aşk ve güzellik tanrıçası ayzıt
türk mitolojisinde aşkı ve güzelliği temsil eden tanrıça ayzıt, saf güzelliğin dünyadaki yansıması olarak kabul edilir. eski yunanlıların afrodit'ine benzer ama onun gibi baştan çıkarıcı değil iffetlidir. ayzıt "ay gibi parlak" demektir. ayısıt diye de bazı kitaplarda geçer. insanlara sevgi dağıtan ayzıt’ın doğumlarda kadınların yanına gelerek yardım ettiğine inanılır. süt gölünden getirdiği damlayı çocuğun ağzına damlatıp ruh verir. tabiattaki dişi varlıkları ve çocukları korur. 3. kat gökte oturan ayzıt’ın simgeleri kuğu ve beyaz turna kuşudur.

ayzıt gökten gümüş tüylü bir kısrak suretinde iner. ancak ayzıt’ın bir şartı vardır: eğer bir kadın kocasını başka bir erkekle aldatırsa ona yardım etmez.
yayını kalbime ayzıt asalı
başka bir eldenim, katı yasalı.
burda koskoca bir gönül masalı
kaybolur içinde bir damla yaşın (hüseyin nihal atsız).

ayzıt gökten gümüş tüylü bir kısrak suretinde iner. ancak ayzıt’ın bir şartı vardır: eğer bir kadın kocasını başka bir erkekle aldatırsa ona yardım etmez.
yayını kalbime ayzıt asalı
başka bir eldenim, katı yasalı.
burda koskoca bir gönül masalı
kaybolur içinde bir damla yaşın (hüseyin nihal atsız).
devamını gör...
ziraat fakültesi önünden traktörle kız almak
ben de siyaset okumak istiyorum acaba beni de seçim otobüsü ile alırlar mı diye düşündüren başlıktır.
devamını gör...
evrendeki düzen tesadüfen oluşabilir mi sorunsalı
evren'de düzen yoktur diyerek soruyu kilitliyorum.
devamını gör...
gördüğü her başlığa yazan yazar
başlığı açan kişi yalnız kalmasın diye arkadaşlık etmeye geliyordur. tam da şu an benim yaptığım gibi *
devamını gör...
hafızada yer kaplayan gereksiz bilgiler
akbank'ın açılımının adana-kayseri bankası olması.
tanım: aklımızda kalan gereksiz bilgileri paylaştığımız başlık.
tanım: aklımızda kalan gereksiz bilgileri paylaştığımız başlık.
devamını gör...
herbokolog
bizim şirkette çokça bulunduğuna inandığım bir grup bu, grup diyorum çünkü çoook var.
mutlaka herşeyi bilirler ve herşeye karışırlar en önemli özellikleride sinsi ve içten pazarlıklı oluşları hala anlamış değilim ama nedense karşısındakileri de aptal zannediyorlar.
başlığı görünce yarının da pazartesi olması sebebi ile içimden bir iki satır yazmak geldi..
mutlaka herşeyi bilirler ve herşeye karışırlar en önemli özellikleride sinsi ve içten pazarlıklı oluşları hala anlamış değilim ama nedense karşısındakileri de aptal zannediyorlar.
başlığı görünce yarının da pazartesi olması sebebi ile içimden bir iki satır yazmak geldi..
devamını gör...
put kırarken dikkat edilmesi gerekenler
yerine yenilerinin konulmamasıdır.
"ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim"
(bkz: asaf halet çelebi)
"ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim"
(bkz: asaf halet çelebi)
devamını gör...
köyde yaşama isteği
köy küçükken gidilen ve geceleri 10-20 kişi fareli bir eve sığışılan, ağlayarak gitmek istediğimiz ve babam bizi götürsün diye gözüne baktığımız bir yerdi. sonraları dedem öldü, gidemez olduk. şimdi senede bir falan günübirlik gidiyoruz babamla. çok özlüyorum hep. burada yaşasan yaşanır diyorum. hayat çok garip yani.
devamını gör...
sabah limonlu su içmek
mide bulantısına iyi gelen şey.
devamını gör...
normal sözlük
şu an teknik bir problem olduğuna yemin edebileceğim ama kanıtlayamayacağım sözlük.
ya sizce de başlıklara bir şey olmadı mı? yeni ve eski tanımlar aynı sayfada görünüyor. akışta başlığın yanında yazan tanım sayısıyla tıklandığında görülen tanım sayısı aynı değil. bir de daha bugün açılmış bir başlığa tıkladım ve 4 eski gönderi varmış gibi görünüyordu.
bir şey oldu ama ne oldu bilmiyorum. şuraya hemen cv'mi de bırakayım:
ya sizce de başlıklara bir şey olmadı mı? yeni ve eski tanımlar aynı sayfada görünüyor. akışta başlığın yanında yazan tanım sayısıyla tıklandığında görülen tanım sayısı aynı değil. bir de daha bugün açılmış bir başlığa tıkladım ve 4 eski gönderi varmış gibi görünüyordu.
bir şey oldu ama ne oldu bilmiyorum. şuraya hemen cv'mi de bırakayım:
devamını gör...
geceye bir kuş bırak
devamını gör...
sinirli bir insan olmak
seni ve çevrendekileri aşırı etkiler ve gerçekten onlara sinir stres bulaşır böylelikle hiç huzur kalmaz bok gibi bir hayatın olur.
devamını gör...
ama kafamız nasıl güzel radyo programı
sığamıyorsan eğer bir yerlere,
ne önemi var bir evin?
gidebileceğin bir yer yoksa eğer,
ne anlamı var başını alıp gitmelerin... *
merhabalar sevgili sözlük yazarları, biz geldik...
gündem kötü, haberler kötü, iyi şeyler pek yok ve bazen insanın içinden pek bir şey yapası da gelmiyor ama bir yandan da hayat devam ediyor. telafisiz şeyler olmasın diye temenni ederek biz bu akşam önce kendimize, sonra sizlere sormak istiyoruz.
kendimizle aramız nasıl?
klişe evet, yüz puanlık anket sorusu evet ama gerçekten kendinizle aranız nasıl?
mega starımız, canımız ciğerimiz tarkan mesela diyor ya;
parçalı bulutluyum
ama hâlâ umutluyum
dünya gözümden düştü
bu kadar acı yeter...
veya superstarımız, yıkılmayan çınarımız, allah nazarlardan korusun ajda pekkan'ımız diyor ki eğlen güzelim şarkısında;
düşün düşün aşamıyorum engelleri
varamıyorum yanına çarelerin
yıkıl duvar göremiyorum enginleri
gidemiyorum bırakıp uzaklara...
ya da duydunuz mu bilmem şöyle bir şarkı var; *
aklım başımda değil,
dostlar yanımda değil,
kimse umurumda değil,
sanırım her şey yolunda...
nasıl kendinizle aranız sayın dinleyen? yazın bize...
hüzün candır ile hazırladığımız ama kafamız nasıl güzel radyo programı saat 23’te sözlük radyoda!
buluşmak üzere...
ne önemi var bir evin?
gidebileceğin bir yer yoksa eğer,
ne anlamı var başını alıp gitmelerin... *
merhabalar sevgili sözlük yazarları, biz geldik...
gündem kötü, haberler kötü, iyi şeyler pek yok ve bazen insanın içinden pek bir şey yapası da gelmiyor ama bir yandan da hayat devam ediyor. telafisiz şeyler olmasın diye temenni ederek biz bu akşam önce kendimize, sonra sizlere sormak istiyoruz.
kendimizle aramız nasıl?
klişe evet, yüz puanlık anket sorusu evet ama gerçekten kendinizle aranız nasıl?
mega starımız, canımız ciğerimiz tarkan mesela diyor ya;
parçalı bulutluyum
ama hâlâ umutluyum
dünya gözümden düştü
bu kadar acı yeter...
veya superstarımız, yıkılmayan çınarımız, allah nazarlardan korusun ajda pekkan'ımız diyor ki eğlen güzelim şarkısında;
düşün düşün aşamıyorum engelleri
varamıyorum yanına çarelerin
yıkıl duvar göremiyorum enginleri
gidemiyorum bırakıp uzaklara...
ya da duydunuz mu bilmem şöyle bir şarkı var; *
aklım başımda değil,
dostlar yanımda değil,
kimse umurumda değil,
sanırım her şey yolunda...
nasıl kendinizle aranız sayın dinleyen? yazın bize...
hüzün candır ile hazırladığımız ama kafamız nasıl güzel radyo programı saat 23’te sözlük radyoda!
buluşmak üzere...
devamını gör...
yerel seçimler otostop ve saatlerin ileri alınması
yan yana geldiklerinde anlamsız görünebilecek gibi olsalar da üçünü bir arada yaşadığımızda ankaradan zonguldak’a gidişimiz esnasında iki arkadaşım ile birlikte bize muazzam bir anı bırakan olaylardır.
bir gece maltepe’de bürodan bozma evde arkadaşım sezgin ile otururken aklımıza konya’ya gitme fikri geldi. hava sıcaktı ama ankara çok daha sıcaktı. bu anlamsız fikir üzerinde uzun uzun tartıştıktan sonra ortak bir kararla zonguldak’a gitmeye karar verdik ama bu esnada saat çoktan 19.30 civarına gelmişti. hemen hazırlandık ve evden çıktık.
dünyadan haberimiz olacak kadar ayık kaldığımız anlarda zaten ben kitap okuduğum, sezgin’de saçma sapan iddialara girmekle meşgul olduğu için ertesi gün yerel seçimler olacağından habersizdik. hemen diğer arkadaşımız sercan’ı aradık ve zonguldak’a gittiğimizi söyledik. beşiktaş’ın kupa maçını izlemek üzere kızılay’da olan sercan hemen geleceğini söyledi. bu kimseye tuhaf gelmedi. ne bizim zonguldak’a gidiyor oluşumuz ne de onun hemen bunu nedenini bile sormadan kabul edişi.
sercan da geldiğinde hemen otostop çekmeye başladık. otostopu tercih etmemizin birkaç nedeni vardı. ilk neden arabamızın olmamasıydı, ikinci neden paramızın olmamasıydı, üçüncü neden ise bu kadar anlamsız bir seyahati daha anlamsız kılma gerekliliği idi.
kızılcahamam’a varana kadar bindiğimiz araçtaki angara bebesi bizi sivil polis olduğuna inandırmak için elinden geleni yaptı. telefonuyla çıkardığı telsiz sesini yemiş gibi yaparak tuhaf sorular sorduk ve kendisi de yeşil kod adlı olduğu için bu soruları geçiştirdi. kızılcahamam’da arabadan inince bir yol üstü lokantada bir çorba ve bolca ekmek istedik çünkü paramız bir çorbaya yetiyordu sadece. lokantacı abi parayı aldı ve bize üç çorba, bir salata ve bir atı doyuracak kadar ekmek verdi.
kızılcahamam’a kadar gelmiş olmak bize bir güç verdi sonuçta bu kadar yolu sadece beş saatte gelmiştik. bir saatlik yolu beş saatte gelince bir özgüven geldi bize ve yol kenarında otostop çekerken bir yandan da patlak bir topla oynamaya başladık. o esnada yanımızda bir araç durdu. camları filmli, arkasında üç hilal olan bir doğan. içindeki bebelerden biri ne yaptığımızı sordu. biz de söyledik. saatten haberimiz olup olmadığını sordu. saate bakıp bir dedik. “nah bir” dedi. “saat iki oğlum, ileri alındı saatler” dedi. sonra orda dolaşmamamız gerektiğini söyledi ve gitti.
biz de yürüdük. hem saatler ileri alınmıştı, hem ertesi gün yerel seçimler vardı ve hem de bizim zonguldak’ta ne bir tanıdığımız vardı ne de daha önce zonguldak’a gitmişliğimiz. yol boyu birkaç araca daha binip zonguldak’a vardık. girer girmez bir amcaya denizin ne tarafta olduğunu sorduk. bu arada saat sabah on olmuştu. amca bize sövmedi aslında ya da içinde küfretti. denizi bulduk. camdan bir kafeye gittik bizi içeri almadılar. etkin pişmanlık yasasından yararlanmış gibiydik çünkü.
sercan’ın babasının kredi kartının ek kartını kullanarak birer çay içtik. sercan bir şiir kitabı aldı. ben tabanlarımın topladığı su ile bir kilo falan ağırlaştım. sezgin zonguldak’ta yaşayan sınıf arkadaşlarımızdan biriyle buluştu. meğer o arkadaşımız sezginin bize söylemediği kız arkadaşı imiş. o, denize karşı romantik romantik sevgilisi ile otururken biz de sercan’la bu aşkın ızdırabını ne yapacağımızı düşündük. benim bir fikrim vardı aslında.
sonra trene bindik ve ankara’ya döndük. garda birbirimizden ayrıldıktan sonra ben yenimahalle’deki evime, sezgin maltepedeki evine, sercan da kız arkadaşının yanına gitti. bir hafta kadar konuşmadık. ben o bir hafta boyunca otostop çektiğim bir araçta önüme konan sandığa i.melih gökçek için oy kullandığımı ve bu işlemin sürekli geriye alınarak tekrarlandığını gördüm rüyamda.
bir gece maltepe’de bürodan bozma evde arkadaşım sezgin ile otururken aklımıza konya’ya gitme fikri geldi. hava sıcaktı ama ankara çok daha sıcaktı. bu anlamsız fikir üzerinde uzun uzun tartıştıktan sonra ortak bir kararla zonguldak’a gitmeye karar verdik ama bu esnada saat çoktan 19.30 civarına gelmişti. hemen hazırlandık ve evden çıktık.
dünyadan haberimiz olacak kadar ayık kaldığımız anlarda zaten ben kitap okuduğum, sezgin’de saçma sapan iddialara girmekle meşgul olduğu için ertesi gün yerel seçimler olacağından habersizdik. hemen diğer arkadaşımız sercan’ı aradık ve zonguldak’a gittiğimizi söyledik. beşiktaş’ın kupa maçını izlemek üzere kızılay’da olan sercan hemen geleceğini söyledi. bu kimseye tuhaf gelmedi. ne bizim zonguldak’a gidiyor oluşumuz ne de onun hemen bunu nedenini bile sormadan kabul edişi.
sercan da geldiğinde hemen otostop çekmeye başladık. otostopu tercih etmemizin birkaç nedeni vardı. ilk neden arabamızın olmamasıydı, ikinci neden paramızın olmamasıydı, üçüncü neden ise bu kadar anlamsız bir seyahati daha anlamsız kılma gerekliliği idi.
kızılcahamam’a varana kadar bindiğimiz araçtaki angara bebesi bizi sivil polis olduğuna inandırmak için elinden geleni yaptı. telefonuyla çıkardığı telsiz sesini yemiş gibi yaparak tuhaf sorular sorduk ve kendisi de yeşil kod adlı olduğu için bu soruları geçiştirdi. kızılcahamam’da arabadan inince bir yol üstü lokantada bir çorba ve bolca ekmek istedik çünkü paramız bir çorbaya yetiyordu sadece. lokantacı abi parayı aldı ve bize üç çorba, bir salata ve bir atı doyuracak kadar ekmek verdi.
kızılcahamam’a kadar gelmiş olmak bize bir güç verdi sonuçta bu kadar yolu sadece beş saatte gelmiştik. bir saatlik yolu beş saatte gelince bir özgüven geldi bize ve yol kenarında otostop çekerken bir yandan da patlak bir topla oynamaya başladık. o esnada yanımızda bir araç durdu. camları filmli, arkasında üç hilal olan bir doğan. içindeki bebelerden biri ne yaptığımızı sordu. biz de söyledik. saatten haberimiz olup olmadığını sordu. saate bakıp bir dedik. “nah bir” dedi. “saat iki oğlum, ileri alındı saatler” dedi. sonra orda dolaşmamamız gerektiğini söyledi ve gitti.
biz de yürüdük. hem saatler ileri alınmıştı, hem ertesi gün yerel seçimler vardı ve hem de bizim zonguldak’ta ne bir tanıdığımız vardı ne de daha önce zonguldak’a gitmişliğimiz. yol boyu birkaç araca daha binip zonguldak’a vardık. girer girmez bir amcaya denizin ne tarafta olduğunu sorduk. bu arada saat sabah on olmuştu. amca bize sövmedi aslında ya da içinde küfretti. denizi bulduk. camdan bir kafeye gittik bizi içeri almadılar. etkin pişmanlık yasasından yararlanmış gibiydik çünkü.
sercan’ın babasının kredi kartının ek kartını kullanarak birer çay içtik. sercan bir şiir kitabı aldı. ben tabanlarımın topladığı su ile bir kilo falan ağırlaştım. sezgin zonguldak’ta yaşayan sınıf arkadaşlarımızdan biriyle buluştu. meğer o arkadaşımız sezginin bize söylemediği kız arkadaşı imiş. o, denize karşı romantik romantik sevgilisi ile otururken biz de sercan’la bu aşkın ızdırabını ne yapacağımızı düşündük. benim bir fikrim vardı aslında.
sonra trene bindik ve ankara’ya döndük. garda birbirimizden ayrıldıktan sonra ben yenimahalle’deki evime, sezgin maltepedeki evine, sercan da kız arkadaşının yanına gitti. bir hafta kadar konuşmadık. ben o bir hafta boyunca otostop çektiğim bir araçta önüme konan sandığa i.melih gökçek için oy kullandığımı ve bu işlemin sürekli geriye alınarak tekrarlandığını gördüm rüyamda.
devamını gör...
barış manço şarkılarında geçen etkileyici sözler
yüce hakan sefere gitmiş
bilge hatun dokuz doğurmuş
dokuz oğlan beş yaşına gelmiş
dokuzu birden kılıç kuşanmış.
buyrunuz
bilge hatun dokuz doğurmuş
dokuz oğlan beş yaşına gelmiş
dokuzu birden kılıç kuşanmış.
buyrunuz
devamını gör...
sözlük yazarlarının beni sevmediği gerçeği
içime acılar dolduran gerçektir. sanki hep beraber top oynuyoruz da kimse bana atmıyor gibi... naptım ben size vicdansızlar *
devamını gör...




