arada ebeveynleriniz sesleniyormuş gibi geldiğinden çıkarırsınız. ama seslenmiyordur çünkü seslenselerdi duymazdınız ve beş dakikalık azar + kulaklığı çöpe atma tehdidi alırdınız.
devamını gör...

belli bir topluluğun içinde yaşayan azınlık kesimlerin, kendi kültürlerinden ziyade yaşadıkları toplumun kültürünü benimsemelerine verilen isim.

mesela örneklendirecek olursak: almanya da yaşayan çoğu türkler için artık asimile olmuşlar diyebiliriz. yaşadıkları doğdukları yerden ötürü her ne kadar türk olsalar da asimile olmuş durumda olanlar çok. fakat aynı şeyi dedeleri ya da babaları için söyleyemeyiz.
devamını gör...

çok gözüme batıyorsun sarı oğlan, seni sevmiyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yeni sezonu'nu beklediğim efsane dizi.özellikle wendy karakteri kadınların ne kadar tehlikeli olaileceklerini gözler önüne seriyor.o dev anası avukatı bile arada yedi kadın,daha ne olsun.
devamını gör...

“birazdan akşam olacak sevgilim
bütün heybetiyle akşam olacak
sevgilim, diyorum, oysa kimsecikler yok yanımda
bilmiyorum kime sevgilim dediğimi
bildiğim bir şey varsa
o kadar yeni bir anlamda söylüyorum ki bu kelimeyi
unutup birden zamanı ve yeri
onunla bir günü kutluyorum coşarak
onunla bir günü kutluyoruz sanki.”

edip cansever şiiri.
devamını gör...

ben bile anladım, teşekkür ederim.
devamını gör...

merhaba. 1000. entarim bu. nick altıma yazmak gibi bir düşüncem varıdı. yazdım ve gidiyorum. ışık sizinle olsun.
devamını gör...

çizim, resim veya harflerle bir malın ya da kuruluşun tanınmasını ve ayırt edilmesini sağlayan simgesidir.
sözlüğümüzün amblemi;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

nutella veya sarelle.
devamını gör...

mavi gozlu tipsiz yazar isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.

sözlükte 'aşırı kalabalık, yığılma' anlamına gelen sözcüktür.
devamını gör...

çocukluğumuzda sevgiyi sarılmadan ya da saçlarımız okşamadan ya da o iki kelimeyi duyamayışımızdan o sevgi hep eksikmiş gibi gelirdi. sadece baba değil anne de gösteremezdi ki. hala gösteremezler. ben gider sıkarım tontiş yanaklarını, gıdıklarım, sevdiğini söyletmeden de rahat bırakmam. söylerken hala kızarır.
hiç duymamışlar ki kimseden... onlar anne babalarının yanında kızım/oğlum bile diyemezlermiş.
kızabilir miyim onlara? asla! hala hayattalarken "seviyorum" dedirtebilmek varken. *
devamını gör...

romanının çıkmasını istediğim başlık.
devamını gör...

atmosferdeki hava yetişkin bir insana yakaşık 160 000 newtonluk bir kuvvet uygular. bu kuvvet 16 tonluk bir kütleye eşdeğerdir. vücuttaki kanın oluşturduğu sıvı basınç kuvveti, bu basınç kuvvetini dengeler.

uzayda hava olmadığından vücuttaki sıvı basıncını dengelemek amacıyla astronotlara özel giysiler giydirilir. giyside oksijenle doldurulan bir katman bulunur. bu katman hem yapay bir açık hava basıncı oluşturarak astronotların kan basıncını dengeler hemde astronotun nefes alabilmesini sağlar.
devamını gör...

aldatma potansiyeli olan sevgiliyi direkt terk etmek daha mantıklı bir hareket olur. en azından sizin karakterinize zeval gelmez.
devamını gör...

bir gün yolda bir yerlerde bir deniz kabuğu görmüş ve benim hoşuma gideceğini düşünüp saklamıştı. sevgisini hiç dile getiremezdi ve getirmedi de çok uzunca bir süre, ama ben de ondan beklemezdim. bu onun sevgisini ifade etme şekliydi. o deniz kabuğuna ulaşamadım ama bana bunu anlattığında onu ne kadar sevdiğimi bir kere daha hissetmiştim ve o an, bana onun denizi olmayan bir şehirde deniz kabuğu bulması gibi mucizevi gelmişti.
devamını gör...

buna inanan hulka da inanır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

saçmadır. anne olmayan kadınlar aşağılık olmadığı gibi annelik de kutsal değildir. her kadın değerlidir ancak arada bir üstünlük söz konusu olamaz. lakin bu demek değildir ki anneliğin ve annelerin bir önemi yok. annelik illa ki çok önemlidir. bir çocuğu doğurmaya, büyütmeye, hayatını ona adamaya karar vermek çok büyük bir sorumluluk ve fedakarlık gerektiriyor. bunu göze alabilen kadınlara saygımız sonsuz. ancak kutsallaştırılması kabul edilemez.
devamını gör...

uzun zamandır içinden çıkamadığım, artık beni yoran şey. yok, ben öyle etrafında gayet iş bitiren insanlar olduğu halde sevgilisi olmadığı için yalnızlık edebiyatı yapanlardan değilim. gerçekten yalnızlar anlar bunu.

hayatım boyunca çok sosyal biri oldum lakin bugün geldiğimiz noktada, inanılmaz bir yalnızlığın içine düşmüş vaziyetteyim. üniversite bittikten sonra hangi kapıyı çaldıysam bir nevi yüzüme kapandı. iş bulamadım ve sosyal çevremden yavaş yavaş koptum. her şeyin ilacı olan zaman, beni zehirledi. ilk zamanlardaki boşluk hissi, yerini depresyona bıraktı. depresyon, bende kendi kabuğuma çekilmek olarak tezahür ediyor.

hayatımın belirli dönemlerinde, özellikle babamın hastalandığı süreçte yine benzer şeyler yaşamıştım ancak hayatta bir amacımın olması, beni tekrar kendime getiriyordu. son kabuğuma çekilişim çevreme yıkım getirdi. resmen "kendine yazık ediyorsun, neden aramıyorsun, telefonlarımızı açmıyorsun" cümleleri arasında kayboldum. moral vermek isteyenlere de kapattım kapılarımı. ilacım kendimde dedim, çözerim dedim. ben hep kendi bacağımı kendim kesmiştim; "kimseye ihtiyacım yok" demiştim. ne büyüklenmişim öyle, ne kibir doluymuşum. ben ki yalnızlığı çok sever, her işi kendim yapardım. yalnız sinemaya gider, yalnız yemek yer, kitap okur, hayal kurardım.

ailevi sorunlarım aşılamaz noktaya geldi. babasızlık benim hayatıma ağır bir darbe vurdu. çünkü benim babam, hayatta bana her zaman yardımcı olmuş tek insandı. sorunlu bir ailem vardı ve reis gittikten sonra tüm yük bana kaldı. ne zormuş baba olmak, ne zormuş seni dinlemeyenleri yönetmeye çalışmak. her kafadan bir sesin çıktığı bir kaos ortamında, kalp kırmanın vicdani yükleriyle yüzleşmek ne zormuş. bugün hayatım öyle bir noktaya geldi ki beni bu kıskaçtan kurtaracak birilerini arıyorum adeta. rest çekip gidecek olsam, aylardır arayıp sormadığım dostlarımın kapısına gidecek yüzü bulamıyorum.

uyumamamak değil de uyuyamamak çok kötü bir şeydir. ben 4 senedir adam gibi uyuyamıyorum. bugün kaygılarım azalmadı, aksine arttı. üç sene önce "ya şunlar olursa nolur" diye düşünmekten uyuyamadığım ne varsa hepsi oldu. şimdi, ileride olabileceklere olan kaygımdan uyuyamıyorum. onlar da olacak gibime geliyor çünkü hayat bu, okumayı bilirseniz size yolu da yordamı da gösterir.

hayattaki en değerli şeyim, çalışma azmimi kaybettim. ortamların en zeki çocuğu, en fişek adamının bugün düştüğü duruma üzülüyorum. kendimi uzaktan seyrediyorum ve "bu adama bakıp içilir kardeşim" diyorum. bir kere şuradan uzaklaşıp, içip kafamı dinlesem motivasyonumu biraz olsun toparlayacakmışım gibi geliyor. tabii içmeye bile param yok. artık yanına sokulup "baba bana bir yüz lira ateşlesene" diyecek kimsenizin olmaması çok kötü bir şey. şimdi babadan kalan parayla evi ben geçindiriyorum ve kendime ayda 4 5 paket sigara alacak paradan başka bir şey ayıramıyorum.

koskoca bandini, arturo dominic bandini, öyle bir hale geldi ki büsbütün yaşamın kendisine kırgın. bir insan nasıl harcanabilir, göz göre göre nasıl yolunu kaybedebilir, nasıl boktan bir hayatın hikayesini yazabilir etine kemiğine bürünmüş haldeyim. bu entryi okuyan olursa; ben ki hiç tanımadığım insanların yazdıklarıma, konuştuklarıma hayranlık belirtip davetler ettiği insandım. ben ki birilerinin nüfuz sahibi olmak için yanında görmek istediği bir insandım. ben, öyle bir düşüşün her aşamasına şahit oldum ki hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığını size garani edebilirim.

ne varsa elinizde sizi mutlu eden, hayatınızı kolaylaştırmak için, sizin için çabalayan kim varsa adamakıllı değerini bilin. sadece sevginin, kan bağının, bilmem ne zaman içilmiş kahvenin, temelinde mecburiyet olmuş ilişkilerin arkasına sığınıp da yanınızda olanların, işler zorlaştığında uzaklaşacaklarını, uzaklaşmasalar da sadece derdinizi dinleyip geçeceklerini iyi bilin. ben kimsenin uzaklaşmasını beklemedim, kendim uzaklaştım. ancak insan bir zaman geçtiğinde daha iyi anlıyor neyin ne olduğunu.

önceleri az çok bahanelerin arkasına sığınıyor, her türlü rezilliğin, kepazeliğin bir özrünü icat edebiliyorduk. ne zaman ki yaşam iyi kötü hayatta kalabilmek için bizden neler alabileceğini ortaya koyduğunda daha iyi anlıyor insan; bir yaşamın özetini çıkarıyor, ayakları yere sağlam basıyor. bugünlerin kırgınlığı, kızgınlığı, elimizden kayıp giden gençliğin bir daha geri gelmeyeceğinin bilinci yıkımı daha da artırıyor. çözüm yok, çözüm ararsak yolumuz stefan zweig'e çıkar, aşık imami'ye çıkar.

yaşıyoruz bir şekilde ama kızgınız. celine'in dediği gibi şiirimizi tüketiyoruz, sıfıra sıfır elde var sıfır, işte yaşam!
devamını gör...

bu biraz hüzünlü ama gurur verici. mustafa kemal atatürk vefat ettiğinde onun başucunda duran aynı zamanda "atatürk'ün kütüphanecisi" olarak bilinen nuri ulusu'nun oğluyla tanıştım. (mustafa kemal ulusu ile.) sohbet edip hatıra fotoğrafı çektirme imkanım da oldu. harika bir adam.
nuri ulusu ve mustafa kemal ulusu'yu da bilmeyenlerin olma ihtimaline karşı buraya bırakıyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim