çevresinin dışına çıkmayan,
çapını genişletmeyen insanın hali.
devamını gör...

(bkz: şüphe)
devamını gör...

kuzguncuktaki vişne sayesinde vites yükselten program.
devamını gör...

van gölü bitlis'tedir.
hayal kırıklığı sözünü dilimize kazandıran kişi tevfik fikret'tir.
devamını gör...

minnoş

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

beni eskiye götüren hafif tatlımsı hamur işi.

eskiye götürme derinliğine bakacak olursak taaa çocukluğuma inebiliriz. çocukluğumda her bayram babaanne evinde toplanılırdı. babaannem de her bayram bu çörekten yapardı. eski köy evine girince mis gibi kokan ekmek, yerini mis gibi kokan anasona bırakırdı. burun deliklerinizden giren koku başınızı döndürürdü. elbette çöreklerin yeri belli. üzerine bez örtülmüş tepsiler, kapının girişinde bulunan masanın üzerinde olurdu. çöreklerin yerinin belli olduğu ölçüde o çörekleri kimlerin yiyeceği de belliydi. bunların başında; büyük amcamın eşi ve çocukları, küçük halam ve diğerleri. yani bir bakıma çörekler onlar için özel yapılırdı. küçük halam istanbul'dan geldiği için, büyük amcam da genç yaşında vefat ettiği için bu iki hususa hep bi özen gösterilirdi. biz de babaanne evine gittiğimizde çörek yerdik; ama kimin için yapıldığının bilincinde olarak yerdik. bunu düşününce insan biraz hüzünleniyor.

gün geçti, devran döndü. babaannem vefat etti. eskisi gibi bayram günü toplaşmaları kalmadı. ama çörek özlemi her daim devam etti. özlem olunca çörek yapma işini annem üstlendi. babaannemin yaptığından da güzel oldu. tabii ben de gözlemci olarak her daim annemin yanında oldum, oluyorum, olacağım. * şimdi de bu güzelliği sizinle paylaşıyorum.

malzemeler

* yoğurmak isterseniz un, su, tuz ile bir hamur oluşturacağız. böyle biraz sert oluyor. sert olmasını engellemek için bu üçlünün içine ;
* 1 su bardağı sıvı yağ
* 1 su bardağı ılık süt ekleyebiliriz. ( eğer yoğurmaya üşenirsek fırından hazır yoğurulmuş ekmek hamuru da alabiliriz, tercih bizim, keyif bizim swh.)
* 1 küp yaş maya
* 1 - 2 çorba kaşığı anason
* şeker
* 2 su bardağı iri kıyılmış ceviz
* sıvı yağ

yapılışı:

öncelikle hamurumuzu güzelce yoğuralım. biraz ele yapışan bir hamur olacak. bu kısım biraz sinir bozucu olsa da hamuru açmak için kullanacağımız sıvı yağ ile o yapışkanlığı hissetmeyeceğiz. hamur yoğrulunca mayalanması için bir kenarda bekletelim. bu sırada cevizleri iri iri kıyalım, anasonu bir havanda dövelim. dövelim ki yağı çıksın. kokusu evin içine yayılsın. döverken sizi yıpratan olayları düşünüp daha da kuvvetli olabilirsiniz. *

tüm bunları yaptıktan sonra hamurumuz mayalanmış olacaktır. hamurumuzdan irice bir parça koparalım ve sıvı yağ ile hamuru tezgahın üzerinde açalım. mayalı bir hamur olduğu için, hamuru açmaya çalıştıkça hamur küçülecek, adeta bizimle inatlaşacak.bu inatlaşmanın sonunda biz kazanacağız tabii ki. * yağla iyice incelmiş hamura dövülmüş anasonu ve iri kıyılmış cevizi güzelce serpiştirelim. anasonun acılığını kırmak için hamurun üzerine 1-2 yemek kaşığı şeker serpiştirelim ve bu üçlüyü -hamura iyice yapışması için- elimizle iyice bastıralım. bir ucundan rulo şeklinde sarmaya başlayalım. hamuru sarmayı bitirince kalın bir rulo olacak ve bu kalın hamuru tezgaha vura vura inceltelim. üç parmak genişliğinde keselim ve hamur kısımları yukarı bakacak şekilde tepsiye dizelim. içli kısım yukarı bakarsa cevizler yanabilir ve tadı hoş olmaz. hamur kısımları yukarı bakınca ser olabiliyor bazen. tepsiyi bu şekilde doldurduktan sonra önceden ısıtılmış 180-200 derece fırında çöreklerin üzeri kızarana kadar pişirelim. çörek pişerken evin içini anason kokutup kendimizden geçebiliriz.

bu da çöreğimizin pişmiş hâlidir.
devamını gör...

insanların iletişim organları ile kendini anlatabilme ve karşısındakini anlayabilme sanatıdır. sanat diye adlandırılmasının nedeni ustalığı çağrıştırmasından ileri gelir. iletişim sanatını iyi bilenler asla kaybetmez.
bir ülkenin kralı rüyasında 10 dişinin de çekildiğini ve çok acı çektiğini görür. rüya tabircilerini çağırır.
kralın 10 prensi vardır.
rüya tabircileri korka korka rüyayı yorumlar: “kralım, 10 prensiniz de ölecek ve çok acı çekeceksiniz. sonra siz de öleceksiniz.”
kral cellatlara emir verir, rüya tabircilerinin hepsinin kellesini alır.
o civara yeni gelen bir iletişim sanatı ustası olayı duyar. hemen saraya gidip, rüyayı yorumlamak istediğini söyler.
cellatlar “delinin teki ölümüne susamış” diye dalga geçer. kralın huzuruna çıkan usta sevinç içinde rüyayı yorumlar:
“kralım o kadar uzun yaşayacaksınız ki 10 prensinizden bile uzun...onlar ölse bile siz gene tahtınızda oturmaya devam edeceksiniz.
rüyanızdaki acıya gelince….cinsel gücü artıran özel bir macunum var, düzenli kullanırsanız 1 sene sonra bir gecede 10 cariyenizi birden tatmin edersiniz. haliyle şeyiniz o esnada fazla kullanımdan dolayı acıyabilir."
kral, iletişim sanatı ustasını vezir yapıp, bir sandık dolusu altınla ödüllendirir.
çok bilgili ve kültürlü olan usta, kralın kızıyla evlenir. derken 10 prens de bulaşıcı bir hastalıktan ölür. kral da fazla macundan ölür.
tahta da bulaşıcı hastalıktan korunmasını iyi bilen iletişim sanatı ustası oturur.
doğruyu söylemek kadar, doğrunun nasıl söylendiği de önemlidir. iletişim sanatı işte budur.
önce karşımızdakinin ne dediğini doğru anlayalım.

iletişim sanatı karşımızdaki kişiye samimi olarak saygı duyma, onu olduğu gibi kabul etme, anlayacağı sözler seçme, onu gerçekten dinleme, empati kurma, sabır gösterme vb. gibi eylemlerle olur.
o kişinin dünyasını ve bakış açısını görün, onun yerine geçerek olaylara onun gözlerinden bakın. karşımızdaki kişinin neyi, nasıl düşündüğünü ve neyi, nasıl hissettiğini anlayınca ustalığa doğru adım atarız.
kafa sözlük bilgi kategorisi'ni okumak da ustalığı kolaylaştırır.*
eşini ya da sevgilisini çok kıskananlar iletişim sanatı ustası olursanız rahat edersiniz.
kişi, bağlamada iyi ise, halatın düğümlerine ihtiyaç yoktur, yalnızca kalbin arkadaşlığı yeter - lao tzu.
devamını gör...

öncelikle kendimi açıklamakta bu kadar geç kalmamın sebebi, beni hedef gösteren yazarımıza mesaj atmış olmamdır.
konuya açıklık getirmek istiyorum:
safiye ali başlığına yazdığım tanımı ilk olarak tırnak içinde paylaştım.
tırnak işaretinin kullanım alanlarından biri de alıntı yapılan metinler içindir.
fakat ilgili yazarımız şikayet etmiş tanımımı yönetim uyarınca alıntı kutusuna aldım.
burada kendi cümlelerimle yazmadığım bütün tanımları tırnak içine aldım.
ekşi sözlükten gelen bir alışkanlıktır bu, orada alıntı kutusu yoktur..
benim hatam ise alıntı kutusunu daha işlevsel kullanmamak.
yarım saat bir saat emek vererek yazdığım tanımlarım var. bu başlığa yazılan bütün tanımları üzüntüyle okudum.
bir yazarımız da:
"bunu yapan dışarıda hırsızlık da yapar " demiş.
ailemin bana öğrettiği en önemli şey ne olursa olsun helal kazanmaya çalışmak gerektiği.
bilip bilmeden insanları yaftalamak, linçi etmek çok kolay. popüler olan neyse ona yönelir insanlar.
bir yazarımız da kafa sözlük'ün kalitesini düşürdüğümü söylemiş.
bana yapılan, emek vererek yazdığım tanımlara yapılan ciddi bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.
tabii insanız hata yapmış olabilirim, hatam olduysa affola.
fakat yine de herkese teşekkür ediyorum.
burada kimseyi kırmamaya özen gösterdim, sanırım kırmadım da.
bilmeden kırdıklarım olduysa çok özür dilerim.
burayı fazla ciddiye alıyorsun diyebilirsiniz evet alıyorum çünkü ben burada neysem sosyal hayatımda da oyum.
profilim hobaaada ne varsa onu yansıtıyordu.
sosyal hayatımda da gülücüksüz konuşmam, tanımlarım da da bunu yansıttım.
sosyal hayatımda üzülünce geri çekilirim kaçarım, susarım burada da öyle yapacağım.
çok uzattım ama zaten bu son tanımım.
yönetimden beni uçurmalarını istedim ve birazdan bu gerçekleşecek.
gitmeden önce naçizane tek tavsiyem, insanları bilip bilmeden linçlemeyin.
kırıp dökmek, kalp kırmak kolaydır.
ben bugün giderim, unutulurum bana yazılanları da unuturum.
ama taraf olmak zorunda hissetmeyin kendinizi.
herkese teşekkürler bazılarınıza daha çok.
keyifli sözlükler, iyi bakın kendinize .
devamını gör...

kendimden çok kısa bahsedeyim yaklaşık 8 ay hastanede yatılı tedavi görmemi gerektiren bir hastalık süreci atlattım. 8 ay sıfır hareket sürekli gelen misafirler kekler poğaçalar. sonrası alınan 30 kilo ile beraber hastaneden çıkış okuldan uzak kalma sosyalleşememe korkusu, depresyon derken 160 kiloları gördüm. merak edenler için şu an baya sağlıklıyım 90 kiloya kadar düştüm. yurt dışına falan maraton koşmaya bile gidiyorum ama bir şeyler yazmak istedim bu gece.

gelin sizlere zayıf insanların bu konuda sırf sizden daha az kiloda olduğu için ne kadar kaba ve küstah olabileceğine dair kendi hayatımdan bir kaç şey anlatayım.

eğer kalabalık bir ortamda bulunuyorsanız hiç bir arkadaşınıza şaka yapma hakkınız yoktur mesela kes lan şişko diyerek bir anda masanın en komiği olma hakkına sahiptir. bütün gününüzü zehir edebilir.

hayatımda en korktuğum günler bayram günleri oldu benim hep yıllarca

+çok mu ekmek yiyorsun?
+ekmeği kolayı kessene.

mesela size bir tabak uzatılıyor diyelim eğer yerseniz zaten sıkıntı da bir de tersi durum var. kibarca reddettiniz ve uzatan kişi bir kez daha ısrar etti diyelim. mutlaka biri dayanamaz atlar;

+ne ısrar ediyorsun yiyeceğini yemiş zaten.

kilolu olduğunuz için artık aşık olma hakkınız yoktur mesela.

bir arkadaşım beni kız arkadaşın bir arkadaşı ile tanıştırmak için bir yere zorla götürmüştü kötü niyetli değildi belki ama o gün hayatımın en kötü gününü yaşamama sebep olmuştu

kızlar kalktıktan sonra arkadaşım telefonunu masada bırakarak tuvalete gittiğinde telefonuna gelen cevabi okudum malesef.

aşkım bu çocuğu getirdiğini inanamıyorum. bu çocuk bildiğin kilolu yerin dibine girdim. kızın yüzüne bakamıyorum.

mesela bizleri spor salonlarında plajlarda havuzlarda hiç ama hiç sevmezler herkes gözüyle rahatsiz etmek istedigi kadar rahatsız edebilir hatta bizi gördüğü için kendisiyle gurur duyabilir.

üstelik kilolu olduğumuz için duygularımız da yoktur aynı zamanda da komik olma zorunluluğumuz vardır ve tabii her şakayı kaldırmayı.

küçük kardeşinizi sinemaya götürdüğünüzde mısır satan görevli kardeşinize fazla mısır yeme abin gibi şişko olursun diyip küstahça gülebilir mesela.

neyse ben biraz hüzünlendim ağlamaya başladığım. demek istediğim bilmediğiniz acılar hakkında konuşurken biraz kibar olmak zorundasınız. insan olabilmenin en temel kurallarından biri bu.
devamını gör...

29 eylül 1703 - rokoko akımının önemli temsilcilerinden fransız ressam françois boucher (1703-1770) bugün doğdu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel portrait of madame de pompadour (1756)
devamını gör...

deniz seviyesinde, 15 santigrat derecede, saniyede 340 metreye eşit olan, hareket eden bir cismin hızının, içinde hareket ettiği ortamdaki ses hızına oranını veren sayı.

ismini fizikçi ernst mach'tan alsa da, kendisinden daha önceki çalışmalar nedeniyle sarrau sayısı olarak da bilinir.
devamını gör...

"ayrılıklar değişmez
bütün aşklar aynıdır
hayat herkese hem iyi
hem de kötü davranır"

sila - oluruna bırak (official music vıdeo) / silavevo
devamını gör...

"dost bî-pervâ felek bî-rahm ü devran bî-sükûn
dert çok hem-dert yok düşman kavî tâli’ zebûn.. " - fuzûlî
türkçesi:
"dost pervasız, felek acımasız ve zaman kararsız; dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, şans zayıf.."
devamını gör...

başlığı birleşik arap emirlikleri okudum.
devamını gör...

evin en küçüğü olup sürekli bakkala ekmek almaya gönderilmek.
devamını gör...

müziğe, resime, tiyatroya olan ilgimin ve yeteneğimin yanısıra asıl alanım baskı sanatları'dır. bir şeyler yazmakla da uğraşıyorum ama bu konuda o kadar da yetenekli olduğumu söyleyemeyeceğim (6 yıldır bir kitap yazmayı bitiremedim, çok yetenekli olsaymışım çoktan imza günleri düzenliyor olabilirmişmişim) * * sonuç olarak ben bu dünyaya sanat için gelmişim. sanat benim ruhumun yapı taşı.
devamını gör...

bin dokuz yüz yetmiş altı yılında duygu sağıroğlunun yönettiği korkusuz cengaver filminde cüneyt arkın’ın canlandırdığı şahin bey karakterinin tarık şimşek’in canlandırdığı anton karakterine yönelttiği afili bir cümledir.

bir iftiraya uğrayan şahin bey mert bir türk olduğu için ve kahpe bizans’a kafa tutmaya yeminli olduğu için anton’la bir mücadeleye girer. bu arada onu tanımayan öz oğlu da ona karşıdır. oğlunu kurtarmaya çalışırken gözlerini kaybeden şahin bey savaşçı yeteneklerinden hiçbir şey kaybetmemiştir. son sahnelere doğru kör gözlerine rağmen anton’ın adım seslerini takip ederek onu ayağından vurur. daha sonra bu efsane cümleyi kurar: bağırmayacaktın anton, artık ağzının yerini biliyorum!

ağzının yerini bilmek önemlidir. çünkü şahin bey bu sözü söyledikten sonra attığı okla anton’un bir yanağından girer ve öteki yanağından çıkar. böylelikle bizans’ın ağzını dikmiş olur.

çok iyi bir film olup olmadığını bilmiyorum ama defalarca izledim. ama sorun defalarca izlemem değil. gün içinde bu cümlenin sürekli aklıma gelmesi.

bugün dolmuşta sabah sabah saatlerce ders vermek üzere kursa doğru yol alırken istediğim tek şey biraz sakinlikti. ancak arkamda oturan evrim fakiri bir arkadaş telefonda bağıra bağıra bir şeyler anlatmaktaydı, işte o an aklımdan bu cümle geçti: bağırmayacaktın anton!

bunu çok yaşıyorum aslında. bağıran herkese anton diyesim ve ağızlarını cengaver bir okla dikesim var.
devamını gör...

karakteri tam oturmamış bireydir. sizin kiminle görüşeceğinize bir başkası karar veremez. bu sevgiliniz- eşiniz olsa bile. hayatınıza giren kadın- adam için arkadaşlarınızı yok sayarsanız, yarın o kişi tarafından terkedilip, hüsrana uğratıldığınızda omzunda ağlayacak bir dost bulamazsınız.
devamını gör...

google>alışveriş>death note tişörtleri>satın al
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
iğrenç gerçekten.
devamını gör...

ilk çocukluk aşkım rüştü asyalının canlandırdığı keloğlandı, arkadaşlarım öğrenince 1 hafta dalga geçtiler benle
ses tonuna bayılırdım uyan uyan şarkısını ve bunu çok güzel söylerdi
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim