radyo tiyatrosu
kayıp şeyler dükkanı ile keşfettiğim de bu zamana nasıl bilmem dediğimdir
hiç dinlememiş olanlara tavsiyem ilk başta kayıp şeyler dükkanını dinleyin
hiç dinlememiş olanlara tavsiyem ilk başta kayıp şeyler dükkanını dinleyin
devamını gör...
şapkalı a kullanımı
her yıl sınav döneminde hocalar ve öğrencilerin tartışma sebebi olan harf.
kaldırıldığı takdirde olacaklar:
"bu yıl şirketimizin karı %10 arttı."
kar mı? karı mı? yoksa kârı mı? aklımda deli sorular. *
kaldırıldığı takdirde olacaklar:
"bu yıl şirketimizin karı %10 arttı."
kar mı? karı mı? yoksa kârı mı? aklımda deli sorular. *
devamını gör...
mutluluğun resmi
bir abidin dino şiiridir. nazım hikmet'in saman sarısı şiirine cevaben yazdığı bilinir.
saman sarısı
sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
işin kolayına kaçmadan ama,
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil.
ne de ak örtüde elmaların,
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini.
sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin ?
nazım hikmet
mutluluğun resmi
kokusu buram buram tüten
limanda simit satan çocuklar
martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
ayağında varna’nın tozu
yüreğinde ince bir sızı.
mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
bağrımıza bassaydık seni nazım,
yapardım mutluluğun resmini
başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
bahriyeli adımlarla düşüp yola
gidebilseydik meserret kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
ve bir acı kahvemi içseydin.
anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
ne günler biterdi,
ne geceler…
dinerdi tüm acılar seninle
bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
ve dolaşsaydık türkiye’yi
bir baştan bir başa.
yattığımız yerler müze olmuş,
sürgün şehirler cennet.
işte o zaman nazım,
yapardım mutluluğun resmini
buna da ne tuval yeterdi;
ne boya…
abidin dino
saman sarısı
sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
işin kolayına kaçmadan ama,
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil.
ne de ak örtüde elmaların,
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini.
sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin ?
nazım hikmet
mutluluğun resmi
kokusu buram buram tüten
limanda simit satan çocuklar
martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
ayağında varna’nın tozu
yüreğinde ince bir sızı.
mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
bağrımıza bassaydık seni nazım,
yapardım mutluluğun resmini
başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
bahriyeli adımlarla düşüp yola
gidebilseydik meserret kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
ve bir acı kahvemi içseydin.
anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
ne günler biterdi,
ne geceler…
dinerdi tüm acılar seninle
bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
ve dolaşsaydık türkiye’yi
bir baştan bir başa.
yattığımız yerler müze olmuş,
sürgün şehirler cennet.
işte o zaman nazım,
yapardım mutluluğun resmini
buna da ne tuval yeterdi;
ne boya…
abidin dino
devamını gör...
ahmed arif
beşikler vermişim nuh'a
salıncaklar, hamaklar,
havva ana'n dünkü çocuk sayılır,
anadoluyum ben,
tanıyor musun ?
utanırım,
utanırım fıkaralıktan,
ele, güne karşı çıplak...
üşür fidelerim,
harmanım kesat.
kardeşliğin, çalışmanın,
beraberliğin,
atom güllerinin katmer açtığı,
şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
kalmışım bir başıma,
bir başıma ve uzak.
biliyor musun ?
binlerce yıl sağılmışım,
korkunç atlılarıyla parçalamışlar
nazlı, seher-sabah uykularımı
hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
haraç salmışlar üstüme.
ne iskender takmışım,
ne şah ne sultan
göçüp gitmişler, gölgesiz!
selam etmişim dostuma
ve dayatmışım...
görüyor musun ?
nasıl severim bir bilsen.
köroğlu'yu,
karayılanı,
meçhul askeri...
sonra pir sultanı ve bedrettini.
sonra kalem yazmaz,
bir nice sevda...
bir bilsen,
onlar beni nasıl severdi.
bir bilsen, urfa'da kurşun atanı
minareden, barikattan,
selvi dalından,
ölüme nasıl gülerdi.
bilmeni mutlak isterim,
duyuyor musun ?
öyle yıkma kendini,
öyle mahzun, öyle garip...
nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
yürü üstüne - üstüne,
tükür yüzüne celladın,
fırsatçının, fesatçının, hayının...
dayan kitap ile
dayan iş ile.
tırnak ile, diş ile,
umut ile, sevda ile, düş ile
dayan rüsva etme beni.
gör, nasıl yeniden yaratılırım,
namuslu, genç ellerinle.
kızlarım,
oğullarım var gelecekte,
herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
kaç bin yıllık hasretimin koncası,
gözlerinden,
gözlerinden öperim,
bir umudum sende,
anlıyor musun ?
muhteşem dizelerinin yazarıdır.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük,
bizim evin sabah halleri.
şair annenin, edebiyatçı oğlu.*
yazı icat olmasaydı ne edececektik acaba.
neyse ağzım kulaklarımda, tost midemde, yazıyorum sizlere.
tüm kişilere, iyi bir niyet yolluyorum.
mutlu oldum
mutlu olun
mutlu ol
mutlu olduk
mutlu oldunuz
mutlu oldular.
seviyorum sizi, gerçekten.
ilhan irem'den günaydın gelsin, şarkısı da eksik kalmasın.
bizim evin sabah halleri.
şair annenin, edebiyatçı oğlu.*
yazı icat olmasaydı ne edececektik acaba.
neyse ağzım kulaklarımda, tost midemde, yazıyorum sizlere.
tüm kişilere, iyi bir niyet yolluyorum.
mutlu oldum
mutlu olun
mutlu ol
mutlu olduk
mutlu oldunuz
mutlu oldular.
seviyorum sizi, gerçekten.
ilhan irem'den günaydın gelsin, şarkısı da eksik kalmasın.
devamını gör...
ahlak bekçisi
devamını gör...
girift radyo yayını
herkese günaydın. en çok da aykut'a.
ve olur da görüşemezsek, iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler. *
bu akşam 21.00 daki yayınımızda en sevdiğim moderatör -evet objektif bir birey değilim- thedansözkiller'ın da anlatımlarıyla afgan kadınları konuşmak için sizlerle olmayı planlıyoruz.
ve şu an küs olduğum -ama biz neler yaşadık akşamına güle eğlene yayın yaptık- aykut'un playlisti,
ve söz konusu aykutun her daim gani gönüllülük gösterip omuz omuza verdiği güzel insanlar ile,
unutursak kalbimiz kurusun dediğimiz 17 ağustos marmara depreminin 22.,
aykutun kişisel ömrünün 32. yıl dönümünde -bunu yaptığım için biraz kavga edebiliriz, zira seninle kavga etmek en sevdiğim şeylerden-
görüşmek üzere..
ve olur da görüşemezsek, iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler. *
bu akşam 21.00 daki yayınımızda en sevdiğim moderatör -evet objektif bir birey değilim- thedansözkiller'ın da anlatımlarıyla afgan kadınları konuşmak için sizlerle olmayı planlıyoruz.
ve şu an küs olduğum -ama biz neler yaşadık akşamına güle eğlene yayın yaptık- aykut'un playlisti,
ve söz konusu aykutun her daim gani gönüllülük gösterip omuz omuza verdiği güzel insanlar ile,
unutursak kalbimiz kurusun dediğimiz 17 ağustos marmara depreminin 22.,
aykutun kişisel ömrünün 32. yıl dönümünde -bunu yaptığım için biraz kavga edebiliriz, zira seninle kavga etmek en sevdiğim şeylerden-
görüşmek üzere..
devamını gör...
aşk evliliği vs mantık evliliği
evlenmeyin diyorum..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
ölüm acısını pek tatmamış biri olarak bir zamanlar sıkça görüştüğüm, 44 yaşında, dünyalar tatlısı, bıcır bıcır bir kadının ölüm haberini aldım 2 gün önce. eski kocası öldürmüş. "televizyonda çıkan kadın cinayeti haberlerine üzülürdüm ama tanıdığım bir kadının böyle ölmesi beni çok sarstı." diyordum ki bir de baktım, bu saate kadar hiç hatırlamamışım onu. ateş düştüğü yeri yakıyormuş sahiden, onun 12 yaşındaki güzel kızını aklıma getirmedim bugün. işlerim olmasın, dışarı çıkmayayım, hayat devam etmesin mümkünse bugünlerde ve ben böyle suçlu hissetmeyeyim. özür dilerim meltem abla.
devamını gör...
sözlük yazarlarının korkuları
birinin kalbini yok yere kırmak.
bir kalp kolay kolay fethedilmez, kolay kolay kapılarından içeri girilmez. içerde yer bulunulmaz kolay kolay.
sizin için açılan kalpler çok değerlidir, bulunmaz mahiyetindedir, kimseye o kadar güzel gözükmez.
içeri atılan o çok kıymetli adım ve yüreğe dolan paha biçilmez huzur, insanı gökyüzünde bir bulut misali kılar.
o buluttan düşen her damla misali yüreğe çok kıymetli bir ferahlık sağlar.
kalplerin kıymeti bilinmeli, bırakın kırmayı, elinize konmuş bir serçe gibi sakınılmalıdır.
size açılan kalplere sahip çıkınız, değerini biliniz, asla bırakmayınız.
bir kalp kolay kolay fethedilmez, kolay kolay kapılarından içeri girilmez. içerde yer bulunulmaz kolay kolay.
sizin için açılan kalpler çok değerlidir, bulunmaz mahiyetindedir, kimseye o kadar güzel gözükmez.
içeri atılan o çok kıymetli adım ve yüreğe dolan paha biçilmez huzur, insanı gökyüzünde bir bulut misali kılar.
o buluttan düşen her damla misali yüreğe çok kıymetli bir ferahlık sağlar.
kalplerin kıymeti bilinmeli, bırakın kırmayı, elinize konmuş bir serçe gibi sakınılmalıdır.
size açılan kalplere sahip çıkınız, değerini biliniz, asla bırakmayınız.
devamını gör...
nevşin mengü
'insanın düşünmekten canı yanar mı?' kitabının yazarı olan gazeteci.
bilkent üniversitesi siyaset bilimi bölümünden mezun. yüksek lisansını ise galatasaray üniversitesinde "türkiye üzerine toplumsal incelemeler" teziyle tamamlamış.
kitapta genel olarak iran'da nasıl baskıcı bir yönetim olduğundan,
halkın bu baskıya nasıl tepki verdiğinden,
böyle bir yönetim altında yaşamanın nasıl hissettirdiğinden bahsediyor.
nevşin mengü'nün konuşma tarzına alışıksanız ne kadar samimi olduğunu bilirsiniz.
hissettiği neyse onu yansıtıyor.
kitapta da bunun izlerini çokça görüyoruz.
mengü misafir bir gazeteci gibi iran'da bulunmamış.
anlattığı olaylar zaten sıradan bir ülkede yaşanacak şeyler değil. iran'ı yaşamış adeta.
okuyunca dönemin iran'ı hakkında fikir sahibi oluyorsunuz.
2009 seçimleri sonrasında meydana gelen sokak gösterileri rejim tarafından sert bir şekilde bastırılınca halk da tepkisini göstermek için farklı bir yol bulmuş. insanoğlu illa ki bir tepki göstermek, sesini çıkarmak istiyor. bu örnekten bunu anlıyoruz.
aslında hem dramatik hem de yaratıcı bir yöntem.
" gece zifiri karanlık, sokaklar boş, evlerin ışıkları kapalı. saatler tam gece 10'u gösterdiğinde bir köşe başında başlıyor her zaman, "allahuekber!". biri başlıyor haykırmaya, allah diyor hepinizden büyüktür; kötülüğünüzden, zorbalığınızdan büyüktür. mağrur değilsiniz, zalimsiniz ama pekâlâ bu da yanınıza kalmaz diyor aslında allahuekber diye haykıran."
mengü bu haykırışların o dönem her gece devam ettiğini aktarıyor. ve devamında şunları ekliyor:
"rejimle baş etmenin kendi yöntemleri vardır, yıkılsın bu sistem diyerek sokaklara dökülmenin mantığı yok çünkü eziyor geçiyor sistem seni. batılılar yaşar, doğulular hayatta kalmaya çalışır misali, alır götürüverirler rejim muhalifiysen seni, yargısız sorgusuz sualsiz, asıverirler bir kör şafakta. kimsenin de ruhu duymaz. petrol alacağız, teknoloji satacağız diye de gık etmez dünyanın demokrasi hamileri. onun için böyle rejimleri yine kendi silahlarıyla vurmak lazım. allah büyüktür diye haykırmaya islam cumhuriyeti nasıl yasak koyabilir ki!"*
allahuekber!
bilkent üniversitesi siyaset bilimi bölümünden mezun. yüksek lisansını ise galatasaray üniversitesinde "türkiye üzerine toplumsal incelemeler" teziyle tamamlamış.
kitapta genel olarak iran'da nasıl baskıcı bir yönetim olduğundan,
halkın bu baskıya nasıl tepki verdiğinden,
böyle bir yönetim altında yaşamanın nasıl hissettirdiğinden bahsediyor.
nevşin mengü'nün konuşma tarzına alışıksanız ne kadar samimi olduğunu bilirsiniz.
hissettiği neyse onu yansıtıyor.
kitapta da bunun izlerini çokça görüyoruz.
mengü misafir bir gazeteci gibi iran'da bulunmamış.
anlattığı olaylar zaten sıradan bir ülkede yaşanacak şeyler değil. iran'ı yaşamış adeta.
okuyunca dönemin iran'ı hakkında fikir sahibi oluyorsunuz.
2009 seçimleri sonrasında meydana gelen sokak gösterileri rejim tarafından sert bir şekilde bastırılınca halk da tepkisini göstermek için farklı bir yol bulmuş. insanoğlu illa ki bir tepki göstermek, sesini çıkarmak istiyor. bu örnekten bunu anlıyoruz.
aslında hem dramatik hem de yaratıcı bir yöntem.
" gece zifiri karanlık, sokaklar boş, evlerin ışıkları kapalı. saatler tam gece 10'u gösterdiğinde bir köşe başında başlıyor her zaman, "allahuekber!". biri başlıyor haykırmaya, allah diyor hepinizden büyüktür; kötülüğünüzden, zorbalığınızdan büyüktür. mağrur değilsiniz, zalimsiniz ama pekâlâ bu da yanınıza kalmaz diyor aslında allahuekber diye haykıran."
mengü bu haykırışların o dönem her gece devam ettiğini aktarıyor. ve devamında şunları ekliyor:
"rejimle baş etmenin kendi yöntemleri vardır, yıkılsın bu sistem diyerek sokaklara dökülmenin mantığı yok çünkü eziyor geçiyor sistem seni. batılılar yaşar, doğulular hayatta kalmaya çalışır misali, alır götürüverirler rejim muhalifiysen seni, yargısız sorgusuz sualsiz, asıverirler bir kör şafakta. kimsenin de ruhu duymaz. petrol alacağız, teknoloji satacağız diye de gık etmez dünyanın demokrasi hamileri. onun için böyle rejimleri yine kendi silahlarıyla vurmak lazım. allah büyüktür diye haykırmaya islam cumhuriyeti nasıl yasak koyabilir ki!"*
allahuekber!
devamını gör...
hakaret olmayan ama hakaret olan cümleler
birtakım ifadeler.
tam bir cümle olmamakla beraber, bana göre "senin anlayacağın" sözcük grubu bir nevi hakarettir. "uzun yoldan söyleneni anlamayan bir beyinsiz olduğun için anlayacağın şekilde kısalttım" demek gibidir. her ne kadar kullananlar bu amaçla kullanmıyor olsa da bana hep böyle gelmiştir. sevemedim gitti.
bir de "anlamıyorsun" ya da "anladın mı?" kelimeleri var. ilkini söyleyenlere diyeceğim şey şu: belki sen anlatamıyorsundur? son günlerde iyice taktım bu kelimeye.
ikincisi de ayrı bir garabet. anladın mı diyeceğine anlatabildim mi demeli insan. çok sevdiğim ve ağız alışkanlığı nedeniyle, kesinlikle kötü niyetli olmaksızın bu kelimeyi sık sık kullanan insanlar tanıyorum ama niyetlerinin iyi olması bundan rahatsızlık duymamak için yeterli değil bence.
edit: imla
tam bir cümle olmamakla beraber, bana göre "senin anlayacağın" sözcük grubu bir nevi hakarettir. "uzun yoldan söyleneni anlamayan bir beyinsiz olduğun için anlayacağın şekilde kısalttım" demek gibidir. her ne kadar kullananlar bu amaçla kullanmıyor olsa da bana hep böyle gelmiştir. sevemedim gitti.
bir de "anlamıyorsun" ya da "anladın mı?" kelimeleri var. ilkini söyleyenlere diyeceğim şey şu: belki sen anlatamıyorsundur? son günlerde iyice taktım bu kelimeye.
ikincisi de ayrı bir garabet. anladın mı diyeceğine anlatabildim mi demeli insan. çok sevdiğim ve ağız alışkanlığı nedeniyle, kesinlikle kötü niyetli olmaksızın bu kelimeyi sık sık kullanan insanlar tanıyorum ama niyetlerinin iyi olması bundan rahatsızlık duymamak için yeterli değil bence.
edit: imla
devamını gör...
yay burcu kadını
(bkz: hi my i run)
deli dolu, aynı zamanda anaç ve oturaklı. adalet duygusu yüksek ne istediğini bilen ve istediği şeyi elde de edebilen... bağımsızlık timsali, sıkıya gelemeyen her ortama uyum sağlayabilen kadınlardır.
deli dolu, aynı zamanda anaç ve oturaklı. adalet duygusu yüksek ne istediğini bilen ve istediği şeyi elde de edebilen... bağımsızlık timsali, sıkıya gelemeyen her ortama uyum sağlayabilen kadınlardır.
devamını gör...
normal sözlük'te gülmeye tahammülün olmaması
maalesef acı bir gerçek. bilgi iyidir, güzeldir tamam ama müsaade edin de arada bir de gülüp eğlenelim yahu.
devamını gör...
günün en güzel vakti
ne demiş asaf,
''sana gitme demeyeceğim
üşüyorsun ceketimi al
günün en güzel saatleri bunlar
yanımda kal.''
bence günün en güzel vakti, yağmur eşlik ederken bir sonbahar akşamının serin olmasına rağmen fazla üşütmeyen anıdır. hava gridir, koyu gri olmaya, ardından siyaha bürünmeye yüz tutuyordur.
''bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
bir şeyler fakat beni yaşamaya bağlardı.''
-sabahattin ali.
''sana gitme demeyeceğim
üşüyorsun ceketimi al
günün en güzel saatleri bunlar
yanımda kal.''
bence günün en güzel vakti, yağmur eşlik ederken bir sonbahar akşamının serin olmasına rağmen fazla üşütmeyen anıdır. hava gridir, koyu gri olmaya, ardından siyaha bürünmeye yüz tutuyordur.
''bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
bir şeyler fakat beni yaşamaya bağlardı.''
-sabahattin ali.
devamını gör...
reis neden yalnız sorunsalı
reisin yalnızlığı, tercih edilmiş olan yalnızlıktır.
etrafındaki herkesin kendisine düşman olduğuna inandırılmış bir bireydir kendisi.
ak parti ile birlikte yükseklen, ıı. abdülhamit yöneticiliği ve büyüklüğü trendinin etkisinin olduğuna inanıyorum.
kimine göre kızıl sultan kimine göre ulu hakan olan ıı. abdülhamit tıpkı şahsım kişisi gibi büyük bir yalnızlık ve güvensizlik ortamında yöneticilik yapmıştır. ve fakat bu ortamı kendisi yaratmıştır, hafiyecilerinden oluşan vasıfsız insanları para ve itibar ile etrafında tutmuştur. tıpkı bugün gibi. tarih tekerrürden ibarettir, hele ki türkiye’de, hatalardan ders çıkarmadan tekrarlanır tarih.
ıı. abdülhamit kendisini tahta getiren sistemi ve yol arkadaşlarını gücü eline geçirir geçirmez sürgünlere yollamış, tarih sahnesinden silmiştir.
reis ise eski türkiye’nin sistemine önce ayak uyduracağını iddia etmiş, kendisine potansiyel muhalif olabilecek herkesin güvenini sağlamak için ilk döneminde muazzam rollere girmiştir. dostunu kendine yakın tutmuş, düşmanını ise çok daha yakın.
ya da uzaktan bakınca kendisi çok fazla sivrilmemiştir diyebiliriz. güven tesis edilen ilk dönemde ise çalışma ve yol arkadaşları zihniyetleri* her ne olursa olsun liyakata uygun, alanında gerçekten uzman kadrolardan oluşuyordu. reis bunların ekmeğini yemiş olduğunu inkar ederse taş olur.
devran döndü yavaş yavaş çalışma arkadaşlarını etkisiz ettiğini izledik. kimisi buna 17-25 aralıkta sürecinde maruz kaldı, kimisi 15 temmuz kalkışmasında… bağzı kimseler kendilerinin yol ayırımına gittiğini söylemekte fakat inandırıcı değildir.
bugün yola çıktığı herkesi arkasında bir enkaz gibi bırakmıştır. etrafında garip bir güruh var.
herkesin düşman ve rakip olduğuna inandığı için yalnızlığı tercih etmiştir. bu düşmanlık ve rakiplik düşüncesine kendisini o kadar kaptırmıştır ki bütün dünyanın kendisine karşı olduğuna inandırılmıştır.
sayın reis, yalnızlık allah’a mahsustur. ayrıca halife değilsin, halifelik sadece arap kökenlilerin sahip olacağı bir vasıftır.*
ayrıca reis, ıı abdülhamit ciddi travmalara maruz kalmış, tahta çıktığı ilk günden itibaren öldürülme ihtimali vardı. dönemin şartlarına, kendisinin fazlaca evhamlı oluşuna ve imparatorluğun çürümüş sistemine bakılınca güvensizlik duygusunun iliklerine kadar işlemiş olması normaldir.
reis’e ıı. abdülhamit güzellemesi yapanlar ve dersi verenler çok büyük yanlış yapıyorlar. trt 1’de yayınlanan abdülhamit dizisine inanma reis….
etrafındaki herkesin kendisine düşman olduğuna inandırılmış bir bireydir kendisi.
ak parti ile birlikte yükseklen, ıı. abdülhamit yöneticiliği ve büyüklüğü trendinin etkisinin olduğuna inanıyorum.
kimine göre kızıl sultan kimine göre ulu hakan olan ıı. abdülhamit tıpkı şahsım kişisi gibi büyük bir yalnızlık ve güvensizlik ortamında yöneticilik yapmıştır. ve fakat bu ortamı kendisi yaratmıştır, hafiyecilerinden oluşan vasıfsız insanları para ve itibar ile etrafında tutmuştur. tıpkı bugün gibi. tarih tekerrürden ibarettir, hele ki türkiye’de, hatalardan ders çıkarmadan tekrarlanır tarih.
ıı. abdülhamit kendisini tahta getiren sistemi ve yol arkadaşlarını gücü eline geçirir geçirmez sürgünlere yollamış, tarih sahnesinden silmiştir.
reis ise eski türkiye’nin sistemine önce ayak uyduracağını iddia etmiş, kendisine potansiyel muhalif olabilecek herkesin güvenini sağlamak için ilk döneminde muazzam rollere girmiştir. dostunu kendine yakın tutmuş, düşmanını ise çok daha yakın.
ya da uzaktan bakınca kendisi çok fazla sivrilmemiştir diyebiliriz. güven tesis edilen ilk dönemde ise çalışma ve yol arkadaşları zihniyetleri* her ne olursa olsun liyakata uygun, alanında gerçekten uzman kadrolardan oluşuyordu. reis bunların ekmeğini yemiş olduğunu inkar ederse taş olur.
devran döndü yavaş yavaş çalışma arkadaşlarını etkisiz ettiğini izledik. kimisi buna 17-25 aralıkta sürecinde maruz kaldı, kimisi 15 temmuz kalkışmasında… bağzı kimseler kendilerinin yol ayırımına gittiğini söylemekte fakat inandırıcı değildir.
bugün yola çıktığı herkesi arkasında bir enkaz gibi bırakmıştır. etrafında garip bir güruh var.
herkesin düşman ve rakip olduğuna inandığı için yalnızlığı tercih etmiştir. bu düşmanlık ve rakiplik düşüncesine kendisini o kadar kaptırmıştır ki bütün dünyanın kendisine karşı olduğuna inandırılmıştır.
sayın reis, yalnızlık allah’a mahsustur. ayrıca halife değilsin, halifelik sadece arap kökenlilerin sahip olacağı bir vasıftır.*
ayrıca reis, ıı abdülhamit ciddi travmalara maruz kalmış, tahta çıktığı ilk günden itibaren öldürülme ihtimali vardı. dönemin şartlarına, kendisinin fazlaca evhamlı oluşuna ve imparatorluğun çürümüş sistemine bakılınca güvensizlik duygusunun iliklerine kadar işlemiş olması normaldir.
reis’e ıı. abdülhamit güzellemesi yapanlar ve dersi verenler çok büyük yanlış yapıyorlar. trt 1’de yayınlanan abdülhamit dizisine inanma reis….
devamını gör...
11 mayıs 2021 israil protestoları
hiç şüphesiz ki fahrettin koca'nın yine tüm suçu bunlarla ilgisi olmayan vatandaşa ihale edeceği görüntüler. çıkıp tek bir kelime dahi edemez şunlara. zira işin içine din girince hiçbir yasağın anlamı kalmıyor.
bugün beşiktaş şampiyon olabilir mesela. peki taraftarının meydanlara çıkıp kalabalıklar halinde şampiyonluk kutlama şansı var mı? pek sanmıyorum. ya da esnaf dükkanını gece yarısına kadar açık tutabilir mi? hayır. ama dini duygularla her türlü yasağın içinden geçmek serbest.
maske mesafe temizlikhahahaha!
bugün beşiktaş şampiyon olabilir mesela. peki taraftarının meydanlara çıkıp kalabalıklar halinde şampiyonluk kutlama şansı var mı? pek sanmıyorum. ya da esnaf dükkanını gece yarısına kadar açık tutabilir mi? hayır. ama dini duygularla her türlü yasağın içinden geçmek serbest.
maske mesafe temizlikhahahaha!
devamını gör...
normal sözlük'e giriş serüveni
rüyamda turuncu sakallı bir dede kafama sözlük atmıştı. google'dan bunun ne anlama geldiğini araştırırken burayı buldum.
devamını gör...
normal sözlük'ün en garip mahlaslı yazarı
devamını gör...
yazarların duyduğu en efsane isim kısaltmaları
hasan - hasso.
doğulular çok kısaltıyorlar hasan ismini de, kısaltılmışı da 5 harfli bunun, bir ekonomikliği yok ki anasını satayım.
doğulular çok kısaltıyorlar hasan ismini de, kısaltılmışı da 5 harfli bunun, bir ekonomikliği yok ki anasını satayım.
devamını gör...