lucifer (yazar)
reklamın iyisi kötüsü olmaz sloganının dibini sıyıran yazar. gündelik hayatla, edebiyatla, sanatla, sporla ilgili olan başlıklarda bile bu kadar tanım yok. yazan bir daha yazmış, yazmayan" noldu" diye bakmaya gelmiş, gelmişken yazmış da çıkmış sanki. ben takdir ediyorum kendisini tebrikler.
devamını gör...
julia roberts
benim için ilk ve belki de tek “ celebrity crush” olan oscar ödülü sahibi ünlü amerikalı oyuncudur.

izlemeyi çok sevmesem de, olmasa aramam dediğim romantik komedi filmleri bana izleten kadındır. hem oyunculuğu, hem sevimliliği, hem de güzelliği ile içinde olduğu her filmi güzelleştiren kadındır.
özellikle notting hill filmi benim vazgeçilmezlerimdendir. ki bu film ile ilgili bir tanım da yazmıştım. my best friend’s wedding wedding) ve runaway bride da izlenmeye değer filmlerdir. birçok başka filmi de sayılabilir elbette ama pretty woman bambaşka bir filmdir. richard gere ile harikalar yarattığı bu filmdeki julia roberts’a aşık olmamak oldukça zordur.
erin brockovich filmi ile sonuna kadar hak ettiği oscar ödülünü kazanan julia roberts bence romantik komedi filmleri dışında da harikalar yaratabileceğini kanıtlamıştır.
şu an elli dört yaşında olan oyuncu hala dünya sinema tarihinin en güzel kadınlarından biridir. çünkü güzel bir gülüş asla yaşlanmaz. ve julia roberts da gülüşüyle asla yaşlanmayacak muhteşem kadınlardan biridir ve her zaman da öyle kalacaktır.

izlemeyi çok sevmesem de, olmasa aramam dediğim romantik komedi filmleri bana izleten kadındır. hem oyunculuğu, hem sevimliliği, hem de güzelliği ile içinde olduğu her filmi güzelleştiren kadındır.
özellikle notting hill filmi benim vazgeçilmezlerimdendir. ki bu film ile ilgili bir tanım da yazmıştım. my best friend’s wedding wedding) ve runaway bride da izlenmeye değer filmlerdir. birçok başka filmi de sayılabilir elbette ama pretty woman bambaşka bir filmdir. richard gere ile harikalar yarattığı bu filmdeki julia roberts’a aşık olmamak oldukça zordur.
erin brockovich filmi ile sonuna kadar hak ettiği oscar ödülünü kazanan julia roberts bence romantik komedi filmleri dışında da harikalar yaratabileceğini kanıtlamıştır.
şu an elli dört yaşında olan oyuncu hala dünya sinema tarihinin en güzel kadınlarından biridir. çünkü güzel bir gülüş asla yaşlanmaz. ve julia roberts da gülüşüyle asla yaşlanmayacak muhteşem kadınlardan biridir ve her zaman da öyle kalacaktır.
devamını gör...
plaza dili ve edebiyatı
kurumsal şirketlerde, beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz çalışanların, konuşma dilinde, "havalı" olsun diye türkçe'ye ingilizce kelime ilave ettikleri gayri resmi dil. bir çok komedi programına da konu oldu, izlerken de oldukça güldük.
günlük hayatta fazlasıyla yanlış kullanıma maruz kalan canım türkçem plaza çalışanları tarafından uydurulmuş yeni modelle katledilmeye devam edilmekte. işin ilginci, bu insanlar üniversite sınavına girdiklerinde onca türkçe sorusunu doğru çözmek için de ter döküyor.
eleştiri yönelttiğinizde ise "ama canım bazı kelimelerin anlamını türkçe'de karşılayan kelimeler yok ki" şeklinde geri dönüş alıyorsunuz. "geri dönüş" demişken tam da burada plaza insanı olsaydı "(bkz: feedback)" yapıştırırdı hemen.
şimdi en çok kullanılanlardan bir kaç örnek bırakıyorum:
cclemek: e-postayı bilgi için bir kişiye iletmek
aksiyon almak: harekete geçmek
attach etmek: e-postaya bir belge eklemek
confidential: gizli
cross check : tekrar kontrol etmek
deadline: bir iş ya da görevin teslim zamanı.
feedback: geri bildirim.
confirm etmek: onaylamak
lcv: lütfen cevap veriniz
meeting set etmek: toplantı yapmak
off day: tatil günü
not: 3 yıllık reklamcılık deneyimimde hala beynim yanıyor bu neydi diye..
günlük hayatta fazlasıyla yanlış kullanıma maruz kalan canım türkçem plaza çalışanları tarafından uydurulmuş yeni modelle katledilmeye devam edilmekte. işin ilginci, bu insanlar üniversite sınavına girdiklerinde onca türkçe sorusunu doğru çözmek için de ter döküyor.
eleştiri yönelttiğinizde ise "ama canım bazı kelimelerin anlamını türkçe'de karşılayan kelimeler yok ki" şeklinde geri dönüş alıyorsunuz. "geri dönüş" demişken tam da burada plaza insanı olsaydı "(bkz: feedback)" yapıştırırdı hemen.
şimdi en çok kullanılanlardan bir kaç örnek bırakıyorum:
cclemek: e-postayı bilgi için bir kişiye iletmek
aksiyon almak: harekete geçmek
attach etmek: e-postaya bir belge eklemek
confidential: gizli
cross check : tekrar kontrol etmek
deadline: bir iş ya da görevin teslim zamanı.
feedback: geri bildirim.
confirm etmek: onaylamak
lcv: lütfen cevap veriniz
meeting set etmek: toplantı yapmak
off day: tatil günü
not: 3 yıllık reklamcılık deneyimimde hala beynim yanıyor bu neydi diye..
devamını gör...
azerbaycan
hamisi olan rusyanın güdümünde olan bir ülkedir. para birimi manat'tır.. ve tabiki tl'den çok daha değerlidir.
devamını gör...
karşı cinste dikkat edilen ilk şey
herkesin gözler şahin gibi maşaallah. üç milyar milyon kilometreden milletin gözlerini görüyor. vücut yapısına bakıyorum ilk. en belirgin o gözüküyor çünkü. eğer bir insan gereğinden fazla kilolu veya zayıfsa bu kişinin vücuduna saygısı yok demektir bence.
bahane sunan arkadaşlara yalancı demiyorum ama:
bahane sunan arkadaşlara yalancı demiyorum ama:
devamını gör...
hayat ağacı
beyinciğin yapısında da vardır böyle bir bölge. 'arbor vitae' olarak da geçer.
devamını gör...
esma bint mervan
muhammed'i eleştiren şiirler yazdığı için muhammed'in emriyle öldürülen 5 çocuk annesi kadın.
esmâ bint-i mervân bir şiirinde muhammed'i şairleri öldürttüğü için şöyle eleştiriyordu:
"düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz malik, nebit, avf oğulları!
düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz hazrec oğulları!
sizler, sizden olmayan, yanınıza gelen bir kimseye itaat ettiniz, boyun eğdiniz ki, o ne mudar'dandır, ne de mezhic'dendir!
başları kestikten sonra, hâlâ ondan pişmiş çorba umulduğu gibi umuyorsunuz! ondan bir şey uman aldanır, umudundan kesilir."
öldürüldükten sonra muhammed, '' onun için 2 keçi bile toslaşmaz'' demiştir.
esmâ bint-i mervân bir şiirinde muhammed'i şairleri öldürttüğü için şöyle eleştiriyordu:
"düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz malik, nebit, avf oğulları!
düşman üzerine seğirterek birbirinizle yarışırcasına yürüyünüz hazrec oğulları!
sizler, sizden olmayan, yanınıza gelen bir kimseye itaat ettiniz, boyun eğdiniz ki, o ne mudar'dandır, ne de mezhic'dendir!
başları kestikten sonra, hâlâ ondan pişmiş çorba umulduğu gibi umuyorsunuz! ondan bir şey uman aldanır, umudundan kesilir."
öldürüldükten sonra muhammed, '' onun için 2 keçi bile toslaşmaz'' demiştir.
devamını gör...
friedrich nietzsche sözleri
"en ağır yükü aramıştın: işte, kendini buldun; şimdi de atamıyorsun kendini sırtından..."
devamını gör...
rick and morty
rick ve morty'nin aynı kişi tarafından seslendirildiğini öğrendiğim gün, hayranlığım daha da artmıştı.
güzel yapımdır.
güzel yapımdır.
devamını gör...
yeni bir geometrik şeklin keşfedilmesi
çok uzun zamandır var olup da henüz fark edilmemiş geometrik şeklin keşfi bilim dünyasına bomba gibi düştü. bilim insanları, epitel hücrelerin matematikçiler tarafından tanımlanmış bir şekle büründüğünü gördüler. hafif bir eğime sahip iki kenarı olan ve bir köşesi kesilmiş bir prizmayı andıran bu şekle scutellum ismini taşıyan bir böceğin üçgen şeklindeki toraksından esinlenerek “scutoid” adını verdiler.
--- alıntı ---
kaynak: özçekim dergisi, eylül-ekim 2018, sayı 7.
buradan
dilerseniz yukarıdaki linkten barış özcan’ın bu yeni geometrik şekil hakkında çektiği videoyu izleyebilirsiniz.
--- alıntı ---
kaynak: özçekim dergisi, eylül-ekim 2018, sayı 7.
buradan
dilerseniz yukarıdaki linkten barış özcan’ın bu yeni geometrik şekil hakkında çektiği videoyu izleyebilirsiniz.
devamını gör...
psikosomatizasyon
devamını gör...
bir insana hak ettiğinden fazla değer vermek
hak edip etmediğini çoğunlukla düşünmem. ben bir kişiyi ne kadar çok seviyor ve değer veriyorsam o şekilde davranır, sözümü söylemekten de çekinmem. he karşımdaki kişi eğer verdiğim değeri kaldıramıyorsa ya da bu değere karşılık veremiyorsa da yapacağım bi şey kalmamıştır zaten. ben yapacağımi yaptım, diyeceğimi dedim diyerek kenara çekilirim. bu konuları fazla büyutmeye gerek yok dostlar çünkü bir kişi ile diyalog halindeyken ya da olaylar yaşanırken bazı şeylerin farkına varamayabiliyoruz. daha sonra da bunun üzerine düşünüp, "ah keske bu kadar deger vermseydim, bu kadar sevmeseydim" diyerek üzülmeye gerek olduğunu düşünmüyorum çünkü tamamen kendinizi yıprattığımız ile kalıyoruz. ben yapacağımı yaptım diyerek kenara çekilmek en iyisi.
devamını gör...
aşk işlerinden uzak duran insan
tipsizdir diyerek genelleyen yazarı görmemi sağlayan ve beni çok güldüren başlık.
"tipli" olmak nedir sevgili yazar? evet, toplumun genel olarak beğendiği bazı özellikler var ama gerçekten bunlara sahip olmayan kimsenin aşkı deneyimleyemeyeceğini mi sanıyorsun? sen sanırım yaşadığın yüzeysel ilişkileri aşk zannetmişsin ya da kimseye gerçekten aşkla bakmamışsın çünkü insan sevdiğini güzel görür, bunun için o kişinin başkalarınca güzel görülmesi bile gerekmez.
"tipli" olmak nedir sevgili yazar? evet, toplumun genel olarak beğendiği bazı özellikler var ama gerçekten bunlara sahip olmayan kimsenin aşkı deneyimleyemeyeceğini mi sanıyorsun? sen sanırım yaşadığın yüzeysel ilişkileri aşk zannetmişsin ya da kimseye gerçekten aşkla bakmamışsın çünkü insan sevdiğini güzel görür, bunun için o kişinin başkalarınca güzel görülmesi bile gerekmez.
devamını gör...
zaman
o olmadan var olamadığımız, o var oldukça da bizim yok olduğumuz gerçeklik. gerçeklik? bunu tartışmaya gelmedim, iki kelam edip kalkıcam.
insanoğlu şu ana kadar onun olmayan her şeye sahip olmak istedi. bunun için kurallar yarattı, kurallar çiğnedi, savaşlar çıkarttı. ve sahip oldu da. vahşice diğer canlılardan doğayı aldık, daha ciğerlerine hava alamamış bebeklerin ölümüne sebep olduk. evet, olduk. biz olduk. sadece bir insanın, bir ülkenin veya bir ideolojinin suçu değil bu. benim, komşumun, sabahın gri saatlerinde koluna çarpıp kahvesini döktüğüm adamın, sizin, ailenizin, tek bir istisna olmadan hepimizin suçu. dünyaya geldikten sonra, bu havayı soluduğumuz andan sonra, insanlığın ağır yükü omzumuza binmiş oldu. insanlığın, insan olmanın.
ama.
dünyanın en bencil ve amacı uğruna her türlü yola başvurabilen bu varlığın sahip olamadığı bir şey var. zaman.
bir türlü yakalayamadığı, sürekli ondan bir adım önde olan, her şeye geç kalmasını sağlayan zaman.
peki ya zamana sahip olabilseydik? onu yönetebilseydik? var olur muyduk? var olan herşeyin bir sonu da olmalı. sonu ortadan kaldırabilseydik? bunun altından kalkabilir miydik? sonsuz olmanın. sınırın olmaması. böylesine iğrenç varlığa verilmesi gereken son özellik. belki tanrı olurduk. kendimizin tanrısı. kendimize inanmamız, tek umut kaynağımızın biz olması için ölümden kaçmış olmak mı gerekir? ölümden kaçmak. neden? hepimizin sonu aynı değil mi? ilk insanların da sonu aynıydı, şuan da aynı.
tarihin ilk yıllarından beri değiştiremediğimiz, sürekli yenik düştüğümüz tek şey. belki de böyle olması gerekiyordur. yenik düşülmesi gerekiyordur. sizi bilemem ama, ben zamana hükmedebilen bir insan ırkını tahmin dahi edemiyorum, etmek de istemiyorum. zaman, bizden üstün olmayı hak ediyor.
neden yıllardır aynı? neden yıllardır insanlar aynı şeyden korkuyor? tanrı olgusuyla beraber aşılmış olması gerekmez miydi ölümün? bir son olduğunu kabul edip ondan kaçmak yerine onunla barışsaydık?
saçma.
tüm süslü laflara, laflardan katlarca ağır yaşananlara rağmen, yaşamak güzel. bunu ne bir filozof, ne bir yazar ne de bir bilim adamı değiştirebilir. her şeyiyle, olanıyla, olmayanıyla; seveniyle, sevmeyeniyle; tanrısı olanıyla, olmayanıyla, dünya her şekilde yaşamaya değer. her saniyeyi zirvesine kadar yaşamaya, hafızaya kazımaya, ardından kazılanları zevkle veya dehşetle hatırlamaya, kalbinizde bir sızı oluşturmaya veya yüzünüzde bir tebessüm kırıntısına değer.
zaman.
değer.
“akıştan ziyade, bir bütünlük olarak tanımlamak daha evla sanki.
zaman ve katmanları arasındaki hareket, ve zamanın dilemması çoğu zaman insanların gözlerini karartır, düşünmek dahi yormaya başlar şahsı. haliyle, kestirmeden giderek “mefhum”, “bilinmez”, “akış” deyip çıkıverir insan.
halbuki, daha geçerli bakış açısına göre zaman başlangıcı ve sonu belli olan bir bütündür. burada yeni bir şey söylemiyorum, evet; ancak yeni şeyleri az sonra söyleyeceğim, sabır.
evreni -öncelikle dünyadan başlamak üzere- matematiksel bir biçimde ifade etmek ekseriyetle bilim adamlarının rüyasıdır. bilim birikiminin ışığı ile, yani ayağa düşen kuantum ve göreliliğin, kara delik teorilerinin birleşimi ile şeklen matematiksel bir bütünlük olmasa dahi, ayrı ayrı kabuller alındığında matematiksel tutarlılık rahatça görülebilmektedir.
ground zero olan kara delikler ve de karşıt olduğuna inanılan “ak delikler” başlangıçta fizik ve matematik kurallarının tamamen iptal olmuş versiyonları gibi görünse de, sonraları kendi içlerinde bir hayli tutarlı oldukları görülmüş, yalnız yine de tam olarak ifadeleri sağlanamamıştır.
işin özüne girersek; evren, bir matematik denklemleri bütünüdür. bu denklemler bütünü, tüm “an"ların ifadelerini tüm "değişkenler” ile birlikte tutar. sonsuza yakın büyüklükte bir kağıt parçamız olsa örneğin, bu kağıt üzerinde yazan denklemler bütünü ile tüm evren bütün olarak ifade edilmiş olarak yazılabilir.
elbette, bu yaklaşımın kuantum ile örtüştüğü düşünülebilir; ancak kuantum kendi sorunları içerisinde boğulmuşken, böylesine deterministik bir tahayyüle cevaz veremez.
devam edelim; tüm insanların, hayvanların, bitkilerin, eşyaların, (hatta esasen kuark düzeyindeki madde/dalga formatlarının) birer değişkeni olduğunu varsayalım. bu varsayımın akabinde, mezkur değişkenlerin polinomlar ve dizi/seriler katmanında denklemler oluşturduğunu, bu denklemlerin baştan sona değin, tüm “an"ları ifade ettiğini söyleyelim. evrensel doğrunun dili olan matematiğin şaşmazlığından yola çıkarak oluşturduğumuz bu denklemler bütünü, evrenin tamamını "an"lar bazında anlattığı için, bütünlüğün korunması adına, "an"ların birbirini sıralı bir şekilde takip etmesi de esas hale gelir. elbette, burada akıllara gelebilecek sorulardan bir tanesi, yeni değişkenlerin nasıl türediği üzerine olabilir; bu türeyiş denklemin "organik” oluşundan ve kendi içerisindeki zekasından kaynaklanmaktadır. kısır seviyedeki kuantum dahi insanların aslında enerji dalgaları olduğunu kanıtlayabildiyse, tutarlı bir organizma şeklindeki üretken matematiksel denklemlerden bahsetmek hiç zor değildir.
işte biz bu takibe zaman diyoruz.
oluşturulan denklemlerde kara deliklerin “denklemin kritik noktaları” olduğunun söylenmesi sıradan bir tespittir, ama yine de bir yerde egzantrik olduğu için es geçemiyoruz.
şimdi, eğer bu takip, salt olarak değişkenlerin birbirleriyle ilintilerinden meydana geliyorsa, zamanı bir arada tutan zamk çok kuvvetlidir. işbu yüzden, zaman içinde normal doğrultudan aykırı herhangi bir yolculuk yapabilmek mümkün değildir. zira, bir değişkenler bütününün diğer tüm değişkenleri etkilemesine rağmen, organik bağlara ve denklemlerin içersindeki sonuçlara rağmen bir “an"da denklemden komple çıkarıp almak (ölüm) rasyonel olsa da, o değişkenler bütününü başka bir "an"a bir şekilde "implement” (monte-ama tam karşılamıyor) etmek “an"ların tüm akışını bozabilme riskini taşımaktadır. zira, eklenecek yeni değişkenler kanserli hücreler gibi olmaması gereken sonuçları ortaya çıkarabilecek, tüm bütünlüğü bir anda silip atabilecektir. normal şartlar altında, değişkenlerin denklem içinde ilerleyip çözüme ulaşması için geçecek takip süresi (x=0=yok oluş) "an"lar arasındaki bütünlüğün değişken bazındaki "sıkılığına” bağlıdır. (ki einstein buna görelilik demiştir)
bunu ontik perspektifte incelersek, yaratıcı için bu denklemlerin hepsinin oluşturulup işleyişine bırakılması, bu işleyişin sürdürülmesi ve bitirilmesi de “an"dır, sadece. haliyle, eğer ki bir yaratıcıdan bahsedersek onun için öncesi, sonrası ve tartışmalı pozisyonlarının sorgulanması eblehlikten öte değildir.
zira denklem sadece değişkenleri için geçerlidir.”
insanoğlu şu ana kadar onun olmayan her şeye sahip olmak istedi. bunun için kurallar yarattı, kurallar çiğnedi, savaşlar çıkarttı. ve sahip oldu da. vahşice diğer canlılardan doğayı aldık, daha ciğerlerine hava alamamış bebeklerin ölümüne sebep olduk. evet, olduk. biz olduk. sadece bir insanın, bir ülkenin veya bir ideolojinin suçu değil bu. benim, komşumun, sabahın gri saatlerinde koluna çarpıp kahvesini döktüğüm adamın, sizin, ailenizin, tek bir istisna olmadan hepimizin suçu. dünyaya geldikten sonra, bu havayı soluduğumuz andan sonra, insanlığın ağır yükü omzumuza binmiş oldu. insanlığın, insan olmanın.
ama.
dünyanın en bencil ve amacı uğruna her türlü yola başvurabilen bu varlığın sahip olamadığı bir şey var. zaman.
bir türlü yakalayamadığı, sürekli ondan bir adım önde olan, her şeye geç kalmasını sağlayan zaman.
peki ya zamana sahip olabilseydik? onu yönetebilseydik? var olur muyduk? var olan herşeyin bir sonu da olmalı. sonu ortadan kaldırabilseydik? bunun altından kalkabilir miydik? sonsuz olmanın. sınırın olmaması. böylesine iğrenç varlığa verilmesi gereken son özellik. belki tanrı olurduk. kendimizin tanrısı. kendimize inanmamız, tek umut kaynağımızın biz olması için ölümden kaçmış olmak mı gerekir? ölümden kaçmak. neden? hepimizin sonu aynı değil mi? ilk insanların da sonu aynıydı, şuan da aynı.
tarihin ilk yıllarından beri değiştiremediğimiz, sürekli yenik düştüğümüz tek şey. belki de böyle olması gerekiyordur. yenik düşülmesi gerekiyordur. sizi bilemem ama, ben zamana hükmedebilen bir insan ırkını tahmin dahi edemiyorum, etmek de istemiyorum. zaman, bizden üstün olmayı hak ediyor.
neden yıllardır aynı? neden yıllardır insanlar aynı şeyden korkuyor? tanrı olgusuyla beraber aşılmış olması gerekmez miydi ölümün? bir son olduğunu kabul edip ondan kaçmak yerine onunla barışsaydık?
saçma.
tüm süslü laflara, laflardan katlarca ağır yaşananlara rağmen, yaşamak güzel. bunu ne bir filozof, ne bir yazar ne de bir bilim adamı değiştirebilir. her şeyiyle, olanıyla, olmayanıyla; seveniyle, sevmeyeniyle; tanrısı olanıyla, olmayanıyla, dünya her şekilde yaşamaya değer. her saniyeyi zirvesine kadar yaşamaya, hafızaya kazımaya, ardından kazılanları zevkle veya dehşetle hatırlamaya, kalbinizde bir sızı oluşturmaya veya yüzünüzde bir tebessüm kırıntısına değer.
zaman.
değer.
“akıştan ziyade, bir bütünlük olarak tanımlamak daha evla sanki.
zaman ve katmanları arasındaki hareket, ve zamanın dilemması çoğu zaman insanların gözlerini karartır, düşünmek dahi yormaya başlar şahsı. haliyle, kestirmeden giderek “mefhum”, “bilinmez”, “akış” deyip çıkıverir insan.
halbuki, daha geçerli bakış açısına göre zaman başlangıcı ve sonu belli olan bir bütündür. burada yeni bir şey söylemiyorum, evet; ancak yeni şeyleri az sonra söyleyeceğim, sabır.
evreni -öncelikle dünyadan başlamak üzere- matematiksel bir biçimde ifade etmek ekseriyetle bilim adamlarının rüyasıdır. bilim birikiminin ışığı ile, yani ayağa düşen kuantum ve göreliliğin, kara delik teorilerinin birleşimi ile şeklen matematiksel bir bütünlük olmasa dahi, ayrı ayrı kabuller alındığında matematiksel tutarlılık rahatça görülebilmektedir.
ground zero olan kara delikler ve de karşıt olduğuna inanılan “ak delikler” başlangıçta fizik ve matematik kurallarının tamamen iptal olmuş versiyonları gibi görünse de, sonraları kendi içlerinde bir hayli tutarlı oldukları görülmüş, yalnız yine de tam olarak ifadeleri sağlanamamıştır.
işin özüne girersek; evren, bir matematik denklemleri bütünüdür. bu denklemler bütünü, tüm “an"ların ifadelerini tüm "değişkenler” ile birlikte tutar. sonsuza yakın büyüklükte bir kağıt parçamız olsa örneğin, bu kağıt üzerinde yazan denklemler bütünü ile tüm evren bütün olarak ifade edilmiş olarak yazılabilir.
elbette, bu yaklaşımın kuantum ile örtüştüğü düşünülebilir; ancak kuantum kendi sorunları içerisinde boğulmuşken, böylesine deterministik bir tahayyüle cevaz veremez.
devam edelim; tüm insanların, hayvanların, bitkilerin, eşyaların, (hatta esasen kuark düzeyindeki madde/dalga formatlarının) birer değişkeni olduğunu varsayalım. bu varsayımın akabinde, mezkur değişkenlerin polinomlar ve dizi/seriler katmanında denklemler oluşturduğunu, bu denklemlerin baştan sona değin, tüm “an"ları ifade ettiğini söyleyelim. evrensel doğrunun dili olan matematiğin şaşmazlığından yola çıkarak oluşturduğumuz bu denklemler bütünü, evrenin tamamını "an"lar bazında anlattığı için, bütünlüğün korunması adına, "an"ların birbirini sıralı bir şekilde takip etmesi de esas hale gelir. elbette, burada akıllara gelebilecek sorulardan bir tanesi, yeni değişkenlerin nasıl türediği üzerine olabilir; bu türeyiş denklemin "organik” oluşundan ve kendi içerisindeki zekasından kaynaklanmaktadır. kısır seviyedeki kuantum dahi insanların aslında enerji dalgaları olduğunu kanıtlayabildiyse, tutarlı bir organizma şeklindeki üretken matematiksel denklemlerden bahsetmek hiç zor değildir.
işte biz bu takibe zaman diyoruz.
oluşturulan denklemlerde kara deliklerin “denklemin kritik noktaları” olduğunun söylenmesi sıradan bir tespittir, ama yine de bir yerde egzantrik olduğu için es geçemiyoruz.
şimdi, eğer bu takip, salt olarak değişkenlerin birbirleriyle ilintilerinden meydana geliyorsa, zamanı bir arada tutan zamk çok kuvvetlidir. işbu yüzden, zaman içinde normal doğrultudan aykırı herhangi bir yolculuk yapabilmek mümkün değildir. zira, bir değişkenler bütününün diğer tüm değişkenleri etkilemesine rağmen, organik bağlara ve denklemlerin içersindeki sonuçlara rağmen bir “an"da denklemden komple çıkarıp almak (ölüm) rasyonel olsa da, o değişkenler bütününü başka bir "an"a bir şekilde "implement” (monte-ama tam karşılamıyor) etmek “an"ların tüm akışını bozabilme riskini taşımaktadır. zira, eklenecek yeni değişkenler kanserli hücreler gibi olmaması gereken sonuçları ortaya çıkarabilecek, tüm bütünlüğü bir anda silip atabilecektir. normal şartlar altında, değişkenlerin denklem içinde ilerleyip çözüme ulaşması için geçecek takip süresi (x=0=yok oluş) "an"lar arasındaki bütünlüğün değişken bazındaki "sıkılığına” bağlıdır. (ki einstein buna görelilik demiştir)
bunu ontik perspektifte incelersek, yaratıcı için bu denklemlerin hepsinin oluşturulup işleyişine bırakılması, bu işleyişin sürdürülmesi ve bitirilmesi de “an"dır, sadece. haliyle, eğer ki bir yaratıcıdan bahsedersek onun için öncesi, sonrası ve tartışmalı pozisyonlarının sorgulanması eblehlikten öte değildir.
zira denklem sadece değişkenleri için geçerlidir.”
devamını gör...
yaşıyoruz sessizce
şükrü erbaş tarafından 2016 yılında kırmızı kedi yayınevi tarafından yayımlanan şiir kitabıdır.
hatice erbaş'ın şu sözleri ile selamlar bizi kitap:
"babanız içerde şiir yazıyor diye
çocuklarımı sessiz ağlattım ben."
sonra aşık veysel' den bir alıntı ile devam eder.
ve bir sonraki sayfadan sonra erbaş'ın kederli kalemi alır bizi, götürür içimizdeki en derinlere. bir kanatır, bir soğutur içimizi. ölüme yakın,ölümle iç içe; hatice'ye hasret, hatice'ye sitem.
çok sevdiğim birkaç dizeyi de bırakayım. sizin de içinizde birkaç yaprak dökülsün.
iki kişilik bir yalnızlığım fotoğrafların önünde
birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin
ayrılık dedim, kavuşma dedim
"insanın içini dökmekten vazgeçmesi" dedim.
vefasızlık, hatice
insanın büyük yalnızlığı
küçük ölümü
kendine verdiği bir eksilme cezası
canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor.
seni unutacak ömrüm kalmadı
bir soğuk zamanın akşamında
dönüp yine sana başlıyorum
hatice erbaş'ın şu sözleri ile selamlar bizi kitap:
"babanız içerde şiir yazıyor diye
çocuklarımı sessiz ağlattım ben."
sonra aşık veysel' den bir alıntı ile devam eder.
ve bir sonraki sayfadan sonra erbaş'ın kederli kalemi alır bizi, götürür içimizdeki en derinlere. bir kanatır, bir soğutur içimizi. ölüme yakın,ölümle iç içe; hatice'ye hasret, hatice'ye sitem.
çok sevdiğim birkaç dizeyi de bırakayım. sizin de içinizde birkaç yaprak dökülsün.
iki kişilik bir yalnızlığım fotoğrafların önünde
birisi alıp götürdüğün, öteki bırakıp gittiğin
ayrılık dedim, kavuşma dedim
"insanın içini dökmekten vazgeçmesi" dedim.
vefasızlık, hatice
insanın büyük yalnızlığı
küçük ölümü
kendine verdiği bir eksilme cezası
canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor.
seni unutacak ömrüm kalmadı
bir soğuk zamanın akşamında
dönüp yine sana başlıyorum
devamını gör...
öğretmenliğin kutsanması
başlığı açan yazarı çok iyi anlıyorum çünkü ben de bu tarz bir ilkokul öğretmenine denk geldim. küfürsüz sözlük olması sebebiyle sıfat bulamadığım bu öğretmen yüzünden belki de öğretmenliğin kutsanmasını saçma buluyorum.
hele öğretmenler gününde kadına bilezik alıyorduk. inanılmaz! siz hiç bir doktora hayat kurtardı diye çeyrek taktınız mı? mühendis mesela. ne güzel ev yaptın diye kolye aldınız mı? zaten işini zevkle yapan öğretmenler bu tarz maddi hediyeleri kabul etmiyor bile. öyleleri de var o yüzden genelleme yapmak istemiyorum.
durduk yere aklıma geldi sinirlendim gene.
hele öğretmenler gününde kadına bilezik alıyorduk. inanılmaz! siz hiç bir doktora hayat kurtardı diye çeyrek taktınız mı? mühendis mesela. ne güzel ev yaptın diye kolye aldınız mı? zaten işini zevkle yapan öğretmenler bu tarz maddi hediyeleri kabul etmiyor bile. öyleleri de var o yüzden genelleme yapmak istemiyorum.
durduk yere aklıma geldi sinirlendim gene.
devamını gör...
hiçbir konuda yazacak bir bilgiye sahip olmadığı için sürekli kadınlar hakkında başlık açan yazarlar
kadınla yatıp kadınla kalkan,
cinsel yönden aç ve bu dürtünün esiri olmuş , kadını cinsel bir obje dışında başka bir role oturtamayan, geri kalmış ülkelerin geri kalmış kafalarının eseri.
hatta öyle ki, cinsellik artık kadın imajının da ötesine geçmiş.
daha önceki gün, ' sivasta 30 erkeğin ilşkisi ' şeklinde bir başlık vardı, belki hala yazan çizen vardır bilmiyorum,
3-4 gün sözlükte hit oldu, hiç olmadığı kadar entry girişi yapıldı başlığa.
yani bel altı olsun da nasıl olursa olsuna kadar düşmüş bir toplumuz maalesef biz.
kadın faktörü de bundan en kötü biçimde etkilenen bir faktör .
cinsel yönden aç ve bu dürtünün esiri olmuş , kadını cinsel bir obje dışında başka bir role oturtamayan, geri kalmış ülkelerin geri kalmış kafalarının eseri.
hatta öyle ki, cinsellik artık kadın imajının da ötesine geçmiş.
daha önceki gün, ' sivasta 30 erkeğin ilşkisi ' şeklinde bir başlık vardı, belki hala yazan çizen vardır bilmiyorum,
3-4 gün sözlükte hit oldu, hiç olmadığı kadar entry girişi yapıldı başlığa.
yani bel altı olsun da nasıl olursa olsuna kadar düşmüş bir toplumuz maalesef biz.
kadın faktörü de bundan en kötü biçimde etkilenen bir faktör .
devamını gör...


