normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
gece uyumadan evvel, pijamalarımı giyip biraz daha takılıyorum, dedem gibi. sonra yatıyorum.
devamını gör...
moderatörlerin siz diye hitap etmesi
ne ettik biz size hep bir elestiri? aslinda bu olmasi gereken bir durum degil midir? moderatorlugu bir kenara birakiyorum, gunluk hayatta da ileri duzeyde samimiyetimizin olmadigi insanlara siz diye hitap etmek kurulan resmiyetin hatta duyulan sayginin bir gostergesidir. bence olmasi gereken bir hitap seklidir. boyle ufak detaylara cok takilmamali ayrica oyle degil mi?
devamını gör...
mısır mitolojisi
islam ve hıristiyanlığın yükselişinden önce yaklaşık üç bin yıl boyunca değişikler göstererek devamlılığını sürdüren, mısır topraklarında yaşayan insanların inanç bütünü. mısırlılar, bu mitolojiyi dini ritüelde kullandıkları gibi mitolojideki sahneleri ve sembolleri sanatta, mezarlarda, tapınaklarda ve muskalarda ortaya çıktı. edebiyatta, mizahtan alegoriye uzanan hikâyelerde mitler veya unsurları kullanıldı, bu da mısırlıların mitolojiyi çok çeşitli amaçlara uyarladıklarını gösterdi. (a)
mısır mitolojisinin inancı genel olarak politeistik -henoteistik bir yapıya sahiptir. zamanla değişimler göstererek monoteistik bir yapıya dönüşmüştür.
monoteistik dönem
her ne kadar tarihçilerin çoğu bu dönemi monoteistikolarak tanımlasa da bazı araştırmacılar atenizm'i monoteistik olarak tanımlamaz. bu araştırmacılar gerekçe olarak, atenizmdöneminde insanların direkt olarak aten'e değil, kraliyet ailesine ilahi gücünü aten'den almış bir tanrılar panteonu gibi tapıldığını belirtirler. yine de bu nokta tarihçiler tarafından çoğunlukla kabul görmemiştir. (b)
amarna hanedanlığının çöküşünden sonra, kıptik hristiyanlık ve daha sonra islam'ın yükselişine kadar, orijinal mısır panteonu ana inanç olarak devam etmiştir.
--
tanrılar:
heliopolis'in dokuz tanrısı, ennead. bunların baş tanrısı atum'du.
hermopolis'in sekiz tanrısı, ogdoad. bunların baş tanrısı ra idi.
elefantin'in üç tanrısı/üçlemesi, chnum-satet-anuket. bunların baş tanrısı chnum'du.
tebes'in üç tanrısı/üçlemesi, amun-mut-chons. bunların baş tanrısı amun'du.
memfis'in üç tanrısı/üçlemesi, ptah-sekhmet-nefertem. diğerlerinden farklı olarak, üç tanrıdan hiçbirinin üçleme oluşana kadar bir bağlantısı olduğuna inanılmıyordu. bunların baş tanrısı ptah'dı. (c)
nun
nun, ilahi ve dünyevi varoluşun tüm yönlerini kapsayan, farklılaşmış bir dünyada ortaya çıkan her şeyin kaynağıdır. ennead kozmogonisinde nun, yaratıcı tanrı atum ile birlikte yaratılış noktasında aşkın olarak algılanır. çoğu antik mısır yapımı efsaneler ilk tanrının karmaşık bir sulu cehennemden geldiğini, ve hikayeye göre de nun ya sulu cehennemde yaşıyor ya da yaşamış. olduğunu belirtir aynı zamanda hermopolis’ten gelen daha tuhaf bir efsane var. nun ve eşi yılan tanrılardan ilk ortaya çıkıp içinde ra olan yumurtayı yapan iki tanesiymiş. ayrıca antik mısırlılar, nun'u, yaşam alanının meydana geldiği bir kabarcığı çevrelediğini ve kozmogonilerinin en derin gizemini temsil ettiğini düşünüyorlardı. (c.1)
apep
apep (bkz: apophis), mısır mitolojisinde, nun'ın suyu dedikleri ve kutsal ettikleri nil nehri'nde yaşayan çok büyük bir yaratıktır. devasa bir yılan olduğu söylenir. şeytani bir cin/iblis olan apep karanlığın ve kaosun tanrısı ve sembollerindendi. varlığına dair inanç orta krallık döneminde ortaya çıkmış ve daha sonraki hanedanlıklar boyunca da devam etmiştir özellikle de apep. evrenin oluşması için onun yenilmesi gerekiyormuş ve hala dünyanın ucunda pusuda bekleyip, bazı şeyleri bozuyormuş. apep kötü olan her şey için öyle ya da böyle suçlanırmış (fırtınalar, kıtlıklar, istilalar, depremler vb.) günlerinin çoğunu ra’nın gemisindeki tanrılara tanrılara saldırarak geçirir, ve geceleri yeraltı dünyasında parçalara ayrılırmış. bazı söylentilere göre de raher gün doğumunu başlatmak için 12. kapıya geldiğinde onu durdurmaya çalışırmış. ayrıca set'in firavunluğunu kaybetmesinden sonra apep'le ra'ya karşı birleştikleri de söylenir. (c.2)
aten
aten,(bkz: aton) veya zentuk ıv. amenhotep veya sonradan aldığı adla akhenaton(aton'un hizmetkarı) tarafından ortaya çıkarılan bir mısır tanrısıdır. tıpkı günümüzde büyük kitlelere ulaşmış olan ibrahimi dinlerde olduğu gibi tek tanrı olarak kabul edilmiştir (bkz: monoestik dönem). ama tesis ettiği dinî inanç sistemi uzun soluklu bir inanış olmamıştır. bu tanrının somut bir betimlemesi yoktu. duvarlarla çevrili, üstü açık bir tapınakta tapınılırdı. aton her işinin ucunda bir el olan bir güneş olarak çizilirdi. ra’nın bir versiyonu olarak görülmüştür. ama bu firavun’un değersiz tanrı-kral ünvanını almak için oldukça hırslı olan amenhotep 4’ü adlandırılmasından önceymiş. amenhotep kendini akhenaten olarak adlandırmış, aten’i tek gerçek tanrı olarak ilan etmiş, kendini tanrı-kral-papa olarak ilan etmiş, ve saltanatının kalanını ona karşı gelen insanların tapınaklarını yok ederek geçirmiştir. (c.3)
ra
ra hem ilk tanrı, hem de tanrıların ilk firavunudu. kutsal merkezi heliopolis'ti. genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. eski tanrı atum'la bir tutularak; ıv. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur. botunu (güneşi) gün boyunca gökyüzünde, geceleri de yeraltı dünyasında sürüp, kaos güçleri tarafından gelen saldırıları durmadan savuşturmuş. mısır’ın doğusundan getirtilen pek çok tanrıça tanrı ağacında ra’nın kızları olarak birleştirilmiştir.
kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. ra daha sonra osiris firavun ilan edilmiştir. osiris'ten sonra ise set osirisi öldürerek başa geçmiştir.set'ten sonra babasının öcünü alarak horus firavun olmuştur horus'u da kapsamış ve ra-horakhty ismini almıştır. (c.4)
atum
atum genellikle taht üzerinde, bazen de bir koç kafasıyla, bazen asasına dayanan yaşlı bir adam olarak tasvir edilir. bir çeşit asıl yaratıcı tanrıdır, ama birkaç bin yıl sonra ra ile, ra da amun ile değiştirilmiştir heliopolis yaratılış mitinde, atum, ilkel su nun üzerinden kendini yaratan ilk tanrı olarak kabul edildi.[2] ilk efsaneler, atum'un tanrı şu ve tanrıça tefnut'u ağzından tükürerek yarattığını söyler. atum bunu mastürbasyonla gerçekleştirdi, bu eylemde kullandığı el onun içinde bulunan kadın prensibini temsil ediyordu. (c.5)
amun
amon, teb'in baş tanrısıdır ve ilk tanrıdır ve bütün tanrıların tanrısıdır. eşi amunet'le birlikte tanrıdır. kutsal hayvanları kaz ve koçtur. orta krallık dönemi'nde sadece yerel bir tanrıydı ama tebliler mısır'a hakim olunca amen önemli bir tanrı oldu. 18. hanedan'dan itibaren tanrıların kralı oldu. ünlü amen tapınağı karnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. 19. ve 20. hanedanlar amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürlerdi. (c.6)
mut
thebes’deki halka göre amun’un karısı ve tüm diğer tanrıların anası. aslen, amun’un “amaunet” adında başka bir karısı vardı ama bu basitçe “bayan-amun” demekti. mut'a başlangıçta yalnızca teb kentinde tapılırdı. 18. sülale döneminde tanrı amon'un eşi olarak kabul edildi. böylece amon ve evlatlıkları hons ile birlikte teb üçlüsü'nün bir parçasını oluşturdu ve bütün ülkede tapınılan bir tanrı oldu. (c.7)
hathor
doğum, bereket, aşk ve evlilik ile ilişkilendirilen tanrıçadır.ra'nın kızlarından biridir. hathor, samanyolu galaksisinin kişileştirilmesini temsil eder. hathor bazı figürlerinde memelerinden süt akan ilahi bir inek olarak çizilir. en eski tanrıçalardandır. (c.8)
sekhmet
savaş ve yıkımın tanrıçasıdır. aslan başlı veya bir aslan olarak tasvir edilir. bir zamanlar bastet'le özdeşleştirilirdi.
bir efsaneye göre, sekhmet ra'nın emri üzerine ra'ya eskiden inanıp şimdi inanmayanları tek tek yok edeceğine, tüm insan neslini yok etmeye çalışmıştır. ama sekhmet insan kanının tadını öyle sevmiştir ki önüne geleni öldürmüştür. ra'nın rahipleri ve müritlerini bile. ra çok geç kalmadan nil nehri'ni kırmızı bir tozla nil'e kırmızı rengini verir, ancak bu bir büyüdür. sekhmet onu kan zannedip içtiğinde büyü onu eski haline çevirir ve insan neslinin tükenmesine ra engel olur. (c.9)
bastet
mısır mitolojisine göre bastet, tanrılar tanrısı ra'nın kızı ve aynı zamanda da bütün bir ülkenin koruyucu tanrıçasıdır. günün birinde, bu yüce tanrıça babasına öfkelenerek, mısır'ın güneyindeki nubai çölünde inzivaya çekilir ve kendini bir aslana dönüştürür. (c.10)
ma'at
ma'at, mısır'ın doğruluk ve adalet tanrıçası. thoth'un karısı olduğuna inanılır ve ondan sekiz çocuğu olmuştur. bu çocuklardan en önemlisi amon'dur. bu sekiz evlat, hermopolis'in baş tanrılarıdır ve oradaki rahiplere göre, onlar yerküreyi yaratmışlardır. bazen ölünün kalbini tüy ile tartıp yargılayan biri olarak tasvir edilir. (c.11)
shu
shu dünya, atmosfer ve gökyüzü arasında olup, aşağı yukarı “boşluk” olarak tasvir edilen tanrıydı. tanrı atum tarafından kendi gücüyle, herhangi bir kadının yardımı olmadan yaratıldığına inanılır. ikiz kız kardeşi ve karısı nem tanrıçası tefnut'la birlikte heliopolis'teki dokuz tanrının ilk çiftini oluşturur. (c.12)
tefnut
tek bildiğimiz shu’nun dişi aslan başlı eşi olması. ki bu oldukça şaşırtıcı çünkü görünüşe göre bir zamanlar oldukça büyük bir olaymış. (c.13)
khonsu
khonsu aslen diğer tanrıların güçlerini onların organlarını yiyerek absorbe eden cani ve yamyam bir tanrıydı. ama birkaç yıl sonunda daha çok o zamanın yumuşak tanrısına dönüşüp, ölçü ve refah getirmiştir. (c.14)
--
mumyalama/ölüm :
antik mısır'da çok kompleks ve gelişmiş bir ahiret inancı ile birlikte ölü bedeni ve ruhu huzurlu bir ahiret hayatına hazırlamak için yapılan birçok ayin ve uygulama vardı. ruh ve ahirete dair inanç özellikle vücudun korunmasında yoğunlaşmıştı. buna göre tahnit ve mumyalama, kişinin kişiliğini ve kimliğini ahirette koruyabilmesi için uygulanmaktaydı.
mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan törenlerden sadece başlangıç olanıdır. bu işlem insanların dışında boğa, timsah, kedi gibi hayvanlar içinde yapılmaktaydı. (d)
--görseller--

(bkz: (a) (c))
--

(bkz: (b))
--

(bkz: (c 1-14))
--

(bkz: (d))
--
--kaynakça--
kaynak.1
kaynak 1.2
kaynak 1.3
kaynak 1.4
kaynak 1.5
kaynak 1.6
kaynak 1.7
kaynak 1.8
kaynak 1.9
kaynak 2.0
kaynak 2.1
kaynak 2.2
--kaynakça--
not : (bkz: uykusuzkahve) mahlasına sahip moderatöre çok teşekkür ederim, beni kırmadı isteğim üzerine başlığı açtı :)
mısır mitolojisinin inancı genel olarak politeistik -henoteistik bir yapıya sahiptir. zamanla değişimler göstererek monoteistik bir yapıya dönüşmüştür.
monoteistik dönem
her ne kadar tarihçilerin çoğu bu dönemi monoteistikolarak tanımlasa da bazı araştırmacılar atenizm'i monoteistik olarak tanımlamaz. bu araştırmacılar gerekçe olarak, atenizmdöneminde insanların direkt olarak aten'e değil, kraliyet ailesine ilahi gücünü aten'den almış bir tanrılar panteonu gibi tapıldığını belirtirler. yine de bu nokta tarihçiler tarafından çoğunlukla kabul görmemiştir. (b)
amarna hanedanlığının çöküşünden sonra, kıptik hristiyanlık ve daha sonra islam'ın yükselişine kadar, orijinal mısır panteonu ana inanç olarak devam etmiştir.
--
tanrılar:
heliopolis'in dokuz tanrısı, ennead. bunların baş tanrısı atum'du.
hermopolis'in sekiz tanrısı, ogdoad. bunların baş tanrısı ra idi.
elefantin'in üç tanrısı/üçlemesi, chnum-satet-anuket. bunların baş tanrısı chnum'du.
tebes'in üç tanrısı/üçlemesi, amun-mut-chons. bunların baş tanrısı amun'du.
memfis'in üç tanrısı/üçlemesi, ptah-sekhmet-nefertem. diğerlerinden farklı olarak, üç tanrıdan hiçbirinin üçleme oluşana kadar bir bağlantısı olduğuna inanılmıyordu. bunların baş tanrısı ptah'dı. (c)
nun
nun, ilahi ve dünyevi varoluşun tüm yönlerini kapsayan, farklılaşmış bir dünyada ortaya çıkan her şeyin kaynağıdır. ennead kozmogonisinde nun, yaratıcı tanrı atum ile birlikte yaratılış noktasında aşkın olarak algılanır. çoğu antik mısır yapımı efsaneler ilk tanrının karmaşık bir sulu cehennemden geldiğini, ve hikayeye göre de nun ya sulu cehennemde yaşıyor ya da yaşamış. olduğunu belirtir aynı zamanda hermopolis’ten gelen daha tuhaf bir efsane var. nun ve eşi yılan tanrılardan ilk ortaya çıkıp içinde ra olan yumurtayı yapan iki tanesiymiş. ayrıca antik mısırlılar, nun'u, yaşam alanının meydana geldiği bir kabarcığı çevrelediğini ve kozmogonilerinin en derin gizemini temsil ettiğini düşünüyorlardı. (c.1)
apep
apep (bkz: apophis), mısır mitolojisinde, nun'ın suyu dedikleri ve kutsal ettikleri nil nehri'nde yaşayan çok büyük bir yaratıktır. devasa bir yılan olduğu söylenir. şeytani bir cin/iblis olan apep karanlığın ve kaosun tanrısı ve sembollerindendi. varlığına dair inanç orta krallık döneminde ortaya çıkmış ve daha sonraki hanedanlıklar boyunca da devam etmiştir özellikle de apep. evrenin oluşması için onun yenilmesi gerekiyormuş ve hala dünyanın ucunda pusuda bekleyip, bazı şeyleri bozuyormuş. apep kötü olan her şey için öyle ya da böyle suçlanırmış (fırtınalar, kıtlıklar, istilalar, depremler vb.) günlerinin çoğunu ra’nın gemisindeki tanrılara tanrılara saldırarak geçirir, ve geceleri yeraltı dünyasında parçalara ayrılırmış. bazı söylentilere göre de raher gün doğumunu başlatmak için 12. kapıya geldiğinde onu durdurmaya çalışırmış. ayrıca set'in firavunluğunu kaybetmesinden sonra apep'le ra'ya karşı birleştikleri de söylenir. (c.2)
aten
aten,(bkz: aton) veya zentuk ıv. amenhotep veya sonradan aldığı adla akhenaton(aton'un hizmetkarı) tarafından ortaya çıkarılan bir mısır tanrısıdır. tıpkı günümüzde büyük kitlelere ulaşmış olan ibrahimi dinlerde olduğu gibi tek tanrı olarak kabul edilmiştir (bkz: monoestik dönem). ama tesis ettiği dinî inanç sistemi uzun soluklu bir inanış olmamıştır. bu tanrının somut bir betimlemesi yoktu. duvarlarla çevrili, üstü açık bir tapınakta tapınılırdı. aton her işinin ucunda bir el olan bir güneş olarak çizilirdi. ra’nın bir versiyonu olarak görülmüştür. ama bu firavun’un değersiz tanrı-kral ünvanını almak için oldukça hırslı olan amenhotep 4’ü adlandırılmasından önceymiş. amenhotep kendini akhenaten olarak adlandırmış, aten’i tek gerçek tanrı olarak ilan etmiş, kendini tanrı-kral-papa olarak ilan etmiş, ve saltanatının kalanını ona karşı gelen insanların tapınaklarını yok ederek geçirmiştir. (c.3)
ra
ra hem ilk tanrı, hem de tanrıların ilk firavunudu. kutsal merkezi heliopolis'ti. genellikle başında bir disk bulunan şahin kafalı insan biçiminde canlandırılmıştır. eski tanrı atum'la bir tutularak; ıv. sülale döneminde devlet tanrısı olmuştur. botunu (güneşi) gün boyunca gökyüzünde, geceleri de yeraltı dünyasında sürüp, kaos güçleri tarafından gelen saldırıları durmadan savuşturmuş. mısır’ın doğusundan getirtilen pek çok tanrıça tanrı ağacında ra’nın kızları olarak birleştirilmiştir.
kefren'den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilan etmişlerdir. ra daha sonra osiris firavun ilan edilmiştir. osiris'ten sonra ise set osirisi öldürerek başa geçmiştir.set'ten sonra babasının öcünü alarak horus firavun olmuştur horus'u da kapsamış ve ra-horakhty ismini almıştır. (c.4)
atum
atum genellikle taht üzerinde, bazen de bir koç kafasıyla, bazen asasına dayanan yaşlı bir adam olarak tasvir edilir. bir çeşit asıl yaratıcı tanrıdır, ama birkaç bin yıl sonra ra ile, ra da amun ile değiştirilmiştir heliopolis yaratılış mitinde, atum, ilkel su nun üzerinden kendini yaratan ilk tanrı olarak kabul edildi.[2] ilk efsaneler, atum'un tanrı şu ve tanrıça tefnut'u ağzından tükürerek yarattığını söyler. atum bunu mastürbasyonla gerçekleştirdi, bu eylemde kullandığı el onun içinde bulunan kadın prensibini temsil ediyordu. (c.5)
amun
amon, teb'in baş tanrısıdır ve ilk tanrıdır ve bütün tanrıların tanrısıdır. eşi amunet'le birlikte tanrıdır. kutsal hayvanları kaz ve koçtur. orta krallık dönemi'nde sadece yerel bir tanrıydı ama tebliler mısır'a hakim olunca amen önemli bir tanrı oldu. 18. hanedan'dan itibaren tanrıların kralı oldu. ünlü amen tapınağı karnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. 19. ve 20. hanedanlar amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürlerdi. (c.6)
mut
thebes’deki halka göre amun’un karısı ve tüm diğer tanrıların anası. aslen, amun’un “amaunet” adında başka bir karısı vardı ama bu basitçe “bayan-amun” demekti. mut'a başlangıçta yalnızca teb kentinde tapılırdı. 18. sülale döneminde tanrı amon'un eşi olarak kabul edildi. böylece amon ve evlatlıkları hons ile birlikte teb üçlüsü'nün bir parçasını oluşturdu ve bütün ülkede tapınılan bir tanrı oldu. (c.7)
hathor
doğum, bereket, aşk ve evlilik ile ilişkilendirilen tanrıçadır.ra'nın kızlarından biridir. hathor, samanyolu galaksisinin kişileştirilmesini temsil eder. hathor bazı figürlerinde memelerinden süt akan ilahi bir inek olarak çizilir. en eski tanrıçalardandır. (c.8)
sekhmet
savaş ve yıkımın tanrıçasıdır. aslan başlı veya bir aslan olarak tasvir edilir. bir zamanlar bastet'le özdeşleştirilirdi.
bir efsaneye göre, sekhmet ra'nın emri üzerine ra'ya eskiden inanıp şimdi inanmayanları tek tek yok edeceğine, tüm insan neslini yok etmeye çalışmıştır. ama sekhmet insan kanının tadını öyle sevmiştir ki önüne geleni öldürmüştür. ra'nın rahipleri ve müritlerini bile. ra çok geç kalmadan nil nehri'ni kırmızı bir tozla nil'e kırmızı rengini verir, ancak bu bir büyüdür. sekhmet onu kan zannedip içtiğinde büyü onu eski haline çevirir ve insan neslinin tükenmesine ra engel olur. (c.9)
bastet
mısır mitolojisine göre bastet, tanrılar tanrısı ra'nın kızı ve aynı zamanda da bütün bir ülkenin koruyucu tanrıçasıdır. günün birinde, bu yüce tanrıça babasına öfkelenerek, mısır'ın güneyindeki nubai çölünde inzivaya çekilir ve kendini bir aslana dönüştürür. (c.10)
ma'at
ma'at, mısır'ın doğruluk ve adalet tanrıçası. thoth'un karısı olduğuna inanılır ve ondan sekiz çocuğu olmuştur. bu çocuklardan en önemlisi amon'dur. bu sekiz evlat, hermopolis'in baş tanrılarıdır ve oradaki rahiplere göre, onlar yerküreyi yaratmışlardır. bazen ölünün kalbini tüy ile tartıp yargılayan biri olarak tasvir edilir. (c.11)
shu
shu dünya, atmosfer ve gökyüzü arasında olup, aşağı yukarı “boşluk” olarak tasvir edilen tanrıydı. tanrı atum tarafından kendi gücüyle, herhangi bir kadının yardımı olmadan yaratıldığına inanılır. ikiz kız kardeşi ve karısı nem tanrıçası tefnut'la birlikte heliopolis'teki dokuz tanrının ilk çiftini oluşturur. (c.12)
tefnut
tek bildiğimiz shu’nun dişi aslan başlı eşi olması. ki bu oldukça şaşırtıcı çünkü görünüşe göre bir zamanlar oldukça büyük bir olaymış. (c.13)
khonsu
khonsu aslen diğer tanrıların güçlerini onların organlarını yiyerek absorbe eden cani ve yamyam bir tanrıydı. ama birkaç yıl sonunda daha çok o zamanın yumuşak tanrısına dönüşüp, ölçü ve refah getirmiştir. (c.14)
--
mumyalama/ölüm :
antik mısır'da çok kompleks ve gelişmiş bir ahiret inancı ile birlikte ölü bedeni ve ruhu huzurlu bir ahiret hayatına hazırlamak için yapılan birçok ayin ve uygulama vardı. ruh ve ahirete dair inanç özellikle vücudun korunmasında yoğunlaşmıştı. buna göre tahnit ve mumyalama, kişinin kişiliğini ve kimliğini ahirette koruyabilmesi için uygulanmaktaydı.
mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan törenlerden sadece başlangıç olanıdır. bu işlem insanların dışında boğa, timsah, kedi gibi hayvanlar içinde yapılmaktaydı. (d)
--görseller--

(bkz: (a) (c))
--

(bkz: (b))
--

(bkz: (c 1-14))
--

(bkz: (d))
--
--kaynakça--
kaynak.1
kaynak 1.2
kaynak 1.3
kaynak 1.4
kaynak 1.5
kaynak 1.6
kaynak 1.7
kaynak 1.8
kaynak 1.9
kaynak 2.0
kaynak 2.1
kaynak 2.2
--kaynakça--
not : (bkz: uykusuzkahve) mahlasına sahip moderatöre çok teşekkür ederim, beni kırmadı isteğim üzerine başlığı açtı :)
devamını gör...
6-7 eylül olayları
atatürk'ün doğduğu evin kundaklandığına dair başında çıkan haberler neticesinde galeyana! gelen halkın istanbul'da azınlıklara karşı giriştikleri saldırı, yağma, linç olayları.
bu ülkenin vatandaşlarını, yüzyıllardır burada yaşayan insanları hedef almış olaylardır. cumhuriyet tarihinin kara lekesidir. bu olaylarla birlikte türkiye, kültürel zenginliğinin önemli bir kısmını daha yitirmiş, bugün içine düştüğümüz siyasal islamcı bataklığının temelleri atılmıştır.
sermayenin el değiştirmesi* için dönemin iktidarı tarafından planlandığı söylenir. doğruluk payı nedir bilmiyorum ama provokasyon bu ülkede her zaman işe yaradı. yaramaya da devam ediyor. önünü arkasını bilmeden, dinlemeden galeyana getirilen topluluklar yarın bizi de herhangi bir sebeple linç edebilir. son dönemde yaşadığımız kutuplaşma bunun işaretlerini veriyor zaten. geçmişimiz geleceğimize ışık tutuyor.
60 yılda değişen bir şey olmaması ülke adına üzücü.
bu ülkenin vatandaşlarını, yüzyıllardır burada yaşayan insanları hedef almış olaylardır. cumhuriyet tarihinin kara lekesidir. bu olaylarla birlikte türkiye, kültürel zenginliğinin önemli bir kısmını daha yitirmiş, bugün içine düştüğümüz siyasal islamcı bataklığının temelleri atılmıştır.
sermayenin el değiştirmesi* için dönemin iktidarı tarafından planlandığı söylenir. doğruluk payı nedir bilmiyorum ama provokasyon bu ülkede her zaman işe yaradı. yaramaya da devam ediyor. önünü arkasını bilmeden, dinlemeden galeyana getirilen topluluklar yarın bizi de herhangi bir sebeple linç edebilir. son dönemde yaşadığımız kutuplaşma bunun işaretlerini veriyor zaten. geçmişimiz geleceğimize ışık tutuyor.
60 yılda değişen bir şey olmaması ülke adına üzücü.
devamını gör...
bir kadına edilebilecek en güzel iltifat
her kadın için farklı şeyler en güzel iltifat gibi gelir tabii ama, biri benim kişiliğimle ilgili iltifatta bulundu mu çok mutlu oluyorum.
evet güzelim, yüzüm gözüm müthiş, tamam. bunlar da mutlu eder beni ama kendimi ben yaratmadım. * güzelliğime iltifat edildiği zaman allah’a iltifat edilmiş oluyor bence.
ama kendim olmayı ben seçiyorum, davranışlarımı ben seçiyorum. nasıl seveceğimi de ben seçiyorum. bana iltifat edilirse, olmuş diyorum. tamam, artık kötü bir insan değilmişim diyorum, içim rahatlıyor. mutluluğun yanında huzur da doluyor içime. ondandır belki de.
evet güzelim, yüzüm gözüm müthiş, tamam. bunlar da mutlu eder beni ama kendimi ben yaratmadım. * güzelliğime iltifat edildiği zaman allah’a iltifat edilmiş oluyor bence.
ama kendim olmayı ben seçiyorum, davranışlarımı ben seçiyorum. nasıl seveceğimi de ben seçiyorum. bana iltifat edilirse, olmuş diyorum. tamam, artık kötü bir insan değilmişim diyorum, içim rahatlıyor. mutluluğun yanında huzur da doluyor içime. ondandır belki de.
devamını gör...
tuhaf beceriksizliklerimiz
metrobüsün geldiği an tam da kapının orada durup beklememe rağmen içeri atlayamıyorum. insanlar neredeyse üzerimden zıplıyor, ölümsüzlük iksirini bulmuşlar da kapışıyor gibiler. ya ben... itip kakıyorlar beni ve sonunda ortada öyle kalakalıyorum. hatta bir gün teyzenin biri bana " öyle mıymıntı gibi beklersen giremezsin içeri" dedi. bu otobüs, minibüs için de geçerli bu arada.
bence herkes yapabiliyor bende sıkıntı var.
bence herkes yapabiliyor bende sıkıntı var.
devamını gör...
varlığa darlık olmaz
zengin olanın gücü birçok şeye yeter anlamına gelen atasözüdür.
devamını gör...
babası tarafından zincirlenen 6 yaşındaki çocuğun ölmesi
eğitimsiz insanların kısırlaştırılması gerektiği savımı doğrulayan bir olaydır.
devamını gör...
evde spor yapmak
dünyanın en zor işlerinden bir tanesidir, başarabileni cindir. bir yandan videodaki ablamızın "bunu yapabilirsin" nidaları bir yandan kapının açılıp içeriye annenin girmesiyle sönen motivasyon...
devamını gör...
tardiye
divan edebiyatında beş dizelik bentlerden oluşan bir musammat türüdür.
her bendin ilk dört dizesi kendi arasında kafiyelidir. beşinci mısralar ise birbirleriyle uyaklıdır.
“mef’ûlü / mefa’îlün / faûlün" gibi aruzun belirli kalıbıyla yazılan tardiyeye tard u rekib de denir.
lise edebiyat derslerinden hatırlayacağımız üzere divan şiirinde tardiyenin en güzel örneklerini şeyh galip vermiştir.
hüsn-ü aşk isimli eserinde aşk, kalb şehri yolculuğunda bir sihirbazın büyüsü ile bir kuyuya düşmüştür. hüsn’den haber getiren sühan isimli ihtiyarı görünce
“mansur gibi (enelhak dediği için asılan mutasavvıf) darağacının üstüne çıktım. feryadım, israfil suru ile okunan bir ezan sesi gibidir. gam, boğazımı, boğum boğum olan bir ney haline getirdi. etrafımı belâ ordusu sardı. o padişahtan bir haber gelmeyecek mi” diye yakınmış ve
"hoş geldin eyâ berîd-i cânân
bahşet bana bir nüvîd-i cânân
cân ola fedâ-yı iyd-i cânân
bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
yârin bize bir selâmı yok mu
ey hızr-ı fütâdegân söyle
bu sırrı idüp ıyân söyle
ol sen bana tercemân söyle
ketm etme yegân yegân söyle
gâm defterinin tamâmı yok mu
yâ rabb ne intizârdır bu
geçmez nice rûzgârdır bu
hep gussa vü hârhârdır bu
duysam ki ne şîve-kârdır bu
vuslat gibi bir merâmı yok mu
çıkdım ser-i dâra hem-çü mansûr
âvâzım ezân-ı nefha-i sûr
gal kıldı gülûmu şâh u mansûr
oldum sipeh-i belâya mahsûr
ol pâdişehin peyâmı yok mu
kâm aldı bu çarhdan gedâlar
ferdâlara kaldı âşinalar
durmaz mı o ahdler vefâlar
geçmez mi bu etdiğim duâlar
hâl-i dilin intizâmı yok mu
dil hayret-i gâmla lâl kaldı
gâlib gibi bî-mecâl kaldı
gönderdiğim arz-ı hâl kaldı
el’an bir ihtimâl kaldı
insâfın o yerde nâmı yok mu" demiştir.
günümüz türkçesi ile…
hoş geldin, ey habercisi cananın
gel de ver müjdesini cananın
bayramına canım feda cananın
ümidinde yok mu fayda cananın
yarin bize bir selamı yok mu
ey düşkünlerin hızır'ı, söyle
apaçık eyle bu sırrı, söyle
halime sen ol tercüman, söyle
teker teker saklamadan söyle
gam defterinin tamamı yok mu
nasıl bir bekleyiş, ya rahman bu
hiç geçmez mi, nasıl bir zaman bu
duydum düşkünlüğünü naza bunun
verdiği hep sıkıntı eza bunun
kavuşmak gibi bir meramı yok mu
keyf aldı talihden dilenenler
yarına kaldı iyi bilinenler
nerede o ahdler, o vefalar
geçmez mi bu ettiğim dualar
gönül halinin intizamı yok mu
gamla şaşkın gönül dilsiz kaldı
galip gibi mecalsiz kaldı
gönderdiğim arzıhal kaldı
şimdi bir tek ihtimal kaldı
insafın o yerde namı yok mu. hüsn-ü aşk eserini okurken bu beyitler alır götürür bizi farklı diyarlara...
şeyh galip’in şu tardiyesi de güzeldir .
yek nazrada kıldın ey yüzü gül
ayînemi âftâbe-i mül
geçti bana neş'e-i tegafül
hem eyle hem eyleme tenezzül
dil hânesi câ-yi işretindir
bir şu'lesi var ki şem'-i cânın
fânûsuna sığmaz âsmânın
bu sîne-i berk-âşiyânın
sînâ dahi görmemiş nişânın
efrûhte-i inâyetindir
şehbâl-i dil oldu evc-pervâz
kim sayd-i hümâya eyleyüp nâz
zülfünde de olmaz âşiyan sâz
affeyle ki ey şeh-i felek-tâz
perverde-i dest-i himmetindir
bir âleme olmuşum ki vâsıl
şebnemleri mihr ile mukâbil
yok, pertev-i mihre anda hâil
nezdîk ü baîdi özge menzil
kim firkatin ayn-i vuslatındır
açıldı der-i harîm-i ma'nâ
bir sûret olur hezâr da'vâ
esrâr-i hafâ hep oldu peydâ
bildim ki bu cümle şûr ü gavgâ
gavgâyı sever bir âfetindir
ey arş-kemâl ü meh-sitâre
olmak nola düşmen-i nezâre
galib sana oldu pâre pâre
bir hâne-harâb imiş ne çâre
dâm-i reh-i mihr-i tal'atindir.
“ey gül-i rana..! ömrün beş mevsimi var: aşk, hasret, yalnızlık, vuslat ve hüzün. sahi, sen hangi mevsimdesin? -” şeyh galip.
gül-i rana dışı sarı, içi kırmızı olan çok nadir rastlanan kıymetli bir güldür.
divan edebiyatında sarı taraf aşığın yüzünün sararıp solmasını, kırmızı taraf ise aşığın içinin kan ağlamasını anlatır. yüzünüz sararıp solmasın, içiniz kan ağlamasın...aşk mevsiminde ikinci bahar yaşayın. *
her bendin ilk dört dizesi kendi arasında kafiyelidir. beşinci mısralar ise birbirleriyle uyaklıdır.
“mef’ûlü / mefa’îlün / faûlün" gibi aruzun belirli kalıbıyla yazılan tardiyeye tard u rekib de denir.
lise edebiyat derslerinden hatırlayacağımız üzere divan şiirinde tardiyenin en güzel örneklerini şeyh galip vermiştir.
hüsn-ü aşk isimli eserinde aşk, kalb şehri yolculuğunda bir sihirbazın büyüsü ile bir kuyuya düşmüştür. hüsn’den haber getiren sühan isimli ihtiyarı görünce
“mansur gibi (enelhak dediği için asılan mutasavvıf) darağacının üstüne çıktım. feryadım, israfil suru ile okunan bir ezan sesi gibidir. gam, boğazımı, boğum boğum olan bir ney haline getirdi. etrafımı belâ ordusu sardı. o padişahtan bir haber gelmeyecek mi” diye yakınmış ve
"hoş geldin eyâ berîd-i cânân
bahşet bana bir nüvîd-i cânân
cân ola fedâ-yı iyd-i cânân
bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
yârin bize bir selâmı yok mu
ey hızr-ı fütâdegân söyle
bu sırrı idüp ıyân söyle
ol sen bana tercemân söyle
ketm etme yegân yegân söyle
gâm defterinin tamâmı yok mu
yâ rabb ne intizârdır bu
geçmez nice rûzgârdır bu
hep gussa vü hârhârdır bu
duysam ki ne şîve-kârdır bu
vuslat gibi bir merâmı yok mu
çıkdım ser-i dâra hem-çü mansûr
âvâzım ezân-ı nefha-i sûr
gal kıldı gülûmu şâh u mansûr
oldum sipeh-i belâya mahsûr
ol pâdişehin peyâmı yok mu
kâm aldı bu çarhdan gedâlar
ferdâlara kaldı âşinalar
durmaz mı o ahdler vefâlar
geçmez mi bu etdiğim duâlar
hâl-i dilin intizâmı yok mu
dil hayret-i gâmla lâl kaldı
gâlib gibi bî-mecâl kaldı
gönderdiğim arz-ı hâl kaldı
el’an bir ihtimâl kaldı
insâfın o yerde nâmı yok mu" demiştir.
günümüz türkçesi ile…
hoş geldin, ey habercisi cananın
gel de ver müjdesini cananın
bayramına canım feda cananın
ümidinde yok mu fayda cananın
yarin bize bir selamı yok mu
ey düşkünlerin hızır'ı, söyle
apaçık eyle bu sırrı, söyle
halime sen ol tercüman, söyle
teker teker saklamadan söyle
gam defterinin tamamı yok mu
nasıl bir bekleyiş, ya rahman bu
hiç geçmez mi, nasıl bir zaman bu
duydum düşkünlüğünü naza bunun
verdiği hep sıkıntı eza bunun
kavuşmak gibi bir meramı yok mu
keyf aldı talihden dilenenler
yarına kaldı iyi bilinenler
nerede o ahdler, o vefalar
geçmez mi bu ettiğim dualar
gönül halinin intizamı yok mu
gamla şaşkın gönül dilsiz kaldı
galip gibi mecalsiz kaldı
gönderdiğim arzıhal kaldı
şimdi bir tek ihtimal kaldı
insafın o yerde namı yok mu. hüsn-ü aşk eserini okurken bu beyitler alır götürür bizi farklı diyarlara...
şeyh galip’in şu tardiyesi de güzeldir .
yek nazrada kıldın ey yüzü gül
ayînemi âftâbe-i mül
geçti bana neş'e-i tegafül
hem eyle hem eyleme tenezzül
dil hânesi câ-yi işretindir
bir şu'lesi var ki şem'-i cânın
fânûsuna sığmaz âsmânın
bu sîne-i berk-âşiyânın
sînâ dahi görmemiş nişânın
efrûhte-i inâyetindir
şehbâl-i dil oldu evc-pervâz
kim sayd-i hümâya eyleyüp nâz
zülfünde de olmaz âşiyan sâz
affeyle ki ey şeh-i felek-tâz
perverde-i dest-i himmetindir
bir âleme olmuşum ki vâsıl
şebnemleri mihr ile mukâbil
yok, pertev-i mihre anda hâil
nezdîk ü baîdi özge menzil
kim firkatin ayn-i vuslatındır
açıldı der-i harîm-i ma'nâ
bir sûret olur hezâr da'vâ
esrâr-i hafâ hep oldu peydâ
bildim ki bu cümle şûr ü gavgâ
gavgâyı sever bir âfetindir
ey arş-kemâl ü meh-sitâre
olmak nola düşmen-i nezâre
galib sana oldu pâre pâre
bir hâne-harâb imiş ne çâre
dâm-i reh-i mihr-i tal'atindir.
“ey gül-i rana..! ömrün beş mevsimi var: aşk, hasret, yalnızlık, vuslat ve hüzün. sahi, sen hangi mevsimdesin? -” şeyh galip.
gül-i rana dışı sarı, içi kırmızı olan çok nadir rastlanan kıymetli bir güldür.
divan edebiyatında sarı taraf aşığın yüzünün sararıp solmasını, kırmızı taraf ise aşığın içinin kan ağlamasını anlatır. yüzünüz sararıp solmasın, içiniz kan ağlamasın...aşk mevsiminde ikinci bahar yaşayın. *
devamını gör...
bursa tabip odası'nın hasta ve ölüm sayıları açıklananın çok üzerinde iddiası
herkesin bildiği gerçeklerin daha yetkili bir kurum tarafından dile getirilmesidir.
bursa tabip odası, corona virüsü vakalarında gerçek hasta ve ölüm sayılarının açıklananın çok üzerinde olduğunu öne sürdü. aşılamadaki son durumu da değerlendiren bursalı hekimler, "türkiye’de aşılamayla sağlanacak toplumsal bağışıklıktan uzağız" açıklaması yaptı.
salgın ile ilgili yapılan resmi açıklamaları değerlendiren bursa tabip odası, gerçek hasta ve ölüm sayılarının açıklananın çok üzerinde olduğuna öne süren bir açıklama yaptı.
buradan
bursa tabip odası, corona virüsü vakalarında gerçek hasta ve ölüm sayılarının açıklananın çok üzerinde olduğunu öne sürdü. aşılamadaki son durumu da değerlendiren bursalı hekimler, "türkiye’de aşılamayla sağlanacak toplumsal bağışıklıktan uzağız" açıklaması yaptı.
salgın ile ilgili yapılan resmi açıklamaları değerlendiren bursa tabip odası, gerçek hasta ve ölüm sayılarının açıklananın çok üzerinde olduğuna öne süren bir açıklama yaptı.
buradan
devamını gör...
çocuk kitabında babayla kızın evliliğinin meşru gösterilmesi
baştan sona okumadan çocuk kitabı alamama sebebim. ben de kendimi paranoyak sanıyordum, gerçekten bu kadar kötüsü de varmış, meğer çok iyi yapıyormuşum.
devamını gör...
kaliteli yaşam için ucuz öneriler
az ama öz yemek.
devamını gör...
garsonun uzun süre masaya gelip sipariş sormaması
insanlar da sanıyor ki bir mekana oturulduğunda tüm yaşamsal fonksiyonlarınızı bir köşeye bırakıp sadece sipariş vermek yeterli. çalıştığım çoğu yerde üstün gözlem yeteneklerim sonucunda şunu fark ettim ki siz el kaldırmasanız bile gözlerinizle verdiğiniz mesajları algılamam zor olmuyor. ancak ilk kez girdiğiniz bir mekanda size hoş geldin diyen garsonun sıfatına bile bakmaya tenezzül etmeyip sessiz sedasız bir yere geçtiğinizde, direkt olarak hafızada kalıcılığınız bitiyor. oysaki hoş bulduk şeklinde bir karşılık verseniz ve masanıza oturduğunuz andan itibaren iletişimin tüm ögelerini kullanmaya istekli olsanız, zaten garson da size hizmet etmeye istekli olur. öyle dut yemiş bülbül gibi oturup sipariş alınmasını beklerseniz, daha çok beklersiniz.
edit: anlama kıtlığı olanlar için açıklama yapayım. ortalama 30-40 masanın bulunduğu ve küçük sayılamayacak bir işletmede çalıştığım için gönül rahatlığıyla yazabiliyorum. garsonun bakması gereken tek masa siz değilsiniz, 2 kişinin servis bölümünde çalıştığını düşünecek olursak da her masaya yetişmemiz mümkün değil. çoğu müşteri qr kodun ne olduğundan bihaber. bekliyorlar ki normal menü getirelim. normal menü çoğu işletmede 1 senedir yok zaten. olanlar da maliyetten kısmak için yeni menü bastırmıyorlar. her şey dijital yani. ben tabii ki garson olarak salonun organizasyonunu ve hakimiyetini sağlamak durumundayım ancak öyle müşteriler var ki yeni mi geldi yoksa hep orada mıydı anlamak mümkün değil. pis masaya oturanlar mı dersin (yeni kalkmış masa ve müşteri sormadan laps diye oturuyor.), pis diye üstten bakıp 'siler misin bu masayı, pis bu' diye bir de azar işitiyorum. uşağınız vardı sizin burada. görgü kuralları diye bir şey var. garsonun bildiği kadar keşke siz de müşteri olarak bilseniz bazı şeyleri.
edit: anlama kıtlığı olanlar için açıklama yapayım. ortalama 30-40 masanın bulunduğu ve küçük sayılamayacak bir işletmede çalıştığım için gönül rahatlığıyla yazabiliyorum. garsonun bakması gereken tek masa siz değilsiniz, 2 kişinin servis bölümünde çalıştığını düşünecek olursak da her masaya yetişmemiz mümkün değil. çoğu müşteri qr kodun ne olduğundan bihaber. bekliyorlar ki normal menü getirelim. normal menü çoğu işletmede 1 senedir yok zaten. olanlar da maliyetten kısmak için yeni menü bastırmıyorlar. her şey dijital yani. ben tabii ki garson olarak salonun organizasyonunu ve hakimiyetini sağlamak durumundayım ancak öyle müşteriler var ki yeni mi geldi yoksa hep orada mıydı anlamak mümkün değil. pis masaya oturanlar mı dersin (yeni kalkmış masa ve müşteri sormadan laps diye oturuyor.), pis diye üstten bakıp 'siler misin bu masayı, pis bu' diye bir de azar işitiyorum. uşağınız vardı sizin burada. görgü kuralları diye bir şey var. garsonun bildiği kadar keşke siz de müşteri olarak bilseniz bazı şeyleri.
devamını gör...
her şeyi gören göz
(bkz: sauron)
bütün orta dünyayı gözetliyordu ama iki küçük hobbit yüzünden yerle bir oldu. çok yazık çok..*
bütün orta dünyayı gözetliyordu ama iki küçük hobbit yüzünden yerle bir oldu. çok yazık çok..*
devamını gör...
sürgünler çağı
bir elie wiesel kitabıdır.
tam da adının vaat ettiği gibi bir sürgün hikayesi sürgünler çağı. orta avrupalı bir yahudinin yaşlı bir adam olarak amerika sokaklarında amaçsızca dolaşırken bir gün bir hastanede içine kapanık bir kadınla karşılaşır.
bu karşılaşma her sürgünün başına gelebilecek şeye neden olur yaşlı adam üzerinde: hatırlamak ve acı çekmek.
bütün anılar nedeni belirsiz bir şekilde dört nala koşturan bir yılkı sürüsü gibi yaşlı adamın zihnine üşüşür.
acıların kol gezdiği ve yaşlı adama ıstırap dolu günleri çağrıştıran budapeşte, en büyük mutlulukların kaynağı olan ve aşk şehri sayılan paris, herkesin kutsalı olan ve çok az saygı gören manevi kudüs. her şehri tek tek hatırlar yaşlı adam.
geçmişe yapılan bu seyahat birçok eski duygunun kabarmasına neden olur yaşlı adamın içinde ve bir sürgünün içinde uyanan duygular nedense ne kadar güzel bile olsalar hep bir şekilde kırıktır, bozuktur, rahatsız edicidir.
yeni bir sürgünler çağına girdiğimiz bu dönemde belki bundan yirmi sene sonraki halimizi görmek ve anlamak için okunması gereken bir metin sayılabilir bu kitap.
tam da adının vaat ettiği gibi bir sürgün hikayesi sürgünler çağı. orta avrupalı bir yahudinin yaşlı bir adam olarak amerika sokaklarında amaçsızca dolaşırken bir gün bir hastanede içine kapanık bir kadınla karşılaşır.
bu karşılaşma her sürgünün başına gelebilecek şeye neden olur yaşlı adam üzerinde: hatırlamak ve acı çekmek.
bütün anılar nedeni belirsiz bir şekilde dört nala koşturan bir yılkı sürüsü gibi yaşlı adamın zihnine üşüşür.
acıların kol gezdiği ve yaşlı adama ıstırap dolu günleri çağrıştıran budapeşte, en büyük mutlulukların kaynağı olan ve aşk şehri sayılan paris, herkesin kutsalı olan ve çok az saygı gören manevi kudüs. her şehri tek tek hatırlar yaşlı adam.
geçmişe yapılan bu seyahat birçok eski duygunun kabarmasına neden olur yaşlı adamın içinde ve bir sürgünün içinde uyanan duygular nedense ne kadar güzel bile olsalar hep bir şekilde kırıktır, bozuktur, rahatsız edicidir.
yeni bir sürgünler çağına girdiğimiz bu dönemde belki bundan yirmi sene sonraki halimizi görmek ve anlamak için okunması gereken bir metin sayılabilir bu kitap.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
devamını gör...
anneke van giersbergen
melek sesligillerden hollandalı bir solist, gitarist, sanatçı...
ilk olarak (bkz: the gathering) ile tanınmış, hem sesi hem de güzelliğiyle bir jenerasyonun üzerinden tırla, tankla geçmişti. akabinde kendi solo projeleri ve başka güzel projelere (bkz: ayreon) katılıp arz-ı endam etmişti. kusursuzdur.
buraya da bir pandemi konserini bırakayım. mücevher gibi bişi :
ilk olarak (bkz: the gathering) ile tanınmış, hem sesi hem de güzelliğiyle bir jenerasyonun üzerinden tırla, tankla geçmişti. akabinde kendi solo projeleri ve başka güzel projelere (bkz: ayreon) katılıp arz-ı endam etmişti. kusursuzdur.
buraya da bir pandemi konserini bırakayım. mücevher gibi bişi :
devamını gör...
an itibarıyla sözlükte online moderatör olmaması
party time (an itibariyla hepsi offline)

edit: sevgili moderatöriçemiz hazall oy attığına göre yine sığınaklara..

edit: sevgili moderatöriçemiz hazall oy attığına göre yine sığınaklara..
devamını gör...