insanın kendini çaresiz hissettiği anlar
kırıldığını kimsenin görmediği, anlamadığı an.
devamını gör...
mustafa sağyaşar
yaşamakta olan en büyük değerlerimizden biri. hala çok güzel bir sesi var ve çok güzel şarkı söyler . kendisinin 1998 yılında kültür bakanlığınca verilen devlet sanatçısı ünvanı vardır bu yaşına rağmen kafa sesine kendisi gibi çıkabilen bir kişi daha yoktur tahminimce. müziğe profesyonel olarak 1951 yılında ankara radyosu'nda başladı. bugüne kadar 128 45'lik plak, 12 taş plak, 9 uzun çalar yaptı. 400'ü aşkın parça yorumlamış olup trt repertuvarında iki de bestesi bulunmaktadır. (viki de yazan rakamlara bakmayınız efendim) kendisi gibi sanatçı olan cemil ve ayşe isminde iki evladı bulunmaktadır. hala bizi kendisinden mahrum bırakmayıp müjdat gezen sanat merkezi’nin türk sanat müziği bölüm başkanlığını, kız kulesi tsm korosu ve istanbul tapu kadastrolular tsm korosu şefliğini devam ettirmektedir ve her cuma trt nağme radyosunda saat 20:00'de "mustafa sağyaşar sizlerle" programını sürdürmektedir. zeytin gölüm sana meylim nedendir, beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın ve karam türkülerini bir başka okumakta olup insanın içine bir ok gibi saplamaktadır.
dinlemek için efendim.
adama efkar yükler cidden.
dinlemek için efendim.
dinlemek için efendim.
adama efkar yükler cidden.
dinlemek için efendim.
devamını gör...
profil fotoğrafı kedi olan yazarlar
kedi aşkından yanıp tutuşuyordur. muhtemelen kendi kedisidir diye düşünüyorum. kedisi olarak değil de evladı gibi görmeye başlarlar. anneler nasıl sürekli çocuklarının fotoğraflarını çekip oraya buraya atıyorsa, kedi anneleri de öyle her yere koymak istiyor olabilir.
devamını gör...
sizi kaybetmek istemeyen ama sizi sevmeyi bilmeyen insanlar
(bkz: narsistik kişilik bozukluğu)
devamını gör...
özlem duygusuyla baş edemeyince hırçınlaşmak
özlemenin, özlenenden hıncının alınması durumu.
devamını gör...
yazarların unutamadığı geri dönüşler
sezen aksu'nun "madem ki istiyorsun öyleyse durma git" dedikten sonra gitme kal yalan söyledim demesi .
devamını gör...
doğru söylüyor dedirten şarkı sözleri
bir ölümüne sevenler
durmadan denerler
ı̇natla kaybederler
ı̇ki yapış yapış sevenler
mesafeler girince
nedense vazgeçerler
üç platonik sevenler
hüzünlü şarkılar sever
hayatta kaybederler
dört sevmeden sevenler
seviyormuş gibiler
daha çok küçükler
durmadan denerler
ı̇natla kaybederler
ı̇ki yapış yapış sevenler
mesafeler girince
nedense vazgeçerler
üç platonik sevenler
hüzünlü şarkılar sever
hayatta kaybederler
dört sevmeden sevenler
seviyormuş gibiler
daha çok küçükler
devamını gör...
2002 dünya kupası
2002 dünya kupası (bkz: 17. dünya kupası), finalleri 31 mayıs ve 30 haziran 2002 tarihleri arasında güney kore ve japonya'da gerçekleşen içinde kupayı 3. bitiren ülkemizinde olduğu çocukluğumuzun efsanelerinden biri olan dünya kupasıdır.
(bkz: ilhan mansız)'ın(bkz: roberte carlos)!a attığı tarihi driblingi halen akıllardadır.
(bkz: ilhan mansız)'ın(bkz: roberte carlos)!a attığı tarihi driblingi halen akıllardadır.
devamını gör...
priscilla's song
the witcher 3 wild hunt soundtrack’i olan bu şarkıyı dinlerken o han içinde hissederiz kendimizi. şarkı insanı alır uzaklara götürür. priscilla’s song günümüzde hasret çeken aşıkların şarkısı olmuştur.
not: çevirilerde “in context” denilen bir husus vardır. kelimeler bulundukları cümleye göre farklı anlamlar kazanır. kimi yazar google translate ile düz çeviri yapıyor... şarkının hikayesine gelince; normal bir insan olmayan canavar avcısı gerald’ın sevgilisi yennefer’e duygularını gösterme imkanı yoktur. yennefer tribini atınca gerald “eğer sana olan sevdamı görmek istiyorsan sök al kalbimi” der. gerald ile yennefer'in aşk şarkısı olarak yazılır, priscilla da söyler.
not: çevirilerde “in context” denilen bir husus vardır. kelimeler bulundukları cümleye göre farklı anlamlar kazanır. kimi yazar google translate ile düz çeviri yapıyor... şarkının hikayesine gelince; normal bir insan olmayan canavar avcısı gerald’ın sevgilisi yennefer’e duygularını gösterme imkanı yoktur. yennefer tribini atınca gerald “eğer sana olan sevdamı görmek istiyorsan sök al kalbimi” der. gerald ile yennefer'in aşk şarkısı olarak yazılır, priscilla da söyler.
devamını gör...
ben herkesten farklıyım hissi
"kimseden daha iyi olmadığınızı anlayacak kadar mütevazi, herkesten farklı olduğunuzu kavrayacak kadar bilge olun."
ibn rüşd
ibn rüşd
devamını gör...
hırvatı ben yalamadım
sizin yüzünüzden yine bir yazar kaybettik. yapmayın böyle şeyler. veriyorsunuz başta coşkuyu. harikasın, muhteşemsin, sözlüğün seyrini değiştirirsin, aslansın, kaplansın, havada uçanı yakalarsın hebelüp hübelüp! daha adam bismillah demeden nickaltı mesaisine başlıyorsunuz. sonra havaya girince de tam ters kutupta sallamaya başlıyorsunuz. kendiniz parlatıp sonra da parlattığınıza sallıyorsunuz. biraz nefeslenin yahu. cilala, parlat sonra göm stratejisini acilen terk etmeniz lazım. alın işte beğendiniz mi yaptığınızı? hırvat öksüz kaldı. hırvat'ın da ahını aldınız.
tanım: hırvatı yalaması efsaneleştirilen yazarın, hırdavat muamelesi görerek gitmesine vesile olanlara söylendiğim başlıktır.
tanım: hırvatı yalaması efsaneleştirilen yazarın, hırdavat muamelesi görerek gitmesine vesile olanlara söylendiğim başlıktır.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
"nefes aldığın şehir ne kadar şanslı.
kim bilir, sesini gökyüzü sanan kuşlar bile vardır."
sait faik abasıyanık
kim bilir, sesini gökyüzü sanan kuşlar bile vardır."
sait faik abasıyanık
devamını gör...
majezik
özellikle diş ağrılarında etkili bir ilaç.
devamını gör...
istanbul sözleşmesi kalktı diye kurban kesmek
kadınları kurban ediyorsunuz zaten , bari hayvanı öldürmeseydiniz.
hayvanlar!!
bir şeyleri öldürmeden erkekliklerini yaşayamıyorlar galiba.
dostoyevski insancıklar' ı size yazdı.!
hayvanlar!!
bir şeyleri öldürmeden erkekliklerini yaşayamıyorlar galiba.
dostoyevski insancıklar' ı size yazdı.!
devamını gör...
beyin
ağırlığı yaklaşık olarak 1400 gram olan %78'i su, %11'i yağ, %8'i protein, %1'i inorganik maddeler, kalan %1'ini de diğer besinlerin oluşturduğu ve günlük yaşamımızda bolca kullanılması gereken mucizevi organımızdır. ayrıca beyin bol suya ihtiyaç duyar. bu yüzden susuz kaldığınızda baş ağrısı gibi sorunlar yaşamanız mümkündür.
devamını gör...
birhan keskin
bir röportajında yeryüzünün en güzel hali hangisi? sorusuna insan elinin değmediği bütün halleri güzel cevabını vererek "evren ve insan" ilişkisinin en güzel özetini bir tokat gibi yüzümüze çarpmış olan kadın gibi kadındır. şiirlerin sultanıdır.
-aşk-
sevgilim sabahın erkenini seviyor.
ben geceyi ve esmerliğini onun.
o dorukları seviyor, korkuyor bundan.
ben rüzgârla buluşan tepeyi, tuhaflığı.
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
o kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden.
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o , sabahları eğilip öpüyor denizi.
çıplağın çıplağımda, rüzgârın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
"bulutlara bak, gidiyorlar hızla" diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü, bir duruyor.
sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir,
bir duruyor aklım.
su ve rüzgâr, dağ ve doruk,
sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür,
ölüm geliyor aklıma bir,
bir, çıplağın çıplağımda.
rüzgârın dağımda olsun, esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.
kim bağışlayacak beni kitabından.
-aşk-
sevgilim sabahın erkenini seviyor.
ben geceyi ve esmerliğini onun.
o dorukları seviyor, korkuyor bundan.
ben rüzgârla buluşan tepeyi, tuhaflığı.
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
o kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden.
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o , sabahları eğilip öpüyor denizi.
çıplağın çıplağımda, rüzgârın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
"bulutlara bak, gidiyorlar hızla" diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü, bir duruyor.
sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir,
bir duruyor aklım.
su ve rüzgâr, dağ ve doruk,
sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür,
ölüm geliyor aklıma bir,
bir, çıplağın çıplağımda.
rüzgârın dağımda olsun, esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.
kim bağışlayacak beni kitabından.
devamını gör...
54 kilonun üstündeki kadın
(bkz: peki bundan size ne olması)
devamını gör...
acıya alışmak
insanoğlu yaradılış gereği acı hissiyatına tepki vermeye programlanmıştır.
çok basittir denklemdir aslında, eğer bir şey acı veriyor ise, ondan uzak dur.
misal, eğer ateş elini yakıyor ise, bir daha dokunma veya yediğin bitki mideni ağrıttı ise bir daha onu yeme.
acı aslında vücudun bir koruma mekanizması olarak da düşünülebilir.
bir yerimizde sıkıntı çıktığında o bölge beyine sinyal yollar ve bu sinyalin karşılığı acı hissidir.
tabi bu her zaman fiziksel olmak zorunda değil, psikolojik ve duygusal kaynaklı çok ağır acılar da vardır.
can da öyle tatlıdır ki, insanlar acıdan korkmaya başlar zamanla.
fakat günümüz modern yaşam şeklinin getirdiği konfor insanları doğal yaşam alanlarından, doğanın içinden alıp betona hapis etmiştir. bunun yüzünden insanın fiziksel ve psikolojik gelişimi de değişime uğramıştır. şehir insanı yemeğini kazanmak için avlamak zorunda olmadığından veya göçebe bir hayat süremediği için ister istemez acının ne olduğunu unutmuştur aslında.
bu sebepten de, artık en ufak bir acı ihtimali bile strese sokar olmuştur onu. artık korkutuğu şey acının kendisi değil, acı yaşama fikridir. tabi burada bahsettiğim, nüfusun çoğunluğunu oluşturan şehir insanları.
bunların yanı sıra yine yaradılıştan gelen adapte olabilme/alışabilme güdüsü vardır insanoğlunun. bu da bizi evrim sürecinde ayakta tutan ve besin zincirinin en üstüne kadar çıkmamızı garantileyen bir hayatta kalma fonksiyonudur.
eğer birey yoğun ve sürekli olarak acı yaşıyor ise, adapte olma fonksiyonu zaman içerisine, yine hayatta kalma güdüsünden ötürü gelen acı fonksiyonunu baypas eder.
yani kişi elini ateşe götürdüğünde, bunun vücuda hasar verdiğini iletmek için uyarı veren, acı sinyalleri gönderen ve bunu koruma amaçlı yapan sistemin gönderdiği sinyali etkisizleştirir.
bunun nedeni ise aslında kişinin elini ateşe sokmaktan başka bir çaresinin olmadığını, adapte olma fonksiyonun algılaması fakat acı/uyarı fonksiyonunun algılayamamasıdır. kişinin akli sağlını korumak için, adapte olma fonksiyonunun, yine koruma amacı güden ama korumaktan çok zarar verdiğinin farkına varmayan acı/uyarı fonksiyonunu etkisiz hale getirmesi acıya alıştıran şeydir aslında.
bu yüzdendir ki zor günler geçiren,zor dönemler atlatmış, kayıplar vermiş insanlar, eğer hala ayaktalar ise kolay kolay yıkılmaz, etkilenmezler körpe acılardan.
üzerine kurulmuş felsefi bir okul da vardır bu düşüncenin stoa isminde.
şöyle güzel bir de sözleri vardır bu stoacıların;
"hayatın tamamı göz yaşları için ağlarken, kısımlarına ağlamak niye."
lucius annaeus seneca
çok basittir denklemdir aslında, eğer bir şey acı veriyor ise, ondan uzak dur.
misal, eğer ateş elini yakıyor ise, bir daha dokunma veya yediğin bitki mideni ağrıttı ise bir daha onu yeme.
acı aslında vücudun bir koruma mekanizması olarak da düşünülebilir.
bir yerimizde sıkıntı çıktığında o bölge beyine sinyal yollar ve bu sinyalin karşılığı acı hissidir.
tabi bu her zaman fiziksel olmak zorunda değil, psikolojik ve duygusal kaynaklı çok ağır acılar da vardır.
can da öyle tatlıdır ki, insanlar acıdan korkmaya başlar zamanla.
fakat günümüz modern yaşam şeklinin getirdiği konfor insanları doğal yaşam alanlarından, doğanın içinden alıp betona hapis etmiştir. bunun yüzünden insanın fiziksel ve psikolojik gelişimi de değişime uğramıştır. şehir insanı yemeğini kazanmak için avlamak zorunda olmadığından veya göçebe bir hayat süremediği için ister istemez acının ne olduğunu unutmuştur aslında.
bu sebepten de, artık en ufak bir acı ihtimali bile strese sokar olmuştur onu. artık korkutuğu şey acının kendisi değil, acı yaşama fikridir. tabi burada bahsettiğim, nüfusun çoğunluğunu oluşturan şehir insanları.
bunların yanı sıra yine yaradılıştan gelen adapte olabilme/alışabilme güdüsü vardır insanoğlunun. bu da bizi evrim sürecinde ayakta tutan ve besin zincirinin en üstüne kadar çıkmamızı garantileyen bir hayatta kalma fonksiyonudur.
eğer birey yoğun ve sürekli olarak acı yaşıyor ise, adapte olma fonksiyonu zaman içerisine, yine hayatta kalma güdüsünden ötürü gelen acı fonksiyonunu baypas eder.
yani kişi elini ateşe götürdüğünde, bunun vücuda hasar verdiğini iletmek için uyarı veren, acı sinyalleri gönderen ve bunu koruma amaçlı yapan sistemin gönderdiği sinyali etkisizleştirir.
bunun nedeni ise aslında kişinin elini ateşe sokmaktan başka bir çaresinin olmadığını, adapte olma fonksiyonun algılaması fakat acı/uyarı fonksiyonunun algılayamamasıdır. kişinin akli sağlını korumak için, adapte olma fonksiyonunun, yine koruma amacı güden ama korumaktan çok zarar verdiğinin farkına varmayan acı/uyarı fonksiyonunu etkisiz hale getirmesi acıya alıştıran şeydir aslında.
bu yüzdendir ki zor günler geçiren,zor dönemler atlatmış, kayıplar vermiş insanlar, eğer hala ayaktalar ise kolay kolay yıkılmaz, etkilenmezler körpe acılardan.
üzerine kurulmuş felsefi bir okul da vardır bu düşüncenin stoa isminde.
şöyle güzel bir de sözleri vardır bu stoacıların;
"hayatın tamamı göz yaşları için ağlarken, kısımlarına ağlamak niye."
lucius annaeus seneca
devamını gör...
lokantada yemeğin yanına içecek bir şey almayan insan
para vardı da biz mi içmedik dediğim ve kendisine hak verdiğim insandır.
devamını gör...
istanbul sözleşmesi'nden çekilmemizi onaylayan yüzde yirmi altılık kesim
metropoll araştırma şirketinin anketine göre türkiye'nin istanbul sözleşmesinden çekilmesini %26'lık kesim onaylıyor. onaylamayanlar arasında %81 oran ile saadet partililer de var.
kaynak
bir kadın öldürülürse kucağında ufacık bebeğiyle ya da çocuğunun gözleri önünde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse, kendisini üç beş kuruşa elin adamlarını satan kocasının ellerinde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse yolda yürürken, evine girerken henüz hayalleri bile büyümemiş iken, sorumlusu sizsiniz.
bir kız çocuğu evlendirilirse oyuncakları kendisine küçülmeden sorumlusu sizsiniz.
öldürülen her bir kadının sorumlusu sizsiniz yine sizsiniz!
hepinizin elleri kanlı hepiniz katilsiniz!
kaynak
bir kadın öldürülürse kucağında ufacık bebeğiyle ya da çocuğunun gözleri önünde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse, kendisini üç beş kuruşa elin adamlarını satan kocasının ellerinde sorumlusu sizsiniz.
bir kadın öldürülürse yolda yürürken, evine girerken henüz hayalleri bile büyümemiş iken, sorumlusu sizsiniz.
bir kız çocuğu evlendirilirse oyuncakları kendisine küçülmeden sorumlusu sizsiniz.
öldürülen her bir kadının sorumlusu sizsiniz yine sizsiniz!
hepinizin elleri kanlı hepiniz katilsiniz!
devamını gör...