu sahneyi filmden çıkarttığımda olaylar bütünü hiçbir şekilde değişmiyor benim için, öyleyse neden var diye sormadan edememiştim film bittiğinde. belki ben bir şeyleri kaçırıyorum.

daha da çok şey yazılır ama neyse.* müthiş film, müthiş!
devamını gör...

eksi de yazar mı bilmiyorum ama kendisi uludagsozlukte pek ciddiye alınmayan ve yoğun bir şekilde t**ak geçilen bir arkadaş.
devamını gör...

genelde insanların 50 yaşından sonra bu vasfa erişebildikleri söylenir.
devamını gör...

o namaz kılınmalı şüphesiz ama o sana yoldaş olmaya, yar olmaya, yaren olmaya gelen hanıma karı diyecek kadar hayasızsan muhtemelen kıldığın namazında sana ve kurduğun yuvaya hiç bir getirisi olmayacaktır.
devamını gör...

iki kişinin arasını yapan. muhabbet telalı.

not : kavat olarak ihtiyaç durumunda (bkz: kavas) olabilirim.
devamını gör...

yunanca kökenli sözcüktür. kadınlara karşı duyulan saygı, sevgi ve hayranlığı belirtmektedir.
-gündemimiz cinayet haberleriyle doluyken pek inandırıcı bir sözcük değil.
devamını gör...

bazı insanların ikiyüzlülüğü ve çok kolay yalan söyleyebilmeleri beni çok şaşırtıyor. yani içinde nasıl bir korku var ki "gerçek"ten bu kadar kaçıyorlar? halbuki gerçekler, bir kez acıtır ama insanı büyütür ve yoluna devam etmeyi sağlar ama yalanlar öyle mi? insanı hep kısırdöngüde tutar, yıllarca bitmek bilmeyen bir sarmalın içinde sıkışıp kalırlar da farkına bile varmazlar...
devamını gör...

kuzey kore lideri kim jong-un'dur. bir çözüm yolu mu? evet...

--- alıntı ---

kuzey kore'de kapalı çin sınırında kaçakçılık yapmakla suçlanan kişinin koronavirüs ((i: kovid-19)) tedbirlerini ihlal ettiği gerekçesiyle halka açık bir şekilde kurşuna dizilerek infaz edildiği iddia edildi.

--- alıntı ---

haberin devamı için
devamını gör...

ekşi'de yüzlerce farklı şekilde açılan exxen başlıklarını görünce; birçok yazar gibi ben de kendi kendime "kesin para ile entry giriyorlar be." diyordum.

ama anlıyorum ki mevzu para değil, popülizm arkadaşlar. popüler olanı pompalayın ki açtığınız başlıklar, yazdığınız entryler bol keseden hit alsın. aferin böyle devam!

exxen başlığı altındaki entry sayısı, youtube ve netflix başlığındaki entry sayısının 2 katından fazla.
devamını gör...

bu başlığa peşpeşe yazıyor olacağım, geçen sefer yazarken aklımdaydı ama unutmuşum, şimdi aklıma geldi, şöyle bir şey var. polis akademisi filminde her sesi çıkartan michael winslow'un bu yorumuna insan hayret ediyor, böyle bir şey nasıl olabilir diye?

devamını gör...

ebelemeçte denen bir tür sokak oyunu. teoride bir kişinin ebe olması ve diğer oyuncuların saklanmasıyla gerçekleşir. 1'den 10'a kadar sayan ebe 'oldu mu?' diye sorar. arkasından 'önüm, arkam, sağım, solum saklanmaya ebedir' der.

sonra teker teker oyuncuları ebelemeye çalışır. bazen oyunculardan biri ebeler. o zamanlar eğlenceli gibi bir oyun gibi gelirdi. sonraları biz bu oynayışı bir iki arkadaşla değiştirdik. her defasında aynı 3 kişiyle anlaşıp bir şekilde ya üstümğzdekileri değiştirip ya da bir şekilde yerimizi değiştirerek ebenin bizi ebelemesine rağmen 'çanak çömlek patlatıyorduk.' her oyunda olmasa da 3, 4 oyunda bir yapıyorduk ve diğerleri bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışıyordu. hah çocuğuz işte. sanırım birilerini kandırıyor olmak bize ayrı bir haz veriyordu. belki bunu bir şakalaşma olarak değerlendiriyorduk emin değilim.

çocukken istanbul'da yaşıyor ve özellikle akşamları tüm çocuklar sokaklarda buluşuyorduk. o zamanlar tv bile izlemezdik çok ilginç. çocuk olmak pek güzeldi doğrusu. o zamanlar hatta daha güzeldi. şimdi çocuklara bakınca üzülüyorum. hele ki pandemi çocuklarına. hiçbir sosyallikleri yok. hiç arkadaşları yok. umarım biran önce normale döneriz. çocukluk normale döner mi bilemem?
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
caddebostan civarında gardaşım garfieldla karşılaştık. o da çok dertli. abi ehonomi bildiğin gibi değel mamalar ateş pahası afcumuzu yalıyok deyin dert yandı.
devamını gör...

şüphesiz sırtlan sözüdür. bunun yanı sıra belediye çukuru niteliğinde gamzelere sahip insanlara da mutlu olsun diye söylenebilir.
devamını gör...

- yoksa ona aşık mı oluyorsun?

+ bu beni bir kaçık mı yapar?

- hayır... bence aşık olan herkes biraz kaçıktır zaten. yapılacak en çılgınca şeylerden biri bu. deliliğin toplumca kabul gören şekli gibi.

film: her
devamını gör...

temelden güzel güzel anlatan bir youtube kanalı:

almanca kolay

almancaya kulağım alışsın diyorsanız:

easy german

alternatif öğrenme için playlist:
devamını gör...


tut yüreğimden ustam
ustam
aklım firarda.
göz bebeklerimde müebbet hüzün,
dilimde ay kesiği bir yara,
düşüm kırık dökük,
umudumun boynu bükük,
bir öksüzün omuzlarında sûkût.
yüreğim sana emanet sıkı tut.
tut ki; kancık pusulara düşmesin.
bir hain kurşunu gelip deşmesin.

ustam,
ne zaman o senin bildiğin zaman,
ne sevda gördüğün masallardaki.
eskiden, eskiden
halı tezgahında dokunurdu aşklar,
nakış nakış, körpe kız ellerinde.
mendillere yazılırdı isimler,
yüreklere kazılırdı gizlice.
sevdalılar asil ve de yürekli
sevdalar, kavgalar iki kişilik.
oysa şimdi;
çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.

meşru sevdalardan,
gayrî meşru acılar doğuyor kundaklara,
günahkar gecelerden.

beni herkes sevdaya asi sanır,
oysa aşk, beni nerde görse tanır,
hasret tanır,
zulüm tanır,
ölüm tanır,
yüzüm yüzümden utanır.
*

yorgunum ustam;
ne katıksız somun isterim senden,
ne bir tas su,
ne taş yastıkta bir gece uykusu.
var gücünle asıl sûkûnetime,
çığlığım kopsun,
uzat ellerini güneşe dokun,
uyandır uykusundan,
tut yüreğimden ustam tut,
tut beni, sür güne…

tut beni, sür güne…
devamını gör...

hintli matematikçi dattathreya ramachandra kaprekar tarafından tanımlanmış bir sayı.

şöyle ki:
bir sayı seçelim. bu sayı n basamaklı olsun. sayının karesini alarak, çıkan sonucun sağdan n basamaklı kısmını alıp solda kalan kısma ekleyelim. sonuç, baştaki sayı ile aynı olsun. bunu sağlayan sayılara kaprekar sayısı denir.

örnekle daha iyi anlaşılır.

sayımız 2728 olsun. karesi 7441984'e eşittir. 2728 sayısı 4 basamaklı bir sayı olduğundan n = 4 oldu.

7441984'ün sağdan n, yani 4 basamağını (yani 1984'ü) aldık ve soldaki kalan sayıya (yani 744'e ekledik):
1984 + 744 = 2728

baştaki sayıyı elde ettiğimizden, bu bir kaprekar sayısıdır.
devamını gör...

"güm güm çalındı
kapım-
açtım baktım ki
yalnızlığımmış."
c. süreya

eğlenceli mısra olarak çevrilen geleneksel japon şiir türüdür. az sözle çok şey anlatmak amaçlanır. bu yüzden ki yazımı, güçlü kalemler tarafından başarıya ulaşır.
haiku, imgelerden uzak bir anlatıma sahiptir. geleneksel şiirden farklı olarak algılama değil görme biçimi olarak kabul edilir.
kısalığın ve yalınlığın etkileme gücüyle modern insanın varoluş sorunları ve çağın yarattığı çelişkiler yansıtılmaya çalışılır.
türkçedeki hece sayısıyla japonca benzerlik gösterdiği için bu şiir türü edebiyatımızda da yer bulmuştur. 5+7+5 ya da 7+7'lik hece ölçüleri ile yazılır.

"bu yılın da sonu geldi
gizledim bizimkilerden
saçıma ak düştüğünü"
ochi etsujin
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim