sahaf dükkanlarına girildiğinde kişide oluşan efkarlı, dalgın, derin düşünce halidir.
eski kitapların kişide bir iz bırakması durumudur.
devamını gör...

toplanın arkadaşlar hemen kültür seviyemizi gösterilenden bir 10 kat fazla çıkaracağız. şimdi bu kitap okuma oranları sokakta yapılan anketlerle bulunuyor, mesela 10.000 kişiyi ankete tabi tutup ülkeye genelliyorlar. sokakta boş boş gezen adamlara kitap okuyor musun diye soruyorlar, oysa bizim ülkede kitap asosyallerindir. bunu kabul edersiniz sanıyorum. kitap okuyan herkes evdeyken sokakta kitap okuma anketi yaparsan tabii o kadar düşük çıkar! mesela %0,1 diyorlar, online 1000kitap uygulamasının bile 1 milyon abonesi var. bunlar da sadece uygulamaya kaydolanlar, böyle uygulama kullanmayanlar hiç hesapta yok. en az 2-3 millon, vur 82 millona, kaç etti? kırk yapar! dur o başka hikayeydi. % 2,5 civarı eder, bu minimun sayı. %0,1 nere, %2,5 nere! bakın 25 kat artırdık.
devamını gör...

hayyam rubailerinden yola çıkarak tanıştığım, mutlu olma felsefesidir.
biraz da uzmanının kaleminden alıntılayacak olursak:
epiküryen felsefede insan huzur ve mutluluğu için varoluşu üzerinde düşünmeli, emek harcamalı, hayatına anlam kazandırmalıdır. boş ve umarsız yaşamak, amaçsız bir hayat sürmek iç huzursuzluğuna yol açacak bu da kronik mutsuzluğa sebep olacaktır. paylaşılmayan zenginlik, özgürlük içinde yaşanıp değerlendirilmeyen para, mal, mülk, kendinle ve dostlarınla fikir alış verişinde bulunup, düşünsel katkıda bulunmadan düşüncesizce, boş bir yaşam huzursuzluğu arttıracaktır.
daha ayrıntılı okumak isteyenler için buradan
devamını gör...

tahsin yücel romanıdır.


“dünyanın en döküntü ismine sahiptir şaban baş…”


insanlardan çekinerek yürür yollarda, hep sırtını dayayacağı bir duvar vardır sanki peşi sıra yürüyen… senin gibi biridir o ama, bir haksızlıkla karşılaştığında bir değişiklik olur ki onda, dışarıdan bakınca anlayamazsın belki ama içten içe patlamaya hazırlanan, ilk parti lavları dilinin yardımıyla ağzının içinde dolaştıran bir volkan bulunur bedeninde ve birden o artık bir telefon kulübesine ihtiyacı olmayan bir kahramana dönüşür.

telefon kulübesine ihtiyacı yoktur ama yine de benzer bir ortama ihtiyaç duyar, ordan çıktığı anda yapması gerkeni yapmıştır artık. umumi tuvaletler onun dönüşümünü sağladığı yerlerdir. hela duvalarına kapılarına yazılarını yazmaya başlar ve daha az kötü kokmayan köşelerine sinmiş yazı yazmakta olan köşe yazarlarından daha etkili olmaya başlar vatandaş volkan baş, ya da şaban baş.

bir isyan hareketidir vatandaş’ın yaptığı ve bunnu tüm içtenliğiyle bir meslektaşına anlatır. vatandaş hem sözü dinlenen, yazdıkları merak edilen, hela ücretlerine zam yapılmasına neden olabilecek kadar popüler bir adam olurken bir yandan da sakıncalı bir yazara dönüşür.

tahsin yücel’in 5 yaprağa sığdırmayı umduğu bu öykü, zamanla kendi kalıplarını kırarak bir romana dönüşmeyi başarmıştır. ben hala bu romanın öyküsünün tahsin yücel’e yazımının ise vatandaş’a ait olduğuna inanıyorum. şimdi bu yazıyı okuduktan sonra, çalıştığın yerin tuvaletine gidip vatandaş imzalı bir yazı arayabilirsin, bir umumi tuvalete gidip 50 kuruşa müthiş bir eleştiri yazısı okumayı umabilirsin ya da gider kitabı alırsın ve vatandaş’la tanışırsın. sonra, yani bu kitabı okuduktan sonra tuvalet kapılarındaki yazılara bakışın değişecektir…
devamını gör...

adını şaşı gözlerinden ve şapşal ifadesinden alan dev kanatlı bir yaprak çekirgesi. insanın morali yerine gelir baktıkça. "şaşı bak şaşır" deyimini akıllara getiriyor istemsiz olarak.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel kaynak
devamını gör...

yazayım bu kez. düşünmeden, goygoya vurmadan, ağlamadan da. belki yazdıkça ağlarım bilmiyorum. muhtemelen. evet sözlükten ayrılacağıma dair yazdım geçen ve evet pek burada değilim ve gerçekten temelli gideceğim şu sıra açık duruyor öyle. ne olacağımı zerre bilmiyorum. sağlığıma kavuşamıyorum. burada intihar gibi can sıkıcı mevzular arttı son zamanlarda biliyorum, insanlar öyle bi duruma geldi ki şu an bu satırları yazarken ‘dikkat çekmek için intiharvari söylemlerde bulunmak’ konusuna değinmeden olmuyor. ben bu konulardan yaklaşık üç senedir çok sıkıldım. majör depresyon sürecinde fazlasıyla hayatım intiharın eşiğindeydi. bu yüzden bahsetmek konuşmak öyle yorucu ve sıkıcı ki. insanlar buraya intihar etmeden önce yazamazmış bilmem neymiş. aptal. tek kelimeyle aptalsın bunu söylediğin için her kimsen. daha önce sosyal medyaya ben ve tanıdıklarım dahil yazıp da intihara teşebbüs eden kişiler tanıyorum. aslında her gün haberlerde görüyoruz. sosyal medya profilleri intihar günlükleri gibi. artık eskisi gibi gizli saklı bir şey değil intihar mevzusu. yok kimseyle bir süre konuşmazmış bilmem neymiş. yaşamak böyle bir şey değil ki. “yaraların kabuğu kolayca kaldırılıyor halkın doğurgan dünyasına dalmakla” ve ufacık bi hareketin intihara ittiğini bilmemekten kaynaklanıyor bu ukalaca söylem. insan sandığımız kadar güçlü bir varlık değil. tamamen komik bi yapıya da sahip. her şey insanla iç içe ve öyle anlamsız ki. sağlıklı insanın bile hareketlerinde mantık ibaresi göremiyoruz ki sağlıksız bireylerin düşünce dünyasını tahmin bile etmek zor. ufacık yeğenimin bir olumsuz sözü bile beni aşağı çekiyor. bütün ruh halim alt üst oluyor. bu ne demek biliyor musun sen? (kime seslendiğimi bilmiyorum, belki ukala insanlara, yine de çok kızmıyorum) bu hayatı yaşamak kolay değil bana da olmadı. şu an ne durumdayım diye bahsedecek olursam işte bunu bilmiyorum. önceden sadece ölmek istiyordum, ölüm hep benimleydi, hep. şimdi dünyanın aptalca güzelliklerine inanmaya başladım ve hala sağlıklı olamıyorum. eziliyorum hayatın güzelliğine meylederken. kötü ufacık bir şeyde öfkemi kontrol edemiyorum. halbuki kırdaki zambak ve gökteki kuşu örnek almalıydım. bazen susmayı bilmeliydim. ve bir kapı olarak ölüm hep yine benimle duruyor orada. güzellikle ölüm arasında sıkıştım kaldım sanki. şunun bilgisine sahibim; ölümüm elimden olacak. ne zaman olduğunu şu an bilmiyorum. inandığım güzellikler beni bi gün yüz üstü bıraktığında ben de bırakacağım bu hayatı. okuyan var mı buraya kadar bilmiyorum ama boşuna korkmasın. yastığa koyduğum başım açtı sözlüğe içini döküyor. keşke korkulan başıma gelse fakat. allah’a inanıyorum, hep inandım, hep ona bıraktım, o hep benimleydi. onun beni bıraktığını hissettiğimde sanırım ben de bırakacağım hayatı. annemi çok özledim. yaşadığım şehri değiştireceğim annemin mezarı burada kalacak. nasıl hissedeceğimi hiç bilmiyorum. tanıdığım kimseyle aram eskisi gibi değil. akrabalarım, arkadaşlarım kimseyle yakın değilim artık. kendimi yapayalnız hissediyorum. kedilerim ölüyor elimde, ufacıktı bir aylıktı. hepsi gidiyor ben kalıyorum. üstelik niye bilmiyorum. yok ben konuşmaktan da yazmaktan da bıkmışım devam edemeyeceğim. şuradan gidene kadar kendi halimde takılırım. şimdi ağlayarak uyuyakalacağım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gerçekten artık saçımı başımı yolmak istiyorum. nasıl bir acımasızlıkla duygusuzlukla mücadele ediyoruz biz? bir insan nasıl böyle bir soru sorup sonra da hehehe diye güler vallahi aklım almıyor artık.
devamını gör...

neden tam haliyle açılmamış diye şaşırdığım bizim toplum gündemi için hayat kurtarıcı bkz.

gün geçmiyor ki bir deli daha çıkıp açıklama yapmasın...

not: ben bu halini kullanmayı seviyorum, ne olur suikast düzenlemeyin. silmeyin, taşımayın modlar. reiss silme böyle seviyorum.
devamını gör...

1960 yılında, birleşik krallık'ta kurulmuş bir rock grubudur. genel anlamda john lennon, paul mccartney, george harrison ve ringo starr dörtlüsününden oluşmuştur. tanım

kendileriyle resmi olarak tanışmam tam 60 yıl sonra, geçen sene oldu. all you need is love

bundan daha önce ise bir dizide duymuştum ancak tabi o zamanlar ne grubu biliyordum ne de anlamları. blackbird

hayranları olabilmek için biraz farklı bir tarzım var ancak özellikle de bazı şarkılarını kafama estiğinde açıp sevgili komşularıma konser verme isteğimi içimde bastırmaya çalıştığımı da inkar edemeyeceğim. kınanma ihtimalime karşın kulaklıklarım eşiliğinde gözlerimi de kapatarak dinlemeye çalışıyorum diyelim.
devamını gör...

kafasozluk.com/entry/274870 şu tanımımda yazdığım tutkulu şiirde de görülebilecek üzere başıma gelmiş korkunç durumdur. ah yoldaş, sarhoş ettin beni güzelliğinle. elbet bir gün biz de kavuşacağız, admin olsan da...
devamını gör...

gerçek adı pyschotria elata'dır ve kolombia, kosta rika gibi bölgelerde yetişir.

tam şöyle bir şey*;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

allah'ın bile siyasete alet edildiği ülkedeyiz. pek şaşırmamak lazım.
devamını gör...

şimdi durup düşününce yolculuğa ya da tatile hazırlık aşamasında ilginç bir anım yok ama yolculuk sırasında başıma gelen komikli olayı anlatmak istiyorum sizlere, hazır mısınız yine salaklığıma güleceğiz?*
tarihi çok net hatırlamıyorum ama ilkokul çağımda olduğumu tahmin ediyorum. bir yaz tatilinde kendi aracımızla ailem ve ben karadeniz turuna gitmiştik. yol kenarında gördüğüm her meyveyi aldırma huyum sağ olsun, yeşil erik gördüm aldırdım. bir yandan erik yiyorum bir yandan etrafı izliyorum bir yandan da eriğin çekirdeğini pencereden dışarı fırlatıyorum.* evet ben ettim siz etmeyin efendim, ayıp çünkü. kamu spotunu verdikten sonra olay anına geçelim; sümela manastırı'nın olduğu yolu bilenler vardır belki, böyle virajlı ve yer yer dar bir yoldan gidiliyor manastıra. işte biz o yolda manastıra doğru giderken babam sağımızdaki arabayı geçmek istedi. tam bu sırada erik yemeye devam eden ben yediğim eriğin çekirdeğini pencereden dışarı attım, attığım çekirdek yandaki arabanın penceresinden sürücünün yanağına geldi. bu olayı sadece ben ve yan taraftaki mağdur sürücü gördü. sonra sürücü tepki göstermek amaçlı korna çaldı bize, babam olayı tamamen yanlış anlayarak "bak görüyor musun, farklı plaka gördüler selam verdiler, tanıdık olacak değil ya. ne kadar iyi insanlar" dedi. o da karşı selamı vermek için korna çaldı.* bu sırada benden ecel terleri dökülüyor. çünkü ben çekirdeği adamın suratına attım adam tepki amaçlı korna çaldı babam karşılık verdi falan. oysa olayı bilen iki kişiyiz ben ve mağdur sürücü. ben sürücüye "abi nolursun olayı uzatma altı üstü yüzüne erik çekirdeği attım, ne gerek var önümüzü kesip olayı uzatma" bakışı atıyorum. ve evet attığım yalvaran bakışlar işe yaradı ve sürücü kornaya basmayı bıraktı hepimiz kendi yolumuza devam ettik. abicim olur da bu yazıyı bir gün okursan özür dilerim suratına erik çekirdeği atmak istememiştim.*
devamını gör...

henüz teknolojinin gelişmediği çok eski zamanlardan birinde bir köyde hali vakti yerinde olan ali ve veli dayı beraber hacca gidip hac ibadetlerini yerine getirirler ve köylerine geri dönerler.
e tabi teknoloji falan yok kâbe'yi gören insan az, haliyle gidenlerden duymak istiyor millet.
neyse uzatmayalım köy kahvesinde ali ve veli dayı otururken ahali "mekke nasıl bir yer, kabe neye benziyor" diye sorar dururlar.
ali dayı; ya abartılacak bir şey değil bizim hüseyin dayının ahırı gibi 4 köşeli bir yapı der, veli dayı ali dayıya bakarak "oraya hüseyin dayının öküzü gibi bakarsan öyle görürsün" der.

konumuz tam olarak bu! oraya küp şeklinde baktığın bir yapı olarak görürsen zaten sözümüz yok hele üstüne provoke amaçlı biçimde saçma şekilde yaklaşırsan hüseyin dayının öküzü kadar bile değer görmezsin.
herkesin birbirini anlayabileceği bir ortamda insanlar nereye secde edecekleri merak ediyorum islam dediğin teklik, birlik inancıdır doğal olarak herkesin aynı yere secde edecek olması gayet mantıklı değil mi.
devamını gör...

bırak bütün insanlar seni tanısın; ama hiç kimse seni tam olarak tanımasın. insanlar, sığ yerini gördükleri dereyi kolay geçerler. benjamin franklin
devamını gör...

belki de bu etkinlikle çocukların yüreğine dokunma şansımız oldu, bir tebessüm, bir gülümseme. emeği geçen arkadaşlar, özel insanlarsınız. teşekkürler.
devamını gör...

türkiye için bugün, avrupa için geçen hafta pazar günü olan babaların günüdür.

anneni mi babanı mı çok seviyorsun denildiğinde hep annemi seçtim. uzun süre babamı çok kısa süreçler halinde görmüştüm küçükken, büyüyünce değişen tek şey hemen/hergün görebilmem oldu. çok konuşmuyoruz, muhabbeti yok babamın. max 3 cümlelik dialoglar gelişiyor benle arasında. şu yaşıma kadar babam öğretti diyebileceğim hiç bir şeyim olmadı geriye dönüp bakarsam. az içim buruk ona karşı ya neyse onu böyle kabul ettim.
ama hala arada içime batar, kardeşimin bi sorunu olduğunda yanına gidip hemen konuşması, gönlünü almaya çalışması, hele de benim çocukluğum pinç edilmişken…

kırgınım sana baba, yaramızda kalsın.
devamını gör...

orijinal ismi pleurotus ostreatus.
kavak mantarı da denir. sevilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hayao miyazaki'nin ghibli yapımı tüm filmleri efsanedir,herkese öneririm.
(bkz: hayao miyazaki)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim