armadillo
brezilya ormanlarında yaşayan, zırhlı görünüme sahip olan bir hayvan. insan veya hayvan tehdidine karşı vücut yapılarını ve sert kemiklerini kullanarak top şekline bürünüyor.
devamını gör...
karma puanı yükseltme
keşiş bulmanız lazım, budizm dinine mensup olmanız lazım ayrıca.
devamını gör...
yazarların 23 nisan hatıraları
2019 senesinde çanakkaleye abimin yanına gitmiştim. 22 nisan gecesi oradaydım. ertesi gün kilitbahir’e tabyaları ziyarete giderken eski kordonda bir sürü insan 23 nisanı kutluyordu. çok hüzünlü ama çok coşkulu bir andı. sonrasında tabyaları ziyaret edip tarihten, şehitlerden konuştuk. bize bu güzel vatanı bıraktığınız için teşekkür ederiz, bizim için savaştığınız için teşekkür ederiz. yadigarınıza sahip çıkmaya çalışıyoruz.
devamını gör...
resveratrol
antienflamatuar ve cok guclu bir antioksidan ozelligi bulunan maddedir. wikipedia'da yer alan bilgiye gore, aktioksidan ozelligi e vitamininden 50 kat, c vitamininden 30 kat fazladir. icerigin tibben faydalari da cok degil, henuz yakin gecmiste bulunmustur. ozellikle orta asya kitasi'da insanlarin bu icerikten oldukca yararlandigi bilinmektedir.
resveratrol maddesi ozellikle meyvelerin dis kabugunda bakteri, mantar, sicak, soguk gibi dis faktorlere karsi uretilen koruyucu bir maddedir. dogal kosullarda, yaylalarda tamamen organik sartlarda yetisen urunlerde daha guclu bulunmaktadir. yapilan bazi bilimsel arastirmalara gore, kalp ve damar hastaliklarinda riski en aza indirgemekte oldukca basarilidir. kanserle mucadelede keza tercih edilmesi gereken iceriklerin basinda gelir. parkinson ve alzhemier gibi rahatsizlarda da olumlu sonuclari yapilan calismalarca gozlemlenmistir. ayrica antioksidan ozelligiyle serbest radikallere karsi gercekten iyi bir savascidir. anti aging etkisini de unutmamak gerekli. bu yuzden "guzellik iksiri" olarak da adlandirilir hatta.
icerik en cok siyah uzum kabugunda, kirmizi uzumun cekirdeginde, asmasinin kok ve sapinda, kirmizi sarapta, ananasta, yaban mersininde ve de yer fistiginda bol miktarda yer alir. bu tur besinlerden alinabilecegi gibi, tipki vitaminler gibi kapsul sekilinde takviye olarak da tuketmek mumkun. bir de kozmetik sektorunde cilt icin serum ve krem iceriginde bu madde sikca kullanilir. ozellikle anti aging olarak nitelendirilen urunlerin vazgecilmez icerigidir. cildi aydinlatma da, ince kirisiklik ve cizgileri doldurma da, kolajen uretimini tetikleme de oldukca basarilidir. c vitamini icerikli serum-krem kullaniliyorsa resveratrol icerigiyle kombinlendiginde gozle gorulur degisimleri elde etmek daha hizli olacaktir. ozellikle the ordinary'nin resveratrol %3 serumunu siddetle tavsiye edebilirim...
resveratrol maddesi ozellikle meyvelerin dis kabugunda bakteri, mantar, sicak, soguk gibi dis faktorlere karsi uretilen koruyucu bir maddedir. dogal kosullarda, yaylalarda tamamen organik sartlarda yetisen urunlerde daha guclu bulunmaktadir. yapilan bazi bilimsel arastirmalara gore, kalp ve damar hastaliklarinda riski en aza indirgemekte oldukca basarilidir. kanserle mucadelede keza tercih edilmesi gereken iceriklerin basinda gelir. parkinson ve alzhemier gibi rahatsizlarda da olumlu sonuclari yapilan calismalarca gozlemlenmistir. ayrica antioksidan ozelligiyle serbest radikallere karsi gercekten iyi bir savascidir. anti aging etkisini de unutmamak gerekli. bu yuzden "guzellik iksiri" olarak da adlandirilir hatta.
icerik en cok siyah uzum kabugunda, kirmizi uzumun cekirdeginde, asmasinin kok ve sapinda, kirmizi sarapta, ananasta, yaban mersininde ve de yer fistiginda bol miktarda yer alir. bu tur besinlerden alinabilecegi gibi, tipki vitaminler gibi kapsul sekilinde takviye olarak da tuketmek mumkun. bir de kozmetik sektorunde cilt icin serum ve krem iceriginde bu madde sikca kullanilir. ozellikle anti aging olarak nitelendirilen urunlerin vazgecilmez icerigidir. cildi aydinlatma da, ince kirisiklik ve cizgileri doldurma da, kolajen uretimini tetikleme de oldukca basarilidir. c vitamini icerikli serum-krem kullaniliyorsa resveratrol icerigiyle kombinlendiginde gozle gorulur degisimleri elde etmek daha hizli olacaktir. ozellikle the ordinary'nin resveratrol %3 serumunu siddetle tavsiye edebilirim...
devamını gör...
normal sözlük'e veda
hoşçakalın arkadaşlar.. memelerini daha doğrusu kalbini kırdığım birileri varsa affola.
iyi bakın kendinize, hayat karşınıza hoş detaylar eklesin.
sağlıcakla.
iyi bakın kendinize, hayat karşınıza hoş detaylar eklesin.
sağlıcakla.
devamını gör...
eş cinsellerden nefret etme hakkı
yapıp yapıp bir de üstüne toplum mühendisliği demiyorlar mı kanım çekiliyor.
dejenere ve ahlaktan yoksun görmek istiyorsanız az da başka yerlere bakın yahu.
bana din, ahlak, düzen dayatmaya çalışırken iyi, senin standartlarına uymayan insan görünce tu kaka.
ettiğin nefret genel olarak suça da eğilimli oluyor. sevmek zorunda değilsin ama kimsenin hayatına karışma hakkın yok. muğlak, milli değerler, aile yapısı tanımınızı da alıp gitseniz artık.
nefret suçu; bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi nedenlerle duyulan önyargıyla işlenen, doğrudan ve dolaylı şiddet içeren suç- lar olarak tanımlanabilir. nefret suçları literatürde bazen "önyargı suçları" olarak adlandırılmaktadır.
not: eşcinsellik aa ne güzel bir şeymiş deyip etkilenerek olunabilecek bir şey değil ki. ama homofobik olmak öyle.
dejenere ve ahlaktan yoksun görmek istiyorsanız az da başka yerlere bakın yahu.
bana din, ahlak, düzen dayatmaya çalışırken iyi, senin standartlarına uymayan insan görünce tu kaka.
ettiğin nefret genel olarak suça da eğilimli oluyor. sevmek zorunda değilsin ama kimsenin hayatına karışma hakkın yok. muğlak, milli değerler, aile yapısı tanımınızı da alıp gitseniz artık.
nefret suçu; bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi nedenlerle duyulan önyargıyla işlenen, doğrudan ve dolaylı şiddet içeren suç- lar olarak tanımlanabilir. nefret suçları literatürde bazen "önyargı suçları" olarak adlandırılmaktadır.
not: eşcinsellik aa ne güzel bir şeymiş deyip etkilenerek olunabilecek bir şey değil ki. ama homofobik olmak öyle.
devamını gör...
hildegard von bingen
nam-ı diğer binge’ li hildegard. kadının hiçbir değeriyle esamesinin okunmadığı 12. yüzyıl avrupası’nda, kutsal roma imparatoru ve papa ile yazışmaları olan, dönemin en büyük katedrallerinde, meydanlarında vaazlar vermiş, alman hristiyan mistisizminin çok değerli bilge kadını.
bir şifacı olarak tıp bilim tarihinde, o yüzyıldan günümüze ulaşan yegane kaynakların da sahibidir. kurduğu manastırda yüzlerce kadın öğrencisi olan, ayrıca yazar, felsefeci, ressam ve bir müzisyendir. hitabeti güçlü cesur bir kadındır fakat yine de bunları yapabilmesine izin verilmesi o zamana kadar görülmemiş bir şeydir. ilginç gelir bana.
hildegard’ ın henüz kelt öğretilerini kaybetmemiş bir alman manastırında eğitim alması ve küçük yaşlardan itibaren gördüğü mistik sanrıları onu bu kadar özel kılmakta etkili olmuştur sanırım. tanrının tezahürleri olarak gördüğünü belirttiği halüsinasyonlarını müzik, resim ve kelimelerine yansıtmış. beni en çok etkileyen o uhrevi müzikleri bestelemiş.
bir adaletsizliğe karşı psikopos’ a yazdığı mektubunda,“dünyada tanrı’nın musikisini susturanlar, cennette meleklerin şarkısının bir parçası olamazlar” cümlesiyle erk” lere karşı dimdik duruşun timsali kadınlardan biri olduğunu göstermiştir.
bir şifacı olarak tıp bilim tarihinde, o yüzyıldan günümüze ulaşan yegane kaynakların da sahibidir. kurduğu manastırda yüzlerce kadın öğrencisi olan, ayrıca yazar, felsefeci, ressam ve bir müzisyendir. hitabeti güçlü cesur bir kadındır fakat yine de bunları yapabilmesine izin verilmesi o zamana kadar görülmemiş bir şeydir. ilginç gelir bana.
hildegard’ ın henüz kelt öğretilerini kaybetmemiş bir alman manastırında eğitim alması ve küçük yaşlardan itibaren gördüğü mistik sanrıları onu bu kadar özel kılmakta etkili olmuştur sanırım. tanrının tezahürleri olarak gördüğünü belirttiği halüsinasyonlarını müzik, resim ve kelimelerine yansıtmış. beni en çok etkileyen o uhrevi müzikleri bestelemiş.
bir adaletsizliğe karşı psikopos’ a yazdığı mektubunda,“dünyada tanrı’nın musikisini susturanlar, cennette meleklerin şarkısının bir parçası olamazlar” cümlesiyle erk” lere karşı dimdik duruşun timsali kadınlardan biri olduğunu göstermiştir.
devamını gör...
kinizm
günümüz dünyasında kinikleri ve kinizm akımını, başka insanların yaşadığı acı ve kötü olaylara karşı üç maymunu oynama yani duyarsız olan ve bu duyarsızlık hali olarak tanımlayabiliriz. yani dünyanın bir tarafı, açlık ve sefaletle çevriliyken diğer tarafının, varlık ve obeziteyle semrilmesine karşı duyarsız kalınması durumu... dünyanın bir bölgesinde savaşlar ve silahlar konuşurken diğer kısmının, mutluluk, heyecan ve havai fişeklerle donatılması, ilk kısmın ikinci kısma karşı üç maymunu oynayıp, görmeyip, duymayıp bilmiyor oluşu. ..
ancak kinizm kökeninde, bu galatı meşhurluğundan çok farklı olmak suretiyle; dünyadan el, etek çekmek manasında bir felsefi akımdır. m. ö. 400 yılı civarında sokrates'in öğrencisi antisthenes tarafından ortaya atılmıştır. başlangıcıyla ilgili anlatılan anekdot ise sokrates'e atfedilir. şöyle ki; sokrates, bir gün pazarda gezerken çok bunalmış ve birden pazarın orta yerinde burada ihtiyacım olmayan ne çok şey var?.. diye bağırmıştır. ancak o sustuğunda hayat yine kaldığı yerden devam etmiştir. ta ki antisthenes'e kadar.
antisthenes bu akımı başlattığında, mutluluğun, maddi anlamda lüks kavramından, siyasetten, iktidardan ve iktidar olmaktan hatta hatta sağlıktan bile bağımsız olduğunun altını çizmiştir. onun öğrencisi diogenes ise en ünlü kiniktir ve bu akımın duyulmasını sağlayan filozoftur. sahip olduğu bir fıçı, bir hırka, ekmek torbası ve bir değnek dışında hiçbir şeyi yoktur. ancak çok da mutludur.
hakkında anlatılan birçok anekdot olmakla birlikte onu anlamamızı sağlayan en ünlü anekdot* şudur: bir gün ünlü komutan büyük iskender bu garip ama mutlu adamı ziyarete gelir ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorar. diogenes'in cevabı ise tam da beklendiği şekilde güneşimden çekil olur. onun bu tavrı da gösteriyor ki koskaca komutan ve büyük bir kral olan iskender'den daha mutlu olmak için ihtiyacı olan hiçbir şey yoktur. hatta buradan hareketle gölge etme başka ihsan istemez sözünün doğduğu rivayet olunur. bu anlamda bu kinik yaşamını bizdeki tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatına benzetebiliriz.
kiniklere göre; insan mutlu olma yolunda sağlık konusunu da dert etmemeli, ağrılara aldırmamalıdır. hatta buradan hareketle en başta anlattığım duyarsız olma durumu da ortaya çıkmış ve başka insanların yaşadığı olumsuzluk ve acılara da aldırış etmemeyi geliştirmişlerdir. bu da zamanla üç maymunu oynamak ve sessiz kalıp hayata devam etmek olarak karşımızda bir ayna gibi dikilmiştir.
işte bu noktada da tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatından ayrılır ve hatta tasavvuf düşüncesiyle taban tabana zıttır.
ancak kinizm kökeninde, bu galatı meşhurluğundan çok farklı olmak suretiyle; dünyadan el, etek çekmek manasında bir felsefi akımdır. m. ö. 400 yılı civarında sokrates'in öğrencisi antisthenes tarafından ortaya atılmıştır. başlangıcıyla ilgili anlatılan anekdot ise sokrates'e atfedilir. şöyle ki; sokrates, bir gün pazarda gezerken çok bunalmış ve birden pazarın orta yerinde burada ihtiyacım olmayan ne çok şey var?.. diye bağırmıştır. ancak o sustuğunda hayat yine kaldığı yerden devam etmiştir. ta ki antisthenes'e kadar.
antisthenes bu akımı başlattığında, mutluluğun, maddi anlamda lüks kavramından, siyasetten, iktidardan ve iktidar olmaktan hatta hatta sağlıktan bile bağımsız olduğunun altını çizmiştir. onun öğrencisi diogenes ise en ünlü kiniktir ve bu akımın duyulmasını sağlayan filozoftur. sahip olduğu bir fıçı, bir hırka, ekmek torbası ve bir değnek dışında hiçbir şeyi yoktur. ancak çok da mutludur.
hakkında anlatılan birçok anekdot olmakla birlikte onu anlamamızı sağlayan en ünlü anekdot* şudur: bir gün ünlü komutan büyük iskender bu garip ama mutlu adamı ziyarete gelir ve bir ihtiyacı olup olmadığını sorar. diogenes'in cevabı ise tam da beklendiği şekilde güneşimden çekil olur. onun bu tavrı da gösteriyor ki koskaca komutan ve büyük bir kral olan iskender'den daha mutlu olmak için ihtiyacı olan hiçbir şey yoktur. hatta buradan hareketle gölge etme başka ihsan istemez sözünün doğduğu rivayet olunur. bu anlamda bu kinik yaşamını bizdeki tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatına benzetebiliriz.
kiniklere göre; insan mutlu olma yolunda sağlık konusunu da dert etmemeli, ağrılara aldırmamalıdır. hatta buradan hareketle en başta anlattığım duyarsız olma durumu da ortaya çıkmış ve başka insanların yaşadığı olumsuzluk ve acılara da aldırış etmemeyi geliştirmişlerdir. bu da zamanla üç maymunu oynamak ve sessiz kalıp hayata devam etmek olarak karşımızda bir ayna gibi dikilmiştir.
işte bu noktada da tasavvuf ehlinin yaşadığı zühd hayatından ayrılır ve hatta tasavvuf düşüncesiyle taban tabana zıttır.
devamını gör...
haziran 2021 köy okulları yardım projesi
ilk fırsatta katılacağım proje. iki de önerim olacak.
1. bir yaş grubundaki her öğrencide aynı kitap olursa öğretmen ders işlerken de kullanabilir. bunun için test kitaplarının adı verilebilir veya alan kişi bir sınıf için tamamını alabilir.
2. kafa sözlük logosu çocuklar için biraz rahatsız edici. okul duvarına tamamı değil de sadece kafa kısmı çizilse ve gülümseyen ağız eklense daha sempatik olur.
1. bir yaş grubundaki her öğrencide aynı kitap olursa öğretmen ders işlerken de kullanabilir. bunun için test kitaplarının adı verilebilir veya alan kişi bir sınıf için tamamını alabilir.
2. kafa sözlük logosu çocuklar için biraz rahatsız edici. okul duvarına tamamı değil de sadece kafa kısmı çizilse ve gülümseyen ağız eklense daha sempatik olur.
devamını gör...
tutuşur dizelerim
sözleri nevzat çelik'e ait yol'a düş parçasıdır, benim için.
alzaymır, ölümcül bir hastalık.
kaybediyoruz değerlerimizi, kültürümüzü, barışı, umudu, aşkı.
özgürlüğünü,
sadece özgürce düşünmesinden dolayı kaybetmiş yiğit insanlar.
ağız dolusu cümlelerim var.
"...etme gözlerim koru kendini..."
edit: .. *)
alzaymır, ölümcül bir hastalık.
kaybediyoruz değerlerimizi, kültürümüzü, barışı, umudu, aşkı.
özgürlüğünü,
sadece özgürce düşünmesinden dolayı kaybetmiş yiğit insanlar.
ağız dolusu cümlelerim var.
"...etme gözlerim koru kendini..."
edit: .. *)
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ayakları
çubuk kraker bilek, parmak meraklısı bir arkadaşın hoşuna gidecektir*
devamını gör...
madalyalı tanımları okumamak
madalya mevzusuna kesinlikle karşı değilim.ancak madalyalı tanımları okumak istemiyorum.*
bazen öyle tanımlar görüyorum ki adam dayamış döşemiş,e yazarı da severim sayarım.babacım yazmışsın iki dakika sonra madalya gelmiş bir sakin ol.
merak ediyorum.hatta konu bile cezbediyor beni ama oradaki madalya varlığı beni itiyor.yazılarından kalite fışkıran yazarlara sesleniyorum;bir iki gün geçsin öyle alın madalyanızı lütfen ya da önceden bana haber verin okuyayım- taslakken de olur yani- *. saygılar.
*
bazen öyle tanımlar görüyorum ki adam dayamış döşemiş,e yazarı da severim sayarım.babacım yazmışsın iki dakika sonra madalya gelmiş bir sakin ol.
merak ediyorum.hatta konu bile cezbediyor beni ama oradaki madalya varlığı beni itiyor.yazılarından kalite fışkıran yazarlara sesleniyorum;bir iki gün geçsin öyle alın madalyanızı lütfen ya da önceden bana haber verin okuyayım- taslakken de olur yani- *. saygılar.
*
devamını gör...
sözlükten biriyle buluşmak
instagramda tanışıp görüşmekten daha az tehlikeli olandır aslında. en azından karşınızdaki insanın düşüncelerini, nasıl biri olduğunu az çok bilirsiniz. he ben hiç buluşmadım ve buluşmayı da düşünmüyorum o ayrı.
devamını gör...
bilim insanlarının şarkıcılar kadar değer görmemesi
lütfen türkiye diye konum belirtelim. başka ülkeden biri görüp wtf öyle bişi yok demesin.
devamını gör...
aynı kadından hoşlanan erkeklerin soğuk savaşı
soğuk savaş diye bir şey olamaz. tekme tokat dalıyoruz genelde birbirimize. böyle alttan alttan rekabet mi olur lan dümbük müyüz biz.
devamını gör...
hayatından boş arkadaşları çıkarta çıkarta hiçbir arkadaşının kalmaması
çokluk b+kluktur derler. en iyisi az insan ve çok huzurdur bence.
devamını gör...
savaş domuzları
savaşlar, izleri insanlık tarihi kadar geçmişe gidebilen olaylardı. ve bu savaşlar sadece insanlar kullanılarak yapılmamıştı. at, hepimizin aşina olduğu bir savaş aracı. hepimiz filleri de duymuşuzdur. hindistan, çin gibi medeniyetlerde başta olmak üzere doğu asya uygarlıklarında, perslerde, akdeniz milletlerinde ve roma'da bile gördüğümüz bu ''savaş filleri'' aslında savaşlarda hayvanların kullanımına dair en çok duyduğumuz örnek. ve örneklerden sadece biri.
peki bu savaş fillerine karşı mücadele etmek için domuzların kullanılması? antik dönemlerde filler gerçekten güçlü savaş araçlarıydı. kendisi üzerine koşan filleri gören ordular dağılıyordu. fakat filler acı duyabilen ve panikleyebilen hayvanlardı. ve onlara karşı kullanılan araçlarda bunlara odaklanıldı. çılgına dönmüş fillerin kendi ordularını çiğnemeleri de görülmemiş bir şey değildi.
yunan yazar polyaenus, milattan önce 266'da megara kuşatmasında şunları tarihe not düşmüştü:
''antigonus [gonatus] brought his elephants into the attack; but the megarians daubed some swine with pitch, set fire to it, and let them loose among the elephants. the pigs grunted and shrieked under the torture of the fire, and sprang forwards as hard as they could among the elephants, who broke their ranks in confusion and fright, and ran off in different directions. from this time onwards, antigonus ordered the ındians, when they trained up their elephants, to bring up swine among them; so that the elephants might thus become accustomed to the sight of them, and to their noise.''
''antigonus fillerine saldırı emrini vermişti. fakat megaralılar bir domuza zift sürerek onu ateşe verdiler ve fillerin arasına saldılar. domuzlar ateşin işkence verici acısı ile ciyakladılar ve saflarını bozmuş, ters tarafa koşan fillerin arasında olabildiğince ileriye atıldılar. bunda böyle antigonus, kızılderelilere filleri yetiştirirken aralarında domuzları da yetiştirmelerini söyledi. onları görmeye ve duymaya alışmalarını amaçlamıştı.''
bu tür tarihi anekdotlar seneca (the elephant fears the sound of pigs.), yaşlı plinius (elephants are scared by the smallest squeal of the hog.) gibi kişilerce de söylenmişti. farklı kayıtlarda da domuzların, fillere karşı kullanıldıkları yazar: romalı yazar claudius aelianus, de natura animalium (hayvanların doğası) eserinde ''the elephant has a terror of a horned ram and of the squealing of a pig. ıt was by these means, they say, that the romans put to flight the elephants of pyrrhus of epirus, and that the romans won a glorious victory.'' yazmıştır. fillerin domuzlardan korktuklarını ve romalıların, fil ordulu pyrrhus'a karşı böyle zafer kazandıklarını söyler.
kaynaklar, savaşlar, tarihler, o dönemleri anlatan tarihçiler... bazıları bunları yazmış, bazıları yazmamıştır. romalıların pyrrhus'a karşı aldığı zaferi duyduktan sonra megaralıların aynı taktiği antigonus'a karşı kullanmaları olasıdır. fakat iki olaydan da aelianus'un bahsetmesi dikkate değerdir. çünkü aelianus, polyaenus ile çağdaş değildir ve yazı amaçları birbirinden farklıdır. fakat ikisi de megara kuşatmasından bahsetmişlerdir.
bundan başka örnekler vermek de mümkündür. procopius, bizanslı bir tarihçidir ve romalıların günü bir kez daha bir domuz ile kurtardıklarından bahseder. justinian savaşlarında bizim ı. hüsrev olarak bildiğimiz pers hükümdarı khosrow ı, filler ile savaşmıştır. ve fillerinden biri o kadar güçlüdür ki şehre girmeye yaklaşmıştır. ama romalılar kuleden astıkları bir domuz ile fili savuşturmuştur. domuz ciyaklamış ve fil geri adım atmıştır.
yani hızıyla bildiğimiz atlar, güçleriyle bildiğimiz filler yanında rahatsız edici sesleri ile kullanılmış domuzlar da kendilerine savaş tarihi sayfaları arasında yer bulmuşlardır.
kaynakça ve daha fazlası: thehistoryvault.co.uk, historydaily.org, wikipedia, thevintagenews.com, badancient.com
peki bu savaş fillerine karşı mücadele etmek için domuzların kullanılması? antik dönemlerde filler gerçekten güçlü savaş araçlarıydı. kendisi üzerine koşan filleri gören ordular dağılıyordu. fakat filler acı duyabilen ve panikleyebilen hayvanlardı. ve onlara karşı kullanılan araçlarda bunlara odaklanıldı. çılgına dönmüş fillerin kendi ordularını çiğnemeleri de görülmemiş bir şey değildi.
yunan yazar polyaenus, milattan önce 266'da megara kuşatmasında şunları tarihe not düşmüştü:
''antigonus [gonatus] brought his elephants into the attack; but the megarians daubed some swine with pitch, set fire to it, and let them loose among the elephants. the pigs grunted and shrieked under the torture of the fire, and sprang forwards as hard as they could among the elephants, who broke their ranks in confusion and fright, and ran off in different directions. from this time onwards, antigonus ordered the ındians, when they trained up their elephants, to bring up swine among them; so that the elephants might thus become accustomed to the sight of them, and to their noise.''
''antigonus fillerine saldırı emrini vermişti. fakat megaralılar bir domuza zift sürerek onu ateşe verdiler ve fillerin arasına saldılar. domuzlar ateşin işkence verici acısı ile ciyakladılar ve saflarını bozmuş, ters tarafa koşan fillerin arasında olabildiğince ileriye atıldılar. bunda böyle antigonus, kızılderelilere filleri yetiştirirken aralarında domuzları da yetiştirmelerini söyledi. onları görmeye ve duymaya alışmalarını amaçlamıştı.''
bu tür tarihi anekdotlar seneca (the elephant fears the sound of pigs.), yaşlı plinius (elephants are scared by the smallest squeal of the hog.) gibi kişilerce de söylenmişti. farklı kayıtlarda da domuzların, fillere karşı kullanıldıkları yazar: romalı yazar claudius aelianus, de natura animalium (hayvanların doğası) eserinde ''the elephant has a terror of a horned ram and of the squealing of a pig. ıt was by these means, they say, that the romans put to flight the elephants of pyrrhus of epirus, and that the romans won a glorious victory.'' yazmıştır. fillerin domuzlardan korktuklarını ve romalıların, fil ordulu pyrrhus'a karşı böyle zafer kazandıklarını söyler.
kaynaklar, savaşlar, tarihler, o dönemleri anlatan tarihçiler... bazıları bunları yazmış, bazıları yazmamıştır. romalıların pyrrhus'a karşı aldığı zaferi duyduktan sonra megaralıların aynı taktiği antigonus'a karşı kullanmaları olasıdır. fakat iki olaydan da aelianus'un bahsetmesi dikkate değerdir. çünkü aelianus, polyaenus ile çağdaş değildir ve yazı amaçları birbirinden farklıdır. fakat ikisi de megara kuşatmasından bahsetmişlerdir.
bundan başka örnekler vermek de mümkündür. procopius, bizanslı bir tarihçidir ve romalıların günü bir kez daha bir domuz ile kurtardıklarından bahseder. justinian savaşlarında bizim ı. hüsrev olarak bildiğimiz pers hükümdarı khosrow ı, filler ile savaşmıştır. ve fillerinden biri o kadar güçlüdür ki şehre girmeye yaklaşmıştır. ama romalılar kuleden astıkları bir domuz ile fili savuşturmuştur. domuz ciyaklamış ve fil geri adım atmıştır.
yani hızıyla bildiğimiz atlar, güçleriyle bildiğimiz filler yanında rahatsız edici sesleri ile kullanılmış domuzlar da kendilerine savaş tarihi sayfaları arasında yer bulmuşlardır.
kaynakça ve daha fazlası: thehistoryvault.co.uk, historydaily.org, wikipedia, thevintagenews.com, badancient.com
devamını gör...
gelin ve damat düğünde dans ederken ne konuşuyorlar sorunsalı
hiç birşey konuşmuyorlar olarak yanıtlayabileceğim sorunsal.
bize düğün fotoğrafçısı dans ederken konuşmayın, konuşunca fotoğraflarınız sindirim sisteminin son ürünü gibi çıkıyor demişti.
konuşmadık.
bize düğün fotoğrafçısı dans ederken konuşmayın, konuşunca fotoğraflarınız sindirim sisteminin son ürünü gibi çıkıyor demişti.
konuşmadık.
devamını gör...
güzel günlerin gelmesini uyuyarak bekleyen insan
rüyalardan başka hiç bişeyden beklentisi kalmamış türk insanı olarak örneklendirebiliriz. hangimiz bu durumda değiliz ki?
devamını gör...
heterokromi
heterokromi, genel itibariyle iki gözün farklı renkte olmasına sebep olan bir gen mutasyonudur. saçta veya deride de görülebilen heterokrominin kişinin sağlığına olumsuz etki edecek bir yanı yoktur. melanin pigmentinin fazlalığından veya azlığından kaynaklanan bir durumdur. genel olarak kalıtsaldır. insanlarda görülebildiği gibi hayvanlarda da görülebilir. ülkemizde iki gözü farklı renkte olsn van kedisi bunun en güzel örneğidir.
devamını gör...