sözlük mağazası
market fiyatlarına dönmüş*
sakız da alamayız, düz hesap da olmaz.ironi mi acaba?
sakız da alamayız, düz hesap da olmaz.ironi mi acaba?
devamını gör...
23 nisan 2021 çocuklara oyuncak atan belediye başkanı
çok şey yazıp sildim, yorum yapmak istemediğime karar verdim.
ama yine de başlığı görünce aklıma gelen ilk cümleyeyi söyleyeyim; "maymuna fıstık atar gibi, o ne öyle.?"
ama yine de başlığı görünce aklıma gelen ilk cümleyeyi söyleyeyim; "maymuna fıstık atar gibi, o ne öyle.?"
devamını gör...
kabullenildiğinde olgunlaştıran acı gerçekler
planladığım kadar bir ömrüm olmadığını hatta zamanımın iyice azaldığını öğrendiğimde bırak olgunlaşmayı, hızla yaşlanmaya başlamıştım...
devamını gör...
zinedine zidane
cezayir asıllı fransız eski futbolcu.
kendisi bir efsanedir ve kariyerini materazzi'ye attığı şu kafayla bitirmiştir.
şuan real madrid'in teknik direktörü olarak görev yapmakta.
kendisi bir efsanedir ve kariyerini materazzi'ye attığı şu kafayla bitirmiştir.
şuan real madrid'in teknik direktörü olarak görev yapmakta.
devamını gör...
sözlük yaş ortalamasının 13 olması
demek ki ben yükseltiyorum. ben de olmasam 10 olacak demek.
devamını gör...
bu gemiyi tanrı bile batıramaz
açılın millet! bilimsel açıklama yapmaya geldim. titanik'i gerçekten de tanrı batırmadı.
sünek-gevrek geçiş sıcaklığı hakkında en ufak bir fikri olmayan gemi mühendisleri tarafından inşa edilen titanic, aslında soğuk okyanus sularına hiç de uygun olmayan çeliklerin ve tasarımın kullanılması ile üretilmişti. üstelik su altında kalan perçinleri de insan eliyle perçinlenmişti. bu yüzden çarpma sırasında tabana yakın birçok perçin patlamış, geminin omurgasında da eğilmeler meydana gelmişti. ikiye ayrılarak batmış olmasının sebeplerinden birinin de bu olduğunu malzeme bilimi üzerine uzmanlaşmış kişiler yıllardır söylüyorlar, makalelerine yazıyorlar, bize de derslerde anlatıldı.
insanlar iyi şeylerin övgüsünü üstlerine alırlarken, kötü şeylerin suçunu tanrı'ya bağlamayı severler ama üzgünüm, titanik tanrı tarafından batırılmadı.
bu arada mühendislerin de çok fazla suçu yok, bu sünek-gevrek geçiş sıcaklığı 2. dünya savaşı döneminde keşfedildi, yani 1912 yılında bilinen bir bilimsel bilgi değildi.
sünek-gevrek geçiş sıcaklığı hakkında en ufak bir fikri olmayan gemi mühendisleri tarafından inşa edilen titanic, aslında soğuk okyanus sularına hiç de uygun olmayan çeliklerin ve tasarımın kullanılması ile üretilmişti. üstelik su altında kalan perçinleri de insan eliyle perçinlenmişti. bu yüzden çarpma sırasında tabana yakın birçok perçin patlamış, geminin omurgasında da eğilmeler meydana gelmişti. ikiye ayrılarak batmış olmasının sebeplerinden birinin de bu olduğunu malzeme bilimi üzerine uzmanlaşmış kişiler yıllardır söylüyorlar, makalelerine yazıyorlar, bize de derslerde anlatıldı.
insanlar iyi şeylerin övgüsünü üstlerine alırlarken, kötü şeylerin suçunu tanrı'ya bağlamayı severler ama üzgünüm, titanik tanrı tarafından batırılmadı.
bu arada mühendislerin de çok fazla suçu yok, bu sünek-gevrek geçiş sıcaklığı 2. dünya savaşı döneminde keşfedildi, yani 1912 yılında bilinen bir bilimsel bilgi değildi.
devamını gör...
ülkeler sözlük yazarı olsaydı alacakları nickler
çin-yarasa adam
devamını gör...
ingilizlerin müzikten anlaması
evet ingilizlerin mizahtan anladığı gibi müzikten de anlaması ve müzik dünyasına büyük katkıda bulunmaları
kanıtlar:
(bkz: pink floyd)
(bkz: radiohead)
(bkz: king crimson)
(bkz: beatles)
(bkz: queen)
(bkz: archive)
(bkz: gorillaz)
(bkz: massive attack)
(bkz: the rolling stones)
(bkz: deep purple)
(bkz: anathema) ve daha niceleri...
kanıtlar:
(bkz: pink floyd)
(bkz: radiohead)
(bkz: king crimson)
(bkz: beatles)
(bkz: queen)
(bkz: archive)
(bkz: gorillaz)
(bkz: massive attack)
(bkz: the rolling stones)
(bkz: deep purple)
(bkz: anathema) ve daha niceleri...
devamını gör...
kapıkulu sipahileri
osmanlı ordusunda padişahın hassa ordusunun atlı birliklerini oluşturan, tıpkı yeniçeriler ve diğer kapıkulu ocakları gibi ulufe alan seçkin birliklerin adı. dış görünüş olarak tımarlı sipahilere göre daha ihtişamlı ama kullandıkları silahlar aynıdır. kapıkulu sipahilerinde de bozulma dönemi 17.yüzyıl başlarında başlamıştır.
16. yüzyılın ünlü diplomatlarından busbecq bu sipahileri şu şekilde tarif eder: “üzengileri altın, gümüş ve değerli taşlardan parlayan kapadokya, suriye veya başka cins en soylusundan bir at üzerinde önünden geçip giderken, böyle bir türk şövalyesinden daha ihtişamlı bir görüntü yoktur. üzerine altın ve gümüş işlemeli kumaştan, hafif veya ağır ipekten ya da koyu kırmızı, sarı yahut lacivert renkte değerli başka bir elbise giyiyor. iki yanında birinde yayın durduğu ve diğerinde renkli oklarla dolu olan, partların ülkesindekiler gibi seçkin elişi ile işlenmiş iki sadak taşıyor. sol kolunda taşıdığı, oklara ve kılıç veya topuz darbelerine dayanıklı kalkanı da aynı seçkin işçiliktendir. boş bırakmayı yeğlemediği takdirde, sağ elinde çoğunlukla yeşil renkte hafif bir mızrak taşıyor. kısa ve değerli taşlarla bezenmiş bir kılıç kuşanıyor ve eyerden topuzu sarkıyor.
diyorsunuz ki bu kadar silah niye? öyleyse biliniz ki bu süvari tüm bu silahları kullanmasını gayet iyi biliyor. şimdi de diyorsunuz ki, bir kişi hem yayı, hem de mızrağı nasıl bir arada kullanabilir? yayını ancak mızrağını attıktan veya kırdıktan sonra mı çıkarıyor? hayır, zira mızrağı mümkün olduğunca yanında tutuyor, ama savaşın gidişatı yayı kullanmasını gerektiriyorsa, hafif ve buna göre düzenlenmiş mızrağı eyerinin ve bacaklarının arasına o şekilde sıkıştırıyorlar ki, ucu arkadan yukarı doğru bakıyor, böylece mızrağı dizleri ile istediği kadar sıkıca tutabiliyor. mızrakla savaşmaları gerekiyorsa, yayı ya sadağına yerleştiriyor ya da kalkanının üzerinden sol koluna asıyor. başlığı, ortasından şeritler ile bölünmüş koyu kırmızı bir ipek kumaşın uzandığı bembeyaz ince pamuklu bir kumaştan oluşuyor. birçoğu başlıklarını ayrıca siyah tüyler ile süslüyorlar”.
dünyanın en iyi atlı binicileri olan bu sipahiler, tabii ki çoğunlukla kıymetli olan atlarına çok değer veriyorlardı ve çok iyi bakıyorlardı. bilhassa at cinslerinin ıslahı ile uğraşan hipologlar ve soylu at yetiştiricileri için, busbecq’in çağdaşı olan başka yazarlar tarafından da teyit edilen bu ilgi çekici anlatımından, o dönemlerde bir atın akıllıca ve sevgi ile beslenmesinin osmanlı sipahilerinin hristiyan ülkelerine karşı üstünlük kazanmalarında büyük etkisi olduğunu anlamak mümkün.
sipahiler, tıpkı osmanlı’nın tüm süvari birlikleri gibi, mükemmel atları ile savaş alanında hücumlarının şiddeti ile kendilerini gösteriyorlardı. hücumlarına daima havayı yırtan ve hristiyan süvarilerin demir gibi saflarını bile titreten korkunç bir nara eşlik ediyordu.
uzaktan hala en önemli hücum silahları yaydı. sipahiler tarafından büyük bir çeviklik ve güvenle kullanılıyordu. busbecq, bu hususta mucizevi şeyler anlatır. isterse düşmanın göz bebeği olsun, hedef nadiren ıskalanıyordu. erkek çocuklar 7-8 yaşlarından itibaren kısa ama oldukça güçlü yaylar ile alıştırma yapıyorlardı ve güçlü bir kol gerektiren bu silahla yapılan savaş oyunları, bayram günlerinde erkeklerin ve yaşlıların en büyük eğlencesiydi.
kapıkulu sipahileri hassa ordusu olduklarından, kendileri tımarlı sipahilerin üstünde görüyorlardı. esas itibariyle orhan gazi’nin tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, osmanlı askeri teşkilatının oluşumunda çok büyük hizmetleri geçen kardeşi alaeddin’in bir eseri olarak ortaya çıkmışlardı ve ilk örgütsel yapılanmalarıyla da uyum içinde olupdaha kesin olarak geliştirilmeleri ve teşkilatlandırılmaları ise sultan 1.murad’ın aynı şekilde büyük hizmetleri bulunan beylerbeyi timurtaş paşa sayesinde gerçekleştirilmişti.
başlangıçta saltanat sancağını korumakla görevlendirilen en fazla 2500 kadar seçkin adamdan oluşan bu birlik, zamanla önemli ölçüde takviye edilerek daha geniş bir oluşum ve buna uygun bir sınıflandırma kazandı. kısa bir süre sonra, kapıkulu süvarileri adı altında, özelliklerini belirten farklı isimlerle dört bölüğe ayrıldılar.
*sipahiler
*silahdarlar
*ulufeciler
*garipler.
yavuz sultan selim, bu sipahilerin sayısını 3500 kişiye çıkarmıştı. padişahın süvari hassa ordusunda ilk sıradaydılar, ordugahta daima padişahın yanında bulunmak ve mesela kötü hav şartlarında, yağmur veya kar yağdığında, muhtemelen havada daha uygun bir ısı oluşturmak üzere, padişahın otağında veya otağın önünde uyumak zorunda kalan 500 kişilik bir birlik temin etmek gibi tuhaf bir yükümlülüğü yerine getirmek zorundaydılar. ulufeleri o zamanlar günlük 20 ile 40 akçe arasında değişiyordu ve başlarında günlük 80 akçe ulufeli, rütbe olarak yeniçeri ağasına en yakın sipahiler ağası bulunuyordu. sipahiler, kırmızı sancak ve mızraklarının ucunda kırmızı şeritler taşıyorlardı.
aynı zamanda silahdarlar da 2500 kişiye çıkartılmışlardı. rütbe olarak sipahiler ile aynı seviyede bulunan silahdarlar, günlük 20 ile 40 akçe arasında değişen miktarlarda ulufe alıyorlardı. başlarında bulunan silahdar ağası tıpkı sipahi ağası gibi 80 akçe ulufe alıyordu. sancaklarının rengi ise sarı renkteydi.
kanuni sultan süleyman’ın hükümdarlığı döneminde gerek sayıları, gerekse ulufeleri bakımından bazı değişiklikler meydana geldi. 1534’te sayıları 11500 kişiye kadar çıkmıştı. ilk iki bölükle dördüncü bölükten her biri 3000, üçüncü bölük ise 2500 kişiden oluşuyordu. 20 yıl sonra ilk üç bölük 2000 kişiden oluşurken, dördüncü bölük 1500 kişilikti ve ilk iki bölüğün ulufeleri 15 ile 45 akçe arasında değişirken, üçüncü bölüğün ulufeleri 10 akçe, dördüncü bölüğün ulufeleri ise 8 akçeye kadar indirilmişti.
ilk üç bölüğe çıkanlar o dönemlerde genelde saraydan, savaş sırasında esir alınan hristiyan çocuklarının yetiştirildiği içoğlanı ocaklarından gelen içoğlanlarıydı. dördüncü bölük olan garipler de yine aynı şekilde devşirmeydi ve daha az ulufe alıp daha az itibar görüyorlardı.
3.murad zamanındaki iran seferlerine kadar, kapıkulu süvarilerinin sayısı, her biri 500 kişilik bölükler halinde vezirlerin maiyetine verilen 2500 kişi ve adeta veziriazamın muhafız kıtası gibi doğrudan onun emrinde bulunan 1000 kişi dahil olmak üzere, 14-16 bin kişi arasında sabit kaldı. iran seferleri sonucunda, bilhassa batı kaynaklı 1590 ve 1594 tarihli raporlardan anlaşılabileceği üzere, sayıları yaklaşık 40 bine çıkacak şekilde takviye edilmişlerdi.
halbuki sayılarının bu denli yükselmesi, bu seçkin birliklerin bozulmaya başladığını gösteriyordu. iran seferleri, bu açıdan iki sebepten ötürü osmanlı askeri teşkilatına uğursuz gelmişti. öncelikle sefere bu kadar büyük sayıda birlikler çıkarabilmek için eski asker toplama yöntemlerinden vazgeçmek ve eksik kalan yerleri yalnızca sarayın içoğlanı ocaklarından doldurmak yerine, sipahilerin arasına onlarla aynı hünerlere sahip olmayan ne kadar vasıfsız adam varsa almak zorunda kaldılar. ikinci olarak, bu savaşlarda yalnızca insan olarak değil iyi atlar bakımından da maruz kalınan büyük kayıplar sipahi birliklerini öyle bir hle getirdi ki, o dönemden sonra bir daha eski ihtişamlı günlerine geri dönemediler.
kapıkulu sipahilerinde, tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, mevcut direniş, isyan ve ayaklanma ruhu, böylece gitgide daha fazla beslendi ve oldukça tehlikeli bir girişim gösterdi. zorlu yürüyüş insanlarla atları harap ettiği için, terk ve talan edilmiş topraklarda en iyi ihtimalle hiçbir şey alınamayacağı için iran seferine hiç istemeyerek çıktılar. zira türklerin “kızılbaş” diye adlandırdıkları iran şahının savaş yönetim sistemi, düşman yaklaştıkça sınır eyaletlerini yakarak harap etmek ve halkın tamamını iç kısımlara doğru çekmekti. böylece osmanlı birliklerinin buralarda ihtiyaçlarını gidermesi epey zor hatta imkansız bir hale gelirdi.
kapıkulu sipahileri 1826 yılına kadar varlıklarını sürdürdüler. 1826 yılında sultan 2.mahmud yeniçeri ocağını ortadan kaldırdığında sipahilere dokunulmadı ve anlaşarak yeni kurulan orduya katıldılar.
16. yüzyılın ünlü diplomatlarından busbecq bu sipahileri şu şekilde tarif eder: “üzengileri altın, gümüş ve değerli taşlardan parlayan kapadokya, suriye veya başka cins en soylusundan bir at üzerinde önünden geçip giderken, böyle bir türk şövalyesinden daha ihtişamlı bir görüntü yoktur. üzerine altın ve gümüş işlemeli kumaştan, hafif veya ağır ipekten ya da koyu kırmızı, sarı yahut lacivert renkte değerli başka bir elbise giyiyor. iki yanında birinde yayın durduğu ve diğerinde renkli oklarla dolu olan, partların ülkesindekiler gibi seçkin elişi ile işlenmiş iki sadak taşıyor. sol kolunda taşıdığı, oklara ve kılıç veya topuz darbelerine dayanıklı kalkanı da aynı seçkin işçiliktendir. boş bırakmayı yeğlemediği takdirde, sağ elinde çoğunlukla yeşil renkte hafif bir mızrak taşıyor. kısa ve değerli taşlarla bezenmiş bir kılıç kuşanıyor ve eyerden topuzu sarkıyor.
diyorsunuz ki bu kadar silah niye? öyleyse biliniz ki bu süvari tüm bu silahları kullanmasını gayet iyi biliyor. şimdi de diyorsunuz ki, bir kişi hem yayı, hem de mızrağı nasıl bir arada kullanabilir? yayını ancak mızrağını attıktan veya kırdıktan sonra mı çıkarıyor? hayır, zira mızrağı mümkün olduğunca yanında tutuyor, ama savaşın gidişatı yayı kullanmasını gerektiriyorsa, hafif ve buna göre düzenlenmiş mızrağı eyerinin ve bacaklarının arasına o şekilde sıkıştırıyorlar ki, ucu arkadan yukarı doğru bakıyor, böylece mızrağı dizleri ile istediği kadar sıkıca tutabiliyor. mızrakla savaşmaları gerekiyorsa, yayı ya sadağına yerleştiriyor ya da kalkanının üzerinden sol koluna asıyor. başlığı, ortasından şeritler ile bölünmüş koyu kırmızı bir ipek kumaşın uzandığı bembeyaz ince pamuklu bir kumaştan oluşuyor. birçoğu başlıklarını ayrıca siyah tüyler ile süslüyorlar”.
dünyanın en iyi atlı binicileri olan bu sipahiler, tabii ki çoğunlukla kıymetli olan atlarına çok değer veriyorlardı ve çok iyi bakıyorlardı. bilhassa at cinslerinin ıslahı ile uğraşan hipologlar ve soylu at yetiştiricileri için, busbecq’in çağdaşı olan başka yazarlar tarafından da teyit edilen bu ilgi çekici anlatımından, o dönemlerde bir atın akıllıca ve sevgi ile beslenmesinin osmanlı sipahilerinin hristiyan ülkelerine karşı üstünlük kazanmalarında büyük etkisi olduğunu anlamak mümkün.
sipahiler, tıpkı osmanlı’nın tüm süvari birlikleri gibi, mükemmel atları ile savaş alanında hücumlarının şiddeti ile kendilerini gösteriyorlardı. hücumlarına daima havayı yırtan ve hristiyan süvarilerin demir gibi saflarını bile titreten korkunç bir nara eşlik ediyordu.
uzaktan hala en önemli hücum silahları yaydı. sipahiler tarafından büyük bir çeviklik ve güvenle kullanılıyordu. busbecq, bu hususta mucizevi şeyler anlatır. isterse düşmanın göz bebeği olsun, hedef nadiren ıskalanıyordu. erkek çocuklar 7-8 yaşlarından itibaren kısa ama oldukça güçlü yaylar ile alıştırma yapıyorlardı ve güçlü bir kol gerektiren bu silahla yapılan savaş oyunları, bayram günlerinde erkeklerin ve yaşlıların en büyük eğlencesiydi.
kapıkulu sipahileri hassa ordusu olduklarından, kendileri tımarlı sipahilerin üstünde görüyorlardı. esas itibariyle orhan gazi’nin tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, osmanlı askeri teşkilatının oluşumunda çok büyük hizmetleri geçen kardeşi alaeddin’in bir eseri olarak ortaya çıkmışlardı ve ilk örgütsel yapılanmalarıyla da uyum içinde olupdaha kesin olarak geliştirilmeleri ve teşkilatlandırılmaları ise sultan 1.murad’ın aynı şekilde büyük hizmetleri bulunan beylerbeyi timurtaş paşa sayesinde gerçekleştirilmişti.
başlangıçta saltanat sancağını korumakla görevlendirilen en fazla 2500 kadar seçkin adamdan oluşan bu birlik, zamanla önemli ölçüde takviye edilerek daha geniş bir oluşum ve buna uygun bir sınıflandırma kazandı. kısa bir süre sonra, kapıkulu süvarileri adı altında, özelliklerini belirten farklı isimlerle dört bölüğe ayrıldılar.
*sipahiler
*silahdarlar
*ulufeciler
*garipler.
yavuz sultan selim, bu sipahilerin sayısını 3500 kişiye çıkarmıştı. padişahın süvari hassa ordusunda ilk sıradaydılar, ordugahta daima padişahın yanında bulunmak ve mesela kötü hav şartlarında, yağmur veya kar yağdığında, muhtemelen havada daha uygun bir ısı oluşturmak üzere, padişahın otağında veya otağın önünde uyumak zorunda kalan 500 kişilik bir birlik temin etmek gibi tuhaf bir yükümlülüğü yerine getirmek zorundaydılar. ulufeleri o zamanlar günlük 20 ile 40 akçe arasında değişiyordu ve başlarında günlük 80 akçe ulufeli, rütbe olarak yeniçeri ağasına en yakın sipahiler ağası bulunuyordu. sipahiler, kırmızı sancak ve mızraklarının ucunda kırmızı şeritler taşıyorlardı.
aynı zamanda silahdarlar da 2500 kişiye çıkartılmışlardı. rütbe olarak sipahiler ile aynı seviyede bulunan silahdarlar, günlük 20 ile 40 akçe arasında değişen miktarlarda ulufe alıyorlardı. başlarında bulunan silahdar ağası tıpkı sipahi ağası gibi 80 akçe ulufe alıyordu. sancaklarının rengi ise sarı renkteydi.
kanuni sultan süleyman’ın hükümdarlığı döneminde gerek sayıları, gerekse ulufeleri bakımından bazı değişiklikler meydana geldi. 1534’te sayıları 11500 kişiye kadar çıkmıştı. ilk iki bölükle dördüncü bölükten her biri 3000, üçüncü bölük ise 2500 kişiden oluşuyordu. 20 yıl sonra ilk üç bölük 2000 kişiden oluşurken, dördüncü bölük 1500 kişilikti ve ilk iki bölüğün ulufeleri 15 ile 45 akçe arasında değişirken, üçüncü bölüğün ulufeleri 10 akçe, dördüncü bölüğün ulufeleri ise 8 akçeye kadar indirilmişti.
ilk üç bölüğe çıkanlar o dönemlerde genelde saraydan, savaş sırasında esir alınan hristiyan çocuklarının yetiştirildiği içoğlanı ocaklarından gelen içoğlanlarıydı. dördüncü bölük olan garipler de yine aynı şekilde devşirmeydi ve daha az ulufe alıp daha az itibar görüyorlardı.
3.murad zamanındaki iran seferlerine kadar, kapıkulu süvarilerinin sayısı, her biri 500 kişilik bölükler halinde vezirlerin maiyetine verilen 2500 kişi ve adeta veziriazamın muhafız kıtası gibi doğrudan onun emrinde bulunan 1000 kişi dahil olmak üzere, 14-16 bin kişi arasında sabit kaldı. iran seferleri sonucunda, bilhassa batı kaynaklı 1590 ve 1594 tarihli raporlardan anlaşılabileceği üzere, sayıları yaklaşık 40 bine çıkacak şekilde takviye edilmişlerdi.
halbuki sayılarının bu denli yükselmesi, bu seçkin birliklerin bozulmaya başladığını gösteriyordu. iran seferleri, bu açıdan iki sebepten ötürü osmanlı askeri teşkilatına uğursuz gelmişti. öncelikle sefere bu kadar büyük sayıda birlikler çıkarabilmek için eski asker toplama yöntemlerinden vazgeçmek ve eksik kalan yerleri yalnızca sarayın içoğlanı ocaklarından doldurmak yerine, sipahilerin arasına onlarla aynı hünerlere sahip olmayan ne kadar vasıfsız adam varsa almak zorunda kaldılar. ikinci olarak, bu savaşlarda yalnızca insan olarak değil iyi atlar bakımından da maruz kalınan büyük kayıplar sipahi birliklerini öyle bir hle getirdi ki, o dönemden sonra bir daha eski ihtişamlı günlerine geri dönemediler.
kapıkulu sipahilerinde, tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, mevcut direniş, isyan ve ayaklanma ruhu, böylece gitgide daha fazla beslendi ve oldukça tehlikeli bir girişim gösterdi. zorlu yürüyüş insanlarla atları harap ettiği için, terk ve talan edilmiş topraklarda en iyi ihtimalle hiçbir şey alınamayacağı için iran seferine hiç istemeyerek çıktılar. zira türklerin “kızılbaş” diye adlandırdıkları iran şahının savaş yönetim sistemi, düşman yaklaştıkça sınır eyaletlerini yakarak harap etmek ve halkın tamamını iç kısımlara doğru çekmekti. böylece osmanlı birliklerinin buralarda ihtiyaçlarını gidermesi epey zor hatta imkansız bir hale gelirdi.
kapıkulu sipahileri 1826 yılına kadar varlıklarını sürdürdüler. 1826 yılında sultan 2.mahmud yeniçeri ocağını ortadan kaldırdığında sipahilere dokunulmadı ve anlaşarak yeni kurulan orduya katıldılar.
devamını gör...
2021 eurovision şampiyonuna uyuşturucu soruşturması
hakedilen bir birincilikti gerisi teferruat. ben sahne performansına yaptıkları müziğe bakarım varsa böyle bir durum zararı kendilerine.ben bu grubu måneskin'i sevdim yaptıkları müziğin ruhunu taşıyorlar. geçen sene kötü çocuk görünümlü izlanda grubu hatari vardı ev sahibi ülke israil de olmalarına rağmen cesurca filistin bayrağı'nı salladılar. dışardan baksan ne alaka dersin.
birkaç aykırı hareket yaptılar diye hemen karalamak saçma geldi.sonuçlar temiz çıkarsa ne olucak eurovision'a leke sürülmediği mi ispatlanacak.
bunları soruşturacaklarına gitsinler dünya starlarını soruştursunlar hepsi göz önünde. eurovision burası hepimiz uslu çocuğuz iki yüzlülüğüne gerek yok.
birkaç aykırı hareket yaptılar diye hemen karalamak saçma geldi.sonuçlar temiz çıkarsa ne olucak eurovision'a leke sürülmediği mi ispatlanacak.
bunları soruşturacaklarına gitsinler dünya starlarını soruştursunlar hepsi göz önünde. eurovision burası hepimiz uslu çocuğuz iki yüzlülüğüne gerek yok.
devamını gör...
pastoral şiir
sevdiğim şiir türlerindendir. açıkçası sadece şiirde değil edebî türlerin hepsinde eser verilebilir. idil ve eglog olarak ikiye ayrılır. karşılıklı konuşma şeklinde olan,bir çobanla konuşuyormuş gibi yazılan manzumelere eglog; tabiat manzaralarını canlandırıp sairin duygulanmasını anlatan da idildir. bu şiirler genelde doğayı sevdirmek için yazılır. ilk örneği de "sahra" şiiridir.
sonbahar geliyor serçe
yuvanı ne yapacaksın?
ayva çiçek açmadan önce.
meyvelerin içi geçecek
rüzgâr başka çeşit esecek
yağmurlarla ıslanacaksın.
-cahit külebi-
sonbahar geliyor serçe
yuvanı ne yapacaksın?
ayva çiçek açmadan önce.
meyvelerin içi geçecek
rüzgâr başka çeşit esecek
yağmurlarla ıslanacaksın.
-cahit külebi-
devamını gör...
tanrı ile ilgili ateistlerin müslümanlardan daha çok başlık açmasının nedeni
araştırıyorlar, öğreniyorlar bilmeyenler de öğreniyor. aşağılama ve hakaret olmadığı sürece isteyen istediği başlığı açabilir.
devamını gör...
gönül kime emanet edilir sorunsalı
şöyle bir şey okudum bu gün
yolum zordur dediğin de
senin yolun yolumdur diyebilene emanettir gönül
yolum zordur dediğin de
senin yolun yolumdur diyebilene emanettir gönül
devamını gör...
espri yapamayıp çok iyi yaptığını zannetmek
o bunu yaparken suratına bakın bir kaç dakika seyredin sonra gözlerinizi devirip sağa doğru bakın ve gülün o arada elinizi de hey allahım der gibi kaldırın. yeterli olacaktır.
devamını gör...
anne ve babanızın sevda öyküsü
bir kaçırılma öyküsü de bizimkilerden gelsin. eskiler bir başkaymış be. adrenalin, sevdaluk, baş kaldırma hepsi mevcut. şimdiki nesilin maalesef ruhu yok onun için hiç mi hiç şansı yok.
devamını gör...
çay hangi bardakta içilir sorunsalı
herkesin kendi kişisel tercihine kalmış bir durum
kimisi ince belli sever. kimisi kupa..
kimisi de katar sürahide içer. bir şey diyemeyiz..
kimisi ince belli sever. kimisi kupa..
kimisi de katar sürahide içer. bir şey diyemeyiz..
devamını gör...
histrionik kişilik bozukluğu
genellikle rol yapan, olmadığı halde olduğu gibi gösteren,duygusal ve olumlu izlenimler bırakmaya çalışan hastalarda görülen psikiyatrik hastalıktır.
bu hastalar süslü ve alımlı olmaya çalışır, baştan çıkarıcı tavırlar sergilerler.
ilgiden hoşlanırlar.
bu hastalar süslü ve alımlı olmaya çalışır, baştan çıkarıcı tavırlar sergilerler.
ilgiden hoşlanırlar.
devamını gör...
süleymancılar
abla yüzüne tükürseler yarabbi şükür diyeceksin ben ne okudum ya yukarıda? oğlunu istismar* etmişler, gelmiş burada eve bağlılığı arttı diyor allahım sabır ver. dini abartan herkesten çok korkuyorum, aklını bu kadar ayak altına alabilen insanlardan çok korkuyorum.
tanım: ülkenin içinden geçen topluluklardan birisi.
tanım: ülkenin içinden geçen topluluklardan birisi.
devamını gör...

