çaresizliği anlatan en iyi cümle
özdemir asaf demiş ya "benim söylemek için çırpındığım gecelerde siz yoktunuz... " diye işte bu cümle
devamını gör...
ama kafamız nasıl güzel radyo programı
kendimle aram son zamanlarda her zamankinden çok çok daha iyi.sanki cok uzun yıllardır evli olup, yaşlılık döneminde birbirine minnet duygusu ile bağlı olan yaşlı bir çift gibiyiz. bunu söylemek, söyleyebilmek gerçekten çok güzel bir duygu. insanın dışarıda olan tüm olumsuzluklara rağmen kendini sevebilmesi, kendisi ile dost olabilmesi, kendisine yardım edebilmesi, şefkat ve merhamet göstermesi, kendi tarafını tutabilmesi kendisini olduğu gibi kabul edebilmesi bence pek kıymetli.
şöyle gözlerimi kapatıp geçmişe gidiyorum. kendimi hiç sevmeden, kendimden kaçar gibi yaşadığım, benden başka herkesin güzel, anlayışlı, zeki olduğu yıllar çok şükür geride kaldı. ben o yıllarda kendime düşmandım. kendimi tanımadığım, sınırlarımı bilmediğim, kendime guvenmedigim içinmiş. kendimle başbaşa kalmamak için her an yeni bir insan tanımaya çalışıp, sürekli meşgul olup, geçersiz hayallere kapilip, her defasında yüz üstü bırakılıp ve ya her defasında yanlış ata oynayıp sonra utanç ile kendi kapıma döndüğüm günlerde yaptığım tek şey evlatlarını terk eden ebeveynler gibi dolasirdim. sonra içimdeki o küçük kız çocuğu soguktan üşümüş parmakları, üstü başı kır pislik içinde, yalnız,sevgiye aç bir şekilde benden yalnızlığımızı dilenirdi.
hani ünzile sarksında korkar durur gitmez
köyün en son çitine
inanır o sınırda dünyanın bittiğine dediği gibi ben kendi sınırlarımın, yeteneklerimin, ihtiyaçlarımın neler olduğunu artık biliyorum. başkalarına bakarak değil kendime bakarak daha mutlu ve güçlü olduğumu fark ettim. o küçük kız çocuğunun elinden tutup sıcacık yuvamda başbaşa egleniyoruz.
yapamadığım şeyler için kendimle tartışmak yerine kolumu omzuna dolayıp, "amaaann, boşver!!! hadi gidip bı kahve yapalım, kütüphaneden aldığımız kitabın iade günü yaklaşıyor,okuyalım azıcık." diyorum. bir başkası ile gerçekten içimden gelerek dertleşmek. sohbet etmek,birine bir şey anlatmak için uzun zaman geçmesi gerekiyor artık. öyle iyi anlaşıyoruz ki kendimle, başbaşa kalabilmek için yeni tanışmış aşıklar gibi heyecanla bekliyoruz.
allah herkese nasip etsin dediğimiz bir duygu hali.
tanım: dışarda olmak zorunda olduğum için yine dinleyemeyecegim çok sevdiğim yazarın radyo programı. iyi yayınlar. *
şöyle gözlerimi kapatıp geçmişe gidiyorum. kendimi hiç sevmeden, kendimden kaçar gibi yaşadığım, benden başka herkesin güzel, anlayışlı, zeki olduğu yıllar çok şükür geride kaldı. ben o yıllarda kendime düşmandım. kendimi tanımadığım, sınırlarımı bilmediğim, kendime guvenmedigim içinmiş. kendimle başbaşa kalmamak için her an yeni bir insan tanımaya çalışıp, sürekli meşgul olup, geçersiz hayallere kapilip, her defasında yüz üstü bırakılıp ve ya her defasında yanlış ata oynayıp sonra utanç ile kendi kapıma döndüğüm günlerde yaptığım tek şey evlatlarını terk eden ebeveynler gibi dolasirdim. sonra içimdeki o küçük kız çocuğu soguktan üşümüş parmakları, üstü başı kır pislik içinde, yalnız,sevgiye aç bir şekilde benden yalnızlığımızı dilenirdi.
hani ünzile sarksında korkar durur gitmez
köyün en son çitine
inanır o sınırda dünyanın bittiğine dediği gibi ben kendi sınırlarımın, yeteneklerimin, ihtiyaçlarımın neler olduğunu artık biliyorum. başkalarına bakarak değil kendime bakarak daha mutlu ve güçlü olduğumu fark ettim. o küçük kız çocuğunun elinden tutup sıcacık yuvamda başbaşa egleniyoruz.
yapamadığım şeyler için kendimle tartışmak yerine kolumu omzuna dolayıp, "amaaann, boşver!!! hadi gidip bı kahve yapalım, kütüphaneden aldığımız kitabın iade günü yaklaşıyor,okuyalım azıcık." diyorum. bir başkası ile gerçekten içimden gelerek dertleşmek. sohbet etmek,birine bir şey anlatmak için uzun zaman geçmesi gerekiyor artık. öyle iyi anlaşıyoruz ki kendimle, başbaşa kalabilmek için yeni tanışmış aşıklar gibi heyecanla bekliyoruz.
allah herkese nasip etsin dediğimiz bir duygu hali.
tanım: dışarda olmak zorunda olduğum için yine dinleyemeyecegim çok sevdiğim yazarın radyo programı. iyi yayınlar. *
devamını gör...
sol frame ağlıyor
emziğini verin sussun dediğim durumdur. ağlar da güler de. düşe kalka büyüyecek.
devamını gör...
güne bir alıntı bırak
"bir elim seni çizecek bütün pencerelere
bir elim seni silecek."
bir elim seni silecek."
devamını gör...
mebus paltosu
esprili tanımlarıyla takdirimi kazanmış çiçeği burnunda, tazecik yazardır. formatı delmeden tanım giriyor oluşu da gözümden kaçmamıştır. iyi bir mizah anlayışı olduğunu düşünüyorum. ancak mizah yapmak da ciddi bir iştir bilesiniz. böyle devam etmesini ancak kantarın topuzunu
da kaçırmamasını diliyorum.
buyursunlar.
3 nisan 2021 tarihli edit: keşke bırakıp gitmeseydin be mebus paltosu... dön n'olur... *
14 mayıs 2021 tarihli edit: dönmedin, gözüm yollarda kaldı...
da kaçırmamasını diliyorum.
buyursunlar.
3 nisan 2021 tarihli edit: keşke bırakıp gitmeseydin be mebus paltosu... dön n'olur... *
14 mayıs 2021 tarihli edit: dönmedin, gözüm yollarda kaldı...
devamını gör...
pankreas kanseri
pankreas karın boşluğunun gerisinde yerleşik olduğu için çeşitli iltihap veya kanser gibi durumlarda semptom vermesi daha geç olur. pankreas başı kanserleri oniki parmak bağırsağı ile ilişkili olduğu için biraz daha erken bulgu verebilir ama kuyruk kısmındakiler için genellikle geç teşhis olmaktadır.
ortaya çıkan bulgular şöyledir; sarılık, camcı macunu dışkılama (beyaz dışkı) , çay rengi idrar ile önceleri karında belli bir noktada olmayan fakat sonradan sırta ve omuzlara yayılan ağrıdır.
ortaya çıkan bulgular şöyledir; sarılık, camcı macunu dışkılama (beyaz dışkı) , çay rengi idrar ile önceleri karında belli bir noktada olmayan fakat sonradan sırta ve omuzlara yayılan ağrıdır.
devamını gör...
madalyalı yazarlar özelliğinin gelmesi
amaç olarak güzel ama sürdürülen yol olarak biraz kendi içinde çelişen kafa sözlük özelliği.
öncelikle "her 150 kelime ve yukarısı tanım" illa ki madalyaya layık mı, ya da başka bir soru tarzı ile "150 kelimeden aşağı" ama madalyaya layık olan tanımlar var mı ona da bakmak lazım.
bana göre - sadece bir örnek, aklıma ilk gelen isim o - @unnecessary_ - adlı yazar genelde kısacık yazar ama genel tabir ile "boş yaptığı" tanım neredeyse yok denecek kadar azdır. ben sayfalar dolusu yazarım ama çoğu sadece kendim için ve bomboştur? yani 150 kelime kuralı ilk sıkıntı.
"madalyalı tanımlarımız, moderatör ve editörlerimiz tarafından tespit edilecek ve madalyası takılacak."
başlığın ilk tanımında bu yazıyor, güzel ve mantıklı. ama niye daha sonra madalya müracaatları diye başlık açılıp insanlara "ya sen bi bak, kurallara uyuyorsa bize haber ver, madalyanı takalım" türü işlem yapılıyor? yazarlar "bu 150 kelime mi, içinde alıntı var mı, koşulları kapsıyor mu? diye düşünüp sonra sizden" verin madalyamı" diye rica edecek öyle mi?
karar verin, madalyayı siz mi vereceksiniz yazarlar kendileri mi rica minnet alacak?
bunun yerine iko'nun bir sorgu yaptırıp 150 kelime ve üstü tüm tanımları görevli arkadaşlara paslaması daha mantıklı ve kolay değil mi? onlar da koşulları kapsıyor mu diye kontrol eder, hak edene madalyası verilir?
ha, belki teknik vs olarak mümkün değildir bu ama o zaman da ilk başta bu belirtilemez miydi?
yine ilk tanımdan bir paragraf;
"geçmişe yönelik bütün madalyalarınız teslim edilip, itina ile verilecektir. *"
şu an yazılanlar bile kontrol edilemiyor sanırım, böyle bir şey olacağına emin misiniz? gerçi özellikle belirtmediğim bir söz var o yıldızın içinde, onu tutacağınıza inanıyorum.
dediğim gibi güzel ama biraz daha üzerinde düşünülebilirdi sanki, yine de emeği geçenlere teşekkürler.
öncelikle "her 150 kelime ve yukarısı tanım" illa ki madalyaya layık mı, ya da başka bir soru tarzı ile "150 kelimeden aşağı" ama madalyaya layık olan tanımlar var mı ona da bakmak lazım.
bana göre - sadece bir örnek, aklıma ilk gelen isim o - @unnecessary_ - adlı yazar genelde kısacık yazar ama genel tabir ile "boş yaptığı" tanım neredeyse yok denecek kadar azdır. ben sayfalar dolusu yazarım ama çoğu sadece kendim için ve bomboştur? yani 150 kelime kuralı ilk sıkıntı.
"madalyalı tanımlarımız, moderatör ve editörlerimiz tarafından tespit edilecek ve madalyası takılacak."
başlığın ilk tanımında bu yazıyor, güzel ve mantıklı. ama niye daha sonra madalya müracaatları diye başlık açılıp insanlara "ya sen bi bak, kurallara uyuyorsa bize haber ver, madalyanı takalım" türü işlem yapılıyor? yazarlar "bu 150 kelime mi, içinde alıntı var mı, koşulları kapsıyor mu? diye düşünüp sonra sizden" verin madalyamı" diye rica edecek öyle mi?
karar verin, madalyayı siz mi vereceksiniz yazarlar kendileri mi rica minnet alacak?
bunun yerine iko'nun bir sorgu yaptırıp 150 kelime ve üstü tüm tanımları görevli arkadaşlara paslaması daha mantıklı ve kolay değil mi? onlar da koşulları kapsıyor mu diye kontrol eder, hak edene madalyası verilir?
ha, belki teknik vs olarak mümkün değildir bu ama o zaman da ilk başta bu belirtilemez miydi?
yine ilk tanımdan bir paragraf;
"geçmişe yönelik bütün madalyalarınız teslim edilip, itina ile verilecektir. *"
şu an yazılanlar bile kontrol edilemiyor sanırım, böyle bir şey olacağına emin misiniz? gerçi özellikle belirtmediğim bir söz var o yıldızın içinde, onu tutacağınıza inanıyorum.
dediğim gibi güzel ama biraz daha üzerinde düşünülebilirdi sanki, yine de emeği geçenlere teşekkürler.
devamını gör...
metal müzik
hah benim başlığım bu işte. akışta görünce elim ayağım birbirine girdi yemin ediyorum çok sevindim be. her neyse. kendisine aşık olduğum, vazgeçemediğim ve adeta hayatımın bir parçası olan müzik türüdür. metal müzik demek isyan demektir, haykırış demektir, başkaldırış demektir, öfke demektir, haksızlığa gelememek demektir -ki zaten metal müzik şarkılarının sözleri bu dediklerimi kanıtlar nitelikte. misal bi metal şarkı dinliyorsam muhakkak türkçe çevirisini yaparım öyle dinlerim ve bildiğim metal şarkılarının altında da hep haksızlığa karşı geliş vardır.
bu müziğin bir de türleri var onları da sayayım madem hazır başlığa gelmişiz; heavy metal, alternatif metal, senfonik metal, doom metal, endüstriyel metal, progresif metal, ekstrem metal, black metal, death metal, thrash metal, nu metal, viking metal gibi gibi işte. bazıları metal müziğe önyargılı yaklaşır hatta bazı grupları insanlar sırf satanist diye de dinlemezler. halbuki onlar sahnede kendilerini dinlemeye gelenlere görsel şölen yaşatmak için yüzlerini boyayıp ilginç kıyafetler giyerler. yani yüzünü boyayan insanlardan korkmayın, hemen satanist yaftası da yapıştırmayın derim.
bir de başlığa baktığım zaman bazıları metal müzikten ötürü kafasının kaldırmadığı müzik olarak nitelendirmiştir. bunun sebebi şüphesiz şarkıların içinde atılan brutaller, screamlar ve gitar sololarıdır. metal müzik karanlıktır zaten azizim, kimsenin sevmesini beklemiyoruz. nasıl ki insanlar aydınlığa sığınır karanlığı terk eder bu da öyle işte. metal müziğin içindeki haykırışı kimse bilmez ama bunu bilenler sadece metalcilerdir. 70 yıllarda olsun 80’li yıllarda olsun rağbet görüyordu müziğimiz lakin şimdilerde istisnalar hariç pek rağbet görmüyor açıkçası. metal müzik bir renk olsaydı zaten siyah olurdu bu yüzden zaten siyah takılıyor metalciler.
müziğimizi seviyoruz kim ne derse desin, benim için hep başka bir şey olacak hayatımda. son olarak; forever metal!
bu müziğin bir de türleri var onları da sayayım madem hazır başlığa gelmişiz; heavy metal, alternatif metal, senfonik metal, doom metal, endüstriyel metal, progresif metal, ekstrem metal, black metal, death metal, thrash metal, nu metal, viking metal gibi gibi işte. bazıları metal müziğe önyargılı yaklaşır hatta bazı grupları insanlar sırf satanist diye de dinlemezler. halbuki onlar sahnede kendilerini dinlemeye gelenlere görsel şölen yaşatmak için yüzlerini boyayıp ilginç kıyafetler giyerler. yani yüzünü boyayan insanlardan korkmayın, hemen satanist yaftası da yapıştırmayın derim.
bir de başlığa baktığım zaman bazıları metal müzikten ötürü kafasının kaldırmadığı müzik olarak nitelendirmiştir. bunun sebebi şüphesiz şarkıların içinde atılan brutaller, screamlar ve gitar sololarıdır. metal müzik karanlıktır zaten azizim, kimsenin sevmesini beklemiyoruz. nasıl ki insanlar aydınlığa sığınır karanlığı terk eder bu da öyle işte. metal müziğin içindeki haykırışı kimse bilmez ama bunu bilenler sadece metalcilerdir. 70 yıllarda olsun 80’li yıllarda olsun rağbet görüyordu müziğimiz lakin şimdilerde istisnalar hariç pek rağbet görmüyor açıkçası. metal müzik bir renk olsaydı zaten siyah olurdu bu yüzden zaten siyah takılıyor metalciler.
müziğimizi seviyoruz kim ne derse desin, benim için hep başka bir şey olacak hayatımda. son olarak; forever metal!
devamını gör...
özdemir asaf
aynı günde dört mevsime şahit olmak gibi bir şey bu,önce özlüyor, sonra ağlıyor, akşamları küsüyor, ve geceleri çok seviyorum.*
devamını gör...
kar yağdığı zaman sokağa çıkan tipler
camdan bakmakla yetinmeyip,kar görünce mutlu olup dayanamayan insanlardır.
devamını gör...
fizik yasaları
gözlenebilir evrende geçerli olan, deneylerle kanıtlanmış, belirli şartlar altındaki maddelerin ve enerjinin davranışını açıklayan ilkeler.
devamını gör...
hep yaşın 19
mazhar alanson'un eşi biricik suden’e yazdığı, sözleri ayrı müziği ayrı güzel mfö'şarkısı.
"ne güzel şeysin sen, hep yaşın 19"
hadi bana sor
sevmek bu kadar mı zor
senden başka yok bildiğim yol
hadi bana sor
gezginci ruhumuz bir gün biterse
korkmadan deriz, gururluyuz
eksilirse ağlayanlar çevremizden
ya gerçeği söyleriz
ya da nasıl istersen
ne güzel şeysin sen, hep yaşın 19
gel yanıma sar beni, bugün var, yarın yokuz
"ne güzel şeysin sen, hep yaşın 19"
hadi bana sor
sevmek bu kadar mı zor
senden başka yok bildiğim yol
hadi bana sor
gezginci ruhumuz bir gün biterse
korkmadan deriz, gururluyuz
eksilirse ağlayanlar çevremizden
ya gerçeği söyleriz
ya da nasıl istersen
ne güzel şeysin sen, hep yaşın 19
gel yanıma sar beni, bugün var, yarın yokuz
devamını gör...
gece denize girmek
ben en çok bunu özledim be sözlük :(
muhteşem bir hissiyat,hiç kimse yoktu harika tertemiz bir koyda sabaha kadar denizde vakit geçirirdim, bunu geçen yazda koronadan dolayı yaşayamadım.
denizde gece 12-1 suları sırt üstü uzanır, ayın ve yıldızlara bakarak, denizin akıntısıyla inanılmaz hisler vuku bulur.
yoo ağlamıyorum, gözüme deniz suyu kaçtı..
muhteşem bir hissiyat,hiç kimse yoktu harika tertemiz bir koyda sabaha kadar denizde vakit geçirirdim, bunu geçen yazda koronadan dolayı yaşayamadım.
denizde gece 12-1 suları sırt üstü uzanır, ayın ve yıldızlara bakarak, denizin akıntısıyla inanılmaz hisler vuku bulur.
yoo ağlamıyorum, gözüme deniz suyu kaçtı..
devamını gör...
kavgaya çağrılabilecek roman karakteri
monte kristo kontu - edmond dantés. tek geçerim, en sevdiğim kitap karakteri. onu çağırmayacağımda kimi çağıracağım.*
devamını gör...
kadınların ne istediğini bilmemesi
bu başlıkları gördükçe sizin tanıştıklarınız kadınsa ben neyim diye düşünüyoeum*.
ne istediğini bilmemek karakter özelliğidir, kadınlarda bulunan fazladan x kromozomu* ile alakalı değildir*. lütfen şu kadınları bir salın artık. her gün açılan şu kadın, kadın böyledir, kadının şöyle olması başlıklarından bıktık artık.
ne istediğini bilmemek karakter özelliğidir, kadınlarda bulunan fazladan x kromozomu* ile alakalı değildir*. lütfen şu kadınları bir salın artık. her gün açılan şu kadın, kadın böyledir, kadının şöyle olması başlıklarından bıktık artık.
devamını gör...
atatürk'ün ülkeyi gençliğe emanet etmesi
şu an atatürk’ü doğru düzgün anan genç yok, var da sayıları çok az. bu ülkeyi siyasal islamcılar yönetmeye başladıktan sonra atatürk’ü silmek, yok etmek için ellerinden geleni yaptılar. yani şu aşamada bu ülke gençlere emanet edilemez. e tabi atatürk’de tanrı değil bu günleri göremediği için gençlere emanet etmiş.
atatürk mezarından çıkıp gelse böyle gençliğe sokayım der açık ve net yani. sadece gençliğe de değil, binbir emekle kurduğu ülkeye de on posta gider, benim kurduğum ülke ne hale gelmiş diye… *
atatürk mezarından çıkıp gelse böyle gençliğe sokayım der açık ve net yani. sadece gençliğe de değil, binbir emekle kurduğu ülkeye de on posta gider, benim kurduğum ülke ne hale gelmiş diye… *
devamını gör...
sanat para için midir sanat için mi sorunsalı
elbette sanat sanat içindir.
hangi sanatçı bir sanat dalını para kazanmak için öğrenir, icra eder?
sevmiştir çalmayı o enstrümanı.
ya da o hikaye illa ki yazılacaktır.
sait faik; 'haritada bir nokta' hikayesinin sonunda, artık yazmayacağını , bu konuda kendisine söz verdiğini, yazmanın bir hırs olduğunu
ama dayanamadığını, tütüncüden kalem kağıt aldığını ve tekrar yazmaya başladığını söylüyor ve çoğumuzun bildiği o cümleyi kuruyor: yazmasaydım deli olacaktım.
mesela tuğba yurt. 11 yaşından itibaren klasik batı müziği eğitimi almış*. bursa senfoni orkestrasında uzun yıllar viyola çalmış.
biz ise onu daha çok pop şarkılarıyla biliyoruz.
neden viyola çalmaya devam etmedi o halde? para için sanat yapmak istediği için mi? belki de şarkı söylemeyi daha çok seviyordu.
ama bildiğimiz bir şey var: söylediği şarkılar çaldığı viyoladan daha fazla para getiriyor.
bundan dolayı onu suçlayabilir miyiz? kesinlikle hayır.
pop şarkılarıyla bilinmesine biliniyor ama akustik şarkılar seslendirmekten de geri durmuyor. bunu niye yapıyor peki? çünkü içindeki sanatçı bu şarkıları seslendirmese deli olur. en azından ben böyle düşünüyorum.
ama nobel ödüllü orhan pamuk için durum farklı. ailesi zenginmiş*. sanat için, keyfine yazmış.
nihayetinde sanat sanat için yapılıyor fakat dünya gerçekleri para için de yaptırabiliyor.
tabi para için yapılan şey ne kadar sanat eseri olur? sanat eseri neye denir? bu soruların da cevapları vardır herhalde bir yerlerde.
haritada bir nokta tuğba yurt
hangi sanatçı bir sanat dalını para kazanmak için öğrenir, icra eder?
sevmiştir çalmayı o enstrümanı.
ya da o hikaye illa ki yazılacaktır.
sait faik; 'haritada bir nokta' hikayesinin sonunda, artık yazmayacağını , bu konuda kendisine söz verdiğini, yazmanın bir hırs olduğunu
ama dayanamadığını, tütüncüden kalem kağıt aldığını ve tekrar yazmaya başladığını söylüyor ve çoğumuzun bildiği o cümleyi kuruyor: yazmasaydım deli olacaktım.
mesela tuğba yurt. 11 yaşından itibaren klasik batı müziği eğitimi almış*. bursa senfoni orkestrasında uzun yıllar viyola çalmış.
biz ise onu daha çok pop şarkılarıyla biliyoruz.
neden viyola çalmaya devam etmedi o halde? para için sanat yapmak istediği için mi? belki de şarkı söylemeyi daha çok seviyordu.
ama bildiğimiz bir şey var: söylediği şarkılar çaldığı viyoladan daha fazla para getiriyor.
bundan dolayı onu suçlayabilir miyiz? kesinlikle hayır.
pop şarkılarıyla bilinmesine biliniyor ama akustik şarkılar seslendirmekten de geri durmuyor. bunu niye yapıyor peki? çünkü içindeki sanatçı bu şarkıları seslendirmese deli olur. en azından ben böyle düşünüyorum.
ama nobel ödüllü orhan pamuk için durum farklı. ailesi zenginmiş*. sanat için, keyfine yazmış.
nihayetinde sanat sanat için yapılıyor fakat dünya gerçekleri para için de yaptırabiliyor.
tabi para için yapılan şey ne kadar sanat eseri olur? sanat eseri neye denir? bu soruların da cevapları vardır herhalde bir yerlerde.
haritada bir nokta tuğba yurt
devamını gör...
yunus günçe
13 nisan 1976 almanya doğumlu sinema ve dizi oyuncusu. aynı zamanda dj ve komedyen.number one tv'da başlamış olduğu dj'lik kariyerine radio hot'ta devam etmiştir. trt 1 de uçurtma adlı çocuk programı sunuculuğu yapmıştır. hot tv'de başladığı dejavu adlı tv programı, best tv'de devam etmiştir. trt 1'de yayınlanan koçum benim adlı okul dizisinde gökhan karakterini canlandırmıştır.
aynı zamanda kendi hazırlayıp sahnelediği "kafamda böcekler var" isimli stand-up gösterisini bir çok şehirde sahnelemiştir.
aynı zamanda kendi hazırlayıp sahnelediği "kafamda böcekler var" isimli stand-up gösterisini bir çok şehirde sahnelemiştir.
devamını gör...
woke
woke, abd'de ortaya çıkmış sosyal adalet ve ırksal eşitliğe vurgu yapan bir harekettir. terim, afrikalı amerikan yerel ingilizcesi uyanık kal anlamındaki stay woke ifadesinden devşirilmiştir. "woke" kavramı, daha önce de kullanılmış olmasına karşın, 2010'lu yıllarda yaygınlaşmıştır; toplumsal adalet, ırksal eşitsizlikler (bkz: black lives matter), cinsiyet/cinsel yönelim ayrımcılığı, mülteciler vb. konularda duyarlı, bilinçli insanları nitelemek için kullanılır. muhafazakar ve aşırı sağ kesim woke kavramını demokrat, sol, liberal kesimden insanlarla alay etmek, onları değersizleştirmek amacıyla kullanmaktadır. anti-woke sağcı erkekler feminist, ırkçılık karşıtı, lgbtqıa+ vb. hareketlerin elde ettiği kazanımların beyaz, heteroseksüel, orta sınıftan erkeklerin konumlarını tehdit ettiği, onları kurban konumuna soktuğu inancındadır. anti-woke sağ, 2. dalga feminizme karşı oluşan muhafazakar geri tepmenin (backlash) bir parçasıdır, anti feminist bir yönelime sahiptir, eski klasik evlilik içindeki gücünü, ayrıcalıklarını bir ölçüde yitiren erkeklerin/kocaların bir tepkisidir. anti-woke erkeklerin tanınmış temsilcilerinden biri, "woke kadınlarla flört etmeyeceğim" diyen ingiliz aktör laurence fox'tur. anti-woke erkeklerin feminizm karşıtlığı online erkek hakları hareketini, aşırı sağı, incel gruplarını beslemektedir. anti-entelektüel muhafazakar sağ popülizmin yükselişini de arkalarına alan anti-woke gruplar feminist hareketi kültürel elitizmle suçlamakta, toplumdaki cinsiyetçi önyargıları lehlerine kullanmaktadır. anti-woke erkekler, woke'a yakın olan siyasi doğruculuğa saldırmakta, feministleri çok ileriye gitmekle, erkek tacizinin tanımını çok geniş tutmakla suçlamaktadır. öte yandan anti-woke erkek hareketinin anti-feministliği liberal inceltilmiş cinsiyetçiliğe çok uzak değildir. online sitelerde liberal ironik cinsiyetçilik, hipster cinsiyetçiliği yapan erkek grupları üstü örtük bir biçimde mizojini üretmektedir. milliyetçi soldan, anti-entelektüel, ırkçı, homofobik, mülteci karşıtı eğilimlere sahip bir kısım erkek de feminizmi elitist bir hareket olmakla, emperyalizmin yurt içindeki emellerine hizmet etmekle suçlamaktadır. anti-woke hareketin feminizm karşıtlığı sağdan sola çok sayıda erkeğin eğilimlerinin kesiştiği bir ortak payda olmuştur. öte yandan günümüzde bazı şirketler, ürünlerini satmak için reklamlarda woke/siyaseten doğru bir dil kullanmaya başlamış, woke, başlardaki radikalliğinden uzaklaşarak ana akıma yaklaşmıştır.
devamını gör...
