asgari ücretlimizin evinin önünde arabası var
varsa bile benzini yoktur diye düşündüren başlıktır.
devamını gör...
ev taşımak
bana en zor gelen eylem.
senede bir kaç kez ev taşıyanlara hayranım. ev taşımak dendi mi benim enerjim moralim psikolojim off oluyor.
ironi olsa keşke.
senede bir kaç kez ev taşıyanlara hayranım. ev taşımak dendi mi benim enerjim moralim psikolojim off oluyor.
ironi olsa keşke.
devamını gör...
deneme
elden düşme, iki cümleyi bir araya getirebilenin deneme yazdığını iddia etmesiyle şekli şemali iyiden iyiye bozulan tür.
deneme yazmak, makale yazmak kadar ciddi bir iş. yine de iki farklı deneme türü var günümüzde. birini elinde kalem olan herkes yazabiliyor, diğeri ise hala "40 yaşından önce yazılmayacak" kadar üzerine titrenen, çekinilen bir zeminde duruyor.
deneme yazmak, makale yazmak kadar ciddi bir iş. yine de iki farklı deneme türü var günümüzde. birini elinde kalem olan herkes yazabiliyor, diğeri ise hala "40 yaşından önce yazılmayacak" kadar üzerine titrenen, çekinilen bir zeminde duruyor.
devamını gör...
yazarların üzülünce yaptıkları şeyler
üzülmemiş gibi yapmak.
devamını gör...
tavuk döner yerken gelen garibanlık hissi
zehirlenme hissi daha baskındır.
devamını gör...
tanım yaparken yorum katmamak
ilkokullarda elimizde duran türkçe sözlük gibi tanım yapmaktır amacın ne olduğu kestirilemez ama hani türkçe sözlük istesek tdk ile iş birliği yapardık. interaktif sözlüklerin amacı biraz olsun başlığın karşılığını vermek biraz olsun kendi yorumunu katmaktır.
devamını gör...
ayağına diken batan çocuk
boy with thorn.
helenistik döneme ait bir heykel, son derece basit bir konuyu işlemiş bir şaheser. ayağına diken batmış, haberi yerine ulaştırmaya çalışan genç haberciyi betimliyor; yani romalı elçi olan marcius'u. bu nedenle heykele roma'da verilen isim anlamı sadık olan kelime; ‘fedele’.
roma’da, floransa’da ve londra’da farklı versiyonları olan heykel defalarca çoğaltılmış olduğundan dünyaca en bilinen heykeller arasında yer alır.
helenistik döneme ait bir heykel, son derece basit bir konuyu işlemiş bir şaheser. ayağına diken batmış, haberi yerine ulaştırmaya çalışan genç haberciyi betimliyor; yani romalı elçi olan marcius'u. bu nedenle heykele roma'da verilen isim anlamı sadık olan kelime; ‘fedele’.
roma’da, floransa’da ve londra’da farklı versiyonları olan heykel defalarca çoğaltılmış olduğundan dünyaca en bilinen heykeller arasında yer alır.
devamını gör...
malatya gezisi
yaklaşık 1 hafta önce bir malatya-elazığ gezisi yaptık,5 kişi. ben de bu süreçte yaşadığım tecrübeleri size aktarmak istedim. öncelikle hepimizin ortak noktası izmir olduğu için izmir den uçakla yola çıktık. (bkz: pegasus)izmir’den malatya’ya direkt uçuş yok,istanbul’dan malatya’ya direktuçuş var bu kısmı anlamadım. izmir’den,istanbul’a ordan malatya’ya uçmak istedik ama ortak kanı elazığ’ı da gezelim olduğu için elazığ’a gittik. (elazığ’da arkadaşlarımız olduğu için şehiri gezmede yardımcı olurlar diye düşündük.)uçak izmir’den elazığ’a gidiyor,ordan kara yoluyla malatya geçiyorsunuz. tabi farklı firmalarda izmir’den malatya’ya direkt uçuş var mı bilmiyorum ama bilet aldığımız dönem en uygun pegasus olduğu için biz bu firmayı tercih ettik. uçuş süresi 1 saat 40 dakika olarak gösteriyor, biz 1 saat 10 dakika içerisinde gelmiştik. sabah 8 de uçağa bindik uçak,bagaj işlemleri vesaire saat 9,5-10 a doğru elazığdaydık. elazığ havalimanı akçakiraz ilçesinde ,bu ilçenin de merkeze uzaklığı 12 km. biraz araştırma yaptığımda havalimanı,1938 yılında yapıma başlanmış,1940 yılında askeri amaçlar için hizmete başlamış ve 1960 yılında ise sivil kullanıma açılmış, türkiye’nin ilk sivil havalimanı olma özelliğine sahipmiş.
havalimanından merkeze geldikten sonra ensar mangal vadisinde yemek yedik,sonrasında ise harput kalesini gezdik. harput kalesinin çok tuhaf bir hikayesi var. m.ö 8. yüzyılda urartular döneminde yapılmış,yapılış amacı konumu itibariyle güvenliği sağlamak için sanıyorum,neyse fikir firar etmesin,sonrasında kale pers hakimiyeti altına giriyor,1515 yılında ise osmanlılar idaresine geçiyor,(bkz: yavuz sultan selim) zamanında. kale de restorasyon ise varla yok arasında. kale etrafında konteynerler falan vardı,biz gittiğimizde. duyduğumda ilginç gelen bir bilgi ise bölge halkı buraya harput kalesi dışında,süt kalesi de diyormuş. kalenin yapıldığı dönemde harç yerine süt kullanılmış,o yüzden bu isim ile bilinirmiş.kale gezimizden sonra kömürhan köprüsü,çırçır şelalesi gerçekten mükemmeldi. fakat şelale de su boşa akıyor,keşke onun için bir çözüm bulunsa. elazığ için şehir demek bence yanlış olur çünkü ufak bir kasaba gibi. üniversitesi ise yüzölçümü olarak türkiye’nin en büyük üniversitesiymiş fakat üniversite olarak içi çok boş geldi bana. herhangi bir aktivite alanı,yeşillik alan,basket yada futbol sahası göremedim. şehrin en büyük ve en işlek caddesi diyebileceğim yer gazi caddesi oldu,bu cadde aşırı kalabalık. cadde üzerinde her bir markanın iki üç şubesi var,mesela defacto şubesi var,100 metre gidiyorsunuz bir şubesi daha, keza lc waikiki için de aynı durum geçerli. şehir eğer yanlış anlamadıysam üniversite şehri olarak anılıyor,fakat arkadaşımla konuştuğumda kiraların bölgeye göre çok pahalı olduğu,esnaf öğrencilerden geçindiği halde,öğrencileri soyduğunu söylemişti.
tüm bu geziler akşamı buldu,akşam 12 civarı malatya’ya doğru yola çıktık. kalacağımız otel mövenpick malatya hotel. açıkcası beklediğimden aşırı kaliteli,buraları okuyacaklarını sanmıyorum ama gerek otel çalışanları,gerek müdürleri aşırı ilgiliydi. ücretsiz kahvaltı,spor salonu,hamamı,saunası,covid vesaire önemler için otel doktoru,yemekleri aşırı güzeldi. özellikle banyosuna bayıldım. biz 2 gece kaldık ve bu süreçte gerçekten çok memnun kaldım. şehir merkezine çok yakın. malatya’da ilk günümüz, herkesin çok övdüğü akçadağ-levent vadisi. akçadağ şehir merkezine yaklaşık 30 dakika uzaklıkta,levent vadisi ise övdükleri kadar var. upuzun bir kayalıkların en tepe noktasına yapılan seyir terasının 8,5 metre mesafesi boşluğa uzanıyor ve bu kısım cam. yani aşağıyı görebiliyorsunuz,biz gittiğimizde aşırı bir kalabalık yoktu ama birden kalabalıklaştı, kusanlar,ağlayanlar oldu çünkü yaklaşık 104 metre yükseklikte. aşağıya bakarken bile içiniz ürperiyor. bol bol fotoğraf çektik fakat kişisel fotoğraf paylaşmak istemediğim için birkaç alıntı fotoğraf ekleyeceğim. levent vadisinden sonra yine akçadağ da bulunan bağköy mezarlığına gittik ve 18-19. yüzyıla ait olduğu söyleniyor,osmanlı dönemine aitmiş,bölgedeki bir amcanın söylediğine göre birçok şahsi eşya ve savaş aleti bulunmuş. ayrıca türkiye’nin ve dünyanın en değerli atlarının yetiştiği sultan suyu at çiftliğini gezdik,hatta at bindik ama keşke binmeseydim dedim çünkü spor yapmama rağmen o kısacık at binme olayı sanki 100 kg ile squat çalışmışım gibi geldi,öylesine bir bacak ağrısı.
akçadağdan tekrar merkeze döndük,şehir içinde atatürk’ün bir dönem malatya’ya gelip kaldığı yer müze haline çevrilmiş ve kaldığı dönemde kullandığı eşyalar sergileniyor,pazartesi hariç hergün gezebiliyorsunuz giriş ücretsiz. tam karşısında ise bir zamanlar ordu karargahı olarak kullanılan gazi ilkokulu var,tarihi bina, şuan okul olarak kullanılıyormuş. müzeye çok yakın bir yer olan kanalboyunu gezdik,birbiri ardına restorantlar,cafeler,dondurmacılar, eşsiz damak zevki sunuyor,bunlardan biri de ado, maraş’taki gibi olmasada gerçekten tadı efsane bir dondurmaydı. bu caddede birçok dondurmacı olduğu için,cadde ismini yalama caddesi koymuşlar. ilk duyduğumda baya gülmüştüm. beşkonaklar caddesini gezdik,kanalboyuna yakın,eski diyebileceğimiz evlerin yapılan yenileme çalışmaları ile hayat bulması. eski ile yeninin buluştuğu değişik bir sokak,bu evlerden biri restoranta çevrilmiş ki aman allah’ım kiraz yaprağı sarması,analı kızlı,mumbar. bence aralarında en farklısı kiraz yaprağı sarması, vejetaryen bir tarif. kiraz yaprağına dürülen bulgur dolgulu ufacık sarmalar, yoğurtlu bir sosta pişiyor. üzerine karamelize soğan konuyor. tatlı-eşki farklı bir lezzet. bu saydığım yemekler için önceden aramanız lazım bu arada,biz gelmeden önce aramıştık,aşağı yukarı gideceğimiz yerler belliydi çünkü.
gerçekten o gün öyle yedim ki artık midem yeter diyordu. yemek yedikten sonra bakırcılar çarşısına gittik,çok güzel bakır bardaklar aldım,birbiri ardına sıralanmış demirci,bakırcı dükkanları. bakır kalaylama,aynı zamanda alım satım da yapıyorlarmış. uzun zamandır görmediğim banyo kazanlarını da burda görmüş oldum,dükkan sahibinin söylediğine göre halen kullanan varmış. şehir gerçekten kalabalık,bazen bir anda trafik kilitleniyor,halkı,esnafı güler yüzlü. biraz merkezde gezdikten sonra,nemrut’a gittik, zirveye çıkmak zor oldu çünkü aşırı sıcaktı ama değdi. nemrut normalde adıyaman’a bağlı ama 2 saat mesafede olduğu için gitmemek olmazdı,dönüşte ise arapgir’e uğradık. arapgir gerçekten yemyeşil bir yer,malatya dışarıdan bakıldığında her yeri dağ gibi duruyor ama yeşil yerleri de varmış gerçekten. bu arada arapgir,elazığ’a benziyor,malatya ilçesi ama yaşayanların çoğu da elazığlıymış. malatyalılar ile elazığlılar arasında atışmalar oluyormuş bu konuda. arapgir ile darende arasında çok mesafe olmadığı için darende’yi gezdik,daha çok dini kişiliklere sahip bir ilçe. bol bol türbe var,en bilinenleri somuncu baba türbesi. asıl ismi şeyh hamid-i veli. somuncu koca, ekmekçi koca ve somuncu baba olarak da bilinir. osmanlı kuruluş dönemi ünlü mutasavvıfı ve alim. aynı zamanda bayramiyye tarikâtı kurucusu hacı bayram veli'nin de hocasıdır. külliyeye yakın olması sebebi ile tohma kanyonuna da uğradık,rafting yapma imkanı sunuyor,üstelik çevresinde piknik yapmak için alanlar da mevcut.
buradan sonra tekrar merkeze döndük,şire pazarını gezdik,hayatımda görmediğim kadar kayısı gördüm ve kayısıdan yapılan envai çeşit tatlı,kayısı çeşitleri, gezdiğimiz dükkanlar sağolsun bol bol ikram yaptı,ben kayısı çok sevmem yani yeşil halini daha çok seviyorum bulabilirsem öyle alıyorum ama tattıklarım da aşırı güzeldi,özellikle adına gün kurusu kayısı çekirdeği dedikleri,bildiğimiz kayısı çekirdeğinin ötesinde bir tadı var,kilosu 40 lira,esnaf abi sağolsun bize 3 kilo aldık diye 100 yapmıştı,aynı zamanda hediyelik paket şeklinde kayısılardan da aldık. bugünlük son yolculuğumuz burasıydı,yarın akşam saat 9 da uçağımız var,dolayısı ile en geç 7-8 e kadar gezebilirdik o yüzden sabah çok erken kalktık. şehrin belkide en çok turist alan yeri battalgazi,birçok tarihi mekan mevcut,kervansaraylar,müzeler.camiler. mesela en bilinenlerinden biri olan silahtar mustafa paşa kervansarayı ; 1637 yılında yapılmış, 1637 tarihinde ıv. murat’ın silahtarı bosnalı mustafa paşa tarafından yaptırılmıştır. ulu cami; 1224 yılında selçuklu hükümdarı alaaddin keykubat döneminde inşa edilmiş. büyük selçuklu imparatorluğu’nun iran sınırları içerisindeki cami mimarisi geleneğini temsil eden anadolu’daki ilk ve tek örnek örneği. yapının en en eski bölümleri tuğladan, sonradan yapılan ilave bölümleri ise taştan. inşa edildikten sonra camiye bazı dönemlerde ilaveler yapılmış ve cami onarımlardan geçmiş. ayrıca elazığ’ depreminden sonra cami hasar aldığı için restorasyon sürüyor. arslantepe höyüğü, aristokrasinin doğduğu, ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı, resmi, dini ve kültürel bir merkez olmasıyla, unesco tarafından da dünya kültür mirası geçici listesine alınmış. buradan sonra yeşilyurt ilçesini gezdik,gündüzbeyde kahvaltı yaptık. yeşilyurt’un eski ismi çırmıhtıymış. daha sonra buralı olan ismet inönü’nün ismini almış, 1959 yıllında ilçe olma statüsüne kavuşunca ismi de yeşilyurt olmuştur. çok fazla gezilecek yer yok fakat çok fazla yeşil alan var bu güzel,burdan sonra hacı baba lokantasında kebab yiyip,merkezde biraz daha dolaştıktan sonra otele döndük. açıkcası giderken üzüldüm,keşke 1 hafta kalsaydım dedim,küçük bir yer beklerken baya büyük bir şehir ile karşılaştım. bu arada yazımın başında söylemiştim izmir’e direkt uçuş yok o yüzden istanbul’a uçtuk. malatya havalimanı gerçekten çok küçük,(bkz: erhaç havalimanı)sivil-askeri amaçlı kullanılıyormuş. böyle bir şehire bu havalimanı yakışmamış bence. en kısa zamanda tekrar görüşeceğiz malatya. eğer buralara kadar okuyan varsa herkese teşekkür ederim.
şehre dair bazı fotoğraflar,alıntıdır.

levent vadisi


tohma kanyonu-darende

kanalboyu

nemrut dağı

şire pazarı

somuncu baba külliyesi

silahlar mustafa paşa kervansarayı

arslantepe höyüğü
not: neden malatya diye garip birçok soru gelince,açıklama gereği duydum. hem uzun zamandır gezmek,görmek istediğim,hem de ismet inönü,turgut özal,ahmet kaya,kemal sunal,ilyas salman,hrant dink gibi birçok ünlü isme ev sahipliği yapmış ve 2 cumhurbaşkanı çıkarmış (bkz: turgut özal)(bkz: ismet inönü)tek şehir olma ünvanına sahip şehri görmeden olmaz dedim.
havalimanından merkeze geldikten sonra ensar mangal vadisinde yemek yedik,sonrasında ise harput kalesini gezdik. harput kalesinin çok tuhaf bir hikayesi var. m.ö 8. yüzyılda urartular döneminde yapılmış,yapılış amacı konumu itibariyle güvenliği sağlamak için sanıyorum,neyse fikir firar etmesin,sonrasında kale pers hakimiyeti altına giriyor,1515 yılında ise osmanlılar idaresine geçiyor,(bkz: yavuz sultan selim) zamanında. kale de restorasyon ise varla yok arasında. kale etrafında konteynerler falan vardı,biz gittiğimizde. duyduğumda ilginç gelen bir bilgi ise bölge halkı buraya harput kalesi dışında,süt kalesi de diyormuş. kalenin yapıldığı dönemde harç yerine süt kullanılmış,o yüzden bu isim ile bilinirmiş.kale gezimizden sonra kömürhan köprüsü,çırçır şelalesi gerçekten mükemmeldi. fakat şelale de su boşa akıyor,keşke onun için bir çözüm bulunsa. elazığ için şehir demek bence yanlış olur çünkü ufak bir kasaba gibi. üniversitesi ise yüzölçümü olarak türkiye’nin en büyük üniversitesiymiş fakat üniversite olarak içi çok boş geldi bana. herhangi bir aktivite alanı,yeşillik alan,basket yada futbol sahası göremedim. şehrin en büyük ve en işlek caddesi diyebileceğim yer gazi caddesi oldu,bu cadde aşırı kalabalık. cadde üzerinde her bir markanın iki üç şubesi var,mesela defacto şubesi var,100 metre gidiyorsunuz bir şubesi daha, keza lc waikiki için de aynı durum geçerli. şehir eğer yanlış anlamadıysam üniversite şehri olarak anılıyor,fakat arkadaşımla konuştuğumda kiraların bölgeye göre çok pahalı olduğu,esnaf öğrencilerden geçindiği halde,öğrencileri soyduğunu söylemişti.
tüm bu geziler akşamı buldu,akşam 12 civarı malatya’ya doğru yola çıktık. kalacağımız otel mövenpick malatya hotel. açıkcası beklediğimden aşırı kaliteli,buraları okuyacaklarını sanmıyorum ama gerek otel çalışanları,gerek müdürleri aşırı ilgiliydi. ücretsiz kahvaltı,spor salonu,hamamı,saunası,covid vesaire önemler için otel doktoru,yemekleri aşırı güzeldi. özellikle banyosuna bayıldım. biz 2 gece kaldık ve bu süreçte gerçekten çok memnun kaldım. şehir merkezine çok yakın. malatya’da ilk günümüz, herkesin çok övdüğü akçadağ-levent vadisi. akçadağ şehir merkezine yaklaşık 30 dakika uzaklıkta,levent vadisi ise övdükleri kadar var. upuzun bir kayalıkların en tepe noktasına yapılan seyir terasının 8,5 metre mesafesi boşluğa uzanıyor ve bu kısım cam. yani aşağıyı görebiliyorsunuz,biz gittiğimizde aşırı bir kalabalık yoktu ama birden kalabalıklaştı, kusanlar,ağlayanlar oldu çünkü yaklaşık 104 metre yükseklikte. aşağıya bakarken bile içiniz ürperiyor. bol bol fotoğraf çektik fakat kişisel fotoğraf paylaşmak istemediğim için birkaç alıntı fotoğraf ekleyeceğim. levent vadisinden sonra yine akçadağ da bulunan bağköy mezarlığına gittik ve 18-19. yüzyıla ait olduğu söyleniyor,osmanlı dönemine aitmiş,bölgedeki bir amcanın söylediğine göre birçok şahsi eşya ve savaş aleti bulunmuş. ayrıca türkiye’nin ve dünyanın en değerli atlarının yetiştiği sultan suyu at çiftliğini gezdik,hatta at bindik ama keşke binmeseydim dedim çünkü spor yapmama rağmen o kısacık at binme olayı sanki 100 kg ile squat çalışmışım gibi geldi,öylesine bir bacak ağrısı.
akçadağdan tekrar merkeze döndük,şehir içinde atatürk’ün bir dönem malatya’ya gelip kaldığı yer müze haline çevrilmiş ve kaldığı dönemde kullandığı eşyalar sergileniyor,pazartesi hariç hergün gezebiliyorsunuz giriş ücretsiz. tam karşısında ise bir zamanlar ordu karargahı olarak kullanılan gazi ilkokulu var,tarihi bina, şuan okul olarak kullanılıyormuş. müzeye çok yakın bir yer olan kanalboyunu gezdik,birbiri ardına restorantlar,cafeler,dondurmacılar, eşsiz damak zevki sunuyor,bunlardan biri de ado, maraş’taki gibi olmasada gerçekten tadı efsane bir dondurmaydı. bu caddede birçok dondurmacı olduğu için,cadde ismini yalama caddesi koymuşlar. ilk duyduğumda baya gülmüştüm. beşkonaklar caddesini gezdik,kanalboyuna yakın,eski diyebileceğimiz evlerin yapılan yenileme çalışmaları ile hayat bulması. eski ile yeninin buluştuğu değişik bir sokak,bu evlerden biri restoranta çevrilmiş ki aman allah’ım kiraz yaprağı sarması,analı kızlı,mumbar. bence aralarında en farklısı kiraz yaprağı sarması, vejetaryen bir tarif. kiraz yaprağına dürülen bulgur dolgulu ufacık sarmalar, yoğurtlu bir sosta pişiyor. üzerine karamelize soğan konuyor. tatlı-eşki farklı bir lezzet. bu saydığım yemekler için önceden aramanız lazım bu arada,biz gelmeden önce aramıştık,aşağı yukarı gideceğimiz yerler belliydi çünkü.
gerçekten o gün öyle yedim ki artık midem yeter diyordu. yemek yedikten sonra bakırcılar çarşısına gittik,çok güzel bakır bardaklar aldım,birbiri ardına sıralanmış demirci,bakırcı dükkanları. bakır kalaylama,aynı zamanda alım satım da yapıyorlarmış. uzun zamandır görmediğim banyo kazanlarını da burda görmüş oldum,dükkan sahibinin söylediğine göre halen kullanan varmış. şehir gerçekten kalabalık,bazen bir anda trafik kilitleniyor,halkı,esnafı güler yüzlü. biraz merkezde gezdikten sonra,nemrut’a gittik, zirveye çıkmak zor oldu çünkü aşırı sıcaktı ama değdi. nemrut normalde adıyaman’a bağlı ama 2 saat mesafede olduğu için gitmemek olmazdı,dönüşte ise arapgir’e uğradık. arapgir gerçekten yemyeşil bir yer,malatya dışarıdan bakıldığında her yeri dağ gibi duruyor ama yeşil yerleri de varmış gerçekten. bu arada arapgir,elazığ’a benziyor,malatya ilçesi ama yaşayanların çoğu da elazığlıymış. malatyalılar ile elazığlılar arasında atışmalar oluyormuş bu konuda. arapgir ile darende arasında çok mesafe olmadığı için darende’yi gezdik,daha çok dini kişiliklere sahip bir ilçe. bol bol türbe var,en bilinenleri somuncu baba türbesi. asıl ismi şeyh hamid-i veli. somuncu koca, ekmekçi koca ve somuncu baba olarak da bilinir. osmanlı kuruluş dönemi ünlü mutasavvıfı ve alim. aynı zamanda bayramiyye tarikâtı kurucusu hacı bayram veli'nin de hocasıdır. külliyeye yakın olması sebebi ile tohma kanyonuna da uğradık,rafting yapma imkanı sunuyor,üstelik çevresinde piknik yapmak için alanlar da mevcut.
buradan sonra tekrar merkeze döndük,şire pazarını gezdik,hayatımda görmediğim kadar kayısı gördüm ve kayısıdan yapılan envai çeşit tatlı,kayısı çeşitleri, gezdiğimiz dükkanlar sağolsun bol bol ikram yaptı,ben kayısı çok sevmem yani yeşil halini daha çok seviyorum bulabilirsem öyle alıyorum ama tattıklarım da aşırı güzeldi,özellikle adına gün kurusu kayısı çekirdeği dedikleri,bildiğimiz kayısı çekirdeğinin ötesinde bir tadı var,kilosu 40 lira,esnaf abi sağolsun bize 3 kilo aldık diye 100 yapmıştı,aynı zamanda hediyelik paket şeklinde kayısılardan da aldık. bugünlük son yolculuğumuz burasıydı,yarın akşam saat 9 da uçağımız var,dolayısı ile en geç 7-8 e kadar gezebilirdik o yüzden sabah çok erken kalktık. şehrin belkide en çok turist alan yeri battalgazi,birçok tarihi mekan mevcut,kervansaraylar,müzeler.camiler. mesela en bilinenlerinden biri olan silahtar mustafa paşa kervansarayı ; 1637 yılında yapılmış, 1637 tarihinde ıv. murat’ın silahtarı bosnalı mustafa paşa tarafından yaptırılmıştır. ulu cami; 1224 yılında selçuklu hükümdarı alaaddin keykubat döneminde inşa edilmiş. büyük selçuklu imparatorluğu’nun iran sınırları içerisindeki cami mimarisi geleneğini temsil eden anadolu’daki ilk ve tek örnek örneği. yapının en en eski bölümleri tuğladan, sonradan yapılan ilave bölümleri ise taştan. inşa edildikten sonra camiye bazı dönemlerde ilaveler yapılmış ve cami onarımlardan geçmiş. ayrıca elazığ’ depreminden sonra cami hasar aldığı için restorasyon sürüyor. arslantepe höyüğü, aristokrasinin doğduğu, ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı, resmi, dini ve kültürel bir merkez olmasıyla, unesco tarafından da dünya kültür mirası geçici listesine alınmış. buradan sonra yeşilyurt ilçesini gezdik,gündüzbeyde kahvaltı yaptık. yeşilyurt’un eski ismi çırmıhtıymış. daha sonra buralı olan ismet inönü’nün ismini almış, 1959 yıllında ilçe olma statüsüne kavuşunca ismi de yeşilyurt olmuştur. çok fazla gezilecek yer yok fakat çok fazla yeşil alan var bu güzel,burdan sonra hacı baba lokantasında kebab yiyip,merkezde biraz daha dolaştıktan sonra otele döndük. açıkcası giderken üzüldüm,keşke 1 hafta kalsaydım dedim,küçük bir yer beklerken baya büyük bir şehir ile karşılaştım. bu arada yazımın başında söylemiştim izmir’e direkt uçuş yok o yüzden istanbul’a uçtuk. malatya havalimanı gerçekten çok küçük,(bkz: erhaç havalimanı)sivil-askeri amaçlı kullanılıyormuş. böyle bir şehire bu havalimanı yakışmamış bence. en kısa zamanda tekrar görüşeceğiz malatya. eğer buralara kadar okuyan varsa herkese teşekkür ederim.
şehre dair bazı fotoğraflar,alıntıdır.

levent vadisi


tohma kanyonu-darende

kanalboyu

nemrut dağı

şire pazarı

somuncu baba külliyesi

silahlar mustafa paşa kervansarayı

arslantepe höyüğü
not: neden malatya diye garip birçok soru gelince,açıklama gereği duydum. hem uzun zamandır gezmek,görmek istediğim,hem de ismet inönü,turgut özal,ahmet kaya,kemal sunal,ilyas salman,hrant dink gibi birçok ünlü isme ev sahipliği yapmış ve 2 cumhurbaşkanı çıkarmış (bkz: turgut özal)(bkz: ismet inönü)tek şehir olma ünvanına sahip şehri görmeden olmaz dedim.
devamını gör...
en sevilen yazar başlığında nickinizin olmaması
sevdiğim 20'den fazla yazar var. ne yazık ki hepsini tek tek yazamadım. lakin tanımlarını beğenip favladığım her yazarı ayrı ayrı çok seviyorum. hepiniz iyi ki varsınız takmayın bunları kafanıza. bu sözlük sizinle güzel.
devamını gör...
ankara'da yaşayan normal sözlük yazarları kulübü
ankara'da yaşayan yazarlar mı? ankara'da? yaşayan değil de nefes alan yazarlar kulübü diyelim biz ona.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
merhabalar sevgili portakallar!
yarınki yol şarkıları konseptimiz için ses kaydı atma süremizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. şimdiye kadar gelen ses kayıtlarının hepsi her zamanki gibi birbirinden tatlı ve enerji dolu. bu da demek oluyor ki yarın yine yerimizde duramayacağız!
bazen gelen kayıtlar spam kutusuna düşebiliyor ya da minik aksaklıklar olabiliyor, o yüzden şimdiye kadar bana gelen ses kayıtlarını aşağıda paylaşıyorum ki bir sorun olursa haber verin hemen düzelteyim.
o zaman gelsin yıldızlar!
(bkz: ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü)
(bkz: amaterasu)
(bkz: audiotest)
(bkz: balkoninsani)
(bkz: beşiktaşlı_bektaşi)
(bkz: cenk'in arka bahçesi)
(bkz: clytie)
(bkz: domestic hıyar)
(bkz: eniyisipencere)
(bkz: evernevergreen)
(bkz: glaros)
(bkz: gomercan)
(bkz: gorulecekbirseyok)
(bkz: ı am melting lannn melting)
(bkz: kuzguncuktaki vişne)
(bkz: marikaki)
(bkz: meja)
(bkz: merdumgiriz_)
(bkz: miko)
(bkz: nizanim)
(bkz: pastirmalicorek)
(bkz: pavlov'un göbeği)
(bkz: rastrel)
(bkz: revolversiz ittihatçı)
(bkz: robnaja)
(bkz: sekülerlesen çılgın hafız)
(bkz: spawn)
(bkz: the matrix isn't real)
(bkz: umurumda bile olmaz nükleer denemeler)
(bkz: yoldaş benjamin franklin)
ps: istek yapmak isteyen ama ses kaydı göndermeye çekinenlerimiz varsa da başlık altına yazabilirler her zamanki gibi.*
yarınki yol şarkıları konseptimiz için ses kaydı atma süremizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. şimdiye kadar gelen ses kayıtlarının hepsi her zamanki gibi birbirinden tatlı ve enerji dolu. bu da demek oluyor ki yarın yine yerimizde duramayacağız!
bazen gelen kayıtlar spam kutusuna düşebiliyor ya da minik aksaklıklar olabiliyor, o yüzden şimdiye kadar bana gelen ses kayıtlarını aşağıda paylaşıyorum ki bir sorun olursa haber verin hemen düzelteyim.
o zaman gelsin yıldızlar!
(bkz: ağzındakikanısilipişteşimdikızandövüşçü)
(bkz: amaterasu)
(bkz: audiotest)
(bkz: balkoninsani)
(bkz: beşiktaşlı_bektaşi)
(bkz: cenk'in arka bahçesi)
(bkz: clytie)
(bkz: domestic hıyar)
(bkz: eniyisipencere)
(bkz: evernevergreen)
(bkz: glaros)
(bkz: gomercan)
(bkz: gorulecekbirseyok)
(bkz: ı am melting lannn melting)
(bkz: kuzguncuktaki vişne)
(bkz: marikaki)
(bkz: meja)
(bkz: merdumgiriz_)
(bkz: miko)
(bkz: nizanim)
(bkz: pastirmalicorek)
(bkz: pavlov'un göbeği)
(bkz: rastrel)
(bkz: revolversiz ittihatçı)
(bkz: robnaja)
(bkz: sekülerlesen çılgın hafız)
(bkz: spawn)
(bkz: the matrix isn't real)
(bkz: umurumda bile olmaz nükleer denemeler)
(bkz: yoldaş benjamin franklin)
ps: istek yapmak isteyen ama ses kaydı göndermeye çekinenlerimiz varsa da başlık altına yazabilirler her zamanki gibi.*
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
bazen kapağında 5. sınıf fotom ve altında bu günlüğü izinsiz okumayın yazılı günlüğümu üzerinden 10 sene geçmesine rağmen açar okur, şimdiki halimden de notlar alarak o küçük halime duygulanıp aglarim. sanki beraber oturmusuz ben okuyorum o küçük kiz beni dinliyor. hemen yanı basimda beni izliyor. her sayfada o küçük beni tekrar tekrar severim. yazdığım bazı cümlelerde gerçekten kocaman olmama rağmen hala çocuk gibi ağlarım. muhtemelen bir 10 sene sonra da o küçük benle birlikte oturup o günlüğü gözlerim dolu dolu okuyacagim. değişik bir terapi.
devamını gör...
geceye cevabı olmayan bir soru bırak
sözlük yazarları neden oy kullanırken cimri davranıyor ?
devamını gör...
tyt
1 kere girdiğim ve 1 kere daha gireceğim sınavdır.
yükseköğretim kurumları sınavı'nın (yks) ilk basamağıdır.
2 yıllık bölümler için tyt sınavına girmek yeterlidir.
bilgiden çok okuduğunu anlama becerisi isteyen bir sınavdır.
40 türkçe, 40 matematik, 20 sosyal bilimler ve 20 fen bilimleri sorusundan oluşur.
yükseköğretim kurumları sınavı'nın (yks) ilk basamağıdır.
2 yıllık bölümler için tyt sınavına girmek yeterlidir.
bilgiden çok okuduğunu anlama becerisi isteyen bir sınavdır.
40 türkçe, 40 matematik, 20 sosyal bilimler ve 20 fen bilimleri sorusundan oluşur.
devamını gör...
twitter'da fahrettin koca'yı taciz eden abla
tacizin cinsiyeti olmadığını bizlere gösteren abladır.




ek: 100 numaralı adam'ın izniyle ablamızın twitter hesabı
bonus: hayırlı cumalar.




ek: 100 numaralı adam'ın izniyle ablamızın twitter hesabı
bonus: hayırlı cumalar.
devamını gör...
normal sözlük kulüpsüzler kulübü
ben burada pis bir oyun seziyorum. kulüpsüzler kulübüne üye olursak yine kulübümüz olur ve bu durum aleyhimize kullanılır. domestic hıyar karşımıza bir yönetim projesi ile gelmiş. bizi punduna getirmeye çalışıyor. herkesi bir kulübe dahil etmeye çalışıyorlar. bu işin arkasından da kesinlikle kızıl öfke benjamin çıkacaktır. yine büyük resmi gördüm *
(bkz: ben bu oyunu bozarım)
herkesi itidalli olmaya çağırıyorum.
(bkz: ben bu oyunu bozarım)
herkesi itidalli olmaya çağırıyorum.
devamını gör...
neydim ne oldum
"deli dolu biriydim, şu an yalnızca doluyum."
(bkz: sagopa kajmer)
(bkz: sagopa kajmer)
devamını gör...
sözlükte yazmak ama okumamak
her şeyi bildiğini sanan yazarlarımız yapar bunu. üstteki tanımları açıp okumak yerine direk tanım yazmakla meşgullerdir.
devamını gör...
#devletiminyanındayım
hani bi şarkı vardı! (bkz: ben sizin babanız ım (paşanız ım) ben ne dersem o olur.)
tanım: beni sevmeyebilirsin ama! benim senin tepene çökme mi istemiyorsan, bana oy ver ya da sus. çünkü! tabi olduğun otoritenin yönetmeni benim.
tanım: beni sevmeyebilirsin ama! benim senin tepene çökme mi istemiyorsan, bana oy ver ya da sus. çünkü! tabi olduğun otoritenin yönetmeni benim.
devamını gör...
