türk sinemasının en iyi tiradı
-sen mi büyüksün?
-hayır.
-ben büyüğüm ben, yaşar usta!..
-hayır.
-ben büyüğüm ben, yaşar usta!..
devamını gör...
normal sözlük için öneriler
formatının güçlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. özellikle üç gündür gördüğüm, yanlarında parantez ile açılmış başlıkları bir bir toplayıp gaz odasında eritmek istiyorum.
benim tavsiyem, başlıkların sonuna şu sıralar eklenen (dizi), (film), (kitap) gibi ibarelerin konulmamasıdır. mükerrer başlıklar, büyük karışıklığa yol açacaktır. şimdi değilse de belki daha sonrası için toparlanamayacak kadar fazla entry olduğunda sevgili moderatorlerimizin yetişemeyeceğini düşünmekteyim. örnek veriyorum: otomatik portakal hem bir film adı, hem de kitap adı. bunun (kitap) başlığıyla açıldığını sol frame'de gören yazar arkadaşlar, "filmi de vardır kubrick'ten" diye entry dolduracaklar. bu iki başlığı da girmemiş yazar arkadaşımız, otomatik portakal başlığını açıp "kitabı da var, filmi de var" diyerek entry dolduracaklar. bunun çözümü, sol frame'e #kitap #film şeklinde sütunlar koyulmasıyla olabilir. ama asla başlığa parantezle müdahale edilmesi değildir.
ikinci tavsiyem, bir şeyin türkçesi zaten popüler ise, gerek olmadıkça yabancı dildeki karşılığıyla başlık açılmamasıdır. misal veriyorum, eternal sunshine of the spotless mind'ın ingilizcesi bilinir. ama also sprach zarathustra, daha çok böyle buyurdu zerdüşt ismiyle bilinir. ertesi günü almanca başlığı görmeyen yazar arkadaşlarımız türkçe popüler olanının altında "böyle de bişiy var ya" diyecekler. gerek var mı salata gibi karıştırmaya?
üçüncü ve son tavsiyem, ben mobilden giriyorum. mobil uygulama güzel olur hoş olur da, şu sağ üstteki uçak ikonunun işlevini kaydolduktan üç gün sonra anladım diyebilirim. ben onu hep "çıkış yap", uç git anlamında algılamıştım. o menü ikonunu tematik bir ikonla değiştirmenizi tavsiye ederim sevgili yöneticiler.
son söz, istiklal marşı ve kapanış...
beni linç etmenizi hiç istemem, aynı geminin yolcusuyuz ve buranın gelişmesini, ilerlemesini canı gönülden istiyorum. bu yazdıklarımın bir ego tatmini gibi görünmesini asla istemem. burayı çok sevdim. entry doldurmak için sürekli araştırıyorum ve hakikaten emek veriyorum. bu yazdıklarımın en azından yönetim kurultayınızda bir masaya yatırmanızı diliyorum. öpt.
benim tavsiyem, başlıkların sonuna şu sıralar eklenen (dizi), (film), (kitap) gibi ibarelerin konulmamasıdır. mükerrer başlıklar, büyük karışıklığa yol açacaktır. şimdi değilse de belki daha sonrası için toparlanamayacak kadar fazla entry olduğunda sevgili moderatorlerimizin yetişemeyeceğini düşünmekteyim. örnek veriyorum: otomatik portakal hem bir film adı, hem de kitap adı. bunun (kitap) başlığıyla açıldığını sol frame'de gören yazar arkadaşlar, "filmi de vardır kubrick'ten" diye entry dolduracaklar. bu iki başlığı da girmemiş yazar arkadaşımız, otomatik portakal başlığını açıp "kitabı da var, filmi de var" diyerek entry dolduracaklar. bunun çözümü, sol frame'e #kitap #film şeklinde sütunlar koyulmasıyla olabilir. ama asla başlığa parantezle müdahale edilmesi değildir.
ikinci tavsiyem, bir şeyin türkçesi zaten popüler ise, gerek olmadıkça yabancı dildeki karşılığıyla başlık açılmamasıdır. misal veriyorum, eternal sunshine of the spotless mind'ın ingilizcesi bilinir. ama also sprach zarathustra, daha çok böyle buyurdu zerdüşt ismiyle bilinir. ertesi günü almanca başlığı görmeyen yazar arkadaşlarımız türkçe popüler olanının altında "böyle de bişiy var ya" diyecekler. gerek var mı salata gibi karıştırmaya?
üçüncü ve son tavsiyem, ben mobilden giriyorum. mobil uygulama güzel olur hoş olur da, şu sağ üstteki uçak ikonunun işlevini kaydolduktan üç gün sonra anladım diyebilirim. ben onu hep "çıkış yap", uç git anlamında algılamıştım. o menü ikonunu tematik bir ikonla değiştirmenizi tavsiye ederim sevgili yöneticiler.
son söz, istiklal marşı ve kapanış...
beni linç etmenizi hiç istemem, aynı geminin yolcusuyuz ve buranın gelişmesini, ilerlemesini canı gönülden istiyorum. bu yazdıklarımın bir ego tatmini gibi görünmesini asla istemem. burayı çok sevdim. entry doldurmak için sürekli araştırıyorum ve hakikaten emek veriyorum. bu yazdıklarımın en azından yönetim kurultayınızda bir masaya yatırmanızı diliyorum. öpt.
devamını gör...
nötrino dedektörü
nötrino adlı atom altı parçacıkları yakalamak için kullanılan dedektör sistemi.
nötrinolar, elektriksel bakımdan yüksüz parçacıklar. bu yüzden genellikle maddelerle etkileşime girmiyorlar. bu nedenle "hayalet parçacık" olarak da anılıyorlar. bunları tespit edebilmek biraz zahmetli bir iş.
nötrino dedektörleri içinde sıvı tankları bulunur. sıvının türü her dedektörde farklıdır. bu sıvıların içinde, nötrinolara tuzak olan parçacıklar bulunur. nötrinolar bunlara enerjilerinin ve momentumlarının bir kısmını aktarır.
bu tuzak ya da hedef parçacık, eğer elektrik yüklü ise, kazandığı momentum ve enerjiyle çok yüksek hızlara ulaşabilir. bu esnada da cherenkov ışıması yapar. bu da nötrinonun oradan geçtiğine ilişkin bir bilgidir. fakat bu durum oldukça nadir gerçekleşir. bu nedenle onları tespit etmek zordur.
dedektörler, tuzak parçacıklara çarpacak nötrino sayısını artırmak için, son derece büyük olarak tasarlanırlar. böylece birim alan başına düşecek nötrino sayısı daha fazla olabilir ve tespit yapmak görece biraz daha kolaylaşır. bazı durumlarda nötrinolara farklı cinsten nötrinoya dönüşebilirler. bu da yine, yüklü bir bozon değişimine neden olduğundan, hedef parçacığın da tür değiştirerek nötrino varlığını ele vermesiyle sonuçlanır.
nötrinolar uzaydan, her yönden gelebilirler. ancak uzaydan başka parçacıklar da geldiğinden, dedektörlerin bu parçacıklardan korunması gerekir. bu yüzden de bu dedektörler su altı, yer altı, kullanılmayan madenler gibi derin ve korunaklı bölgelerde inşa edilirler. son yıllarda ufak olan ve elde taşınan versiyonları da tasarlanmaya başlandı.

bu da mini olan:
nötrinolar, elektriksel bakımdan yüksüz parçacıklar. bu yüzden genellikle maddelerle etkileşime girmiyorlar. bu nedenle "hayalet parçacık" olarak da anılıyorlar. bunları tespit edebilmek biraz zahmetli bir iş.
nötrino dedektörleri içinde sıvı tankları bulunur. sıvının türü her dedektörde farklıdır. bu sıvıların içinde, nötrinolara tuzak olan parçacıklar bulunur. nötrinolar bunlara enerjilerinin ve momentumlarının bir kısmını aktarır.
bu tuzak ya da hedef parçacık, eğer elektrik yüklü ise, kazandığı momentum ve enerjiyle çok yüksek hızlara ulaşabilir. bu esnada da cherenkov ışıması yapar. bu da nötrinonun oradan geçtiğine ilişkin bir bilgidir. fakat bu durum oldukça nadir gerçekleşir. bu nedenle onları tespit etmek zordur.
dedektörler, tuzak parçacıklara çarpacak nötrino sayısını artırmak için, son derece büyük olarak tasarlanırlar. böylece birim alan başına düşecek nötrino sayısı daha fazla olabilir ve tespit yapmak görece biraz daha kolaylaşır. bazı durumlarda nötrinolara farklı cinsten nötrinoya dönüşebilirler. bu da yine, yüklü bir bozon değişimine neden olduğundan, hedef parçacığın da tür değiştirerek nötrino varlığını ele vermesiyle sonuçlanır.
nötrinolar uzaydan, her yönden gelebilirler. ancak uzaydan başka parçacıklar da geldiğinden, dedektörlerin bu parçacıklardan korunması gerekir. bu yüzden de bu dedektörler su altı, yer altı, kullanılmayan madenler gibi derin ve korunaklı bölgelerde inşa edilirler. son yıllarda ufak olan ve elde taşınan versiyonları da tasarlanmaya başlandı.

bu da mini olan:
devamını gör...
yazarların an itibarıyla düşündüğü şey
yazdığım öyküdeki kadını neredeyse iki sayfadır evden çıkarmayı başaramadım. yanlışlıkla roman yazıyor olabilirim. çık artık be kadın!
devamını gör...
istanbul sözleşmesi olayının çok abartılması
başlığı açan arkadaşım;olay sadece bi sözleşme değil.65 günde 67 kadın öldürülmüş.insanlarin can güvenligi yok.sen bunun üstüne gideceğine kalkıp da sözleşmeyi kaldırıyoruz dersen nasıl olsa bişey olmuyor diyen gözü dönmüş tipler daha fazla cesaret alır bundan.
devamını gör...
üşengeç biri olmadığını kanıtlamak
uyanınca yataktan kalkıyorum. daha ne yapayım ben bu hayatta?
devamını gör...
10 türk dizisinden 9’unun konusunun aynı olması
buna rağmen izlenmesi saçmalığı
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
geçmisimi fazla büyütüyorum. sanki tek zor şeyler yaşayan benmişim gibi bakıyorum olaya.
konuşurken konudan konuya atlıyorum. aklımda aynı zamanda o kadar çok şey düşünüyorum ki konuşurken söyleyeceklerimi karıştırıyor ya da hemen başka bir konuya geçiyorum.
olmayacak uçuk hayaller kuruyorum ve o hayallerin gerçekleşmeyeceğini bile bile kendime bu eziyeti yapmaya devam ediyorum.
ön yargılarımı yıkmaya çalışsam da ön yargılı bi insanım.
her türlü insan ilişkilerinde çok seçiciyim. bu da bir süre sonra yoruyor ve yalnız bırakıyor insanı.
konuşurken konudan konuya atlıyorum. aklımda aynı zamanda o kadar çok şey düşünüyorum ki konuşurken söyleyeceklerimi karıştırıyor ya da hemen başka bir konuya geçiyorum.
olmayacak uçuk hayaller kuruyorum ve o hayallerin gerçekleşmeyeceğini bile bile kendime bu eziyeti yapmaya devam ediyorum.
ön yargılarımı yıkmaya çalışsam da ön yargılı bi insanım.
her türlü insan ilişkilerinde çok seçiciyim. bu da bir süre sonra yoruyor ve yalnız bırakıyor insanı.
devamını gör...
gök tengri
gök tengri / tengricilik
araplaştırılmadan yani islamiyet öncesi, eski atalarımın türklerin dini "gök tengri"cilik
"bu inancın kökenleri hun türkleri’ne kadar dayanmaktadır. öyle ki bu inanca göre, herşeyi görüp gözeten, bilip işleyen ve mekânı gökler olarak tanımlanan bir tanrı olduğuna inanılmış ve türk hakanları’nın da bu tanrı tarafından yetkilendirildiği düşünülmüştür. türk tarihi’nde kut anlayışı denilen bu inanç, bir anlamda “tanrı’nın onadığı” anlamına gelmektedir.
göktanrı inancında tabiatla iç içe yaşayan türkler, tabiattaki bazı şeylere de kutsiyet atfetmişler ancak bunları tanrı olarak nitelememişlerdir. örneğin güneş figürü, türk kültürü’nde çok önemli olsa da, bahar dönemi kutsal bir havayla geçirilse de bozkurt figürü tanrısallığı çağrıştırsa da bunlar birer puta dönüştürülmemiş, sadece gök tanrı tarafından türklere gönderilen nimetler olarak görülmüştür.
eski türkler’de kutsallık “ıduk” kavramıyla ifade edilmiş ve özellikle birer tabiat unsuru olan sular ve dağlar ıduk sayılmıştır. öyle ki her boyun bir kutsal dağı olmuş ve bu dağ adeta tanrı’nın bu boya hediyesi gibi görülüp bu boy için ıduk olarak kabul edilmiştir.
eski türkler, tanrı tarafından gönderilen dişi kurdun soyundan türediklerine (bozkurt efsanesi) inanmışlardır ki, bu da bir nevi mitolojik ıduk sayılır.
tengriciliğin inanç esasları:
tek tanrı inancına dayalı bu inanç sisteminde insanların dünyadaki yaşamlarına göre ahirette yer tutacaklarına inanılmış, tanrı adına kurbanlar (daha çok atlar) kesilmiş, haşre olan inançtan ötürü ölüler eşyalarıyla birlikte gömülmüş ve ölen kişilerin ruhları rahatsız edilmesin diye adeta mezarların üzerine titrenilmiştir. öyle ki attila’nın sırf bazı türkler’in mezarları margus papazları tarafından açıldığı için çıktığı bir sefer bile vardır.
orhun abideleri’nde rastlanan tengri lafzı, köktürkler’den önce de sonra da kullanılmıştır. öyle ki büyük hun hakanı mete han bile tanrıkut ismini kullanarak, bir anlamda göktanrı tarafından yetkilendirildiğini belirtmek istemiştir.
gök tanrı inancında ahiret, cennet ve cehennem :
bu inanca göre ruh (tin) ölümsüzdür. ölenlerin iyilerinin uçmak'a (cennet kavramının karşılığı) gideceğine inanılırken, kötülerin tamu'ya (cehennem kavramının karşılığı) yedi kat yerin dibine gideceği dile getirilmiş ve tabiata saygılı olunduğu ve töreye uyulduğu sürece tanrı’nın kendilerinden razı olacağına inanılmıştır."
araplaştırılmadan yani islamiyet öncesi, eski atalarımın türklerin dini "gök tengri"cilik
"bu inancın kökenleri hun türkleri’ne kadar dayanmaktadır. öyle ki bu inanca göre, herşeyi görüp gözeten, bilip işleyen ve mekânı gökler olarak tanımlanan bir tanrı olduğuna inanılmış ve türk hakanları’nın da bu tanrı tarafından yetkilendirildiği düşünülmüştür. türk tarihi’nde kut anlayışı denilen bu inanç, bir anlamda “tanrı’nın onadığı” anlamına gelmektedir.
göktanrı inancında tabiatla iç içe yaşayan türkler, tabiattaki bazı şeylere de kutsiyet atfetmişler ancak bunları tanrı olarak nitelememişlerdir. örneğin güneş figürü, türk kültürü’nde çok önemli olsa da, bahar dönemi kutsal bir havayla geçirilse de bozkurt figürü tanrısallığı çağrıştırsa da bunlar birer puta dönüştürülmemiş, sadece gök tanrı tarafından türklere gönderilen nimetler olarak görülmüştür.
eski türkler’de kutsallık “ıduk” kavramıyla ifade edilmiş ve özellikle birer tabiat unsuru olan sular ve dağlar ıduk sayılmıştır. öyle ki her boyun bir kutsal dağı olmuş ve bu dağ adeta tanrı’nın bu boya hediyesi gibi görülüp bu boy için ıduk olarak kabul edilmiştir.
eski türkler, tanrı tarafından gönderilen dişi kurdun soyundan türediklerine (bozkurt efsanesi) inanmışlardır ki, bu da bir nevi mitolojik ıduk sayılır.
tengriciliğin inanç esasları:
tek tanrı inancına dayalı bu inanç sisteminde insanların dünyadaki yaşamlarına göre ahirette yer tutacaklarına inanılmış, tanrı adına kurbanlar (daha çok atlar) kesilmiş, haşre olan inançtan ötürü ölüler eşyalarıyla birlikte gömülmüş ve ölen kişilerin ruhları rahatsız edilmesin diye adeta mezarların üzerine titrenilmiştir. öyle ki attila’nın sırf bazı türkler’in mezarları margus papazları tarafından açıldığı için çıktığı bir sefer bile vardır.
orhun abideleri’nde rastlanan tengri lafzı, köktürkler’den önce de sonra da kullanılmıştır. öyle ki büyük hun hakanı mete han bile tanrıkut ismini kullanarak, bir anlamda göktanrı tarafından yetkilendirildiğini belirtmek istemiştir.
gök tanrı inancında ahiret, cennet ve cehennem :
bu inanca göre ruh (tin) ölümsüzdür. ölenlerin iyilerinin uçmak'a (cennet kavramının karşılığı) gideceğine inanılırken, kötülerin tamu'ya (cehennem kavramının karşılığı) yedi kat yerin dibine gideceği dile getirilmiş ve tabiata saygılı olunduğu ve töreye uyulduğu sürece tanrı’nın kendilerinden razı olacağına inanılmıştır."
devamını gör...
damat çelebi lütfi paşa
kanuni sultan süleyman döneminde 1539 ile 1541 arasında sadrazamlık yapmış olan arnavut asıllı devlet adamı. yavuz sultan selim'in kızı ve kanuninin kız kardeşi şah sultan ile evlenerek hanedana damat olmuş ve önemli görevlerde bulunmuştur.
1541 yılında bir hayat kadınına ceza olarak tenasül uzvunun dağlanması talimatını vermiş ve bu karısının kulağına gidince şah sultan tarafından eleştirilmiştir. "daha önce böyle bir ceza verildiğini gördün mü ki böyle bir ceza verdin" şeklinde bir tepki ile karşılaşınca şah sultana tokat atmış olay padişahın kulağına gidince ilk etapta azledilip idamına karar verlmiş, daha sonra karısının girişimleri ile idam kararı durdurulmuş ve dimetokaya sürgün edilmiştir. 1564 yılında orada ölmüştür.
1541 yılında bir hayat kadınına ceza olarak tenasül uzvunun dağlanması talimatını vermiş ve bu karısının kulağına gidince şah sultan tarafından eleştirilmiştir. "daha önce böyle bir ceza verildiğini gördün mü ki böyle bir ceza verdin" şeklinde bir tepki ile karşılaşınca şah sultana tokat atmış olay padişahın kulağına gidince ilk etapta azledilip idamına karar verlmiş, daha sonra karısının girişimleri ile idam kararı durdurulmuş ve dimetokaya sürgün edilmiştir. 1564 yılında orada ölmüştür.
devamını gör...
tuvaletten çıkarken ayağın çok pis karıncalanması
alaturka tuvaletler de kalma süresinin uzamasıyla.. başa gelen durum..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
gecenin karanlığı ruhuna da çökmüş, kendine bile itiraf etmekten çekindiği, o mutlak son önünde onu bekliyordu. başka çaresi yoktu , vazgeçecekti. uğruna feda ettiği her şey, gösterdiği azim, mücadele hırsı, hepsi ama hepsi aslında koca bir hiçten başka bir şey değildi. "mücadele ettim, savaştım ama olmadı" zırvalığından oldum olası hep nefret etmişti. başaramamıştı işte! en acısı kendine kaybetmişti ve bunu kabullenme olgunu göstermekten imtina edemezdi. istese bile gururuna söz geçiremezdi.hem kaçınılmaz sonu ertelemek neye ve kime yarardı?
tam da o gece, diyeti son nefesini verirken aklından bunları geçiriyordu.önünde onu bekleyen minik muzlu pastalar olağanca tazelikleri ve mis gibi kokuları ile denizkızları misali güzellikleri ile onu baştan çıkarıyordu .ve sonunda ruhunun işkencesi bitti. birkaç tanesini yangından mal kaçırırmışcasına tek lokmada gömerken, mutluluğun, insanın küçük zevklerinde saklı olduğunu fark etmenin ayrıcalığında bir daha diyete tövbe etmişti.
tam da o gece, diyeti son nefesini verirken aklından bunları geçiriyordu.önünde onu bekleyen minik muzlu pastalar olağanca tazelikleri ve mis gibi kokuları ile denizkızları misali güzellikleri ile onu baştan çıkarıyordu .ve sonunda ruhunun işkencesi bitti. birkaç tanesini yangından mal kaçırırmışcasına tek lokmada gömerken, mutluluğun, insanın küçük zevklerinde saklı olduğunu fark etmenin ayrıcalığında bir daha diyete tövbe etmişti.
devamını gör...
aa muhabiri musab turan'ın babasının tweetleri
bu devirde babana bile güvenme sözünün vücut bulmuş hâlidir.
devamını gör...
süleyman soylu'nun istifa etme ihtimali
benim peygamber olup dünya çapında kabul görmemle aynı oranda olan ihtimaldir.
devamını gör...
ben kimim
"madem ki gece, madem ki aklı gitmelerde, en iyisi biraz kendimizi düşünelim" temalı parçam.
"az mıyım, çok muyum?
var mıyım, yok muyum?
ben neyim?
kaç mıyım, göç müyüm?
hiç miyim, suç muyum?
ben kimim?
hiçlikler içinde kanayan yürek
yokluklar içinde savaşan beden
boşluklar içinde karışan zihin
güçlükler içinde değil miyim?
yoksa...
yoksa...
her ihanete akıl erdiren
her cehalete kılıf uyduran
her esarete fiyat biçtiren
sen değil de ben miyim?
geçimsizim bugünlerde
kimsesizim bu yerlerde
değersizim bu ellerde
çaresizim doğduğum yerde
ses miyim, sus muyum?
sis miyim, pus muyum?
ben neyim?
ak mıyım, pak mıyım?
al mıyım, sat mıyım?
ben kimim?
yalanlar içinde doğruyu bulan
cayanlar içinde sözünde duran
satanlar içinde ayak direyen
yananlar içinde değil miyim?
her adalete duvar ördüren
her cesarete kilit vurduran
her asalete boyun eğdiren
sen değil de ben miyim?
geçimsizim bugünlerde
kimsesizim bu yerlerde
değersizim bu ellerde
çaresizim doğduğum yerde"
spotify
"az mıyım, çok muyum?
var mıyım, yok muyum?
ben neyim?
kaç mıyım, göç müyüm?
hiç miyim, suç muyum?
ben kimim?
hiçlikler içinde kanayan yürek
yokluklar içinde savaşan beden
boşluklar içinde karışan zihin
güçlükler içinde değil miyim?
yoksa...
yoksa...
her ihanete akıl erdiren
her cehalete kılıf uyduran
her esarete fiyat biçtiren
sen değil de ben miyim?
geçimsizim bugünlerde
kimsesizim bu yerlerde
değersizim bu ellerde
çaresizim doğduğum yerde
ses miyim, sus muyum?
sis miyim, pus muyum?
ben neyim?
ak mıyım, pak mıyım?
al mıyım, sat mıyım?
ben kimim?
yalanlar içinde doğruyu bulan
cayanlar içinde sözünde duran
satanlar içinde ayak direyen
yananlar içinde değil miyim?
her adalete duvar ördüren
her cesarete kilit vurduran
her asalete boyun eğdiren
sen değil de ben miyim?
geçimsizim bugünlerde
kimsesizim bu yerlerde
değersizim bu ellerde
çaresizim doğduğum yerde"
spotify
devamını gör...
ikona
yunanca resim demek olan ikona sözcüğü sanat tarihinde taşınabilir levha resimleri için kullanılır. hıristiyan inananlar için kutsal kabul edilen kişiler resmedilir. ikona hakkında bilimsel ve ayrıntılı bir kaynak verecek olursak; otto demus'un "byzantine mosaic decoration"a bakabiliriz.
devamını gör...
ilk kimin aklına geldiği merak edilen şeyler
turşu kurmak. hatta turşunun bizzat kendisi. kimin aklına gelmiş diye düşünürüm hep bir takım sebzeleri böyle ekşiterek muhafaza etmek. yahut bir şekilde kendiliğinden oluverdiyse bununla ilk karşılaşan nasıl bu yenmez, bozulmuş bu diye düşünmedi? ha iyi ki düşünmedi ve bu şahane lezzet nesillerden nesillere aktarıldı, orası ayrı.
devamını gör...
rte’nin 1 mayıs’ı biz ilan ettik beyanı
ateşi de sen buldun.
devamını gör...
şehrinde en sevdiğin yer
tam olarak bulunduğum yeri
hem merkeze hem de en yakın sahile arabayla yarım saat mesafede şu sıralar yemyeşil, sakin ve şehirdekilerin kıskandığı köyüm.
hem merkeze hem de en yakın sahile arabayla yarım saat mesafede şu sıralar yemyeşil, sakin ve şehirdekilerin kıskandığı köyüm.
devamını gör...
