yoldaş benjamin franklin
mekanın sahibi.
#1136204 yanlış yerdesin bro daha sonra tekrar deneyiniz hatlar karışmış o öteki yazarlık şeysi. mail at mail benim ki yatmış çatır çatır harcadım bugün.
peki bundan yoldaş'a ne? biz şimdi niye buradayız? sen şimdi niye maaş falan dedin? ne yoksa benden gizli kedi maması mı yiyorsunuz? babam pasta yapmayı nereden öğrenmiş?
bu konuda aydınlatın beni yoksam grev yaparım. whatsapp' a gelsene az bir şey deniycem. ama daha sonra değil hemen şimdi deniycem.
#1136204 yanlış yerdesin bro daha sonra tekrar deneyiniz hatlar karışmış o öteki yazarlık şeysi. mail at mail benim ki yatmış çatır çatır harcadım bugün.
peki bundan yoldaş'a ne? biz şimdi niye buradayız? sen şimdi niye maaş falan dedin? ne yoksa benden gizli kedi maması mı yiyorsunuz? babam pasta yapmayı nereden öğrenmiş?
bu konuda aydınlatın beni yoksam grev yaparım. whatsapp' a gelsene az bir şey deniycem. ama daha sonra değil hemen şimdi deniycem.
devamını gör...
ingiltere'ye yerleşmeye karar vermek
bahar aylarında bir sorun çıkmaz ise yapacağım eylemdir. voyager 1 satürn'ün yanından çekerken çektiği fotoğrafa bakınca vatan millet, ırk din safsatalarının ne kadar da gereksiz olduğunu düşünüyorum. neden vatan kisvesi altında beni yolmalarına izin vereyim ki, neden aynı şeyi 2 ayda alabilecek iken burada kalıp 24 ayımı vereyim. mutluluk endekslerinde son sırayı paylaşan ve fikir özgürlüğünün olmadığı bir yerde kalmanın pek de bir esprisi kalmadı.
herkese iyi gitmeler
9 aralık editi : korona vaka sayısı düşüşe geçmişe benziyor uk'de. bu güzel haberdi, ki zaten 8 aralık itibariyle de aşılamaya geçtiler. (bkz: #122424">#122424)
kısa sürede vaka sayılarını 1000'in altında görmek bizleri sevindirecektir.
edit : dünenki verilere bakıp düşüşe geçiyor derken bugün 16,578 vaka verip üzmüştür. ''nyt latest update'' kısmını takip ede ede kaç aydır gına geldi!
zaten bizdeki stres yetmiyormuş gibi bir de orayı takip edip stres çekiyoruz. ben verileri direk ingiltere devlet sitesinden takip ediyorum. dileyenler buradan takip edebilirler.
buradan
napoleon hill, think and grow rich kitabında der ki : inançla desteklenen arzunun gücüne inanıyorum. çünkü bunun sıfırdan başlayan insanları güç ve zenginliğe götürdüğünü gördüm.
kendimize inanmaya ve çalışmaya devam. elbet bir gün olacak.
herkese iyi gitmeler
9 aralık editi : korona vaka sayısı düşüşe geçmişe benziyor uk'de. bu güzel haberdi, ki zaten 8 aralık itibariyle de aşılamaya geçtiler. (bkz: #122424">#122424)
kısa sürede vaka sayılarını 1000'in altında görmek bizleri sevindirecektir.
edit : dünenki verilere bakıp düşüşe geçiyor derken bugün 16,578 vaka verip üzmüştür. ''nyt latest update'' kısmını takip ede ede kaç aydır gına geldi!
zaten bizdeki stres yetmiyormuş gibi bir de orayı takip edip stres çekiyoruz. ben verileri direk ingiltere devlet sitesinden takip ediyorum. dileyenler buradan takip edebilirler.
buradan
napoleon hill, think and grow rich kitabında der ki : inançla desteklenen arzunun gücüne inanıyorum. çünkü bunun sıfırdan başlayan insanları güç ve zenginliğe götürdüğünü gördüm.
kendimize inanmaya ve çalışmaya devam. elbet bir gün olacak.
devamını gör...
28 şubat 1997 postmodern darbesi
ak partinin bugünlere gelmesinin önündeki bütün engellerin kalktığı sözde darbedir. ülkemizde darbeler ne yazık ki her zaman siyasal islamcıların önünü açarken, gelişimin ve düşünce özgürlüğünün önünü kesmiştir. böyledir. misal 1980 darbesini incelediğimiz zaman dikkatimizi çekmesi gereken fakat gözden kaçan çok önemli bir ayrıntı vardır; darbeyi asker yapmış, her yerde atatürk vurgusu yapılmış buna rağmen en çok zararı yine atatürkçülük düşüncesi görmüştür.
bugün her üniversitede zorunlu olarak aldığımız inkılap tarihi dersi, 1980 darbesinin ardından her üniversite bölümü için 4 yıl boyunca alınması zorunlu hale getirilmiştir. hayatın her alanında pompalanan atatürk vurgusu, dincilerden çok ''atatürk''e zarar vermiştir. ayrıca kemalizm'in doğuşu 1980 darbesinin ardından gerçekleşmiştir. (izm ile biten her ideolojinin içi boş olduğu için kemalizmin de gereğinden fazla abartıldığını ve kesinlikle atatürk sevmeyenleri tarafından bilerek tasarlanmış bir ideoloji olduğunu düşünüyorum, atatürk'e bir yerde zararı kemalizm savunucularının verdiğini görmemek için kör olmak gerekir.)
darbe olmayan fakat ne diyelim aman nasıl dile getirelimciler bir post-modern darbe kavramı kavramını atmışlardır ortaya. 28 şubat zihniyeti denilen ve her seferinde sözde mağdurlar tarafından dile getirilen, benim ise hala daha anlayamadığım bir zihniyet var. aslında yok öyle bir zihniyet. elbette 90'lı yılların son çevreğinde türkiye'de skandal gelişmeler yaşanmıştır. skandal yöneticiler, ekonomik sıkıntılar, siyasi iktidarsızlığın yarattığı kaos ortamı, hizbullahçılık, ard arda gelen korkunç cinayetler ülkenin gidişatını negatif yönde etkilemiştir. bir kontrol mekanizması ile müdahale gibi görünen 28 şubat pğuaestmıııdıırnnnn darbesi*, yapılmış olan her darbe gibi öncelikle yanlıştır, ve kesinlikle yapılma amacıyla uzaktan yakından alakası yoktur. türban ağlayıcılarının bitip tükenmeyen sığınağıdır, modern kavramını içinde taşımasına rağmen ülkedeki gerciliği başlatan post darbecik. türbana karşı değilim, türbanın siyasallaştırılmasına karşıyım.28 şubat mağdur edebiyatını bugün hala türk televizyonlarının müthiş siyasi programlarında günde en az 5 kere duyabilirsiniz. eğer 28 şubat bir darbe olarak sayılacak ise, türkiye cumhuriyet tarihinin laiklik anlayışına vurulmuş bir darbedir. siyasal islamın hunharca savunucusu olan bir ülkeye dönüşmemizin en önemli adımını, 28 şubat gelişmeleri atmıştır. yazılabilecek çok şey vardır fakat benim yüreğim tükendi arkadaşlar.
not: ''türkiye hiç bir zaman laik değildi'' diyecek olan sevgili yazargiller, laikliğe değil, laiklik anlayışı vurguma dikkat ediniz.
bugün her üniversitede zorunlu olarak aldığımız inkılap tarihi dersi, 1980 darbesinin ardından her üniversite bölümü için 4 yıl boyunca alınması zorunlu hale getirilmiştir. hayatın her alanında pompalanan atatürk vurgusu, dincilerden çok ''atatürk''e zarar vermiştir. ayrıca kemalizm'in doğuşu 1980 darbesinin ardından gerçekleşmiştir. (izm ile biten her ideolojinin içi boş olduğu için kemalizmin de gereğinden fazla abartıldığını ve kesinlikle atatürk sevmeyenleri tarafından bilerek tasarlanmış bir ideoloji olduğunu düşünüyorum, atatürk'e bir yerde zararı kemalizm savunucularının verdiğini görmemek için kör olmak gerekir.)
darbe olmayan fakat ne diyelim aman nasıl dile getirelimciler bir post-modern darbe kavramı kavramını atmışlardır ortaya. 28 şubat zihniyeti denilen ve her seferinde sözde mağdurlar tarafından dile getirilen, benim ise hala daha anlayamadığım bir zihniyet var. aslında yok öyle bir zihniyet. elbette 90'lı yılların son çevreğinde türkiye'de skandal gelişmeler yaşanmıştır. skandal yöneticiler, ekonomik sıkıntılar, siyasi iktidarsızlığın yarattığı kaos ortamı, hizbullahçılık, ard arda gelen korkunç cinayetler ülkenin gidişatını negatif yönde etkilemiştir. bir kontrol mekanizması ile müdahale gibi görünen 28 şubat pğuaestmıııdıırnnnn darbesi*, yapılmış olan her darbe gibi öncelikle yanlıştır, ve kesinlikle yapılma amacıyla uzaktan yakından alakası yoktur. türban ağlayıcılarının bitip tükenmeyen sığınağıdır, modern kavramını içinde taşımasına rağmen ülkedeki gerciliği başlatan post darbecik. türbana karşı değilim, türbanın siyasallaştırılmasına karşıyım.28 şubat mağdur edebiyatını bugün hala türk televizyonlarının müthiş siyasi programlarında günde en az 5 kere duyabilirsiniz. eğer 28 şubat bir darbe olarak sayılacak ise, türkiye cumhuriyet tarihinin laiklik anlayışına vurulmuş bir darbedir. siyasal islamın hunharca savunucusu olan bir ülkeye dönüşmemizin en önemli adımını, 28 şubat gelişmeleri atmıştır. yazılabilecek çok şey vardır fakat benim yüreğim tükendi arkadaşlar.
not: ''türkiye hiç bir zaman laik değildi'' diyecek olan sevgili yazargiller, laikliğe değil, laiklik anlayışı vurguma dikkat ediniz.
devamını gör...
eşin anne babasına ne denmeli sorunsalı
ben ismi+anne diyorum, içimden böyle geliyor ve hiç de alınganlık göstermedi sağolsun kayınvalidem. severim de kendisini.
hiç kaynana da dememişimdir dışarıda arkasından. eşim de benim anneme aynı şekilde hitap ediyor. içinizden gelerek söylediğiniz sürece ne dediğinizin bir önemi yok bence. herkesin annesi kendine çünkü, diyemiyorsa bir insan zorlamak ya da onu suçlamak kadar saçma bir şey yok.
hiç kaynana da dememişimdir dışarıda arkasından. eşim de benim anneme aynı şekilde hitap ediyor. içinizden gelerek söylediğiniz sürece ne dediğinizin bir önemi yok bence. herkesin annesi kendine çünkü, diyemiyorsa bir insan zorlamak ya da onu suçlamak kadar saçma bir şey yok.
devamını gör...
hayattaki küçük mutluluklar
kanal tedavisi için gittiğim diş doktorunun diş hekimliği öğrencisi olduğumu öğrenince meslektaş indirimi yapması. gerçekten çok mutlu etti, 5 lira bile indirim yapsa yine mutlu ederdi.
bi topluluk tarafından sahiplenilmek, aidiyet hissetmek insanı çok sevindiren basit şeyler.
ileride kliniğim olursa ben de gelen öğrencilere ufak jestler yapıp onları mutlu edip şevklendirmek istiyorum.
bi topluluk tarafından sahiplenilmek, aidiyet hissetmek insanı çok sevindiren basit şeyler.
ileride kliniğim olursa ben de gelen öğrencilere ufak jestler yapıp onları mutlu edip şevklendirmek istiyorum.
devamını gör...
bay evet
ingilizce ismi yes man olan hayatında hiç bir şeyin güzel olmadığı, depresif durumdaki bir karakterin katıldığı bir seminerde her şeye evet demesiyle başlayan harika bir kendine geri dönüş hikayesi.
jim carrey sempatikliği ve oyunculuğu sizi filmin içindeymişsiniz izlemi veriyor.
kişisel gelişim kitaplarında ve birçok yerde bilinen bazı durumlarda hayır demeyi bilmek gerekir anlayışının tam tersi ancak zaten ana karakter daha sonradan anlıyor her şeye evet demenin olmasını istediği şeyler için olduğunu.
ara ara izlenebilecek, kanımca yay burcu insanlarını bir tık daha heyecanlandırabilecek film.
eğer hayatınızda hareket istiyorsanız, başlamak için ilk adım bu olabilir.
o zaman izliyor muyuz? evet (you have to say yes.)*
jim carrey sempatikliği ve oyunculuğu sizi filmin içindeymişsiniz izlemi veriyor.
kişisel gelişim kitaplarında ve birçok yerde bilinen bazı durumlarda hayır demeyi bilmek gerekir anlayışının tam tersi ancak zaten ana karakter daha sonradan anlıyor her şeye evet demenin olmasını istediği şeyler için olduğunu.
ara ara izlenebilecek, kanımca yay burcu insanlarını bir tık daha heyecanlandırabilecek film.
eğer hayatınızda hareket istiyorsanız, başlamak için ilk adım bu olabilir.
o zaman izliyor muyuz? evet (you have to say yes.)*
devamını gör...
suç olmadığı halde yaparken öyle hissettiren durumlar
regl olmak. aslında sağlıklı olduğunu gösteren bir durumdur ama ne hikmetse senden bunu devlet sırrı gibi saklamanı isterler, ped alınca ayıplanırsın ve daha bunun gibi bir sürü saçmalık...
devamını gör...
pluviophile (yazar)
şuan entarilerimi artılayan yazar kişisi.
devamını gör...
sürekli istifa etmek istediğini söyleyen iş arkadaşı
kesinlikle sizden kurtulmak için şahsınızı gaza getirmeye çalışan veyahut hak verip üzerine bir şeyler de siz söylediğinizde üstlerinize bire on koyup anlatacak kişidir, arkadaş değildir, sinsidir. *
devamını gör...
kendi kendine konuşmak
meditasyon şekli. kızdığınız birinin yüzüne söyleyerek onu kırmak yerine bir odaya geçip kendi kendine söylenmek.
devamını gör...
nutuk'u yasaklayan milli eğitim müdürünün görevden alınması
mustafa kemal atatürk’ün adını ağızlarına almaya korkan, ne çocuğu belli olmayan, yalandan bir şeyler yazan, güya tehlikeli olan vatan haini omurgasız şerefsiz vahdettin artıklarının hop oturup hop kalkmasına neden olacak haberdir.
kaynak bırakılmamış.
alın size yandaştan kaynak:
dikkat havuz medyası içerir
kaynak bırakılmamış.
alın size yandaştan kaynak:
dikkat havuz medyası içerir
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
devamını gör...
az olsun bizim olsun dediğimiz şeyler
huzur.
devamını gör...
bin muhteşem güneş
konusu ile ağlamama neden olan ilk kitap.
devamını gör...
georges jacques danton
devrim çocuğunu yedi deyiminin ortaya çıkmasına sevep olan, fransız ihtilali'nin sembolü devrimci, avukat.
devamını gör...
seninki de dert mi diyen psikolog
zamanında çok grup vitamin dinlemiş olabilir.
senin derdin dert mi ki a canım
benim derdim yanımda
senin epik sorunun var
benim kepek sorunum
*
senin derdin dert mi ki a canım
benim derdim yanımda
senin epik sorunun var
benim kepek sorunum
devamını gör...
ekşi sözlük
uzun süredir yazar olduğum, ancak yüzlerce kişiyi engellememe rağmen o berrak, saf, küfürsüz, yansız alanı kendisinde bulamadığım, bir zamanların göz bebeği ancak şimdi benzer konuların sürekli dönüp sıkıcılaştığı mecradır.
yeni arayışlar içerisindeyim, umarım burası o beklediğim özgürlükçü tartışma ortamını verebilir.
yeni arayışlar içerisindeyim, umarım burası o beklediğim özgürlükçü tartışma ortamını verebilir.
devamını gör...
ismail abi
leyla ile mecnun dizisinin unutulmayan güzel karakteridir. hatta ismail abinin en sevdiğim sahnelerinden birini paylaşmak istiyorum.
"ama ben güçlü olmak istemiyorum ki, ben şekerpare'yi istiyorum..."
"ama ben güçlü olmak istemiyorum ki, ben şekerpare'yi istiyorum..."
devamını gör...
çarşamba
biz çalışanlar için haftanın ortasıdır, iki gün geçmiş, kalan iki gün de geçecektir bir şekilde. diğer günlerden tek farkı budur.
bu günün cemal süreya tarafındaki hikayesi ise bambaşkadır; *
hikaye şu ki, cemal süreya devlet idaresinde çalıştığı günlerde iş çıkışında, o sıralarda postane memuru olan bir hanıma aşık olur. günler, mevsimlerin ardından artık kalbine hakim olamayıp karşısına çıkmak ister. bir çarşamba günü 05.45 vapurunda ona hislerini açtığında bayan tarafından terslenir. anlatıldığına göre cemal süreya'nın en çok kadeh devirip iç çektiği kişi bu hanımefendiymiş...
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni
ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli
şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum oradan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi...
alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki
çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
onur saylak tarafından seslendirilmiş hali; *
sana giden yollar kapalı...
bu günün cemal süreya tarafındaki hikayesi ise bambaşkadır; *
hikaye şu ki, cemal süreya devlet idaresinde çalıştığı günlerde iş çıkışında, o sıralarda postane memuru olan bir hanıma aşık olur. günler, mevsimlerin ardından artık kalbine hakim olamayıp karşısına çıkmak ister. bir çarşamba günü 05.45 vapurunda ona hislerini açtığında bayan tarafından terslenir. anlatıldığına göre cemal süreya'nın en çok kadeh devirip iç çektiği kişi bu hanımefendiymiş...
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni
ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini
sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli
şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum oradan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki
tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi...
alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki
çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.
onur saylak tarafından seslendirilmiş hali; *
sana giden yollar kapalı...
devamını gör...

