hastaların akciğerlerine oksijen gönderen solunum cihazıdır.
ingilizcedeki ventilation* kelimesinden türeyerek dilimize geçmiştir.
non-invaziv (cerrahi işlem gerektirmeden, maskeyle) olarak uygulanabildiği gibi, invaziv (entübe edilerek) olarak da uygulanabilir.

ventilatör;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

non-invaziv kullanımı;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

invaziv kullanımı;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çoğunlukla kısa ama öz ve güzel tanımlar giren, beğenilerini de eksik etmeyen bir yazar arkadaşımız.

takibe aldım kendilerini.
devamını gör...

hayatını yaşa diyorlar ya
duvarlarla konuşarak mı hep
hep karanlığa esir olarak mı
yoksa ilelebet sensizlik mi
sen yok hayatım yok sen yok ben yok
devamını gör...

1969 yılında disneyland yakınlarında bir kasabada doğdu ve bir şeytan tarafından yönetilen tavuk kümesinde yetiştirildi. burada saman ipliklerini bir gitar teli gibi nasıl manipüle edeceğini öğrendi. insan topluluğuna yerleşmek için cesaretini topladıktan sonra, maskesiyle birlikte bir de kentucky fried chicken [kfc] kovası takmaya başladı. bu sayede manevi kardeşlerinin ruhani gücünü müziğine yansıtabilecekti. bu kovanın üzerinde "cenaze" yazıyordu.

hiç kimse buckethead'in tam olarak kaç eseri olduğunu bilmez. buckedhead hakkında sahip olduğumuz çoğu bilgi dolaylı yoldan elde edilmiştir. ancak şu bilgiyi yayınladığı eserlerin sıklığı ve kalitesi ile ifade edebiliriz: inanılmaz düzeyde üretken ve çalışkan bir müzisyendir.
kalp hastalığı olmasına rağmen yorucu turneler yapmıştır. birlikte müzik yaptığı ünlü sanatçılar tarafından övgü ile bahsedilir. konserlerinde hayranlarına koca bir torba dolusu oyuncak hediye eder. hayranları ile olan bağı beni her zaman etkilemiştir.
pek çok insan tarafından tüm zamanların en iyi gitaristi olarak görülür. teknik ve duyguyu, bir enstrüman üzerinde bu denli odaklı bir şekilde sentezlemiş çok az müzisyen vardır. buckethead'in müziğinde, içinde yaşadığımız dünyanın eleştirisini, ailesini kaybetmiş birinin karamsar düşlerini, varoluş krizlerini ve hayallerini dinleyebilirsiniz.
devamını gör...

"güneş bile dedi ki kendine, doğmak anlamsız."
devamını gör...

"sürekli kızgın veya şikayetçi isen, insanların sana ayıracak vakti olmayacak."
stephen hawking.

sürekli dert anlatırsanız da aynı şey geçerli. kimsenin o kadar hayat enerjisi yok, mütemadiyen sizi dinleyip teselli veremez. sizin de karşınızdaki kişiye bir kaç çiçek sunmanız, onun hayatında olumlu olarak yer almanız lazım. aksi halde yalnız kalabilirsiniz. sürekli şikayet etmek, dert anlatmak kolay, biraz da "seni de yormayayım, zaten bu ara dalgınsın" demek, karşıdakinin de ruh halini fark etmek lazım.
devamını gör...

uyuyamama, gereksiz kişileri düşünerek yaşanılan zaman kaybı, kendini önemsememek, duygu durum karmaşası yaşamak, anti depresanlara düşmek, sonuç olarak hep ve sizin kaybetmeniz demek.
devamını gör...

bal yerine reçel yapan arıdan bekliyorduk ama atak olan kayseri oldu*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sendikalar
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

mahalleye gelen dondurmacının başına üşüşmektir.
meşe dikmek, taso oynamaktır.
komşunun bahçesinden erik aşırmaktır.
akşamları hep beraber olmaktır.
ağaca tırmanıp yere kapaklanmaktır.
akşamüstü salça ekmek yemektir.
bunlar da benim aklıma gelenler.
devamını gör...

evlatlık olduğumu düşünme sebebimdir. babamın burnu maaşallah kemerli mi kemerlidir. he ayrı bir hava katıyor o ayrı konu. annemin burnu da öyle çok düzgün değildir. benimkisi ise olabildiğince düzgün ve normal bir burun. öyle aman aman bir şeyi yok da burun işte be. babaanneme çekmişim galiba. zaten babamın babaannemin oğlu olmama ihtimali; benim babaannemin torunu olmama ihtimalimden daha yüksek. kadının kopyasıyım resmen. (bkz: yörüg gızı)
devamını gör...

günümüz şartlarında oyun oynamanın eğlence yerine lüks olduğu oyun konsolu
devamını gör...

sürekli kendinden bahsetmesi. konuştuğunda lafı yine kendine getirmesi.
problemini anlatınca 2 cümleyle geçiştirmesi.
devamını gör...

girilen bir entry bile taşın altına elini koymuş hissini veren bir yazıdır. kısacası entry den başka bir hüneriniz varsa buyurun gelin, konuşalım demek istemiş. eline sağlık, aylar evvel nick altına girdiğim entry benim için hala aynı.
devamını gör...

devletin nasıl yönetildiğinin en basit göstergesidir.

sinema deyip geçecek aveller mutlaka olacaktır.
sosyal hayat müzik eğlence sinema tiyatro bunlar çok önemli şeyler. bilmezler. bilemeyecekler.
devamını gör...

türk dil kurumu sözlüğüne göre “çok ince kauçuktan yapılmış, içine gaz ya da hava doldurulup şişkin duruma getirilerek ağzı iple bağlanan, hafif gazla doldurulursa uçabilen çocuk oyuncağı” anlamına gelen sözcük benim için bir başka çocukluk travmasının nesnesidir. insanın saman balyası, dolmalık biber ve yalak ile ne derdi olabilir ki?

çocukluğum bir travmalar müzesi olduğu için böyle bir seri yazmaya karar verdim. daha önce yazdığım travmalarımla birlikte eğer beni okuyan yazarlar arasında kafamın neden bu kadar dağınık olduğunu düşünen yazar arkadaşlarım varsa istedikleri cevabı alacaklardır. neden önemsediysem kendimi bu kadar!

peki bu uçabilen, renkleri ile neşe veren çocuk oyuncağını bir travma konusu haline getirebilecek bir ilkokul çocuğu nasıl bir bedduanın ürünü olabilir? bir bilgisayar oyunu kahramanı gibi kendimi bu bedduayı bulmaya adadım, şu ana kadar başarılı olmadım ama bu olamayacağım anlamına gelmez.

balon kavramı ile yollarımızın ayrılması ilkokul birinci sınıf öğrencisi olduğum zamana denk geliyor. o zamanlar sınıfın en zeki öğrencisi bendim. aklınızdan en zekisi eğer benden sınıfın forrest gumplardan oluştuğunu düşünebilirsiniz ama zihnimde zeka kaçağına neden olan balon olayına kadar sınıftaki elma ağacının en üstteki elmasında benim adım yazıyordu.

sınıfta okuma yazma bilen tek çocuk ben olduğum için öğretmen zaman zaman kafama göre takılmama izin verirdi. kafama göre takıldığım her ansa kafamın bir karga olduğunu anlardım zira burnumun çıkmadığı yerin rahatsız ediciliğini siz de tahmin edersiniz.

daha okula başlamadan önce sırf bir inat uğruna okumayı öğrenmem hayatım boyunca sürecek lanetlerin birçoğunun nedeni olabilir.

o gün ali’ye ata bakması ya da ışıl’a ılık süt içmesi için baskı yapan arkadaşlarımın aksine ben sıkıntıdan sağa sola bulaştığım için dersin bitmesine 5 dakika kala öğretmen beni biraz hava almam için dışarı yolladı. bu tuhaf gelebilir size ama o zamanlar henüz pedagoji yeterince gelişmemiş bir formasyonda idi.


dışarı çıktığım an baloncu ile göz göze geldik ve ben hemen kırmızı bir balon alıp bahçede koşmaya başladım. sonra zil çaldı ve bahçe öğrencilerle doldu. kimse umurumda değildi elbette. ben elimde balonla koşturmaya devam ettim.

öğrencilerin arasından geçip salakça yerde yatan bazı çocukların üzerinden atlayıp koşarken olması beklenen şey oldu ve kafamın üzerine düştüm.

elimdeki balonu bırakmadığım için mutlu bir şekilde yerden kalktım hemen. mutluydum çünkü balonum uçmamıştı. kafamın acıyan yerine dokundum ve oynamaya devam ettim. ama sonra elimde kırmızı bir sıvı gördüm.

normal zekada bir insan bu sıvının kan olduğunu anlardı ama ben o zekada değildim sanırım ya da zeka sızıntısı başlamıştı. peki ben ne düşündüm? elimde tuttuğum kırmızı balonun boya verdiğini. evet tam olarak böyle düşündüm. o kırmızı sıvının balonun alan boyası olduğunu düşündüm. ve bayılana kadar da böyle düşünmeye devam ettim.

bayıldığım anda da bu kadar salaklığa dayanamayan balon kendini gökyüzünün sonsuzluğuna bırakıp neşeyle uzaklaşmış olmalı.

gözümü açtığımda kafama dikiş atarak zeka kaybına bir son vermek isteyen doktorla beynimin delinmesine dolaylı katkı yapan öğretmenim yanımda idi.

o günden beri balonlar benim için dokunulmaması gereken şeyler haline geldi. bu anlattıklarımı herkes biliyor, balon falan yalayamam ben.
devamını gör...

wunderbar olmuş! ellerinize sağlık.
devamını gör...

beni garip şekilde şaşırtan olaydır.

gelin hikayemi anlatayım:

minibüse binmeden önce bir kızla göz göze geldik. resmen gözü ile gülümsedi bana. ardından arabaya önce bindim bir öküz olarak, geldi yanıma oturdu. bana kolanya ikram etti ve güldü. ulan dedim bu normal bir minibüs ilişkisi değil. gözlerim yeşil olduğundan zaar maskeyle yakışıklı durduğum çok doğrudur. kızda öyle böyle güzel değildi ama. 15 dakikalık yolculuk boyunca düşündüğüm ardından okuduğum kitaba instagramı ile beraber yazıp inerken kolanya ve nazikliğin için çok teşekkür ederim diyerek kendisine verdim. birkaç saat sonra ekledi. 5. sınıfta ilk sevgilimmiş:) kendisi maskeyle olduğundan çok daha az olmakla beraber yine güzel biriydi. instadan ekledi. seni tanıdım ve dostluğumuzu hatırlatmak için verdim dedim. bana maskeye güven olmak dedirten hikaye oldu. kendisine sevgiler
devamını gör...



eyyam-ı bahur, yaz mevsiminin en sıcak ve boğucu günlerine verilen arapça kökenli türkçe sözcüktür. kuzey yarımkürede, temmuz ve eylül tarihleri arasında yaşandığı kabul edilmektedir. güney yarımkürede ise bu tarih ocak ve mart arasına düşer. kesin tarih, içinde bulunulan bölgeye, boylama ve iklim koşullarına göre büyük değişiklikler gösterebilir. türkiyede ağustos ayının ilk haftalarında karşılaşıldığı söylenen eyyam-ı bahur'un 1-8 ağustos tarihleri arasında gerçekleştiği düşünülmektedir.

eski bir inanışa göre, bu sıcak günlerin büyük köpek takımyıldızı'nda bulunan sirius çift yıldızıyla bir bağlantısı vardı. antik yunan ve antik roma kültürlerinde de yaygın olan bu inanış nedeniyle bu günler latince diēs caniculārēs olarak anılmaktaydı. çağdaş avrupa dillerinde bu terimden türeyen adlar hâlen kullanılmaktadır. (ingilizce: dogdays, almanca: hundstage gibi...) türkçe'de kullanılan eyyam-ı bahur terimi kullanılırlığını büyük ölçüde yitirmiş olup, bunun yerine cehennem sıcakları, afrika sıcakları gibi terimler kullanılmaktadır.

romalılar, eyyam-ı bahur günlerini diēs caniculārēs olarak adlandırır ve sirius yıldızıyla sıcak havaları ilişkilendirirlerdi. sirius'un içinde bulunduğu büyük köpek takımyıldızı'ndan dolayı da sirius'a da köpek yıldızı diyorlardı. sirius'un görüldüğü tarihlerde kahverengi köpekler kurban ederek sirius'u hoşnut etmeye çalışırlardı. antik roma kültüründe eyyamıbahur günleri 24 temmuz-24 ağustos günleri olarak kabul edilirdi. bu tarihler alman, fransız ve itayan kültürlerinde geçerlidir. türk kültüründe bu tarih temmuz sonuyla ağustos ortaları arasında günler olarak kabul edilmektedir.

eyyam-ı bahur günleri kalp ve göğüs hastalıkları olanlar için riskli dönemlerdir. kişilerde aşırı stres ve asabiyet görülebilir. orman yangınları başlayabilir. enerji hattı kablolarının esnemesi, yol malzemelerinin erimesi ya da demiryollarında rayların genleşmesi gibi nedenlerle can ve mal kaybına neden olan kazalar yaşanabilir. 2000'li yıllarda, avrupa'daki sıcak hava dalgalarına bağlı sağlık sorunlarından her yıl on binlerce kişi yaşamını yitirmiştir.



kaynak

nasılını, niyesini, ne gerek vardısını soracaklar/düşünecekler için: * * *

biliyorum maşallahlı bir alıntı fakat an itibari ile paylaşacağım her şey sevdiğim bir kitabı okkalı bir tanımla anlatabilmem için gerekli olan malzemelerdir.
devamını gör...

o olmayınca ben yarım kalmıyormuşum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim