acımasız bir düşünce. 65 yaş ileri bir yaş değildir. yaşayacak 15 20 sene ömrün daha var, uzun bir zaman. 80 yaş öyle değildir, o yaşa kadar gelip de sağlığını kaybetmeyen pek az insan vardır.
devamını gör...

eskiden sözlük olayı benim için; aranan herhangi bir şeyin tecrübeler etkisiyle anlatılan bir takım metinlerden oluşmuş web sitesiydi. 2010-2012 arası süreyi sözlüklerde çokça vakit harcayarak geçirdim. gün içerisinde anlam veremediğin çoğu şeyi, başka insanların görüşüyle okumak çok ayrı bir olaydı. misal bir program izliyorsun televizyondan, o sırada sana çok boş gelen bir unsur yakaladın ve hemen yazdın mevcut arama motoruna; bir bakmışsın başka başka görüşler aynı olay hakkında. sanki bu insanlar ile aynı ortamdaymışsın gibi... çok keyifli geliyordu, anlatamam. sözlük olayına o sıralar çok ısınan ben, okul ve başka nedenlerden dolayı ara verdim. daha sonrada sürekliliği sağlayamadım zaten, nadiren giriyordum bu platformlara. zaten bir süre sonra hesaplarımı unuttum, gerek kalmadığını düşündüm sonra.

2020 senesinin sonunda ise tekrar üye olmadan çokça vakit geçirdiğimi fark edip yılbaşından bir süre sonra bir sözlüğe tekrar üyelik açtım. entryler bayağı bir değişmişti. sanki sadece nick ve profil fotoğrafı kullanarak girebildiğin bir sosyal medya olayına dönmüş gibiydi. ilk izlenimim bu oldu. “aman aman nereye geldik bi’ anda” dedim içimden. başlıklar ayrı bir olay olmuş zaten; şöyle kadın mı? böyle kadın mı?, zengin erkek mi? fakir erkek mi?, kadınların bilmem ne şekilde bilmem ne yapması, erkeklerin şu şekilde şöyle şekil şey yapması vb. şeyler. liste uzar gider böyle. tabii önceden de böyle şeyler mevcuttu.

her sözlüğün içeriği biraz farklı olduğundan her web sitesi ayrı bir gezegen gibiydi. ama şu an neden böyle bir talep var anlamış değilim. anlamaya çalıştıkça da uzaklaşıyorum zaten. asıl mesele başlıkların, entrylerin böyle olması değil; mesele neden bu gibi platformlarda bunun sürekliliğine bu kadar müsaade edilmesi. bunu kafam almıyor.

son olarak enteresan gelen başka bir konu ise; nickaltı başlıklarında, yazarın kendisini değerlendirmek yerine “seviliyosun karşiiim” cümlesiyle aynı ana metni taşıyan entryler girilmesi. bu da benim için en az tommy wiseau’nun the room filminin neden çekildiği sorusu kadar gizemli. bir türlü anlayamıyore.


kısacası, sizde benim gibi sözlük denen bu tür oluşümleğ hakkında gel gitler yaşayıp, kısa aralıklı periyotlar halinde pek çok düşünüyor isenizz toplanmanız gereken başlık belki burası olur. kendinize iyi bakın, iyi günler.
devamını gör...

mis kokulu tarla domatesinden yapılırsa daha bir ani gelen istek.
turfan çıksa da yesek.
devamını gör...

günaydın sözlük,
dün itibarıyla yine sağlıklı beslenme ve aralıklı oruç düzenime geri döndüm*. şimdi kurşun geçirmez kahvemle çalışmaya başladım. iyi olacak her şey iyi iyi... günümüz güzel geçsin, hadi bakalım işler beni bekler, ben kaçar!
devamını gör...

günümüz türkiyesi'nde özellikle fabrikalar için yapılan eylemdir.
devamını gör...

orhan miroğlu kitabıdır.

dünya kendi kendini yok etmeye yeminli insanların yaşama alanı olmaya başladı, çok zamandır. küresel ısınmadan bahsetmiyorum, çok daha mühim bir konu sizinle paylaşmak istediğim. dünya halkları çocuklarını kurban etmeye başladığından beridir ki kıyamet evinden dışarı adımını atmak için bütün hazırlıklarını bitirmiş oldu. dünya üzerindeki mevcut durum bana hep, nedense, francisco goya’nın ” saturn swallows onu of his children” isimli tablosunu hatırlatır. kevin carter’ın çektiği pulitzer ödüllü fotoğrafı düşünün, orda dürya açlıkla terbiye etmeye çalıştığı bir çocuğunu yok edişini izledi. ülkemde olanlara bakın, bir bombalı saldırı da üniversite öğrencisi bir kızı yaktık diri diri. biz yaptık bunu, kendinizi bu suçtan arınmış sayamazsınız. kaç kız çocuğuna tecavüz edilip, sonra da namussuzlukla suçlanıp öldürüldü? suçunuz yok mu? peki gelelim o zaman, yazının konusu olan cinayetimize. önce size bir soru; maveraünnehir nereye dökülür? devletin ve tabiatın sorduğu bu yanlış sorunun cevabını düşüne durn siz, ben de size uğur’u anlatayım.


bundan tam yıllar önce uğur kaymaz, kızıltepe’de öldürüldü. hem de devlet görevlileri tarafından. hem de 13 kurşunla. kanunun şaşmaz terazisi uğur’un o kurşunları hak ettiğine hükmetti. 12 yaşında 13 kurşun. okuyanlar benim siyasetten hoşlanmadığımı bilir. niyetim siyaset yapmak değil. ama terörist olma iddiası ile 12 yaşında bir çocuğa, yakın mesafeden, arkadan 13 kurşun sıkmak ne tür bir insanlığa sığar. uğur, teröristti devletin gözünde ve silah sahibi olan devlet memurlarının gözünde o yüzden, bir şarjör dolusu kurşunu hak ediyordu. uğur’un üzerinde keleş olduğu iddia edildi. bu tüfek uğur’un cansız bedeninin yanına bırakılmıştı, dvelet dersinde öldürülen uğur’un. uğur, o tüfeği taşısa bile doğrultamazdı. ama maalesef uğur, tekrar ediyorum sırtından, 13 kurşun yedi.


orhan miroğlu, uğur için yazmış bu kitabı, aldık kabul ettik. okuyun, bazı şeyleri unutmamak için. bir çocuğu öldüren kim olursa olsun ona cani demekten korkmamak için. okuyun. saçma siyaset aleminden dışarı atın kendinizi ve okuyun. 17 sene evvel uğur öldürüldü, 12 sene önce serap eser öldürüldü, yine 12 sene önce ceylan önkol öldürüldü. ve biz unuttuk. unutmayalım, ne kadar çok çocuk öldürülürse, kıyamet o kadar yaklaşacak. ne kadar çocuk öldürürsek, dünya o kadar çabuk yok olacak. yazının başında sorduğum soruyu bir de ece ayhanyinelesin ve siz bu çocuklara zarfsız kuşlar gönderin:

buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
devlet dersinde öldürülmüştür.


devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
– maveraünnehir nereye dökülür?
en arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
– solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.


bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım


o günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
ah ki oğlumun emeğini eline verdiler


arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
aldırma 128! intiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
devamını gör...

etnik kökeni fark etmeksizin türk vatandaşının tepki göstermesi gereken menfur ve kalleş saldırıdır. hiçbir ideolojiyle, davayla, düşünce sistemiyle açıklanamayacak insanlık dışı davranıştır. bunların köşeye sıkıştıklarında nasıl kuduz bir köpeğe dönüştüğünü gösteren elim hadisedir.
devamını gör...

"üstüne titrediğim her şeyi yitirmeyi öğrendim çoktan"

(bkz: gül şiir)
devamını gör...

denizi de insanı da hırçın olan bölge.
devamını gör...

yazılımcıları, asosyal veya veri hırsızlığı ile ön yargılamak isteyen insanlar desek daha doğru bir başlık olur.

bir yazılımcı olarak bu düşüncelere sahip biriyle birlikte olmak isteyen meslektaşlarımı da kınıyorum. aklına kirli düşünceler karışmış birinin zihnine engelleyemezsiniz, en ufak bir sorunda sizi bununla suçlayacak ve ithamlarda bulunacaktır. doğru kişiyi bulmak için buna hiç bulaşmamış kişileri bularak avantaja geçirmenizi dilerim.

ekranlarından mavi ekran eksik olmasın, ayakları tamircilerden çıkmasın dediğim insanlardır(!)*.
devamını gör...

babamdan öğrendiğim davranış biçimi. eğer yakında çöp atacak bir kutu yoksa kıyıya köşeye bırakmak yerine ne yapıyoruz? bir çöp kutusu bulana kadar elimizde taşıyoruz. çok basit bir şey. *
devamını gör...

nefret etmem için tanımam lazım, tanımam için yüzünü görmem, oturup beraber bir bardak çay içmem lazım.
dolayısıyla tanımadığım birinden nefret edemem.
ancak yazdıkları ile de kimseyi değerlendirmek doğru olmaz bence. çünkü bunu eğlenmek için yapıyor. sonuçta herkesin meşrepi farklı.
devamını gör...

şu gereksiz kaos olacak muhabbetlere girmeyelim artık dediğim durumdur.
devamını gör...

bilmeyene anlatılmaz, bilmeyenle tartışılmaz sherlock.
devamını gör...

bildiğini sanıyordur ama aslında bilmiyordur ve muhtemelen tevazu sahibi bir insandan ziyade kibirli biridir çünkü:mutlak olarak her şey hakkında bilgi sahibi olmak imkansızdır.insanlar keşke her şeyi öğrenme imkanına sahip olsa ama yaşamımız spesifik olarak çok şey öğrenmek üzerine değil belirli alanlarda uzmanlaşmak üzerinedir.
devamını gör...

yurt içi yurt dışı, çarşıda kampüste parkta caddede yürüyebildiğim her yerde ahanda şöyle yürümek:

devamını gör...

seni kitap okuyan insanlarla tanıştıracağım. hayat, ancak böyle insanlarla bir araya geliyorsan yaşanmaya değer olur.
jack london-martin eden
devamını gör...

yakında başlayacak olan yayındır.

yaptığımız afişin harika olması. *

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

o meşhur 1984 (kitap) ve animal farm (kitap) kitaplarının yazarı george orwell 21 ocak 1950 yılında aramızdan ayrıldı. ardında 1984 gibi dev bir distopya, hayvan çiftliği gibi mükemmel bir romanı, aspidistra gibi muhteşem bir sistem eleştirisi romanının yanında bir çok ölümsüz eser bıraktı. çok değil bir ay sonra ölümünün ardından 70 yıl geçmiş olacak. bilindiği üzere telif eserlerinin süresi, eser sahibi öldükten sonra 70 yıl vârislerine geçer ve 70 yılın ardından telif hakkı düşer. artık isteyen herkes herhangi bir izin gerekmeksizin telif süresi düşmüş bu eserleri istediği formatta yazar, çizer,basar...
peki bu ne anlama geliyor?
artık bim'de yoğurt almaya giderken kasanın yanında kitap standının içinde o meşhur 1984'ün pespaye bir basımıyla karşılaşacak, hayvan çiftliği'ni gerçek anlamda hayvan pazarlarında bulacak, yol kenarlarında, benzin istasyonlarında kilosu 3 liradan aspidistra, boğulmamak için kitaplarının küfür gibi çevirilerini göreceksiniz. bol bol instagram storylerinde kahve lekeli george orwell göreceksiniz. telifi düşmeden önce bu kadar popüler olan bir yazarın telifi düştükten sonra ne hale geleceğini varın da siz hayal edin. aynı durum sabahattin alieserlerinde baş göstermişti. her 3 storyden birinin kürk mantolu madonna, kuyucaklı yusuf yahut içimizdeki şeytan olmasının nedeni işte bu durumdu. 2018'e girerek sabahattin ali'nin ölümünün üzerinden 70 yıl geçmişti ve telifi düşmüştü. şok marketlerde 2 liraya kürk mantolu madonna vardı, siz düşünün.
hali hazırda distopyanın kara dörtlemesinin (biz, fahrenheit 451, cesur yeni dünya ve 1984)ilk üç kitabı ithaki yayınları'nda harıl harıl basımı yapılıyor. 1984 kitabının türkiye telif hakkı can yayınları'ndaydı. bu senenin sonunda bu hak da ellerinden kayacağından her yerde bol bol ithaki yayınları'nın bu dört kitaplı setin reklamlarını da görmeye hazır olun.
elbette telif de ortadan kalktıktan sonra can yayınlarında bu kitapların fiyatlarında hatırı sayılır bir düşme olacaktır. alacak arkadaşlar yine de gidip can yayınlarından almalarını salık veriyorum.
devamını gör...

söyleyenin kim olduğuna göre değişir. iki gün önce tanışılan biri lan derse tabii ki garipsenir, hatta kınanır ama gel gelelim söyleyen(şaka babında, arkadaşça) kişi yakın olunca garip karşılanmaz.

arkadaşlar arasında birçok kelimenin yeri ayrıdır ve söylenmesi uygunsuz olmaz. başlığın ne kast ettiğini bilmiyorum ama düşüncem bu yönde.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim