alan garner
the hangover film serisinde, zach galifianakis tarafından başarıyla canlandırılmış kurgusal karakter. genel olarak aykırı, baba parası yiyen ve her daim arkadaşları'nın başına türlü belalar açan bu karakter, en sonunda bir şekilde üste çıkma konusunda epey mahirdir. serinin henüz çekilmeyen 4.filminde evleneceğine dair iddialar var, bakalım beklemedeyiz.

devamını gör...
ankara'nın en güzel yanı
havasıdır. ideal bir havası vardır ne kışları sivas gibi soğuk ne de yazları adana kadar sıcak. karı da yağmuru da güneşi de görürsünüz. nem sevmeyenler için de birebirdir.
devamını gör...
iltifata iltifatla karşılık vermek
görgüsüzlükmüş. teşekkür edilip geçilmeliymiş. zorlayıp benim gibi batabilirsiniz zira:
+lucyia gözlerin çok güzel, ne renk?
-(utandı) sağ ol, o senin gözlerinin renginin güzelliği
+?!?!?!?!?
+lucyia gözlerin çok güzel, ne renk?
-(utandı) sağ ol, o senin gözlerinin renginin güzelliği
+?!?!?!?!?
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu
tanımlarını okumaya bayıldığım karikatürleri bir harika olan ve beğenme konusunda da çok eli açık, cömert bir yazar.
devamını gör...
23 ocak 2021 rusya'daki protestolar
geçen günlerde abd, şimdi rusya,
avrupa'da zaman zaman görülen halk eylemleri, ortadoğu'yu söylemeye bile gerek yok ,
bu durum, bütün dünya ülkelerinde yönetime sahip olanların diktatöryal yönetim anlayışının bir sonucu değil mi sizce de ?
ıktidar sahiplerinin bu konumlarını muhafaza etmek için her şeyi göze alabildikleri bir dönem yaşanıyor tüm dünyada. bu artık öyle olağan bir hale geldi ki , demokrasi havarisi olarak dünyaya yön veren abd'de bile yaşandı ve yaşanıyorsa, diğer ülkelerde olan ve olacaklara asla şaşırmamak gerektiğini gösteren durum...
avrupa'da zaman zaman görülen halk eylemleri, ortadoğu'yu söylemeye bile gerek yok ,
bu durum, bütün dünya ülkelerinde yönetime sahip olanların diktatöryal yönetim anlayışının bir sonucu değil mi sizce de ?
ıktidar sahiplerinin bu konumlarını muhafaza etmek için her şeyi göze alabildikleri bir dönem yaşanıyor tüm dünyada. bu artık öyle olağan bir hale geldi ki , demokrasi havarisi olarak dünyaya yön veren abd'de bile yaşandı ve yaşanıyorsa, diğer ülkelerde olan ve olacaklara asla şaşırmamak gerektiğini gösteren durum...
devamını gör...
hapşırmak
eskiden insanlar hapşırmanın yaşamsal gücü emdiğine inanırlar ve hapşırmamak için her yolu denerlermiş. daha sonradan hipokrat ve aristo beynin savunma refleksi olduğunu insanlara açıklamış.
romalılar da hapşırmanın bir şans olduğuna ve insanı kötülüklerden korduğuna inanıp hapşırınca da "iyi şanslar, tebrikler" ifadelerini kullanırlarmış. ortaçağda da hapşırıldığında kötü ruhların, şeytanların vücuttan çıktığına inanmışlar.
romalılar da hapşırmanın bir şans olduğuna ve insanı kötülüklerden korduğuna inanıp hapşırınca da "iyi şanslar, tebrikler" ifadelerini kullanırlarmış. ortaçağda da hapşırıldığında kötü ruhların, şeytanların vücuttan çıktığına inanmışlar.
devamını gör...
kafaya koyduğunu yapan tip
ben değilim bu. sıkılıyorum ya. üşeniyorum falan.* hevesim kaçıyor. mücadele etmek bir yerden sonra çok sıkıyor. istikrarlı bir insan değilim. öyle olsaydım hayatım daha güzel olabilirdi..
devamını gör...
sevişilen en ilginç yer
(bkz: şimdi sallama zamanı)
devamını gör...
avokadonun tadı
olgun olanı iyice ezip içine sarımsak, zeytinyağ, limon ekliyor tuz ekip iyice karıştırıyoruz....
kahvaltıda sürümlük , akşam yemeğinde yancı, rakı sofrasında lezzetli bir meze, şarap yanı iyi bir aparatif
misssss miss ...
kahvaltıda sürümlük , akşam yemeğinde yancı, rakı sofrasında lezzetli bir meze, şarap yanı iyi bir aparatif
misssss miss ...
devamını gör...
aktroll
halkımızın çoğunun muzdarip olduğu hastalık.
devamını gör...
cadı hikayeleri

hayatımda karşılaştığım ilk cadı bir kelt cadısıydı. o zamanlar ankarada öğrenciydim, avukatlık bir işim vardı sakarya caddesinde, baya eski, büyük bir bina vardı adını hatırlayamıyorum iş hanı gibi bir şeydi, ama öyle betonarme ve ruhsuz cansız kasvetli bir yapı inşaa etmişlerki daha içeri girer girmez insanı boğuyor. dışarısı baya canlı ve kalabalıkken binaya girince simülasyondan gerçek hayata geçmişsiniz gibi tuaf bir his uyandırıyordu. işin garip tarafı bende, ustalıkla, ciddiyetle yapılmış mimari yapıların ve el yapımı objelerin eskidikçe ve diğer insanların yaşantılarına şahit oldukça onların enerjisini biriktirip kendine yeni bir kişilik oluşturduklarına dair garip bir inançta var. öyle yapılarla ve objelerle karşılaşınca enerjilerini hissedebiliyorum. bu bina da uğursuz ve kötü bir enerji yayıyordu.
asansör ilk 3 kata çıkmıyordu sonraki katlara çalışıyordu sadece, tek başıma bindim ve 5. kata çıktım, ucuz yollu iş çözen bir avukat için şaşılacak bir yazıhane olmamalı diye düşündüm. asansörden çıkınca koridordaki temizlikçi veya çaycıdan birisine 49 nolu yazıhaneyi sormak istedim fakat ikiside aynı yöne doğru hızlıca gittikleri için yetişemedim. arkama baktığımda yönlendirici bir tablo gördüm koridorun solundan tekrar sola dönmem gerekiyordu. odayı buldum ve kapının dışındaki zile kısa aralıklarla iki defa bastım. yüzlerce yazıhane olmasına rağmen pek az insan vardı binada, boğuk sesler ve duvarlarda oynayan gölgeler dışında birine denk gelmek güçtü. herkes terkedilmiş metruk bir binada saklambaç oynuyor gibiydi.
kapıyı orta yaşlı bir teyze açtı, avukat beyle görüşeceğimi söyledim, içeri aldı beni, bekleme odasına geçtim, avukatın görüştüğü bir müvekkili varmış. binadaki atmosfere uygun bir şekilde, bekleme odasındaki her şey en az 20 yıllık belki daha eski şeylerdi. binanın iç kısmındaki havalandırma alanına bakan küçük bir pencere vardı odada, diğer yazıhanelerin pencerelerini görebiliyordum oturduğum yerden ama çoğuna perde çekilmiş yada hareketsizlerdi. sekreterin, beklerken bir şey içmek ister misiniz? sorusuyla irkildim,
-orta şekerli kahve mümkünse.
masadaki gazete ve dergilerden avukatın politik duruşu rahatça anlaşılabilirdi. içeriden zaman zaman kahkaha sesleri geliyordu. avukat müvekkiliyle iyi vakit geçiriyor gibiydi. umarım işi erken hallederimde çıkışta yağmura yakalanmam diye düşünüyordum. hava kapalıydı yanımda şemsiye yoktu kıyafetlerim mahvolurdu. birden zilin çaldığını duydum, uzunca ve tek sefer basıldı zile. sekreterin giydiği topukludan çıkan tak tak sesler kapıyı açmasıyla son buldu. ağlamaklı bir kadın sesi işittim avukat beyi soruyordu sekreter onuda içeri, bekleme odasına aldı. en az 1.80 boyunda beyaz tenli, siyah saçlarını topuz yapmış vatkalı uzun lacivert bir elbise giymiş ay tanrıçası gibi bir kadın. kahretsin ki bende venüstrafobi var güzel bir kadın görünce anlamsız bir şekilde tedirgin oluyorum. kadını görür görmez oturduğum yerde daha bi toparlanma ihtiyacı hissettim. bana bakıp nazikçe merhabalar dedikten sonra, kolundaki çantasını kucağına koyup karşımdaki koltuğa yerleşti. görgülü bir hanımefendi gibi bacaklarını birleştirip ikisini de yana doğru yatırarak oturup, ellerini dizlerinin üzerinde birleştirdi.
güzel kadınlar beni çok rahatsız eder, aynı ortamda durmak bile işkence gibi gelir. kan basıncım yükselir, elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemem...sekreter, beklerken ikram olarak ne arzu ettiğini sordu. kadın, eğer varsa bir fincan karadut çayı, yoksa bir bardak su kafi, dedi. kapıdan girdiği sıra hariç, kadına tekrar bakmaya çekindim, göz göze gelmemek için dergilerden birini alıp karıştırmaya ve rahatlamaya çalıştım. aşırı güzel kadınlardan korktuğum kadar o ürkütücü güzelliğin cazibenin beni çekmesinede dayanamam, içimi kemiren bir merakla daha iyi görmek bakmak isterim. gizlice gayet doğal refleksleri taklit ederek, çok kısa bir anlığına tekrar kadını süzdüm. kocaman göğüsler ve gayet cüretkar bir degaje ortasında, ucunda haç olan bir kolyesi vardı. bu farklı bir haçtı katolik haçı yada malta haçı değil, bu ortasında küçük bir daire olan kelt haçıydı.
***********
ankara, keltlerin yani galatyalıların kurduğu bir şehir, belkide buranın en soylu ailelerindendir, gibi saçma bir düşünce geçti kafamdan, binlerce yıl sonra hala burda kalan keltler olabilir mi? kelt haçı paganların haçı olarakta bilinir, hristiyanlıktan çok iskandinav paganlarıyla ilişkili hatta mısırlıların ankh haçıyla çok benzer bir sembol. sıradan bir hristiyan neden kelt haçı taksın ki? bu dini bir sembolden çok paganik bir haç, hiç bir hristiyan mezhep bu haçı kullanmaz. belki de kullanır bilemiyordum. sekreter elinde tepsiyle içeri girdi ve herkesin dikkatinin dağıldığı bu anda kadına tekrar bir anlığına bakma şansım oldu.
-orta şekerli kahveniz.
-teşekkür ederim.
çayını alırken bir kaç defa daha baktım, dolgun bir yüzü, düzgün ve biçimli hatları var, neredeyse kusursuz diye içimden geçirdim. elimde oyalanıp durduğum dergiyi kahvemi içmek için kenara bıraktım. bu kadar güzel bir kadınla aynı odada kalmak beni çok geriyordu. ruhum sıkışıyor, bedenim eziliyordu sanki. rujunu kırmızının öyle bir tonundan seçmişki teniyle dudakları arasında, düşünmeden ölüme atlamak isteyeceğiniz derin bir uçurum varmış gibiydi.
-siz, ne kadar oldu bekleyeli?
kısa bir anlığına, hiç üzerime alınmadım benimle konuştuğu aklımın ucundan bile geçmedi. kiminle konuştuğuna şaşırdım hatta. biraz afalladıktan sonra,
-yoo, sizden bir kaç dakika önce geldim bende.
birden kafasını dış kapıya doğru çevirip, yüksek ve tehditkar bir ses tonuyla,
-pardon, burda sigara içebiliyor muyuz? diye seslenmesiyle sekreterin kapıya gelmesi çok sürmedi,
-tabi, size küllük getireyim.
sekreterin onayını aldıktan sonra bana dönüp,
-rahatsız olmazsınız değil mi?
-aslında bende kullanıyorum. dedim, şimdi beklediğim şey sigarasından bana da ikram etmesiydi sonuçta ortamın kontrolünü hak talep ederek ele geçirmişti. şimdi adalet dağıtması gereken kısım başlıyordu. yalandan hesabı ödemeye çalışan ama pekte hevesli olmayan tipler gibi ceplerimi yoklamaya başladım.
-buyrun, burdan için.
normalde başkasının uzattığı sigarayı reddederim ama bu kadar güzel bir kadının ikram ettiği sigarayı içmemeye kesinlikle karşı koyamazdım. ademin kendisine uzatılan yasak elmayı neden reddedemediğini o an büyük bir aydınlanma yaşıyormuşçasına idrak ettim. yinede tuaf bir şey vardı, sigaralar elle sarılmış ve bir tabakanın içindeydi. bir defa almak için uzanmış bulundum ne olursa olsun içecektim, üstelik içinde kenevir falan varsa pekte yabancı olduğum bir şey değildi.
-teşekkürler, sarma sigara mı bu? yinede sorguladım ama tamamen normal davranmak için kendimi zorladığım için sordum.
-evet, özel bir harman tütünü bazı bitkilerle aromalandırdım.
ne? tütünü neyle aromalandırabilir ki yaban mersini suyuna batırıp marine mi etti? inanılmaz zevkleri olan gizemli bir kadın.
-ne tür bitkiler? bu soruyu ancak sigaramı yakıyorken sorabilirdim, yakmadan sormak güvensizlik yaratırdı.
-atropa belladona ve pelin otuyla karıştırdım. pelin otu güzel bir tat bırakıyor, diğeride biraz gevşemeni sağlıyor.
-ilginç, daha önce hiç böyle bir karışım duymadım, dedim. sigaradan çektiğim ilk nefes biraz sertti farklı bir tadı vardı, sigaranın içinde başka bir şeyler olduğu kesindi. artık kadına daha rahat bakabiliyordum, degajesi öyle bir girdap yaratıp beni içine çekiyordu ki gözlerimin kaymasına engel olamıyordum. göğüslerinin arasındaki kelt haçına tutunup kendimi boğulmaktan kurtarıyordum her seferinde. kadınla iletişim kurdukça daha çok rahatsız olsamda kendimi alıkoyamıyordum. şu kelt haçını neden takmıştı acaba.
masada ki gazetenin tarihi gözüme takıldı 31 ekim, kenarda, üzerine korkutucu bir gülen surat kazınmış bal kabağı fotoğrafı duruyordu. 31 ekim, 1 kasım... bu gece samhain bayramı yani cadılar bayramı diye bildiğimiz aslında kelt halkına ait olan kutsal bir gün. kendiliğinden kaşlarım çatılmaya başladı. arkama yaslandım, sigaradan daha derin ve daha hızlı nefesler alıyordum, elimde olmadan zihnim bir şeyleri birleştirmek istiyordu...
**********
buraya ne için gelmiştim? kadın resmen aklımı başımdan aldı. hava kararmak üzere, avukat hala içerdeki müvekkili ile görüşüyor. bende burda venüstrafobi atakları geçiriyorum. çıplak gözle güneşe bakmaya ne kadar dayanabiliyorsam, bu kadına bakmaya da o kadarcık dayanabiliyordum. karbeyaz teninin ne kadar yumuşak ve pürüzsüz olabileceğini hayal ettim. yüzüne nispeten ayaklarına bakmaya cesaret edebiliyordum, bu havalarda çorapsız, bilekten sarmalı topuklu ayakkabı giyilir mi üstelik tertemiz, dış kapıya kadar arabayla gelmiş olmalı. sadece ayak bilekleri bile bir kadının güzelliğini tek başına anlatabilecek kadar bilgi verir insana. bilekten sarmalı topuklu, ayağı kitap gibi gösteren en hoş kadın ayakkabısı, kadın çok zevkli kıyafeti, çantası sigara içerken ki yüz ifadesi, jestler dumanı üfleyişi, o dumanın odanın içinde yayılıp soluduğum havayla ciğerlerime dolması, her şey fevkalade...
-öğrenci misiniz?
duyduğu sesle irkilip, uykudan uyanan bir çocuk gibi ayıldım daldığım yerden.
-evet öğreniyoruz. yani evet öğrenciyim.
öğreniyoruz mu dedim ben? ağzım mı gevşedi acaba, kendimi tuaf hissediyordum.
-hangi bölüm?
-türk ana halk dilimi bölü, nele oluyor konujamıogn. (öksürüp boğazımı temizlemeye çalışıyorum) kahvemden bir yudum aldım, dilim kütük gibi ağır, oynatamıyordum.
-ahhaahaa iyi misiniz?
bu sinsi gülüş, tam bir cadı kahkahası.
-ana veriğin sıgara işinde ne ardı?
öyle küçümseyici bakışlarla, bana bir kuklaymışım gibi bakıp gülümsüyordu.
-biraz atropa belladonna yağı ve pelin otu vardı sadece, hoşuna gitmedi mi?
atropa belladonna bella güzel donna kadın demek italyancada, ne yani güzel avrat otundan mı bahsediyor, bu tam cadı işi işte beni zehirledi mi şimdi?
-seeen irrr jadızınn.
ağzım yüzüm yamulmuş gibi hissediyordum çenemi dilimi dudağımı zorla kımıldatabiliyordum. daha önce güzelliğinden korktuğum kadının şimdide şerrinden korkmaya başladım psikoz geçirmeme ramak kalmıştı. tüm uzuvlarıma ağırlıklar çökmüş vucudumda bir karıncalanma başlamıştı kıpırdayamıyordum ve odadaki her şey büyüyordu. kadın bana sinsice baktı ve,
-beni farkedeceğini biliyordum bu yüzden seni seçtim.
-he sejmesi?
-auranı görebiliyorum, seni içeri girerken gördüm ve takip ettim, bu gece birini baştan çıkarmam lazımdı malum ritüeller, sende bunun için çok uygun görünüyordun. aahhhahhhaa.
-gkonyen, zeen ir helt jadısızın.
-ahhhaaahhhha yok artık bunu nasıl anladın, seni hafife almışım sanırım. söylemek istediğin başka bir şey varsa şimdi tam zamanı çünkü birazdan uçmaya başlayacaksın ve uyanınca benimle karşılaştığın için çok sevineceksin.
-zehnde aynı sıgaradn içjdin ama benib givi olmadın neden??
-ahhhahhhaa çok sevdim seni, bundan sonra yediğine içtiğine dikkat edersin...
bunu söylerken karadut çayı içtiği fincanı elinde sallıyordu cümlesini bitirip fincandaki son yudumuda içerken bana göz kırptı. karadut çayı pan zehir olmalıydı. tanrım dünyanın en güzel kadını karşımda ve ben çarpılmış gibi hissediyordum. cadı veya uzaylı daha önce bu levelde bir güzellik görmemiştim şiddeti giderek artan bir zarafet... onu istiyordum, yürekten istiyordum, her zerrem onu arzuluyormuşçasına dilim damağım kurumaya başladı. kilitlenen vucudum hafiflemeye başladı, kasıklarımda soğuk ve ferahltıcı bir esinti başladı, testislerimin içindeki 4 silindirli turbo motorun pistonları vızırvızır çalışmaya başladı. aletim, paladyum nikel karışımı tank zırhı delen kalibresi 1500 bir mermi gibi ateşlenmeye hazır hale geldi.
sertleştim, kilitlendim, öfkeliydim, şehvet doluydum, eğer bana verdiği zehirli bitki beni öldürmezse çok kötü bir trip yaşayacaktım. önce bakışım bulandı daha sonra renkler hiç olmadıkları kadar parlamaya başladılar. kafam kafatasımdan sızıyordu, istediğim her şeyi görebiliyordum, kadının bacaklarını hayal etmeye başladığımda elbisesi yok oluyordu. hemen göğüslerini görmek istedim kadın çırılçıplaktı, uzanmak istiyordum, bedenim koltuğa yapışık olduğu halde hayaletimin kadına doğru uzanmasını hissettim. bedenimden çıkabiliyordum kadın çıplaktı, göğüslerini tutmak için elimi uzatıp dokunduğumda parmağıma bir diken battığını hissettim, dokunduğum yerden yani göğsünden bir anda çiçekler yeşillenmeye başladı hızlıca büyüyen sarmaşık çiçeği kadının bütün vucudunu sardı ve daha sonra koltuktaki bedenimi de ayaklarından yakalayıp sarmaya başladı o sarmaşık.
yavaşça farklı bir şekilde nefes aldığımı hissettim hayalet gibiydim silüetim vardı ama cismim yoktu duvarlardan geçebilirdim. sarmaşık yavaş yavaş kaybolmaya başladı ve tarifi imkansız bir huzur kaplamaya başladı içimi. her şey mavinin ve beyazın boşluğuna dönüşmeye başladı, her hangi bir zemine basmıyordum yerde yada havada değildim ama istediğim yöne süzülebiliyordum. var olmanın dayanılmaz hafifliği böyle bir şey olmalıydı galiba. zihnim giderek bulanıklaşmaya başladı sanki hep buradaymışım gibi hissetmeye başladım. gözlerimi kapatsamda görmeye devam ediyordum. artık başka bir şey olduğumu düşünmeye çalışırken tam orada film koptu ve gerisini hatırlayamıyorum malesef...
gözümü açtığımda acilde kolumda serumlaydım, hemşireyi yıllardır tanıyormuşum gibi o kadın nerde diye sordum hala bilincim yerinde değildi. daha sonra acil çalışanlarından öğrendiğim kadarıyla avukatın sekreteri beni baygınlık sebebi ile hastahaneye getirmiş tam 4 saattir kendimde değilmişim.
bir daha o cadıyla hiç karşılaşmadım, beni bir kurban olarak seçmişti beni bir oyuncak gibi kullanmıştı, bir daha asla böyle bir şeye izin vermemek için cadılara karşı yöntemler geliştirmeye karar verdim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
bu hikayenin mağduru benim, suçlusu ise babamdır.
babam kimliğimi çıkarırken ismimi soran nufüs müdürlüğü yetkilisine sadece "mesut" demek yerine soyadım ile birlikte "mesut turgut" diyor. bunun sonucunda kimlikte adım mesut turgut
soyadım ise olması gerektiği gibi turgut oluyor. anlayacağınız üzere soyadım aynı zamanda ismim oluyor.
mesut turgut turgut..
yıllarca dalga konusu oldu. sınıfta yoklama alırken uzaylı görmüş gibi bakan hocalara durumu açıklamaktan canım çok sıkıldı. artık aldırmıyorum hatta havalı bulmaya başladım diyebilirim..
babam kimliğimi çıkarırken ismimi soran nufüs müdürlüğü yetkilisine sadece "mesut" demek yerine soyadım ile birlikte "mesut turgut" diyor. bunun sonucunda kimlikte adım mesut turgut
soyadım ise olması gerektiği gibi turgut oluyor. anlayacağınız üzere soyadım aynı zamanda ismim oluyor.
mesut turgut turgut..
yıllarca dalga konusu oldu. sınıfta yoklama alırken uzaylı görmüş gibi bakan hocalara durumu açıklamaktan canım çok sıkıldı. artık aldırmıyorum hatta havalı bulmaya başladım diyebilirim..
devamını gör...
dayak yiyen kadını film izler gibi izleyen insanlar
müdahale etse ya ölecek ya da katil olacak insanlar. (bkz: kadir şeker)
kadına şiddete doğru dürüst ceza gelmedikçe, ortalıkta dolaşan "güvenlik" kuvvetleri olaya zamanında müdahale etmedikçe, diyanet, dayak yiyen kadına sabırlı olun, erkeğe merhamet edin diye psikolojik destek verdikçe biz daha çok pes deriz.
kadına şiddete doğru dürüst ceza gelmedikçe, ortalıkta dolaşan "güvenlik" kuvvetleri olaya zamanında müdahale etmedikçe, diyanet, dayak yiyen kadına sabırlı olun, erkeğe merhamet edin diye psikolojik destek verdikçe biz daha çok pes deriz.
devamını gör...
sözlüğe destek istemek vs sözlüğe reklam almak
kimse bana kızmasın ama aramızdaki kişilerden bile olsa ben kimseden bir şey istemezdim. hem bu bir yere kadar işleri götürür. daha da büyümek için reklam şart. mesela sadece kitapçıların reklamını alın. ya da fark etmez. reklam konusunda inatlaşmayın derim sevgili yönetim. üzmeyin boş yere kendinizi. biz sizden razıyız.
devamını gör...
kedi besleyenlerin ortak özellikleri
evdeki mobilyalarının harap halde olması.
sadece benimkiler böyle olamaz değil mi? lütfen söyleyin.
sadece benimkiler böyle olamaz değil mi? lütfen söyleyin.
devamını gör...
insan neyle yaşar
saygı sanırım. yaşamın temelini oluşturduğuna inanıyorum.
devamını gör...
ırkçılık
insanın mensubu olduğu ırkı diğer bütün ırklardan üstün görme düşüncesidir.
dünya üzerinde var olan, yayılan, tartışılan bütün kavramlar arasında bana en anlamsız gelenidir. bir türlü mantıklı bir tarafına denk gelemiyorum. coğrafi bir piyango sonucunun bu kadar abartılması kadar saçma çok az şeye şahit oldum hayatım boyunca.
ayrıca bir ırka mensup olmak beni, bu ırka mensup olmayan insanlardan üstün kıldığını bir an için kabul etsem bile neden bu üstünlüğü başkalarına hükmetmek, onlara zulmetmek, onları yok etmek için kullanma yolunu seçeyim. ırkımın daha üstün bir yerde duruyor olması merhametimi öldürür mü?
dünya üzerinde anlaşmazlık yaratacak yeterince konu yokmuş gibi bir de hiç üşenmeden hangi ırkın üyesi olduğumuz üzerinde kutuplaşmaya çalışmak çok tuhaf bir alışkanlık bence.
bu konuya yanlış yerden baktığımız kanısındayım. neyin arasından neyi seçiyoruz? benim anlam veremediğim nokta aslında bu. ırklara ayırdığımız bu bileşenlerin tamamının insan olduğu mantığını yok sayamayacağımıza göre hangisinin üstün olduğunu tartışmanın da bir mantığı olamaz.
ben bu konuda yıllardır hayranlık duyduğum, her yazdığı şeyi büyük bir mutlulukla okuduğum ve her daim yüzümde bir gülümseye neden olabilecek kadar ince bir mizah ve derin bir zekaya sahip olan mark twain ile aynı fikirdeyim. der ki büyük yazar:
ben kimseye hangi ırktan olduğunu sormam; insan olması yeterli, daha beter ne olacak.
dünya üzerinde var olan, yayılan, tartışılan bütün kavramlar arasında bana en anlamsız gelenidir. bir türlü mantıklı bir tarafına denk gelemiyorum. coğrafi bir piyango sonucunun bu kadar abartılması kadar saçma çok az şeye şahit oldum hayatım boyunca.
ayrıca bir ırka mensup olmak beni, bu ırka mensup olmayan insanlardan üstün kıldığını bir an için kabul etsem bile neden bu üstünlüğü başkalarına hükmetmek, onlara zulmetmek, onları yok etmek için kullanma yolunu seçeyim. ırkımın daha üstün bir yerde duruyor olması merhametimi öldürür mü?
dünya üzerinde anlaşmazlık yaratacak yeterince konu yokmuş gibi bir de hiç üşenmeden hangi ırkın üyesi olduğumuz üzerinde kutuplaşmaya çalışmak çok tuhaf bir alışkanlık bence.
bu konuya yanlış yerden baktığımız kanısındayım. neyin arasından neyi seçiyoruz? benim anlam veremediğim nokta aslında bu. ırklara ayırdığımız bu bileşenlerin tamamının insan olduğu mantığını yok sayamayacağımıza göre hangisinin üstün olduğunu tartışmanın da bir mantığı olamaz.
ben bu konuda yıllardır hayranlık duyduğum, her yazdığı şeyi büyük bir mutlulukla okuduğum ve her daim yüzümde bir gülümseye neden olabilecek kadar ince bir mizah ve derin bir zekaya sahip olan mark twain ile aynı fikirdeyim. der ki büyük yazar:
ben kimseye hangi ırktan olduğunu sormam; insan olması yeterli, daha beter ne olacak.
devamını gör...
yazarların keşke yeniden yaşasaydım dediği yaş
çok değil bir on sene evvele donseydim.. asla evlenmezdim.. yoo başka bir adamla da evlenmezdim.. hiç evlenmezdim..
devamını gör...
türk ateisti
ne ergenim, ne bilgisiz ne de cahil biriyim. kendimi hayatta entellektüel anlamda yeterli buluyorum. 1.5 senedir ateistim kuranı kerim’i bilirim vakti zamanında namaz kılmışlığım da var. gelin görün ki islam dahil hiç bir din insanları uyutmaktan başka bir şey değil.
devamını gör...