babanın en iyi olduğu konu
inşaat işçiliğiyle 3 çocuğunu üniversite okutmak. kızını mühendis yapıp doktora yaptırmak üniversitede akademisyen yapmak, bir oğlunu hekim bir oğlunu mühendis yapmak.
şimdi kendime bakıyorum; ben 1 tane çocuk yapmaktan bile korkuyorum...
şimdi kendime bakıyorum; ben 1 tane çocuk yapmaktan bile korkuyorum...
devamını gör...
susuz yaz
bir filmin başına neler gelebilir, bu film neden sükselidir, türk sineması için neden önemlidir kısaca bahsetmek isterim.
1963 yılında yapılıyor film. dikkat edilirse 61 anayasası yürürlükte o tarihte. görece özgürlükçü bir anayasa. öncekine kıyasla ise fazlaca özgürlükçü. metin erksan belki de buna güvenerek daha önce sansürün izin vermediği öğeler yerleştiriyor filme. 61 öncesi filmlere bakılırsa “sansür ile sinemanın anasını nasıl ağlatırız” uygulaması net olarak görülür.
fakat gelin görün ki o tarihte bile film sansür yiyor. şu an filmi izleyince “bunun neyini sansürlemişler ulan” diyebilirsiniz ama oluyor işte. milli ahlaka aykırı sahneler var diyerek yapılabilir. nedir bu milli ahlak? bilmem ki, her şey olabilir. neyse nihayetinde film gösterime sokulmuyor. gösterilmeyi bırakın neredeyse imha edip kökünü kurutacaklar.
daha sonra filmin yapımcı ortaklarından, aynı zamanda başrol oyuncularından biri olan ulvi doğan isimli, şeytana pabucunu ters giydirme yeteneğine sahip adam filmi avrupa’ya kaçırıyor. berlin film festivalinde görücüye çıkıyor film ve hayatın cilvesi bu ya altın ayı’yı alıyor. festival ödül gerekçesinde “dünyanın en eski konularından birini, habil-kabil hikayesini, çok çarpıcı ve modern bir şekilde anlatıyor” diyor.
film avrupa’nın en önemli festivallerden birinden ödülle ayrılınca bizim devlet ayıyor, filmi sahiplenmeye niyetleniyor fakat ulvi doğan filmi ülkeye getirmiyor. ülkeye getirmediği gibi türlü çakallıkların peşine düşüyor. bazı yerlerde yönetmenin ismini değiştirerek gösteriyor filmi. kullandığı isim de “ismail metin”. ismail ise aslında erksan’ın göbek adı. ama asıl şeytanlığı filme ek sahneler koyarak yapıyor. buluyor oyunculara benzeyen dublörleri, çekiyor sahneleri, ekliyor filme. hem de ne sahneler. erotiğin üstü, pornografinin bir tık altı. özellikle amerikalıların pek hoşuna gidiyor bu köylü pornosu. hatta ve hatta bazı ülkelerde şu isimle bile izlettiriliyor , “ı had my brother’s wife”, kardeşimin karısına sahip oldum. ne isim ama. eğer sağda solda hülya koçyiğit eskiden porno filmde oynamış diye duyduysanız işte o duyduğunuz bu film olabilir. izlediyseniz de onun dublörü.
film sadece ulvi doğan ile metin erksan’ın arasını açmıyor. öykünün yazarı necati cumalı ile erksan’ın da arasını bozuyor. cumalı hikayeye bağlı kalmamak ile suçluyor yönetmeni. yönetmen yıllar sonra bu suçlamayı cevaplıyor. evet bağlı kalmadım, eklemeler yaptım diyor. yönetmenin eklemeler yapması bana çok normal gelse de, aralarında geçenleri bilemem.
yıllar sonra ise filmin negatifleri bulunuyor. bulunma işine de fatih akın öncülük ediyor. martin scorsese’nin vakfı tarafından restore edilerek, 2008 cannes film festivalinde “klasik filmler” kategorisinde gösteriliyor. bu gösterime ulvi doğan’da katılıyor. filmi banka kasasında saklamış yıllarca. fatih akın araya girince vermiş. son 20 dakikası eksikmiş ama o kısım da almanya’da devlet arşivinde bulunmuş. alman dediğin her şeyi saklar neticede. ulvi doğan, filmi ismail metin ismiyle gösterime sokması hususunda “almanlar metin erksan’ın komünist olmasını gerekçe göstererek filmi gösterime sokmak istemediler, biz de zaruretten ismi değiştirdik” diyor. metin erksan nasıl bir komünist, burası merak konusu. bu arada film ulvi doğan’ın bildiğim kadarıyla oyuncu olarak tek filmi.
son olarak şunları söyleyeyim. günümüzde izlediğimizde ve günün şartları ile değerlendirirsek çok ilgi çekici gelmeyebilir film ama içerik ve teknik açıdan ilkleri yapmıştır. örneğin erol taş’ın sapıkça inek memesi emmesi cüretkarlık bakımından öncü olabilir. yılan sokulan bacağı emmek şu an klişe gelse de o zaman için yeniydi. tabii ki ilkler hep emmek ile ilgili konular değil. kameranın bir tekerleğe bağlanarak dairesel çekimin yapıldığı sahne de teknik açıdan farklılıklara bir örnektir. ve erol taş’ın boğularak suyun içinde sürüklenmesi gerçekten ikoniktir.
kamu spotu: yılan ve akrep sokulan bacağı sakın emmeyin. erol taş değilsiniz, unutmayın.
1963 yılında yapılıyor film. dikkat edilirse 61 anayasası yürürlükte o tarihte. görece özgürlükçü bir anayasa. öncekine kıyasla ise fazlaca özgürlükçü. metin erksan belki de buna güvenerek daha önce sansürün izin vermediği öğeler yerleştiriyor filme. 61 öncesi filmlere bakılırsa “sansür ile sinemanın anasını nasıl ağlatırız” uygulaması net olarak görülür.
fakat gelin görün ki o tarihte bile film sansür yiyor. şu an filmi izleyince “bunun neyini sansürlemişler ulan” diyebilirsiniz ama oluyor işte. milli ahlaka aykırı sahneler var diyerek yapılabilir. nedir bu milli ahlak? bilmem ki, her şey olabilir. neyse nihayetinde film gösterime sokulmuyor. gösterilmeyi bırakın neredeyse imha edip kökünü kurutacaklar.
daha sonra filmin yapımcı ortaklarından, aynı zamanda başrol oyuncularından biri olan ulvi doğan isimli, şeytana pabucunu ters giydirme yeteneğine sahip adam filmi avrupa’ya kaçırıyor. berlin film festivalinde görücüye çıkıyor film ve hayatın cilvesi bu ya altın ayı’yı alıyor. festival ödül gerekçesinde “dünyanın en eski konularından birini, habil-kabil hikayesini, çok çarpıcı ve modern bir şekilde anlatıyor” diyor.
film avrupa’nın en önemli festivallerden birinden ödülle ayrılınca bizim devlet ayıyor, filmi sahiplenmeye niyetleniyor fakat ulvi doğan filmi ülkeye getirmiyor. ülkeye getirmediği gibi türlü çakallıkların peşine düşüyor. bazı yerlerde yönetmenin ismini değiştirerek gösteriyor filmi. kullandığı isim de “ismail metin”. ismail ise aslında erksan’ın göbek adı. ama asıl şeytanlığı filme ek sahneler koyarak yapıyor. buluyor oyunculara benzeyen dublörleri, çekiyor sahneleri, ekliyor filme. hem de ne sahneler. erotiğin üstü, pornografinin bir tık altı. özellikle amerikalıların pek hoşuna gidiyor bu köylü pornosu. hatta ve hatta bazı ülkelerde şu isimle bile izlettiriliyor , “ı had my brother’s wife”, kardeşimin karısına sahip oldum. ne isim ama. eğer sağda solda hülya koçyiğit eskiden porno filmde oynamış diye duyduysanız işte o duyduğunuz bu film olabilir. izlediyseniz de onun dublörü.
film sadece ulvi doğan ile metin erksan’ın arasını açmıyor. öykünün yazarı necati cumalı ile erksan’ın da arasını bozuyor. cumalı hikayeye bağlı kalmamak ile suçluyor yönetmeni. yönetmen yıllar sonra bu suçlamayı cevaplıyor. evet bağlı kalmadım, eklemeler yaptım diyor. yönetmenin eklemeler yapması bana çok normal gelse de, aralarında geçenleri bilemem.
yıllar sonra ise filmin negatifleri bulunuyor. bulunma işine de fatih akın öncülük ediyor. martin scorsese’nin vakfı tarafından restore edilerek, 2008 cannes film festivalinde “klasik filmler” kategorisinde gösteriliyor. bu gösterime ulvi doğan’da katılıyor. filmi banka kasasında saklamış yıllarca. fatih akın araya girince vermiş. son 20 dakikası eksikmiş ama o kısım da almanya’da devlet arşivinde bulunmuş. alman dediğin her şeyi saklar neticede. ulvi doğan, filmi ismail metin ismiyle gösterime sokması hususunda “almanlar metin erksan’ın komünist olmasını gerekçe göstererek filmi gösterime sokmak istemediler, biz de zaruretten ismi değiştirdik” diyor. metin erksan nasıl bir komünist, burası merak konusu. bu arada film ulvi doğan’ın bildiğim kadarıyla oyuncu olarak tek filmi.
son olarak şunları söyleyeyim. günümüzde izlediğimizde ve günün şartları ile değerlendirirsek çok ilgi çekici gelmeyebilir film ama içerik ve teknik açıdan ilkleri yapmıştır. örneğin erol taş’ın sapıkça inek memesi emmesi cüretkarlık bakımından öncü olabilir. yılan sokulan bacağı emmek şu an klişe gelse de o zaman için yeniydi. tabii ki ilkler hep emmek ile ilgili konular değil. kameranın bir tekerleğe bağlanarak dairesel çekimin yapıldığı sahne de teknik açıdan farklılıklara bir örnektir. ve erol taş’ın boğularak suyun içinde sürüklenmesi gerçekten ikoniktir.
kamu spotu: yılan ve akrep sokulan bacağı sakın emmeyin. erol taş değilsiniz, unutmayın.
devamını gör...
gelecekte robotlarla ilişkiye girecek olmamız
(bkz: gece yarısı sokağa çıkan robot cinsel istismara uğradı)
(bkz: hafif meşrep robot)
(bkz: erken boşalan robot)
(bkz: mini etekli robot)
(bkz: küfür eden robotla sevgili olmam)
(bkz: evlenilecek robot eğlenilecek robot)
(bkz: holigan robot)
(bkz: hafif meşrep robot)
(bkz: erken boşalan robot)
(bkz: mini etekli robot)
(bkz: küfür eden robotla sevgili olmam)
(bkz: evlenilecek robot eğlenilecek robot)
(bkz: holigan robot)
devamını gör...
nilgün marmara
"ülkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunlara mal ettirici biricik güç, inancım yok. hiçlik tanrısının kayrasıyla kutsanmış ben yalnızca buna inanabilirim, ben."
yıllar önce bir dergide bu sözüne denk gelmiş, tam olarak anlayamamıştım neden böyle dediğini. şimdi o kadar iyi anlıyorum ki; hiçbir yere ait olamama duygusunu, varoluş sancılarını, içine düştüğü boşluğu. başta tatlı gelen o özgürlük hissinin yerini zamanla yalnızlığa bırakmasını ve artık o sancıları çekmiyormuş gibi yaşamanın ne kadar zor olduğunu.
yıllar önce bir dergide bu sözüne denk gelmiş, tam olarak anlayamamıştım neden böyle dediğini. şimdi o kadar iyi anlıyorum ki; hiçbir yere ait olamama duygusunu, varoluş sancılarını, içine düştüğü boşluğu. başta tatlı gelen o özgürlük hissinin yerini zamanla yalnızlığa bırakmasını ve artık o sancıları çekmiyormuş gibi yaşamanın ne kadar zor olduğunu.
devamını gör...
ton balığı konusunda kimsenin kral çıplak diyememesi
bir durum.
aslında ton balığı değil de konserve yiyecekler konusunda kral çıplak deseler daha iyi. tadının güzelliğini kötülüğünü geçtim, konserve yiyecekler kanser yapar. fazla yemezseniz sizin adınıza iyi olur.
aslında ton balığı değil de konserve yiyecekler konusunda kral çıplak deseler daha iyi. tadının güzelliğini kötülüğünü geçtim, konserve yiyecekler kanser yapar. fazla yemezseniz sizin adınıza iyi olur.
devamını gör...
18 şubat 2021 apartman boşluğu yayın
daddy, sesini her duyduğumda günüm şenleniyor be adam! yayını anında hypelamıştır.
devamını gör...
fahişelik neden ahlaksızlıktır sorunsalı
çok kolay iş olduğu için.bide psikolojimiz bozuk edebiyatı yapmaları yok mu?
ne kadar escort varsa snaplerinde pahalı içkiler, pahalı arabalar, pahalı mekanlar. sorsan başına kötü şeyler gelmiştir ve çok fakirdir. yalan... bu işi az emek harcayıp lüks içinde yaşamak için yapıyorlar. lisede herkes ders yaparken tek işi seks olan tiplerin gelecekteki hali işte.
ülkedeki erkekler yokluktan damacanayı bile yaparken seks işçisi olmak easy money kovalamaktır.
riskleri yok mu tabi var zorlukları var mı tabi var. ama size şunu sorayım.sabah 7de dükkanı açan, temizliği yapan, rafları dizen,akşam 9da sayım yapıp 10da dükkanı kapatan, maaşının bir kısmını elden veren ve asgari ücret alan bir market çalışanı mı daha çok çalışıyor yoksa oral seks çekip bacağını açan biri mi? ya da şunu sorayım hangisini s... iyorlar?
ne kadar escort varsa snaplerinde pahalı içkiler, pahalı arabalar, pahalı mekanlar. sorsan başına kötü şeyler gelmiştir ve çok fakirdir. yalan... bu işi az emek harcayıp lüks içinde yaşamak için yapıyorlar. lisede herkes ders yaparken tek işi seks olan tiplerin gelecekteki hali işte.
ülkedeki erkekler yokluktan damacanayı bile yaparken seks işçisi olmak easy money kovalamaktır.
riskleri yok mu tabi var zorlukları var mı tabi var. ama size şunu sorayım.sabah 7de dükkanı açan, temizliği yapan, rafları dizen,akşam 9da sayım yapıp 10da dükkanı kapatan, maaşının bir kısmını elden veren ve asgari ücret alan bir market çalışanı mı daha çok çalışıyor yoksa oral seks çekip bacağını açan biri mi? ya da şunu sorayım hangisini s... iyorlar?
devamını gör...
euro truck simulator 2
gecenin köründe, yine bir gece seyahatinde, arka planda yallah şöför çalarken mesela, insanı bambaşka kişiliklere büründüren oyun.
sanki şimdi sıcacık evinizde bekleyen eşinizi, çoluğunuzu çocuğunuzu, ananızı babanızı özlemişsiniz de kavuşmak için mesafe sayıyormuşsunuz gibi basarsınız gaza. iliklerinize kadar geçim sıkıntısıyla yoğrulur, memleket hasretiyle yanar tutuşursunuz. bir yandan teslimatı yetiştirememe korkusu yer bitirir, diğer yandan da çocuklarınızın kokusu düşer hatrınıza. ama en nihayetinde yepyeni bir gün doğacak, arabaların farları artık birer birer kapanacaktır. nemli gözlerinizin tek dermanı ise herhangi bir doğu avrupa ülkesinin sınır kapısı ve bunun üzerine düşlediğiniz slav kızları olacaktır.
ne kadar modernist olursan ol, kim olursan ol, tırcı olursan anadolu'nun bağrından kopup geliyorsun arkadaş.*
sanki şimdi sıcacık evinizde bekleyen eşinizi, çoluğunuzu çocuğunuzu, ananızı babanızı özlemişsiniz de kavuşmak için mesafe sayıyormuşsunuz gibi basarsınız gaza. iliklerinize kadar geçim sıkıntısıyla yoğrulur, memleket hasretiyle yanar tutuşursunuz. bir yandan teslimatı yetiştirememe korkusu yer bitirir, diğer yandan da çocuklarınızın kokusu düşer hatrınıza. ama en nihayetinde yepyeni bir gün doğacak, arabaların farları artık birer birer kapanacaktır. nemli gözlerinizin tek dermanı ise herhangi bir doğu avrupa ülkesinin sınır kapısı ve bunun üzerine düşlediğiniz slav kızları olacaktır.
ne kadar modernist olursan ol, kim olursan ol, tırcı olursan anadolu'nun bağrından kopup geliyorsun arkadaş.*
devamını gör...
sukutuhayal
tdk tarafından yazımı sukutuhayal olarak belirtilmiş. anlamı hayal kırıklığı, düş kırıklığı manasına gelir.
sukut, sükut ile karıştırılır. sukut, düşme manasına gelir. sükut ise sessizlik manasına gelir. sükut-ı hayal ve sükutu hayal kullanımı yanlıştır.
sukut-ı hayal de arapça yönünden yazımı doğrudur ama tdk türkçeye alıntılama yaptığından sukutuhayal olarak kabul eder.
sukut-ı hayal'in arapça yönünden doğru olmasının sebebi arapça tamlamamalarda u ve ü değil de ı ve i kullanılmasından kaynaklanıyor.
"çocuklara bazen şöyle diyorum:
hayalperest olmayın. hep sukutuhayale uğrarsınız. ayağınız yer tutmaz. gerçeklerden kaçar kaçar hayallerinize sığınır, hayal kurduğunuz sürece de doyar, tatmin olur, ama başarmanız gereken küçücük işleri bile alt edemezsiniz." - cahit zarifoğlu
sukut, sükut ile karıştırılır. sukut, düşme manasına gelir. sükut ise sessizlik manasına gelir. sükut-ı hayal ve sükutu hayal kullanımı yanlıştır.
sukut-ı hayal de arapça yönünden yazımı doğrudur ama tdk türkçeye alıntılama yaptığından sukutuhayal olarak kabul eder.
sukut-ı hayal'in arapça yönünden doğru olmasının sebebi arapça tamlamamalarda u ve ü değil de ı ve i kullanılmasından kaynaklanıyor.
"çocuklara bazen şöyle diyorum:
hayalperest olmayın. hep sukutuhayale uğrarsınız. ayağınız yer tutmaz. gerçeklerden kaçar kaçar hayallerinize sığınır, hayal kurduğunuz sürece de doyar, tatmin olur, ama başarmanız gereken küçücük işleri bile alt edemezsiniz." - cahit zarifoğlu
devamını gör...
karizmatik cevaplar
sen hayırdır.
devamını gör...
amazon prime video
içerik olarak şimdilik tatmin edici değil ancak siz de benim gibi amazon türkiye üzerinden ayda birkaç kez alışveriş yapıyor ve bunların en az bir tanesinde hızlı teslim kargo seçeneğini işaretliyorsanız üye olmanızı tavsiye edeceğim platform. aylık 8 lira gibi bir rakama hem prime video servisinden yararlanıyorum hem de tüm kargolarım ücretsiz ve hızlı teslimat seçeneğiyle geliyor.
bunu şöyle de düşünebilirsiniz* :
bunu şöyle de düşünebilirsiniz* :

devamını gör...
turist ömer uzay yolunda
kalleş kompiter.
sen buranın muhtarı mısın?
çiçek et yer mi ya?
sen buranın muhtarı mısın?
çiçek et yer mi ya?
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ses tonları
hava hazır yağmurluyken..
voca.ro/1o1CJIupH4Co
voca.ro/1o1CJIupH4Co
devamını gör...
yazarların aldıkları en unutulmaz mesaj
teferruatı bende kalmak şartıyla pek ağır bir mesajdı.
zaten uçlarda yaşıyordum o ara hayatı. zor şartlarda tutunuyordum hayata adeta beni uçuruma yuvarlamıştı.
çok ağır gelmişti. günlerce boğazıma yumru olmuştu. zor yaşadığım o hayatı iyice zorlaştırmış muhakeme yeteneğimin altına bomba yerleştirmişti adeta.
hep bir son damla vardır ya işte o mesaj o son damlaydı. bugüne bakınca belki de iyi ki damlamıştı. bazı şeylerin sonu bazı şeylerin başı oldu.
ah nasıl güzel şeyler? bitiriyor bitti bitecek derken adeta yeni bir hayat bahşedilmişti bana.
alelade ağzınızdan çıkan o sözler kimlerde nasıl makes bulur bilemezsiniz dostlar. aman ha kırmadan, incitmeden, yormadan...
herkes benim kadar şanslı değil. bir bakmışsınız birinin sonu olmuş o son mesaj.
zaten uçlarda yaşıyordum o ara hayatı. zor şartlarda tutunuyordum hayata adeta beni uçuruma yuvarlamıştı.
çok ağır gelmişti. günlerce boğazıma yumru olmuştu. zor yaşadığım o hayatı iyice zorlaştırmış muhakeme yeteneğimin altına bomba yerleştirmişti adeta.
hep bir son damla vardır ya işte o mesaj o son damlaydı. bugüne bakınca belki de iyi ki damlamıştı. bazı şeylerin sonu bazı şeylerin başı oldu.
ah nasıl güzel şeyler? bitiriyor bitti bitecek derken adeta yeni bir hayat bahşedilmişti bana.
alelade ağzınızdan çıkan o sözler kimlerde nasıl makes bulur bilemezsiniz dostlar. aman ha kırmadan, incitmeden, yormadan...
herkes benim kadar şanslı değil. bir bakmışsınız birinin sonu olmuş o son mesaj.
devamını gör...
yazarların en sevdiği söz
“yalnızca içteki yakındır; başka her şey uzak.”
rainer maria rilke.
rainer maria rilke.
devamını gör...
kapadokya
kanımca bir defa görmenin yeterli olduğu, ikinci kez uğramayacağım turistik bölge.
devamını gör...
sureti haktan görünmek
kendisini iyi niyetli gibi göstermek veya birisi için çalışıyor görünmek.
devamını gör...
serkan yetkin
trt sporda yayınlanan spor manşet programının sunucusudur.
bir program sunucusunun sahip olması gereken en önemli özelliklerden bir tanesi güzel ve etkileyici bir ses tonudur. serkan yetkin bu özelliğe sahip. programı izlerken kendine has ses tonu programdan daha büyük bir keyif alınmasını sağlıyor.
diğer bir özellik hitabet yeteneğidir. anlatmak istediğini kısa ama anlamlı bir şekilde anlatabilmektir. serkan yetkin buna da sahip. anlatmak istediğini eğip bükmeden, doğrudan ama şımarıklık da yapmadan, farklı olmaya çalışmadan, belki de bu yüzden farklı olarak anlatıyor.
ama serkan yetkin’in takdir edilmesi gereken şeyler bence mesleki yeterlilikleri değil. bunlar zaten olması gerekenler. kötü örnekler çok fazla olduğu için serkan yetkin öne çıkıyor sadece. asıl mevzu serkan yetkin’in bünyesinde barındırdığı akıl almaz sabır.
çünkü serkan yetkin kendisinden daha önce bir tanımla bahsettiğim cem dizdar ile yapmakta spor manşet programını. bazı kahramanlar pelerin takmaz demek geliyor programı her izlediğimde. cem dizdar’ın her yoruma itiraz etmesi, her soruya kızması, durmadan fırça atma hazırlığında olmasına rağmen serkan yetkin gayet sakin, saygılı ve soğukkanlı bir şekilde göğsünde yumuşatıyor her saldırıyı.
böyle sunucuların daha fazla olmasını diliyorum.
bir program sunucusunun sahip olması gereken en önemli özelliklerden bir tanesi güzel ve etkileyici bir ses tonudur. serkan yetkin bu özelliğe sahip. programı izlerken kendine has ses tonu programdan daha büyük bir keyif alınmasını sağlıyor.
diğer bir özellik hitabet yeteneğidir. anlatmak istediğini kısa ama anlamlı bir şekilde anlatabilmektir. serkan yetkin buna da sahip. anlatmak istediğini eğip bükmeden, doğrudan ama şımarıklık da yapmadan, farklı olmaya çalışmadan, belki de bu yüzden farklı olarak anlatıyor.
ama serkan yetkin’in takdir edilmesi gereken şeyler bence mesleki yeterlilikleri değil. bunlar zaten olması gerekenler. kötü örnekler çok fazla olduğu için serkan yetkin öne çıkıyor sadece. asıl mevzu serkan yetkin’in bünyesinde barındırdığı akıl almaz sabır.
çünkü serkan yetkin kendisinden daha önce bir tanımla bahsettiğim cem dizdar ile yapmakta spor manşet programını. bazı kahramanlar pelerin takmaz demek geliyor programı her izlediğimde. cem dizdar’ın her yoruma itiraz etmesi, her soruya kızması, durmadan fırça atma hazırlığında olmasına rağmen serkan yetkin gayet sakin, saygılı ve soğukkanlı bir şekilde göğsünde yumuşatıyor her saldırıyı.
böyle sunucuların daha fazla olmasını diliyorum.
devamını gör...