abraham de moivre
kayıtlara, ölüm tarihini hesaplayan bilim adamı diye geçen, 1667-1754 yılları arasında yaşamış, fransız istatistikçidir. kumarbazlar için olasılık hesapları yaparak para kazanırken bir yandan da şansın doktrinleri adlı eseri kaleme almış ve olasılık teorisinin de temellerini atmıştır.
ona göre olasılık; en basit şekliyle oyunlarla hatırlanır. ancak eserinin aksine o, şans diye bir şeyin olmadığını, bütün problemin bizim bilmeyişimiz olduğunu iddia etmiştir.
ölümünden kısa süre önce şöyle bir olasılık geliştirmiştir: şayet her gece, bir gece öncesinden 15 dakika daha fazla uyursa ve silsileyi böyle böyle devam etttirirse, 24 saatlik bir uyku süresine ulaşacaktır ve bu 24 saatlik uyku süresi dolduğunda, öleceğini hesaplanmıştır. gerçekten de hesaplamaları doğrultusunda, tam da 24 saatlik uyku süresine ulaştığı gün, ölmüştür.
benim tahminim, bir şeyi ne kadar çok isterseniz ve olacağına inanırsanız o şey o derece kolay ve kısa sürede, gerçek olur. dolayısıyla ölümündeki sır da, bu inanç ve takıntının üzerine düşme halinden kaynaklanmıştır diye düşünüyorum.. .
peki ya değilse?
kim bilir?..
ona göre olasılık; en basit şekliyle oyunlarla hatırlanır. ancak eserinin aksine o, şans diye bir şeyin olmadığını, bütün problemin bizim bilmeyişimiz olduğunu iddia etmiştir.
ölümünden kısa süre önce şöyle bir olasılık geliştirmiştir: şayet her gece, bir gece öncesinden 15 dakika daha fazla uyursa ve silsileyi böyle böyle devam etttirirse, 24 saatlik bir uyku süresine ulaşacaktır ve bu 24 saatlik uyku süresi dolduğunda, öleceğini hesaplanmıştır. gerçekten de hesaplamaları doğrultusunda, tam da 24 saatlik uyku süresine ulaştığı gün, ölmüştür.
benim tahminim, bir şeyi ne kadar çok isterseniz ve olacağına inanırsanız o şey o derece kolay ve kısa sürede, gerçek olur. dolayısıyla ölümündeki sır da, bu inanç ve takıntının üzerine düşme halinden kaynaklanmıştır diye düşünüyorum.. .
peki ya değilse?
kim bilir?..
devamını gör...
fiyat performans olarak en ideal kitap alışveriş sitesi
bkm değildir efendim. zira ellerinde olmayan kitapların durumunu güncelleme zahmetine bile girmiyorlar. aldığım ona yakın kitaptan iki ya da üçü geldi. ben kitaplarımı idefix babil ve kitapyurdunu karşılaştırarak alıyorum. en ucuzu hangisiyse. genellikle kitapyurdu oluyor. bugüne kadar herhangi bir problem de yaşamadım.
devamını gör...
sözler köşkü
metaforlarla kafayı bozmuş bir grup. metafor allah metafor. sürekli kullandıkları metafor ise selimeye camii metaforu. neymiş efendim, selimiye camiini gördüğün zaman bunu yapanın aklı ve fikri olan bir mimar olduğun bilirmişsin. e insan vücudu çok daha karmaşıkmış, hele kainat çok çok daha karmaşıkmış, e o zaman bunları da yaratan yok muymuş? bunları da yaratanın olduğunu düşünmez miymişiz? kardeş ne ile neyin karşılaştırdığınızın farkında mısınız? ben hayatımda onlarca, yüzlerce cami görüyorum. bunların birileri tarafından nasıl yapıldığını, nasıl tasarlandığını, somut olarak nasıl yapıldıklarını, inşa edilirken hangi işlemlerden geçirildiklerini falan görüyorum. çimento kamyonu falan geliyor, işçiler tuğlaları diziyor, minareyi yapmak için iskele falan kuruyorlar vb. gözümüzle görüyoruz yani neler yapıldığını. e ondan sonra gidip başka cami gördüğümde onun da hemen hemen aynı işlemlerden geçtiğini o camiyi yapılırken görmesem de bilirim yani. peki siz insanı allah'ın yarattığını söylüyorsunuz. söyleyin bakalım allah insanı yaratırken hangi işlemleri yapıyor. somut olarak tam olarak ne yapıyor da insanı yaratıyor? ben insanın oluşumunda karşı cinstenı iki insanın münasebetinden ve bir takım biyolojik süreçlerden başka bir şey görmüyorum. cami inşa edilmesinde somut olarak gördüğüm akıllı bir öznenin müdahalesini insanın oluşumu ve doğumunda görmüyorum. evrenin allah tarafından yaratıldığını söylüyorsunuz. hayatınızda kaç kere evren yaratılırken gördünüz? allah evreni yaratırken ne yapıyor? şöyle bir adım adım, somut bir şekilde anlatın bakalım.
devamını gör...
türklerin başarılı olduğu alanlar
devamını gör...
gurbetçilere hesap bildirimi müjdesi
ben bu tiplere almancı diyorum.
gurbetçi: daha iyi şartlar için memleketinden başka diyara göçmüş, çalışıp ekmeğinde, eğitiminde olan kişi; alamancı ise, orada yeşiller partisine oy verip bize akp'yi reva gören, ayda kilolarca et yiyip biz burada 2-3 kilo alınca kendimizi milyoner sanarken "turkiye çok güzel rahat" diyen oradan aldığı işsizlik maaşı ile daireleri çifter çifter alan omurgasız varlık.
beter olsunlar.
gurbetçi: daha iyi şartlar için memleketinden başka diyara göçmüş, çalışıp ekmeğinde, eğitiminde olan kişi; alamancı ise, orada yeşiller partisine oy verip bize akp'yi reva gören, ayda kilolarca et yiyip biz burada 2-3 kilo alınca kendimizi milyoner sanarken "turkiye çok güzel rahat" diyen oradan aldığı işsizlik maaşı ile daireleri çifter çifter alan omurgasız varlık.
beter olsunlar.
devamını gör...
23 aralık 2020 t24 normal sözlük röportajı
ironiyi anlamayacak büyük bir kesim hesaba katılmadığından ilk paragrafı nedeniyle zihinlerde bu şekilde yer edecek ve mimlenecektir. bu şekilde bakınca biraz talihsiz röportaj olarak gördüm.
birde çok kısa tutulmuş gibi geldi ama yine de yazılı basında yer almak güzel, devamını dileriz benjamin
birde çok kısa tutulmuş gibi geldi ama yine de yazılı basında yer almak güzel, devamını dileriz benjamin
devamını gör...
yaptığı hiçbir kek kabarmayan yeteneksiz hanım
bugün akışa düşen bilmem kaçıncı cinsiyetçi başlık. bu nedir lan arınma gecesi gibi. cinsiyetçiliği bir günlüğüne serbest mi bıraktılar, ne oldu?
devamını gör...
yazarların normal sözlük’e biçtiği ömür
her insanın kıyameti kendi ölümüdür diyorum.ben terk edene kadardır ömrü.sonrası beni ırgalamaz.
devamını gör...
her şeyi kafaya takma sorunu
geceleri uyutmayan, gündüzleri uyandırmayan sorundur. mükemmelliyetçiliğin de bir bakıma sonucu olarak düşünülebilir. fakat hayatta her şey istenildiği gibi olmuyor.
devamını gör...
yazarların yazmak istediği şiir
kelimeler adamın sesiyle huzur veriyor kalbe diyerek dinlemeyi sevdiğim için ilk onu bırakıyorum.
okumak isteyen için,
ömür hanımla güz konuşmaları
...ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. in-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür
hanım?
her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? göğü görmeden, denizi gör-
meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? bir güz dü-
şünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış,
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir
anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? yaşamı düz bir çizgide tut-
mak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların
sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik
olur tükenmek değil de?
yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin
boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz
bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi-
diyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka-
tından?
dönelim...dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır
çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü
kabuklarına sığınmaktır...olsun dönelim biz yine de. bi-
lincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var.
evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın
görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dö-
nelim. ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım.
büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük
avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın
binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik
bunca olanaksızlık içinde. umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi
öğrendik böylece.
yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım.
bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka
ne ki? yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama... değil mi yoksa?
öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının
eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla
dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek
ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal-
gınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin
perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya-
kınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir
ömür hanım?
susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür hanım, şiiridir, beni
konuşmaya zorlama ne olur. sözün sularını tükettim ben,
kaynağını kuruttum. geriye bir büyük sessizlik kaldı yü-
reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...yalnızım
ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ka-
ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...sularım
toprağa sızıyor bak. yüzümü geceler örtüyor. binlerce taş
saklanıyor içimde. kim kimin derinliğini görebilir, hem
hangi gözle?
kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko-
nuşuyorlar ki...bir söz insanın neresinden doğar dersiniz?
dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? düşlerinden
mi yoksa gerçeğinden mi? ve kaç kapıdan geçip yerini
bulur bir başka insanda? yerini bulur mu gerçekten? sözü
yasaklamalı ömür hanım yasaklamalı...kimsenin kimseyi
anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne
işe yarıyor ki? olanağı olsa da insanların yürekleri ko-
nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten
olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor
muyum? olsun. yanıldığımı biliyorum ya...
yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. kurşun
aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan.
belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. sessizlik
sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü,
iç zenginliği verir insana. dünyanın usul usul ağaran o
puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin
akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. anlık
izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü,
kalıcı ömürlüdür...alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi,
bizi değişmek çirkinleştirir de.
kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir
adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz
olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. istemenin kuralı
yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek ya-
şamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız,
ne yerinde ne yersiz...
biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par-
çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. en büyük hü-
nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı
kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...kıyılarımız duy-
gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir;
ufuklarımızsa sisler içinde...o kıyısız gökyüzü nasıl sığar
küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen-
cereye...nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? ve nedir
ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir
içimize. çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek,
bu ezbere yaşamla.
dünya bir testidir, de, ömür hanım, ömür bir su...sızar
iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir
yudum mutluluk için. ve bir gün ölümün balkonundan...
dökülür toprağa el içi kadar bir su. yerde birkaç damla
nem, bir avuç ıslaklık...ölümü bilerek nasıl yaşar insan,
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün
acıların anasıdır, de...
sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. değişik şeyler
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. yıldım ömrümün ka-
lıplarından. beni duy ve anla.
yağmur dindi ömür hanım. gökyüzü masmavi gülümsedi
yine. doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. umudun
ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi
atlasından. ne aldanış! bulutların rengi mavi-beyaz mıdır,
kurşuni-külrengi mi yoksa?
gökyüzünü öpmek isterdim ömür hanım, gözlerimle değil
dudaklarımla. yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı-
maktan. delilik mi dedin? kim bilir...belki de yerde sü-
rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir
aykırı olmak duygusu. gökyüzü de olmak isteyebilirdim
değil mi? kim ne diyebilir ki?
kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş
ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim
olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına,
ben geçtim...yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir
saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde,
ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kı-
rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü
ve dağınıklığı ile... yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. saatlerce dayak
yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. ürperiyorum. bir
at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so-
kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. içimde bir çocuk,
yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş
umut ölülerini çiğneyerek. sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın ömür hanım?
okumak isteyen için,
ömür hanımla güz konuşmaları
...ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak. in-
cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir
keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce
bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir
engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür
hanım?
her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı
görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek
kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan,
umuttan, sevinçten ne anlar? göğü görmeden, denizi gör-
meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? bir güz dü-
şünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış,
böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir
anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa
başlangıcı olmak değil midir? yaşamı düz bir çizgide tut-
mak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı
aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların
sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik
olur tükenmek değil de?
yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin
boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz
bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi-
diyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka-
tından?
dönelim...dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır
çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü
kabuklarına sığınmaktır...olsun dönelim biz yine de. bi-
lincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var.
evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın
görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dö-
nelim. ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım.
büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük
avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın
binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik
bunca olanaksızlık içinde. umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi
öğrendik böylece.
yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım.
bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık
yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır
yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut
karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka
ne ki? yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama... değil mi yoksa?
öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. koşullarım beni
oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım
eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni. bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir
yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va-
rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının
eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla
dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek
ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal-
gınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin
perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya-
kınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir
ömür hanım?
susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür hanım, şiiridir, beni
konuşmaya zorlama ne olur. sözün sularını tükettim ben,
kaynağını kuruttum. geriye bir büyük sessizlik kaldı yü-
reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...yalnızım
ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ka-
ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...sularım
toprağa sızıyor bak. yüzümü geceler örtüyor. binlerce taş
saklanıyor içimde. kim kimin derinliğini görebilir, hem
hangi gözle?
kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko-
nuşuyorlar ki...bir söz insanın neresinden doğar dersiniz?
dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? düşlerinden
mi yoksa gerçeğinden mi? ve kaç kapıdan geçip yerini
bulur bir başka insanda? yerini bulur mu gerçekten? sözü
yasaklamalı ömür hanım yasaklamalı...kimsenin kimseyi
anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne
işe yarıyor ki? olanağı olsa da insanların yürekleri ko-
nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten
olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor
muyum? olsun. yanıldığımı biliyorum ya...
yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. kurşun
aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan.
belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. sessizlik
sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü,
iç zenginliği verir insana. dünyanın usul usul ağaran o
puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin
akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. anlık
izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü,
kalıcı ömürlüdür...alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi,
bizi değişmek çirkinleştirir de.
kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir
adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz
olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. istemenin kuralı
yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek ya-
şamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız,
ne yerinde ne yersiz...
biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par-
çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. en büyük hü-
nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı
kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...kıyılarımız duy-
gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir;
ufuklarımızsa sisler içinde...o kıyısız gökyüzü nasıl sığar
küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen-
cereye...nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? ve nedir
ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir
içimize. çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek,
bu ezbere yaşamla.
dünya bir testidir, de, ömür hanım, ömür bir su...sızar
iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir
yudum mutluluk için. ve bir gün ölümün balkonundan...
dökülür toprağa el içi kadar bir su. yerde birkaç damla
nem, bir avuç ıslaklık...ölümü bilerek nasıl yaşar insan,
geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün
acıların anasıdır, de...
sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. değişik şeyler
söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. yıldım ömrümün ka-
lıplarından. beni duy ve anla.
yağmur dindi ömür hanım. gökyüzü masmavi gülümsedi
yine. doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. umudun
ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi
atlasından. ne aldanış! bulutların rengi mavi-beyaz mıdır,
kurşuni-külrengi mi yoksa?
gökyüzünü öpmek isterdim ömür hanım, gözlerimle değil
dudaklarımla. yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı-
maktan. delilik mi dedin? kim bilir...belki de yerde sü-
rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir
aykırı olmak duygusu. gökyüzü de olmak isteyebilirdim
değil mi? kim ne diyebilir ki?
kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş
ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim
olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına,
ben geçtim...yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir
saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde,
ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kı-
rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü
ve dağınıklığı ile... yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. saatlerce dayak
yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. ürperiyorum. bir
at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so-
kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. içimde bir çocuk,
yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş
umut ölülerini çiğneyerek. sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın ömür hanım?
devamını gör...
dünyanın en iyi film serisi
(bkz: the lord of the rings)
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
er başıma benim bile sapığım vardı be. 6-7 yıl hayatıma giren, girmek üzere olan ve girmesini istediğim her kadını uyardım sürekli arıyor mesaj atıyor diye. attığı mesaj da "aşkım napıyosun" öşlöadsödlş lan 5 sene olmuş ayrılalı ne aşkısı.
en sonunda telefonları sevgililerime verip konuşturtuyodum "ne arıyon ablacım" diye.
en sonunda telefonları sevgililerime verip konuşturtuyodum "ne arıyon ablacım" diye.
devamını gör...
arthur friedenreich
bana göre dünyanın en iyi futbolcusudur. bugün bile dünyanın en iyi futbolcusu denilen pele bu adamı örnek almaktadır.
1239 maçta 1339 gol atmıştır. 1360 macta oynayan pele ise 1280 gol atmıştır. 1920'li yıllarda ünlü olan bu futbolcu dönemimizde pek bilinmemektedir. ki o zaman krampon gibi şeylerin tam olarak gelişmediğini varsayarsak, kendisinin siyahi olduğunu da unutmayarak, (maçlarda siyahlara atılan tekmeler faul olarak sayılmıyordu) mükemmel ötesi bir futbolcu olduğunu söyleyebiliriz.
1239 maçta 1339 gol atmıştır. 1360 macta oynayan pele ise 1280 gol atmıştır. 1920'li yıllarda ünlü olan bu futbolcu dönemimizde pek bilinmemektedir. ki o zaman krampon gibi şeylerin tam olarak gelişmediğini varsayarsak, kendisinin siyahi olduğunu da unutmayarak, (maçlarda siyahlara atılan tekmeler faul olarak sayılmıyordu) mükemmel ötesi bir futbolcu olduğunu söyleyebiliriz.
devamını gör...
kürtlerin iyi insanlar olması
elbette iyi insanlar. bunun için özellikle başlık açmaya gerek bile yok.
devamını gör...
anın fotoğrafı

dört gün önce kargoya verdiğim kolilerin kaybolduğunu düşünmüştüm. tekirdağ çorlu şuradan şurası sonuçta. adres bilgilerini doldurduğum alındı kağıtlarından bana parça kalmadığı için barkod numarasını yoğunluktan not etmeyi unutmuştum. kaç gündür aklım mandalinalardaydı. sonuçta farklı farklı zamanlarda toplamda iki kez olmak üzere (bir kere üzüm, bir kere mandalina) yaşadığım hüsran vardı. üzümler sirke olup geri dönmüştü. annem üzümleri koyduğum kabı tatlı tatlı söverek temizlemişti, atmış da olabilir. açıkçası unuttum. mandalinalar da tepesindeki kabuk kopuk olduğu için çoğu bozulmuştu. üstelik iki meyvenin gideceği adres de istanbul anadolu yakasıydı. komşu il. yürüyerek gitseydim daha kolay ulaşırdı. *tüm bu yaşanmışlıktan sonra kaç gün boyunca arkadaşımı ve ptt görevlilerini darladım bilemiyorum. her şeyi geçtim ürün de yollamıştım. sonuçta ürünler bize zimmetli. nasıl bir heyecan yaşadım anlatamam. aklımdan zibilyon tane düşünce geçti. neyse ki bugün sabahtan beklediğim haberi aldım. yolladığım her şey sağ salim çalışma arkadaşımın eline ulaşmış. pamukluk ona aittir. çünkü ben accık cadıyım. *
kalpten kalbe giden bir yol varmış gerçekten. çok güzel kızçelerle çalışıyorum ve hayatımda çok güzel insanlar varmış. *
devamını gör...
normal sözlük karma günü
hadi buyrun, ilk ben alayım.
alayım derken, puan vereyim, ilk günü ben alayım.
ben bir rozet aldım, diğerleri hiç bana göre değil.
takipçi görme falan, işim olmaz.
bu arada sözlük kütüphanenden, kitap isteyen de benimkini alabilir.
feda olsun kitaplarım, puanlarım.
ben faydalı kek yapmıştım.
tatlı, şu böreği alın gelin.
biri de çiçek alsın olur mu, demet olanından.
çok severim.
çıkmadan çaldırın, çayı koyayım.
alayım derken, puan vereyim, ilk günü ben alayım.
ben bir rozet aldım, diğerleri hiç bana göre değil.
takipçi görme falan, işim olmaz.
bu arada sözlük kütüphanenden, kitap isteyen de benimkini alabilir.
feda olsun kitaplarım, puanlarım.
ben faydalı kek yapmıştım.
tatlı, şu böreği alın gelin.
biri de çiçek alsın olur mu, demet olanından.
çok severim.
çıkmadan çaldırın, çayı koyayım.
devamını gör...
turks are not arab
bugün youtube'da karşılaştığım video.
türkleri arap zanneden yabancılara göndermek için birebir.
buyrun
bu da başka bir versiyonu
türkleri arap zanneden yabancılara göndermek için birebir.
buyrun
bu da başka bir versiyonu
devamını gör...
behzat ç.
cinayet büro başkomiseridir. masa başında oturmaz, sinirlendiğinde masayı alıp kızdığı kişinin kafasında kırma potansiyeline sahiptir. amatör ligde top tekmelerken bazı sorunlardan dolayı eski hobisini ve işini bırakıp karısını doğrayan katilleri, çocuklara el uzatan tecavüzcüleri tekmelemeye başlamıştır. belki iyi bir adam olamamıştır, ama kimsenin adamı da olmamıştır.
ukdeydim doldum.
ukdeydim doldum.
devamını gör...
kızlı erkekli içki ortamı
genelde erkek taraflarını ümitlendiren, hayallere daldıran ortamdır ama o işler öyle olmuyor o işler.
ağzınızla içer kendinizi kaybetmezseniz oldukça keyif alabileceğiniz ortamdır, içki içerken veya sonrasında sarkıntılık yapıp sarhoşluğa sığınanlara inanmamak gerekir o sarhoş değil sadece bir fırsatçı adidir.
ağzınızla içer kendinizi kaybetmezseniz oldukça keyif alabileceğiniz ortamdır, içki içerken veya sonrasında sarkıntılık yapıp sarhoşluğa sığınanlara inanmamak gerekir o sarhoş değil sadece bir fırsatçı adidir.
devamını gör...
