psikolojik egoizm
psikolojik egoizm yaptığımız eylemlerin erdemli,ahlaklı,asil olmasının altında aslında kendi mutluluğumuzun yattığını söyler.başkalarının mutluluğu için bir şeyler yapsak bile bunu durduk yere yapmayız çünkü buna etken haz duygularımızdır.
psikolojik egoizm'e örneklerden biri abraham lincoln and the pigs (abraham lincoln ve domuzlar) öyküsüdür. bu öyküde, lincoln bataklıklarla çevrili kırsal bir alanda yakın arkadaşı ve senatör edward dickinson baker ile atlı arabada seyahat etmektedir. sohbet esnasında lincoln, baker’a her iyi ve kötü davranışın arkasında bencilliğin yattığını söyler. baker, lincoln ile aynı fikirde değildir. o sırada, dışarıda bir domuzun bataklığa sıkışmış yavrularını kurtarmaya çalıştığını görürler. domuz acı içinde bağırmaktadır. lincoln arabanın durdurulmasını emreder. aşağıya atlar, bataklığa koşar ve yavru domuzları teker teker sıkıştıkları yerden çıkarır. arabaya döndüğünde baker kendisine beklenen soruyu yöneltir:
“şimdi bu küçük hadisede bahsettiğin bencillik nerede?” lincoln şöyle yanıtlar:
“bu bencilliğin ta kendisiydi. eğer yavrularını kurtaramadığı için acı çeken o yaşlı dişi domuzu orada öylece bıraksaydım, bütün gün vicdanen huzurlu olamazdım. bunu gönül rahatlığı için yaptım, anlamadın mı?”
psikolojik egoizm'e örneklerden biri abraham lincoln and the pigs (abraham lincoln ve domuzlar) öyküsüdür. bu öyküde, lincoln bataklıklarla çevrili kırsal bir alanda yakın arkadaşı ve senatör edward dickinson baker ile atlı arabada seyahat etmektedir. sohbet esnasında lincoln, baker’a her iyi ve kötü davranışın arkasında bencilliğin yattığını söyler. baker, lincoln ile aynı fikirde değildir. o sırada, dışarıda bir domuzun bataklığa sıkışmış yavrularını kurtarmaya çalıştığını görürler. domuz acı içinde bağırmaktadır. lincoln arabanın durdurulmasını emreder. aşağıya atlar, bataklığa koşar ve yavru domuzları teker teker sıkıştıkları yerden çıkarır. arabaya döndüğünde baker kendisine beklenen soruyu yöneltir:
“şimdi bu küçük hadisede bahsettiğin bencillik nerede?” lincoln şöyle yanıtlar:
“bu bencilliğin ta kendisiydi. eğer yavrularını kurtaramadığı için acı çeken o yaşlı dişi domuzu orada öylece bıraksaydım, bütün gün vicdanen huzurlu olamazdım. bunu gönül rahatlığı için yaptım, anlamadın mı?”
devamını gör...
geçmişe özlem duymak
içimde her zaman hissettim o özlemi dostlar. hem yaşadığım hem de yasayamadığım tüm günlereydi özlemim. sanki kaçan bir trenin ardından kosmuşum da yetişememisim gibi. öyle bir burukluk var içimde. hem koşmuş olmanın verdiği yorgunluk hem de yetişememiş olmanın verdiği üzüntü yakıyor içimi. sanırım bu zamana ait olmayan "ben" , içimde günden güne bu ateşi büyutmeye devam edeceğim.
devamını gör...
karanfil sokak
bazıları için normal bir sokak, bazıları için gençlik zamanları, buluşma mekanı, boş boş dolanmalar. hala dost kitabevi'nde arkadaşlarımı beklediğim zamanları özlüyorum. kök'e fotokopi için gidişlerimiz, olgunlar'a yürüyüşlerimiz, ara sokaklardan kocatepe'ye çıkışlarımız... en çok özlediğim zamanlardır.
devamını gör...
kinyas ve kayra
hakan günday romanıdır. yeraltı edebiyatı örneklerindendir. herkesin okuyabileceği bir kitap olduğunu düşünmüyorum. (bkz: her yiğidin harcı değil)
--- alıntı ---
aslında ne, kim, nasıl, neden sorularından artakalan, dünyanın dibindeki pisliğin içinden gelip yeryüzüne çıkmış, kendine satıcı arayan bağımlı gibi dolanan soru var aklında:
"ne fark eder?"
"hiçbir şey!" diyorsun. yeniden uyumak için gözlerini kapatırken.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
aslında ne, kim, nasıl, neden sorularından artakalan, dünyanın dibindeki pisliğin içinden gelip yeryüzüne çıkmış, kendine satıcı arayan bağımlı gibi dolanan soru var aklında:
"ne fark eder?"
"hiçbir şey!" diyorsun. yeniden uyumak için gözlerini kapatırken.
--- alıntı ---
devamını gör...
bilim insanlarının şarkıcılar kadar değer görmemesi
kardeşim, rahmetli ahmet mete ışıkara adam bilim adamı iken , magazin ve ilgi sayesinde medya maymuna çevirdiler adamı.
bırakın bilim adamları yerlerinde ciddiyetleri ile kalsınlar" taş yerinde ağırdır" boşuna değil.
namı değer deprem dede.
bırakın bilim adamları yerlerinde ciddiyetleri ile kalsınlar" taş yerinde ağırdır" boşuna değil.
namı değer deprem dede.
devamını gör...
lie to me
lie to me (türkçe: bana yalan söyle), 21 ocak 2009 tarihinde fox broadcasting company'de gösterilmeye başlanan abd televizyon dizisi. dizide dr. cal lightman (tim roth) ve meslektaşları, beden dili ve mikro ifadeler aracılığıyla yerel veya federal soruşturmaları desteklemektedirler.
başrolde tabii ki, dr. cal lightman (tim roth), beden dili ve özellikle mikroifadeler alanında uzmanlaşmış dahi bir psikologdur ve lokal ve federal suçların soruşturmalarını uygulamalı psikoloji yöntemleri ile destekleyen ligthman group şirketinin kurucusudur. çoğunlukla başkaları tarafından şüpheyle karşılansa da, ligthman gerçeğe ulaşmak için gereken her türlü tekniği kullanmaktadır. eşinden boşanmıştır ve kızının velayetini paylaşmaktadır. gillian foster'a karşı derin bir ilgisi vardır. gençliğinde annesinin intihar etmesinin ardından lightman mikroifadeleri keşfetmiş ve araştırmaya başlamıştır.
detaylı bilgi için
tim roth’un akıllara kazınan mükemmel oyunculuğunun yanı sıra, dizi aşırı sürükleyicidir. keşke 3 sezon 48 bölüm değil de 5-10 sezon olsaymış. halen tadı damağımda.
devamını gör...
kelebek etkisi
bir şeyin başlangıcındaki küçücük bir değişimin bile çok büyük sonuçlara zemin hazırlamasıdır.* öyle ki kafaya takmış olduğum ve hayatıma enjekte etmeye çalıştığım etkidir. fiziksel, karakteristik minik değişiklikler... şimdi 10 ay öncesine göre çok farklıyım.
devamını gör...
yazarların zor zamanlarında sığındığı kişiler
kendime sığınırım, kendi yükümü benden başkası yüklenemez.
devamını gör...
hesabı erkek mi öder kadın mı öder sorunsalı
nezaket kuralları gereği davet eden ödemesi gerekir , tabii kişilerin arasındaki samimiyet ve durum ile değişkenlik gösterebilir.
devamını gör...
bir insanı gözlerinden öpmek
derler ki bir insanı gözlerinden öpmek ayrılık getirir.
inanır mısın bilmem buna? batıl inançların var mı onu da bilmiyorum. yani gece tırnak keser misin? hava karardıktan sonra ıslık çalmaya korkar mısın bilmem. ters dönmüş bir terlik görünce bu içine korku salar mı onu bile bilmiyorum. geceleri bir su birikintisi üzerinden atlamaya cesaretin var mıdır? arefe günü banyo yapıp boyunun bir arpa boyu uzayıp uzamadığın ölçer misin? ya da birisi üzerinden atlarsa sen yerde otururken, boyum kısa kalacak diye korkup ağlar mısın? bıçak verebilir misin elden ele, kavga etmekten korkmadan?
işte bunların hiçbirini bilmiyorum ben. senin hakkında o kadar çok şey bilmiyorum ki dünyada kimseyi seni tanıdığım kadar tanımadığımı hissediyorum. çünkü içim bir tezat kuyusu, ay ışığı vurdukça daha da karanlık olan.
ne anlatıyordum ben? ne anlatmaktı niyetim? evet, birini gözlerinden öpmek ayrılık getirirmiş. hiçbir batıl inanca düşmemiş aklımla gözlerinden öpsem mi?
benim için bir insanı gözlerinden öpmek sezai karakoç şiiridir. merhametin ta kendisi olan gözlerinden öpmek ve deli köşemde beklerken seni izlemek. beklemek benim dinim. hep bekledim, hep beklerim.
alışkanlık oldu bende beklemek. kimsenin olmadığı, hiçbir otobüsün uğramadığı otogarlara gidip beklerim ben. bankalarda sıraya girerim makineden üzerinde sıra yazan kağıtlardan almadan. belli bir günün gelmesini beklerim, o gün ne olacağını bilmeden.
madem sen güzel bir şey bulamıyorsun söyleyecek, o zaman ben söylerim. güzel bir şey söylemeden önce bazı saçmalamalara ihtiyaç duyarım ben. ordu’da lahanaya pancar denir, rize’de getirmek ve götürmek birbirinin yerine kullanılan fiillerdir, ankara’da bebe derler herkese ve izmirliler çekirdeğe çiğdem derler.
saçmalamadan duramayan ve asla yazar olamayan bir yazıcı olarak güzel bir şey söylüyorum şimdi sana:
gözlerinden öperim!
inanır mısın bilmem buna? batıl inançların var mı onu da bilmiyorum. yani gece tırnak keser misin? hava karardıktan sonra ıslık çalmaya korkar mısın bilmem. ters dönmüş bir terlik görünce bu içine korku salar mı onu bile bilmiyorum. geceleri bir su birikintisi üzerinden atlamaya cesaretin var mıdır? arefe günü banyo yapıp boyunun bir arpa boyu uzayıp uzamadığın ölçer misin? ya da birisi üzerinden atlarsa sen yerde otururken, boyum kısa kalacak diye korkup ağlar mısın? bıçak verebilir misin elden ele, kavga etmekten korkmadan?
işte bunların hiçbirini bilmiyorum ben. senin hakkında o kadar çok şey bilmiyorum ki dünyada kimseyi seni tanıdığım kadar tanımadığımı hissediyorum. çünkü içim bir tezat kuyusu, ay ışığı vurdukça daha da karanlık olan.
ne anlatıyordum ben? ne anlatmaktı niyetim? evet, birini gözlerinden öpmek ayrılık getirirmiş. hiçbir batıl inanca düşmemiş aklımla gözlerinden öpsem mi?
benim için bir insanı gözlerinden öpmek sezai karakoç şiiridir. merhametin ta kendisi olan gözlerinden öpmek ve deli köşemde beklerken seni izlemek. beklemek benim dinim. hep bekledim, hep beklerim.
alışkanlık oldu bende beklemek. kimsenin olmadığı, hiçbir otobüsün uğramadığı otogarlara gidip beklerim ben. bankalarda sıraya girerim makineden üzerinde sıra yazan kağıtlardan almadan. belli bir günün gelmesini beklerim, o gün ne olacağını bilmeden.
madem sen güzel bir şey bulamıyorsun söyleyecek, o zaman ben söylerim. güzel bir şey söylemeden önce bazı saçmalamalara ihtiyaç duyarım ben. ordu’da lahanaya pancar denir, rize’de getirmek ve götürmek birbirinin yerine kullanılan fiillerdir, ankara’da bebe derler herkese ve izmirliler çekirdeğe çiğdem derler.
saçmalamadan duramayan ve asla yazar olamayan bir yazıcı olarak güzel bir şey söylüyorum şimdi sana:
gözlerinden öperim!
devamını gör...
yazarların en son gittiği ülke
(bkz: adana) gerçekten başka bir havası var. gidip görmek gerekir. bildiğim kadarıyla türkiye ile pasaport zorunluluğunu kaldırdı. türkiye ye de baya yakın.
devamını gör...
dinlenme tesislerinde çalışanların aslında hayalet olması
bir keresinde gece 3'te denizli'de mola vermiştik. leblebici bir amca vardı. amca o kadar güler yüzlü ve huzurluydu ki kesinlikle hayaletti. yaşayan bir insanın o saatte dinlenme tesisinde huşu içinde leblebi satması imkansız.
edit: bu arada dayanamayıp amcanın leblebilerden aldık arkadaşlar. bir on beş dakikamız amcanın halini konuşmakla geçti. valla amcanın sayesinde neşeyle devam ettik yola.
edit: bu arada dayanamayıp amcanın leblebilerden aldık arkadaşlar. bir on beş dakikamız amcanın halini konuşmakla geçti. valla amcanın sayesinde neşeyle devam ettik yola.
devamını gör...
sosyal medya kullanmayan insan
bazen sosyal medyadaki herşeye uzak oldukları için eksik olduklarını düşünürüz ancak biz onlardan fazlası değiliz.
devamını gör...
tarlabaşı
tarlabaşında çocuk olmak 2.

cemil beş yaşında, annesi 7 ay önce trafik kazasında öldü. cemil biraz fırıldak bi çocuk, ne zaman sokağa çıksa üstünü başını kirletiyor. ninesi hergün elbiselerini yıkamaktan bıktı. dövsede, kızsada cemilin kafası bir türlü almıyor. çocuk işte, üstünü başını batırıyor her seferinde, sonunda ninesi onu cezalandırdı, evden çıkmak yok uslanana kadar. cemilde pencereden sokaktaki arkadaşlarını izleyip hayata dair iç burkan bir anı biriktiriyor. ninesinden nefret ediyor, dünyadaki en kötü nine onun ninesi, bütün dünya mutlu ve sokakta tek kale maç yapıyorken cemil benim suçum ne diye düşünüyor.

cemilin ninesi azime hanım , 1985 te kocasıyla birlikte tunceliden istanbula göç ettiler. mucburdular, kocası onu kaçırmıştı töre affetmezdi. koleradan öldü kocası. azime hanımın okuma yazması yok türkçe bilmez çat pat bile konuşamaz ama izleye izleye artık bazı dizileri anlayabiliyor. 86 yaşında, artık insanları anlayabilmek için onları dinlemeye ihtiyacı yok. 30 yıldır sigara içiyor. komşuları onu çok sever, akrabalarıyla geçinemez. azime hanım, rönesanstan yada hümanizmden anlamıyor ama öyle bir biber dolması yapıyor ki herkes kıskanıyor. çocukların gürültüsü onu sinir eder. pazara gitmekten hoşlanır. torunu cemil yüzünden tansiyonu yükselip duruyor.

cemilin babası, ramazan abi . karısı öldükten sonra evlenmedi. işinde gücünde evini çocuklarını geçindirmeye çalışıyor. annesi azime hanımın tedavi masrafları baya belini bükmüştü. ramazan abinin sabit bir işi yok. bazen inşaatta, bazen hurdacılıkta, bazen tezgahtarlıkta ekmek kovalıyor. cemili daha okula yazdırmadı. okuyup bi halt olacağına inanmıyor olsa da, çocuğunu okutamamanın ayıp bişey olduğunu biliyor. elalem ne der. halbuki cemili şimdiden feyruz abinin atölyeye çırak olarak verse 18 inde ustabaşı olur. berberlikte güzel meslek. neyse bari ilk okulu okusun. okuma yazma ne ki teyzesi naciye lise mezunu, öğretirdi iki ayda.

cemilin ortanca abisi müslüm , 18 yaşında, halde sebze işinde kantarcılık yapıyor. hafta sonları parttime kapkaççı. müslüm eve pek uğramaz, kalacak yeri çok. arkadaşlarıyla güzel bir ortamı var. nerde olay orda müslüm ve çetesi, tomalara müdahale ediyorlar. 6 yaşından beri sapan kullanıyor.

cemilin diğer abisi ferdi. 7 yıldır cevizli sokakta torba tutuyor. sicili tertemiz çok sakin, ağırbaşlı bir delikanlı. yol yordam bilir. kimseyle dalaşmaz, işini en temiz yapan torbacı olarak bilinir civarda. bu aralar iyi kazanıyor. kazandığı paranın büyük kısmıyla şahinini modifiye ediyor geri kalanınıda şengüle yediriyor. bakmayın paspal durduğuna torba tutuyorsan, kaybedecek bir şeyim yok yada alayına gider temalı kostümler giymek gerek.

şengül ferdinin gönül yarası, arkadaşları sana başka kızmı yok ne dolanıyorsun bunun peşinde, deseler de gönül bu otada konar bokada diyor ferdi.

bu da en büyük abi recep . değnekçilik yapıyor. karısı vahide çok güzel kadındı, evlendikten sonra baya saldı kendini. cemille, recep ve vahide ilgilenir en çok. vahidenin çocuğu olmuyor yada recebin, sorun kimde bilinmiyor. vahide her gece ağlıyor, başkalarının çocuklarına bakıp iç geçiriyor. cemili oğlu gibi seviyor, azime hanımla da arası iyi.
tarlabaşında çocuk olmak iyi birşey, çocuklar mahallede top oynamayı seviyor.

fotoğraflar için svetlena eremina'ya teşekkürler.

cemil beş yaşında, annesi 7 ay önce trafik kazasında öldü. cemil biraz fırıldak bi çocuk, ne zaman sokağa çıksa üstünü başını kirletiyor. ninesi hergün elbiselerini yıkamaktan bıktı. dövsede, kızsada cemilin kafası bir türlü almıyor. çocuk işte, üstünü başını batırıyor her seferinde, sonunda ninesi onu cezalandırdı, evden çıkmak yok uslanana kadar. cemilde pencereden sokaktaki arkadaşlarını izleyip hayata dair iç burkan bir anı biriktiriyor. ninesinden nefret ediyor, dünyadaki en kötü nine onun ninesi, bütün dünya mutlu ve sokakta tek kale maç yapıyorken cemil benim suçum ne diye düşünüyor.

cemilin ninesi azime hanım , 1985 te kocasıyla birlikte tunceliden istanbula göç ettiler. mucburdular, kocası onu kaçırmıştı töre affetmezdi. koleradan öldü kocası. azime hanımın okuma yazması yok türkçe bilmez çat pat bile konuşamaz ama izleye izleye artık bazı dizileri anlayabiliyor. 86 yaşında, artık insanları anlayabilmek için onları dinlemeye ihtiyacı yok. 30 yıldır sigara içiyor. komşuları onu çok sever, akrabalarıyla geçinemez. azime hanım, rönesanstan yada hümanizmden anlamıyor ama öyle bir biber dolması yapıyor ki herkes kıskanıyor. çocukların gürültüsü onu sinir eder. pazara gitmekten hoşlanır. torunu cemil yüzünden tansiyonu yükselip duruyor.

cemilin babası, ramazan abi . karısı öldükten sonra evlenmedi. işinde gücünde evini çocuklarını geçindirmeye çalışıyor. annesi azime hanımın tedavi masrafları baya belini bükmüştü. ramazan abinin sabit bir işi yok. bazen inşaatta, bazen hurdacılıkta, bazen tezgahtarlıkta ekmek kovalıyor. cemili daha okula yazdırmadı. okuyup bi halt olacağına inanmıyor olsa da, çocuğunu okutamamanın ayıp bişey olduğunu biliyor. elalem ne der. halbuki cemili şimdiden feyruz abinin atölyeye çırak olarak verse 18 inde ustabaşı olur. berberlikte güzel meslek. neyse bari ilk okulu okusun. okuma yazma ne ki teyzesi naciye lise mezunu, öğretirdi iki ayda.

cemilin ortanca abisi müslüm , 18 yaşında, halde sebze işinde kantarcılık yapıyor. hafta sonları parttime kapkaççı. müslüm eve pek uğramaz, kalacak yeri çok. arkadaşlarıyla güzel bir ortamı var. nerde olay orda müslüm ve çetesi, tomalara müdahale ediyorlar. 6 yaşından beri sapan kullanıyor.

cemilin diğer abisi ferdi. 7 yıldır cevizli sokakta torba tutuyor. sicili tertemiz çok sakin, ağırbaşlı bir delikanlı. yol yordam bilir. kimseyle dalaşmaz, işini en temiz yapan torbacı olarak bilinir civarda. bu aralar iyi kazanıyor. kazandığı paranın büyük kısmıyla şahinini modifiye ediyor geri kalanınıda şengüle yediriyor. bakmayın paspal durduğuna torba tutuyorsan, kaybedecek bir şeyim yok yada alayına gider temalı kostümler giymek gerek.

şengül ferdinin gönül yarası, arkadaşları sana başka kızmı yok ne dolanıyorsun bunun peşinde, deseler de gönül bu otada konar bokada diyor ferdi.

bu da en büyük abi recep . değnekçilik yapıyor. karısı vahide çok güzel kadındı, evlendikten sonra baya saldı kendini. cemille, recep ve vahide ilgilenir en çok. vahidenin çocuğu olmuyor yada recebin, sorun kimde bilinmiyor. vahide her gece ağlıyor, başkalarının çocuklarına bakıp iç geçiriyor. cemili oğlu gibi seviyor, azime hanımla da arası iyi.
tarlabaşında çocuk olmak iyi birşey, çocuklar mahallede top oynamayı seviyor.

fotoğraflar için svetlena eremina'ya teşekkürler.
devamını gör...
normal sözlük'te doğru düzgün tespit yapan yazar olmaması
bunun temel sorumlusu yönetimdir; çünkü:
(1) kendince bir format belirlemiş olsa da aykırı davranan yazarlara bütün ikazlarımıza rağmen ısrarla göz yummaktadır. sözlük, "format, burayı forumlardan ayıran en belirgin kuraldır." demiştir. (ancak sol frame, forumsal başlık ve tanımlarla kaynamaktadır ve her geçen gün bunların sayısı artmaktadır.)
(2) sözlük bu durumu, "kimsenin neyi, nasıl söyleyeceğine karışamayız" diyerek kendince meşrulaştırmaktadır. (ancak kendini kandırmaktadır.)
(3) kafa sözlük, az zamanda çok yol almak istemektedir. (bu mümkün değildir.)
(4) "doğru düzgün tespitler", doğru düzgün sözlüklerde olur. kafa sözlük ise sanki yerini sözlük camiası içinde "eğlence" tandanslı bir sözlük olarak belirlemiş gibi gelmektedir. nitekim geçmişte moderasyondan "sipariş üzerine" bir konu hakkında tanım yazmam istenmiş, gönderdiğim içerik, yeterince "eğlenceli" bulunmamıştır. (bu düşüncemizin karinesi budur.)
(5) kafa sözlük'te (siyasi içerikli) tespit yapan başlık ve içeriklerimiz, görünmez bir el tarafından akıştan silinmektedir. nitekim bu husus, başka yazarların da ilgisini çekmiş ve şikayet konusu olmuştur. moderasyon, bununla ilgili savunma veya karşıt bir argüman sunamamıştır. (sükut ikrardan gelir.)
(6) kafa sözlük'te kısa süre içinde yazar olabilmiş kişilerin kapasitesi "doğru düzgün tespit" yapmak için kifayetsizdir. (önüne gelen yazar olursa olacağı da budur.)
(1) kendince bir format belirlemiş olsa da aykırı davranan yazarlara bütün ikazlarımıza rağmen ısrarla göz yummaktadır. sözlük, "format, burayı forumlardan ayıran en belirgin kuraldır." demiştir. (ancak sol frame, forumsal başlık ve tanımlarla kaynamaktadır ve her geçen gün bunların sayısı artmaktadır.)
(2) sözlük bu durumu, "kimsenin neyi, nasıl söyleyeceğine karışamayız" diyerek kendince meşrulaştırmaktadır. (ancak kendini kandırmaktadır.)
(3) kafa sözlük, az zamanda çok yol almak istemektedir. (bu mümkün değildir.)
(4) "doğru düzgün tespitler", doğru düzgün sözlüklerde olur. kafa sözlük ise sanki yerini sözlük camiası içinde "eğlence" tandanslı bir sözlük olarak belirlemiş gibi gelmektedir. nitekim geçmişte moderasyondan "sipariş üzerine" bir konu hakkında tanım yazmam istenmiş, gönderdiğim içerik, yeterince "eğlenceli" bulunmamıştır. (bu düşüncemizin karinesi budur.)
(5) kafa sözlük'te (siyasi içerikli) tespit yapan başlık ve içeriklerimiz, görünmez bir el tarafından akıştan silinmektedir. nitekim bu husus, başka yazarların da ilgisini çekmiş ve şikayet konusu olmuştur. moderasyon, bununla ilgili savunma veya karşıt bir argüman sunamamıştır. (sükut ikrardan gelir.)
(6) kafa sözlük'te kısa süre içinde yazar olabilmiş kişilerin kapasitesi "doğru düzgün tespit" yapmak için kifayetsizdir. (önüne gelen yazar olursa olacağı da budur.)
devamını gör...







