günaydın herkese, gönül isterdi ki her sabaha şöyle bir günaydın



ve şöyle bir şarkı ile başlayalım



ama yapabileceğimiz en iyi şey "günaayyyydınnn sööözlüüük" yazabilmek oluyor.

not: sabah kahvaltısı niyetine * radyo yayını niye yok. şöyle neşeli bir moderatörümüz yok mu sabahları bizi canlandırsın sohbeti ve playlistleri ile. benimki sadece basit bir istek.
devamını gör...

bütün sevdiklerimi bi yerde toplamaya çalışır, onlarla son bi akşam yemeği yemek isterdim. şuan küs olduklarım ya da konuşmadıklarım dahil hayatımda büyük bi önemi olduğunu düşündüğüm insanlarla en güzel şekilde geçirmek isterdim kalan tüm vaktimi.
devamını gör...

biter.
devamını gör...

16 küsür sene okuyup bir iş bulamamak da dahildir buna. bilgiye ulaşma yolunda verilen emeği hiçbir karşılığı yoktur.
devamını gör...

mahlasının hakkını veren, umut aşılayan yazardır kendileri.

çok güzel yazmaktadır, umarım hep yazar.

nice güzel tanımlara.
devamını gör...

siz kendinize değer vermezseniz kimseden değer göremezsiniz. kendinizi sevin.
devamını gör...

“bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmek niye dünyanın en zor işi?"

pek çok distopyanın ana fikrinin en güzel ifade bulmuş hali diyebiliriz. etçil olan martılar insanların attığı karbonhidrat ağırlıklı besinlerle ya da ölü balıklarla beslenmeye başlıyor . yolcu gemilerini ve balıkçı teknelerini takip ederek yalnızca karınlarını doyurup tek düze bir yaşam içinde döngülerini tamamlıyor. oysa böyle bir yaşam şekli hiçbir martının doğasında yok.bu durumu bir martı fark edene kadar her şey böyle sürüp gidiyor. mükemmel bir metaforun etrafında, uzatmadan yoğun ve çarpıcı bir kurguyla devam eden kitap okuyucuya kendinin hangi martı olduğunu sorgulatıyor.

martı jonathan içinde bulunduğu topluluğa uyum sağlayamıyor çünkü bu yapay bir ortam. sezgisel olarak doğruya kendi için en uyguna (ona dayatılan en uygunun dışına) gitmek istiyor. ayıplanıyor, dışlanıyor, cezalandırılıyor hatta onu yeteri kadar tecrit edebilmek için martıların onunla iletişime geçtikleri an başlarına aynı şey geleceği uyarısı yapılıyor. metinlerarası karşılaştırma yapmak gerekirse biz, 1984, fahreneit 451, cesur yeni dünya gibi eserlerde anlatılan kabus senaryolarıyla birebir örtüşüyor. tek tipleştirme, doğal ihtiyaçlarımız dışında olup bizi yöneten alışkanlıklar, kontrol altında tutulma, farklılığa tahammülsüzlük hatta buna kesin olarak izin vermeme vb. pek çok mekanizmayı gözler önüne seriyor. bunu yaparken bazen büyülü bir ortamda gibi hissettirebiliyor. bulunduğumuz fiziki sınırları aşma, düşünsel boyuta erme gibi durumlara değiniliyor. sözcüklerle ya da sayılarla çizdiğimiz sınırların sunni olduğu, mükemmelliğin sınırları olmadığı bu şekilde anlatılıyor. bir taraftan da kararlılık ve yumuşaklığın aynı anda olduğunda gerçek güce ulaşıldığına değiniliyor. martıların uçuş denemelerinde sertlik ve güç kavramlarının karıştırılmaması gerektiğini gözler önüne seriliyor. bu tarz kavramları ince çizgiler birbirinden ayırıyor ve çoğu zaman da bu sınır aşıldığından karıştırılıyor. disiplinin, sert ve hoşgörüsüz tavırlarla sağlanacağı; cesaretin sadece korkusuzluk olduğu yanılgısı gibi. oysa gerçek disiplin; esneklik,güç vekararlılıktır. cesaret ise o anki sınırlarını bilmektir. bu ince çizgiler martı jonathan tarafından etkili bir biçimde aktarılıyor.

kitapta bu tarz kavramlar irdelenirken önyargı ve koşulsuz kabul gibi konular da eleştiriliyor. örneğin martılar gece uçmaz kuralı gibi. topluluktaki bütün martılar bu kuralı sorgulamadan kabul ediyor, bir martı hariç. oysa bu tarz kuralların kullanışlılığı ve gerekliliği tartışmalıdır fakat diğer martılar farkındalıktan uzak olduğu için bunun ayırdında bile değillerdir. sorgulayan bir martı bunu açığa çıkardığında ise şiddetle karşı çıkmaktadırlar. çünkü konfor alanından çıkacaklar ve sorunlarla baş etmek zorunda kalacaklardır. rahatlarını bozmaya gelemezler ama ömürleri böyle tükenir gider. işte bu konfor alanından çıkmama yüzünden bir kuşa özgür olduğunu anlatmak dünyanın en zor şeyidir belki de.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eski eşim de dahil olmak üzere hayatımda bıraktıkları olumlu izler olumsuzluklarının yanında bin kat fazla olan kadınlar.

genellemelere genelde hep karşıyımdır, burçlara da takıntılı bi tip de değilimdir ama bunun tesadüf olması, benim onlara gereğinden fazla anlam yüklemem, gidip gidip onları bulmam, onların beni bulması falan filanla da açıklanacak şey değil bu.

çok farklı, çok zeki, çok güzel, çok inat, çok hırçın, çok başbelası ve çok çok aşık olunası kadınlar bunlar. aranızda kime hakkım geçmişse lütfen helal edin ve olduğunuz yerde ne kadar güzel olduğunuzun lütfen bir kez daha farkına varın.
devamını gör...

iki atom bombası atlatmış ve küllerinden yeniden doğmuş, dünyanın devasa teknoloji şirketlerine sahip bir ülkenin vatandaşlarını övme ihtiyacıdır. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

müthiş bir kafadır. zaman zaman kendi kendime bir şeyler anlattıp katıla katıla güldüğüm bile oluyor. canım kendim, pek matrak.
devamını gör...

insan hayatı.
devamını gör...

"dinleyeni olmadığından değil anlayanı olmadığından sessizleşir insan."
osho
devamını gör...

locomondo - frangosyriani
devamını gör...

hayatımızın hep bir ritim içinde geçtiğine inanır ve ona göre hayatı sürdürmeye çalışırız. çünkü uyku zamanında uyumamızı, uyanmamız gerektiğinde uyanmamızı sağlayan; kan basıncı, vücut ısısı, kalp frekansı, uyku-uyanıklık ritmi gibi işlevlerimizi yürüten ve diğer adıyla sirkadiyen ritmi dediğimiz durum.
devamını gör...

kendinizi doğduğunuz an bir hıyar olarak düşünün, zıpır bir hıyar ama. ne kimse tutabiliyor sizi ne de siz onların eline gidiyorsunuz, öyyyle takılıyorsunuz kendi çapınızda benzeşik hıyarlarla. sonra tek numaraları sizden daha önce var olmaları olan birileri ellerinde bıçakla/rendeyle size yaklaşıyor. siz direniyorsunuz başlarda fakat bir süre sonra kesilmeye/rendelenmeye karşı koyamıyorsunuz. usulca yoğurdun içine ekleniyorsunuz. hep birlikte el ele verip bir cacık oluyorsunuz.

t: yukarıda anlatılan durum gerçekleşmediği takdirde bireyin öz benliğiyle, gözlem ve tecrübe yoluyla inşa edebileceği ahlâk türü. imkansızın kıyılarındadır.
devamını gör...

bir yerden duymuştum "para mutluluğu satın almaz ama kuzey ışıklarını izleyebilmemize olanak sağlar".
devamını gör...

aşı olduk diye sevindik. kopacaksa kopsun kıyamet. zaten annemiz üzülmesin diye yaşıyoruz.
devamını gör...

çok sık karşılaştığımız.

bilemiyorum garip olan ben miyim ama hiç tanımadığım, yüzünü görmediğim, neyi neden yaptığını bilmediğim insanlar hakkında bu kadar kesin ve net yargılara varmak ve bunu herkese ilan etmek bana, yapılmaması gereken bir şey olarak görünüyor.

insanız; bazen sebepli bazen sebepsiz birilerine kanımız kaynar, birilerine de durup dururken gıcık olabiliriz. benim de var burada doğru dürüst tanımadığım halde uzaktan uzağa sevdiğim ya da uyuz olduğum insanlar. bana da aynı şeyleri hissedenler vardır. buraya kadar normal çünkü bu kontrol edilebilecek bir şey değil. lakin bir nickaltına girip kelimelerce yazı girmek anlık ya da kontrol edilemez bir şey değil. bilinçli yapılan bir hareket.

şimdi diyeceksiniz ki tanımadığınız kişiler hakkında olumlu şeyler yazarken iyi de olumsuzu yazınca mı kötü? evet. neden biliyor musunuz? yazdığınız olumsuz şeylerin insanları nasıl etkileyeceğini bilemezsiniz de ondan. bir insanı eleştirebilirsiniz tabii ki ve uygun bir dille bunu kendisine söyleyebilirsiniz. fakat bunu hem herkesin içinde hem de saldırganca yaparsanız, tanısanız belki de yaptığınıza pişman olacağınız bir insanı haksız ve gereksiz yere kırmış olursunuz.

herkesin buraya gelme nedeni farklı. mesela öyle bir toplumda yaşıyoruz ki depresyon ilaçları kullanmayan insan yok gibi * bu insanların bazıları belki de doktor tavsiyesiyle böyle ortamlarda takılıp kendilerini toparlamaya çalışıyorlar. kendilerine iyi geleni yapmak ve ruhlarının yaralarını sarmak istiyorlar belki. tam bunu yaparken karşılarına geçip her şeyi bir anda yerle bir etmek size ne kazandıracak? empati çok ama çok değerli bir yetenek. bunu mutlaka kullanın.

özellikle sözlüklerde mümkün olduğunca kaçınılması gereken şey -en azından bana göre- kişilik analizi yapmaktan kaçınmak. yazarlığını övün, eleştirin; o önemli değil ama insanların şahsıyla ilgili yorum yapmaktan kaçının.

hele özel hayatla ilgili hiç kimse hakkında konuşmayın. öncelikle 2 kişi arasında yaşanan bir şeyde üçüncüye ne düşer herkes biliyor. *
sonra biliyoruz ki hayat herkesi kınadığı yerden vurur. asla yapmayacağınızı iddia ettiğiniz bir şeyi hiç hesapta yokken öyle bir yaparsınız ki kendiniz de şaşarsınız bunu nasıl oldu da yaptım diye yahut en yakınlarınız, çoluğunuz çocuğunuz yapar. ister misiniz o zaman herkesin ortasında size ya da en sevdiklerinize özel olan şeylerin konuşulmasını? istemezseniz başkasına da yapmayın o zaman.

***

girin, yazacağınızı yazın ve çıkın arkadaşlar! kimseyi yargılamak, kimse hakkında atıp tutmak sizin göreviniz değil. hem kaliteli sözlük isteyip hem de olur olmaz her şeyi gündeme taşımak ve burayı sözlüğe değil gıybet kazanına çevirmek, kaostan birkaç saat ya da günlüğüne keyif alan birkaç kişi dışında hiçbirimize bir fayda sağlamıyor.

not: aşırı ponçiklik benim de hoşuma gitmiyor. orasını ayrıca tartışabilirim *

not: sözlükte neler olup bittiğini bilmiyorum. başlığı genel anlamıyla değerlendirdim. kimseye taraf ya da karşı değilim. hatta neler olup bittiğini anlatacak varsa mesaj atabilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim