18 mart 2021 normal sözlük instagram rezaleti
tarihte bugün görseli paylaşan kafa sözlük instagram hesabının postunda türk tarihinin en önemli zaferlerinden biri olarak addedilen çanakkale zaferimizin bulunmaması rezaletidir.
hiç böyle bir post paylaşılmasa "neden çanakkale zaferimizi kutlamadınız?" tarzında bir duyar elbette ki kasmazdım ama böyle önemli bir günde tarihte bugün postu atıp zaferimizi es geçmek yakışmadı.
söz konusu paylaşım için
edit: şimdi paylaşılmış arkadaşlar, yazarlarının görüşünü dikkate alan kafa sözlük ekibine teşekkürler. <3
hiç böyle bir post paylaşılmasa "neden çanakkale zaferimizi kutlamadınız?" tarzında bir duyar elbette ki kasmazdım ama böyle önemli bir günde tarihte bugün postu atıp zaferimizi es geçmek yakışmadı.
söz konusu paylaşım için
edit: şimdi paylaşılmış arkadaşlar, yazarlarının görüşünü dikkate alan kafa sözlük ekibine teşekkürler. <3
devamını gör...
gece kahve içen tip
gece uyumak istemeyen insandır muhtemelen.
devamını gör...
cumba
eski türk mimarisinde odanın karşı cephesinde bulunan üç pencereli çıkma.
devamını gör...
masaya vurarak ritim tutmak
akla okulda sınıfça sıralara "we will rock you" diye ritim tuttuğumuz günleri getiren başlık.
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
#1167046
pek değerli aday adayı kardeşim; tanımınızın hunili tanıma layık görülmesi için, kulüp üyesi olmanız şart değildir. tanımınızın hunilik olması kafidir. söz konusu tanımda arkadaşlarca huni takılmaya uygun bulunmuştur. sözlükteki yazarların tanımları bu süreçte çok sıkı incelemeden geçiyor. hunili tanım sahibi olmak bir ayrıcalıktır. ve sizi bu kulüp nezdinde farklı bir noktaya konumlandırır. biz hiç bir nimete yazık etmek istemiyoruz. tanımınızda bizim indimizde nimetti. ve nimete halel getirmedik.
şöyle ki;

discord konusunda ise yapabileceklerimizi arkadaşlarımızla konuşup size haber vereceğiz. zira bir hunili adayı için discord illetlerin en büyüğüdür. muhakkak kurtulunması gereken bir bağımlılıktır.
huniniz bol olsun dileriz.
pek değerli aday adayı kardeşim; tanımınızın hunili tanıma layık görülmesi için, kulüp üyesi olmanız şart değildir. tanımınızın hunilik olması kafidir. söz konusu tanımda arkadaşlarca huni takılmaya uygun bulunmuştur. sözlükteki yazarların tanımları bu süreçte çok sıkı incelemeden geçiyor. hunili tanım sahibi olmak bir ayrıcalıktır. ve sizi bu kulüp nezdinde farklı bir noktaya konumlandırır. biz hiç bir nimete yazık etmek istemiyoruz. tanımınızda bizim indimizde nimetti. ve nimete halel getirmedik.
şöyle ki;

discord konusunda ise yapabileceklerimizi arkadaşlarımızla konuşup size haber vereceğiz. zira bir hunili adayı için discord illetlerin en büyüğüdür. muhakkak kurtulunması gereken bir bağımlılıktır.
huniniz bol olsun dileriz.
devamını gör...
başarılı insanların ortak özellikleri
gelen olumsuz eleştirilerden gerçekten de haklı olanları dikkate almak. ve eleştirildiği tarafları düzeltmek için gayret göstermesi.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
ortak yönümüz çoktu bizim birbirimiz için yaratılmıştık sanki.
aynıydı düşüncelerimiz:ben seni düşünürdüm sen kendini.
sunay akın
aynıydı düşüncelerimiz:ben seni düşünürdüm sen kendini.
sunay akın
devamını gör...
taso
bir çok çocuğun hayatına dokunmuş, olumlu olumsuz ona öğrettiler sunmuş, yön çizmiş ve bir çok manada çocuklara bir misyon oluşturmuş bir oyundur.
çok abartmıyor musun? evet sanırım abartıyorum hahah ama bu benim işim. rekabeti, başarının hazzını, yenilginin üzerimizde bıraktığı başarısızlık hissini, bazen takım olmayı, bazen lider olmayı, hah zorlasak ticareti, sistemli düşünmeyi ve bazı şeylerin sadece şans olduğunu anlamayı sağlayan bir oyun. evet evet biraz abartıyorum belki. günümüz çocuklarının oyunlarına baktığımda onları nasıl yalnızlaştırdığını, onları nasıl iletişimsizlik çukuruna ittiğini görünce hele bunu dahada çok yapmak istiyorum.
kökeni 1920lerde oynanan pogs (süt kapağı) oyununa dayanıyor. bizim taso 1990lara doğru dünyada yayılmaya ve ilgi görmeye başladı. zaman içerisinde başka başka şekil ve boyutlardada üretildi bu oyuncaklar.
taso, bir promosyon ürünü olarak cipslerin içinden çıkan bir oyuncaktı. ilk günler 'bu ne be? bunlar nasıl oynanacak?' diyenler bile cips mıncıklama sırasına girmişti bir süre sonra. değişik bir oyundu ve değişik bir hazzı vardı. bir saklambaç değildi, bir yakar top değildi. çok daha fazlası çok daha azıydı. bir düzenekti değil mi? daha çok cips al daha çok oyna. alamazsan gruba alınmazsın, köşeden öyle izlersin. hahah tamam tamam bu kadar dramatizeye gerek yok. biz paylaşmayı seven çocuklardık. 10 tasomuz varsa 7sini dağıtırdık.
eniştem fabrikasından bir poşet taso getirmişti. ben önce onlarla sokakta cakamı atmış, bolca oynamış, yalandan yenilmiş, bir iki gün sonra balkondan çocuklara saçmıştım. hah kendimi köylülerine tavuk dağıtan ağa gibi hissetmiştim. güzel zamanlardı. çocuk olmak ilginç gerçekten. hala çocuk kalmak çok daha ilginç.
selamlar çocuk ruhlulara ve diğerlerine...
çok abartmıyor musun? evet sanırım abartıyorum hahah ama bu benim işim. rekabeti, başarının hazzını, yenilginin üzerimizde bıraktığı başarısızlık hissini, bazen takım olmayı, bazen lider olmayı, hah zorlasak ticareti, sistemli düşünmeyi ve bazı şeylerin sadece şans olduğunu anlamayı sağlayan bir oyun. evet evet biraz abartıyorum belki. günümüz çocuklarının oyunlarına baktığımda onları nasıl yalnızlaştırdığını, onları nasıl iletişimsizlik çukuruna ittiğini görünce hele bunu dahada çok yapmak istiyorum.
kökeni 1920lerde oynanan pogs (süt kapağı) oyununa dayanıyor. bizim taso 1990lara doğru dünyada yayılmaya ve ilgi görmeye başladı. zaman içerisinde başka başka şekil ve boyutlardada üretildi bu oyuncaklar.
taso, bir promosyon ürünü olarak cipslerin içinden çıkan bir oyuncaktı. ilk günler 'bu ne be? bunlar nasıl oynanacak?' diyenler bile cips mıncıklama sırasına girmişti bir süre sonra. değişik bir oyundu ve değişik bir hazzı vardı. bir saklambaç değildi, bir yakar top değildi. çok daha fazlası çok daha azıydı. bir düzenekti değil mi? daha çok cips al daha çok oyna. alamazsan gruba alınmazsın, köşeden öyle izlersin. hahah tamam tamam bu kadar dramatizeye gerek yok. biz paylaşmayı seven çocuklardık. 10 tasomuz varsa 7sini dağıtırdık.
eniştem fabrikasından bir poşet taso getirmişti. ben önce onlarla sokakta cakamı atmış, bolca oynamış, yalandan yenilmiş, bir iki gün sonra balkondan çocuklara saçmıştım. hah kendimi köylülerine tavuk dağıtan ağa gibi hissetmiştim. güzel zamanlardı. çocuk olmak ilginç gerçekten. hala çocuk kalmak çok daha ilginç.
selamlar çocuk ruhlulara ve diğerlerine...
devamını gör...
benjamin button'ın tuhaf hikayesi
brad pitt'in kelimenin tam anlamıyla döktürdüğü filmdir.
devamını gör...
atforvendetta
kendisini anlatmaya yetecek sözler bulamadığım yazardır. yardımsever, sabırlı, itinalı, candan, zarif bir insan tanıdığıma çok mutluyum . *
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
dört üç üç bizim idealimiz
yolu çizmiş johann abimiz
cm fm ile olmaz bu işler
kupa kaldırmak bizim işimiz
yolu çizmiş johann abimiz
cm fm ile olmaz bu işler
kupa kaldırmak bizim işimiz
devamını gör...
safiye soyman'ın batman hali
batman’in dekoltesinde yarasa varken, safiye hanımınkine kalp kondurmuşlar.
joker’ in de bir fikrini almak lazım:
acıma bir isim verdim ve bu safiye...
joker’ in de bir fikrini almak lazım:
acıma bir isim verdim ve bu safiye...
devamını gör...
aldırma gönül
hapishane şarkısı 5, yazar ve şair sabahattin ali tarafından halk dilinden yararlanarak 1933 yılında yazılmış ünlü bir şiir ve şarkıdır. şairin, sinop cezaevi'nde hükümlü bulunduğu sırada yazdığı ve adlandırmak yerine numaralandırdığı hapishane şarkısı adlı beş şiirinin sonuncusu ve en bilinenidir. aldırma gönül adı ile meşhur olan şiir, toplam beş dörtlükten meydana gelmektedir.
devamını gör...
kişisel alan
gerekli.
devamını gör...
bir idam mahkumunun son günü
(bkz: victor hugo)'un rafıma yerleştirdiğim ilk kitabıdır. hakkında hiçbir şey bilmediğimiz (gerçekten üç beş anı dışında hiçbir şey) bir beyefendinin, idam olacağını öğrenmesinden başlayıp bu hadisenin gerçekleşeceği güne kadar geçen süreyi anlatmaktadır
yazar ilk baskılarda adını kullanmamıştır, ilk baskılardan sonra da ön sözün hemen ardındaki kısmı bu baskılarda aldığı eleştirilere ithafen yazılmıştır. devrinin idama bakış açısını düşünürsek her ne kadar kendini saklamış olsa da bu durum yaptığı şeyin çok değerli ve cesurca olduğu gerçeğini değiştirmez.
suçlu kişi ile ilgili bir şey bilmediğimiz noktaya dönecek olursam: bu büyük bilinmezlik bence başlı başına bir eleştiri. olay ne esas karakterin adı ne de işlediği suç, yazarın sorgulanmasını istediği yegane şey idamın varoluşu. idam gerekli midir? idam adil midir? idam suçu azaltır mı? soruları günümüzde bile tartışılıyor ve gelecekte de tartışılacağından hiç şüphem yok, bir sonuca varamayacağız yani. bu eserde de amaç bir sonuca varmak değil, (zaten edebiyat kimseyi bir yere götürmeye çalışmaz sadece etrafına bakmasını sağlar) bakış açısı kazanmak ve belki biraz empati kurmak. evet bir katilin veya tecavüzcünün ölmesinin istenmesi çok da şaşılası bir gerçek değil, herkesin kendi kafası ve onun içinde oluşturduğu kendisiyle de çelişen onlarca ütopyası var. kitap birçoğumuza doğru diğerlerine de yanlış gelecektir elbet ama buradaki asıl mevzu her ne düşünceden olursak olalım olaya belki ilk defa mahkumun gözünden bakabilecek olmamız. çocukluğundan kalma anıları, kendisini hatırlamayan bir kızı, korkusu ve her şeyden önce gereksiz bir umudu var. sadece son madde bile suçluyu kazıyın altından insan çıkar demeye yeter de artar. şimdilerde hapis o zamanlar kürek denen cezalardan sonra hayatına devam etmesine izin vermediğimiz insanlara bir şans verin. o yüzden okuyun, biraz ürperin, biraz da düşünün sonrasını kim bilir.
yazar ilk baskılarda adını kullanmamıştır, ilk baskılardan sonra da ön sözün hemen ardındaki kısmı bu baskılarda aldığı eleştirilere ithafen yazılmıştır. devrinin idama bakış açısını düşünürsek her ne kadar kendini saklamış olsa da bu durum yaptığı şeyin çok değerli ve cesurca olduğu gerçeğini değiştirmez.
suçlu kişi ile ilgili bir şey bilmediğimiz noktaya dönecek olursam: bu büyük bilinmezlik bence başlı başına bir eleştiri. olay ne esas karakterin adı ne de işlediği suç, yazarın sorgulanmasını istediği yegane şey idamın varoluşu. idam gerekli midir? idam adil midir? idam suçu azaltır mı? soruları günümüzde bile tartışılıyor ve gelecekte de tartışılacağından hiç şüphem yok, bir sonuca varamayacağız yani. bu eserde de amaç bir sonuca varmak değil, (zaten edebiyat kimseyi bir yere götürmeye çalışmaz sadece etrafına bakmasını sağlar) bakış açısı kazanmak ve belki biraz empati kurmak. evet bir katilin veya tecavüzcünün ölmesinin istenmesi çok da şaşılası bir gerçek değil, herkesin kendi kafası ve onun içinde oluşturduğu kendisiyle de çelişen onlarca ütopyası var. kitap birçoğumuza doğru diğerlerine de yanlış gelecektir elbet ama buradaki asıl mevzu her ne düşünceden olursak olalım olaya belki ilk defa mahkumun gözünden bakabilecek olmamız. çocukluğundan kalma anıları, kendisini hatırlamayan bir kızı, korkusu ve her şeyden önce gereksiz bir umudu var. sadece son madde bile suçluyu kazıyın altından insan çıkar demeye yeter de artar. şimdilerde hapis o zamanlar kürek denen cezalardan sonra hayatına devam etmesine izin vermediğimiz insanlara bir şans verin. o yüzden okuyun, biraz ürperin, biraz da düşünün sonrasını kim bilir.
devamını gör...