cevabı kişiden kişiye asla değişmez. kadın anlar. hatta bazen erkekten önce anlar. erkek kişisi kendine ‘lan bu kızdan hoşlanıyorum ben’ demeden dişi kişisi anlayabilir.
devamını gör...

(bkz: erasmus) (bkz: morias enkomion seu laus stultitiae)

delilerin ve çocukların nasıl birbirlerine benzediğini, aynı kaygısızlıkla hayatı yaşadıklarını anlatan bölümün olduğu bir kitap.
devamını gör...

dinleyeni garip bir sekilde pamuklastirma etkisi olan, rainbow guzeli efsonello sarki.
birden cok kez coverlanmis olsa da fikrimce en guzeli blackmore's night coveridir.

dinleyip husuya ermek isteyenler icin tik tik
devamını gör...

artık çok da önemli olmadığını düşündüğüm başlık. bugün hatta ekşinin daha iyi bi alan olduğunu düşündüm. neden? az kişi olunca tanınır olmak vs gerçekten “aile ortamı” gibi olması çok da güzel bir şey değilmiş. başta öyle sanıyordum. a ne güzel samimi filan. her neyse birilerinin değerini bilmeye vs gerek yok. fazla muhabbet tez ayrılık hesabı, ya da kıymet bilmeme gibi... yazan yazsın çizen çizsin sözlük yaşıyor bi şekilde... sözlük sözlüktür, yazar yazar.
devamını gör...

zaman; bazısına göre her şeyin ilacıydı, bazısına göre göreceliydi, bazısına göre geçmek bilmezdi, bazısına göre hiçbir şeye yetmeyendi.

en temel hareket formülüne bakacak olursak.

yol = hız × zaman bu formülü bilmeyen yoktur.

bu formüldeki yol kavramını yaşam süremiz olarak, hız kavramını ise hayatı yaşama hızımız olarak tanımladığımızı düşünelim. zaman ise bilindiği anlamıyla, bizim bir türlü doğru kullanamadığımız bir kavram olarak kalsın.

eğer ki kadere inancımız varsa yaşam süremizin sabit olacağını söyleyebiliriz. yani kadere göre yaşam süremiz en başından belli.
buna göre formüldeki sabit değerimiz yol, değişken değerlerimiz hız ve zamandır.
bu durumda yaşama hızımız olarak tanımladığımız hız kavramını yakından incelemek faydalı olacaktır.
yaşadığımız şeylerin farkında olmadan, koşturmadan ibaretse yaşamımız, yaşam hızımız fazladır demektir. eğer koşturmadan vakit öldürmeye çalışmadan, her şeyin farkına vararak yaşıyorsak o zaman yaşama hızımız düşüktür demektir.

formülde değişken değerimiz olan hız ( hayatı yaşama hızımız) değeri ne kadar fazlaysa, yol değeri sabit olduğundan, zaman değeri de o kadar az olacaktır. aksi durumda yani yaşama hızımız ne kadar düşük olursa zaman değeri de o kadar fazla çıkacaktır.

sonuç itibariyle hayatı daha farkında olarak ve yararımıza olmayan şeyleri hayatımızdan çıkarıp daha yavaş ve daha anlamlı yaşarsak eğer, en kıymetli şeyimiz olan zamandan, bize yaşamak için daha çok şey kalacağı açıktır.
devamını gör...

yabancı yazarların okunmaması gereken kitaplarından tam emin değilim çünkü genelde bilinen, okunmaya değer kitaplarını alıp okurum. türk edebiyatı için konuşacak olursam aklıma gelen iki tane var;

1- miraç çağrı aktaş'ın sen on yedi yaşımsın kitabı; anlatımı gereksiz anılar, anıların sonuna eklenen ve güzel olduğunu sanılan sözler, kişisel gelişim/aşk karışımı içerikler... inanılmaz bayıyor. fazla eksiği var. tamamen on yedi yaşındakilere özgü bir kitap. ben de ilk on yedi yaşımdayken okumuştum zaten, oradan biliyorum.

2- beyza alkoç'un * asansör, karantina gibi kitapları; yazarın hayal gücü muazzam geniş. yahu okulda cinayet işleniyor ve cinayetin peşine nasıl 4 kişi düşebiliyor? konular fazla kurgusal. gerçekliği pek yansıtmıyor. mesela bu yazarın 3391 kilometre isminde bir kitabı var; konusu bir yere kadar gerçek olabilecek türde, olaylar "ha, olabilir, yaşanabilir" denebilecek düzeyde. motive edici cümleleri, altını çizebilecek yerleri var fakat serinin ikinci kitabı olan sıfır kilometre'de yine saçmalamış.

3- iskender pala'nın şah ve sultan kitabı; adam tarihi katletmiş burada. kendi yorumunu katıp yeni yeni şekiller vermiş. bence bu yanlış. ne olursa olsun tarih çarpıtılmamalı. bunun boşluğunu ise yazım tarzıyla doldurmaya çalışmış. akıcı, sürükleyici anlatımıyla olayların aslında öyle olmadığını anlayamıyorsunuz bile. iyi bir şey mi kötü bir şey mi, bilemem lakin okuduğuma pişmanım, desem yeridir. tarih hocamız aşırı dalga geçmişti benimle "bunlara inanacak biri misin sen" diye. e ne yapayım? nereden bilebilirim yavuz sultan selim'in küpesini, şah ismail'in çok içki içen biri oluşunu?
--
yabancılardan ise jerzy kosinski'nin adımlar kitabı; ya cidden okunmaması gerekiyor ya da ben edebiyattan hâlâ tam olarak anlamıyorum. henüz karar veremedim. yazarın anlattığı şey feridun abininki gibi seks hikayeleri. orada onunla fingirdemiş, burada bununla. üstelik aşırı bayıcı kısımları da var. bakıyorum yazar hakkındaki yorumlara; adamı övüyorlar, okuyun diyorlar. e ben neden sevemedim yahu? *
devamını gör...

ülkeyi yönetmemesi gereken kişidir. zamanında fifa'ya "kaleleri büyütün ve ofsaytı kaldırın" diye mektup yazan, kıbrıs'ın ingilizlere verilmesini destekleyen, 90'lı yıllarda "laiklik kelimesini kaldıracağız dindar kesim bu kelimeden korkuyor" diyen, abdülhamid'i ve özal'ı öve öve bitiremeyen, yanılmıyorsam ilk defa "cehape camileri ahır yaptı" söylemini ortaya atan, kapitülasyonların faydalı kabotaj kanunu'nun ise oldukça zararlı olduğunu söyleyen, bir zamanlar fetö okullarını yere göğe sığdıramayan, başta siyasal islamcıların demokrat olabileceğine inanan sonra da "islamcılar bizi kullandı attı müslümanların olduğu yerde demokrasi olmaz" diyen, monarşi yanlısı, liseli liberallerin kendisine ölüp bittiği liberal demokrat parti eski başkanı. öyle bir kahkaha atışı vardır ki insanı hayattan soğutur efendim.
devamını gör...

ülkemiz insanının elde edemediği şey. 40 sene çalışıp emekli oluyorlar yine huzur yok. hükümet sağ olsun.
devamını gör...

kedimdir. ilgi üzerinden azaldı mı gelip kitabın, defterin ya da bilgisayarın üzerine yatar.
devamını gör...

insanı durduk yere dert sahibi yapan bir dream theater şarkısı.

1994 çıkışlı "awake" albümünde yer alan şarkı, beste ve sözleriyle tamamen grubun klavyecisi kevin moore'a aittir ki kendisi, albüm sonrasında gruptan ayrılmıştır. rivayet odur ki moore, bir moda kataloğunda "space-dye vest" adlı bir ceket giyen modele aşık olmuş, bu durumu o dönemde yeni bitmiş olan ilişkisiyle bağdaştırmış ve bu parçayı yaratmıştır.

şahsen, özellikle keyifli olduğum günlerde playlistimde karşıma çıkmasın diye köşe bucak kaçarım. sadece türkçe şarkılarda duygulanabiliyorum diyenler varsa buyursunlar da görelim.*



sözleri de burada:
(şarkı içerisinde yer alan haber, dizi vb. replikleri italik yazılmıştır.)

falling through pages of martens on angels
feeling my heart pull west
i saw the future dressed as a stranger
love in a space-dye vest

love is an act of blood and i'm bleeding
a pool in the shape of a heart
beauty projection in the reflection
always the worst way to start

"but he's the sort who can't know
anyone intimately, least of all a woman.
he doesn't know what a woman is.
he wants you for a possession,
something to look at like a painting or an ivory box.
something to own and to display.
he doesn't want you to be real, or to think or to live.
he doesn't love you, but i love you.
i want you to have your own thoughts and ideas and feelings, even when
i hold you in my arms. it's our last chance... it's our last chance..."


now that you're gone i'm trying to take it
learning to swallow the rage
found a new girl i think we can make it
as long as she stays on the page

this is not how i want it to end
and i'll never be open again

"...i was gonna move out...umm...get,
get a job, get my own place, umm,
but... i go into the mall where i
want to work and they tell me, i'm,
i was too young..."


"some people, gave advice before,
about facing the facts, about
facing reality. and this is, this
without a doubt, is his biggest
challenge ever. he's going to have to face it.
you're gonna have to try, he's gonna to have to try and,
uh, and, and, and get some help here. i mean no one can
say they know how he feels."


"that, so they say that, in ya know
like, houston or something, you'd
say it's a hundred and eighty degrees,
but it's a dry heat.
in houston they say that?
oh, maybe not. i'm all mixed up.
dry until they hit the swimming pool."


"...i get up with the sun... listen.
you have your own room to sleep in,
i don't care what you do. i don't
care when. that door gets locked,
that door gets locked at night by nine o'clock.
if you're not in this house by nine o'clock, then you'd better find some
place to sleep. because you're not going to be a bum in this house.
supper is ready..."


there's no one to take my blame
if they wanted to
there's nothing to keep me sane
and it's all the same to you
there's nowhere to set my aim
so i'm everywhere
never come near me again
do you really think i need you

i'll never be open again, i could never be open again.
i'll never be open again, i could never be open again.

and i'll smile and i'll learn to pretend
and i'll never be open again
and i'll have no more dreams to defend
and i'll never be open again
devamını gör...

mutluluk dediğimiz şey, yoğun bir şekilde bastırılmış ve engellenmiş olan ihtiyaçların kısa süreliğine tatmin edilmesinden başka bir şey değildir.
ruhunun derinliklerine in ve ilk önce kendini tanımayı öğren. bunu yaptıktan sonra, bu hastalığa neden yakalandığını anlayacak ve belki de bir daha hastalanmayacaksın.
devamını gör...

simsar olma ihtimali yüksek olan kişilerin, verdikleri ilanlara ekledikleri mini not.

arayıp meşgul etmeyi severim böylelerini, alıcı gibi davranır, salak ayağına yatar sonra ben seni arayacağım der kapatırım.

al bakalım şimdi senin mis gibi bir takıntın oldu, yav**k herif.
devamını gör...

birçok kişinin "ya bir şey eksik ama ne?" dediği eksiklik bu işte. sözlükte hiç kaos yok, kavgaya izin yok. hep bir düzen, hep bir nizam var. böyle olmaz bu. biraz kaos olsun, skandal yaşansın. bu kadar insan sıkışmış bak, gerginiz hep. bu sıkışma, gerginlik kedi fotileriyle gitmez. bize arenanın kapılarını açın.
devamını gör...

bu kadar elzem bir ihtiyacın fiyatının bu kadar pahalı olmasını kabullenemiyorum.
kadınlar regl olmayı kendileri seçmiyor, her ay bunu yaşamak zorundalar.
hâl böyle olunca daha ulaşılabilir bir fiyatta olması gerekiyor, şimdi diyeceksiniz ki, ucuz pedler de var.
evet var ama onların kadının sağlığını nasıl olumsuz etkilediğini ve regl dönemini daha eziyetli bir hâle getirdiğini bilmeniz gerekiyor.
bakın iskoçya'da pedler ücretsizmiş.
türkiye'den böyle bir adım beklemek imkansız olsa da, en azından çocuk bezi, ped gibi elzem ihtiyaçların fiyatları daha uygun olmalı.
çok şükür benim durumum var alıyorum hatta stok hâlinde alıyorum ama bu zamlara yetişmek çok zor yahu.
soruyorum size, eşi asgari ücretle çalışan, üç çocuklu bir ev hanımının her ay pede en az 20 tl verme gibi bir lüksü var mı?
sanmıyorum.
devamını gör...

gayet olağan bir şeydir.

şöyle ki, bu durumun olağandışı olduğunu kabul etmek, birincisi yazarın halet-i ruhiyesini karakterle özdeşleştirmeye, ikincisi, de sade, bataille, anais nin ve masoch gibi büyük yazarların kitaplarının engellenmesine, ortadan kaldırılmasına, sansürlenmesine yol açar. tecavüz her koşulda suçtur ve asla savunulamaz, ancak edebiyatın hayatta mevcut olan kötülükleri dile getirmesi engellendiği vakit, o kötülüklerin mevcudiyetini dünyaya anlatacak kişi sayısını da azaltırsınız.

yazar ve psikolog, gözlemcilik payesinde bir araya gelen iki farklı kişidir, ancak ikisi de bugüne kadar tahlilin sorumluluğunu omuzlarının üzerine yüklemişlerdir. yazarı bu görevinden, isteğinden alıkoymanın, tecavüz suçunu işleyen kişiyi psikanalize tabi tutan ruh doktorunun çalışmalarını yayınlamasından beri bırakmaktan çok bir farkı yoktur.
devamını gör...

okurken mideme yumruk yemiş gibi hissettim. sanki kendim demiş gibi utandım. böyle bir şey yapsam, kardeşlerimin, arkadaşlarımın ailemin yüzüne bakamazdım.*
devamını gör...

erdal eren anısına bestelenen grup yorum şarkısıdır. sözlere dikkat ederek dinlendiğinde derin bir hüzün bırakır geride.


büyü de baban sana
büyü de büyü
acılar alacak yokluklar alacak
büyü de baban sana

büyü de baban sana
büyü de büyü
bitmez işsizlikler açlıklar alacak
büyü de baban sana

büyü de baban sana
büyü de büyü
baskılar işkenceler kelepçeler gözaltılar
zindanlar alacak

büyü de baban sana
büyü de büyü
büyüyüp de on yedine geldiğinde baban sana
idamlar alacak
devamını gör...

sabahtan akşama kadar hayatımı yazıyorum. sonrada yazdıklarımı oynuyorum sahneye çıkıp.
devamını gör...

adamlar nasıl okursanız okuyun diye reklam bile yaptılar. daha neye dertleniyorsunuz.
devamını gör...

dogrulugunun tartisilmasi bile gereksiz onerme.

siz boyle basliklar actikca sinyal geliyor cipimize, hemen nasil damliyoruz saniyorsunuz?* bugun sozluk’te herkes buyuk resmi goruyor arkadas, butun sirrimiz ifsa oldu.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim