bir adet bulgar fıstığı bırakacağım başlık.*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(bkz: stanislav ianevski)

hatırlamayanlar için amme hizmeti:
(bkz: viktor krum)
devamını gör...

denizlerdeki ve okyanuslardaki insan zulmünü gözler önüne seren belgesel. balık sektörünün ne kadar acımasız olduğuna şaşıracaksınız. işin ilginç tarafı biz yok ettikçe, yok oluşa yaklaşıyoruz. çok ilginç detaylar var. netflixte izleyebilirsiniz. kesinlikle izleyin.
devamını gör...

university of connecticut'ın ncaa şampiyonu olmasında richard hamilton ile birlikte büyük rol oynamış sonrasında chicago bulls tarafından draft edilmiş tombiş oyun kurucu.

2003- 2004 ve 2004-2005 yılları arasında beşiktaş'ta oynamıştır. özellikle 2004-2005 sezonunda, beşiktaş müessese kulüplerinin karizmasını çizerken ciddi bir performans sergilemiştir. o kadro da beşiktaş'ın kafası kırıklar kontenjanından ratko varda'nın da yer aldığını söylemekte fayda var. khalid o sezonu 21 sayı ortalaması ile bitirmişken, varda ise 18 sayı ortalaması tutturmuştu.

sezon başında beşiktaş için play-off'lara kalmanın başarı olacağı düşünülürken, hobbit khalid ve kafası güzel varda enteresan işlere imza atmış ve beşiktaş'ın final oynamasını sağlamışlardır. önce 3 şişe tuborg açıp, tuborg pilsener'i süpürmüşler ardından sezon içerisinde iki kere kıtırdattıkları ülkerspor'u parkeden silerek muazzam bir başarıya imza atmışlardır.

o yıllarda finallerin müessese takımları arasında oynanması alışkanlık haline gelmişti. ülker-efes çekişmesi bunun odak noktasını oluşturuyordu. sonra tofaş'ta bu işlere karıştı. şirketini koparanın parkeye reklam için çıktığı bu dönemlerde müessese kulüplerine hooop birader burada kulüp takımları da var diyen beşiktaş'ın oyun kurucusu olan khalid el amin'i beşiktaş taraftarları işte bu yüzden kolay kolay unutmaz.

tabi bu sevimli hobbit'in birde ritüeli vardı. abimiz ne zaman serbest atış kullansa ve serbest atışını başarıyla sonuçlandırsa, beşiktaş taraftarı ''amin'' diye bağırırdı. tabiri caizse tribünleri imana getirmiştir. bizde az bağırmadık. adam sağ olsun bizi de beşiktaş maçlarında imana getirdi.

o sezon cidden güzel bir sezondu. her ne kadar takım şampiyon olamasa da parkeyi müessese takımlarına dar ettiği için asla unutulmadı. halen beşiktaş'ın şampiyon olan kadroları kadar değerli ve özel olarak addedilmeye devam etmesinin sebebi de budur. ülker serisinden yıpranarak ve dar rotasyonla gelen o takım serinin ilk maçını son anlarda kaybetmeseydi belki de bambaşka şeyler konuşacaktık. ama o heyecanı bizlere yaşattıkları için hepsine teşekkür ederiz ve amin *

ha bu arada khalid'in lakabı tombul kelebekti. beşiktaş'tan sonra türk telekom'un yolunu tuttu ve hımbıl kelebek olarak türkiye ligi macerasını 2 sezon sonra tamamladı.
devamını gör...

yok.
her insan bir alem.
senin canın ne istiyorsa onu yap, başkasının canı istiyor diye bir şey yapma.
önce sen, daha sonra yine sen.
mesela, sen olmasam ölürüm diyene aldırma, öleceği varsa ölür zati.
seni can simidi yapana inanma. denize düşmüş kendine yılan arayan biri olabilir.
bulur o kendine bir yılan, sen önüne bak.
devamını gör...

takvaya ulaşan değil, ahlaka ulaşan insan hak yemez.
devamını gör...

ben bu adaletsiz, hoşgörüsüz ve merhametsiz dünya düzenini hiç sevmedim. keşke kadınların katledilmediği ve mal gibi alınıp satılmadığı, sokaktaki hayvanların hepsinin ya devlet koruması altında olduğu ya da sahiplenildiği, her çocuğa eşit eğitim fırsatlarının sunulduğu, herkesin el ele verdiği ve fakirliğin mimimuma indiği, din ve düşünce özgürlüğün lafta değil icrahatta olduğu, kimsenin ne malına ne de canına kast edilmeyen bir dünya düzeninde yaşıyor olsaydık, ya da böyle bir düzen için çabalıyor olsaydık.
devamını gör...

entrylere bakıp kudurdum teşekkürler arkadaşlar...

bakın yanlış bilinen doğrularınızı şöyle bir düzeltmeye geldim. öğrenmek isteyen herkese açıktır bu yazım ( yerinde saymak istiyorsan o senin tercihin)

aseksüeller aşık olabilir. seks yapabilir veya mast yapabilirler. diğer insanlardan bir farkları yoktur ve ya hepsi içine kapanık kişiler değillerdir. aseksüellik kendi içinde birden fazla noktaya ayrılır. bunları sıralamak uzun olacağından "romantik" olarak sınıflandırılır. bunlar "seksüel" kavramının yerine geçen ancak cinsel çekimin az olduğundan dolayı sadece karşı tarafa romantik/ romantizm olarak sergilenen durumdur. aseksüel birisiyle olmak/ilişki kurmaya çalışmak (romantik anlamda) diğer insanlara nazaran daha zorlu bir süreçtir. ilişkinizin temelinde güven ve saygı her daim olmalıdır. bizi istemediğimiz şeylere zorlamak ya da kendi cinsel çekiminizi ve enerjinizi bencilce tatmin etmeye çalışmak bizi size yakınlaştırmıyor aksine koşarak uzaklaşmamıza sebep oluyorsunuz.

toplumda sıkça karşılaşılan "doğru kişiyi bulamamışsın sen, biraz sosyalleş kendine gelirsin, seks yapılmadan yaşam mı olur lan vb." durumlar aseksüel insanların yönelimini değiştirtecek kadar güçlü sözler değil aksine kullandığınızda sizi oracıkta gebertmek bile istiyoruz. lütfen kullanmayın!!!!

ilişkinizi bitirdikten sonra çektiğiniz acıyla "tamam ben artık aseksüelim" demek sizi aseksüel yapmıyor arkadaşlar. size sesleniyorum "aseksüelim" dedikten sonra ki gün cinsel enerjisini tatmin etmeye çalışan kişi "aseksüellik cinsel tercih değildir,sonradan olabileceğin birşey değildir. yönelimdir."

size tavsiyem ilk olarak eğer gerçekten "aseksüel" birinden hoşlandıysanız ya da tutulduysanız ilk olarak yukarda yazdıklarımı aklınıza getirmenizi ikinci tavsiyem onun hangi romantik türden olduğunu anlamaya çalışmak üçüncü olarak seks,birliktelik gibi konulardan karşı taraf rahatsız oluyor ise fazla bahsetmemek ve son olarakta cinsel çekimi az olduğundan sizi fark etmesi oldukça zor olacaktır. onun ile vakit geçirip tanımaya çalıştıktan sonra duygularınız dile getirmekte fayda var.

"aseksüeller'de vardır ve insandır. kalıplarınızı yıkın düşüncenizi değiştirin ve sevgiyle kalın..."
devamını gör...

hayatın dolu bir şekilde geçirildiğinde acı ve ıstırap, boş geçirildiğinde can sıkıntısı getirdiğini söyleyerek iyi bir tespitte bulunmuş filozof.
devamını gör...

haber sunumlarındaki başarısıyla dikkatleri üstüne çeken karambol, önceden peaky blinders dizisinde shelby ailesinin lideri thomas olarak karşımıza çıkmıştı. sert görünümlü, zeki, politik yönü güçlü, duygusal yönünü açığa vurmayan ama sık sık aşık olan bir liderdi. plan yapıp işleri yoluna koyma noktasında bir numara idi. karambol’un dizideki repliklerini şuraya bırakayım.

en son ise kafa sözlük’e yapılacak darbeyi başlamadan önce bitirdi. lanetlenmiş uruk-hailer yoldaşa darbe yapmak için toplandıklarında isildur'un varisi olarak elinde kralın kılıcıyla belirdi. uslu dururlarsa üzerlerindeki laneti kaldıracağını söyledi. onlar da isildur'un varisine söz verdi ve ait oldukları yere geri döndüler. namerde pabuç bırakmayan delikanlı bir kraldır.
devamını gör...

katıldığımı düşündüğüm önerme.

neden ilgim olmayan başlığa yazayım ki? o zaman millet demez mi; nedir bu kelime karmaşası, bu anlam kopukluğu, parça bütünsüzlüğü? girerim haklı olanı oylarım, sonra ilgi alanıma, bilgilerime yönelirim. mümkünse herkes böyle yapsın.

not: yazılanlar son feci mars isimli yazarın konu hakkındaki düşüncelerini içermektedir. hiçbir entrye istinaden yazılmamıştır.
devamını gör...

hiç de değil.
en son kar yağdığında kullandım, çok güzel de oldu.
bak tam böle idi cümlem,
lan kar yağıyor .
ağzım kulaklarımda, gözlerimi açarak kurdum o cümleyi.
çok da cici oldu bence, argoda kimmiş.
devamını gör...

genellikle anlamsız bir geleneği savunanların dilinde olan sözdür.*
devamını gör...

sinekleri yakalayamıyorsa vazgeçmek.. ağlayarak sahibine bakmanın çene çatırdatmanın bi faydası yok..hayır kedi olan sensin sineği neden ben yakalıyorum?
devamını gör...

eroin öyle bir maddeki onu bırakmak için kullandığınız ilacı bırakmak için de ilaç kullanmanız gerekir.
devamını gör...

ağız şapırdatma, diş arasındaki bişeyi çıkarmaya çalışırken ortaya çıkan ciyk ciyk sesi, esneme, tesbih sesi, anahtarlıkla oynarken çıkan ses gibi çıldırtıcı seslere verilen tepki.

öyledir ki, katil olmak işten bile değildir. kaç kere yemek masasından kalktığımı, telefonu karşı tarafın yüzüne kapattığımı bilmem. allah düşmanımın başına vermesin.
devamını gör...

ilk kez felsefeci philippa foot'un 1967'de ortaya attığı vagon ikilemi de denilen (trolley dilemma), etik karar verme sürecinde, karar ve tutumlarımızı etkileyen faktörleri görebilmek için yapılmış dünya genelinde yaklaşık 300 000 kişi üzerinde uygulanmış bir davranış testidir.

senaryo 1; bir tren yolunun yakınlarındasınız. birden bire bir gürültü ile irkiliyorsunuz. içinde, sürücüsünün veya kontrol eden bir kişinin olmadığı bir vagonun, tren yolu boyunca hızla yol almakta olduğunu görüyorsunuz. bir bakıyorsunuz ki,
ileride ve tren yolunun üzerinde beş işçi, sırtları, gelen vagona dönük olmak üzere çalışıyorlar. şehrin gürültüsü nedeniyle, işçilere bağırıp sesinizi duyurup, onları uyarma şansınız da yok. her hâlükârda vagonun altında kalacaklar. o anda fark ediyorsunuz ki, vagonu diğer raya geçirecek olan bir kolun (levye) hemen yakınındasınız. eğer kolu çekerseniz, vagon, makas atlayarak diğer raya geçecek ve beş işçi kurtulacak. ancak, fark ediyorsunuz ki, vagonu makas atlatarak gideceğini düşündüğünüz rayın üzerinde de gelen vagondan habersiz bir işçi çalışıyor. onu da hiçbir şekilde uyarma şansınız yok. bu durumda iki şeyden birini yapacaksınız. ya hiçbir şekilde, vagonun makas atlayıp diğer raya geçebilecek kolu çekmeyecek ve böylece vagonun, yolu üzerindeki beş işçiyi altına alarak öldürmesine izin vereceksiniz ya da kolu çekerek, vagonun, makas vasıtasıyla diğer raya geçmesini sağlayacak ve beş kişinin hayatını kurtaracak, buna karşılık bir kişinin hayatını feda edeceksiniz. hangisini seçerdiniz?

senaryo 2; bu defa da altından tren yolu geçen bir köprünün üzerindesiniz. yanınızda hiç tanımadığınız iriyarı bir adam var.
yine, senaryomuz gereği, içinde sürücüsünün olmadığı bir vagonun geldiğini görüyorsunuz. yine, tren yolu üzerinde, gelen vagondan habersiz beş işçi çalışmaktadır. beş işçiyi, bir evvelki senaryoda olduğu gibi hiçbir şekilde tehlikeden dolayı uyarmak mümkün değil. ancak, beş işçiyi kurtarmak için bir imkânınız var. eğer tanımadığınız iriyarı adamı, köprüden ittirir ve aşağı atarsanız, adam, rayların üzerine düşecek, böylece vagon adama takılarak duracak ve beş kişin hayatı kurtulacaktır.
(adamı ittirdiğimiz köprünün korkuluklarının yüksek olmadığı; sizin, adamı ittirecek güçte olduğunuzu; adamın, rayların üzerine düşeceğini ve böylece vagonun da adama takılarak duracağından ve beş kişinin kurtulacağından kesinlikle emin olduğumuzu varsayıyoruz.) ne yapardınız? adamı ittirir ve beş kişinin hayatını kurtarır mıydınız yoksa vagonun geçip gitmesini ve nihayetinde beş kişinin ölmesini mi izlerdiniz?

teste katılan insanların verdiği cevaplar;


bu senaryo, boston’da harvard üniversitesi’nden marc hauser tarafından 300 binden fazla kişiye sorulmuş. birinci senaryoda, hemen hemen büyük bir çoğunluk beş kişiyi kurtarmak için bir kişiyi feda ederek kolu çekerken, ikinci senaryoda ise, çoğunluk denecek sayıda kişi, adamı, köprüden atma düşüncesinden kaçınmış, yani beş kişinin ölümünü izlemiştir. ikinci senaryoda sadece her altı kişiden biri adamı köprüden aşağıya atma düşüncesinde olduğunu belirtmiştir. bu senaryo, amerika’dan çin’e, göçebe halktan şehirlisine, senaryoları idrak edecek her yaş grubuna, her iki cinse (kadın-erkek), her eğitim seviyesinden kişilere, akademisyenlere, işçilere, inançlı veya ateistlere sorulmuştur. alınan sonuç her defasında aynıdır. bir başka deyişle, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, soruya muhatap olanlar birinci senaryo için kolu çekip beş işçiyi kurtarırken, ikinci senaryoda ise (1/6 lık kısım hariç) adamı, köprüden aşağıya atmamayı yani beş işçinin ölümünü izlemeyi tercih etmişlerdir.
buradaki karar mekanizması, bir insanın ölümünden, kendimizi aktif veya pasif olarak ne derece sorumlu tutacağımız ile ilgilidir.


kişisel görüşüm;


öldürmek ve ölmesine izin vermek arasındaki farktan bahsediyor aslında bu deney. başkasının ölümünde aktif karar verici mi pasif karar verici mi olmaktan bahsediyor.
ben ilk okuduğumda da şu anda da aynı şeyi düşünüyorum. nicelikle ilgili alınan her karar anlamsız. belki o diğer rayın üstünde çalışan tek işçi diğer beş işçiden daha iyi daha merhametli daha dürüst ya da onun oğlu kızı bir gün ülke için o beş kişiden çok daha verimli olacak. bence bu deneyin her iki versiyonu da anlamsız.


bu deney ve bu deneyden esinlenerek oluşturulan deneyler özellikle sürücüsüz araçlarda, yapay zeka robotlarda kullanılıyor. daha ölümcül bir kazadan daha az zarar görülen seçimlerin yapılması hedefleniyor. ama tabii her sayısal değer sadece sayısal değer midir burada durup bunu düşünmeliyiz.

detaylı okuma için kaynak...
pdf
devamını gör...

bir çizgi film karakteridir.

ekranlarda ilk göründüğünde ismi kafasının şekline atıfta bulanacak şekilde egghead olan kahraman zaman içinde geçirdiği fiziksel değişiklikler sonucunda yepyeni bir isim kazanmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aslında kazandığını söylemek ne kadar doğru olur bilemiyorum çünkü soyisim olarak eklenen fudd kelimesi aslında “ salaklık yapan kimse” anlamına gelir ama daha sonra “ silahların sadece avlanmak için kullanılması gerektiğine inanan kimse” anlamını da almıştır. ama bizi ilgilendiren daha çok ilk anlamıdır zira bu isim türkçeye saftirik elmer olarak çevrilmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
elmer’ın derdi avlanmaktır. özellikle de tavşan avlama hevesindedir ancak dünyanın en sevimsiz ve sinir bozucu tavşanı olan bugss bunny ile karşılaştıktan sonra hayattaki tek amacı bu tavşandan kurtulmak olur.

hem yanından hiç ayırmadığı silahı bir türlü doğru dürüst kullanamaması hem de tavşanın ondan daha zeki olması sonucunda bu emeline asla ulaşamaz. başarısız olması yetmezmiş gibi bir de her bölüm aşağılanır ve hor görülür.

2020 yılı itibariyle de bir darbe de yapım şirketinden yer elmer. ve bireysel silahlanmanın önlenmesi ve çocukların şiddetten uzak tutulması amacıyla silahı elinden alınır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bence bu saatten sonra elmer’ın emeklilik zamanı gelmiştir.
devamını gör...

oluyor ara ara. biriyle tanışıyorum mesela, ya diyorum sevgili olsak efsane çift olurmuşuz. sonra anında o kişiden vazgeçiyorum. biriyle iyi olacağımızı düşünüyorsam o insandan uzak duruyorum, evet.

çünkü farkındayım, kendime benzeyen insana düşüyorum. mesela aşırı disiplinli oluyor. gün içinde akşam saat kaçta konuşacağımızı tam saat vererek söylüyoruz ve bir dakika geçirmiyoruz o saati. ancak insan tutkulu, şak diye arayıp duran birine ihtiyaç duyuyor zamanla. oncelik olmak istiyorsun.

ya da mesela çok inatçı oluyor. ee ben daha çok inatçı oluyorum. karşılıklı inatlaştığın an 1 sene görüşmüyorsun. adım atan yok. haliyle buradan yine olmuyor.

net oluyor mesela, sen netsin. herkesin çok net çizgileri oluyor. onların dışına çıkmayınca yine olmuyor. yani tutku eksik kalıyor. şehvet falan yok.

o yüzden bence bazen birlikte olsak hiç olamayız dediğin insanlar ile daha iyi anlaşıp daha tutkulu sevgiler yaşıyorsun. olumsuz ortak özellikler olmaması önemli. iki tarafın farklı olumsuzlukları olunca biraz daha olumlu şeyler yaşanabiliyor.

ha şimdi böyle derim, yarın tam kendime benzeyen birini bulurum yaaa derim kendime çok benzeyen biriyle aşırı mutlu oluyorum. hiç güven olmaz bana. şu an böyle hissediyorum ama, ebet.
devamını gör...

kimseye söyleyemediğimi, buraya nasıl yazayım ?
insanı içten içe kemiren dertlerdir. insanın kaçamadığı, kurtulamadığı, yok edemediği dertlerdir.
devamını gör...

bence böyle intihar özendirici başlıklar açılmamalı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim