mahlaslardan meslek tahmin etmek
beni de edin beni de edin.
devamını gör...
yazarları ağlatan şarkılar
devamını gör...
ömer faruk gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesi
sizinle aynı düşüncede değil diye bir insanın uğradığı haksızlığa sevinmek, bunca yıldır yaşananlardan hiçbir ders almadık demektir.
aklınızda bulunsun işinize gelince yok sayabildiğiniz bu hukuk belki bi gün size de lazım olur.*
adama terörist demeden de birkaç kere daha düşünün derim. kendisinin gerçek teröristlikle *yakından uzaktan alakası yoktur.
buradan
veya buradan
aklınızda bulunsun işinize gelince yok sayabildiğiniz bu hukuk belki bi gün size de lazım olur.*
adama terörist demeden de birkaç kere daha düşünün derim. kendisinin gerçek teröristlikle *yakından uzaktan alakası yoktur.
buradan
veya buradan
devamını gör...
frederic chopin
adı varşova havaalanına verilmiştir, varşova'nın her yerinde kendisiyle alakalı bir şeye rastlamak mümkündür.
devamını gör...
cerrah
tedavisi için cerrahi operasyon gerektiren hastaların tedavisi ile ilgilenen doktor.
en son okuduğum kitapta da şöyle bir bölüm vardı cerrahlıkla ilgili.
baba, çocuğunu okula bırakmak için arabayla yola çıkıyor. yolda bir kaza oluyor ve baba ölüyor. çocuğun acil ameliyata alınması gerekiyor ama cerrah, çocuğu görür görmez;”bu benim oğlum, ameliyat edemem.” diyor. bu durumda cerrah çocuğun nesi oluyor? babası, üvey babası gibi cevaplar geliyor ama cerrah çocuğun annesi.
toplumumuzda cerrahların hep erkek olduğu gibi bir algı olduğundan herkes çocuğun babası olduğunu düşünüyor ve kimsenin aklına annesi olabileceği gelmiyor. ben de okurken hiç annesi olacağını düşünmemiştim oysa çok basit bir soru. ilk aklımıza gelmesi gerekirken en son geliyor.
burada da başlığı görünce paylaşayım dedim.
en son okuduğum kitapta da şöyle bir bölüm vardı cerrahlıkla ilgili.
baba, çocuğunu okula bırakmak için arabayla yola çıkıyor. yolda bir kaza oluyor ve baba ölüyor. çocuğun acil ameliyata alınması gerekiyor ama cerrah, çocuğu görür görmez;”bu benim oğlum, ameliyat edemem.” diyor. bu durumda cerrah çocuğun nesi oluyor? babası, üvey babası gibi cevaplar geliyor ama cerrah çocuğun annesi.
toplumumuzda cerrahların hep erkek olduğu gibi bir algı olduğundan herkes çocuğun babası olduğunu düşünüyor ve kimsenin aklına annesi olabileceği gelmiyor. ben de okurken hiç annesi olacağını düşünmemiştim oysa çok basit bir soru. ilk aklımıza gelmesi gerekirken en son geliyor.
burada da başlığı görünce paylaşayım dedim.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
itiraf edin sesime aşık oldunuz.*
devamını gör...
yazacak bir şey bulamamak
rastgele sekmesi ile sorun olmaktan çıkan sorun. hiç olmadı nickaltı doldurun. hiç hiç olmadı ukde doldurun. (bkz: ukde sayısının 6 bine ulaşması)
devamını gör...
kelebek etkisi
bir şeyin başlangıcındaki küçücük bir değişimin bile çok büyük sonuçlara zemin hazırlamasıdır.* öyle ki kafaya takmış olduğum ve hayatıma enjekte etmeye çalıştığım etkidir. fiziksel, karakteristik minik değişiklikler... şimdi 10 ay öncesine göre çok farklıyım.
devamını gör...
istanbul'u kötüleyip istanbul'da yaşamaya devam etmek
hayatın, yaşamın getirdiği mecburiyetleri düşündüren eylem, metazori.
yoksa iki ucu incecik bir boğaza bakan, haritada evin kücücük arka odasını andıran iki yarımada etrafında neden türkiye'nin yaklaşık %20'sine yakın insanın bile bile sıkıştığı sorusu bile akıllara gelir.
yoksa iki ucu incecik bir boğaza bakan, haritada evin kücücük arka odasını andıran iki yarımada etrafında neden türkiye'nin yaklaşık %20'sine yakın insanın bile bile sıkıştığı sorusu bile akıllara gelir.
devamını gör...
tırnak kontrolünden geçmiş nesil
ilkokulda pazartesi günleri yapılan kontrolden geçmiş nesildir.
elleri, ütülenmiş bir mendilin üstüne koyarak, öğretmenin çocukların tırnaklarını kontrol etmesidir.
tırnakları temiz ve kısa olmayanların akıbeti ne olurdu pek hatırlamıyorum. avuç içine cetvelle vurulurdu sanırım.
elleri, ütülenmiş bir mendilin üstüne koyarak, öğretmenin çocukların tırnaklarını kontrol etmesidir.
tırnakları temiz ve kısa olmayanların akıbeti ne olurdu pek hatırlamıyorum. avuç içine cetvelle vurulurdu sanırım.
devamını gör...
büyük atılım
mao dönemi komünist çin'de milyonlarca insanın kıtlıktan ölmesine yol açan yanlış kalkınma politikasının adı. ingilizce literatürde great leap forward olarak geçer. politika özetle şöyledir:
1- tarımsal hasılanın artırılması
2- fazla tarımsal hasılanın ihraç edilmesi
3- elde edilen dövizle makine ve teçhizat ithal ederek sanayileşmek
çin'de küçük bireysel çiftçilik kaldırılarak sovyetlerdeki kolhoza benzer ortak çiftlikler kurulur. her köye ya da çiftliğe belirli bir üretim kotası verilir. yukarıdan aşağıya inen emir komuta zinciri içerisinde üretimin artırılması tembihlenir. mao zedong yoldaş der ki her birim kendi ihtiyacı kadarını alacak, geri kalanını merkez yollayacak. bu arada başka bir konuya daha değinmeliyim. o da mao'nun çelik üretme sevdası. sanayileşmek için çelik gerekir. mao da bütün köylülerin, evlerinin bahçesinde kuracakları bir fırında çelik üretmelerini şart koşar. köylüler çatal, bıçak, saban, pulluk, paslı demir, ne bulursa derme çatma kurdukları bu ocaklarda sözde çelik üretmeye çalışır. üretilen çelik tam anlamıyla çöptür! çünkü kullanılan materyaller dandik olduğu gibi yeterli ısıyı üretemeyen ocaklar da dandiktir. hiçbir know-how barındırmayan bu derme çatma girişim felaketle sonuçlanır. işin daha kötüsü tarımsal üretimden çekilen işgücü ve tarım aletlerinin dahi çelik üretmek için harcanmış olmasından dolayı tarımsal hasıla düşer.
bir başka faktör de memurların korkularından üretim raporlarını şişirmesi. örneğin bir köyün ihtiyacı 100 ton pirinç, üretim kotası da 150 ton olsun. bu köyün memuru korkusundan merkeze 200 tonluk üretim rapor eder. mao da "oh oh maşallah. aferin hepinize. size normalde 100 ton yetiyordu, 50 ton da benden büyük emekleriniz için hediye olsun. geri kalan 50 tonu yollayın merkeze" der. fakat gerçekte 60 ton üretilmiştir. 50 tonunu mecburen merkeze yolladıktan sonra geri kalan 10 ton ile köy açlıktan kırılır.
mao yoldaşım serçelere de kafayı takmıştır. onların üretimi azalttığını düşünür ve köylülere "serçeleri gördüğünüz yerde öldürün, tarlalara kesinlikle indirmeyin" der. zavallı köylüler sabahtan akşama kadar oradan oraya koşturarak serçelere aman vermez. serçe popülasyonu hakikaten açlıktan bitme noktasına gelir. serçeler olmayınca çekirge ve bilimum böcek tarlaları mahveder. tarımsal üretim daha da düşer.
sonuç olarak çin'de çok kısa bir dönemde tarihin en büyük kıtlığı sonucu 50 milyona yakın kişi ölmüş, ekolojik denge alt üst olmuştur. bugün çinlilerin ne bulursa yiyen midesizler olmasının en büyük sebebi yaşadıkları o talihsiz dönemdir.
1- tarımsal hasılanın artırılması
2- fazla tarımsal hasılanın ihraç edilmesi
3- elde edilen dövizle makine ve teçhizat ithal ederek sanayileşmek
çin'de küçük bireysel çiftçilik kaldırılarak sovyetlerdeki kolhoza benzer ortak çiftlikler kurulur. her köye ya da çiftliğe belirli bir üretim kotası verilir. yukarıdan aşağıya inen emir komuta zinciri içerisinde üretimin artırılması tembihlenir. mao zedong yoldaş der ki her birim kendi ihtiyacı kadarını alacak, geri kalanını merkez yollayacak. bu arada başka bir konuya daha değinmeliyim. o da mao'nun çelik üretme sevdası. sanayileşmek için çelik gerekir. mao da bütün köylülerin, evlerinin bahçesinde kuracakları bir fırında çelik üretmelerini şart koşar. köylüler çatal, bıçak, saban, pulluk, paslı demir, ne bulursa derme çatma kurdukları bu ocaklarda sözde çelik üretmeye çalışır. üretilen çelik tam anlamıyla çöptür! çünkü kullanılan materyaller dandik olduğu gibi yeterli ısıyı üretemeyen ocaklar da dandiktir. hiçbir know-how barındırmayan bu derme çatma girişim felaketle sonuçlanır. işin daha kötüsü tarımsal üretimden çekilen işgücü ve tarım aletlerinin dahi çelik üretmek için harcanmış olmasından dolayı tarımsal hasıla düşer.
bir başka faktör de memurların korkularından üretim raporlarını şişirmesi. örneğin bir köyün ihtiyacı 100 ton pirinç, üretim kotası da 150 ton olsun. bu köyün memuru korkusundan merkeze 200 tonluk üretim rapor eder. mao da "oh oh maşallah. aferin hepinize. size normalde 100 ton yetiyordu, 50 ton da benden büyük emekleriniz için hediye olsun. geri kalan 50 tonu yollayın merkeze" der. fakat gerçekte 60 ton üretilmiştir. 50 tonunu mecburen merkeze yolladıktan sonra geri kalan 10 ton ile köy açlıktan kırılır.
mao yoldaşım serçelere de kafayı takmıştır. onların üretimi azalttığını düşünür ve köylülere "serçeleri gördüğünüz yerde öldürün, tarlalara kesinlikle indirmeyin" der. zavallı köylüler sabahtan akşama kadar oradan oraya koşturarak serçelere aman vermez. serçe popülasyonu hakikaten açlıktan bitme noktasına gelir. serçeler olmayınca çekirge ve bilimum böcek tarlaları mahveder. tarımsal üretim daha da düşer.
sonuç olarak çin'de çok kısa bir dönemde tarihin en büyük kıtlığı sonucu 50 milyona yakın kişi ölmüş, ekolojik denge alt üst olmuştur. bugün çinlilerin ne bulursa yiyen midesizler olmasının en büyük sebebi yaşadıkları o talihsiz dönemdir.
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
bu başlığın altı ne güzel böyle. her yer atamın fotoğraflarıyla dolu, çiçek gibi. içim açıldı.
her 23 nisanda içim kıpır kıpır olurdu küçükken. yaptığımız törenler, anıtkabir ziyaretleri, o çocuk aklıyla bile duyulan gurur ve mutluluk. ben büyüdüm, ama içimdeki çocuğun o heyecanının ateşi hiç sönmedi. bu güzel bayramı birlikte kutlayabileceğimiz nice nice senelere!
her 23 nisanda içim kıpır kıpır olurdu küçükken. yaptığımız törenler, anıtkabir ziyaretleri, o çocuk aklıyla bile duyulan gurur ve mutluluk. ben büyüdüm, ama içimdeki çocuğun o heyecanının ateşi hiç sönmedi. bu güzel bayramı birlikte kutlayabileceğimiz nice nice senelere!
devamını gör...
değer görmek
insanın başına gelebilecek en güzel şeylerden biridir.
içimizdeki eksiklik ve yetersizlik duygularının çoğunu öldürür bu durum.
sizi hayata, yaşama tekrar bağlar.
ben de varım ve hissediyorum varlığımı dersiniz.
çocukken hele değer alma kotanız dolduysa hayatta kolay kolay duygusal olarak zorluk çekmesiniz.
doğduğunuz evde aileniz en savunmasız, küçük ve yardıma muhtaç halinizle bile size değer verdiyse işte o zaman değerli bir varlık olduğunuz zihninize kazılır.
yetişkinlik döneminde - özellikle duygusal yönden. meslek, iş, aşk, dostluk vs- tercihleriniz daha sağlıklı ve tutarlı olur.
kendinize olan inancınız daha yüksektir.
değersiz hissettiğiniz hiç bir ortamda zorunluluk olmadığı sürece fazla kalmazsınız.
işte bu yüzden çok önemlidir değer görmek.
eğer hayatınızda kendinizi değersiz hissettiren kişiler var ise
umarım en kısa zamanda kurtulursunuz.
umarım bizi iten, döven, söven, hakaret eden insanlar yerine yüzümüzü okşayan, saçımızı koklayan, varlığımıza saygı duyan ve çizgilerimizi geçmeyen, sırtımızı sıvazlayan insanlarla hayatımızın her alanında, her yaşımızda karşılaşırız.
içimizdeki eksiklik ve yetersizlik duygularının çoğunu öldürür bu durum.
sizi hayata, yaşama tekrar bağlar.
ben de varım ve hissediyorum varlığımı dersiniz.
çocukken hele değer alma kotanız dolduysa hayatta kolay kolay duygusal olarak zorluk çekmesiniz.
doğduğunuz evde aileniz en savunmasız, küçük ve yardıma muhtaç halinizle bile size değer verdiyse işte o zaman değerli bir varlık olduğunuz zihninize kazılır.
yetişkinlik döneminde - özellikle duygusal yönden. meslek, iş, aşk, dostluk vs- tercihleriniz daha sağlıklı ve tutarlı olur.
kendinize olan inancınız daha yüksektir.
değersiz hissettiğiniz hiç bir ortamda zorunluluk olmadığı sürece fazla kalmazsınız.
işte bu yüzden çok önemlidir değer görmek.
eğer hayatınızda kendinizi değersiz hissettiren kişiler var ise
umarım en kısa zamanda kurtulursunuz.
umarım bizi iten, döven, söven, hakaret eden insanlar yerine yüzümüzü okşayan, saçımızı koklayan, varlığımıza saygı duyan ve çizgilerimizi geçmeyen, sırtımızı sıvazlayan insanlarla hayatımızın her alanında, her yaşımızda karşılaşırız.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
her gün aynı saatte otobüse bindiğim bir hanımefendi var. otobüse bindiğim de gözüm direkt oturduğu yeri arıyor. yaşça belki benden büyük belki akran. ben ona bakıyorum o bana bakıyor her gün. sonra otobüsten inince usul usul arkasından yürüyorum, o pastanede duruyor ben devam ediyorum.
devamını gör...
meksika açmazı
tarafların tamamının harekette bulundukları anda zarar görebilme ihtimallerinin olduğu pozisyonlar için kullanılan tabirdir.
ilk olarak bu tabiri bir film sahnesinde duymuştum ve satranç literatürüne ait bir terim zannetmiştim ama değilmiş.
ilk olarak bu tabiri bir film sahnesinde duymuştum ve satranç literatürüne ait bir terim zannetmiştim ama değilmiş.
devamını gör...
sözlük kütüphanesi için ne dediler
çok kısa zaman içinde katalog'u** erişilebilir olacak olan kütüphanedir.
fikir anası mıyım bilmiyorum ama kütüphaneciyim arkadaşlar, o olur mu? meslek olarak yani. hayatımı bununla kazanıyorum. yani mesleki deformasyon diye bir şey var; bir kütüphaneci, bir yazarak kitap kazanmak ister misin? sözlüğünde tabi ki "hadi kütüphane kuralım" diyecekti. bence çok da büyük bi' mesele değil. ama büyük mesele ne biliyor musunuz; bir sözlüğün, kısacık zaman içinde, hiçbir reklam yapmadan bir sürü insanın hayatına girmesi, bir çok güzel proje ve fikirle onlarca çocuğun kalbine dokunması, yukarıdaki gibi bir sloganla kendini tanıtmayı tercih etmiş olması. ve başındaki adamın, aylar boyunca emek verdiği sözlüğünün ismi için mücadele verir, sıkıntı yaşarken, kendisine bu fikirle gelen yazarını, dört elle karşılayacak biri olması...
yoldaş yukarıda sürecin nasıl işleyeceğini detaylarıyla aktarmış. şunu eklemek istiyorum naçizane, bu fikri planladığımız gibi hayata geçirdiğimizde, sözlüğümüzün kolektif ruhu sayesinde kurulan kütüphanemize hep birlikte gururla bakıyor olacağız.
fikir anası mıyım bilmiyorum ama kütüphaneciyim arkadaşlar, o olur mu? meslek olarak yani. hayatımı bununla kazanıyorum. yani mesleki deformasyon diye bir şey var; bir kütüphaneci, bir yazarak kitap kazanmak ister misin? sözlüğünde tabi ki "hadi kütüphane kuralım" diyecekti. bence çok da büyük bi' mesele değil. ama büyük mesele ne biliyor musunuz; bir sözlüğün, kısacık zaman içinde, hiçbir reklam yapmadan bir sürü insanın hayatına girmesi, bir çok güzel proje ve fikirle onlarca çocuğun kalbine dokunması, yukarıdaki gibi bir sloganla kendini tanıtmayı tercih etmiş olması. ve başındaki adamın, aylar boyunca emek verdiği sözlüğünün ismi için mücadele verir, sıkıntı yaşarken, kendisine bu fikirle gelen yazarını, dört elle karşılayacak biri olması...
yoldaş yukarıda sürecin nasıl işleyeceğini detaylarıyla aktarmış. şunu eklemek istiyorum naçizane, bu fikri planladığımız gibi hayata geçirdiğimizde, sözlüğümüzün kolektif ruhu sayesinde kurulan kütüphanemize hep birlikte gururla bakıyor olacağız.
devamını gör...
ekşi sözlük
yaşayan her şey gibi değişim ve dönüşüm içinde olan platform.
ekşi bozmadı aslında, ekşi dönüştü. biraz uzun olabilir ama iddiamın altını doldurmak istiyorum.
eskiden kısıtlı yazar kadrosu, yazar olmanın zor olduğu, tanım girmenin yazar olmak için yeterli olmadığı bir ortamdı. doğru kelime midir bilmiyorum ama internet aleminin görece 'elit' mekanıydı. tanımlar genelde uzun, bilgi içerikli, kimi zaman komik kimi zaman hüzünlü ama kaliteliydi. bu dönemler sözlük en çok ziyaret edilenler listesinde ilk 10'da değildi belki ilk 20 bile şüpheliydi.
tanımlar ve başlıklar arttıkça doğal bir akış oluştu. bir sanatçı, bir film, bir oyun hatta bir ürün aradığınızda bile arama motorlarında direkt olarak önünüze geldiği oluyordu. bu sözlüğün iç reklam değerini fena halde katladı ve bir yol ayrımına gelindi.
bu arada sırf yazar sayısı artsın diye alım yapıldığı tezine katılmıyorum. bence amaç ekşiyi 'elit' bir yer olmaktan çıkarıp tamamen memleketi yansıtan bir yere dönüştürmekti. nitekim öyle de oldu.
tanım dayatması bir yana dursun okuma yazma bilmeyen adamlar var şu anda. biliyorum bu biraz ağır oldu ama sonuçta 'yapa bilirim' diye yazan bir adam sadece temel okuma yazma biliyordur zaten. (-de -da ve soru eki ayıran bir avuç azınlık zaten)
mesela okumayı en sevdiğim başlıklardan biri "efsanevi cimrilik hikayeleri"dir. adam bunun altına gelip "benim bu" yazmış. bu adamın okuduğunu anladığına beni dünya üzerinde ikna edebilecek bir insan yok.
mesela "ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı", gece uyumadan önce okurum bazen, o kadar çok gülerim ki; gözümden yaş gelir uykum açılır. özellikle gece yarısını geçtikten sonraki entryler tavsiye edilir.
neyse toparlayayım: ekşi artık bir sözlük değil. kutsal bilgi kaynağı hiç değil. ekşi artık tam olarak bir memleket profili oluşturan forum/platform/portal. yaşayan her şey dönüşmeye mahkumdur ve biraz da tercihleri sonucu şu anki durumu yaşıyorlar. kimsenin de üzüldüğünü düşünmüyorum(özellikle yönetim kademesinden) aksine birkaç romantik yazar hariç herkesin keyfi yerinde gibi.
ekşi bozmadı aslında, ekşi dönüştü. biraz uzun olabilir ama iddiamın altını doldurmak istiyorum.
eskiden kısıtlı yazar kadrosu, yazar olmanın zor olduğu, tanım girmenin yazar olmak için yeterli olmadığı bir ortamdı. doğru kelime midir bilmiyorum ama internet aleminin görece 'elit' mekanıydı. tanımlar genelde uzun, bilgi içerikli, kimi zaman komik kimi zaman hüzünlü ama kaliteliydi. bu dönemler sözlük en çok ziyaret edilenler listesinde ilk 10'da değildi belki ilk 20 bile şüpheliydi.
tanımlar ve başlıklar arttıkça doğal bir akış oluştu. bir sanatçı, bir film, bir oyun hatta bir ürün aradığınızda bile arama motorlarında direkt olarak önünüze geldiği oluyordu. bu sözlüğün iç reklam değerini fena halde katladı ve bir yol ayrımına gelindi.
bu arada sırf yazar sayısı artsın diye alım yapıldığı tezine katılmıyorum. bence amaç ekşiyi 'elit' bir yer olmaktan çıkarıp tamamen memleketi yansıtan bir yere dönüştürmekti. nitekim öyle de oldu.
tanım dayatması bir yana dursun okuma yazma bilmeyen adamlar var şu anda. biliyorum bu biraz ağır oldu ama sonuçta 'yapa bilirim' diye yazan bir adam sadece temel okuma yazma biliyordur zaten. (-de -da ve soru eki ayıran bir avuç azınlık zaten)
mesela okumayı en sevdiğim başlıklardan biri "efsanevi cimrilik hikayeleri"dir. adam bunun altına gelip "benim bu" yazmış. bu adamın okuduğunu anladığına beni dünya üzerinde ikna edebilecek bir insan yok.
mesela "ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı", gece uyumadan önce okurum bazen, o kadar çok gülerim ki; gözümden yaş gelir uykum açılır. özellikle gece yarısını geçtikten sonraki entryler tavsiye edilir.
neyse toparlayayım: ekşi artık bir sözlük değil. kutsal bilgi kaynağı hiç değil. ekşi artık tam olarak bir memleket profili oluşturan forum/platform/portal. yaşayan her şey dönüşmeye mahkumdur ve biraz da tercihleri sonucu şu anki durumu yaşıyorlar. kimsenin de üzüldüğünü düşünmüyorum(özellikle yönetim kademesinden) aksine birkaç romantik yazar hariç herkesin keyfi yerinde gibi.
devamını gör...


