bacanağız aşkım denilmesi gereken soru.
devamını gör...

kana kırmızı rengini veren madde nedir?
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
güneş beklenen o pencere neredeydi?
devamını gör...

m.ö. 1600'lere tarihlenen yaraları dikişlerle kapatma yöntemlerinden ve enfeksiyonları önlemek için bal kullanımından bahseden bir mısır ders kitabı sayfası; dünyanın en eski cerrahi belgesi.

beyin ve iç organların anatomik yapısıyla ilgili ilk bilinen tanımlamaların yapıldığı papirüs, fizik muayene, tedavi ve prognozunun izah edildiği 48 travmatik yaralanma vakasından, aynı zamanda kafatasının kemiklerini birbirine bağlayan lifli doku bantlarından ve beyin omurilik sıvısından ve meme kanserinin cerrahisinden de bahsediyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

- “kafatasında eziklik olan bir adamı elinizle muayene ettiğiniz zaman, eritilmiş bakır gibi buruşukluklar görülüyor, elinize bebek başı gibi yumuşaklıklar geliyor ve parmaklarınız altında kımıldama ve zonklama duyulmuyorsa bu vakanın tedavisinin mümkün olmadığı düşünülmelidir.“

- “eğer boyun vertebrası çıkığı olan bir hastayı muayene edersen kollarında ve bacaklarında duyarsızlık vardır gözleri kanlıdır. böyle bir hastalığı şöyle tanımlaman gerekir. kollarında ve bacaklarında duyarsızlık olduğu ve sperm damlattığı için bu hastada omuz vertebrası çıkığı vardır. bu hastalık tedavi edilemeyen bir hastalıktır.“

- “çenesi çıkmış bir adamı muayene ettiğimiz zaman ağzı açık ve ağzını kapatamıyorsa iki başparmağınızı ağzının içinden alt çene kemiğini kolları nihayetine ve parmaklarınızı çenenin altına koymalı, bunları yerlerine oturtmak üzere arkaya doğru itmelisiniz.“

hiyeratik ve dikey olarak sağdan sola siyah ve kırmızı renkli mürekkeple yazılan edwin smith papirüsü'nün yazarının bilinen ilk doktor olan imhotep olduğuna dair bir kanıt yok elde ama birden çok doktor tarafından yazılıp düzenlendiği tahmini var.

hastalıklara şeytanların neden olduğu inancından dolayı şeytanların kovulmasından, büyüden, batıl inançlardan bahseden ebers papirüsü ile kıyaslandığında edwin smith papirüsü, içinde herhangi bir sihirle ilgili metin olmadığından en önemli ve en bilimsel papirüs olarak kabul edilir.
5 metre uzunluğunda, sağ tarafında 17 sayfa ve 377 satır, sol tarafında 5 sayfa ve 92 satır olan papirüs, bugüne gelmiş en uzun ikinci tıp papürüsü.

şimdi metropolitan sanat müzesi’nde sergilenen, 1930'lu yıllara kadar tercüme edilmeyen el yazmasını 1862'de mısırlı bir satıcıdan alan edwin smith, amerikalı bir koleksiyonerdi.

kaynak
kaynak
devamını gör...

başkurtlar'da en büyük ikinci tanrı olarak göze çarpar. dilden dile anlatılan efsanelerde her daim kargalarla ilgili birtakım ayrıntılar göze çarpar. bu söylencelerin hepsinde kargalara insan vasıfları atfedilir. misal karga balahı söylencesi gibi. birçok sülale adı karga ile başlar; kargatay, kargakatay gibi. mühimdir yani karga.*

ulu tanrıdan sonra gelir karga tanrı. başkurt destanı ural batır'da ona adaklar adandığından bahsedilir. kargaların zekâsı ondan gelir.*

bu algı ve gelenekler günümüze dahi sirayet etmiştir. başkurtlar kargaya her daim saygıyla yaklaşırlar ve mesafelidirler.

nagaeva'nın aktardığına göre; urallarda halen her yılın ilk yaz dönümünde karga tanrı hatırlanır ve anılır. ''kargaya karga butkahı'' denilen bir buğday bulamacı hazırlarlar. başkurtlara karga butkahı dediğinizde ''yangı yıldu karşılau'' (yeni yılı karşılıyoruz) cevabını alırsınız. her ne kadar dini dönüşüm geçirilmiş olsa da eski adetler ve eski kültüre dair anlatılar hep canlı kalmaktadır. karga tuy töreni vardır bir de; iki kısımdan müteşekkildir. ilk kısıma, her yaştan kadınlar iştirak eder. kırlara çıkarlar. ağaçları çeşitli bezlerle, gümüş, bakır paralarla boncuklar ve mendillerle süslerler. * * çocuklar ağaçlara çıkar. ağaçlardan karga gibi bağırırlar. onlar bağırdıkça ağızlarına karga bulamacı tutulur ve şunlar söylenir.

''karganı’ki agas başında'' (karganınki ağaç başında)

''bureni'ki – urtak.'' (kurdunki ortak)


sonra artan lapayı, ağaçların dallarına, gövdelerine sıvarlarken şunları söylerler;

''etken her ikekene'' (yetsin her ikisine) veya ''etken keşelerge le, koştorga la.'' (yetsin kişilere de kuşlara da.)

sonrasında kadınlar çember biçiminde diz çökerler ve tanrı'dan ağaçlara, tarlalara bereket dilerler. bunun için türküler söylerler. çemberin ortasında bir ya da iki kadın, söylenen ezgiye göre kendi etrafında döner. buna tüngerek uyını denir. (dönerek oyunu)

karga tuyun ikinci kısmı, ziyafet kısmıdır. sofranın kurulacağı alandaki ağaç dalları da yine ilk kısımdaki gibi süslenir.

ayrıca sofraya oturduktan sonra şöyle dua edilir;

bez aşau menen tügel (biz aşlarla doyunuyoruz)

kargalar za aşahın (kargalar aşla doyunsun)

yıl heybet bulhın (yıl heybet bulsun)

hez ze karfalar telegez (siz de kargalar dileyesiz)

hezge le bulhın (size de bulunsun)

bezge le bulhın (bize de bulunsun)

kelegez yıldın utşısın. (dileyesiz yıl bereketli olsun.)


ziyafetten artan yiyecekler, ağaç dallarına bırakılır. yere yiyecek bırakılmaz. yüksekler temizdir. herhalde hepiniz çocukken yerde bulduğunuz ekmekleri yerden alıp, bulduğunuz yerden yükseğe koymuşsunuzdur. tabi bunu farklı bir inanç ritüeli olduğuna inanarak yapmışsınızdır. halen yapanlar da var. alışkanlıklar değişen dinlerin içerisinde uygulanmaya bir şekilde devam ediyor. benzer örnekleri pek çok türk topluluğunda görüyorsunuz. misal gagavuzlar hristiyan ama bu tarz bir davranış tarzları var. anadolu türkleri müslüman ama benzer davranış kalıpları var. özünüz bir şekilde bir yerlerde saklı kalıyor. siz dayandırdığınız temeli değiştiriyorsunuz sadece. oysa bu ortak hareket biçimleri size kim olduğunuzu hatırlatıyor ya da eninde sonunda hatırlatacak. *

dipnot: dualarla ilgili referans nagaeva'dır ayrıca günümüz yansımaları açısından da ahmet tacemen'in ''bulgaristan türkleri inançlarında ilkyaz gündönümü'' adlı çalışmasını okuyabilirsiniz.
devamını gör...

asıl çıkış amacı bebekler olan, yurt odalarının vazgeçilmezi, abartınca aşırı kilo aldıran besin. özellikle sütle tüketimi tercih edilir.
devamını gör...

öğlen üzeri olduğum aşı.
kime dediysem, çok kötü olacaksın dedi.
kendimi, doğuma giden ya da dişçiye giden biri gibi hissettim.
bir kişi de bir şey olmuyor demedi.
aşı olduğum andan beri, sol kolumu hareket ettiriyorum. aşı dağılsın ağrı yapmasın diye.
henüz ağrı namına,
bir şey yok.
şimdi kesin, yarın kötü olacaksın diyecekler vardır.
sürpriz yapacam kötü olmayacam, direkt ölecem.
keyfim yok zati, iki antikor ne yapar bana?
o benden korksun.
keyifsizken ben tam bir savaşçı olurum.
devamını gör...

artık kibarlık olsun diye söylemediğim çoğu şeyi söylemeye başladım.

mesela, yakın arkadaşlarımdan biri bir yılı aşkın süredir birisiyle birlikte ve ne birlikte olduğu sürece ne de sonrasında bir şey söylemedim. sadece bana anlatmak istedi, rahatlasın diye dinledim ve endişelendiğim birkaç noktada endişemi dile getirdim çünkü işin içine şiddet girmeye başlamıştı, kendi kendilerine zarar veriyorlardı. her neyse bu süreç içerisinde 3-4 defa ayrıldılar, arkadaşıma göre hepsinde arkadaşım terk etmiş, karşı taraf gelmiş. en son geçen ay "kesinlikle" bitti dedi ve hayatından çıkarmaya niyet etti. ben de "kararın ne olursa olsun arkandayım, benlik bir şey yok" dedim. ama şimdi ortalık yangın yeri! yok efendim karşı taraf anında her yerden engellemiş de, kesin birisiyle flört ediyormuş da falan derken engeller kalktı, profil fotoğrafı değişti ve yeni biriyle fotoğraf koyuldu. arkadaşım başlamaz mı "karaktersiz, edepsiz, ahlaksız" demeye. yahu sustum sustum da dayanamadım artık. "e sen bırakmadın mı, sen artık istemiyorum demedin mi, şimdi sana ne?" dedim. vallahi artık bana tak etti ya! birlikteyken her şey çok güzel, terk edince güzel ama hayat akışında devam edince tüh kaka. kim olursa olsun içimde tutamıyorum artık, söylüyorum gördüklerimi ya da rica ediyorum bana bir şey anlatmasınlar diye!

benim saçma sapan işlere tahammülüm kalmadı artık ya!
sanırım bu yüzden çok az insanla sıkı bir arkadaşlığım oluyor, etrafım o yüzden kalabalık değil.
devamını gör...

misafirim var sözlük. selamı var size.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

alice miller ismindeki polonya doğumlu isviçreli ünlü psikologa ait bir eser.
kitabın türü yazarın mesleği itibariyle de anlaşılacağı üzere psikolojidir. genellikle psikoloji türünde kitaplar okumazdım ancak güvendiğim birisinin tavsiyesi ile bu kitabı satın alıp hemen okumaya koyuldum.
ince kitaplar beni her zaman ürkütür, içerisindeki anlam yoğundur diye. kitap 142 sayfaydı ve anlatımı dolu doluydu. her cümle beni bambaşka noktalara götürdü, farklı farklı şeyler düşünmeme ve hatta kendimi sorgulamama sebep oldu. psikoloji türünde eserler okuduğumda her defasında oldukça düşünceli bir dönemde oluyorum. bu kitabı okurken de yoğun düşüncelerim vardı. kendime cevap aramayı seviyorum, burada da kendime cevaplar aramaya çalıştım ve hatta bazı hususlarda da buldum diyebilirim.
kitabın içeriğinden bahsedecek olursam, kitap üç bölüme ayrılmış ve yazar yapmış olduğu gözlemleri örnekler üzerinden anlatmaktadır. dili bence sadeydi, en azından çok okuma yaptığım için bana oldukça akıcı da geldi. bazı psikoloji üzerine olan terimleri araştırdım ve oldukça fikir edinebildim.
konusuna gelecek olursak, hepimiz küçüklükten öğrendiğimiz - hissettiğimiz- yaşadığımız şeylerin etkisi ile büyüyoruz. yani buna göre küçüklüğümüz yetişkinliğimizin yansımasıdır da diyebiliriz. harika sandığımız çocukluğumuzun ne derecede harika olduğunu da sorgulatıyor. bir yandan da sorgulamadığımız, hatırlamadığımız noksan yerleri düşünmemizi sağlıyor.
ben kitabı okurken öyle çok noktada altınız çizdim ki, bir ara kitabı bütünü ile çizdim sandım. okurken oldukça üzüldüm hatta ağladım. bir müddet çok uzunca da düşündüm. düşüncelerimi sorguladım. ebeveyn olmayı düşündüğüm için gerçekte ebeveyn olup olamayacağımı da sorgulamaya başladım diyebilirim. keşke bu kitabı ailemle birlikte okuyabilseydim, bunu çok isterdim.
devamını gör...

hayatı sadece dış görünüşten ibaret sanan zavallı insanlardır.
devamını gör...

ayı diyenleri kınamaya geldiğim başlık.

çöpümüzü kilometrelerce taşıyoruz biz birader. ayıp be kardeşim, yapılır mı bu ühühühühühü.*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

şaka bir yana bu insan müsveddeleri cinayetten yargılanmalı; doğayı katletmekten.
devamını gör...

balkabağı ile yapılan tatlıdır. genelde üstüne tahin ve dövülmüş fındık kullanılır. sevdiğim bir tatlıdır, güzel yapılırsa yerim.
devamını gör...

bir insana yaşını öğrenmek için yaşını sorarsın, cevap basittir; 25 vs. fakat ısrarla 93 doğumluyum, ben 85'liyim derler.
kardeşim kaç yılında doğdun demiyorum, yaşın kaç diyorum yaşın.
devamını gör...

yoğun kırmızı et görmeye dayanamam.ekranda ya da yazılı basında karşılaşırsam hemen sayfayı-kanalı değiştiririm.mezbaha,et deposu gibi yerlere bırakın girmeyi, yanına yaklaşamam. çocukluktan gelen bir korku.bazen rüyalarıma da girer.haliyle kurban bayramlarımdan tiksinirim.kasap önünden geçmem,mecbursam camekana bakmadan hızlıca geçerim.dışarıdan bakınca saçma,komik gelebilir ama sıkıntısını yaşayan bilir.
devamını gör...

bir nazlı eray kitabıdır.

everest yayınlarının bibliyofiller için düşündüğü ve hayat geçirdiği müthiş bir hizmet olan açık hava serisindeki kitaplardan biridir.

bu kitapta nazlı eray’ın yedi kısa öyküsü var. yedisi de birbirinden güzel. dünya en güzel şehirlerinden biri olan ankara’dan çıkan bu öyküler fantastik ve düşsel yolculuklarıyla dört bir yana saçılıyorlar. nazlı eray öyküleri benim için her zaman tarot kartlarına benzer, nedendir bilmem. bu öyküler de her zamanki gibi.

benim en sevdiğim öykü kitaba adını da veren ömür uzatma kahvehanesi. hayranım nazlı eray’ın hayal gücüne. hem de tam yirmi iki yıldır.

bu öyküde dört ihtiyar adam var yetmiş beş yaşında hepsi ama doksan beş hatta daha fazla da olabilirler. çünkü her gece saat üç buçukta ömür uzatma kahvehanesinde buluşup eski zamanlarda kalan anılarını birbirlerine anlatarak ömürlerini uzatıyorlar. ta ki ışıltılı güzelliği ile o ikonik fotoğrafındaki uçuşan beyaz eteğiyle, yanağındaki minicik beniyle maryln monroe kahveye gelene kadar. milas milas olalı böyle bir güzellik görmemiştir belki de.

ömrünüz uzun olsun!
devamını gör...

daha kötü ne olabilir ki dedikten sonra daha kötüsünün olması
hissizleştik... bu ülke de acıya ne kadar dayanaklısın testi yapılsa çoğumuz'un çok dayanıklı çıkacağını düşünüyorum. gündem alev alev her bir yandan yanıyor. açıp bakıyorum ne demişler; (bkz: canlılar şöyle yandı böyle yandı). şöyleydi böyleydi derken yandık işte. bunun üzerine anka kuşu misali küllerimizden doğarız sözünü bekliyorum ben. cumhurbaşkan'ı konuşma metni yazarının yoğun mesai harcaması gerekiyor artık. şöyleli böyleli olan çok etkili bir konuşma metni değildi.
daha neler göreceğiz?
yanmışız.
ama bu da can be..
devamını gör...

"boyum kısa diye benim gibi efendi adama bakmazsan al böyle dayağı yersin" alt metinli bir olay.

acaip çirkin karakterlersiniz oğlum.
devamını gör...

hemen yazıyorum.

duş bizi temizliyor, doğru.

ancak insan her geçen gün ölüyor.

insan vücudu kendini 7 yılda bir yeniliyor.

evdeki "toz" dediğimiz şey aslında bizim ölü derilerimiz.

bu nedenle banyodan sonra kullandığımız havluları en az sıklıkla, haftada bir değiştirmeliyiz.

diğer bir ek örnek, sevmem ama, neyse.

yaşlı kokusu vardır. yaşlı arkadaşlarımızın yanında bulunanlar bilir o konuyu.

yaşlı kokusu ise, çürüyen, ölen ve yeteri hızlıkta yenilenemeyen deri kokusudur.

sende bende hızlıkla yenilendiğinden kokmaz. bi de yıkanıyoruz tabii.

neyse.

olm anlatattırmayın şöyle şeyler burnuma geldi.
devamını gör...

kişinin sahip olamadığı ya da her ne hikmetse sahip olma hakkına sahip olsa da tercih etmediği mesleği küçümsemesi, aşağılaması sorunudur. ülkede en çok öğretmenlerle ilgili olanı meşhurdur. bu kişilerin çoğu da öğretmenleri görünce hürmet edip sonra da arkalarından konuşur. ikiyüzlülüğe gerek yoktur. herkes uzmanlık alanıyla ilgilenmeli, cahilce eleştiri yapmamalıdır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim