tanıtımı seslendiren hanımefendi kadar neşeli olmak umudu ile gelenler hayal kırıklığına uğrayacaktır. tamam ben 3 rozete gıdıklarım gelenleri.
devamını gör...

film.
devamını gör...

başka bir başlığa yazmıştım ama yok, hiçbir başlık altına gelmiyor düşüncelerim. en iyi karalama defterine gider. çok üzgünüm bu gece. sizinle dertleşesim var. yine uzun olacak. şu hayatımda hiçbir şeyi kısa kesemedim ki zaten.

sevdayı anlatan çok şarkı dinledim ben. jale'nin sevdam acıyor'undan gülden karaböceğin sevsen ne olurdu'suna, bergen'inden emre aydın'ına kadar. hepsinin yeri bende farklıdır, inci gibidirler benim için. lakin bir şarkıyı dinledikçe sizin üzerinizdeki etkisini kaybeder. başlarda şarkıdan alacağınız haz, daha onu dinlemeden başlardı. sonra yavaş yavaş terk eder sizi; hislerinizi yeterince kabartmıştır ve görevini yapmıştır. daha önemsiz olur, listede aşağılara gider. arada açıp anarsınız ama hiç o ilk dinlediğiniz gibi tüylerinizi ürpertmez, yüreğinizi titretmez.

benim bir şarkım vardı. çok özeldi benim için. ben bu olayı bildiğim için de bu şarkıyı çok nadir dinlerdim. çünkü zamanında gerçekten sevmiş olanlar bilirler ki; bir zaman sonra o insanı hatırlarken yüreğinizde hissettiğiniz sızıyı bile özler duruma gelirsiniz. hissizleşmek, insanda peydah olan dünyanın en kötü halidir. ben bu hali hiç sevemedim. sevgisizliği, sevmesizliği hiç sevemedim. daha erken zamanlarda, tüm biralarımı devirecek şarkılar bulmakta mahir olduğum zamanlarda birçoğunu tüketmeyi başarmıştım. pek az şarkı beni heyecanlandırıyordu artık, saçma, anlamsız şarkılar dinlemekten de hiç haz etmediğimden müzik tarzımı değiştirmiştim. doğrusu "sen yorulmuş bi kızsın, madem seni çok istiyolardı öylece ortaya koymasalardı" gibi sözleriyle "sıcak su bardağı çatlatır" gibi boktan grupları sevmiyordum. bunları sevenin de kendisine saygısı yoktur zaten. "gül bahara güz düşmüş gibi, mor dağlara kış vurmuş gibi yüreciğim taş olmuş gibi" diyen sanatçılardan "seni aldım bikere vermicem" noktasına asla gelemezdim, böyle saygısızlıkları tolere edebilmek için yeterince genç hissetmiyordum kendimi.

neyse, yıllar sonra cüneyt ergün'ün "bilinmeyen saat uygulaması" diye bir şarkı çalındı kulağıma. bir yerde duydum, hemen kulaklarımdan kalbime bir yol açıldığını hissettim. adeta cengiz holding şantiyeyi kurmuştu vücuduma; "bu adamın a.na koyacağız" diyordu. ben de hemen şarkıyı bulup kaydettim. iki kere dinledikten sonra şarkıyı sakladım. özel günlerde, ortam kurduğumda, masaya bir yetmişlik açıldığında hala kalbimin olduğunu hissetmek için, birileri sevgilerini masaya yatırdıklarında yalnız hissetmemek için dinliyordum. bir kezdi. dört dakika kırk sekiz saniye bana yetiyordu. azla yetinmeyi bilenler için yeter de artar bile. son zamanlarda dinleyecek hiç şarkı bulamaz oldum. iş yoğunluğu, radyo gibi alışkanlıklarımın olmaması falan derken de iyice hiçliğe doğru yol almaya başlamıştım yeniden. dedim bir açayım şu şarkıyı. çıktım balkona, yaktım sigaramı ve dinlemeye başladım: "seni bir saat ileri almışlar, beni bir saat geri"

tabularımız vardır; bastırdıkça bizi zehirleyen tutkularımız vardır. bunları tutan bir eşik vardır. o eşiği bir kez aşarsanız, bir daha asla o çizgiden geri adım atmazsınız. sizi tanıyan insanlar bu eşiği aştığınızı görür ve "sen çok değiştin" derler. bu olağan bir şeydir halbuki, değişime mukavemet gösteremezsiniz, sizi ittirir arkanızdan. siz direndikçe uçuruma doğru sürükler sizi. zaman gelir, sizi zehirleyen tutkularınız ruhunuzu öldürmeye başlar. daha fazla direnenlerin hali nice olmuştur, görürüz, duyarız bunları. sözler söylenmiştir hakkında, kitaplar yazılmış, ağıtları yakılmıştır. o eşiklerden birini aşmıştım o gece. içimde hapsettiğim, zaman zaman dışarı çıkmasına izin verdiğim tutkumu serbest bırakmıştım. sınırı geçmiştim, büyüyü bozmuştum. geri dönemiyordum, ilkeler yıkılmıştı.

sonra dinlemeye devam ettim. saatlerce dinledim. sigara paketim dibini görene kadar yaktım anılarıma. en dipte kalan anıları canlandırmaya çalıştım. yavaş yavaş kendilerine geliyorlardı. seneler öncesinden bir bakıştı aradığım "son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda" demişlerdi ya, o bakış kalmış aklımızda. mutluydum, yine özlemekten memnundum. yine o tatlı sızıyı hissetmekten, yollar sonra yeniden "her şey çok farklı olabilirdi" diyebildiğim için, "ölüm değilse bizi ayıran, yazık olmuş" diyebildiğim için mutluydum. hissizlikten hislere yolculuk yaptığım için, kalbimdeki o ince titreşimi yeniden duyabildiğim için memnundum. sonraki günler de ara ara dinledim. şimdilerde etkisini kaybetmeye, listede gerilere gitmeye başladığını hissediyorum.

az önce açıp dinledim. beni terk ediyor. şarkıya veda ediyorum resmen. ihanet içinde hissediyorum. dinledikçe kalbimi daha az işlemeye başladı ve o titreşimi duyabilmek için daha fazla dinlemeye başladım. bu işler böyledir, yıkım başladığında durdurmak zordur. yavaş yavaş veda ediyoruz birbirimize. çok üzgünüm gerçekten. derdine koyayımlık bir durum değil. inanın bana çok baba dertlerim var benim. şöyle veya böyle diyerek küçümseyemeyeceğiniz, sessizce dinleyebileceğiniz dertlerim var. lakin sapla samanı karıştıramayız. bunun yeri farklıydı.

onu bir saat ileri, beni bir saat geri almışlardı. zaman bizim düşmanımızdı gerçekten. ben, tüm sevilmeyişimle, kapısından giremediğim bir yüreğin sitemini taşırım. kimselere anlatamadığım gurursuzluğumdur bu benim. cüneyt abi "şimdi kimler sensiz kalır, bilemem" derken sevginin karşısındaki gurursuzluğu yeniden hissederdim. saçlarına bir başkasının dokunamayacağına dair edilmiş tüm yeminlerin yere battığı, artık onun kim bilir kim olduğunun merak edildiği bir dönemin tezahürüydü benim için. yıllar sonra bile bir zamanların sitemiydi. yanlış zamana, yanlış mekana, nasipsizliğe bir ağıttı. çok özeldi benim için. çok üzgünüm.
devamını gör...

an itibariyle "naja".
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ekşi sözlükteki gibi girdiğim bir başlığa sonradan yazanlar varsa kolayca o başlıkları göreyim.
mesajlar için görsel ekleme olursa güzel olur.
daha fazla tema desteği.
çok tanım girene kitap vs gibi saçma etkinliklerin kaldırılması. burayı gerçekten seven, bir şeyler paylaşmak isteyen gelsin. iki kitaba bin tane saçma başlık ve tanım açacak adamlara gerek yok.
devamını gör...

bir inşaat işçisi, 4 çocuk sahibi ve resmi nikahı yetmezmiş gibi bir de imam nikahlı eşi varmış. cinnet geçirmişmiş!!!*.
son 24 saat içersinde gündemde olan haberler gerçek anlamda üzücü, aslında üzücü kelimesi bile duygularımızı betimlemekte yetersiz kalıyor. umuyorum ki o çocuklar bu travmayı atlatabilir ve sağlıklı bireylere dönüşebilirler.
devamını gör...

o bank deniz kenarındaysa daha da güzel olan eylemdir. nedense ilk aklıma gelen "acaba şu an denizin diğer ucunda benim gibi oturmuş denizi seyreden biri var mı?" olur. nasıl biri olduğunu, nasıl bir hayatı olduğunu merak ederim. belki de orada bırakın denizi seyreden biri, bank bile yoktur. olsun, bu küçük tahminleri severim. hem böyle anlarda kendi hayatım üzerine düşünmeyi anlamsız bulurum. huzurlu olduğum bir yerde ruhumun sıkılmasından korktuğumdandır belki.
devamını gör...

kafası az buçuk çalışan her insanın farkında olduğu ve onu bir kez daha takdir etmesini sağlayan gerçektir.
devamını gör...

hayatın en başında böyle bir liste tutmak saçma. ama bir yaştan sonra, yeterince insan tanıyıp kendi çevrenizi şekillendirdikten sonra herkese belirli bir uzaklıkta kalmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. mesafeyi tanıdıktan sonra belirlemek en güzelidir. bunu hayatın başında yapmayın deme sebebim ise hataların öğreticiliğidir.
devamını gör...

halk arasında ve gazetelerde kezzap atma olarak nitelendirilen olaylarda failin kullandığı maddedir.
öte yandan kezzap kelime anlamı itibariyle nitrik asittir.
devamını gör...

beni bırakma
düşler sokağı
boş ders şarkısı
bu şarkılarıyla kalbime taht kuran değerli sanatçımız şarkıcı, besteci ve söz yazarıdır.
devamını gör...

tatlı su balığı; nehir ve göller gibi tatlı sularda yaşayan balıklara denir.

mecazi anlamda da herkesle iyi geçinen, bana dokunmayan bin yaşasıncılar bu balık türüne girer.
devamını gör...

zor.
devamını gör...

güneşin oğlu filminde haluk bilginer'in oynadığı* ülkü tamer şiiri.

"aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen
."



ayrıca olağan mottom.
devamını gör...

başını meja, zülal_kalender1 gibi yazarların çektiği grubun açtığı başlıkların yeterince ilgi ve şuku görmeme durumudur. ezik çaylaklar minvalindeki sözde mizah başlıkları girdi ve beğeni dolup taşarken bu yazarların büyük emek ile yazdıkları girdiler ve başlıklar geri planda kalmaktadır. yazarlarımızı troll başlıklarla ilgilenmek yerine gerçekten bir şeyler öğrenebilecekleri başlıklara yönelmeye davet ediyorum.
devamını gör...

böyle bir dünya işte ölsen bile faydalanıyorlar senden.

-dünyayı anlamak yetmez, onu değiştirmek gerekir.(karl marx)

ne anlayabildik ne değiştirebildik reis.
devamını gör...

(bkz: optik)
devamını gör...

gelişimsel ya da zihinsel yetersizliklerin yanında sıra dışı becerileri olan kişileri tanımlar. kişinin zeka düzeyi ortalamanın altında olmasına karşın bir ya da daha fazla alanda aşırı düzeyde bilgi veya yetenek sahibidir.

detaylı bilgi: www.matematiksel.org/kazayl...
devamını gör...

dini kirli işlerinize alet edip, yaptığınız her pisliğe maske olarak kullanırsanız bir yerden sonra bunun ters tepmesinden daha doğal bir şey olamaz.
devamını gör...

kafa sözlük’te çaylaklık olduğunu şuan öğrendim. olm çaylaklık varsa lucifer niye yazar hala, yabıştırsanıza lanetli çaylağı? heyallamyarabbim*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim