spawn
aslında çok da alıngan olmayan, üşengeç, kendini bilmeye çalışan ve mahlas olarak hindistan’da yapılan bir kebabı seçen yazar.**
devamını gör...
sr-71
pilot eğitiminde astronot olmaya elverişli pilotlar seçilmiştir.
1974 yılında sovyetler üzerinde bir keşif görevi icra ederken peşine takılan bir mig-25 in attığı radar kilidinden ölümcül bir manevra ile son anda kurtulmuş olup üssüne dönebilmiştir.
bu olaydan sonra da sr-71 ler hem ütopik işletme maliyetleri hem de sovyetlerin bu uçağa cevabını gördüklerinden bir daha sovyet hava sahasına giriş yapmamış ve yavaş yavaş emekliye ayrılmıştır.
uçağın hem bakım hem de işletme maliyetleri korkunç seviyededir. zira bu uçağın yapımında o dönemin mühendislik gücü dibine kadar zorlanmış ve bazı sorunlar etrafından dolaşmak suretiyle çözülebilmiştir.
uçağın gövdesinde ciddi şekilde kompozit malzeme ve titanyumun yanı sıra ahşapta kullanılmıştır.
zira uçak 3 mach hıza çıkabildiği o irtifada gövde ısısı 900 fahrenayta kadar çıkmaktadır ki o koşullarda uçak gövdesinde ortaya çıkan hava sürtünmesi sonucu oluşacak genleşmede gövdeyi bir bütün halinde tutmak bambaşka bir mühendislik emeği gerektirmektedir.
bu sebeple sr-71 parçaları sıkı sıkıya tutturulmak yerine bu genleşme hesap edilerek boşluklu şekilde birbirlerine oturtulmuştur ki bu nedenle üste bekleyen sr-71 lerin yakıt depoları boştur çünkü bu boşluklardan kaynaklı olarak yakıt sızdırma problemi vardır uçağın.
uçak göreve çıkarken yakıt alması 2 aşamadan oluşur. uçak göreve çıkmadan hemen önce içine sadece kendisini belli bir irtifada bekleyen tanker uçağa ulaşacak kadar yakıt konur ve sr-71 bu yakıtla kendisini bekleyen tanker uçağın irtifasına çıkar. ardından tanker uçaktan havada gerekli yakıt ikmalini yapar ve oradan görev irtifasına çıkar.
öte yandan bu uçağın gövdesinde kullanılacak kadar bol titanyum rezervlerine amerika hiç bir zaman sahip olamamıştır. amerika bu sorunu ise paravan şirketler üzerindem sovyetler birliğinden alarak çözmüştür.
sr-71 in yakıtı da diğer jetlersen farklıdır ve hem motor teknolojisi hem de yakıt tipi biraz dizel motorlara benzer.
neresinden bakılırsa bakılsın zorlama bir uçak olsa da görev uçağıdır fakat bu onun maliyetlerinden ötürü emekliye ayrılmasının önüne geçememiştir.
son yıllarda amerika hava kuvvetleri bu uçağın devamı niteliğinde sr-72 isimli bir uçak üzerinde çalışmaktadır.
1974 yılında sovyetler üzerinde bir keşif görevi icra ederken peşine takılan bir mig-25 in attığı radar kilidinden ölümcül bir manevra ile son anda kurtulmuş olup üssüne dönebilmiştir.
bu olaydan sonra da sr-71 ler hem ütopik işletme maliyetleri hem de sovyetlerin bu uçağa cevabını gördüklerinden bir daha sovyet hava sahasına giriş yapmamış ve yavaş yavaş emekliye ayrılmıştır.
uçağın hem bakım hem de işletme maliyetleri korkunç seviyededir. zira bu uçağın yapımında o dönemin mühendislik gücü dibine kadar zorlanmış ve bazı sorunlar etrafından dolaşmak suretiyle çözülebilmiştir.
uçağın gövdesinde ciddi şekilde kompozit malzeme ve titanyumun yanı sıra ahşapta kullanılmıştır.
zira uçak 3 mach hıza çıkabildiği o irtifada gövde ısısı 900 fahrenayta kadar çıkmaktadır ki o koşullarda uçak gövdesinde ortaya çıkan hava sürtünmesi sonucu oluşacak genleşmede gövdeyi bir bütün halinde tutmak bambaşka bir mühendislik emeği gerektirmektedir.
bu sebeple sr-71 parçaları sıkı sıkıya tutturulmak yerine bu genleşme hesap edilerek boşluklu şekilde birbirlerine oturtulmuştur ki bu nedenle üste bekleyen sr-71 lerin yakıt depoları boştur çünkü bu boşluklardan kaynaklı olarak yakıt sızdırma problemi vardır uçağın.
uçak göreve çıkarken yakıt alması 2 aşamadan oluşur. uçak göreve çıkmadan hemen önce içine sadece kendisini belli bir irtifada bekleyen tanker uçağa ulaşacak kadar yakıt konur ve sr-71 bu yakıtla kendisini bekleyen tanker uçağın irtifasına çıkar. ardından tanker uçaktan havada gerekli yakıt ikmalini yapar ve oradan görev irtifasına çıkar.
öte yandan bu uçağın gövdesinde kullanılacak kadar bol titanyum rezervlerine amerika hiç bir zaman sahip olamamıştır. amerika bu sorunu ise paravan şirketler üzerindem sovyetler birliğinden alarak çözmüştür.
sr-71 in yakıtı da diğer jetlersen farklıdır ve hem motor teknolojisi hem de yakıt tipi biraz dizel motorlara benzer.
neresinden bakılırsa bakılsın zorlama bir uçak olsa da görev uçağıdır fakat bu onun maliyetlerinden ötürü emekliye ayrılmasının önüne geçememiştir.
son yıllarda amerika hava kuvvetleri bu uçağın devamı niteliğinde sr-72 isimli bir uçak üzerinde çalışmaktadır.
devamını gör...
eski sevgiliden akılda kalanlar
akıl bırakmıyordu bir ara insanda.
depresif, karamsar, sürekli kaygılı, kavgacı, huzursuz... son zamanlar, son günler hep böyle geçti.
panik atak sahibi oluyordum az kalsın kendileri yüzünden. hayata kapanmamı, insanlardan uzaklaşmamı ve kendim hariç hiç kimseden beklentiye girmememi sağladı.
iyi mi kötü mü tartışılır?
1,5 sene oldu hala duygularım yokmuş gibi. artık nasıl yıprattıysam karşı cinse bön bön bakıyorum. geçen haftalarda görüştüğüm bir kişi senin hislerin ölmüş dedi bana. neymiş efendim seni seviyorum demiş teşekkür etmişim. püfff.
ben nasıl bir virandan duygum, ruhum yara bere çıktım bir bilsen. bilemiyor işte anlatamıyor insan. neyse zamanı var acelesi yok. kendi kendime iyiyim birileri çomak sokmadığı, duygularımı kıprıştırmadığı sürece değmeyin keyfime. ama azcık duygusal bir şeyler olacak olsun beynim alarm moduna geçiyor. tüm hücrelerimi korku sarıyor. püfff.
canım kendim bugünlerde geçecek.
depresif, karamsar, sürekli kaygılı, kavgacı, huzursuz... son zamanlar, son günler hep böyle geçti.
panik atak sahibi oluyordum az kalsın kendileri yüzünden. hayata kapanmamı, insanlardan uzaklaşmamı ve kendim hariç hiç kimseden beklentiye girmememi sağladı.
iyi mi kötü mü tartışılır?
1,5 sene oldu hala duygularım yokmuş gibi. artık nasıl yıprattıysam karşı cinse bön bön bakıyorum. geçen haftalarda görüştüğüm bir kişi senin hislerin ölmüş dedi bana. neymiş efendim seni seviyorum demiş teşekkür etmişim. püfff.
ben nasıl bir virandan duygum, ruhum yara bere çıktım bir bilsen. bilemiyor işte anlatamıyor insan. neyse zamanı var acelesi yok. kendi kendime iyiyim birileri çomak sokmadığı, duygularımı kıprıştırmadığı sürece değmeyin keyfime. ama azcık duygusal bir şeyler olacak olsun beynim alarm moduna geçiyor. tüm hücrelerimi korku sarıyor. püfff.
canım kendim bugünlerde geçecek.
devamını gör...
engelli insanların günahkar olması
biz bunu niye okuyoruz, böylesine saçma sapan fikirlerden haberdar bile olmak istemiyorum evet her yerde varlar ama yok saysak nasıl olur.
devamını gör...
bir şehri tanımanın en iyi yolu
o şehirde kaybolmaktır.
devamını gör...
babaya söylemek istenip de söylenemeyenler
yaşıyor olsaydı o'nun kızı olduğum için ne kadar gurur duyduğumu söylemek isterdim.
devamını gör...
intihar riski taşıyan normal sözlük yazarı
ulaşmaya çalıştığımız yazardır.
mail adresine ulaşıldı, mail atıldı.
başka da ne yapılabilir, kim tanır, nerede oturur ?
mail adresine ulaşıldı, mail atıldı.
başka da ne yapılabilir, kim tanır, nerede oturur ?
devamını gör...
19 haziran 2021 grup yorum tweeti
sektir lan denilesi tweettir.
şu boktan ideolojiye bak...
kendi yoldaşı açlık grevinde talimatla ölmedi diye hain oluyor.
adları ne kadar devrimci olsa da bildiğin faşist bunlar.
ideolojiniz batsın ulan. adam ölse kahraman yoldaşımız diye timsah gözyaşı dökerdi bu devrimci kılıklı anguslar.
şu boktan ideolojiye bak...
kendi yoldaşı açlık grevinde talimatla ölmedi diye hain oluyor.
adları ne kadar devrimci olsa da bildiğin faşist bunlar.
ideolojiniz batsın ulan. adam ölse kahraman yoldaşımız diye timsah gözyaşı dökerdi bu devrimci kılıklı anguslar.
devamını gör...
kutsala saygı duymanın saçmalık olması
bana göre yanlış bir önerme.
öncelikle içinizden saygı duymama hakkıyla, karşınızdakine alenen saygısızlık yapma "hakkı"nı birbirinden ayırmalısınız. bu ikisi aynı şeyler değil. bir düşünceyle içinizden alay etme hakkına sahipsiniz ama onu dile getiren ve kutsal olarak gören kişinin yüzüne karşı bunu yapmanız, en basitinden terbiyesizlik olarak görülür.
bir insanın düşüncelerine ya da kendisine saygı duymak için, kutsalın tanımını yapmanıza gerek yok. saygıyı karşınızdaki kişiye duymanız gerek. "saygı hak edilir." diyenler olabilir. o farklı bir tartışmanın konusu. mesela daha yeni tanıdığınız ve saygıyı ne derece "hak ettiğini" bilmediğiniz bir insanın değerlerine saygısızlık yapma hakkını kendinizde göremezsiniz. oysa yazar arkadaşı haklı bulursak, bunun da normal görülmesi gerekirdi.
eğer konu din ise elmayla armut karıştırılmamalı. bir arkadaş domuz eti yiyene saygısızlık örneğini vermiş. ben bir müslüman olarak karıncayı incitmezken, birileri uyguladığı vahşete müslümanlığı kılıf yapmaya çalışabilir. böyle bir durumda sadece onları baz alarak, benim gibi kendi halinde insanların da bulunduğu ve diğerlerinin yaptıklarını hiç onaylamayan bir gruba saygısızlık etme hakkınız var mı? yanlış olarak, aynı genellemeyi karşınızdaki bir grup da yapınca kızıyorsunuz. demek ki bu doğru bir şey değil. kendinize yapıldığında zorunuza giden hareketleri başkalarına da yapmamalısınız.
burada ne yazarsak yazalım, başlığı açan arkadaşımızın görüşünde olan birçok insan kendi görüşünden geri adım atmayacak büyük ihtimalle. işin en acı kısmı da bu çünkü toplumdaki tahammülsüzlüğün nedeni tam olarak bu türden görüşler. konu din ve dinsizlik olduğunda ise iki taraf da aynı hata içerisinde ne yazık ki. bu da bize, sonsuza dek sürüp giden bir kan davasının taraflarıymışız gibi zarar veriyor.
son olarak (bkz: kime göre neye göre)
öncelikle içinizden saygı duymama hakkıyla, karşınızdakine alenen saygısızlık yapma "hakkı"nı birbirinden ayırmalısınız. bu ikisi aynı şeyler değil. bir düşünceyle içinizden alay etme hakkına sahipsiniz ama onu dile getiren ve kutsal olarak gören kişinin yüzüne karşı bunu yapmanız, en basitinden terbiyesizlik olarak görülür.
bir insanın düşüncelerine ya da kendisine saygı duymak için, kutsalın tanımını yapmanıza gerek yok. saygıyı karşınızdaki kişiye duymanız gerek. "saygı hak edilir." diyenler olabilir. o farklı bir tartışmanın konusu. mesela daha yeni tanıdığınız ve saygıyı ne derece "hak ettiğini" bilmediğiniz bir insanın değerlerine saygısızlık yapma hakkını kendinizde göremezsiniz. oysa yazar arkadaşı haklı bulursak, bunun da normal görülmesi gerekirdi.
eğer konu din ise elmayla armut karıştırılmamalı. bir arkadaş domuz eti yiyene saygısızlık örneğini vermiş. ben bir müslüman olarak karıncayı incitmezken, birileri uyguladığı vahşete müslümanlığı kılıf yapmaya çalışabilir. böyle bir durumda sadece onları baz alarak, benim gibi kendi halinde insanların da bulunduğu ve diğerlerinin yaptıklarını hiç onaylamayan bir gruba saygısızlık etme hakkınız var mı? yanlış olarak, aynı genellemeyi karşınızdaki bir grup da yapınca kızıyorsunuz. demek ki bu doğru bir şey değil. kendinize yapıldığında zorunuza giden hareketleri başkalarına da yapmamalısınız.
burada ne yazarsak yazalım, başlığı açan arkadaşımızın görüşünde olan birçok insan kendi görüşünden geri adım atmayacak büyük ihtimalle. işin en acı kısmı da bu çünkü toplumdaki tahammülsüzlüğün nedeni tam olarak bu türden görüşler. konu din ve dinsizlik olduğunda ise iki taraf da aynı hata içerisinde ne yazık ki. bu da bize, sonsuza dek sürüp giden bir kan davasının taraflarıymışız gibi zarar veriyor.
son olarak (bkz: kime göre neye göre)
devamını gör...
ekmek teknesi
iç anadolu'nun kırsalında 2000'li yılların başında bile kullanılan, ölçüleri ustaya ve yaptırana göre değişsede kabaca 1m uzunluğunda, yarım metre genişliğinde ve yarım metre derinliğinde olan kabaca buna, benzeyen eski türkiye itemidir:

dolayısıyla bunun deniz teknesiyle alakası yoktur. bu teknede ya da başka bir yerde hamur mayalanarak ya bu tekneye alınır ya da burada mayalanan hamur yatak-döşek-battaniye-yorgan vb. ile sarılır sarmalanır, böylece mayanın ısınması ve aktifleşmesi (kopması) beklenir.
sonrasında ise (teknede değilse) tekneye alınarak, hamur mayası ile buradan hamur çekilerek top haline getirilir, sonrasında merdane/oklava ile gözleme-bazlama şekli verilerek (saça) odun ateşindeki metal tabakaya atılıarak pişirilir.
hamurun anadolu'daki yeri ve önemini anlatmaya gerek duymuyorum sadece şu kadar bilgi vereyim 20.yy'da anadolu'ya gelen alman bilim insanları bölgede yeni bir hastalık keşfeder. bu hastalık midede yaralar ve kimi zamanda kurtlara yol açmaktadır. bunun sebebi araştırıldığında bölgenin fakirlikten mayasız hamur tükettiklerini, kimi yörelerde ise durumun daha vahim olduğunu: tok tutması için görece pişmemiş/az pişmiş yarı hamur/çiğ yiyecekler tükettiklerini raporlamışlardır.
dolayısıyla "ekmek teknesi"nin kutsallığı/değeri buradan anlaşılabilir.
edit: aynı zamanda bu tasarım kapaksız tabuta benzemektedir. elbette bu taşıma kolaylığından dolayı olsa da bu tercihin ironik-felsefi bir durumuda bulunmaktadır. bu durumu şöyle özetlemek mümkün: anadolu insanını hayatta tutan en çok meta olan hamurla yaşayıp, hamurla aynı tasarıma binmek.. ölümde hayatta bu tasarımda anlamı çıkabileceği gibi aslında her vefat, toprağa atılan bir hamur-ekmek, toprak-izot döngüsü de bu metaforla uyuşmaktadır. zıtlıkların(ölüm-yaşam) ya da döngünün (cesetlerin toprağı, toprağın buğdayı, buğdayın insanı beslemesi) bu tasarımda somutlaşması bana çocukluktan beri çekici ve ürpertici gelmektedir.

dolayısıyla bunun deniz teknesiyle alakası yoktur. bu teknede ya da başka bir yerde hamur mayalanarak ya bu tekneye alınır ya da burada mayalanan hamur yatak-döşek-battaniye-yorgan vb. ile sarılır sarmalanır, böylece mayanın ısınması ve aktifleşmesi (kopması) beklenir.
sonrasında ise (teknede değilse) tekneye alınarak, hamur mayası ile buradan hamur çekilerek top haline getirilir, sonrasında merdane/oklava ile gözleme-bazlama şekli verilerek (saça) odun ateşindeki metal tabakaya atılıarak pişirilir.
hamurun anadolu'daki yeri ve önemini anlatmaya gerek duymuyorum sadece şu kadar bilgi vereyim 20.yy'da anadolu'ya gelen alman bilim insanları bölgede yeni bir hastalık keşfeder. bu hastalık midede yaralar ve kimi zamanda kurtlara yol açmaktadır. bunun sebebi araştırıldığında bölgenin fakirlikten mayasız hamur tükettiklerini, kimi yörelerde ise durumun daha vahim olduğunu: tok tutması için görece pişmemiş/az pişmiş yarı hamur/çiğ yiyecekler tükettiklerini raporlamışlardır.
dolayısıyla "ekmek teknesi"nin kutsallığı/değeri buradan anlaşılabilir.
edit: aynı zamanda bu tasarım kapaksız tabuta benzemektedir. elbette bu taşıma kolaylığından dolayı olsa da bu tercihin ironik-felsefi bir durumuda bulunmaktadır. bu durumu şöyle özetlemek mümkün: anadolu insanını hayatta tutan en çok meta olan hamurla yaşayıp, hamurla aynı tasarıma binmek.. ölümde hayatta bu tasarımda anlamı çıkabileceği gibi aslında her vefat, toprağa atılan bir hamur-ekmek, toprak-izot döngüsü de bu metaforla uyuşmaktadır. zıtlıkların(ölüm-yaşam) ya da döngünün (cesetlerin toprağı, toprağın buğdayı, buğdayın insanı beslemesi) bu tasarımda somutlaşması bana çocukluktan beri çekici ve ürpertici gelmektedir.
devamını gör...
insanın beynini uyuşturan şeyler
tik tok videoları... arada sırada karşıma çıkıyor. o kısacık anda bile beynim kulağımdan akıyor.
devamını gör...
üniversitelerde terörist istemiyoruz
her köşeden eşeksever, halay başı teröristlerin çıkmasından bıktık. 10-15 kardeş oldukları için devlet bursu da yurdu da bunlara çıkar. devletin etinden sütünden faydalanıp ilk fırsatta alışık oldukları leş hayata devam ederler.
not: teröristten kastın ne olduğunu herkes iyi biliyor. yoksa sağ, sol, şu, bu farketmiyor. buradaki ayrım vatanseverler ve teröristlerdir.
not: teröristten kastın ne olduğunu herkes iyi biliyor. yoksa sağ, sol, şu, bu farketmiyor. buradaki ayrım vatanseverler ve teröristlerdir.
devamını gör...
erkekler kadınları neden zor anlıyor sorunsalı
gerçekten anlamak istediklerini düşünmüyorum. isteyen anlıyor çünkü. atla deve değil. kuantum mekaniği de değil. anlamıyorsanız gariplik sizdedir bence.
hatta bana kalırsa zaten anlıyorlar da yukarıdaki yazar arkadaşın da dediği gibi işlerine gelmiyor.
örnek üzerinden anlatayım derdimi. mesela kadınlar genellikle ilgiyi seven bir cins. kendi ağzıyla diyor ki "beni her gün ara". adam bunu bildiği halde "ben böyleyim kızım, işine gelirse!" modunda takılıyor. kadın başlıyor ilişkide istediği ilgiyi almadığı için hırçınlaşmaya. bir bakıyorsunuz adam "yemini suyunu veriyorum, yine de mutsuz" havalarında. sanki karşısında kedisi köpeği var... kardeşim, sen ilişkide olduğun gibi kabullenilmek istiyorsun. kadın senin istediğin gibi davransın istiyorsun. o arkadaşlarıyla görüşmesin istiyorsun, sana her gün yemek yapsın istiyorsun. istiyorsun da istiyorsun... kadın bir şey isteyince "ben yapmam" demeyeceksin o zaman. ilişki karşılıklı yürütülür. bir telefon etsen eline yapışmaz, karşındakini bu kadar kolay mutlu etme şansını niye tepersin hem?
***
bu işi telefon etmeye indirgemeyin. örnek olsun diye yazdım onu. genellikle yaşanan şey bu. kadın çoğunlukla ilişkide ne istediğini açıkça konuşuyor, söylüyor. bu her gün aranmak olur, dürüstlük olur, başka bir şey olur. çoğu istek de yapamayacağınız şeyler değil. hatta normal bir insanın zaten yapıyor olması gereken şeyler. siz işi inada bindirip özgürlüğünüze müdahale diye düşünürseniz ve hiçbir şey yapmaya yanaşmazsanız kadın da yavaş yavaş fokurdamaya başlar. kaynayıp üzerinize dökülünce de "kadınları anlamıyom yeaa!"... bu kafayla -kadınları geçtim- herhangi başka bir şeyi anladığınıza emin misiniz peki?
bir de kıskançlık meselesi var. bunun kuralı basit: kendinize yapılmasını istemediğiniz hiçbir şeyi kadına yapmayın. bu kadar sadece.
hiç kızıp gücenmeyin arkadaşlar! karşınızdaki insanın sizden makul beklentileri olduğunda bunu yapmıyorsanız ilişkiniz karışık bir yün yumağına döner. bu aile ilişkilerinde de böyledir, normal arkadaşlıkta da... bunu olay haline siz getiriyorsunuz.
ilişki dediğinizde dürüstlük, sevgi, saygı, ilgi, samimiyet, merhamet gibi duyguların hepsi vardır, olmalıdır. siz bunlara uygun davrandığınızda bunun kıymetini bilmeyen insan zaten normal değildir, uzak durun ondan. fakat siz insanlara saygı duymaz, sevgi vermez, dürüst olmaz ve insan gibi davranmazsanız, her fırsatta onları aldatırsanız doğal ve haklı olarak tepki görürsünüz. bunun adı kadınları anlamamak değil işine geldiği gibi davranmaktan vazgeçmemek ve buna rağmen sürekli anlayış beklemektir.
belirli bir olgunluğa erişmiş normal insanlar için konuştum ve henüz reşit olmuş ama aslında ergenlik dönemi henüz bitmemiş olan kadınları ayrı tuttum burada. o dönemde hormonlar aklın ve mantığın önüne geçtiğinden ne kadından ne erkekten fazla beklentiniz olmasın.
hatta bana kalırsa zaten anlıyorlar da yukarıdaki yazar arkadaşın da dediği gibi işlerine gelmiyor.
örnek üzerinden anlatayım derdimi. mesela kadınlar genellikle ilgiyi seven bir cins. kendi ağzıyla diyor ki "beni her gün ara". adam bunu bildiği halde "ben böyleyim kızım, işine gelirse!" modunda takılıyor. kadın başlıyor ilişkide istediği ilgiyi almadığı için hırçınlaşmaya. bir bakıyorsunuz adam "yemini suyunu veriyorum, yine de mutsuz" havalarında. sanki karşısında kedisi köpeği var... kardeşim, sen ilişkide olduğun gibi kabullenilmek istiyorsun. kadın senin istediğin gibi davransın istiyorsun. o arkadaşlarıyla görüşmesin istiyorsun, sana her gün yemek yapsın istiyorsun. istiyorsun da istiyorsun... kadın bir şey isteyince "ben yapmam" demeyeceksin o zaman. ilişki karşılıklı yürütülür. bir telefon etsen eline yapışmaz, karşındakini bu kadar kolay mutlu etme şansını niye tepersin hem?
***
bu işi telefon etmeye indirgemeyin. örnek olsun diye yazdım onu. genellikle yaşanan şey bu. kadın çoğunlukla ilişkide ne istediğini açıkça konuşuyor, söylüyor. bu her gün aranmak olur, dürüstlük olur, başka bir şey olur. çoğu istek de yapamayacağınız şeyler değil. hatta normal bir insanın zaten yapıyor olması gereken şeyler. siz işi inada bindirip özgürlüğünüze müdahale diye düşünürseniz ve hiçbir şey yapmaya yanaşmazsanız kadın da yavaş yavaş fokurdamaya başlar. kaynayıp üzerinize dökülünce de "kadınları anlamıyom yeaa!"... bu kafayla -kadınları geçtim- herhangi başka bir şeyi anladığınıza emin misiniz peki?
bir de kıskançlık meselesi var. bunun kuralı basit: kendinize yapılmasını istemediğiniz hiçbir şeyi kadına yapmayın. bu kadar sadece.
hiç kızıp gücenmeyin arkadaşlar! karşınızdaki insanın sizden makul beklentileri olduğunda bunu yapmıyorsanız ilişkiniz karışık bir yün yumağına döner. bu aile ilişkilerinde de böyledir, normal arkadaşlıkta da... bunu olay haline siz getiriyorsunuz.
ilişki dediğinizde dürüstlük, sevgi, saygı, ilgi, samimiyet, merhamet gibi duyguların hepsi vardır, olmalıdır. siz bunlara uygun davrandığınızda bunun kıymetini bilmeyen insan zaten normal değildir, uzak durun ondan. fakat siz insanlara saygı duymaz, sevgi vermez, dürüst olmaz ve insan gibi davranmazsanız, her fırsatta onları aldatırsanız doğal ve haklı olarak tepki görürsünüz. bunun adı kadınları anlamamak değil işine geldiği gibi davranmaktan vazgeçmemek ve buna rağmen sürekli anlayış beklemektir.
belirli bir olgunluğa erişmiş normal insanlar için konuştum ve henüz reşit olmuş ama aslında ergenlik dönemi henüz bitmemiş olan kadınları ayrı tuttum burada. o dönemde hormonlar aklın ve mantığın önüne geçtiğinden ne kadından ne erkekten fazla beklentiniz olmasın.
devamını gör...
lucifer'ın gizli entel olduğu gerçeği
devamını gör...
sabotaj
zarar verici, yıkıcı, baltalayıcı harekette bulunma işidir.
sabotaj kelimesi, sanayi devrimi sonrası işsiz kalan fransız işçilerin sabo denilen ayakkabılarını makinelere sokarak bozmasından dolayı doğmuştur.
sabotaj kelimesi, sanayi devrimi sonrası işsiz kalan fransız işçilerin sabo denilen ayakkabılarını makinelere sokarak bozmasından dolayı doğmuştur.
devamını gör...
politik doğruculuk
çok abartıldığında amacından sapan durum. (bkz: social justice warrior)
star wars'a siyahi stroomtroper koymanın, yüzüklerin efendisi dizisinde asyalı, siyahi oyuncu seçiminin ne mantığı var?
star wars'a siyahi stroomtroper koymanın, yüzüklerin efendisi dizisinde asyalı, siyahi oyuncu seçiminin ne mantığı var?
devamını gör...
yazarlara göre uzaktan eğitim
eğitimci olarak değerlendireyim. ilk başlarda farklı geldi. öğrencilerin de hoşuna gitmişti. herkes ev ortamında rahattı. zaman geçtikçe karşımda yorgun, durgun, mutsuz öğrenciler görmeye başladım. bunda öncesinde eğitimcilerin böyle bir eğitim altyapısının olmaması da etkili oldu. uzaktan eğitim ile ilgili sorunları bilmiyorduk. süreleri önce uzun tuttuk. şimdi ders başı yarım saate düştü. sonuç olarak hiç yoktan iyi ancak ben ve öğrencilerim yüz yüze eğitimi özledik. yüz yüze hem daha az yorucu hem de daha etkili.
devamını gör...
al pacino vs robert de niro
robert de niro için kurşun atar, kurşun yerim.
niye böyle bir şey yaparım bilmiyorum ama yapılır yani.
al pacino ise oyunculuğun vücut bulmuş halidir. kadın kokusu filmi için 6 ay boyunca görme engelli insanlarla beraber yaşadığını biliyor muydunuz?
bilmiyordunuz, nerden bileceksiniz.
seçim yapmak çok zor, o yüzden ben pas diyorum efenim.
niye böyle bir şey yaparım bilmiyorum ama yapılır yani.
al pacino ise oyunculuğun vücut bulmuş halidir. kadın kokusu filmi için 6 ay boyunca görme engelli insanlarla beraber yaşadığını biliyor muydunuz?
bilmiyordunuz, nerden bileceksiniz.
seçim yapmak çok zor, o yüzden ben pas diyorum efenim.
devamını gör...

