kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

elimden geldiğince açmaya çalıştığım başlıktır. bu tarz başlıklar şu anlık ilgi görmüyor fakat eninde sonunda merak edip okuyanlar ya da bir şeyler paylaşmak isteyenler olacaktır diye düşünüyorum.
devamını gör...

yılan
ulan nasıl bi şeye çevirdiysem hayvanı fotoğrafını gördüğüm an çığlık basıp ağlıyorum. psikolağa gittim tabi ama korkak bi insan olduğum için bi meseleyi halledemedim sonra da ilerleyemedik. belki bir gün bazı şeyleri halının altına süpürmeyince yeniden giderim
devamını gör...

"kendim olmalıyım diye tekrarlıyordum.. onlara hiç aldırmadan; onların seslerine, kokularına, isteklerine, sevgilerine ve nefretlerine aldırmadan ben kendim olmalıyım. çünkü kendim olmazsam onların olmamı istedikleri biri oluyordum ve onların olmamı istedikleri o insana hiç katlanamıyordum ve onların olmamı istedikleri o dayanılmaz kişi olacağıma hiçbir şey olmayayım ya da hiç olmayayım daha iyi, diye düşünüyordum."
(bkz: orhan pamuk)
devamını gör...

hayvanları da koruması gereken meclis hala bekliyor bu kadar olay olurken.

ama bazı operasyon çocukları boş durmuyor, zavallı hayvanlara işkence yapıyor.*
devamını gör...

sevgiliyi uyurken izlemek olabilir. ruhsuzum galiba. ya da yaşlandım.
devamını gör...

pulp fiction filminin ünlü bir sahnesinden ünlü bir replik. satması gereken boks maçını kazanarak mafyanın peşine düştüğü boksör butch (bruce willis abimiz) firardadır. sevgilisiyle bir motele yerleşmiş şehirden kaçma planı yaparken, ultra alıngan ve duygusal sevgilisi fabienne'in (maria de medeiros) babasından kalan ve nice badireler atlatmış çok değerli kol saatini evde unuttuğunu öğrenince küplere biner. eve dönüp saati alması gerekir. saati alır ama tıpkı babasının kol saati gibi türlü badireler atlatır. nihayet motele döner. fabienne onu bir motosikletle görünce aralarında şu ünlü diyalog geçer:

-whose motorcycle is this?
-it's a chopper baby.
-whose chopper is this?
- it's zed's.
-who's zed?
- zed's dead baby. zed's dead.

müzik girer...
devamını gör...

ailedeki harcamaların hangi yöntemle ve kim/kimler tarafından yapılacağını anlatır.

bu konuda bir kaç gündür düşünüyorum. çevremde bir kaç tane ev hanımı var. kocasının sabahları harçlık bırakmayı unuttuğunu söyleyenler, ne kadar birikimimiz olduğunu bilmiyorum diyenler, kocasının gümüldür'den arsa alıp sattığını komşunun kocasından öğrenenler, yaptığı alısveris için kocasından iki kat para alıp kalan miktarla soluğu kuaforde alanlar.... bir de çalışan (öğretmen) kadın arkadaşlarım var. bunların içinde de maaş kartını evlendikleri ay kocasına verip bir daha hiç görmeyenler, maaşının ne kadar olduğunu bilmediğini söyleyenler, evdeki tüm para hesabını kocasının yaptığını ama bundan memnun olduğunu söyleyenler var.
bunlari duyunca gerçekten şaşırıp kalıyorum. insan neden hayatını paylaştığı kadından parasını saklar ya da insan neden o kadar yıl emek verdiği mesleğinin maaşını bilmez ?
bunların yanında günümüzde boşanmaların altta yatan sebeplerinin başında çiftlerin para konusunda uyumsuzlukları geldiğini okuyorum.

taraflardan birinin bagimliliklari için yaptığı harcamalar, kendi ailesine yaptığı yardımlar, ülkenin ekonomik durumu vs gibi konuları saymıyorum bile.
annemin zamanını düşünüyorum.

annem ve arkadaşları ilkokul ya da en fazla orta okul mezunuydu. zaman zaman altin günlerinde bu konu açılırdı ve istisnasız herkes aynı şeyi söylerdi. para ortak bir yerde duruyor, ihtiyaci olan alıp kullanır. aramızda ayrı gayrı olmaz. teknoloji alanında ilerlerken kültür alanında ciddi oranda düşüşe geçtiğimizi düşünüyorum.

bence ailedeki gelir gider hesabı çiftlerin benlik algıları iletişim becerileri ile doğru orantılı. arkadaş, evlisin evli. karşında el açmak zorunda olduğun baban yok, o evin işlerini yapıyor o hayatı paylasiyorsan parayı da seninle paylaşmak zorunda.
karşında hizmetçin yok. sen dışarıda çalışıyorsun diye tüm gün evinin işini yapıp hayatın her anını seninle paylaşan kadına paranın hesabını vermek zorundasın.
daha parayı birlikte harcayamiyor bu konuda ortak karar alamiyorsan neden aynı yatağı paylasiyorsun ?
bizde ise herkesin kartı kendi cebinde durur, herkes istediğini alır,para ortaktır, harcamalardan herkesin haberi vardır. aynı mutluluk ve hüznün ortak olduğu gibi. elbette bu noktaya gelmek için bir miktar gerginlik, bir miktar acı tecrübe yaşanmıştır. yine de bu yazıyı okuyan genc hemcinslerime "paranızı eşinize karşı bir koz olarak kullanmayın ama maaş kartınızı da kimseye kaptırmayın. bakiye sıfır da olsa kart her zaman sizin cüzdanınızda kalmalı." önerisini verebilirim.
devamını gör...

çöpçüler kralı filminde kemal sunal’ın canlandırdığı apti şakrak karakteri tarafından ayşen gruda’nın canlandırdığı hacer karakterinin hizmetçilik yaptığı evdeki çocukları parka götüreceğini duyduğunda söylenen parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği sözünden sonra benim de günlük hayatımda sıklıkla kullanmaya başladığım sözdür.

herkese iki gözümün çiçeği diye hitap edilmez, edilmemelidir. bu söz öyle pata küte kullanılacak bir söz değildir. bir ağırlığı vardır. saf, temiz ve derin bir sevgi göstergesidir. içinde barındırdığı anlama bu sevginin öznesi ve nesnesi karar verir. ve o anlam ne mesafe tanır ne de başkaca bir engel.

bu sözü kullanmadan önce düşünürüm. karşımdaki insanın gerçekten iki gözümün çiçeği olduğunu hissediyor muyum diye. eğer öyleyse, eğer içimde gerçekten bu his varsa hiç çekinmeden kullanırım.

siz de kullanın. ama abartmadan. hak ettiğini düşündükleriniz için kullanın, hafızanıza hiçbir şeyin söküp atamayacağı kadar kazınmış olanlar için kullanın, eksikliklerinizi tamamlayanlar için, hiçbir beklenti içinde olmadan yanında olmak istedikleriniz için.

tanımı yine istemsizce uzattım. burada bir son vermem gerekiyor artık. belki bu tanımı okuyacaktır iki gözümün çiçeği.
devamını gör...

iki türü vardır: cesetlerde oluşanı bir de ruhlarda oluşanı... ruhlarda oluşan kambur, zaman geçtikçe kendini hissettirir. güçlünün karşısında, güzelin karşısında, paranın karşısında, zâlimin karşısında, makâmın - mevkiin karşısında eğile eğile artık ruh omurgasında bâriz ve kalıcı bir kamburluk oluşur. cesetlerde oluşanı mı ? ondan genelde çoğu kimse kaçar, çirkinlik alâmeti olarak görülür. halbuki, belki onda senelerin yorgunluğu, beden gücü ya da bir masanın başında saatlerce kalkmadan her gün dökülen zihin ve yürek teri ile kazanılan helâl ekmeğin izi ve şerefi vardır.
devamını gör...

yönetim içinde konuşulması gereken mevzuların ifşası ile ilgilenmeyen yazarlardır. haksızlık vardır, olabilir. ama kavgaya adam toplar gibi başlık açmak yersiz. yönetimin de aynı başlığa yazmaktansa başlığın sonuna "hakkında" ekleyerek yeni başlık açması ve yaptığı ya da yapmak zorunda kaldığı gereksiz açıklamalar ile vaktini harcamak istemiyordur. onu sabitledin, beni sabitlemedin. onu uzattın, beni uzatmadın. öyle dedin, böyle yaptın. yayın yapmam, yayın yaptırmam vs.

ne radyoymuş ya la. *
devamını gör...

2020 yapımı netflix'te yayınlanan komedi, dram ve cinsel içerikli +18 dizisidir. şimdilik iki sezon 8, 8 şeklinde 16 bölüm yayınlanmış ve izleyenlerin dikkatini çekmeyi başarmıştır.

dört yakın arkadaşın yaşadığı her şeyi tüm detayıyla izleyiciye yansıtıyor dizi. başrolde valeria (diana gomez) olmak üzere lola, (silma lopez) carmen (paula malia), nerea (teresa riott) isimli bu dört kadın acısı, tatlısı, kahkahası, sevgisi, aşkı, seksiyle yansıyor ekranlara.

valeria'nın etrafında dönüyor konular. onun iç buhranı, yaşadıkları, yaşayamadıkları, evliliği, tutunamadığı işi... arkadaşlarının ona desteği ve kendi yaşam örgüleri...

valeria ne istediğini bilmeyen 29 yaşında evli ama evliliği iyi gitmeyen bir yazar. yazar ama ne yazacağını bilmeyen kısır bir döngüye düşmüş tıkanmış bir yazar. kocası
adrian'ın (ıbrahim al shami j.) ilgisizliği ve onu desteklemeyişi aksi gibi onunda işlerinin ters gitmesiyle evliliği de aynı döngünün içinde erimeye başlar. onu başka bir kola iter başka bir aşka sürükler. gizli bir aşka. victor'a. (maxi ıglesias) bir insan önce kendini kaybetmeli midir bulması için? valeria karakteri bu bağlamda bize bunu düşündürür.

lola, uçarı, seks düşkünü, özgürlük delisi fakat bunları geride bırakmayı göze alabilecek kadar aşık. evli bir erkeğe gönlünü kaptırmış bir kadın. onu yok sayması, her defasında 2. 3. plana atmasına rağmen yinede onsuz olamayışı. eski lola ve yeni lola arasında sıkışıp kalan bir kadın. eskiyi özleyen ama yeniden vazgeçemeyen bir kadın. ailesinin özellikle annesinin kendini seçmesi kendi yoluna gitmesiyle arada sıkışmış kalmış. aile hayatına özlem duyarken bir yandanda yaşadığı travmalar sonucu ben 'tek ve özgür bir kadınım' mottosuna sığınıyor. onda da başarılı olamadığı bir gerçek. evli bir erkeğe takıntısı yine bunun eseri. peki ya lola'yı neler bekliyor?

carmen için başarılı bir iş kadını diyebiliriz. hayatında eksik olan, yakalayamadığı bir duygu var. aşk. onu da iş arkadaşı borja'da (juanlu gonzalez) arıyor. düz bir hayatı var gibi görünen carmen kendi eksikliklerini ve isteklerini biliyor ama her istenilenin olmamasının karmaşasında boğuluyor.

nerea, buzlar kraliçesi. aralarında en soğuk en mesafeli en kontrollü gitmeye çalışan. ailesinin zoruyla avukat olmuş onların kanatları altında ama dik bir şekilde hayata tutunmaya çalışmış bir kadın. cinsel tercihi, hayata bakışı, aile şirketini bırakıp kendine yeni bir hayat kurma çabası hepsi bir çelişki hepsi bir muamma. kontrolü bir bıraksa bir akışın tadına varsa belki her şey daha güzel olacak. aşk hayatından iş hayatına elinde tutmaya çalıştığı yücelerini artık yıkma vakti ama bunu yapacak cesaret var mı?

bu dize size olaganüstü bir kurgu, olay örgüsü sunmuyor. sunduğu şey şu, 'içimizdeki kadın şuan ne istiyor ve ne yapıyor?' bize içimizdeki kadını sunuyor dizi. bize sorgulama şansı veriyor. 'hepimiz valeriayız, hepimiz lolayız, hepimiz carmeniz, hepimiz nereayız' diyor bize.

ilk sezon 8 kısımdan oluşuyor ve bu kadınların iç buhranlarının tüm sancılarını yansıtıyor bizlere. kendinizi bile sorgulatabilir eğer izlediğiniz, duyduğunuz, gördüğünüz kesitler sizi içine çekiyorsa.

ikinci sezon biraz daha başka. karakterler ne istediğini bulmaya başlıyor ve bu yolda kendileri olmak için kendilerinden vazgeçiyor ya da kendilerini yeniden inşa etme çabasına girişiyorlar.

ikinci sezon 5. bölüm çok sinir bozucu ama çok güzel bir şekilde başlıyor. ben izlerken hem kendim hem tüm kadınlar adına üzülmüştüm. 'evdeyim, merak etmeyin, evdeyim şimdi kapıdan girdim, evdeyim sıkıntı yok, tamam geldim öpüyorum, sağ salim vardım öptüm...' mesajları uçuşuyor havalarda ve bir not beliriyor ekrana 'bir kadın daha eksilmeyeceğiz'

bu dizi kadınların hayatına kadınca değiniyor. yaşadıkları zorlukları, yaptıkları hataları, çektikleri acıları, sorumluluklarını, sorumsuzluklarını, hüzünlerini, sevinçlerini yansıtıyor. her kadın kendinden bir şeyler bulabiliyor. mükemmel mi hayır ama hayatın o kadar içinden ki. tabi bunu yazdığım için şuan şu tepkiyi alabilirim 'hangi hayatın yahu burası türkiye' diye. biraz daha evrensel bir kadın hayatı bu anlatılan. ben kendimi buldum zaman zaman ama tabi bizim ülkemiz mevzu bahisse sorunlarımız ve acılarımız daha başka tabi. farklı bir bakışla izlenebilir ve yorumlanabilir.

iyi seyirler...
devamını gör...

eğer ki bu kişi haydar dümen değilse uzak durmanız gerekir.

tanım: bir insan grubu.
devamını gör...

dün akşam üzeri sahilde kahve kitap keyfi yaparken adres soran iki kadının konuşmayı uzatmaya çalışması sonrası itirafları “o kadar güzel ses tonunuz var ki tekrar duymak için anlamamış gibi yaptım”
zerafetleri ve iltifatları için teşekkür edip tekrar kitabıma ve kahveme döndüm.
devamını gör...

çünkü çok sevimlidirler.
devamını gör...

bu ülkenin insanından, kafa yapısından, her zerresinden tiksiniyorum. bu devirde bu barzolarlar, bu cahillerle yaşamak benim bütün motivasyonumu yok ediyor. yönetiminden halkına büyük çoğunluğu cahil, vurdumduymaz ve eğitilmez bir kitle.
devamını gör...

1980 tarihli biyografisinin anlatıldığı kitap, 2002 yılında steven spielberg tarafından çekilmiştir.
filmde bir çok önemli isim oynamıştır bu isimlerden bazıları, tom hanks, christopher walken, amy adams, martin sheen ve nathalie baye'dir. abagnale'i ise; leonardo dicaprio oynamıştır. halen izlemeyen olduğunu sanmıyorum ama izlemeyen varsa izlesin.


peki kimdir bu abagnale; 16 yaşında anne-babasının boşanmalarına kızıp evi terk eden bir çocuk. terk ederken yanına bir çek defteri de alıyor. 1.80 boylarında iri yapılı olan bir çocuk kendisinin 20 li yaşlarda görünmesinin verdiği rahatlıkla, 16 olan yaşını kimlik belgesinde sahtecilik yaparak 26 yaşında yapıyor. o zamanları kuyrye olarak çalışan bu kişi, bu kadar çok çalışmasına ancak ; gelirinin bu kadar az olmasına sinirlenerek karşılıksız çekler yazıyor.
o artık karşılıksız çeklerin arananıdır ve polis onu aramaktadır.
miamiye kaçtığı bir sırada, aynen fildeki gibi, pilot pilotun çevresinde taş gibi hatunlar görünce yav bir pilot belgesi uydurabilirim diye düşündü.
düşündüğünüde yaptı arkadaşlar. pan am şirketinin pilotlarına bedava uçuş imkanı vardı; böylelikle dünyayı gezdi.
ayrıca bir pilot üniforması giyen birinin çeklerinden asla kimse şüphe etmez ve hemen nakde çevirebilirdi.
bu şekilde iki yıl geçiren bu gözü pek arkadaşımız, utahta frank adams oldu. sosyoloji profesörü olarak çalışmak istedi canı, hooop hemen bir diploma uydurdu. brigham young ünivertesi sosyoloji profesörü olarak işe girdi.
sonra canı avukat olmak istedi. baro sınavını geçmesi gerekiyordu onu da geçti. bu çok zor bişeymiş amerikada...
neyse sonra louisania başsavcılığana danışmanlık bile yaptı herif.
bitti mi? tabi ki hayır.
canı bir de doktor olarak çalışmak istedi. tanıştıralım:
georgia hastanesi çocuk doktoru, frank williams.
bu arada halaa karşılıksız çek imzalıyordu. bu bıraktığı izler 1969'da fransada yakalanmasına sebep olacaktır.
bu film burada biter dediğinizi duyorum ama bitti mi? tabi ki hayır.
fransa'dan amerika'ya sınırdışı edildiğinde uçaktan kaçtı. tekrar yakalandı kanada'ya kaçtı. yakalandı bida kaçtı,, yakandı bidaha kaçtı .....
en sonunda washingtonda bir polis arabası yanından geçerken iki polis onu yakaladı ve 12 sene ceza aldı.
ancak cezasını yatarken 4 yılda fbi, kendilerine danışmanlık yapması şartıyla ,şartlı edebileceği teklifiyle geldi.
fbi danışmanlığı, bankaların dolandırıcılığı öneleme danışmanlıkları yaptı ve bankalara güvenlik danışmanlığı ile ilgili şirket kurdu.
neden bilmem ama en sevdiğim suçlulardan biridir bu adam.
''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eylül ayı hüzün ayıymış.
sanırsın diğer aylarda mutluluktan ölüyoduk.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim