* bana, dünyadaki hovarda ömrünü tamamlamak için 7 saatin kaldı derlerse eğer, 50 dakika içinde sevdiğim birkaç insanın sesini son kez dinleyip bir de bu dünyaya son kez çabucak unutulacak afili birkaç cümleden oluşan bir veda mektubu savurduktan sonra kalan 6 saat 10 dakika her anın tadına vara vara izleyeceğim filmdir.
zaten bir gün çaat diye bana son 7 saatin var derlerse ne yapacağım bilemem, en azından bu filmi izlemiş olmak bana bu fikri verdi.
peki ben bu abartılı cümleleri az evvel filmi bitirmiş ve onun sarsıcı etkisi altında mı yazıyorum? elbette hayır. nerden baksam üç yıl olmuştur bu filmi izleyeli. ama öyle güzel öyle içten öyle sıcaktı ki halen bu mübalağalı satırları yazmaktan kendimi alıkoyamıyorum.

1960’lardan 2000lere kadar iki kardeşin hayatını ele alan bu filmde, aile, kardeşlik, idealler, tercihler, değişen fikir yapıları gibi meselelere dair çok güzel ipuçları ediniyor insan. yine bu filmle beraber insanın hayatı boyunca yaşaması muhtemel birçok duyguyu altı saat içinde güçlü şekilde tecrübe ediyoruz. senaryosu ile birçok ödül almasının yanında bu kadar uzun bir filmi tatlı tatlı seyretmemizde yönetmenin çok büyük başarısı olduğunu düşünüyorum. italyanların bize benzeyen özellikleri de filmi sıcak bulmak için bir etken. ayrıca italya’nın sosyal, kültürel, siyasi yapısı ve yıllar içindeki değişimine dair de güzel çıkarımlar yapabiliyoruz.

yönetmen koltuğunda marco tullio giordana’nın oturduğu bu film 2003 yapımı. italya’nın en önemli ödüllerinden biri olan david di donatello ödüllerinin 2004 yılındaki en iyi film, yönetmen, senaryo, kurgu gibi bütün ödüllerini süpürmüştür. 2003 cannes film festivalinde belirli bir bakış ödülünü almıştır. film iki ayrı bölüm olarak gösterime girdiği için birçok yerde iki part şeklinde karşılaşılması mümkündür. nerede okuduğumu hatırlayamadığım için teyit edemediğim bir bilgiye göre de dizi olarak planlandıktan sonra film olarak çekilmeye karar verilmiştir.

genel olarak ağır bir tempoda ilerliyor gibi görünse de ilk başından itibaren kendi içine çeken bir yapısı var filmin. sıcak bir anlatım tarzı ile beraber uzun sürmesi nedeniyle de film biterken boşluktan düşme hissini bu filmin sonunda daha belirgin yaşayabilirsiniz. bu kadar uzun olmasına rağmen farklı blog veya film izleme sitelerinde, izleyenlerinin filmi favori filmleri arasına almaları da filmin etkisi hakkında fikir veriyor. kısacası evde geçirdiğiniz bir cumartesi akşamı yahut hayattan sıyrılmayı dilediğiniz bir gün bu filme vakit ayırmakla pişman olmayacağınızı söyleyebilirim.
ayrıca hasta bir karakteri canlandıran jasmine trinca, sen bu dünya için biraz fazlasın.
devamını gör...

ios işletim sisteminde mobilde oynanabilecek oyun önerisi olan yazarları tam buraya davet ediyorum. türü falan hiç farketmez, sarsın yeter.

edit: among us oynuyorum sadece.
devamını gör...

anlatamadan ölmekten korkuyordur belki de.
devamını gör...

amerikan yetişkin film oyuncusu. inanılmaz cool bir kadın .hetoro bir insan olmama rağmen kendisini ergenliğimden beri takip ederim .
işinde gerçekten başarılı,hep gülümsüyor ve keyif alıyor.
özgüveniyle bana hep ilham veriyor.kadinlar yaşlaninca kadınsılığını kaybeder düşüncesini beynimden silip atmıştır. sanırım onun sayesinde hiç yaş takıntım olmayacak ve hep özgüvenli olacağım.
özellikle türk televizyonlarinda kadınlar cinsellik öncesinde , sonrasında ve anında mahçup davranır ancak kendisini ilk izlediğimde ama bu hiç utanmıyor hiç
mahçup değil diye o ergen halimle beni çok şaşırtmıştı. bu konulardaki özgüvenimi kendisine borçluyum . yoluma ışık tuttun brandi , seviliyosun ...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ismi değil cismi önemli. kimlere, nasıl nüfuz ediyordun bu önemliydi. tüm ekip bunu layıkıylâ yaptığına göre üzülmemeni temenni ederim yoldaş. ismi kafa ya da başka bir şey olduğunda hiçbir şey değişmeyecek. mühim olan senin ne yaptığın. ilk günden şu ana kadar eline, yüreğine, emeğine sağlık. çok güzel işler yapacağına inanıyorum ekibinle. o zaman küllerimizden doğuyoruz diyebilir miyiz? bence deriz.. *
devamını gör...

anadolu'da yaygın gelenektir. kız istemeye gidildiğinde gelin adayı kahve pişirerek, kendisini istemeye gelenlere kendi eliyle ikram eder.
yine bir gelin adayı aynı şekilde pişirdiği kahveyi ikram etmiş ve uzaktan damat adayını izlemiş. delikanlı önce kahveyi içmiş, sonra da suyunu. gelin adayı annesine anne, beni buna verme demiş. annesi sebebini sorunca da baksana, götürdüğüm kahvenin üzerine su içti, mahvetti kahveyi, beni de böyle mahveder demiş.
bizim kültürümüzde kahve pişirmek, daha çok sütsüz yaptığımız ve içtiğimiz alışkanlık. bir bardak kahve için batılı toplumlar kadar zahmet çekmeyiz.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ne var ya ne var. bütün ilişkileri isimlendirmek zorunda mıyız? yada uzaktan sevmeyi sevmek neden çirkinlik, özgüvensizlik gibi kavramlarla tanımlandırılıyo hep? bazı duygular insani dokunuşlara ihtiyaç duymaz hatta çoğu zaman bozulurlar aldıkları müdahalelerle, diyen kişidir.
devamını gör...

nihan kaya’nın 2018 yılında çıkardığı, aile üzerinden tüm kutsal değerleri sorguladığı kitabıdır.

geçen sene pandemiye ara verilen haziran ayında aldım bu kitabı. son on yılda oluşturduğum doğrularımın bir kısmının altını çizdi, bir kısmını güncelledi bu kitap.

nihan kaya ülkemizde ve dünyada trend olan iyi aile olma iyi aile olmayı, içine mecburi eğitimi de alacak kadar kapsamlı sorguluyor.

mecburi eğitimin sanayi devrimi icadı olduğundan bahsediyor. bizlerin yerlere göklere sığdıramadığımız mecburi eğitim, sanayi devrimi sonrası ağır şartlarda çalışmak istemeyen, hiç bir cezadan korkmayan işçilerin, itaatkar kılınması için aristokratların ürettiği bir projedir. en alıcı zamanlarında, çocuklara öğretmen ve idareciler tarafından dayatılan, otoriteye itaatin yüklendiği kurumlardır okullar.

ne kadar manidar. o zaman sadece karnını doyurmak, başına bir çatı kondurmak için çalışan işçiler, şu zamanda kapitalizmin onlara pazarladığı tüketim endeksli yaşamdan eksik kalmamak için gece gündüz çalışıyor.

çalışmak değil sıkıntılı olan, sıkıntılı olan harcayarak var olmak için çalışmak merakı.

nihan kaya tüm otoriteler karşı duran bir yazar. haliyle dine de karşı duruyor. kurban üzerinden tanrıyı sorguluyor. tanrının bu isteği ona çok mantıklı gelmiyor.

din dışındaki tüm fikirleri bana da çok yakın geldiği için, bir tek ayrılık beni kitaptan uzaklaştırmadı.

nihan kaya’nın, sorunları çözmek yerine kabul etmeliyiz minvalinde bir yaklaşımı var. sorunlar genelde kabul edildiğinde, kendiliğinden çözülebilir. müdahalenin sanıldığı gibi iyi bir şey olmadığından dem vuruyor. içinde potansiyel barındıran çocuklara müdahale ederek onları sadece istediğimiz gibi yaparak sadece kendimizi rahatlattığımızı, bunun bencilce bir şey olduğunu, bu yüzden çocuklarımızı bir ömür mutsuz insanlara dönüştürdüğümüzü yazıyor.

tam da lgs sınavına günü için bir kitap aslında.

çocuğundan bir şey öğrenmeye açık olmayan çocuğuyla ilişkisinde karşılıklı bir rıza ve etkileşimle değişmeyen hiç bir anne baba, iyi anne baba olamaz. dışarıdan ne kadar müşfik sevecen, anlayışlı görünürlerse görünsünler.
hatta ne kadar iyi anne baba olduğunuzun en önemli göstergesi, çocuğunuza ne kadar çok şey öğretebildiğiniz değil
çocuğunuzdan ne kadar çok şey öğrenebildiğinizdir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sanırım moderasyon ile günah dolu bir geçmişi olan yazarçaylak.*

naptın olm, normal sözlük formatı ve kurallarınımı yırttın?
sarhoş halde yoldaşın sokağında ona küfür mü ettin naptın?

durumuna valla içim acıyor artık, allah kurtarsın kardeş.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

türkçeye umudunu kaybetme olarak çevrilen gerçek bir hikayeden esinlenilen will smith'in başrolde olduğu film.

geçimini kemik yoğunluğunu ölçen bir aleti doktor doktor gezerek satmaya çalışan chris gardner işlerinin kötü gitmesinden dolayı ev kirasını ve birçok masrafı karşılayamaz hale geliyor, ardından ev içindeki huzurun bozulması ile birlikte eşi terk ediyor ve oğluyla beraber geçimini sağlamaya çalışıyor.
yaşanan ciddi parasızlıktan dolayı evinden kovulan, çocuğu için günlük bakım evi gibi yerlerde sırada bekleyen karakter parasızlığın ne kadar zor olduğunu o kadar güzel anlatıyor ki...
bu durumdan sadece kendin olsan bu kadar etkilenmezsin ancak işin içine evlat girince babanın yüreğinin yanmaması düşünülemez bile, çok zor..

bu sırada bir firmada ücretsiz staj yapan. chris gardner yoğun azim ve zekasıyla filmin sonunda işi kapıp hayatına devam ediyor.

kariyerinin devamında cebinde 1 dolar bulunmayan karakter milyoner bir insan oluyor.
devamını gör...

her ne kadar hangi konuda inceleme yapmak isterlerse yapsınlar diye düşündüğümüzde, bu konuyu incelemekte serbest olsalar da, memleketin bu kadar sorunu dururken bununla uğraşmak ya da diğer tüm sorunların kaynağını buymuş gibi görmek bakımından son derece hatalı olduklarını düşündüğüm inceleme eylemi.

zaten bu ülkenin genel hatası bu değil mi? ekonomi dururken türban konuşmak, topraklar satılırken saray'a giden chpli kim sorusuyla uğraşmak, ormanlar yok edilirken yağmur duası konuşmak... mahallenin durumunu izlerken saç taramaktan vazgeçemedik bir türlü.
devamını gör...

benim için gelmiş geçmiş en iyi türk eurovısıon performansıdır. manga harikalar yaratmıştır. o şarkıyla başarılı olamadıysak zaten gerek yoktur yarışmaya katılmaya zaten katılmıyoruz.
devamını gör...

sapienza üniversitesi profesörlerine göre internetin sembolü olan "@" işareti 1536 yılında latin amerika'dan italya'ya mal taşıyan floransalı tacirlerin oldukça sık kullandığı bir işarettir. yaklaşık 500 yıl önce içecek ve tahılda ölçü birimi olan"ampboranın simgesi olarak da kullanılan bu işaret, uzak mesafeler arasında ticareti belirtmek için kullanılmıştır.
devamını gör...

gereksiz masraf yapılmasını istemeyen ve çok daha iyisini yapabilecek yetenekteki kadındır. sevilmeli ve kaybedilmemelidir..
devamını gör...

eve gelirken bir paket sigara daha almamış olmak şu an için en büyük pişmanlığım.
devamını gör...

almanlar tarafından yapılan yüksek naneli bir yağdır, eczane ve aktarlardan temin edilebilir 10ml olanı 67 lira civarında satılır baş ağrısı gibi ağrılarda da masaj yoluyla rahatlatır, saunada suyun içine konulup döküldüğünde (lütfen en az fazla 3 damla) bir buz denizine girmişsiniz gibi his uyandırıp 80 derecede üşümenizi sağlar. *
devamını gör...

rivayete göre denizlerin ermişi ilyas ile karaların ermişi, darda kalanların yardımcısı hızır’ın buluşacağı gecedir. hızır'ın ölümsüzlük suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüz olduğu ve bu günlerde insanlar arasında olup bolluk ve sağlık dağıtan, yardım eden bir veli veya nebî (peygamber) olduğuna inanılır. özellikle orta asya, anadolu ve balkanlar'da kutlanan mevsimlik bayramdır. unesco, 'insanlığın somut olmayan kültür mirası listesi'ne alınması için çalışmaktadır. ülkemizin genelinde kutlansa da edirne'de kakava şenlikleri adıyla romanların kültürel etkisi ve uluslararası katılımla kutlanmaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ben küçükken babaannem sürekli "hızır aleyhisselam" diye bahsederdi anlattığı hikayelerde, o yüzden bir peygamber olduğunu düşünürdüm fakat kesin değilmiş bu. kuran'da adı geçmez fakat hz. musa'ya yardım eden ve bu nedenle kendisine ilim verilen bir gençten bahsedilir ve bu genç hadislerde hızır olarak anılırmış.

yaz dileğini bağla gül ağacına;
bu sefer olmazsa bir dahaki bayrama
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çok tatlı ve çok gerekli bir başlıktır.
insan zaten dertli değildir, derdin kendisidir. insan öyle büyük bir derttir ki bu büyüklükte bir şeyin kendine sığacağını aklına getirmez de bunu dünyanın, hayatın derdi sayar. hayat, o durgun, kibirli suyunda kendisine bakan bu çirkin heyulaya bakıp bakıp ‘bu herhalde benim…’ der. bu dert de ona yeter.”
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim