1994 yılında bir üniversite öğrencisi davet aldığı etkinliğe gitmek için bielefeld'in yolunu tutar. yol üzerinde bulunan tabelalarda gördüğü çarpı işaretleri karşısında şaşkınlığa uğrar ve şehri bulamaz. bunun üzerine dönemin internet sitelerinde bielefeld isimli bir şehir olmadığı ile ilgili bir geyik başlatır. bu geyik için argümanları ise şu şekildedir; bilefeld şehrinde doğmuş kimse ile tanışmamış olması ve bu şehirde yaşayan kimseyi tanımaması. bu geyik ülkede çok hızlı bir şekilde yayılır. şehrin belediyesi yüzlerce mail almaya başlar ve bu mailler üzerine şehrin konumu ve varlığını teyit eden cevaplar vermeye başlar ancak resmi açıklama yapmak için 1999 yılının beklenmesi sebebiyle bu teori çok güçlenir. 2002 yılında şansölye angela merkel de sorulan bir soruya; ''bielefeld'e bir etkinliğe katılmıştım, öyleyse var'' şeklinde cevap vererek bu olaya esprili bir şekilde dahil olmuştur. hatta son zamanlarda geyik o kadar büyümüştür ki bielefeldin varlığını kanıtlayana 1 milyon euro ödül verileceği açıklanmıştır.
devamını gör...

torpilinin görev süresi dolduğunda ya da o makamdan ayrıldığında sap gibi ortada kalmaktadırlar. üzülüyor muyum? hayır tabii. işe girerken kimbilir kimlerin hakkını yiyerek oraya geliyorsun ve her ay maaşını alıp gönül rahatlığıyla harcıyorsun.

son yerel seçimlerde de gördüğümüz üzere yönetimi el değiştiren illerde işten çıkarmalar epey gündem oldu. şu hayatta özellikle türkiye'deki ortamda birilerinin adamı olarak bir yerlere gelmek çok mantıklı bir iş değil.

kul hakkı nedir? nasıl yenir? başlıklı kitaba katkıda bulunabilir tümü.
devamını gör...

sağlığımız.
devamını gör...

eskiden çok zahmetli olan şimdilerde ise pek kolay gerçekleştirilen bakım işi.

ilk dövmemi 2006 senesinde yaptırmıştım. aman allahım bu nasıl bir acı. acı eşiği yüksek olan bir insan olmama, yaşımın 17 olmasından mütevellit asla yapılmaması gereken bir şeyi yaparak uygulama öncesi içki içmiş olmama rağmen aklım çıktı acıdan dövme bitene kadar. ki dövmeyi tasarlayan da uygulayan da yakın arkadaşlarımdı. nazımı niyazımı çektiler. normalde 2 saatte bitmesi gereken dövme allah affetsin bütün gece sürdü, falan. sonrasıysa tam bir çile. yaz ayı. dövme belimde.** sevgilim yok o dönem. süremiyorum abi vazelini. hadi sürdüm streç filmle kapatamıyorum. bel yani. ne yapayım kendimi mi mumyalayayım?! rezillik. bir şekilde iyileşti o dövme. ama annemin cıkcıklamalarına uzun süre maruz kaldım. "zaten onaylamıyorum, ben niye bakıyorum acaba bu dövmeyeeee???" canım anam. tşk superwoman.

sonra epey uzun süre yaptırmadım başka dövme. çok sevmeme rağmen. denk gelmedi bir türlü. biraz da korktum galiba. neyse oralara girmeyelim.* efendim yıllar geçti, pandemi geldi çattı. deliriyorum! ne istediğim çok net. uygulama yapacak süper de bir dövme sanatçısı buldum.* markete bile gitmeyecek kadar kendimi korumaya çalışıyorum falan, ama gittim dövme yaptırdım arkadaşlar! nasıl bir yanmaksa... kolumda dövme. zaten evdeyiz. sorun olmadı. yine yaz. giyiyorum askılıyı, her gün 10 kez antibakteriyel sabunla yıkıyorum, bepanthollüyorum. hayat çok süper.

sonraaa, sonra şimdi burada tanımlayamayacağım bir rün tasarladı bir adam bana. sadece bana? bize! neyse. ama şart koştu. madem bunu ben tasarlıyorum, benim istediğim kişi uygulayacak. pekih. tabi ki peki! gittim verdiği adrese, görenin yarım saatlik iş diyeceği bir tasarım; sahilde kuma çizebileceğim bir rün!* çizimi, uygulaması 3 saatten fazla sürdü... acımıştı galiba, çok hatırlamıyorum. başka şeyleri çok hatırladığımdan sanırım, ifade edemiyorum. neyse, bakım. konumuz bakım; efendim dövme sanatçısı, uygulamayı bitirdikten sonra bir bant yapıştırdı bileğime. "nasıl yani, streç değil bu. nasıl çıkaracağım, acır." dedim. bant yani bildiğin. "e yoo çıkarmayacaksın ki, 1 hafta duracak." dedi. "vazelin, bepanthol?" diye sordum. güldü. "gerek yok mikocum." nasıl ya, e biz çok çile çektik diye düşündüm ama zorlamadım. çünkü niye yapayım? üzümü ye bağını sorma, sorgulama arkadaşım diye rehabilite ettim kendimi. iyileştirici dövme bantları çıkmış arkadaşlar kısacası. allahım devrim! yapıştırıyor bantı, çıkarmıyorsun da, ne kaşınma, ne kabuk, ne acı, ne krem derdi... hiç tasa yok. sağlık teknolojisi çok süper bir şey!

bundan da çok kısa bir zaman sonra son dövmemi yaptırdım.* bu defa sırtıma. sordum bantı yokmuş elisa'nın. eski usûl baktım. elden ne gelir? zaten kendi stüdyosu başka şehirde kadının. niye edinmedin diye de carlanmaz şimdi. üzdü.

dövme bakımının hala bir gündem olduğunu söyleyenler ne yapmak nereye varmak istemektedir kısacası. geçelim. darısı diğer dertlerimizin başına.

günlük anı anlatma seansımızın sonuna geldik.
devamını gör...

birhan keskin'in penguen 2 şirinin son iki dizesi.

"o büyük ve muazzam zamanda unuttum
kanatlarım çok oldu üşüyor benim
bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
bu yüzden eğik boynum.

bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
bundan gözlerimdeki kayalık,
içimdeki serseri buzullar

dürtme içimdeki narı
üstümde beyaz gömlek var."
devamını gör...

her başlığın altına z kuşağı yazan tiple ölümüne kapışır.
devamını gör...

-sen küfrü savundun!
-savunmadım. çıkar göster ahlaksız moderasyon!
-bir silicem şimdi.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir yerden sonra dayanılmaz bir özgüvensizliğe evrilebilen durumdur. ipin ucunu kaçırdığınız noktada "ben zaten beceremem" hissiyatı doğmaya başlar. depresyona kadar yolu var.
uzun bir süredir sıkıntısını çekiyorum. bir işe başlarken yetersizlik hissi yoğun bir kaygı yaratıyor. korku ve çarpıntı ile karışık sıkıntılı hissiyat, o işi yapmaya da engel oluyor ve yetersizliği besliyor. çözümünün basit taktiklerle olabileceğini de düşünmüyorum. alırım bi psikiyatr önerisi.
devamını gör...

psikolojik falan değil de.

kimsenin doğum gününü kutlamasan onların umrunda bile değilsin. hediye almasan hediye alınmaz. vermessen verilmez. paylaşmasan paylaşılmazsın.

hayat böyle. çakma ilişkilerini kendine samimiyet diye yedirmeye çalışmayı kes. zira kimsenin umrunda değilsin.

her şey menfaat. sen kabul et ya da etme.
devamını gör...

o vakit, her cümlesini ezbere bildiğim bir başka attila ilhan şiiri olsun bu gecenin aksında yankılanan.

(...)
emperyal otelinde bu sonbahar,
bu camların nokta nokta hüznü
bu bizim berheva olmuşluğumuz,
bir nokta bir hat kalmışlığımız,
bu rezil bu çarşamba günü,
intihar etmiş kötümser yapraklar.
öksürüklü aksırıklı bu takvim,
ben hiç böylesini görmemiştim,
vurdun kanıma girdin, itirazım var.

sesleri liman sislerinde boğulur,
gemiler yorgun ve uykuludur.
sabahtır saat beş buçuktur,
sen kollarımın arasındasın,
onlar gibi değilsin sen başkasın,
bu senin gözlerin gibisi yoktur...
adamın rüyasına rüyasına sokulur,
aklının içinde siyah bir vapur,
kıvranır insaf nedir bilmez.
(...)
emperyal oteli'nin resmini çektim,
akşam saçaklarından damlıyordu.
kapısında durmanı söylemiştim,
yüzün zambaklara benziyordu.
cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu,
tepebaşı'ndaki küçük yahudiler,
asmalımesçit'teki rum kemancı,
böyle rüzgarsız kalmışlığımız,
bu bizim çektiğimiz sancı...
el ele tutuşmuş geziyordu,
gazeteler cinayeti yazıyordu,
haliç'e bir avuç kan dökülmüştü.

emperyal oteli'nde üç gece kaldık.
fazlasına paramız yetmiyordu.
gözlerin gözlerimden gitmiyordu.
dördüncü gece sokakta kaldık,
karanlık bir türlü bitmiyordu.
sirkeci garı'nda sabahladık,
bilen bilmeyen bizi ayıpladı...
halbuki kimlere kimlere başvurmadık,
hiçbiri yüzümüze bakmıyordu,
hiç kimse elimizden tutmuyordu.
ben hiç böylesini görmemiştim,
vurdun kanıma girdin, kabulümsün.
devamını gör...

olması gereken ama bizim gibi ülkelerde olmayan şeydir ne yazık ki.
devamını gör...

erkekler kadınların söyledigi şeyleri düşünürken kadınlar erkeklerin söylemedigi şeyleri düşünür
devamını gör...

aydınlık, az eşyalı, açık renklerle boyanmış duvarı, havalandırılmış ve temiz evlere girildiğinde hissedilen ferahlık.

serin ve güneşli kış sabahlarında evden dışarı adım atıldığında karla karşılaşmakla hissedilen ferahlık.

içinde kavga gürültü olmayan evlerde sevgiyle ve anlayışla büyümüş insanların kalbinde ağırlanıldığı zaman hissedilen ferahlık.
devamını gör...

meteor, göktaşı ya da meteoritler; uzaydan dünya atmosferine giren, kimi zaman düşen kimi zaman da düşmeden atmosferde parçalanıp küçülerek, atmosferdeki sürtünmeden kaynaklı yok olan gök cisimleridir. dünyamızın atmosferine her yıl sayıları binleri ve hatta on binleri aşan meteorlar girer. ancak bunların çok büyük kısmı atmosferde yok olur. sürtünme, basınç farkı ve farklı kimyasal etkileşimlerden bir şekilde kurtulup dünyamızın üzerine düşen gök taşlarının sayısı her bir yıl için en fazla 500'ü aşmamaktadır.

meteorlar dünyamızın atmosferine genelde 10-75 km/s hızla girer ancak üstte belirttiğim gibi atmosfere girdikten sonra yer çekiminin de etkisiyle çok büyük kısmı yok olur. devasa büyüklükte gök taşları bulunur ve bunlar atmosferde gözlemlenebilecek kadar büyüktürler. yeryüzünden izlenebilen her sene gerçekleşen meteor yağmurları bulunmaktadır. gerçekleşen bu meteor yağmurları içerisinde en çok bilineni ise perseid yağmurlarıdır.

meteorlar düşerken farklı renkler oluşturur. her meteorun arkasındaki iz kendi iç yapısına ve kimyasal özelliğine göre değişir. gökkuşağı renklerinde ışık yayan meteorlar da dahil olmak üzere, her bir meteor kayması, gök bilimciler ve gökyüzü ile ilgilenen şahıslar için muhteşem bir şölen sunmakta.

accuweather meteorolog dave samuhel,

"meteorların ürettiği ışığın rengi, kimyasal bileşimlerine bağlıdır."
demekte. ayrıca yine aynı bilim insanı

"meteorlardaki farklı kimyasallar, dünya atmosferine girerken yanarken farklı renkler üretir"
şeklinde bir sözü de bulunmaktadır bu konuda.

örneklendirecek olursak, esasında kalsiyum oluşumlu gök taşları mor renk veya menekşe rengi bırakarak kayarken, magnezyumdan oluşan meteorlar ise yeşil renk veyahut deniz mavisi renginde iz bırakarak kayar. meteorun kaydığı esnada ortaya çıkardığı rengi etkileyen tek faktör tabii ki de meteorun maddesinin ne olduğu da değildir. dünya atmosferine giriş hızı da gök taşının arkasında bıraktığı izin rengini değiştirebilir veya etkileyebilir.

amerikan meteoroloji derneği (ams)'e göre, gök taşının atmosferdeki hızı ne kadar yüksekse o kadar parlak ışık görünebilmektedir. amerikan meteoroloji derneği,

"daha az ışık saçan cisimlerin içerisinde, hızı yavaş olan meteorların kırmızı veya turuncu, hızı yüksek olan meteorların ise daha çok mavi renk yaydığı bildiriliyor"
şeklinde açıklama yaptı.

ayrıca yine meteorolog dave samuhel, senenin en güzel göktaşı yağışlarından biri olan geminid göktaşı yağışı'nın yoğun renkli göktaşları görmeye elverişli olduğu bilinen bir meteor yağmuru olduğunu belirtiyor. geminid yağmurları ise aralık ayı ortalarında en çok belirginleştiği döneme gelmiş olacak. geminid göktaşı yağmurları'nın en çok görülen renkleri ise sarı renk, turuncu renk ve nadir de olsa bazen yeşil renktir.

her yılın ağustos aylarından görülen başka bir meteor yağışı ise perseid göktaşı yağışı olarak adlandırılmıştır. bu meteor yağmuru'nda ise canlı renkleri daha çok görünen, kayan yıldızların görünmesi söz konusudur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kaynakça:
1 - tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%...
2 - www.instagram.com/1uzay.yol...
devamını gör...

her ötekileştirilen kesim gibi yine kendileri dışında kalan herkes tarafından haklarında ahkamlar kesilen, yargılar dağıtılan topluluk. yok bişeylerin arkasına sığınıp bişileri meşrulaştırıyorlarmış, yok kürtler tamamen sünni imiş, yok tutarsızlarmış, karmaşaları varmış.

ötekileştirilenleri kendilerinden dinlemeyi öğrendiğimizde o kadar fazla sorun çözülecek ki, o kadar olur.
devamını gör...

insan kendi başına intihar etmez. hiçkimse intihar etmez. insanı intihar ederler.
devamını gör...

şebnem tüfekçi isimli genç kız, sokakta şort giydiği için kendisine tepki gösteren bir şahsın videosunu paylaştı. şahsın videoda tüfekçi'ye ve babasına hakaretler yağdırdırmıştı. işte bunların hepsi böyle.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir öğrenci olarak yapmam gereken durumdur çünkü internetten toplu kitap aldığım için daha uyguna geliyor. insanlar ayağını yorganına göre uzatıyor diye onlara kızıp eleştiremezsiniz ki. eleştirilmesi gereken küçük işletmelerin neden zorluk çektiğidir, neden devlet tarafından destek sağlanmadığıdır.
devamını gör...

yeni hazine ve maliye bakanının yaptığı açıklamadan en çarpıcı cümledir. ve bakana sonuna kadar katılıyorum. ben de üzülürüm. hepimiz birden üzülebiliriz göğe bakalım. yağmur duasına çıkmış ilkel bir kabileye döndük zira.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim