an itibarıyla içinde bulunduğum durumdur.

peki artık umurumda mı? yoooo...

artık habitatım burası benim, fazlasıyla adapte oldum bu allahsız sözlüğe.

yine de eski sabırsız günlerimin hatırına birkaç tanım girmezsem ayıp olur, üvey evlat misali ayda yılda bir yazalım bakalım.

bunca yıldır almadığın hataydı ekşicim. yemin olsun bir tane geri zekalı bırakmazdım şimdiye oralarda. ama n'apcan işte?
devamını gör...

dünya'nın manyetik alanı ile bir güneş fırtınası aracılığıyla güneş'ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan doğa olayı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

genel olarak aurora şeklinde adlandırılır ve kuzey yarım küreden gözlenen versiyonu aurora borealis, güney yarım küreden gözlenen ise aurora australis olarak anılır.

genellikle 60-70 derece enlemleri civarında gözlense de, güneş'in manyetik hareketliliğinin arttığı dönemlerde bu aralık genişleyebilir. genellikle iyonosferde meydana gelen bu hareketler, oksijen ya da nitrojen yani azot atomlarıyla ve girdikleri etkileşimlerle ilgili olarak farklı renklerde ortaya çıkarlar.

bu olay, sadece dünya'ya özgü değil. manyetik alanı olan tüm gezegenlerde gözleniyor.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

allah'tan az yediler. çok yeselerdi de bir kase daha çorba isteyene yok demek zorunda kalsaydım. fazlasıyla kötü. *
devamını gör...

beklemek doğrudur,

fakat beklemekten kasıt kış sineği gibi; hiçbir şey yapmamaksa değil, adalete vesile olmaya çalışarak beklenmelidir.

adalet gelecekse insan eliyle gelecektir, zulüm gelecekse de insan eli ile gelecektir.
devamını gör...

evvel zaman içinde, kalbur saman içinde mini mini bir balık varmış. minik akvaryumunda bir balık arkadaşı ve elma salyangozuyla beraber mutlu mesut yaşarmış. günün birinde güzel mi güzel, tatlı mı tatlı ancak birazcık aptal olan değerli balık arkadaşını kaybetmiş, ancak yanında olan salyangozu hatırlayıp ben yalnız değilim, hayat üzülmek için çok kısa deyip yüzmeye devam etmiş. balığın hafızası da kısa vadeli olduğu için bir zaman sonra arkadaşını unutmuş bile. yine çok mutluymuş balık, hızlı hızlı yüzüyormuş akvaryumunda. günün birinde salyangoz içine çekilmiş, balık ilk başta uyudu herhalde demiş, baktı kafasını çıkarmıyor, gitmiş yanına, az biraz iteklemiş. sonra da öldüğünü fark etmiş, artık tamamen yalnız kaldığını anlayınca da depresyona girmiş. 5 dakika sonra yaşadığı her şeyi unutup yüzmeye devam etmiş.
bu hikayemin mesajı var mı bilmiyorum, açıkçası balığımın hayatını anlattım. hiçbir şey olmamış gibi yüzüyor. siz de sizi 5 dakikaya unutup yüzmeye devam edecek kişilere kendinizi kaptırıp hayatınızı harcamayın arkadaşlar.
t: bir yandan çok erdemli bir yandan da şerefsiz olan değerli balık arkadaş.
devamını gör...

hayat hikayesini dinlemek için; dinle-izle

lev tolstoy’un adını duyduğunuz zaman aklınıza iki müthiş eseri gelir.
savaş ve barış – anna karenina

“tanrı’nın ülkesi içinizdedir. tanrı, aşk demektir.”

yaşantısıyla ilgili bu çağrısını hayatı boyunca herkese duyurmaya çalıştı.
rus edebiyatının temel taşları dostoyevski, maksim gorki, anton çehov ve turgenyev’den farklı küçük bir yanı vardı tolstoy’un. o küçük yan, rusya’nın yetiştirdiği en büyük yazarı olmasıdır.

28 ağustos 1828 yılında doğan tolstoy ailesine ait büyük topraklarda zengin bir birey olarak dünyaya geldi. öyle ki atalarından biri çar petro, yeğenlerinden biri şair ve oyun yazarı kont ve dedesi prens volkonski büyük katerina ordularının başkomutanı idi.

sosyal durumu ve sahip olduğu zenginlikler bakımından hayatının sonuna kadar refah içinde yaşayacağı belliydi. emri altında çalışan yüzlerce insanın yaşamı ve ölümü iki dudağının arasındaydı. isteseydi rus sosyetesinin içinde gününü gün edebilecek varlıklı bir adamdı. ama öyle yapmadı.
daha altı yaşına varamadan annesini dokuz yaşına geldiğinde de babasını kaybetti.
iyi kalpli tatyana teyzesinin hem kendisine hem de kardeşlerine bakmasıyla bu merhametli kadından çok şey öğrendi.

ilk gençlik çağından beri hem gerçeklerin peşinden koştu hem de hayatın güzel yanlarını ve çılgın zevklerini aramaya koyuldu.

dünyaya soylu bir aristokrat olarak geldiği halde hiçbir zaman bundan övünme payı çıkarmamış, tersine “yüzüm bir köylünün yüzünden farksız” demiştir.
tolstoy gençliğinde itibaren ne kadar çirkin olduğunun farkına varmaya başladı. bir seferinde şunu sormuştu ; “benimkiler gibi böylesine koca burunlu bu kadar kalın dudaklı böyle çipil ve küçük gözlü bir adamın dünyada mutluluğu bulması hiç mümkün müdür ?”
soru cevapsız kaldı.

çirkinliğini örtbas etmek için de daha sakalı çenesinden çıkar çıkmaz yüzünü mümkün olduğu kadar sakalıyla kapatmaya çalıştı.

eserlerinde yakaladığı başarı önce rusya sonra da bütün avrupa’ya yayıldı. çok defa onu görmek için uzak yerlerden geliyorlar sofada üstadı bekliyorlar ve içeriye iri yarı, heybetli görünüşlü, kocaman papaz sakallı bir devin, bir dâhinin gelmesini bekliyorlardı. fakat tolstoy içeriye girdiğinde herkes şaşıp kalıyordu. ziyaretçilerden birisi şunu karalamıştı; “kısa boylu, tıknaz bir adam: öyle çabuk hareketleri var ki sanki sakalı titriyor, yürümüyor, sanki koşuyor. “hoş geldiniz” derken o kadar neşeli ki insan karşısında bir çocuk var sanıyor”

ziyaretçiler, karşısındaki büyük ünü hayranlık ve hayal kırıklığı gibi karışık duygularla seyrederken birden yazarın kalın kaşlarının altındaki çipil gözleri çakmak çakmak yanıp tutuşur, delici bakışları misafirlerin üzerine dikilirdi. bunlar bıçak kadar keskin bakışlardı. hiç kimse gözlerini başka yöne kaçıramaz büyülenmiş gibi savunmaya çekilirdi. fakat bu durum sadece kısa bir an sürerdi ve bakışlar yerini yumuşak nazik bir gülümsemeye dönerdi. çünkü köylülerden onu ayıran en büyük özelliği gözleriydi. bütün duygularını gözleriyle anlatabiliyordu.
öyle bir göz ki bu büyük yazar maksim gorki “tolstoy’un gözlerinde yüzlerce göz gizlidir.” demiştir.

kazan üniversitesinde kendi sosyal sınıfından gençlerle çılgınca eylemlere girişmiş, yeni fizik denemeleri yapmıştır.

başkente gittikten sonra vaktini anlamsız ve hiçbir yararlı yönü olmayan sosyal çalışmalarla geçirmişti. kumara ve kadınların peşinden koşmaya vakit harcadığı sıralarda bu anlamsızlığı fark ettiğini ve yeteneklerini boşa tükettiğini hissediyordu. böyle bir durumda hemen elini eteğini çekmeye karar verdi.
topluma yararlı çalışmalar yapmak için ciddi bir iş programı hazırladı. fakat varlıklı olmasından dolayı vur patlasın çal oynasın yaşantısı yakasını bir türlü tam olarak bırakmadı.

tüm bunlara rağmen tolstoy ahlak yönünden kusursuz kalmayı arzuladı.
tolstoy üniversite’nin bitmesine yakın ilk ciddi kararını vermesi gerekiyordu. 1851’de babasından kalan toprakların yönetimi için yasnaya polyana’ya ailesi tarafından çağırıldı. çok kararsız kalan tolstoy ya gidip yönetimi devralacaktı ya da devlet memurluğu yapacaktı. hiç beklenmedik bir anda her ikisini de yapmayıp asker kardeşinin yanına katılıp tatar kabilelerinin isyanını bastırmak amacıyla kafkasya’ya gitti. gönüllü olarak askerlerin dağ köyüne yaptığı baskınlara katıldı.
yazarlık hayatındaki ilk ciddi adımlarsa burada başladı. sefer sırasında edindiği tecrübelerden yararlanarak “baskın” adlı kitabını yazdı.

bu kitap yazarın ilk denemesi değildi. st petersburg’da yayınlanan bir dergide “çocukluk” adında otobiyografik bir oyun yazmıştı. orduya katıldıktan bir süre sonra ise ilk romanı “kazaklar” kitabını yazmaya başladı.

“kazaklar” kitabı 1863 yılına kadar yayınlanmıştı ama onun öncesin sivastopol kuşatması üzerine yazdığı izlenimler olan “sivastopol hikayeleri” ününü pekiştiren çalışma oldu.

öyle ki turgenyev “bu genç yazar hepimizi gölgede bırakacak. en iyisi yazmaktan vazgeçmek” demişti.

tolstoy asker olarak hiç mutlu değildi, edindiği tecrübelerden sonra savaştan nefret etmeye başladı. yaşadığı dehşetli olaylar insan gururunun nasıl ayaklar altına aldığını göstermişti. hem sosyete içinde bulunup hem de savaşta yaşadığı olaylardan sonra hayatın anlamı üzerine düşünmeye koyuldu.

26 yaşında günlüğüne şunları yazdı; “insanı şaşkına çevirecek büyük bir fikrim var… insanoğlunun gelişmesine uygun yeni bir din kurmak. hazreti isa’nın dini… pratik bir din, gelecek için mutluluk vaat etmiyor, sadece bu dünya üzerinde mutluluğu sağlıyor… din aracılığıyla insanoğlunun birlik olması için bilinçli bir şekilde çalışmak…”

bu hedefe ulaşmak amacıyla usanmadan çalışmaya başlaması neredeyse çeyrek asır bekledi. fakat düşünce ile uygulamayı birbirinden ayıran çeyrek yüzyıl süresince hep bu hedefe ermek için uğraşıp didinmiştir.

ordudaki görevinden ayrıldıktan sonra günlüğüne yazdığı o fikirlerin tersine eğlenceli hayatına dönmüştü. fakat ahlak tutumu yüzünden yüzü asık ve huzursuzdu.

1858 yılında yasnaya polyana’ya döndü ve babasından kalan topraklarıyla ilgilenmeye başladı. artık köylülerin efendisi gibi yaşıyordu ve yaşadığı köydeki insanların hayatlarını inceledi.

iki yıl sonra bir avrupa turuna çıktı ve eğitim metotları üzerine incelemeler yaptı. döndüğünde devrimci metotları uygulayan bir okul açtı. derslere katılmak zorunlu değildi, çocuklar istedikleri yere oturabilir, dersleri ister izler istemezse izlemezlerdi. bu da çok uzun soluklu olmadı tabi, sağlık sorunları sebebiyle bir yıl sonra bu denemesinden vazgeçti.

tedavi gördüğü zaman polisler evini didik didik etmiş devrimci belgeler aramışlardı. fakat bulamadılar çünkü hiçbir zaman böyle belgeler tutmadılar. çizgi dışındaki eylemlerinden dolayı resmi makamlarla her zaman ters düşüyordu. soylu aileden gelmesi ve artık ünlü bir yazar olmasından dolayı bu tip polis takiplerinden kurtulması kolay oluyordu.

kendini tamamen topraklarına adadığı 1862-1876 dönemi en mutlu olduğu dönemdir. 1862 yılında eski aile dostunun kızı sofia behrs ile evlendi. en mutlu olduğu bu dönemde “savaş ve barış” ı yazmaya başladı. dünyaca ünlü bu romanın malzemesi ise hem kendi ailesi hem de annesinin ailesi olan volkonski’lerin arşivinden yararlandı. tolstoy bu romanıyla büyük bir deha olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştı.

1873 yılında ise ikinci en büyük eseri “anna karenina” yı yazmaya başladı. bu dönem onun için en zorlu bir dönemeçti. ona bakan teyzesi tatyana öldü, karısı hastalandı ve iki çocuğunu kaybetti. ayrıca resmi makamlar eğitimle ilgili çalışmalarını kösteklemekteydi. bütün bu olanlara karşın tolstoy, shakespeare dışında hiçbir yazarın ulaşamadığı biçimde insan karakterini çözümleyen “anna karenina” kitabını büyük bir ustalıkla yazdı.

ruhsal bunalımların baş gösterdiği 1876-1879 yıllarında intihar etmesine ramak kaldı ve canına kıymak isteğine bilinçli olarak karşı çıkabildi. bu eğilimden kurtulmasının en büyük nedeni ise 26 yaşında insanları kurtarmak için aklına gelen büyük fikrin etkisi vardır. bu fikri uygulamaya kararlıydı.

o andan itibaren tolstoy “insanların din aracılığıyla birlik olması” uğrunda çaba gösterdi. eserlerinin tamamı artık bu fikre hizmet etmeye başladı. basit bir köylü gibi yaşamak için hayatındaki her şeyi sadeleştirdi.

hayatının son döneminde evini, emlakini bırakıp köylüler arasına karışmak hayalini gerçekleştirmek için çabaladı. bu sebeptendir ki karısıyla olan büyük aşkı zarar görmeye başladı. karısından uzaklaşıp yeni hayatına adım attığı trende rahatsızlandı. bir hafta sonra 82 yaşında yaşama gözlerini yumdu.
devamını gör...

empati kabiliyetine sahip araştırmacı ve mantıklı olan insandır.
devamını gör...

saniyelerle, saliselerle yaşadığımızın farkına vardım. ölüm ile o kadar yakınız ki bunu bugün hatırladım. yaşadığıma, nefes aldığıma şükrediyorum şu anda. yaralanmadığım için o kadar mutluyum ki, yaşamak gerçekten büyük bir mucize olmalı.
bazen nefes almanın değerini bilmiyormuşum, bunu daha birkaç saat önce anlayabildim.
devamını gör...

lavaştır o, dürüm olsa duramazdın.
devamını gör...

bir emir can iğrek şarkısı.

şuradan ulaşabilirsiniz

çiftetelli oynar düzenli her gün
kafamda binbir düşünce
bilmem neden bu göğsümde mermi
sarsam geçer mi? yok sanmam


bugün üçüncü gün. üç gündür sabahtan akşama bir milyon yüz otuz altı kez bu şarkıyı dinledim. dinlettim. neden? işte bu tanım, bunu ortaya dökmek için yazılmıştır. çünkü ben kendi kendime "ahhh şöyle mi, yoksa böyle mi ki? " diye düşünürken acayip sıkılıyorum ve aklıma da zerre pozitif düşünce de gelmiyor. bu yüzden bu noktadan sonra okumayı kesip 'bana ne! ' moduna geçebilirsiniz. *



eyvah gönlüm, yandım, koş
düşler müşler artık boş
hanlar yıkılmış, düşmüş
hancı hâlâ çok sarhoş



dün ablamla konuşuyordum ve dedi ki "uzun zamandır çok mutsuz olduğunu hissediyorum ama senin anlatmanı bekliyorum. sanki sorarsam o zaman belki de göremediğin şeyleri görüp incinirsin diye korktum." hayır, tamam. görüyordum. ama ben o çok eğlendiğim hayatta, o huzursuz hissi çok derine ittiğimi sanıyordum. maske de değildi. gülüşlerim de gerçekti. ama yalnızlık kocaman sarmış çevremi.
o da böyle dedi." bütün fotoğraflarında koskocaman bir gülümseme var, objektifin karşısında yalnız olman dışında bir sıkıntı yok." bense şöyle düşünüyordum, o fotoğrafı çeken biri yanımda olmalı. oysaki yapmam gereken makineyi* birine uzatıp 'fotoğrafımızı çeker misiniz?' demekmiş.


bu açık hapishanede yine de bi' sahne bulurum yâr, yâr, yâr, yâr, yâr
emeği de ziyan edebilir ama yüreği ziyan edemez o vandallar


hah, ne diyordum? bu ara çok dağınığım. aklımda bin bir düşünce, fonda çiftetelli...
zihnimde dağıttığım her bir düşünceyi toplamak için de belki de yuvarlak seslerden çok hoşlanmak yeterli olur.. ve bundan sonra her fotoğrafta çek 'gülümsüyorum' derken ben de ergenvari ancak çok gerçek bir gülümseme ile objektife bakıyor olurum.
devamını gör...

sözlük için çok kıymetli, benim içinde çok kıymetli sözlük yazarı. güzel sohbeti ile saati unutursunuz. umarım kendisini de sarayburnunda denize girmeye ikna edebilirim.
devamını gör...

küçük asya anlamına gelir.
2010 yılında toronto’da kurulmuş türkçe müzikleri seslendiren kanadalı müzik grubu.

devamını gör...

benim de üye olduğum her güne farklı kitaptan bir pasajın veya şiirin e-posta kutuma düşerek mutlu ettiği bir platform. hiç bilmediğiniz farklı bir kitaptan veya yazardan haberdar olma şansı yakalamanızı sağlıyor. mutlaka tavsiye ederim. ücretsiz olarak kullanıyorum.
devamını gör...

uyuyarak geciyorsa da güzel olan yolculuk. hem yolda olup hem uyuyor olmanın tadı başka.
devamını gör...

genelde telefondan kullanırım. bilgisayardan kullanırken nedense kendimi çok ciddi bir iş yapıyormuşum gibi hissediyorum ve bu psikolojiye giriyorum ister istemez.
devamını gör...

bir gün mutlaka yapmak istediğim adrenalin dolu aktivite. videosunu izlediğimde bile içim bir tuhaf oluyor ama yine de yapacağım.
devamını gör...

sahibine sürekli öğretici mesajlar veren, didaktik bir çocuk kitabı olurdu muhtemelen. sahibi ise özellikle çabuk güvenmeme ve beklentileri düşük tutma konularında olmak üzere kitaptan çıkardığı hiçbir dersi ısrarla hayata geçirmeyen, uslanmaz bir çocuk, orası da ayrı...
devamını gör...

yeni takip ettiğim pek tatlı yazar. muhabbetinin çok keyifli olduğunu belirtmemde de yarar var. nickaltı'nı açmış bulunmaktan da büyük keyif duyduğum yazardır.* hoş geldin, iyi ki geldin!
devamını gör...

kış aylarında gökyüzünde görülen, büyük köpek takımyıldızı'ndan sirius, avcı takımyıldızı'ndan betelgeuse ve küçük köpek takımyıldızı'ndan procyon yıldızlarının oluşturduğu üçgen.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, www.nj. com'dan alıntıdır.)
devamını gör...

oldukça çarpıcı bir guy de maupassant öyküsünün adı.

"bana gelince, artık ruhumu kapattım. artık kimseye, neye inandığımı, ne düşündüğümü ve neyi sevdiğimi söylemiyorum. bu korkunç yalnızlığa mahkûm olduğumun bilincinde, herhangi bir fikir ileri süremeden bakıyorum olaylara. fikirler, kavgalar, zevkler, inançlar, hiçbiri umurumda değil! kimseyle bir şey paylaşmadığımdan, her şeye de ilgimi kaybettim. fikirlerimi göstermeden, keşfedilmeden yaşıyorum. günlük konuşmalar için sıradan cümlelerim ve konuşma ıstırabına bile katlanmak istemediğimde "evet" diyen gülüşüm hazır.
beni anlıyorsun ya?"
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim