japon iş makineleri üreticisi olup, en büyük rakibi abd'li caterpillar firmasıdır. adını japonya'da ki komatsu şehrinden almaktadır. kelime anlamı: küçük (ko) çam ağacı (matsu) dır.
devamını gör...

tanım sayısıyla ilgili değildir . şu beğen tuşuna basmaya korkanlarla ilgili bir durumdur .
ben yoldaş benjamin franklinle konuştum. bize özel beğenilerden ücret almayacak , ikna ettim . korkmayın beğenmeye canlarım .
edit : yazıklar olsun size 800 küsür tanım girdim bu kadar beğenmediniz , illa ağzımızla beğen mi diyelim canım .
devamını gör...

devamını gör...

sarah jio- gündüz sefası
devamını gör...

elimde kürekle sözlükte yazar kovalamama sebep olacak başlıklardan biri.
devamını gör...

benim yaşadığım ve gerçekten çok sıkan durum. krem sürüyorum akşamına yine aynı. artık evde bana 'çalı beyi' diyorlar hayır ne alaka. ama alıştım artık. komiğime de gitmiyor değil.
devamını gör...

1 aralık 1928'de arap alfabesinden vazgeçilip latin harfleri kabul edilmiştir, çünkü arapça, türkçe kelimeleri yazmak için uygun değildi ve o dönem ne yazık ki birçok arapça sözcük halk tarafından kullanılıp türkçe kelimeler geri plana atılıyordu. türkçe kelimelerin daha sık kullanımı, okuma yazma oranının artması için yeni bir alfabe gerekliydi ve latin alfabesi türkçe'nin yapısına daha uygundu.

tabii ki yeni bir alfabeye geçilse de alışkanlıklardan kurtulmak zahmet gerektiren ve hemen gerçekleşmeyen bir durumdu. bu yüzden 1932'de türk dil kurumu kuruldu ve amacı ''türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek'' olarak kayda geçti. yani amaç, türkçeyi, farsça, arapça unsurlardan kurtarmaktı.

1930'lardaki dilde sadeleşme çabalarını daha yakından görebilmek için o yıl yayınlanan bazı gazeteleri incelemiştim ve dikkatimi çeken bazı kısımları paylaşmak istiyorum:

son posta, 27 eylül 1932 tarihli gazete'de ''türk dilinin hakir kalmasına müsaade etmeyeceğiz!'' adlı başlıkta dil inkılâbından bahsedilmekle birlikte okurlara öz türkçe maniler de paylaşılmış. ayrıca, ''on altıncı asırdayız. osmanlı padişahları ecnebi kanile bulaşa bulaşa türklükten çıkmışlardır, türkleri hakir görmeye başlamışlardır'' sözlerinin ardından ''fakat artık bu bilmiştir, saray yıkıldığı gibi saray lisanı da yıkılacaktır!'' vurgusu yapılmış. yani türk dil kurumunun da desteğiyle öz türkçeyi ortaya çıkarıp yabancı dillerin etkisini en aza indirmek için büyük bir çaba gösterileceği ve bunun gerekliliğinden, saray lisanı olan arapçanın artık kullanılmayacağından bahsedilmiş. bunun başarılacağına dair büyük bir inanç hâkimmiş o dönemlerde.

10 ağustos 1934 türkdili gazetesi'ni incelediğimde ise ''mütehassıs, tetkikat, tesviye'' gibi kökeni arapçaya dayanan kelimeler radarıma takıldı. cümlelerin asla anlaşılmayacak bir şekilde yazıldığını düşünmüyorum. dilde tam anlamıyla sadeliğe ulaşılamasa da bir anda dile yerleşmiş şeyleri kaldırmak zordur, yani dilde sadeleşme çabası görülüyor fakat tam anlamıyla başarılı olunduğunu söylemek güç.

not: gazeteleri incelerken bu siteden yararlandım. tanımım ve incelemem ise tamamen bana aittir.
devamını gör...

durum öyküsü* kişilerle ve içsel dünyayla alakalıyken olay öyküsü* adından da anlaşılacağı üzere olaylar zincirine bağlıdır. ortaya insanları heyecanlandıran, meraklandıran tutarlı bir hikaye atmak, iç dünyayı anlatmaktan çok daha zor bana kalırsa. herhangi bir kişi olarak güzel bir durum öyküsü yazabilirim ama olay öyküsü için ciddi çabalamam gerekir, çoğu insanda da bu böyledir. olay öyküsü yazarlarına çok saygı duyuyorum efendim.

bir dakika.. sanki bu konuyu başkalarıyla daha önce tartışmış gibi hissettim hem de küçükken. deja vu oldum, ilginç. gerçekten tartıştım mı acaba?
devamını gör...

ilk türk materyalist, denemeci, pozitivist olarak nitelendirilen tanzimat dönemi edebiyatçısı.

yıllar önce tanzimat dönemi yazarlar ve eserleri hakkında oluşturduğum arşivin göz bebeği olmuştur. yalnız ilk'lerin ilki olan bu adam öss'ye hazırlık dershanelerinde ya da lise kitaplarında öğretilmez. sebebi yaşamı kadar ölümünün de ürpertici olmasıdır.

bir gün dönemin en önemli romancılarından ahmet mithat efendi'ye beşir fuat'tan bir mektup gelir:

''intiharımı fenne tatbik edeceğim; şiryanlardan (damarlardan) birinin geçtiği mahalde cildin altına klorit kokain şırınga edip buranın hissini ibtal ettikten sonra orasını yarıp şiryanı keserek seyelan-ı dem tevlidiyle (kan kaybıyla) terk-i hayat edeceğim. kan akmakta iken her zaman şiryanı sıkıca tutarak vesair tedbire müracaat ederek muhafaza-i hayat mümkün olduğu halde azmimden nükul etmeyeceğim (geri dönmeyeceğim)! şairler söz ile pek çok kahramanlık satarlar; fakat fiiliyata gelince, böyle bir metanet göstereceklerinden pek emin değilim. çünkü şu intihar, beyne bir tabanca sıkmak, kendini asmak veya suya atılmak gibi değildir. onlara bir kere teşebbüs edilince, onu menetmek ihtiyarı elden gider."
24 kanun-ı sani sene 302

bu mektuptan tam iki sene sonra beşir fuat odasına kapanır ve kendisine morfin enjekte ederek sürekli yanında bulundurduğu neşterle bileklerini dört çizgi şeklinde keserek intiharını an an yazmaya başlar:

"ameliyatımı icra ettim. hiçbir ağrı duymadım. kan aktıkça biraz sızlıyor. kanım akarken baldızım aşağıya indi. yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. bereket versin içeri girmedi. bundan daha tatlı bir ölüm tasavvur edemiyorum. kan aksın diye hiddetle kolumu kaldırdım. baygınlık gelmeye başladı. canib-i zabıtadan gelecek tahkik memuruna: size anlatmağa mecbur olmadığım bazı esbabdan dolayı terk-i hayata mecburiyet gördüm. kendi kendimi öldürdüm. benim yazım ve imzam alem-i matbuatta bulunan muharrirlerce malumdur. binaenaleyh beyhude işgüzarlık edeceğim diye zaten matem içinde bulunacak familyam azası hakkında bi-lüzum tahkikata girişip de onları iz'ac etmeyiniz. şu itirafnamem intiharın vukusunu müsbittir. sizin vazifeniz kağıdı alıp bir jurnal ile makama takdim etmekten ibarettir. vücudumu teşhir olunmak üzere mekteb-i tıbbiyye'ye teberrüan bahşettim. cenaze oraya naklolunmalıdır. 5 şubat 1887"

(mektubunun son kısmını mürekkebi yerine kanıyla yazmıştır, hatta bazı yerleri okunamayacak durumdadır.)

edit-ekleme: dönemin toplumu ilk kez intihar kavramıyla karşılaşmış ve beşir fuat'ın intiharı bir çeşit salgın yaratarak bir çok insanın intihar etmesine sebep olmuştur. hükümet gazetelerin intihar haberi yayınlamasını 7 ay kadar yasaklamıştır.
devamını gör...

balkonuma çıkmış dışarıyı seyrediyorum kedimle beraber. ılık bir rüzgar tenimizi okşuyor. yoldan geçen insanları, arabaları seyrediyoruz. herkesin kendine ait, kimsenin asla tam olarak kavrayamayacağı bir dünyası var. kedime dönüp soruyorum: "yalnızlık nedir?". yanıt gecikmiyor: "miyaaav!" yine anlaşılması güç bir cevap, en azından benim açımdan.

bu akşam hep beraber yalnızlık üzerine kafa yoracağız, hayatlarımızın özüne inmekten çekinmeyeceğiz. bakalım bu dünyanın yalnız gezginleri olarak bir noktaya ulaşabilecek miyiz? siz değerli sözlük yazarlarının da soruları ve katkılarıyla güzel bir yayın ortaya koyacağımıza inanıyorum, şimdiden heyecanlıyım ve tüm dinleyicilere teşekkür ediyorum.
devamını gör...

en sevdiğim, ara ara açıp her seferinde de güldüğüm sahnelerden birisidir. replik gözüne uzun gelip okumak istemeyen yazar arkadaşlarım olursa aşağıya link de bıraktım.*

y: ya oğlum inat etme allah aşkına inat etme, ezberle şu şiiri.
m: abicim niye ezberliyorum allah aşkına? bana bir geçerli sebep söyle niçin ezberleyeceğim? ben bu şiiri neden ezberliyorum ya? ne kadar saçma. bu kadar saçma bir şey ömrümde duymadım. yazıyor burada.
y: oğlum öyle deme ya, bak bir gün lazım olur şak diye çıkarırsın, cebe at şunu bi kere.
m: niçin lazım oluyor ya, hayatımın neresinde kullanacağım ben bunu? niye lazım olsun da boşuna ram yiyeyim ya kafamdan? sen farkında değil misin ben biraz geri zekalıyım? ezberleyemem. ben sümüklerimi yiyorum ara ara. ben o çocukken sübhaneke'yi ezberleyene kadar 6 sene geçti ya büyümüşüm zaten.
y: tövbe estağfurullah ya yav yaa allah aşkına bi dörtlük ezberle en azından ya bir şey olsun dörtlük olsun. sanırsın ki adama han duvarlarını ezberle diyoruz.
m. han mı duvarları? o neeemiş yaa?
y: ohoooo
m. aaaahhhh, ne anlatıyorsun ya?

ben sümüklerimi yiyorum ara ara
devamını gör...

sonunda bu lanet olası dersler silsilesinden kurtulacağım için o kadar mutluyum ki!

sınava girecek tüm yoldaşlara başarılar, sallamasız, vurduğu gol olan bir sınav süreciniz olsun. bana da başarılar dileyin. *
devamını gör...

fransız yazar jules verne'nin 1862'de yayımladığı ilk eserdir. edgar allen poe'dan etkilenerek yazdığı bu kitap sayesinde sanatçı meşhur olmuştur. doktor fergusson'un bir sıcak hava balonuyla afrika'daki gezisini anlatan eser, sanatçının bilim romanı türünde öncü eser olmuştur. eserin üzerinden yüz yıl geçince aynı adla ırwin allen yönetmenliğinde bir filmi de çekilmiştir.
devamını gör...

sarılmak bence de. tabi öncelikle, sarılacak biri olması lazım. *
devamını gör...

çoğu ayetlerin bükülmesiyle birlikte ortaya atılan zorlama bilgilerdir.

çoğu zaten kuran-ı kerimden önce de biliniyordu ama burda değinmek istediğim konu bu değil.

bazı dindar arkadaşlar sürekli kuranda bilimsel bilgiler var, o zamanlarda bunların bilinmesi mucize değil de nedir? vb. düşüncelerle kuran'ın tanrı kitabı olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. aslında bunu yaparken kendi kendilerini çürütüyorlar farkında değiller. bilimsel bilgilerin en büyük özelliklerinden biri de zamanı geldiğinde yanlışlanabilme olasılığının olmasıdır.yani şimdi bildiğimiz şeyler hatalı olabilir ve yerini yeni bilgiler alabilir. bu noktada şunu sormak istiyorum. eğer kurandaki bu bilimsel bilgi dediğiniz şeyler yanlışlanır da yeni bilgiyle değişirse tanrı mı yanıldı diyeceksiniz yoksa bu tanrının kitabı değil mi diyeceksiniz? tanrı'nın kitabının böyle bir olasılık içinde barındırması başlı başına bir kusur değil midir? ilerde yanlışlanabilecek şeyler üzerinden varlık kanıtlanmaz diyerekten yazıyı noktalıyorum.
devamını gör...

cidden böyle saçma başlıklar açmak için çok mu boş vaktiniz var. ne yapacak ölen adam. kalkıp ben öldüm sözlük mü diyecek. sosyal medyada ilgi budalası oldunuz. intihar gibi psikolojik ve sosyolojik yönleri olan bir olayı hafife alıyorsunuz.
devamını gör...

ev an itibari ile farkettiğimdir, karma puanım bir aşşaa bir yukarı gidip gelmekte, binance de kay diye beni aratabilirsiniz. birazdan elon musk tweetimi atacak ahanda görürsünüz siiiz bekleee!(bkz: sısısısı)
devamını gör...

trafikte biri hata yaptığında kolumu camın dışında sallayarak, çek kenara diye bağırmak.
devamını gör...

ara verdikten sonra epey yeniliklere imza attığını gördüğüm sözlük. umarım dönüp kaldığım yerden yetişirim hızına.


edit: şu anda içerik kötü, inci sözlük gibi biraz.
devamını gör...

(bkz: gariban)
üniversitede arkadaşlarla çorbacıya gitmiştik. öğrenciyiz, paramız kısıtlı. adam çorbayı getirdi yanında da ekmek. önce sepetteki ekmek bitti. sonra ikinci sepeti istedik. onu da yedik ama yok, doymadık. hepimiz birbirimize kızıyoruz "yeter artık doy" diye ama ekmekler gelince hapur hupur yiyoruz. neyse, utana sıkıla üçüncüyü de istedik. açıkçası onu da yedik. sonra yine utana sıkıla hesabı ödemeye gittik. ödeyip uzadık oradan.

yanisi parasızlık itiyor bu durumlara. yoksa gider kebap yerdik, napalım mercimek çorbasını.
buradan çorbacı abiye teşekkürler, kolay gelsin demek istiyorum. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim