en iyi erkek sinema oyuncusu ödülünü alan oyuncu uraz kaygılaroğlu'nun yapmış olduğu iki sayfalık konuşmadır. çocuk istismarına çok iyi dikkat çekip, farkındalık yaratacak bir konuşma olmuş. kendisini alkışlıyorum. buradan
devamını gör...

erkek denen canlı ile gizemi aynı cümle içinde kullanmak isterseniz gizem sadece kadın adı olur. erkeklerin gizemle vs. ne işi olur. bakmayın siz o ıssız adam edalı olanlara. erkek denen canlı olabildiğince düzdür.
devamını gör...

bütün gün evde canı sıkılan bir yıkık hareketidir. sıkıntıdan kafayı yiyen yazarlar sık sık yapmaktadır bu hareketi.
devamını gör...

reddedemiyeceğiniz teklifler yapan babadır.
(bkz: the godfather)
(bkz: marlon brando)

gençliğini canlandıran kişi de robert de niro'dur.
devamını gör...

ortaköy şehit salih aksu ortaokulu'nda ali rıza yücel adlı cani öğretmen tarafından ders saatinde koridorda olduğu için feci şekilde dövülen öğrencidir. türkiye'de bir numaralı gündem olması gereken, skandal gibi skandaldır. bu tür cani ruhlu öğretmen müsveddelerinin ilelebet eğitim müesseseleri ile irtibatının kesilmesi sağlıklı nesiller yetişmesi açısından çok ama çok önemlidir.

buradan
devamını gör...

çalışıyorsa dokunma manasında ingilizce bir kalıptır. tam olarak nereden çıktığı bilinmemektedir. kimileri bu tabirin daha önce de kullanıldığını söylese de, yaygın kanı jimmy carter'ın başkan olduğu dönemde yönetim ve bütçe ofisi müdürü olan thomas bertram lance tarafından söylendiğidir. ilk kez mayıs 1977'de bertram lance, hükümetin basit bir sloganı benimsemesi halinde, abd'nin milyarlarca dolar tasarruf edebileceğini söylemiş. bir demecinde "çalışıyorsa dokunma" manasındaki o lafı demiş. niye böyle söylediğini de şu şekilde açıklamış: "devletin sorunu bu: çalışan, düzgün giden şeyleri tamir etmeye çalışıyor ama bozuk şeyleri tamir etmiyor."
devamını gör...

yahudi'ler için kutsaldır.yahudi'ler burada dua'larını yaparlarken çıkan seslerden ötürü ağlama duvarı olarak anılır.
devamını gör...

gümbür gümbür geri dönen radyonun gümbür gümbür programı. kaçıran çok ağlar! ben de orda olacağım, tanım yazmazsam bilin ki kaymak sızmış ama buna izin vermeyeceğim nihahahaha! (bu gülüşte beni tavuk but ısırıp yanaklarımdan süzülerek şarap içerken hayal et sözlük sısısısı)
devamını gör...

insan beyninde amigdala olarak adlandırılan bölgenin bir görevi de uyku/uyanıklık ile ilgilidir. amigdala bölgesi belli frekansta sesleri algılayarak uykudan uyanmamızı sağlayan sinyaller gönderir, bu herkes için farklı frekanslar olabilir.

bir annenin amigdalası ise bebeğinin ağlama sesinin frekansına ayarlanır mucizevi olarak. bebeği ağladığında bir annenin hemen uyanabilmesinin hikmetlerinden biri de sebepler dairesinde bu şekildedir.
devamını gör...

bir dehanın başrolde olduğu gerilim filmlerin de ''kuzuların sessizliği''nden öncesi ve ''kuzuların sessizliği''nden sonrası vardır.
o andan itibaren söz konusu ''deha bir katil'' ise akıllarda hemen ''anthony hopkins'' beliriyor.
türkçe ismi cinayet gecesi olan 2007 yapımı olan bu filmde, aklımızdaki karşımızda beliriyor. başrollerini anthony hopkins, ryan gosling'in paylaştıkları bu filmin yönetmenliğini gregory hoblit yapmış.
filmi daha önce seyretmiştim, o zamanda hoşuma gitmişti, bir daha izlediğimde de hoşlandım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
spoi takıntısı olanlar bana bir iyilik yapıp bundan sonrasını okumasınlar lütfen...


karısının kendisini bir polisle aldattığını öğrenen mühendis ted, karısını öldürür. polis kapıya dayandığında da ''evet ben karımı öldürdüm'' der. mahkemeye sevk edilir. avukat hakkını kullanmak istemez. o ana kadar ki amacı parayı vurmak ve büyük bir şirkete kapağı atmak olan genç savcı beachum, istediğini elde etmesine bir hafta kala, tamamen tesadüfen bu olayı devralır.
aslında devralırken mühendise de acır. çünkü o yaşlıdır, avukat tutmamıştır, cinayeti işlediğini itiraf etmiştir.
oldukça lakayt bir şekilde davayı alır ama mühendis kendisini ilk celsede permeperişan eder. bu yenilgiyi kabullenmeyen savcı beachum
olaya daha fazla asılacaktır.
peki başarılı olacak mı?
mühendis ted, makinaların , insanların, yumurtaların zayıflıklarını bulma konusunda uzmandır. kazanma oranı yüksek savcının egosunun en büyük zayıflığı olduğunu düşünecek.
filmde mühendis ted'in çocukluğuna dair anlattığı yumurta hikayesiyle filmin adının fracture olmasının nedenini daha iyi anlayacağız.
bence çok güzel bir film. tavsiye ederim.


filmin müzükleri aklımda kalmamış... o yüzden bir şey diyemeyeceğim..
devamını gör...

şu dönemde evde ekmek yaparak yaşar.
devamını gör...

sadece kediye saldırmak için girmiş...sonra gitmiş...sonra özel olarak bir daha saldırmak için gelmiş...yav bu ülkede ne hannibal lecter'lar var. .araştırılmıyor...valla ne psikopatlarla yaşıyoruz haberimiz olmuyor....
devamını gör...

mahalle baskısı..
sen umursamadikca daha da ozgurleseceksin..
bakmışsın..
her mevsimin bahar..
dalların çiçek açmış..
hafif bir rüzgar olmuş hakkın da soylenilenler..
ve sen açmışsın bağrını...
devamını gör...

her gün yürüyüşten dönüşte sohbet edip, o güzel kafasını okşadığım dünya güzeli. bugün uyuyor diye kıyamadım ama o bana harika bir fotoğraf verdi...*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

italyan yazar roberto calasso tarafından yazılmış olan eser. calasso'nun diğer eserlerinde üzerinde durduğu konu aslında bu eserde yeniden ortaya çıkıyor fakat edebi bir anlatıdan ziyade daha akademik bir dil tercih etmiş calasso. hristiyanlık çağının başlangıcından sonra yavaş yavaş ortadan kaybolan pagan tanrılarının modern çağda bir ibadet nesnesi olarak değil sanatsal ilham olarak yeniden doğuşunu irdeliyor ve 'mutlak edebiyat'ı temeline alıyor. ki yine de bu çalışmasındaki merkezi önemine rağmen, calasso “mutlak edebiyat” terimini “edebiyat” kelimesinin “bir tür ve üslup modeli” olarak geleneksel anlayışını sorguladığı bölüme kadar tam olarak tanımlamamıştır; daha ziyade, on sekizinci yüzyıldan beri edebiyat, bir tür “sadece kendi içinde temellenen ve her yere yayılan bir bilgi”ye dönüşmüştür. burada esas mesele; "her sınırı aşmak." calasso'nun deyimi ile “yalnızca ve münhasıran edebi kompozisyon yoluyla erişilebilir olduğunu iddia eden bir bilgi” haline gelmiştir. bağlı olmayan, herhangi bir görevden veya ortak amaçtan, herhangi bir sosyal faydadan muaf olarak tanımlanabilir.

edebi modernizmin ilkelerine aşina olmayanlar için basitçe ifade etmek gerekirse; edebiyatın fayda tanrısının önünde eğilmemesi, bunun yerine kendi ikonoklastik estetik amaçlarına hizmet etmesi gerektiği on dokuzuncu yüzyıl sonu avangardının temel varsayımlarından biriydi. "sanat için sanat" ifadesinde görüldüğü gibi. bununla birlikte, calasso, mutlak edebiyatı bir bilgi biçimi olarak tanımlarken, edebi modernizm daha geniş çapta asimile edildiğinden bir şekilde kaybolan bir anlayışı yeniden yaratmayı da hedefler. friedrich nietzsche'den charles baudelaire'a çok yönlü bir inceleme ile edebiyat ve tanrılar, form ve tanrısallık arasındaki bu okült ilişkiyi inceleme girişimi tamamen dipnotlara boğulmamış, biraz zorlama görünse bile okuması keyifli ve üzerine tartışmaya değecek bir eser.


una mattina del 1851, racconta baudelaire, parigi si svegliò con la sensazione che fosse successo «un fatto considerevole»: qualcosa di nuovo, qualcosa di «sintomatico», che però si presentava come un qualsiasi fait divers. nelle teste ronzava con insistenza una parola: rivoluzione. ora, si dava il caso che, a un banchetto commemorativo della rivoluzione del febbraio 1848, un giovane intellettuale avesse proposto un brindisi al dio pan. «ma che cosa c'entra il dio pan con la rivoluzione?» aveva chiesto baudelaire al giovane intellettuale. <ma come?» era stata la risposta.

«è il dio pan che fa la rivoluzione. è lui la rivoluzione». baudelaire insisteva: «allora non è vero che è morto da tanto tempo? credevo che si fosse sentita planare una grande voce al di sopra del mediterraneo, e che questa voce misteriosa, che si ripercuoteva dalle colonne d'ercole sino alle rive dell'asia, avesse detto al vecchio mondo: ıl dıo pan e morto». ma il giovane intellettuale non sembrava turbato. disse: «e una voce che corre. sono delle malelingue; ma non c'è niente di vero. no, il dio pan non è morto! il dio pan vive ancora, continuava alzando gli occhi al cielo con bizzarra tenerezza... tornerà. baudelaire chiosa: «stava parlando del dio pan come del prigioniero di sant'elena». ma il dialogo non era finito, baudelaire vuole sapere qualcosa di più: allora, non sarà forse che siete pagano?». ıl giovane intellettuale risponde con tracotanza: ma certo; ignorate forse che solo il paganesimo, se ben inteso, ovviamente, può salvare il mondo? occorre tornare alle dottrine vere, offuscate per un istante dall'infame galileo. d'altronde, giunone mi ha gettato uno sguardo favorevole, uno sguardo che mi ha penetrato sino all'anima. ero triste e melanconico in mezzo alla folla, mentre guardavo il corteo e imploravo con occhi amorosi quella bella divinità, quando uno dei suoi sguardi, benevolo e profondo, è venuto a risollevarmi e incoraggiarmi.

al che baudelaire aggiunge: giunone vi ha gettato uno dei suoi regards de vache, boopis ere.
devamını gör...

alfred adler' in insanı tanıma sanatı kitabında bu konuda ifade edilmiş.ayrıca halit ziya uşaklıgilin ruhun lisanı ilm-i sima (kitap) ) kitabında insanların yüzlerinde görebildiğimiz göz, ağız, burun, kulak, çene gibi uzuvlara bakarak karakteri hakkında çıkarımlarda bulunabileceğimizi anlatıyor. bu ilim ile ilgilenen birçok bilim insanı mevcut. erzurumlu ibrahım hakkı'nın marifetname (kitap) kitabında da bu konudan bahsedilmiş.
devamını gör...

amerikalı tarihçi edward hallett carr tarafından yerden yere vurulan ilkeler. carr,  the twenty years' crisis isimli eserinde bu ilkelerin, bu ilkelerin altında yatan amaçların ve woodrow wilson'ın düşünce sisteminin eleştirisini sert bir biçimde yapıyor. aberystwyth üniversitesi’nde wilson'u onurlandırmak için kurulmuş olan wilson kürsüsünü elde eden carr'ın düşüncelerini bu denli katılaştıran bir kaç ufak detaya değinmeden geçmek olmaz.


carr’ın liberalizme karşı eleştirel bir tutum benimsemesine sebep olan olayların ilk tohumu paris barış konferansı sırasında atıldı. konferansa katılan ingiliz heyetinde yer alan carr, bu vasıtayla amerikalılarla temaslarda bulundu. amerikalıların ve abd başkanı wilson’un liberal ve ahlaki bir söylemle gerçek
niyetlerini, yani rakiplerini kontrol altında tutmayı arzularını, saklamaya çalıştıklarını düşündü (cox, 1999: 646). birinci dünya savaşı sonrası sistemin üzerine inşa edildiği ütopyacı ilkelerin bir diğer sorunu ise uluslararası ahlak teorileri ile birlikte belirli bir grup devletin üstünlüğünü ebedi hale getirmek üzere
araçsallaştırılmış olmalarıydı. dolayısıyla mutlak ve evrensel olarak görünen ilkeler aslında ulusal çıkarların belirli bir şekilde yorumlanmasından başka bir amaca hizmet edememişlerdir (carr, 1946: 79, 87).

carr, birinci dünya savaşı sonrası düzenin yıkılmasına sebep olan şey insanların aptallıkla ve kötülükle davranmayı tercih ederek doğru ilkeleri uygulamayı reddetmesi değil de belki de
ilkelerin uygulanamaz ve yanlış olması tespitinde bulunur. 19. yüzyılda üretilen çözümlerin, temelde ütopyacılık olarak
adlandırdığı liberalizmin, birinci dünya savaşı sonrası siyasette temel düzenleyici ilke olarak kabul edilmesine itiraz etmiştir. carr tarafından kullanım ömrünü tamamlayan bir ilke olarak
tanımlanan liberalizmin, içinde bulunulan dönemdeki sorunlara çözüm olabilmesi imkânsızdı. dolayısıyla yeni bir denge oluşturmak adına geçmiş geleneklerden kurtulmak ve yeni gelenekler üretmek gerekliydi. bunun için de dönemde baskın olan sosyal ve ekonomik koşulların iyi bir şekilde
analiz edilmesi gerekiyordu (cemgil, 2015: 23, 47).

aydın iktisat fakültesi dergisi - e.h. carr’ın “yirmi yıl krizi 1919-1939” kitabında birinci dünya savaşı ve sonrası düzen

devamını gör...

ben bilmem babana so-r-
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

grup abdal - gafil gezme şaşkın.


tanım: radyodan istek şarkı olarak istediğimiz şarkıları paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim