sanırım insanların dönemleri var.
o dönemler geçildiğinde, o duraklara uğrandığında fark etmeden değişiyorsun.

yaşadıklarının hiç mi etkisi yok? galiba var.
hayatına giren ve çıkan veya durmaya devam eden her insan sana bir şeyler öğretiyor.

iyi kötü herkes bir şeyler katıyor insana. bunu zamanla daha iyi anlıyorsun. değişiyorsun değişirken anlamıyor ama zamanla 'bana ne oldu böyle?' yahu diyorsun.

önce kabullenmiyor sonra kabullenmemenin yararının olmadığını anlıyorsun. ve en çok o zaman değişiyorsun.

ben hala direnenlerdenim. değişimi akışına bırakmayı öğrenemedim. hep ayak sürüyorum. hee eskisi eski tadı veriyor mu? yoo, ama ben inatla yine de değişmemek için uğraşıyorum.

hoş çok yollar katettim. nerelerden buralara geldim bir bilseniz. değişimin içinden geçip beş tur attım.

değişmek güzeldir aslında bunu fark etmek kabul etmek daha da güzel.

bu duyguyu daha sakin yaşamayı bilene ne mutlu. ben bu durumla savaş halindeyim. kazanan mı? hep o oluyor. iyi ki de o oluyor.
devamını gör...

egeliler olarak rakının yanına meze olarak kullandığımız fakat pişirirken kokusundan ıyk dediğimiz, sıyırırken de bit artık dediğimiz sebze çeşidi.
devamını gör...

michael clark rockefeller 1938’de doğdu. dünyaya hükmeden bir ailenin, onlara göre biraz daha farklı bir üyesiydi.

babası nelson rockefeller, onun hanedanın zincir ticaret ağının bir zinciri olmasını beklese de o sanata ve tarihe aşık biriydi. rivayete göre, babası annesine ‘sana demiştim havyarı çok yeme diye, baksana bir garip oldu bu çocuk’ demiştir.

neyse efendim, michael harvard’dan mezun olduktan sonra ne yapayım ne edeyim, toplantılar iş dünyası çok sıkıcı diye düşünürken, babasının açtığı ilkel sanat müzesi’ne girince kafasında ampül yandı. aralarında aztek, maya ve afrika eserlerini gören michael, heyecanını yerinde görmek istedi. ha tabi para da var, eve ekmek götürme derdi yok, avustralya kıyılarına yolculuk yapmaya karar verdi.

asıl o zamanlar orası için gizem olan, asmat halkını incelemek istedi. bu asmad halkının değişik ritüelleri varmış tabi. misal düşmanlarının başlarının etini yerlermiş. keşke mecazen olaydı. gerçekten de öldürdükleri düşmanlarının kellelerini yiyorlarmış efendim. freud ‘totem ve tabu’ kitabında türlü kabilelere yer vermişti; bu kabile aralarında yoktu muhtemelen. ama freud buna benzer davranışları olan kabilelerin, düşmanlarını öldürdükten sonra pişman olduğu ve bir parçasını ruhuna katmak için yediklerini; düşmanların kafataslarını da saygı için yanlarında getirdiklerini yazmıştı. ben de olmaz olsun öyle saygı diyorum. başka yazımda(hanibalizm) hindistan’da bir kabilenin insan eti yediğini yazmıştım. bunlar ‘aghori rahipleri’dir.

ilk kabile ziyaretinden bir yıl sonra, michael, buraya ikinci bir ziyaret yapmak istedi. ilk ziyarette , onların yaptığı ayinler için kullandıkları el işleri oymaları vb satın almak istediğinde kabile buna izin vermemiş. para ilkinde kapıyı açmamış ama belki ikincide açar diye düşündüğünden belki de, 2.ziyaretini planladı. bu sefer yanında antropolog rene wassing vardı. ama kıyıya 12 mil kadar kala, fırtınadan tekneleri albora oldu.

michael, kıyıya yüzeceğini söyleyerek gruptan ayrıldı; ayrılış o ayrılış oldu. 2 hafta kadar aradılar tarafılar ama maalesef onun cesedine ulaşamadılar.

kimileri boğulduğunu, kimileri kıyıya vardığını ama kabile üyelerince yendiğini, kimi de köpek balıklarının saldırdığını söylemiştir. ne denirse densin, michael 23 yaşındayken orada kaybolmuş ve resmi ölüm ilanı yayımlanmıştır.
devamını gör...

bu yayını (bkz: kafa sözlük kulüpleri oyun kulübü) üyeleri ile dinlemek çok zevkli idi. tüm arkadaşlara en içten teşekkürlerimi sunarım.
devamını gör...

218-222 yıllarında hüküm süren bir roma hükümdarı. tahta geçtiğinde 14 yaşındaymış, 4 yıl hüküm sürmüş.
zaman zaman eğlenmek için yaptığı ziyafetlerde, gönlünce yiyen içen ve keyiften kendinden geçmiş bir halde dinlenen misafirlerini menekşe yapraklarına boğmak suretiyle öldürür, bunu da yüksekten izlermiş. the roses of heliogabalus tablosunun yalancısıyım.
millet bir süre sonra bıkmış tabi. anneannesinin girişimleriyle elagabalus 18 yaşında öldürülmüş.
değerli yazar ateist kaplumbağa zaten anlatmış. garip bir imparator kendisi. imparator olduğu için dünya ayaklarının altında zannetmiş herhalde*, aklına ne eserse yapmış dört yıl boyunca. güç onu idare edemeyen, kendi keyfi için kullanan insanların elinde çok korkunç bir hal alıyor. gerçi bir süre sonra kendileri sonlarını hazırlıyorlar zaten. elagabalus da tarihteki kendini tekrarlayan bilmem kaç hikayeden sadece birisi, geldiği gibi kısa sürede gitmiş.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ödevim bolll resimli bir çocuk kitabı.
devamını gör...

çekya prag
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sizin baktığınız kişiye ben de bakarsam nasıl göz göze gelelim aplaaa!!!
he dönüp birbirimize bakarsak olur hem böyle saçma sapan soruyu niye soruyorsunuz allah aşkına şurası kış şurası yaz köşesi gibi olmuş.

nickaltımdan beni över misin? pohpohla yani yok dedemin katırları şöyleymiş yok dedemin katırları böyleymiş...
devamını gör...

1909'da amerikalı yazar jack london tarafından yazılan ve yazar olmanın mücadelesini veren genç işçi martin eden'i konu edinen romandır.
kitabın yazarı olan london'ın aksine protagonist eden, sosyalizmi "köle ahlakı" olarak niteleyerek reddetmekte ve onun yerine nietzsche'nin bireyciliğine inanmaktadır.
jack london, romanının motiflerinden birinin de eden'in inandığı individualizmi eleştirmek olduğunu belirtmiştir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bugün başıma bir şey geldi daha doğrusu kardeşimin başına geldi.

sınıfta güldüğü için* öğretmeni ona sınıfta kızarak, sen kızsın böyle gülemezsin ağırlığını koyman gerekir, diye bir cümle kurmuş.

eve geldiğimde hüngür hüngür ağlayarak buldum. ve dilim döndüğünce de anlatmaya çalıştım. kadınların çoğunun psikolojik şiddete uğradığını ve gülmenin ayıp olmadığını eğer dersi bölecek şekilde olursa da onun hatası olduğunu da dile getirdim.

bir kız çocuğu ilk defa karşı karşıya geldiği bu durumda kendini sorgulayıp nerede hata yaptığını düşünüyor.

bu senin hatan değil toplum baskısı sende bir sorun yok demek ne kadar ağır bir cümle anlatabildim mi bilmiyorum.
edit; 12 yaşında ve sanki karışımda kendim varmış gibi hissettim. kadınlar olarak bunları yaşadığımızı anlatmak gerçekten yürek burkucu.
devamını gör...

nötron yıldızları gibi olağanüstü yoğun maddelerden oluşan cisimlerdeki ortam koşulları nedeniyle ortaya çıktığı düşünülen madde. bildiğimiz en sağlam maddeden bile çok daha sağlam olduğu tahmin edilmektedir.

farklı fazlarına ilişkin görüntü tahminleri:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şimdiye kadar hangi moderatör birşey sorduysam cevap verdi, en saçma sorulara bile.*

katılmadığım başlık.
devamını gör...

kitap çiftliği,
içinizdeki kitapçı,
mürekkep lekesi.
devamını gör...

tarif etmesi çok zor olacak bir cehalet seviyesi
devamını gör...

emeği geçen herkese müteşekkir olduğumuz radyodur. sağ olunuz.
devamını gör...

jason reitman'ın yönettiği, başrollerini george clooney, vera farmiga ve anna kendrick'in paylaştığı 2010 yılında çekilmiş, abd yapımı dram-romantik komedi filmi.

bryan bingham, amerika'nın bir ucundan diğer ucuna havalimanlarında, otellerde ve kiralık arabalarda geçen özgür yaşam tarzından oldukça memnundur. ihtiyacı olan her şeyi bir valize sığdırabiliyordur. var olan tüm uçuş mili programlarının seçkin ve el üstünde tutulan bir üyesidir. üstelik hayatındaki en önemli amaç olan 10 milyon uçuş miline ulaşmasına da az kalmıştır. fakat ryan'ın hayatında elle tutulur bir şey yoktur. sempatik yol arkadaşına vurulduğunda, ryan'ın müdürü, genç bir verimlilik uzmanının etkisinde kalarak, ryan'ı ebediyen yollardan çekmekle tehdit eder. bu ihtimalle karşılaşınca, yere inmekten başta korkan ryan, insanın bir evinin olmasının aslında ne demek olduğunu düşünmeye başlar.
devamını gör...

barış manço-trip.
devamını gör...

literatürde göl olarak anılsa da; büyüklüğünü görenlerin ve benim gibi van'da yaşayanların deniz dediği, türkiye'mizin en büyük gölü, dünyanın ise en büyük soda gölü olması özelliğini taşıyan doğunun incisi van'dan adını almış göldür.

içinde endemik bir tür olan inci kefâli balığı, van'lıların deyimiyle van balığı yaşar ve bu suda başka herhangi bir balık türünün yaşayamadıgı bilinir.

turistik açıdan yaz ve kış turizmine açık olmasıyla beraber her yıl belirli dönemlerde su sporları etkinlikleriyle gündeme gelmektedir. su altı dalışları ve turistik tekne gezileri vardır. akdamar, çarpanak adaları kiliseleriyle bilinmektedir. öte yandan yine gölde adır ve tavşan adası bulunmaktadır.

göl altı turizmi açısından da zengin sayılan gölde su altı dikitleri, su altında kalmış yerleşim alanları ve 1. dünya savaşı'nda batmış bir rus gemisi bulunmaktadır.

zaman zaman gölde canavar olduğu rivayet edilir. bir çok vanlının gördüğünü iddia ettiği canavar mıdır başka bir şey midir bilinmez lakin canavar arama ekipleri dahi kurulmuştur.

göl çevresinde bir çok sahil, yüzme alanı ve piknik yerleri bulunmaktadır. ayrica mavi bayraklı plajları da mevcuttur.

gölün çevresi yaklaşık 440 km'lik bir mesafeye sahiptir. bu da gölü bir deniz denebilecek kadar büyük yapıyor.

2021 yılında nasa tarafından açılan yarışmada van gölünün uzaydan görüntüsü birinci olmuş ve şehri bir kez daha gururlandırmıştır.
devamını gör...

peçete kutusu ve depresyon battaniyem yanımda, hazır bir şekilde beklediğimiz yayın. umarım, itinayla ciğerimizi sökecektir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim