ömür törpüsü insanlar
gülen birine tahammül edemeyen insanlar. gülmek, güldürmek kadar güzel bir şey mi var şu hayatta? güzel gülen insanlara karşı zaafım var, ısınıyorum o'nlara.
devamını gör...
acaba sadece bana mı oluyor diye düşünülen şeyler
bir şey için heveslenip, onun hayalini kuruyorsam o şeyin olma ihtimali evrenden siliniyor.
devamını gör...
yaşı sorulunca doğum yılını söyleyen tip
bir insana yaşını öğrenmek için yaşını sorarsın, cevap basittir; 25 vs. fakat ısrarla 93 doğumluyum, ben 85'liyim derler.
kardeşim kaç yılında doğdun demiyorum, yaşın kaç diyorum yaşın.
kardeşim kaç yılında doğdun demiyorum, yaşın kaç diyorum yaşın.
devamını gör...
hep anlatacak hikayesi olan kişi
anlatamadan ölmekten korkuyordur belki de.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
işte tam böyle havalarda ruhumun içine girerim.
böyle havalar.. kasvetli, soğuk havalar.
ruhumdan birer birer, biner parça koparan havalar.
yok olmayı tanrı'dan yalvararak isteyen ben,
bin umutla sigarama sarılıyorum tam da böyle havalarda.
bakma sen, benim ruhum hep böyle havalarda üşür.
gerçi ben hep yaz görünümlü kış değil miydim?
bileklerim acıya ve soğuğa yenik düşerken,
soyunup dalıyorum o hüzün denizine..
oysaki ne çok ihtiyacım var sımsıcak bir gülüşe.
onu bunu boş ver de, sizin oralarda da
havalar böyle midir?
kapının önünde o bilinmezliği beklerim.
şayet bilmediğim o bilinmezlik sen isen,
aç kolların sar beni *
böyle havalar.. kasvetli, soğuk havalar.
ruhumdan birer birer, biner parça koparan havalar.
yok olmayı tanrı'dan yalvararak isteyen ben,
bin umutla sigarama sarılıyorum tam da böyle havalarda.
bakma sen, benim ruhum hep böyle havalarda üşür.
gerçi ben hep yaz görünümlü kış değil miydim?
bileklerim acıya ve soğuğa yenik düşerken,
soyunup dalıyorum o hüzün denizine..
oysaki ne çok ihtiyacım var sımsıcak bir gülüşe.
onu bunu boş ver de, sizin oralarda da
havalar böyle midir?
kapının önünde o bilinmezliği beklerim.
şayet bilmediğim o bilinmezlik sen isen,
aç kolların sar beni *
devamını gör...
misc radyo yayını
bütün kızlar toplandık tadında ilerleyen radyo programı. ya da cenk ve melekleri. ya da öyle şeyler...
devamını gör...
lahza
yahya kemal çok sever bu sözcüğü.
şiirinin birinde yazdığı gibi :
balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum
her lahza bir alev gibi hasretti yolculuğum.
hele ki ahmet hamdi, ustası yahya kemal gibi daha da çok sever ve eserlerinde kullanır bu sözcüğü.
saatler işkence, günler celladım
ne ben yalnızlığa bir lahza kandım.
"eğer yaşamak kelimesinin manası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek bunu nefsinde her lahza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk.”
saatleri ayarlama enstitüsü.
şiirinin birinde yazdığı gibi :
balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum
her lahza bir alev gibi hasretti yolculuğum.
hele ki ahmet hamdi, ustası yahya kemal gibi daha da çok sever ve eserlerinde kullanır bu sözcüğü.
saatler işkence, günler celladım
ne ben yalnızlığa bir lahza kandım.
"eğer yaşamak kelimesinin manası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek bunu nefsinde her lahza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk.”
saatleri ayarlama enstitüsü.
devamını gör...
rum diyarının sultanı
haçlı ordusunu niğbolu savaşında yenilgiye uğratan osmanlı ordusunun komutanı ve osmanlı padişahı yıldırım bayezıt'a abbasi halifesi tarafından verilen unvandır.
devamını gör...
tteokbokki
balık ve pirinç ile ünlü uzak doğu lezzetlerinden bir diğer olan bu ilginç yemek güney kore'nin en sevilen sokak lezzetlerinden biri olarak biliniyor. kızartılan pirinç köfteleri ile balığın özel sosla harmanlanması ile oluşuyor. türk mutfağında "acı soslu pirinç keki" olarak da biliniyor.
devamını gör...
italo calvino
1923 doğumlu zaman zaman eserlerinde postmodernizmin izleri görünen italyan yazar. zengin bir dil kullanımı ve okuyucu ile oynayan cümleleriyle italyan edebiyatında yeri oldukça ayrıdır. hayal gücüne hayran kalmamak elde değil .
l'entrata in guerra
ı racconti
palomar
se una notte d'inverno un viaggiatore
(bkz: ı nostri antenati)
(ıl cavaliere inesistente; ıl visconte dimezzato; ıl barone rampante)
--- alıntı ---
ıl nome richiama un potente telescopio, ma l’attenzione di questo personaggio pare si posi solo sulle cose che gli capitano sotto gli occhi nella vita quotidiana, scrutate nei minimi dettagli con un ossessivo scrupolo di precisione. forse è per rintracciare il filo del discorso che scorre là dove le parole tacciono, che palomar tende l’orecchio al silenzio degli spazi infiniti o al fischio degli uccelli, e cerca di decifrare l’alfabeto delle onde marine o delle erbe d’un prato.
--- alıntı ---
l'entrata in guerra
ı racconti
palomar
se una notte d'inverno un viaggiatore
(bkz: ı nostri antenati)
(ıl cavaliere inesistente; ıl visconte dimezzato; ıl barone rampante)
--- alıntı ---
ıl nome richiama un potente telescopio, ma l’attenzione di questo personaggio pare si posi solo sulle cose che gli capitano sotto gli occhi nella vita quotidiana, scrutate nei minimi dettagli con un ossessivo scrupolo di precisione. forse è per rintracciare il filo del discorso che scorre là dove le parole tacciono, che palomar tende l’orecchio al silenzio degli spazi infiniti o al fischio degli uccelli, e cerca di decifrare l’alfabeto delle onde marine o delle erbe d’un prato.
--- alıntı ---
devamını gör...
avatar
2009 yılında çıkan, temelleri titanik'ten daha önceye dayanan, zoe saldana'nın harika ötesi bir iş çıkardığı film. uzun süre en yüksek hasılatlı film olmuştur.
edit: yine en yüksek olmuş.
edit: yine en yüksek olmuş.
devamını gör...
aç gözünü seyret tekrarı yok bunun
işimiz muhabbet efkarı yok bunun
arada bir dilimiz sürcer ise af ola
susmasını biliriz de kemiği yok bunun
arada bir dilimiz sürcer ise af ola
susmasını biliriz de kemiği yok bunun
devamını gör...
yazarların en sevdiği 90’lar pop şarkısı
devamını gör...
meslek hayatınızda karşılaştığınız çarpıcı olaylar
ailem mezun olur olmaz git hayatını kurtar diye amerikaya postalamıştı vaktiyle. benzin istasyonunda iş buldum, çalışıyorum. gece 11:30 civarı kapatmak üzere hazırlıklar yapıyorum; bir limuzin yanaştı. içinden en fazla 25 yaşlarında gösteren, boyu rahat 1.80 olan kilolu sarışın bir abla indi. bira, çerez aldı geldi ödeme yaparken nasıl gidiyor dedi. iyi, birazdan kapatacağım dedim. sen neredensin, kimsin muhabbeti yaptı, türküm, yeni geldim vs muhabbeti işte. sen beni tanımadın değil mi dedi, yok dedim hiçbir fikrim yok. o zamanların ünlü komedi dizisinin (3. rock from the sun) başrolüymüş; kristen johnston .ben tanımıyorum seni ama izleyeceğim söz dedim. biraz daha kounştuk, gitti. ertesi gün evde kuzenlere anlattım, çıldırdılar. fotoğraf alsaydın, imza alsaydın falan. ne bileyim, tanımayınca heyecan yapmadı dedim....
abu dhabi’de şantiyeden çıkıp al jazire futbol takımının idman sahasında futbol oynuyorum oradaki expatlar ile her çarşamba. takımın idmanı bitince futbolcular gelip bize katılırdı, maç yapardık. iki üç sene öncesinin a.c. milan efsanesi george weah oynuyordu al jazire’de. o da katılırdı bize. ben maçta onu marke ederdim. iki üç kere yere düşürmüşlüğüm, sayısız top çalmışlığım var dünya yıldızı adamdan. sonradan liberya devlet başkanı oldu adam....
oradan ingiltereye geçtik. hafta sonları londra metrosunda merdivenleri tamir ediyoruz. knightsbridge istasyonu, harrods çıkışı malum, elit mekanlar. istasyon gece birde kapanacak, bizde inip merdiven basamaklarını değiştireceğiz. tabi benim ekip iri kıyım türk işçilerden oluşuyor. kafayı bulmuş gayler yanaşırdı bizim elemanlara. bizimkiler anlamıyor tabi; “şef ne diyor bu değişik??!!” falan, siz bakın işinize boşverin derdim, takılanları da yollardım bir şekilde...
oradan libyaya geçtik. bizim şirketin bağlantısı fethi laga diye bir tip. seyfülislam kaddafinin sağ kolu. saf deli bir yarma. libyada herkesin tanıdığı, korktuğu manyağın teki. birgün bir sebeple arabasındayız. trafik var. çıktı kaldırıma bastı gidiyor manyak. ileride polis durdurdu. polise “seni burada dayaktan öldürürüm” dedi. eleman “affet abi, bilemedim, kem küm” moduna girdi, biz kaldırımdan devam ettik. sonrasında malum, kaddafiyi indirdiler. tesadüfen olaylardan bir gün önce ayrıldık trablustan. bütün eşyalarım orada kaldı. geri dönemedik almak için.
sonra bağdat’a gittik aynı şirketle. yeşil bölgeye girip çıkıyoruz, işin bir kısmı orada. 4 kısım şefi atladık arabaya yeşil bölgeye gireceğiz. girişte arama var tabi. her gün girdiğimizden bizi tanıyorlar ama prosedür aynı. neyse arama başladı, biz kenarda gırgır yapıp bekliyoruz. arama köpeği oturdu kaldı. onu götürdüler, diğer köpek geldi. o da oturdu. amerikalılar geldi. siz ne ayaksınız diyor. ulan türk şirketiyiz işte yolu yapıyoruz, biliyorsunuz bizi ya dedik. adamlar oracıkta tampon vs söktüler arabayı. iki saat bekledik. köpekler bomba kokusu almış. çıkmadı bişey tabi. geri döndük kampa. ucuz atlattınız dediler. normalde içeri alırlarmış, sorgu vs bir aydan önce çıkamazdınız dediler....
daha çok var böyle de yoruldum.
abu dhabi’de şantiyeden çıkıp al jazire futbol takımının idman sahasında futbol oynuyorum oradaki expatlar ile her çarşamba. takımın idmanı bitince futbolcular gelip bize katılırdı, maç yapardık. iki üç sene öncesinin a.c. milan efsanesi george weah oynuyordu al jazire’de. o da katılırdı bize. ben maçta onu marke ederdim. iki üç kere yere düşürmüşlüğüm, sayısız top çalmışlığım var dünya yıldızı adamdan. sonradan liberya devlet başkanı oldu adam....
oradan ingiltereye geçtik. hafta sonları londra metrosunda merdivenleri tamir ediyoruz. knightsbridge istasyonu, harrods çıkışı malum, elit mekanlar. istasyon gece birde kapanacak, bizde inip merdiven basamaklarını değiştireceğiz. tabi benim ekip iri kıyım türk işçilerden oluşuyor. kafayı bulmuş gayler yanaşırdı bizim elemanlara. bizimkiler anlamıyor tabi; “şef ne diyor bu değişik??!!” falan, siz bakın işinize boşverin derdim, takılanları da yollardım bir şekilde...
oradan libyaya geçtik. bizim şirketin bağlantısı fethi laga diye bir tip. seyfülislam kaddafinin sağ kolu. saf deli bir yarma. libyada herkesin tanıdığı, korktuğu manyağın teki. birgün bir sebeple arabasındayız. trafik var. çıktı kaldırıma bastı gidiyor manyak. ileride polis durdurdu. polise “seni burada dayaktan öldürürüm” dedi. eleman “affet abi, bilemedim, kem küm” moduna girdi, biz kaldırımdan devam ettik. sonrasında malum, kaddafiyi indirdiler. tesadüfen olaylardan bir gün önce ayrıldık trablustan. bütün eşyalarım orada kaldı. geri dönemedik almak için.
sonra bağdat’a gittik aynı şirketle. yeşil bölgeye girip çıkıyoruz, işin bir kısmı orada. 4 kısım şefi atladık arabaya yeşil bölgeye gireceğiz. girişte arama var tabi. her gün girdiğimizden bizi tanıyorlar ama prosedür aynı. neyse arama başladı, biz kenarda gırgır yapıp bekliyoruz. arama köpeği oturdu kaldı. onu götürdüler, diğer köpek geldi. o da oturdu. amerikalılar geldi. siz ne ayaksınız diyor. ulan türk şirketiyiz işte yolu yapıyoruz, biliyorsunuz bizi ya dedik. adamlar oracıkta tampon vs söktüler arabayı. iki saat bekledik. köpekler bomba kokusu almış. çıkmadı bişey tabi. geri döndük kampa. ucuz atlattınız dediler. normalde içeri alırlarmış, sorgu vs bir aydan önce çıkamazdınız dediler....
daha çok var böyle de yoruldum.
devamını gör...
çayı şekersiz içmek
çayı serbetten ayıran şekerdir..
devamını gör...
anabasis
diğer adıyla onbinlerin dönüşü adlı kitap / günce.
yazarı sokrates'in öğrencisi olan ksenophon'dur, kitapta o dönem ve şu an bildiğimiz anadolu insanı hakkındaki benzerlikler beni en fazla şaşırtan konu olmuştur.
ari çokona çevirisi okunabilecek en güzel halidir.
yazarı sokrates'in öğrencisi olan ksenophon'dur, kitapta o dönem ve şu an bildiğimiz anadolu insanı hakkındaki benzerlikler beni en fazla şaşırtan konu olmuştur.
ari çokona çevirisi okunabilecek en güzel halidir.
devamını gör...
blaise pascal
1623-1662 yılları arasında yaşamış fransız matematikçi, fizikçi ve düşünürdür. binom açılımındaki katsayıları uygun bir tablo halinde tanıtmıştır. bu tabloya pascal üçgeni denir.
devamını gör...


