yazarların itiraf köşesi
insanlarla olan ilişkim amerikanın orta doğu politikası gibi.
devamını gör...
4 mayıs 2021 tramvayın önüne atlayarak intihar etme girişimi
"intihar etmek suretiyle hükümeti zor durumda bırakmaya çalışan haçlıların yerli piyonu" şeklinde bir haber bekliyorum akşam a haber'de.
devamını gör...
arnavut kaldırımı
demet sağıroğlunun efsanevi şarkısı.
devamını gör...
geceye bir siyasetçi sözü bırak
bunlar ateistt, bunlar teröristt.
devamını gör...
bal porsuğu
tahmin edilebileceği üzere, balı gerçekten çok seviyor. iğnesi birçok hayvanı nakavt edecek arıların kovanına yaptığı baskınlarda zarar görmemesini sağlayan, kalın derisi ile bu ismi almıştır.derisi kalın, elastik yapıdadır. yüzebilen, zıplayabilen, günde birkaç yüz kilometre şehirlerarası yol yapan bir hayvandır. bir yandan tartıştığı kişiden uzaklaşırken bir yandan da el kol yapan, bırakın abi ya bırakın neymiş derdi bi görelim diyen kavgacı tiplerin doğal yaşamdaki temsilcisi.
devamını gör...
mart
içinde olduğumuz ay.
hoş geldin mart
"vazgeçtim bu dünyadan
tek ölüm paklar beni
değmez bu yangın yeri
avuç açmaya değmez.”
shakespeare yüzlerce yıl önce yazmış. bir yerlere ait olmadığını anladığı bir zamanda yazmıştır muhtemelen.
her gün kadına şiddet ile ilgili haberler görüyoruz. eğitim seviyesi artıyor ama bu tür olaylar azalmıyor. dışarıdan bakınca, iki yetişkin insan görülen çiftler, hoş başlayan ilişkilerini nasıl bu kadar çirkinleştirebiliyor. hiçbir kadın kendisini dövsün diye bir erkekle beraber olmaya başlamıyor. adamların da ilişkiye başlarken “ben bunu bir temiz döverim” diye başladığını sanmıyorum. ipler nerede kopuyor?
her kadına şiddet sonrası tüm erkeklere faturayı kesmekle yol alınmıyor. alınsaydı çoktan biterdi kadına şiddet. yürüyüşler yapılıyor, sloganlar atılıyor, ertesi gün bir başka kadına şiddet vakası gerçekleşiyor.
kadına yönelik artan şiddetlerin bir sebebi de vazgeçmemek olabilir mi? inadına, olanlara rağmen olduğu gibi yaşamaya devam etmek olabilir mi?
yaşamak için inat etmeye gerek var mı?
son nefese kadar bize bahşedilmiş bir nimet yaşamak. son nefese kadar bize bahşedilen beden ve son nefese kadar verilen rızık ile yasayabiliriz zaten. inat etmeye gerek yok. inadına olamayacak bir insanı, olamayacağı bir insan yapmaya gerek yok. inadına sevmeyen, saygı duymayan bir insana katlanmaya gerek yok. inadına huzursuz bir eve mahkûm olmaya gerek yok.
bir patron sözü vardır, ‘kimse vazgeçilmez değildir.’ diye. çiftler için de geçerli olabilecek söz.
vazgeçemeyenler yüzünden diğer taraf kendini vazgeçilmez sanıyor. karşısındaki insana etmediğini bırakmıyor.
içinde sevgi açlığı olan kadınlar-adamlar var. kendisiyle kalmaktan korktuğu için, yalnız kalmaktan korktuğu için karşısındaki insanın tüm yanlışlarını sineye çekiyor.
kendiyle yalnız kalmaktan korkmasa, karşısındaki insan ondan çekinecek. saygı duymaya başlayacak, kendine çeki düzen verecek.
din ve devlet de dâhil, hiçbir otorite insana istemediği bir hayatı zorlayacak emirler ve kanunlar içermiyor. islamiyet için insan hayatı kutsal. islamiyet için insan ruhu da kutsal. kimsenin, bir başkasının ruhunu incitmesine müsaade etmiyor. en büyük günahlardan biri kul hakkı. bir kul, bir başka kulun hakkını yemesin diyor islamiyet. kul hakkı bazen mala zarar vermek olur, bazen bağırmak olur, bazen şiddet olur. zulme uğrayan kul, zalimlik yapana hakkını helal etmezse allah da zalim olanı affetmiyor.
devlet de müsaade etmiyor zalimliklere. aile içinde bile olsa, zalimlik yapana gereken cezayı veriyor.
zalimlere boyu eğmeden, gün görmek için yapılması gereken, zulme müsaade etmemek. zalimliği tescillenmiş insandan uzak durmak. hesap yapmadan, yalnızlıktan korkmadan, kendiyle baş başa kalmaktan korkmadan, zalimlik yapandan uzak durmak zorundayız.
göçmen kuşlar gibi, mutlu olacağımız, iyi olacağımız yerlere uçmalıyız. mart ayı göçmen kuşların türkiye’ye gelme zamanı. yuvalarını hayatlarını bırakıp türkiye’de yeni bir hayat kurmaya geliyorlar. binlerce kilometrelik yolculuk yapıyorlar. kiminin küçücük kanatları var. bu kanatlarla bu yola çıkılır mı diye düşünmeden çıkıyorlar yola. yolda ne yeriz ne içeriz diye düşünmüyorlar. onları yaratan yaratıcı, onlara müthiş içgüdüleri vermiş. o içgüdülere güvenip kanat çırpıyorlar.
biz insanlara, yaratıcı hem donanım hem akıl verdi. bizim yapmamız gereken, önceki tecrübelerimizden ders almak. okuduklarımızdan ders almak. sonramızı daha iyi etmeye çalışmak. sonramızı daha iyi etmek için, kötü olan öncelerden vazgeçmemiz gerekiyor.
önce yaratıcıya, sonra kendimize güvenerek, kendimize güzel bir sonra sağlamak elimizde.
mart ayı, baharın ilk ayı. bahar kuzey yarımkürede tüm doğanın yeniden başladığı aydır. meyveler çiçek açar, hayvanlar yavrular, göçmen kuşlar gelir, ekinler ekilmeye başlar. yaz mevsimi içindir tüm hazırlık. mart ayının bir günü de kadınlar günü’dür. sembolik bir gündür. hediye sektörüne, çiçek sektörüne yarayan bir gündür. kadın aşağı, kadın yukarı edilir bir gün. bir önceki gün ve bir sonraki günden farklı olarak.
kadınlar da doğa gibidir. dünyayı güzelleştirmeye çabalarlar. güzelleştirdikçe mutlu olur kadınlar. temizler mutlu olur, yemek yapar mutlu olur, yardım eder mutlu olur, gülümser mutlu olur.
koronalı günleri geride bırakmayı umduğumuz bu mart ayında, yeni gelmiş göçmen kuşlar gibi yeni güzel günler görebilmek için uğraşmamız gerekiyor. göçmen kuşun, yuvasını yapma telaşı gibi umut dolu bir telaşla sarılmalıyız mart ayına. göçmen kuşun gerisinde bıraktığı, vazgeçtiği gibi, zamanı dolan her şeyi geride bırakmalıyız. her şeyin güzel olması için eskilerden vazgeçmemiz gerekiyor. iyi gitmeyen şeylerden vazgeçersek iyi olan günlere varabiliriz. hoş geldin mart.
hoş geldin mart
"vazgeçtim bu dünyadan
tek ölüm paklar beni
değmez bu yangın yeri
avuç açmaya değmez.”
shakespeare yüzlerce yıl önce yazmış. bir yerlere ait olmadığını anladığı bir zamanda yazmıştır muhtemelen.
her gün kadına şiddet ile ilgili haberler görüyoruz. eğitim seviyesi artıyor ama bu tür olaylar azalmıyor. dışarıdan bakınca, iki yetişkin insan görülen çiftler, hoş başlayan ilişkilerini nasıl bu kadar çirkinleştirebiliyor. hiçbir kadın kendisini dövsün diye bir erkekle beraber olmaya başlamıyor. adamların da ilişkiye başlarken “ben bunu bir temiz döverim” diye başladığını sanmıyorum. ipler nerede kopuyor?
her kadına şiddet sonrası tüm erkeklere faturayı kesmekle yol alınmıyor. alınsaydı çoktan biterdi kadına şiddet. yürüyüşler yapılıyor, sloganlar atılıyor, ertesi gün bir başka kadına şiddet vakası gerçekleşiyor.
kadına yönelik artan şiddetlerin bir sebebi de vazgeçmemek olabilir mi? inadına, olanlara rağmen olduğu gibi yaşamaya devam etmek olabilir mi?
yaşamak için inat etmeye gerek var mı?
son nefese kadar bize bahşedilmiş bir nimet yaşamak. son nefese kadar bize bahşedilen beden ve son nefese kadar verilen rızık ile yasayabiliriz zaten. inat etmeye gerek yok. inadına olamayacak bir insanı, olamayacağı bir insan yapmaya gerek yok. inadına sevmeyen, saygı duymayan bir insana katlanmaya gerek yok. inadına huzursuz bir eve mahkûm olmaya gerek yok.
bir patron sözü vardır, ‘kimse vazgeçilmez değildir.’ diye. çiftler için de geçerli olabilecek söz.
vazgeçemeyenler yüzünden diğer taraf kendini vazgeçilmez sanıyor. karşısındaki insana etmediğini bırakmıyor.
içinde sevgi açlığı olan kadınlar-adamlar var. kendisiyle kalmaktan korktuğu için, yalnız kalmaktan korktuğu için karşısındaki insanın tüm yanlışlarını sineye çekiyor.
kendiyle yalnız kalmaktan korkmasa, karşısındaki insan ondan çekinecek. saygı duymaya başlayacak, kendine çeki düzen verecek.
din ve devlet de dâhil, hiçbir otorite insana istemediği bir hayatı zorlayacak emirler ve kanunlar içermiyor. islamiyet için insan hayatı kutsal. islamiyet için insan ruhu da kutsal. kimsenin, bir başkasının ruhunu incitmesine müsaade etmiyor. en büyük günahlardan biri kul hakkı. bir kul, bir başka kulun hakkını yemesin diyor islamiyet. kul hakkı bazen mala zarar vermek olur, bazen bağırmak olur, bazen şiddet olur. zulme uğrayan kul, zalimlik yapana hakkını helal etmezse allah da zalim olanı affetmiyor.
devlet de müsaade etmiyor zalimliklere. aile içinde bile olsa, zalimlik yapana gereken cezayı veriyor.
zalimlere boyu eğmeden, gün görmek için yapılması gereken, zulme müsaade etmemek. zalimliği tescillenmiş insandan uzak durmak. hesap yapmadan, yalnızlıktan korkmadan, kendiyle baş başa kalmaktan korkmadan, zalimlik yapandan uzak durmak zorundayız.
göçmen kuşlar gibi, mutlu olacağımız, iyi olacağımız yerlere uçmalıyız. mart ayı göçmen kuşların türkiye’ye gelme zamanı. yuvalarını hayatlarını bırakıp türkiye’de yeni bir hayat kurmaya geliyorlar. binlerce kilometrelik yolculuk yapıyorlar. kiminin küçücük kanatları var. bu kanatlarla bu yola çıkılır mı diye düşünmeden çıkıyorlar yola. yolda ne yeriz ne içeriz diye düşünmüyorlar. onları yaratan yaratıcı, onlara müthiş içgüdüleri vermiş. o içgüdülere güvenip kanat çırpıyorlar.
biz insanlara, yaratıcı hem donanım hem akıl verdi. bizim yapmamız gereken, önceki tecrübelerimizden ders almak. okuduklarımızdan ders almak. sonramızı daha iyi etmeye çalışmak. sonramızı daha iyi etmek için, kötü olan öncelerden vazgeçmemiz gerekiyor.
önce yaratıcıya, sonra kendimize güvenerek, kendimize güzel bir sonra sağlamak elimizde.
mart ayı, baharın ilk ayı. bahar kuzey yarımkürede tüm doğanın yeniden başladığı aydır. meyveler çiçek açar, hayvanlar yavrular, göçmen kuşlar gelir, ekinler ekilmeye başlar. yaz mevsimi içindir tüm hazırlık. mart ayının bir günü de kadınlar günü’dür. sembolik bir gündür. hediye sektörüne, çiçek sektörüne yarayan bir gündür. kadın aşağı, kadın yukarı edilir bir gün. bir önceki gün ve bir sonraki günden farklı olarak.
kadınlar da doğa gibidir. dünyayı güzelleştirmeye çabalarlar. güzelleştirdikçe mutlu olur kadınlar. temizler mutlu olur, yemek yapar mutlu olur, yardım eder mutlu olur, gülümser mutlu olur.
koronalı günleri geride bırakmayı umduğumuz bu mart ayında, yeni gelmiş göçmen kuşlar gibi yeni güzel günler görebilmek için uğraşmamız gerekiyor. göçmen kuşun, yuvasını yapma telaşı gibi umut dolu bir telaşla sarılmalıyız mart ayına. göçmen kuşun gerisinde bıraktığı, vazgeçtiği gibi, zamanı dolan her şeyi geride bırakmalıyız. her şeyin güzel olması için eskilerden vazgeçmemiz gerekiyor. iyi gitmeyen şeylerden vazgeçersek iyi olan günlere varabiliriz. hoş geldin mart.
devamını gör...
normal sözlük'ün sizi takip etmesi
beni de takip etmeye başladığını fark etmemle ufak çaplı bi şok yaşayıp nolduğunu ve nedenini merak ettiğim durum**.
devamını gör...
17 ocak 2021 normal sözlük güncellemeleri
sözlüğü geliştirmek için gerçekten çok çalıştığınız o kadar belli ki, umarım yazarlar olarak biz de güzel, etkili tanımlar girerek bunun karşılığını veririz dediğim güncellemelerdir. *
devamını gör...
penny dreadful
muhteşem bir gotik-drama dizisidir ve içinde birçok farklı 'karanlık' unsuru* barındıran bir senaryoya sahiptir. eva green oyunculuğuyla harikalar yaratmıştır ve o kendisine has müthiş mimikleriyle sonsuza dek aklıma kazınmıştır. dizi oldukça derindir ve hayata dair pek çok karamsar sorgulamayı içermektedir. başından itibaren toplam 3 sezon sürmesi planlanmış ve süresinde sona ermiştir.bunun sebebi dizinin farklı bir versiyon halinde devam edecek olmasıdır*.
ayrıca dizide çokça 'vahşet' ve muhtelif ilişki ögeleri mevcut*. dolayısıyla izleyebilmek için sağlam bir sinir ve sindirim sistemi gerekiyor. fakat kaliteli senaryosu ile izlenmeye değer harika bir dizidir bana göre. rory kinnear'ın canlandırdığı frankenstein karakterinin yeri ise apayrıdır. spoiler vermemek adına açıklamaya devam etmeyeceğim fakat kendisini anlamaya çalışmak oldukça sorgulatıcı bir süreç. önyargıları fazlasıyla kırmakta.
ayrıca dizide çokça 'vahşet' ve muhtelif ilişki ögeleri mevcut*. dolayısıyla izleyebilmek için sağlam bir sinir ve sindirim sistemi gerekiyor. fakat kaliteli senaryosu ile izlenmeye değer harika bir dizidir bana göre. rory kinnear'ın canlandırdığı frankenstein karakterinin yeri ise apayrıdır. spoiler vermemek adına açıklamaya devam etmeyeceğim fakat kendisini anlamaya çalışmak oldukça sorgulatıcı bir süreç. önyargıları fazlasıyla kırmakta.
devamını gör...
everybody knows
güzel bir leonard cohen şarkısıdır.
devamını gör...
2250 yılında normal sözlük başlıkları
şaka maka eskiden dünyada yaşam olması.
devamını gör...
elde sprey boya olsa duvara yazılacak şey
benden bu kadar, sizin olsun dünyalar.
devamını gör...
normal sözlük eksi oy referandumu
şu an sadece ben oy kullandığımdan %100 gözüken oran. tek adamlık bunu gerektirir.
devamını gör...
büyük sözlüklerin kötü yanı
kimsenin kimseyi tanımamasıdır, deyip başladığım hede.
yazar sayısı arttıkça insanların birbirlerini tanıma oranları da azalıyor. kaynaşayım derken uzaklaşıyoruz büsbütün yanisi.
edit: düşünüyorum öyleyse yokum ile ortak başlıktır.
yazar sayısı arttıkça insanların birbirlerini tanıma oranları da azalıyor. kaynaşayım derken uzaklaşıyoruz büsbütün yanisi.
edit: düşünüyorum öyleyse yokum ile ortak başlıktır.
devamını gör...
rush b
sadece tek bir durumda uygulanması gereken taktiktir. ekonomi kötüdür, mac10ler çekilir, 2 smoke ve bir flash alınır, bir smoke olası molotof içindir diğeri ise b kapı içindir, flash tünelin sol duvarından sektirilerek içeri gönderilir. allahu ekber çeke çeke b basılır, koşa koşa taranır, ct mal edilir.
rush b, full eco iken yapılmaması gereken bir eylemdir. t takımı dar alandan koşarken ct’den birisinin dar alanı taraması halinde herkes çok kolay ölür, anlamsız bir harekettir yani. ecoyken a’ya rush yapılır, iki smoke ve bir flash ile. eco halde roundı almanız bile olasıdır artık.
rush b, full eco iken yapılmaması gereken bir eylemdir. t takımı dar alandan koşarken ct’den birisinin dar alanı taraması halinde herkes çok kolay ölür, anlamsız bir harekettir yani. ecoyken a’ya rush yapılır, iki smoke ve bir flash ile. eco halde roundı almanız bile olasıdır artık.
devamını gör...
aesir-vanir savaşı
nors mitolojisi için adeta bir dönüm noktası, kilometre taşıdır. bir nevi titanlar- olympos tanrıları savaşıdır.
hikaye geliyor:*
her şey bir gün vanir'lerin kıymetli mi kıymetli freyja'sının asgard'a seidr yani büyü sanatını icra etmeye gitmesiyle başlar. freyja aesir'e seidr'i icra ederken aesir ok etkilenir vefreyja'ya arzuları doğrultusunda dua etmeye başlarlar. ilk başta kibar ve masum olan bu dualar zamanla yerini seviyesiz ve kaba dualara bırakır. bundan rahatsız olan freyja durumu dile getiri ama sinirlenen aesir freyja'yı bağlar ve asgard'ın meydanında ateşe verir. kül olan freyja her seferinde anka misali küllerinden doğdu hem de daha güzel bir şekilde. bu olay karşısında aesir freyja'dan korkmaya başladı ve vanir'e savaş ilan etti.
bu savaş yıllar boyunca sürdü, iki taraf da büyük kayıplar verdi. nihayet iki taraf da bir kazananın olmadığını anladı ve ateşkes yapmaya karar verdiler. bu ateşkesin devamlılığın sürmesi için de rehineler aldılar.
vanir aesir'e freyja, freyr ve njord'ü; aesir ise vanir'e hoenir denen üstün bilgisi olan birini ve yanında da yardımcısı olarak meşhur bilge mimir'i verdi. gel zaman git zaman vanir hoenir'in bilgeliğinden şüphe etmeye başladı. en sonunda aesir'in yaptığı sahtekarlığı cezalandırmak için mimir'in kafasını kesip aesir'e yolladılar.
bilgelik uğruna kendisine sağ gözünü teslim eden odin mimir'i göründe kahırlara gark olur ve mimir'in kafasını baharatlar ve bazı büyüler yapar, bir nevi sucuk olur mimir.* bu yapılan işlevler mimir'in kafasına konuşabilme özelliği verdi. odin bu kafayı yanından ayırmadı.
hikaye geliyor:*
her şey bir gün vanir'lerin kıymetli mi kıymetli freyja'sının asgard'a seidr yani büyü sanatını icra etmeye gitmesiyle başlar. freyja aesir'e seidr'i icra ederken aesir ok etkilenir vefreyja'ya arzuları doğrultusunda dua etmeye başlarlar. ilk başta kibar ve masum olan bu dualar zamanla yerini seviyesiz ve kaba dualara bırakır. bundan rahatsız olan freyja durumu dile getiri ama sinirlenen aesir freyja'yı bağlar ve asgard'ın meydanında ateşe verir. kül olan freyja her seferinde anka misali küllerinden doğdu hem de daha güzel bir şekilde. bu olay karşısında aesir freyja'dan korkmaya başladı ve vanir'e savaş ilan etti.
bu savaş yıllar boyunca sürdü, iki taraf da büyük kayıplar verdi. nihayet iki taraf da bir kazananın olmadığını anladı ve ateşkes yapmaya karar verdiler. bu ateşkesin devamlılığın sürmesi için de rehineler aldılar.
vanir aesir'e freyja, freyr ve njord'ü; aesir ise vanir'e hoenir denen üstün bilgisi olan birini ve yanında da yardımcısı olarak meşhur bilge mimir'i verdi. gel zaman git zaman vanir hoenir'in bilgeliğinden şüphe etmeye başladı. en sonunda aesir'in yaptığı sahtekarlığı cezalandırmak için mimir'in kafasını kesip aesir'e yolladılar.
bilgelik uğruna kendisine sağ gözünü teslim eden odin mimir'i göründe kahırlara gark olur ve mimir'in kafasını baharatlar ve bazı büyüler yapar, bir nevi sucuk olur mimir.* bu yapılan işlevler mimir'in kafasına konuşabilme özelliği verdi. odin bu kafayı yanından ayırmadı.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
(bkz: beirut) isimli harika grubun 2007 yılında yayınladığı pompeii ep'sinde yer alan, dijital kimliğimi oluşturan şarkıdır nickimin hikayesi.
tanımı yaptıktan sonra başlayalım yazmaya. ep'deki üç şarkı da apayrı hisler yaşatır, başka başka mekanlarda gezdirir insanı ama napoleon on the bellerophon; tüm beirut albümlerindeki en hüzünlü, en karanlık şarkı olabilir. belki la llorona bu karanlık seviyesine yaklaşır. sözleri belli belirsiz anlaşılan bu şarkının şöyle bir hikayesi olduğuna inanıyorum. teorim doğru da olabilir yanlış da ama bence bu anlamıyla çok çok başka bir boyut kazanıyor şarkı.
şarkının isminde geçen iki tarihi şahıs mevcut. biri hepimizin bildiği napoleon, diğeri ise yunan mitolojisinden bir kahraman olan (bkz: bellerophontes). ikisininde gücü ele geçirip, kaybetme öykülerinde benzerlikler vardır. napolyon da bellerophon da memleketleri dışında en tepeye çıkmış, daha sonra da kibirleri yüzünden tepe taklak olmuş şahıslar.
ikisi de kendisini en tepeye taşımış şeyleri kibirleri nedeniyle terketmişler. bellerophon hayat boyunca bir çok zorlukla karşılaşır. son görevlerinden birini kendisine verilen (bkz: pegasus) ile tamamlar ve artık kendisini çok yüksekte görmeye başlar. hedefi artık (bkz: olympos) dağıdır. kendisini tanrılarla bir görmeye başlar ve kafa tutar. pegasus'a atladığı gibi tanrılar katına doğru yol almaya başlar. fakat buna sinirlenen (bkz: zeus) yolladığı bir at sineği ile pegasus'un bellerophontes'i sırtından atmasını sağlar. yere düşen fakat ölmeyen bellerophontes; kalan ömrünü aç, sefil bir şekilde geçirir. daha sonra evlatları da tanrılar tarafından öldürülür ve bunun acısını, kaybını ölene kadar yaşar. kibri yüzünden tepetaklak olmuş görkemli bir yaşamdır onunki.
arada bazı farklar olsa da; napolyon da ülkesi dışında çeşitli savaşlar, görevleri tamamlar. devrim sonrası fransa'da var olan ilişkileri nedeniyle sürgün yer. italya'da, mısır'da bir savaşa katıldı. burdaki başarıları ile ünlendi. bu ünü sayesinde çeşitli darbe ve siyasi oyunların içinde yer aldı. en sonunda kendi pegasus'unu bulmuştu. onun pegasus'u; imparatorluk tahtıydı. imparator olan napolyon; gözünü olympos'a dikmiş ve avrupa devletleri ile bir bir savaşa girmişti. başlangıçta başarılı da olan napolyn; rus seferinin başarısız bitmesi üzerine; ordusunun büyük çoğunluğunu kaybeden napolyon; biraz durup soluklanmak yerine kibrine yenik düşüp yeni bir ordu kurmaya çalışır. bu süreçte artan vergiler, savaştan bıkmış insanlar, ele geçirilen yerlerdeki halkların huzursuzluğu gibi sebepler işini zorlaştırır. kaybedeceği belli bir savaşa girer kibri yüzünden. tahtı bırakması, geri alması, waterloo falan derken ölene kadar sürgüne st. helena adasına gönderilir.
ve başka bir ilginç tesadüfte; ikinci kez yakalanan ve st. helena adasına sürgüne giden napoleon'un bindiği ingiliz gemisinin adı hms bellerophon'dur. agamemnon gemisi ile çanakkale'yi bombalayan kurnaz, sinsi ingiliz diplomasisinin bir oyunu mu yoksa tesadüf mü bilmem. ama bana göre bu şarkı; o geminin güvertesinde yolculuğun bitmesini bekleyen napoleon'a fon müziği olarak yazılmış gibi. senelerce süren savaşlar, kazanılan zaferler, parlak bir deha ve en büyük mağlubiyetinden sonra düştüğün durum. orada olup napoleon'a bu şarkıyı dinletmek isterdim. şarkı bellerophon gemisinin güvertisindeki napolyon'un yaşadığı hüznü taşımakta sanki..
son olarak; william quiller orchardson adlı ressamın konuyla ilgili yaptığı enfes bir resmi buraya bırakayım.
bellerophon güvertesindeki napolyon
ben buraya başka bir sözlükten geldim. orada napoleon on the bellerophon idim. burada napoleon oldum.
tanımı yaptıktan sonra başlayalım yazmaya. ep'deki üç şarkı da apayrı hisler yaşatır, başka başka mekanlarda gezdirir insanı ama napoleon on the bellerophon; tüm beirut albümlerindeki en hüzünlü, en karanlık şarkı olabilir. belki la llorona bu karanlık seviyesine yaklaşır. sözleri belli belirsiz anlaşılan bu şarkının şöyle bir hikayesi olduğuna inanıyorum. teorim doğru da olabilir yanlış da ama bence bu anlamıyla çok çok başka bir boyut kazanıyor şarkı.
şarkının isminde geçen iki tarihi şahıs mevcut. biri hepimizin bildiği napoleon, diğeri ise yunan mitolojisinden bir kahraman olan (bkz: bellerophontes). ikisininde gücü ele geçirip, kaybetme öykülerinde benzerlikler vardır. napolyon da bellerophon da memleketleri dışında en tepeye çıkmış, daha sonra da kibirleri yüzünden tepe taklak olmuş şahıslar.
ikisi de kendisini en tepeye taşımış şeyleri kibirleri nedeniyle terketmişler. bellerophon hayat boyunca bir çok zorlukla karşılaşır. son görevlerinden birini kendisine verilen (bkz: pegasus) ile tamamlar ve artık kendisini çok yüksekte görmeye başlar. hedefi artık (bkz: olympos) dağıdır. kendisini tanrılarla bir görmeye başlar ve kafa tutar. pegasus'a atladığı gibi tanrılar katına doğru yol almaya başlar. fakat buna sinirlenen (bkz: zeus) yolladığı bir at sineği ile pegasus'un bellerophontes'i sırtından atmasını sağlar. yere düşen fakat ölmeyen bellerophontes; kalan ömrünü aç, sefil bir şekilde geçirir. daha sonra evlatları da tanrılar tarafından öldürülür ve bunun acısını, kaybını ölene kadar yaşar. kibri yüzünden tepetaklak olmuş görkemli bir yaşamdır onunki.
arada bazı farklar olsa da; napolyon da ülkesi dışında çeşitli savaşlar, görevleri tamamlar. devrim sonrası fransa'da var olan ilişkileri nedeniyle sürgün yer. italya'da, mısır'da bir savaşa katıldı. burdaki başarıları ile ünlendi. bu ünü sayesinde çeşitli darbe ve siyasi oyunların içinde yer aldı. en sonunda kendi pegasus'unu bulmuştu. onun pegasus'u; imparatorluk tahtıydı. imparator olan napolyon; gözünü olympos'a dikmiş ve avrupa devletleri ile bir bir savaşa girmişti. başlangıçta başarılı da olan napolyn; rus seferinin başarısız bitmesi üzerine; ordusunun büyük çoğunluğunu kaybeden napolyon; biraz durup soluklanmak yerine kibrine yenik düşüp yeni bir ordu kurmaya çalışır. bu süreçte artan vergiler, savaştan bıkmış insanlar, ele geçirilen yerlerdeki halkların huzursuzluğu gibi sebepler işini zorlaştırır. kaybedeceği belli bir savaşa girer kibri yüzünden. tahtı bırakması, geri alması, waterloo falan derken ölene kadar sürgüne st. helena adasına gönderilir.
ve başka bir ilginç tesadüfte; ikinci kez yakalanan ve st. helena adasına sürgüne giden napoleon'un bindiği ingiliz gemisinin adı hms bellerophon'dur. agamemnon gemisi ile çanakkale'yi bombalayan kurnaz, sinsi ingiliz diplomasisinin bir oyunu mu yoksa tesadüf mü bilmem. ama bana göre bu şarkı; o geminin güvertesinde yolculuğun bitmesini bekleyen napoleon'a fon müziği olarak yazılmış gibi. senelerce süren savaşlar, kazanılan zaferler, parlak bir deha ve en büyük mağlubiyetinden sonra düştüğün durum. orada olup napoleon'a bu şarkıyı dinletmek isterdim. şarkı bellerophon gemisinin güvertisindeki napolyon'un yaşadığı hüznü taşımakta sanki..
son olarak; william quiller orchardson adlı ressamın konuyla ilgili yaptığı enfes bir resmi buraya bırakayım.
bellerophon güvertesindeki napolyon
ben buraya başka bir sözlükten geldim. orada napoleon on the bellerophon idim. burada napoleon oldum.
devamını gör...
ikinci şansı herkes hak eder mi sorunsalı
bazıları ilk şansı da hakketmemekle birlikte, kimse ikinci şansı hakketmez.
devamını gör...
steve jobs
hayat hikayesine ilgi duydugum uc bes insandan biridir. kendisi apple markasinin kurucularindandir. ölumunden bir kac ay oncesine kadar da apple'da ceo olarak gorevlerine devam etmistir. tek basarisi apple degildir, animasyon sirketi pixar'in da kurucusudur. suriye asilli bir babanin evladidir aslinda evlatlik verilen aile tarafindan buyutulmustur. bildigim kadariyla bu kadar basarili is hayatinin aksine ogrencilik hayati pek parlak gecmemistir. bir insanin cikabilecegi en top noktaya cikmis biridir lakin 2011 yilinda kanserden vefat etmistir. vefatindan once yazdigi bir mektup bulunmakta . beni cok etkiler ara ara okurum, ders nitelinde sozlerdir mutlaka goz atin (linkte)
www.google.ca/amp/s/www.kis...
www.google.ca/amp/s/www.kis...
devamını gör...
yazarlara gelen en ilginç mesaj
faiz sorusu çözmek günah mı?
bir dönem sınava çalışırken kafayı yemiş bir arkadaştan aldığım mesajdır.
bir dönem sınava çalışırken kafayı yemiş bir arkadaştan aldığım mesajdır.
devamını gör...