da vinci'nin 1503 tarihli la gioconda'sı. louvre müzesi'nin en ünlü eseri. önünde her daim eserin fotoğrafını çeken bir kalabalık bulabilirsiniz. yanına yaklaşması bile zor olduğu için göz ucuyla biraz inceleyip müzedeki diğer muhteşem eserleri gezmenizi tavsiye ederim.
devamını gör...

geçmişte düdüklü tencere patlaması ile ilgili anısı veya duyumu olan birisinin sahip olabileceği fobi. bu fobiye sahip olanların sayısı da az değildir.

şahsen ben her ne kadar teknolojisi gelişmiş olsa da düdüklü tencereye bomba gözüyle bakıyorum. misafirliğe gittiğim evde ben kılpayı kurtulmuş olsam da kuzenim maalesef nasibini almış, uzun süre yanık tedavisi görmüştü. o zamandan beri ocakta düdüklü tencere olan mutfağa girmem.
devamını gör...

supernatural’da yalansız bir dünya hayal etmişler ve kaos hakim oluyor dünyaya. yani ben söylemesem de birileri mutlaka yalan söylemeli yoksa bu dünya çöker. izleyin güzel bölümdü.
devamını gör...

anlatilanin gercekten iyilik olduguna emin miyiz diyecegim sorunsal.
simdi iyilik olarak adlandirilan bir eylemin yapildigini dusunelim. bunun somut olarak birinin yuzune vurulmasi demek bel altindan "karsilik bekliyorum, farkinda ol" demektir. dolayisiyla cikar soz konusudur. ve yapilan iyilikte cikar güdülmez (en azindan somut olarak, karsiligi beklenmez). yani o iyilik, aslinda iyilik degildir. borc verilmis paradan hallicedir.
devamını gör...

escort ve motor kadın yazarları ile ünlü sözlüktür. 3 gündür sözlükte bir takım ifşa olayları dönüyor. öğretmen olduğunu iddia eden kadının birisi sözlükteki bazı erkekleri aynı anda idare edip parmağında oynatmış. tüm bunların sonunda bahsi geçen kadın hesabını silip kaçtı. sürekli bir boklar yiyorlar daha sonra ifşa olunca hesaplarını silip kaçıyorlar. kim kimle yatıp kalkıyor belli değil. sözlük olmaktan çıkmış burası adını derhal 'tinder' tarzında değiştirmeli. erkekler de ağır saf ve abaza. bir tane gay çocuk var milleti aylardır kadınım diye keklemiş hatta bazıları ile seksting bile yapmış. şuraya sağlıklı bir insan girse 2 güne psikolojisi alt üst olur. 30 yaşına gelmiş kelli melli moruklar kız peşinde dolanıyor. adı sözlük olan fakat aslında sözlük olmayan yerdir. bu sözlükteki yazarların ezici çoğunluğu reel hayatta bir yere gelemeyip sözlük gibi anonim mekanlarda kendilerini farklı tanıtan tedavi görmesi gereken sorunlu kişilerdir.
devamını gör...

nezaket.
net nezaket. cümle içinde çok basit bir kelime gibi gözüken 'nezaket', olduğunda dünyanın en güzel şeyi iken olmadığında bir iç sızısı. sevdiğiniz birinden her gün dayak yemekten bir farkı olmayan bir süre sonra da içinizdeki sevgiyi kazıya kazıya söküp alan bir meziyetsizliktir nezaketsizlik. öküzlük ile doğallığın birbirine karıştırıldığı ülkemde de öyle zor bulunuyor ki.
devamını gör...

yolculuğa çıkmak..bir zirveden kuş bakışı bakmak,durgun bir denizde yüzmek..doğanın içinde kaybolmak..
devamını gör...

2010 draftı'nda ilk sıradan seçilen 1.93 boyundaki point guard. yakın bir zamanda washington wizards tarafından russel westbrook ve 1.tur draft hakkı karşılığında houston rockets'a takaslanmıştır.
devamını gör...

tüh bilsek dolapta saklardık
devamını gör...

ne yani kalkar mı? bunu söyleyen kişi duyar mı kasıyordur, gerçekte pata küte girişiyor mudur bunlar nasıl kafalar süleyman abi?

aslında böyle bir söz bile olmamalı. tüh duyar kastım gördün mü, kartopu alıp ördün mü?!?!

edit: bak bak ekleme yapmış gıral. üzerine bıçakla koşan biri olursa bu kendini savunmaya girer. bunu idrak edemiyor. başlık ise şiddeti işaret ediyor. öğrenecek tabi. neyse sen döv gıral maço erkek.
devamını gör...

“şairler şiirler yazıyor. ressamlar resimler yapıyor ve biz ozanlar türküler söylüyoruz. peki, bütün bunları niçin yapıyoruz? dünya alışkanlıktan değil de, sevgi ve mutluluktan dönsün diye.”
demişti hasret gültekin... 1971 doğumluydu. o günlerde insanlara tekrar türküleri sevdiren, insanlara tekrar türkü söyleten insandı. televizyona "şelpe"yi ilk taşıyan adamdır... yaşasaydı çok büyük bir müzisyen olacaktı eminim. yaşasaydı çok büyük bir ozan olacaktı... yaşasaydı,bugün 50 yaşında olacaktı... maalesef şimdi o benim, benden 19 yaş küçük kardeşim...

"bu kekre dünyada yazık, geçit yok aşka,
birşey yok paylaşılacak, acıdan başka...”

“sen gel, bu oyunun kuralını değiştir,
mutsuzluk ceza değil ehven bir iştir..."

yukardaki sözleri yazan kalbi kül ettiler... 1941 doğumluydu metin altıok... felsefe öğretmeni, şair, hatta ressamdı... babasının ölümünden sonra ölümü takıntı haline getirmiş, ölüm üzerine sürekli farklı metodlar kurgulamıştır şiirlerinde... yatağında ölecek bir insan değildi asla, öyle de oldu.. yangından yaralı kurtuldu fakat hastanede 8-9 temmuz'du yanılmıyorsam komadan çıkamadı... çıksaydı yangınları da anlatırdı bize, hoş çıksaydı ayrı bir ölüm daha olurdu muhakkak... çektiği acıları her satırda bize de yaşatırdı eminim...

"kalem yazmaya başlayınca, gönlün gözü açıldı..." demişti saki çimen'in dedesi, mazlum çimen'in babası nesimi çimen... dünyanın en önemli müzikhollerinde sahne almıştır, memlekette ise ha bire gözaltı ve işkenceye alınmıştır... yazmakla anlatmakla bitmeyecek bu insanın hayat öyküsünü muhakkak okuyun.

"akarsu ateşim yanar tüterse, aşkın gülü yüreğimde biterse, ayırsın feleğin gücü yeterse, ayrılamam ben o gül yüzlü yardan..."
demişti muhlis akarsu... sözünün eri adam, sözünün arkasında durur ya... işte tam da öyle oldu... ikisi de 45 yaşındaydı... ayıramadı felek onları, gücü yetmedi feleğin... eşi muhibe akarsu ile beraber kucakladılar oradaki cehennem ateşini...

şimdi, memleket yangın yeri diye şaşırmamak gerek… çünkü bu zihniyet ilk sivas’ı ateşe vermişti.. bu saydıklarım da o ateşte can veren canlar içinden sadece birkaçı… o yüzdendir ki, unutmamalıyız… unutanlara hatırlatmalıyız… yeni muaviyeler’in karşısında yeni ali’ler, yezidlerin karşısında hüseyin’ler gibi durmalıyız…
devamını gör...

johann wolfgang von goethe tarafından yazılmış eser. dilimize hermann ile dorothea olarak çevrilmiştir. her bölüm ismini yunan ilham perilerinden alıyor. goethe, dönemin şartlarını bir aşk hikayesini merkeze alarak aktarıyor. hermann karakterinin babası tarafından yalnızca istediklerini gerçekleştirecek ve kendisinin hayal ettiği gibi yaşaması gereken bir figür olarak görülmesi bana günümüzdeki aile yapısını anımsattı. yetişkinler çocukları için doğru olduğunu umdukları bir yol çiziyor ve hayatları boyunca bu yolda yürümeleri için onları zorluyorlar. peki ya ne faydası var bunun? kendi hatalarını yapmadıktan sonra başkalarının doğruları ne denli mutlu edebilir insanı? okurken sorguladığımız şeylerden yalnızca biri bu.

dönemin olaylarını ve toplum yapısını ustaca kaleme almış goethe, burjuvazinin kült eseri bile diyebiliriz hatta. klasik bir zengin-fakir ilişkisini konu aldığı düşünülse bile ve üzerine inşa edildiği konu ne kadar basit duruyor olsada; karakterlerin iç dünyası, dönemin güncel olayları ve büyüleyici bir anlatım ile üst düzey bir eser. goethe kelimelerle adeta dans etmiş, dil konusundaki tüm ustalığını konuşturmuş. bu eseri ortaya koyarken goethe'nin niyeti, eski destanı ve eski yunan altılık ölçüsünü alman şiiri için verimli kılmaktı özünde. schiller, wilhelm von humboldt ve hegel bu eserin edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biri olduğunu dile getirmiştir.recai bilgin çevirisini önerebilirim, elbette o büyülü anlatım tam olarak çevrilemez ama yine de mümkün olan en iyi işi çıkarmış recai bilgin.

--- alıntı ---

"ja, mir hat es der geist gesagt, und im innersten busen / regt sich mut und begier, dem vaterlande zu leben / und zu sterben und andern ein würdiges beispiel zu geben.“ (hermann, s. 27)

--- alıntı ---
devamını gör...


mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. hayat sana karanlık, manasız gelir. insan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı, ağzını açmayı bile istemez.
hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandıramayacağını sanırsın. hava sıkıcı ve manasızdır. ya fazla sıcak ya fazla soğuk ya fazla yağmurludur. gelip geçenler suratına salak salak bakarlar ve on para etmez işlerin peşinde, bir tutam otun arkasından koşan keçiler gibi dilleri bir karış dışarı fırlayarak dolaşırlar.
aklını başına derleyip bu ruh haletini tahlil etmek istersin. insan ruhunun çözülmez düğümleri bir muamma gibi önüne serilir.

kitaplarda okuduğun depresyon kelimesine bir cankurtaran simidi gibi sarılırsın. çünkü nedense hepimizde maddi olsun, manevi olsun, bütün dertlerimize bir isim takmak merakı vardır bunu yapmazsak büsbütün çılgına döneriz.
mamafih insanlarda bu merak olmasa doktorlar açlıktan ölürlerdi. bu depresyon kelimesine yapışıp iç sıkıntısının uçsuz bucaksız denizinde bocalarken karşına uzun zamandan beri görmediğin bir ahbap çıkar. kılık kıyafetinin düzgünce olduğunu görür görmez derhal aklına kendi meteliksizliğin gelir ve gafil dostundan talihin varsa bir iki lira borç alırsın...

işte ondan sonra mucize başlar. şiddetli bir rüzgar ruhundan bir sis tabakasını sıyırıp götürmüş gibi içinin birdenbire aydınlandığını, bir hafiflik, bir genişlik duyduğunu görürsün. eski sıkıntı pır deyip uçmuştur. gözlerin etrafa memnuniyetle bakar ve sen de gevezelik edecek bir arkadaş aramaya başlarsın.
işte, iki gözüm, ciltlerce kitabın, saatlerce tefekkürün yapamadığı işi iki kirli kağıt başarır.

sen ruhumuzun bu kadar ucuz bir bedel mukabilinde takla atmasını haysiyetine yediremediğin için belki daha asil sebepler peşinde koşarsın, gökyüzünde birkaç yüz metre daha yükselen bir bulut yahut ensene doğru esen serince bir rüzgar yahut o esnada aklına gelen zekice bir fikir, sana bu değişmenin sebebi gibi görünmek ister.
fakat söz aramızda, iş bunun tamamıyla tersinedir, cebimize giren iki lira sayesindedir ki havanın biraz açıldığını görmek, rüzgarın serinliğini hissetmek hatta akıllıca şeyler düşünmek mümkün olmuştur...


(bkz: içimizdeki şeytan)
devamını gör...

güney marlen tarafından 2016 yılında yayınlanmış tatlış mı tatlış bir şarkı.
dikkatli dinlerseniz hayatı da sorgulatma özelliği vardır efendim.

devamını gör...

mersin ile özleşen, özellikle etlisi makbule geçen henüz bir saat önce yediğim leziz yemek.
devamını gör...

adama laf etmeyi bıraksanız keşke. yaptığı şey insanların araştırmaya, okumaya ilgilerini çekmek; kendilerini geliştirmeye sevk etmek. bi amacı var, bomboş onun bunun gıybetini yaparak, aptal saptal içerikler üreterek para kazanma derdinde değil.
içeriklerini beğenmiyorsanız kalkıp kendiniz araştırma yapıp makale vs okuyabilirsiniz. bu adamı izleyerek kendine çalışma düzeni oturtan, bir şeylere merak salan bir sürü insan var. bu kanal kadar faydalı kaç tane türk youtube kanalı var sizce?
yok fetöcü yok bilmem ne demişsiniz, görüşü bu adamın kaliteli içerik ürettiği gerçeğini değiştirir mi?
devamını gör...

şuan türkiye'deyim ama 2 seneye yakın rusya'da yaşadım moskova şehrinde.
yaşam şartları türkiye'ye kıyasla çok iyi değil, elektronik ve tekstil inanılmaz pahalıyken, yiyecek içecek çok çok ucuz özellikle alkol.
iş olanağı dışardan gelenler için çok parlak değil, benim dayım vardı ben şanslıydım, lakin dilini iletişim kuracak kadar, çalışacak kadar bilseniz bile dışardan gelenlere çokta açık değil ülke.
polisler rüşvetçidir, çok ciddi bir durumla karşılaşmazsanız cebine 1000 ruble sıkıştırın kurtarır.
onun dışında, klasik olan kız mevzusu da beklentileri karşılayacak türden, erkek yazarlar adına konuşuyorum.
devamını gör...

gel bakalım aslan parçası senle konuşacaklarımız var. evet lütfen sorgu odasına girmeyelim.*
devamını gör...

ilk takacak bireylerin gözünü kan çanağına döndürmesine neden olay eylem. alıştıktan sonra saniyesinde takılıyor. alışana kadar işkence. hijyene dikkat ediniz.
devamını gör...

melih cevdet anday'ın söylediği gibi ise durum, huzurla ve bu enerjiyle uyunduğu için olabilir;
"bir misafirliğe gitsem
bana temiz bir yatak yapsalar
her şeyi, adımı bile unutup, uyusam…"
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim