zar potansiyeli
canlılardaki hücre zarı ile sitoplazma arasındaki elektriksel potansiyel fark. hücrelerin iç ve dış kısımlarında çeşitli iyonlar yer aldığından ve bu durum pillerdeki gibi bir ortam oluşturduğundan, ortaya bir potansiyel fark çıkar.
devamını gör...
hayatınız bir film olsaydı neye benzerdi sorunsalı
büyük ihtimalle daha yaşın kaç senin diyen tipler şok geçirirlerdi. 21 yaşında 201 yıllık destan yazdım resmen. bir insanın her günü olaylı geçer mi ? bir de çocukluk anılarımı katacak olursak, bataklığa batmam ve beni 5 kişinin son anda kurtarması, defalarca boğulma tehlikesi geçirmem (birinde direkten döndük) , ilkokulda çantamın bomba sanılıp 3 sokak polisle çevrilmesi bomba imha ekiplerinin gelmesi falan. düşünüyorum da komedi tadında dramatik bir film olabilirdi.
devamını gör...
sevgilinin çirkin olması
güzelliğin 10 para etmez şu bendeki aşk olmasa diye boşa dememiş ozan... bak işine kardeşim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en büyük fobisi
aşkı bulamamak fobisi. romanlardan çıkma bir aşkı yaşatamadan, yaşayamadan ölürsem? hep denedim, hep çabaladım; ya yalansa bütün bunlar!
aman da ne romantik.
aman da ne romantik.
devamını gör...
cinnet geçirten yazım yanlışları
gereksiz tribe girilen durum.
devamını gör...
whisper (yazar)
ara verdikten sonra kapısına kadar gittiğim. bu yolda yoldaşlığımıza devam et lütfen dedikten sonra dönmeyen. kalbi yumuşamış olsa gerek bizle yoldaş olma kararı vermiş değerli yazardır.
devamını gör...
günaydın iyi geceler
yazmadığım bir günaydınlı başlık bulmuşken benden de herkese kocaman bir günaydın! herkes dediğimde bu saatte 3 kişi falandır herhalde.(bkz: lol)
devamını gör...
yay burcu kadını
burcum olur. en tatlı en eğlenceli en iyi vakit geçirebileceğiniz burç kadınıdır.bilesiniz.
devamını gör...
sevilen kişiden vazgeçme eşiği
fısıldasan sesinizi duyacak o kişinin, artık tüm bağırış çağırışlarınıza kulak tıkadığı anda, yalnızlık çukuruna düştüğünüz, dostlarınızın kimi zaman ailenizin bile sizi anlamadığı o anda, sizi o çukurdan çıkarabilecek tek bir kişinin, eskiden olduğu konumdan cok uzak ve size bir yabancı olduğunu hissettiğiniz o anda. ihtiyaclarınızı, gözyaşlarınızı önemsemediği o anda.
işte hayat. bazen yaşadığınız o inanılmaz şeyleri, birbirinize yasattığınız inanılmaz anları öyle bir geçersiz kılıyor ki, sadece düşünüyorsunuz, en yakınken, nasıl bu kadar yabancı olmak mümkün oluyor diye. bir süre güzel anları, beraber yaptığınız o özel şeyleri sürekli sonra farkediyorsunuz, gecmise hapsolarak yaşamak, o güzel anları beraber yaptığınız o özel şeyleri sürekli düşünüp durmak, geleceğinizi inşa etmenize engel olup, geçmişinizin esareti altında üzülerek bir ömür geçirmenizi sağlıyor. işte tam bu anda, geçmişi geçmişte bırakmaya, onun dünyasında size yer olmadığını anlayıp, kendi dünyanızı inşa etmeye karar verdiğiniz o anda, tam olarak oralarda bir yerlerde başlıyor sevdiğinden vazgeçmek.
bazen hayat size bir seçenek sunmaz, sadece önünüzdeki seçeneği yaşamanızı ister. işte ona mecbursanız, artık arkanıza bakmayın, o yöne doğru gitmiyorsunuz. biliyorum belki arkanızda bazen öyle kıymetli şeyler kaldığını düşünüyorsunuz ki, onun olmadığı bir yolda yürüyecek motivasyonu bulamıyorsunuz kendinizde. işte bu da işin en zor kısmı.
unutmayın; hani hiç ayrılmam diye düşündüğünüz, onun; dönen dünya ve içinde bulunan 7 milyar insandan çok daha değerli olduğunu düşündüğünüz ilişkiniz var ya. işte o ilişkiyi bitirip, onu sizin elinizden alan hayat, emin olun gün gelecek beklemediğiniz anda başka sürprizlerle kapınıza gelecek. hayat beklemediğiniz şeyleri yapmak için zaman kolluyor, buna inanın...
işte hayat. bazen yaşadığınız o inanılmaz şeyleri, birbirinize yasattığınız inanılmaz anları öyle bir geçersiz kılıyor ki, sadece düşünüyorsunuz, en yakınken, nasıl bu kadar yabancı olmak mümkün oluyor diye. bir süre güzel anları, beraber yaptığınız o özel şeyleri sürekli sonra farkediyorsunuz, gecmise hapsolarak yaşamak, o güzel anları beraber yaptığınız o özel şeyleri sürekli düşünüp durmak, geleceğinizi inşa etmenize engel olup, geçmişinizin esareti altında üzülerek bir ömür geçirmenizi sağlıyor. işte tam bu anda, geçmişi geçmişte bırakmaya, onun dünyasında size yer olmadığını anlayıp, kendi dünyanızı inşa etmeye karar verdiğiniz o anda, tam olarak oralarda bir yerlerde başlıyor sevdiğinden vazgeçmek.
bazen hayat size bir seçenek sunmaz, sadece önünüzdeki seçeneği yaşamanızı ister. işte ona mecbursanız, artık arkanıza bakmayın, o yöne doğru gitmiyorsunuz. biliyorum belki arkanızda bazen öyle kıymetli şeyler kaldığını düşünüyorsunuz ki, onun olmadığı bir yolda yürüyecek motivasyonu bulamıyorsunuz kendinizde. işte bu da işin en zor kısmı.
unutmayın; hani hiç ayrılmam diye düşündüğünüz, onun; dönen dünya ve içinde bulunan 7 milyar insandan çok daha değerli olduğunu düşündüğünüz ilişkiniz var ya. işte o ilişkiyi bitirip, onu sizin elinizden alan hayat, emin olun gün gelecek beklemediğiniz anda başka sürprizlerle kapınıza gelecek. hayat beklemediğiniz şeyleri yapmak için zaman kolluyor, buna inanın...
devamını gör...
uyku düzeninin bozulması
bu kuyuya düştüm ve hiç ışık yok.
devamını gör...
yeni covid-19 belirtileri
gün geçmiyor ki yeni belirtiler çıkmasın. insanı korkutan yeni belirtiler. acaba covid miyim diye beni de düşündürttü şu an.
ispanya’daki barselona üniversitesi'nden bilim insanlarının yürüttüğü yeni bir araştırma, koronavirüs taşıyan bazı kişilerin, daha yaygın semptomlar ortaya çıkmadan önce burunla ilgili bir dizi belirti yaşadığını keşfetti.
araştırmaya katılan koronavirüs hastaları "burunda garip bir his ve aşırı kuruluk” gibi belirtileri deneyimlediklerini söylüyor. kaynak
ispanya’daki barselona üniversitesi'nden bilim insanlarının yürüttüğü yeni bir araştırma, koronavirüs taşıyan bazı kişilerin, daha yaygın semptomlar ortaya çıkmadan önce burunla ilgili bir dizi belirti yaşadığını keşfetti.
araştırmaya katılan koronavirüs hastaları "burunda garip bir his ve aşırı kuruluk” gibi belirtileri deneyimlediklerini söylüyor. kaynak
devamını gör...
yeraltından notlar
sayfa yönünden kucuk ama olusturdugu hissiyatlar yonunden devasa bir dostoyevski eseri. kitabin finalinde, tek bir cumle ile kitabi ozetlemem gerekirse "tadi damagimda kaldi" derim sanirim.
kitabi bir kere okumadim bu arada. saniyorum bir dort-bes kere elimden cok rahat gecmistir. bu kadar fazla elimden gecmesinin nedeni de kitabin moduna giremememdi... en son okuyusumdaysa deyim yerindeyse kendimi kitabin icine hapsettim. okuyacaklara da benden dip not; zihninizin bos oldugu bir donem icerinde kitabi okuyun derim, esere odaklandiginiz an, alacaginiz lezzet bambaska olacak.
kitap 180 sayfalik. son sayfasindaki son paragrafa gore dostoyevski yazmaya devam etmis lakin esere eklememis. keske devamini ekleseymis.
eser bilindigi uzere kurgusal. toplum tarafindan dislanmis, dogal olarak kendini soyutlamis cok daha onemlisi, kendiyle kavgali bir kahramanin ic dunyasi ele alinmis. kendiyle kavgali insanlarin hissiyatlari ve dusunceleri ayni olurmus, bu kitaptan bunu anladim.
bazi insanlar vardir ya, icerisinde cok buyuk bir hazine yatar, insani yonu cok geliseklidir lakin gizler ya da bastirir. kitabin kahramani da tam olarak boyleydi. ozellikle liza'ya yardim etmek icin (evine hür- başı dik olarak) yanip tutusurken, kendini ondan uzaklastirmasiyla bu cok net hissediliyor-du. nefret ettiklerinden, daha dogrusu kendisini soyutladigi insanlari da seviyordu. bu da su sozlerinden anlasiliyor-du.
kayıtsız tavırlar takınarak, benimle ilk olarak onların konuşmasını sabırsızlıkla bekliyordum. yazık ki konuşan olmadı. halbuki o anda barışmayı ne kadar istiyordum.
hayat tarafindan zorla huysuzlastirilmis insanlarin hikayesi bu kitap. yani kismen hepimizin hikayesi.
bütün bu yazdıklarımın tatsız bir etki yaratacağına da eminim, zira hepimiz yaşamla bağını az ya da çok kaybetmiş, kör topal idare eden insanlarız. hatta yaşamdan öylesine kopuğuz ki, gerçek "canlı hayata" karşı adeta tiksinti duyuyor, bize hatırlatılmasına dahi katlanamıyoruz. öyle bir hale gelmişiz ki, gerçek "canlı hayat" bize adeta bir iş, bir ödev gibi görünüyor, onu kitaptan öğrenmeyi yeğliyoruz.
kitabi bir kere okumadim bu arada. saniyorum bir dort-bes kere elimden cok rahat gecmistir. bu kadar fazla elimden gecmesinin nedeni de kitabin moduna giremememdi... en son okuyusumdaysa deyim yerindeyse kendimi kitabin icine hapsettim. okuyacaklara da benden dip not; zihninizin bos oldugu bir donem icerinde kitabi okuyun derim, esere odaklandiginiz an, alacaginiz lezzet bambaska olacak.
kitap 180 sayfalik. son sayfasindaki son paragrafa gore dostoyevski yazmaya devam etmis lakin esere eklememis. keske devamini ekleseymis.
eser bilindigi uzere kurgusal. toplum tarafindan dislanmis, dogal olarak kendini soyutlamis cok daha onemlisi, kendiyle kavgali bir kahramanin ic dunyasi ele alinmis. kendiyle kavgali insanlarin hissiyatlari ve dusunceleri ayni olurmus, bu kitaptan bunu anladim.
bazi insanlar vardir ya, icerisinde cok buyuk bir hazine yatar, insani yonu cok geliseklidir lakin gizler ya da bastirir. kitabin kahramani da tam olarak boyleydi. ozellikle liza'ya yardim etmek icin (evine hür- başı dik olarak) yanip tutusurken, kendini ondan uzaklastirmasiyla bu cok net hissediliyor-du. nefret ettiklerinden, daha dogrusu kendisini soyutladigi insanlari da seviyordu. bu da su sozlerinden anlasiliyor-du.
kayıtsız tavırlar takınarak, benimle ilk olarak onların konuşmasını sabırsızlıkla bekliyordum. yazık ki konuşan olmadı. halbuki o anda barışmayı ne kadar istiyordum.
hayat tarafindan zorla huysuzlastirilmis insanlarin hikayesi bu kitap. yani kismen hepimizin hikayesi.
bütün bu yazdıklarımın tatsız bir etki yaratacağına da eminim, zira hepimiz yaşamla bağını az ya da çok kaybetmiş, kör topal idare eden insanlarız. hatta yaşamdan öylesine kopuğuz ki, gerçek "canlı hayata" karşı adeta tiksinti duyuyor, bize hatırlatılmasına dahi katlanamıyoruz. öyle bir hale gelmişiz ki, gerçek "canlı hayat" bize adeta bir iş, bir ödev gibi görünüyor, onu kitaptan öğrenmeyi yeğliyoruz.
devamını gör...
kış uykusu
2014 yapımı nuri bilge ceylan imzalı cannes film festivali'nde altın palmiye ve fıpresci ödüllerini kazanmış bir dram filmidir.
oyuncuları,
haluk bilginer
demet akbağ
melisa sözen
ayberk pekcan
nejat işler
serhat kılıç
tamer levent
nadir sarıbacak
mehmet ali nuroğlu
kapadokya'da bir otelde geçer film. aydın (haluk bilginer) eski bir tiyatro oyuncusudur. emekli olduktan sonra aileden kalma otele yerleşmiş orada eşi nihal (melisa sözen) ve kardeşi necla (demet akbağ) ile yaşamına devam etmektedir.
eşi kendinden yaşça çok gençtir ve o genç yaşta yaşadığı bu küçük yerde iç hesaplaşmalar yaşar. ve bu hesaplaşmaları sadece kendiyle değil zaman zaman aydın'la zaman zaman necla'yla da gerçekleştirir. aydın, necla ve nihal'in uzun uzun diyalogları olur. hani tam uyuyacakken entel entel çat diye laf sokarlar ve ortalık şenlenir. (hahah ay böyle filme benim gibi sanat cahili birinin yapacağı yorumda bu olur zaten.)
aslında sanırım filmde en normal kişi nihal. aydın ve necla evet belli tecrübe ve entelektüel birikime ulaşmış insanlar fakat aynı zamanda komplekslerinin altında ezilen insanlar. nihal tam manasıyla aydın'ı bu tutumundan ve yüksekten bakışlarından çok rahatsız. necla'nın başarısız ilişkisinin kompleksini zaman zaman nihal'in üzerinden atmaya çalıştığını fark ettim. aydın zaten tam muamma. dışarıdan ilk bakıldığında dört beşlik insanlar ama detaylara inildiğinde gizledikleri geri kalan her şeyin üstünü örtüyor.
ahlat ağacına göre çok daha beğendiğim bir film. sanırım haluk bilginer ve demet akbağ'ın rolü büyük bu konuda. benim için yapım, proje, yönetmen, konu dışında hatta bunlardan en önce oyuncular çok önemli. onlarla bir enerji yakalamam ya da onları okurken, gözlemlerken kendimden bir şeyler bulmam gerekli.
ahlat ağacı için malesef bu kadar olumlu değilim fakat kış uykusunun türünü sevmiyor olmama rağmen benim için pek beğenilesiydi. özellikle aydın ve necla'nın diyalogları...
fazlaca durağan bir film evet zaten nuri bilge ceylan'ı tarzı bu değil mi? uzun diyaloglar ve normalde 15 saniyede geçilecek yeri dakikalarca farklı farklı açılardan göstermek, o konulara değinmek.
yok yok bu filmde ağlamadım. kişileri çözmeye ve anlamaya çalışmıştım bu yüzden benim için pek sıkıcı geçmedi. ahlat ağacı için aynısını söyleyemiyorum malesef. (söylemiştim sanat pek benim işim değil hahah.)
neyse efem iyi seyirler..
oyuncuları,
haluk bilginer
demet akbağ
melisa sözen
ayberk pekcan
nejat işler
serhat kılıç
tamer levent
nadir sarıbacak
mehmet ali nuroğlu
kapadokya'da bir otelde geçer film. aydın (haluk bilginer) eski bir tiyatro oyuncusudur. emekli olduktan sonra aileden kalma otele yerleşmiş orada eşi nihal (melisa sözen) ve kardeşi necla (demet akbağ) ile yaşamına devam etmektedir.
eşi kendinden yaşça çok gençtir ve o genç yaşta yaşadığı bu küçük yerde iç hesaplaşmalar yaşar. ve bu hesaplaşmaları sadece kendiyle değil zaman zaman aydın'la zaman zaman necla'yla da gerçekleştirir. aydın, necla ve nihal'in uzun uzun diyalogları olur. hani tam uyuyacakken entel entel çat diye laf sokarlar ve ortalık şenlenir. (hahah ay böyle filme benim gibi sanat cahili birinin yapacağı yorumda bu olur zaten.)
aslında sanırım filmde en normal kişi nihal. aydın ve necla evet belli tecrübe ve entelektüel birikime ulaşmış insanlar fakat aynı zamanda komplekslerinin altında ezilen insanlar. nihal tam manasıyla aydın'ı bu tutumundan ve yüksekten bakışlarından çok rahatsız. necla'nın başarısız ilişkisinin kompleksini zaman zaman nihal'in üzerinden atmaya çalıştığını fark ettim. aydın zaten tam muamma. dışarıdan ilk bakıldığında dört beşlik insanlar ama detaylara inildiğinde gizledikleri geri kalan her şeyin üstünü örtüyor.
ahlat ağacına göre çok daha beğendiğim bir film. sanırım haluk bilginer ve demet akbağ'ın rolü büyük bu konuda. benim için yapım, proje, yönetmen, konu dışında hatta bunlardan en önce oyuncular çok önemli. onlarla bir enerji yakalamam ya da onları okurken, gözlemlerken kendimden bir şeyler bulmam gerekli.
ahlat ağacı için malesef bu kadar olumlu değilim fakat kış uykusunun türünü sevmiyor olmama rağmen benim için pek beğenilesiydi. özellikle aydın ve necla'nın diyalogları...
fazlaca durağan bir film evet zaten nuri bilge ceylan'ı tarzı bu değil mi? uzun diyaloglar ve normalde 15 saniyede geçilecek yeri dakikalarca farklı farklı açılardan göstermek, o konulara değinmek.
yok yok bu filmde ağlamadım. kişileri çözmeye ve anlamaya çalışmıştım bu yüzden benim için pek sıkıcı geçmedi. ahlat ağacı için aynısını söyleyemiyorum malesef. (söylemiştim sanat pek benim işim değil hahah.)
neyse efem iyi seyirler..
devamını gör...
la casa de papel
ispanyol yapımı bir netflix dizisi.
(bkz: tanım yapmanın dayanılmaz hafifliği)
sezonları tek tek inceleme derdine düşmeyeceğim. genel olarak benim için "bir la casa de papel geçti dünyadan" dizisi. beğenme derecelerim değişsede her sezonu severek izledim. dün final bölümlerini de tek seferde izledim.
aranot: bu diziyi izleyeceginize gidin bilmem ne izleyin. bu diziyi beğenenler ıyygh falan yapanlar he canım çok coolsunuz. en cool sizsiniz.
- bu yükselişi yapmadan geçemedim pardon -
son 5 bölümde olayın çok ince bir zekayla sona bağlandığını izledik.
her ihtimali değerlendiren profesör, ihtimalin de ihtimalini düşünüp gerçek altınları hiç külçeye dönüştürmemiş bile ve dönüştürdükleri pirinçmiş ki dolayısıyla çalınan külçeler pirinç olanlar. en sonunda yeğenine gönderdiği mesaj muhtemelen buydu ve o şekilde kurtardı.
profesör ve alicia'yı beraber izlemek ve sonunda işbirliği içinde olmalarını görmek ekstra hoşuma gitti.
ülke rezervleri gidince ülkenin batışa geçmesi ayrıca içime dokundu ya. ciddi ciddi biz şu an bunu yaşıyoruz dedim ve üzüldüm. bizimki de az buz değildi, 128 milyar dolar!
konusuyla, karakterleriyle, oyuncularıyla, akıl oyunlarıyla, müzikleriyle baştan sona benim sevdiğim bir dizi oldu. eminim bir gün tekrar baştan başlayıp izleyeceğim.
(bkz: tanım yapmanın dayanılmaz hafifliği)
sezonları tek tek inceleme derdine düşmeyeceğim. genel olarak benim için "bir la casa de papel geçti dünyadan" dizisi. beğenme derecelerim değişsede her sezonu severek izledim. dün final bölümlerini de tek seferde izledim.
aranot: bu diziyi izleyeceginize gidin bilmem ne izleyin. bu diziyi beğenenler ıyygh falan yapanlar he canım çok coolsunuz. en cool sizsiniz.
- bu yükselişi yapmadan geçemedim pardon -
son 5 bölümde olayın çok ince bir zekayla sona bağlandığını izledik.
her ihtimali değerlendiren profesör, ihtimalin de ihtimalini düşünüp gerçek altınları hiç külçeye dönüştürmemiş bile ve dönüştürdükleri pirinçmiş ki dolayısıyla çalınan külçeler pirinç olanlar. en sonunda yeğenine gönderdiği mesaj muhtemelen buydu ve o şekilde kurtardı.
profesör ve alicia'yı beraber izlemek ve sonunda işbirliği içinde olmalarını görmek ekstra hoşuma gitti.
ülke rezervleri gidince ülkenin batışa geçmesi ayrıca içime dokundu ya. ciddi ciddi biz şu an bunu yaşıyoruz dedim ve üzüldüm. bizimki de az buz değildi, 128 milyar dolar!
konusuyla, karakterleriyle, oyuncularıyla, akıl oyunlarıyla, müzikleriyle baştan sona benim sevdiğim bir dizi oldu. eminim bir gün tekrar baştan başlayıp izleyeceğim.
devamını gör...
gün doğumu vs gün batımı
iki ayrı güzel olan andır.
gün doğumu umudu,yaşama heyecanını,huzuru getirir. işe gitmek için bekleyen işçilerin yüzlerindeki memnuniyetsizliği de getirir. ekmek kavgasında olan güzide insanların telaşını. kederini. bir inançlının da şükredişini.kargaların yemek arayışını. bir sokak misafirinin küfredişini. yani gün bir kere doğdu mu benden çok sey götürür.
gün batımı, sevgiliyle en guzel anları, sarhoş iken görsel hazzı getirir. diğer yandan emekçilerin yorgunluğunu, eve ekmek getiremeyen insanların çaresizliğini, evsizlerin telaşını. anlayacağın getirdiginden cok götürür.
ya günu hep beraber karşılayalım sevinçle
ya de günü hep beraber batıralım sitemle
ama yalnız, bir başımıza olmayalım.
en iyisi mi düşünmeyeceksin, düşünmek insanca yaşamaktır belki ama biraz da bencil olacaksın. hem 24 saat içinde belki 10 dakka kendin için yetmez mi? bu kadar da bencil olalım.insanız sonuçta.
gün doğumu umudu,yaşama heyecanını,huzuru getirir. işe gitmek için bekleyen işçilerin yüzlerindeki memnuniyetsizliği de getirir. ekmek kavgasında olan güzide insanların telaşını. kederini. bir inançlının da şükredişini.kargaların yemek arayışını. bir sokak misafirinin küfredişini. yani gün bir kere doğdu mu benden çok sey götürür.
gün batımı, sevgiliyle en guzel anları, sarhoş iken görsel hazzı getirir. diğer yandan emekçilerin yorgunluğunu, eve ekmek getiremeyen insanların çaresizliğini, evsizlerin telaşını. anlayacağın getirdiginden cok götürür.
ya günu hep beraber karşılayalım sevinçle
ya de günü hep beraber batıralım sitemle
ama yalnız, bir başımıza olmayalım.
en iyisi mi düşünmeyeceksin, düşünmek insanca yaşamaktır belki ama biraz da bencil olacaksın. hem 24 saat içinde belki 10 dakka kendin için yetmez mi? bu kadar da bencil olalım.insanız sonuçta.
devamını gör...
kahoot
kolayca quiz, anket hazırlayıp oyun veya yarışma tarzında öğrencilere sunabileceğiz çevrim içi öğrenme portalıdır. etkili kullanılabilirse hayat kurtarır. dersi sıkıcı halden eğlenceli bir hale çevirebilir. uzaktan eğitimin hayatımıza girmesiyle daha çok kullanılır hale gelmiştir. dersin başında öğrencilerin ilgisini çekmek veya ön bilgilerini test etmek amaçlı kullanılabileceği gibi, dersin sonunda değerlendirme amaçlı da kullanılabilir.
tabi bu güzel yönlerinin yanında *kötü yönleri de vardır. uygulamanın dili ingilizce olduğundan türkçe olarak hazırlanan çoğu cümleyi kendince değiştirip anlamsız hale getiriyor. düzelteyim diyorsunuz düzelttiğiniz halde yine çok başka bir şekile bürünüyor. sınıf ortamında uygulanacağı zaman öğretmenin davranışları da dikkat edilmesi gereken noktalar arasında. yarışma şeklinde yapıldığında hangi seçeneği kaç kişinin işaretlediği görülüyor. öğrencileri rencide etmek amaçlı sınıf ortamında yanlış cevap veren öğrencilerin peşine düşmek onları dersten uzaklaştırabilir.
kısacası genel anlamıyla faydalı bir uygulamadır. öğretmenler haricinde çocuğuna bir şeyleri eğlendirerek öğretmek isteyen ebeveynlerin de kullanmalarını öneririm. hatta öğrenmekte zorlandığınız konularda kendiniz için de hazırlayabilirsiniz. (ingilizce kelimeler gibi)
tabi bu güzel yönlerinin yanında *kötü yönleri de vardır. uygulamanın dili ingilizce olduğundan türkçe olarak hazırlanan çoğu cümleyi kendince değiştirip anlamsız hale getiriyor. düzelteyim diyorsunuz düzelttiğiniz halde yine çok başka bir şekile bürünüyor. sınıf ortamında uygulanacağı zaman öğretmenin davranışları da dikkat edilmesi gereken noktalar arasında. yarışma şeklinde yapıldığında hangi seçeneği kaç kişinin işaretlediği görülüyor. öğrencileri rencide etmek amaçlı sınıf ortamında yanlış cevap veren öğrencilerin peşine düşmek onları dersten uzaklaştırabilir.
kısacası genel anlamıyla faydalı bir uygulamadır. öğretmenler haricinde çocuğuna bir şeyleri eğlendirerek öğretmek isteyen ebeveynlerin de kullanmalarını öneririm. hatta öğrenmekte zorlandığınız konularda kendiniz için de hazırlayabilirsiniz. (ingilizce kelimeler gibi)
devamını gör...
hiç kimseyim
oldukça melankolik bir pinhani şarkısı. antidotu 'dön bak dünyaya'dır bana göre.
"yağmur her yağdığında bakardım yola
evim bu geçidin altında bakardım insanlara
geçip gider içimden rengarenk arabalar
ama hiç kimse dönüp bakmaz beni yok sayar
bi gün ölür gidersem kaza kurşunuyla
beni vuran her kimse çıkar birkaç gün sonra
oysa ben hiç kimseyim hiç olmadım
bir hastahanede kadavrayım hiç ölmedim
bir dünya varsa ben orda yoksam ben nerdeyim
ben de çok sevdim benim de var kalbim
vurun beni, soyun beni, kesin beni, çözün beni
gerçekten
yağmur her yağdığında bakardım yola
evim bu geçidin altında bakardım insanlara"
"yağmur her yağdığında bakardım yola
evim bu geçidin altında bakardım insanlara
geçip gider içimden rengarenk arabalar
ama hiç kimse dönüp bakmaz beni yok sayar
bi gün ölür gidersem kaza kurşunuyla
beni vuran her kimse çıkar birkaç gün sonra
oysa ben hiç kimseyim hiç olmadım
bir hastahanede kadavrayım hiç ölmedim
bir dünya varsa ben orda yoksam ben nerdeyim
ben de çok sevdim benim de var kalbim
vurun beni, soyun beni, kesin beni, çözün beni
gerçekten
yağmur her yağdığında bakardım yola
evim bu geçidin altında bakardım insanlara"
devamını gör...
devrimsel eylemler
düzenbazlığın evrenselleştiği bir dönemde, gerçeği söylemek devrimsel bir eylemdir.
george orwell
george orwell
devamını gör...
bugün popüler olan bir şeyi kullanmamakla hava atmak
meşhur bir türk hastalığıdır. bugünlerde "instagram kullanmamak" için kullanılır.
devamını gör...
