ikonlar hakkında ne dediler
hem parantez içindeki ifade hem de simge evet bence de fazla, bu yeni uygulama parantez içindekini kaldırmak içinse iyi bir fikir. zira, bir diziye, kitaba gbkz verirken yanındaki parantez içindeki ifadeyi de yazmak lüzumu doğuyor ki bu da yeni tanımı çirkinleştiriyor biraz.
devamını gör...
kadın yüksek sesle gülmez
bir gülmemize karışmamıştınız yahu! çekin o pis zihniyetinizi cağnım kadınların üzerinden. kadın onu yapmaz ,kadın bunu yapmaz. sanane be dangalak. kahkahalar patlatın kızlar, evet evet koro halinde
ha ha hahh haah hhaaa
ha ha hahh haah hhaaa
devamını gör...
yeni nesildeki ateizm dalgası
daha 13-14 yaşlarındayken çocuklar sorgulamaya başlıyor, dine inanmayı reddediyor. küçük kardeşim 14 yaşında ve arkadaşlarının çoğu ateistmiş, kendi de ateizm yolunda ileriyormuş. bana benzediği tek nokta herhalde :d
beni şaşırtan ben de o yaşlarda ateist olmuştum ama arkadaşlarıma söyleyince "sen yanacaksın, annen baban seni sevmiyor mu, şaka yapma" falan diyorlardı. öyle diyenler de sonradan ateist oldu ayrı konu.ama şuan toplu bir biçimde dönüyorlar.
ben biraz farklı olduğum için ateizme kaymıştım o yaşta,yaşıtlarım hala inanıyordu. ama şuan küçükler dalga halinde ateist/deist oluyor.
edit:o kadar kişiyle aynı görüşü paylaşıyorum ama hiçbiri şuku atmamış. hiç mi sevmiyonuz la beni :d
beni şaşırtan ben de o yaşlarda ateist olmuştum ama arkadaşlarıma söyleyince "sen yanacaksın, annen baban seni sevmiyor mu, şaka yapma" falan diyorlardı. öyle diyenler de sonradan ateist oldu ayrı konu.ama şuan toplu bir biçimde dönüyorlar.
ben biraz farklı olduğum için ateizme kaymıştım o yaşta,yaşıtlarım hala inanıyordu. ama şuan küçükler dalga halinde ateist/deist oluyor.
edit:o kadar kişiyle aynı görüşü paylaşıyorum ama hiçbiri şuku atmamış. hiç mi sevmiyonuz la beni :d
devamını gör...
yazarların çocukken en çok korktuğu şeyler
çocuk masumiyeti ile kimi zaman gerçek kimi zamansa hayal ürünü olan şeylere karşı duyduğumuz korkulardır.
-gece tuvale kalkınca karanlıkta bir şeylerin olduğunu düşünmekten korkmak,
-yaramazlık yapınca verileceğinden korkulan polis, yine aynı şekilde iğne yapmasından korkulan doktorlar
-gece tuvale kalkınca karanlıkta bir şeylerin olduğunu düşünmekten korkmak,
-yaramazlık yapınca verileceğinden korkulan polis, yine aynı şekilde iğne yapmasından korkulan doktorlar
devamını gör...
yazarların hayalleri
yaşlandığım zaman geriye baktığımda "istediğim hayatı yaşadım" diyebilmek istiyorum. hayallerimi gerçekleştirmiş, kendimi bulmuş ve onunla mutlu olmuş olmak istiyorum.
devamını gör...
günün sözü
devamını gör...
sözlük dergi yazılarını bekliyor
dün gece derginin yayımlandığı duydum ama ancak detaylı incelemeyi sabaha bırakmıştım. sabah bir solukta tüm dergiyi yaladım yuttum resmen. gerçekten çok güzel bir iş çıkmış. bilim, edebiyat, kültür, mizah, yaşam gibi birçok alanda başlık olmasıda herkesin kendinden bir şeyler bulabileceğinin en güzel kanıtı olmuş. ilk sayının kusuru olmaz denilebilirdi ama bence kusursuz bir nizamda, el üzerinde, titiz bir çalışma ile bizlere sunulmuş.
başta (bkz: karambol), (bkz: robnaja),(bkz: eniyisipencere)(bkz: ölmedim ama hafif sürünüyorum), (bkz: paladin)(bkz: gomercan)(bkz: crimson)’a teşekkürler ve hemen arkasından güzel tanımlarını, düşüncelerini, şiir ve yazılarını bizimle paylaşan tüm yazar arkadaşlarıma teşekkürler.
yeni sayıyı şimdiden heyecanla bekliyorum.
yalnızlığımızı gören muhteşem varlıklar-(bkz: son feci mars)
yerden göğe yüksek türk mitolojisi-(bkz: crimson)
trolizm ve trol akımı ile(bkz: abdulseyidbincabbar) ‘ın sayesinde tanışmış biri olarak detaylı açıklama içeren yazısını hem öğrenerek hemde gülerek okudum. bence çok güzel ve yerinde bir yazar tarafından yazılmış ne de olsa sözlüğümüzün trol akademisi s.a.p danışmanı kendisi olur.
sol framede de keyifle okuduğum kafasözlük haber ajansını yazan sevgili(bkz: ateist kaplumbağa)
meriç-(bkz: alex van carlos)’ da meriçliği çok güzel anlatmış. hep bu meriçler kim acaba derdim artık biliyorum:)
ve sevgili (bkz: eniyisipencere)’nin en sevdiğim tanımı olan virgül,
sevgili arkadaşım (bkz: robnaja)’nın sözlük dergi yayında’sı. sözlük dergi yayında’yı okurken teşekkürlere geldim, robnaja’nın adı yok. nasıl olur, bir atarlandım neyse sonuna geldimki yazıyı yazan sevgili robnaja’ymış:)
kalem-(bkz: yedinci dem)
okuma’nın okuması-(bkz: nikiforenko)
ibrahim vovyoda-(bkz: aktrolavcisi) ile çok güzel bir bilgi paylaşımı olmuş. rabia’nın idamı her ne kadar üzsede.
artemisia’nın öldüren fırçaları-(bkz: pinkshinyultratombourine)
bir istismar geleneği- bocha bazi-(bkz: supportgirl)
sonun başlangıcı-(bkz: ölmedim ama hafif sürünüyorum)’un mahlasına yakışan bir konuya dem vurması.
pandemi döneminde fıkra üretiminde yaşanan durgunluk üzerine-(bkz: mebus paltosu)
mahallenin sadık amcası-(bkz: memontamoni) ile sıcacık bir paylaşım olmuş.
libido ve zeka ilişkisi-(bkz: tutankamonun laneti)
dilimiz nelere muktedir-(bkz: wertheimer)
(bkz: kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası)- röportaj- bence kesin o gözlükleriyle uyuyordur:)
ve canım arkadaşım (bkz: bal porsuğu)’ mun yazdığı “tanesi yüz bin liradan satılan ağaç istokozları uluslararası bir operasyonla kurtarıldı.” başlığını görünce dedim kesin bu ballı porsuğum. böyle sıradışı konuları sözlüğe taşıyan, leopara bile kafa tutan başka kim olabilir ki.
hanımcılık kazanacak-(bkz: hi my i run)
sahte anne deneyi-(bkz: armysuzy) güzel arkadaşımın sevginin her şeyin ilacı olduğunuda anlatan güzel yazısı.
bilim teknoloji başlığı görünce zaten bu(bkz: meja)’dan başkası olamaz dedim ve yanılmadım. teleskoplar hakkında ilgi alanım olmasada bilgi alanım oldu sayesinde.
albaya mektup yok-(bkz: gandalfgillerden)
kazanma arzusu ve beth harmon: the queen’s gambit incelemesi-(bkz: ıvanmılınskı)
(bkz: sözlük dergi turuncu sayfa)’da ki yorumlara bayıldım.
(bkz: makinist)’ in mavi ladin’inde ki birol ile haset arasındaki serüveni nasıl son bulacak? birol çekmeceden masaya kimin fotoğrafını koydu? kafamda deli sorular. umarım 2. sayıda devamı gelir yoksa meraktan çatlayacağım.
asparagas laklak köşeside çok eğlenceliydi.
ben zaten hep (bkz: örnek vatandaş)’ın yapay zeka olduğundan şüphelenmiştim. yoksa o kadar şeyi nasıl bilecek di mi? kesin öyledir kesin kesin:)
hayran kulübü açılan ve iki kişiye randevu veren yazar kimdi acaba?
canı sıkılanlar- (bkz: trevor philips) philips )eğlenceli görsellere imza atmış.
mesela gözüm (bkz: mellisho) veya(bkz: ateist kaplumbağa)’dan veya(bkz: kadıköy beyfendisi)’nden de bir kesit aramadı değil. dergide kesit’in işi ne demeyin. burası kafa dergi her şey olabilir bence.
2. sayı ne zaman çıkacak acaba? takipteyim...
yazmadığım başlık varsa veya yazarlarımızın mahlaslarını yanlış yazdıysam affola valla. o kadarcık kusur rapunzel’de de olur:)
başta (bkz: karambol), (bkz: robnaja),(bkz: eniyisipencere)(bkz: ölmedim ama hafif sürünüyorum), (bkz: paladin)(bkz: gomercan)(bkz: crimson)’a teşekkürler ve hemen arkasından güzel tanımlarını, düşüncelerini, şiir ve yazılarını bizimle paylaşan tüm yazar arkadaşlarıma teşekkürler.
yeni sayıyı şimdiden heyecanla bekliyorum.
yalnızlığımızı gören muhteşem varlıklar-(bkz: son feci mars)
yerden göğe yüksek türk mitolojisi-(bkz: crimson)
trolizm ve trol akımı ile(bkz: abdulseyidbincabbar) ‘ın sayesinde tanışmış biri olarak detaylı açıklama içeren yazısını hem öğrenerek hemde gülerek okudum. bence çok güzel ve yerinde bir yazar tarafından yazılmış ne de olsa sözlüğümüzün trol akademisi s.a.p danışmanı kendisi olur.
sol framede de keyifle okuduğum kafasözlük haber ajansını yazan sevgili(bkz: ateist kaplumbağa)
meriç-(bkz: alex van carlos)’ da meriçliği çok güzel anlatmış. hep bu meriçler kim acaba derdim artık biliyorum:)
ve sevgili (bkz: eniyisipencere)’nin en sevdiğim tanımı olan virgül,
sevgili arkadaşım (bkz: robnaja)’nın sözlük dergi yayında’sı. sözlük dergi yayında’yı okurken teşekkürlere geldim, robnaja’nın adı yok. nasıl olur, bir atarlandım neyse sonuna geldimki yazıyı yazan sevgili robnaja’ymış:)
kalem-(bkz: yedinci dem)
okuma’nın okuması-(bkz: nikiforenko)
ibrahim vovyoda-(bkz: aktrolavcisi) ile çok güzel bir bilgi paylaşımı olmuş. rabia’nın idamı her ne kadar üzsede.
artemisia’nın öldüren fırçaları-(bkz: pinkshinyultratombourine)
bir istismar geleneği- bocha bazi-(bkz: supportgirl)
sonun başlangıcı-(bkz: ölmedim ama hafif sürünüyorum)’un mahlasına yakışan bir konuya dem vurması.
pandemi döneminde fıkra üretiminde yaşanan durgunluk üzerine-(bkz: mebus paltosu)
mahallenin sadık amcası-(bkz: memontamoni) ile sıcacık bir paylaşım olmuş.
libido ve zeka ilişkisi-(bkz: tutankamonun laneti)
dilimiz nelere muktedir-(bkz: wertheimer)
(bkz: kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası)- röportaj- bence kesin o gözlükleriyle uyuyordur:)
ve canım arkadaşım (bkz: bal porsuğu)’ mun yazdığı “tanesi yüz bin liradan satılan ağaç istokozları uluslararası bir operasyonla kurtarıldı.” başlığını görünce dedim kesin bu ballı porsuğum. böyle sıradışı konuları sözlüğe taşıyan, leopara bile kafa tutan başka kim olabilir ki.
hanımcılık kazanacak-(bkz: hi my i run)
sahte anne deneyi-(bkz: armysuzy) güzel arkadaşımın sevginin her şeyin ilacı olduğunuda anlatan güzel yazısı.
bilim teknoloji başlığı görünce zaten bu(bkz: meja)’dan başkası olamaz dedim ve yanılmadım. teleskoplar hakkında ilgi alanım olmasada bilgi alanım oldu sayesinde.
albaya mektup yok-(bkz: gandalfgillerden)
kazanma arzusu ve beth harmon: the queen’s gambit incelemesi-(bkz: ıvanmılınskı)
(bkz: sözlük dergi turuncu sayfa)’da ki yorumlara bayıldım.
(bkz: makinist)’ in mavi ladin’inde ki birol ile haset arasındaki serüveni nasıl son bulacak? birol çekmeceden masaya kimin fotoğrafını koydu? kafamda deli sorular. umarım 2. sayıda devamı gelir yoksa meraktan çatlayacağım.
asparagas laklak köşeside çok eğlenceliydi.
ben zaten hep (bkz: örnek vatandaş)’ın yapay zeka olduğundan şüphelenmiştim. yoksa o kadar şeyi nasıl bilecek di mi? kesin öyledir kesin kesin:)
hayran kulübü açılan ve iki kişiye randevu veren yazar kimdi acaba?
canı sıkılanlar- (bkz: trevor philips) philips )eğlenceli görsellere imza atmış.
mesela gözüm (bkz: mellisho) veya(bkz: ateist kaplumbağa)’dan veya(bkz: kadıköy beyfendisi)’nden de bir kesit aramadı değil. dergide kesit’in işi ne demeyin. burası kafa dergi her şey olabilir bence.
2. sayı ne zaman çıkacak acaba? takipteyim...
yazmadığım başlık varsa veya yazarlarımızın mahlaslarını yanlış yazdıysam affola valla. o kadarcık kusur rapunzel’de de olur:)
devamını gör...
yazarların hüzünlüyken dinlediği şarkılar
depeche mode dinleyerek hüznümden kurtulurum.
zaten hüzünlüysem, neden beni daha beter hale getirecek şeyler dinleyip de kendime eziyet edeyim?
zaten hüzünlüysem, neden beni daha beter hale getirecek şeyler dinleyip de kendime eziyet edeyim?
devamını gör...
iyi bir insanın acımasız bir insana dönüşmesi
gerçekten iyi bir insan birinden kötülük gördü diye kalkıp herkese karşı acımasız olmaz. sadece o kişiye karşı gösterir tepkisini. sırf biri bizi üzdü bize kazık attı diye suçu diğer tüm insanlardan da çıkaramayız değil mi? ben de çok merhametli bir insanım. bunu övünmek için söylemiyorum yanlış anlamayın ama mizaç olarak merhametli biriyim yani. bazen bu iyi niyetimi kötüye kullananlar tabiki oluyor ama bunu farkettiğimde sadece o kişiye karşı tepkimi koyuyorum bunun acısını başkalarından çıkarmıyorum herkese kötü olmuyorum yani. bence olması gereken bu.
devamını gör...
siyasilerin unutulmayan sözleri
' bir memlekette namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur '
ısmet inönü
ısmet inönü
devamını gör...
soyun yavrum geliyorum
devamını gör...
köpeklere fısıldayan adam
bilimsel yaklaşımla ilgisi olmayan, kaba güce dayalı ve deden kalma yanlış bilgilerle köpek eğiten ve milyonlarca insanın hayvanlarını fiziksel ve psikolojik anlamda istismar etmelerine neden olan televizyon programıdır. cesar milan'ın köpek eğitmenliğine dair hiç bir bilgisi ve bu konula ilgili geçerli sertifikası yoktur.
amerika'da köpek eğitmenliği konusunda yasal düzenlemelerin olmaması nedeniyle uzun zaman istediğini yapmıştır.avrupa'da program yapmaya karar verdiğinde, almanya'da köpek eğitmenliği testine girmesi gerekmiş ve testten kalmıştır.
eğitimin temelini dominans teorisi olduğunu söyler ancak hakimiyet - dominans teorisi onun takip ettiği anlamıyla ( monk kardeşlerin teorisi - new skete monks) tamamiyle çürütülmüştür.
monk kardeşlerin teorisi tutsak olarak tutulan kurtlara dayanır. tutsak olmaları nedeniyle kurtlar doğal davranışlarını sergileyememişlerdir. kurtlarda hakimiyet davranışlarına dair çok daha yeni, güncel ve bilimsel çalışmalar vardır.
köpeklerde ve kurtlarda dominans ilişkisi farklıdır. köpeklerde dominans grup içinde akıcı ve değişken bir yapıya sahiptir. bir köpek yiyecek konusunda hakimiyet sahibiyken diğeri oyuncak ya da ilişki konusunda hakimiyet sahibi olabilir.
dominans teorisi sadece aynı türdeki canlıları kapsar. insan ve köpek gibi farklı iki tür arasındaki ilişkide dominans teorisi geçerli değildir.
cesar milan gibi bilimsel yöntemlerle hayvan eğitecek kapasitesi olmayan eğitmenler kaba kuvvetle eğitim verdiklerini sanmaktalar.
ceza yöntemi ile eğitilen köpeklerde ısırma vakaları çok daha fazladır. bu konuda istatistiklere bakın.
ceza yöntemi ile eğitilen köpeklerde hayvan davranış bozuklukları daha sık görülür.
cesar milan'ın skandallarına ve hakkında açılan davalar göz atmanız, size bu adamın bugüne kadar kaç köpeğin ölümünden, yaralanmasından ve kaç kişinin ısırılmasından sorumlu olduğu hakkında bilgi verir.
köpek eğitimin yüz karası bu kişi, normalde köpek eğitimi verecek kapasiteye sahip olmadığı için elektrikli tasma, boğma tasması vb kullanır. elektrikli tasmayı genelde köpeğin boynuna fular takarak saklar.
hayvanların beden dilini bile okumaktan aciz olduğu için ısırılması bile size sadece bu adamın bilgisizliği hakkında ipucu vermeli.
cesar milan ve köpeklere fısıldayan adam taklitlerinden uzak durmanızı tavsiye ederim.
amerika'da köpek eğitmenliği konusunda yasal düzenlemelerin olmaması nedeniyle uzun zaman istediğini yapmıştır.avrupa'da program yapmaya karar verdiğinde, almanya'da köpek eğitmenliği testine girmesi gerekmiş ve testten kalmıştır.
eğitimin temelini dominans teorisi olduğunu söyler ancak hakimiyet - dominans teorisi onun takip ettiği anlamıyla ( monk kardeşlerin teorisi - new skete monks) tamamiyle çürütülmüştür.
monk kardeşlerin teorisi tutsak olarak tutulan kurtlara dayanır. tutsak olmaları nedeniyle kurtlar doğal davranışlarını sergileyememişlerdir. kurtlarda hakimiyet davranışlarına dair çok daha yeni, güncel ve bilimsel çalışmalar vardır.
köpeklerde ve kurtlarda dominans ilişkisi farklıdır. köpeklerde dominans grup içinde akıcı ve değişken bir yapıya sahiptir. bir köpek yiyecek konusunda hakimiyet sahibiyken diğeri oyuncak ya da ilişki konusunda hakimiyet sahibi olabilir.
dominans teorisi sadece aynı türdeki canlıları kapsar. insan ve köpek gibi farklı iki tür arasındaki ilişkide dominans teorisi geçerli değildir.
cesar milan gibi bilimsel yöntemlerle hayvan eğitecek kapasitesi olmayan eğitmenler kaba kuvvetle eğitim verdiklerini sanmaktalar.
ceza yöntemi ile eğitilen köpeklerde ısırma vakaları çok daha fazladır. bu konuda istatistiklere bakın.
ceza yöntemi ile eğitilen köpeklerde hayvan davranış bozuklukları daha sık görülür.
cesar milan'ın skandallarına ve hakkında açılan davalar göz atmanız, size bu adamın bugüne kadar kaç köpeğin ölümünden, yaralanmasından ve kaç kişinin ısırılmasından sorumlu olduğu hakkında bilgi verir.
köpek eğitimin yüz karası bu kişi, normalde köpek eğitimi verecek kapasiteye sahip olmadığı için elektrikli tasma, boğma tasması vb kullanır. elektrikli tasmayı genelde köpeğin boynuna fular takarak saklar.
hayvanların beden dilini bile okumaktan aciz olduğu için ısırılması bile size sadece bu adamın bilgisizliği hakkında ipucu vermeli.
cesar milan ve köpeklere fısıldayan adam taklitlerinden uzak durmanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
dantelli iç çamaşır giyip plaja giden kadın
'anladık pandemi var. ama bu tarz kurgularınızı sözlüğe taşımasanız mı artık?' dedirten başlık.
devamını gör...
elem (yazar)
sözlüğümüze yeni gelmiş hoşgelmiş. pek neşeli ve enerjik. mizahı da oldukça iyi.
sözlüğün kokuşmuş ruhlarının baş düşmanı.
pek kıymetli hocaların hocası elem.
sözlüğün kokuşmuş ruhlarının baş düşmanı.
pek kıymetli hocaların hocası elem.
devamını gör...
kitap okuyoruz
takibe aldığım başlıktır.
ilk fırsatta kitabı edineceğim.
ilk fırsatta kitabı edineceğim.
devamını gör...
ateist kaplumbağa
o nasıl ses diyorum? abartma diyor. asıl bu ses abartılmalı. bayıldımmmm! ayrıca tosbişim sen konuş biz dinleyelim ya, susalım. tosbişim mikrofon sende!
devamını gör...
şeker portakalı
jose mauro de vasconcelos'un kaleme aldığı şeker portakalı kitabı, okunması gereken olağanüstü kitaplardan biridir. herkese ve herşeye rağmen sevmeyi, beklenmedik yerde ve beklenmedik şekilde kurulan dostlukları anlatır. şeker portakalı birçok kişiyi etkilediği gibi benide çok etkilemiştir. ve ana fikrinden birisi ise "her çocuğun sevgiye ve ilgiye ihtiyacı olduğu" gerçeğidir.
ve bu kitap başka hiçbir kitabın dokunmayacağı kadar dokunur kalbinize...

kitap 5 yaşındaki zeze'nin acı dolu hikayesinden bahsediyor. çok fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen zeze çok yaramaz bir o kadar da zeki bir çocuktur. yaptığı yaramazlıklarından dolayı mahallede şeytan olarak anılmaktadır. sınıfının en zeki ve çalışkan öğrencisi olduğundan dolayı öğretmeni ve onu çok seven ablası zeze'nin şeytan olduğuna inanmamaktadır.
aslında yaramazlıkları yaşadığı yalnızlık duygusundan kaynaklanır. yüreğindeki yalnızlığı dindirmek için kendine hayali arkadaşlar yaratmıştır. bunlardan biri yarasa diğeri ise hiç kimsenin beğenmediği ama zeze'nin çok sevdiği şeker portakalıdır.
zeze bir süre sonra bir sokak sanatçısı ile tanışır ve onunla birlikte sokak sokak gezerek şarkı söyler ama söylediği şarkıların anlamını bilmez. birgün morali bozuk olan babasını mutlu etmek için sokak sanatçısı arkadaşından öğrendiği şarkıyı söyler babası şarkıyı duyunca zeze'yi döver ve onunla bir daha arkadaşlık etmemesine söyler. yaşanılan bu olayı duyan zeze'nin ablası gloria çok üzülmüş ve aile fertlerinin onu dövmesini yasaklamıştır.
babasından yediği dayaktan sonra intihar etmeyi düşünmüş ama dostu portuga sayesinde vazgeçmiştir. önceleri birbirlerine düşman olan zeze ve portuga sonraları arkadaş olurlar. dostu portuga kaza geçirip ölünceye kadar her şey çok güzel devam eder. tek sevgi gördüğü insanın ölümü zeze'yi derinden sarsar ve hasta olup yataklara düşmesine neden olmuştur. ne şeker portakalı nede yarasa zeze'yi , portuga ile geçirdiği güzel zamanı geri getirecektir.
zeze'nin yaşadığı acılar ve zorluklar onu hayata hazırlamıştır.
- acılarım kaç gün sürecek portuga ?
- 40 gün
- 40 gün sonra geçecek mi ?
- hayır, alışacaksın...
ve bu kitap başka hiçbir kitabın dokunmayacağı kadar dokunur kalbinize...

kitap 5 yaşındaki zeze'nin acı dolu hikayesinden bahsediyor. çok fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen zeze çok yaramaz bir o kadar da zeki bir çocuktur. yaptığı yaramazlıklarından dolayı mahallede şeytan olarak anılmaktadır. sınıfının en zeki ve çalışkan öğrencisi olduğundan dolayı öğretmeni ve onu çok seven ablası zeze'nin şeytan olduğuna inanmamaktadır.
aslında yaramazlıkları yaşadığı yalnızlık duygusundan kaynaklanır. yüreğindeki yalnızlığı dindirmek için kendine hayali arkadaşlar yaratmıştır. bunlardan biri yarasa diğeri ise hiç kimsenin beğenmediği ama zeze'nin çok sevdiği şeker portakalıdır.
zeze bir süre sonra bir sokak sanatçısı ile tanışır ve onunla birlikte sokak sokak gezerek şarkı söyler ama söylediği şarkıların anlamını bilmez. birgün morali bozuk olan babasını mutlu etmek için sokak sanatçısı arkadaşından öğrendiği şarkıyı söyler babası şarkıyı duyunca zeze'yi döver ve onunla bir daha arkadaşlık etmemesine söyler. yaşanılan bu olayı duyan zeze'nin ablası gloria çok üzülmüş ve aile fertlerinin onu dövmesini yasaklamıştır.
babasından yediği dayaktan sonra intihar etmeyi düşünmüş ama dostu portuga sayesinde vazgeçmiştir. önceleri birbirlerine düşman olan zeze ve portuga sonraları arkadaş olurlar. dostu portuga kaza geçirip ölünceye kadar her şey çok güzel devam eder. tek sevgi gördüğü insanın ölümü zeze'yi derinden sarsar ve hasta olup yataklara düşmesine neden olmuştur. ne şeker portakalı nede yarasa zeze'yi , portuga ile geçirdiği güzel zamanı geri getirecektir.
zeze'nin yaşadığı acılar ve zorluklar onu hayata hazırlamıştır.
- acılarım kaç gün sürecek portuga ?
- 40 gün
- 40 gün sonra geçecek mi ?
- hayır, alışacaksın...
devamını gör...
b sınıfı film
önceden "iki film bir arada" diye sinemalarda gösterim olurdu. bir tane esas film bir tane de esas filmden önce gösterilen düşük bütçeli film. işte o düşük bütçeli film b sınıfı film olarak adlandırılır.
1929 yılında abd'de büyük buhran olarak adlandırılan ekonomik kriz çıkınca bundan sinema salonlarıda etkilenir, çoğu sinema salonu kapanır. ayakta kalanlar da işlerini devam ettirmek için ufak tefek hediyeler vermeye, çekiliş yapmaya başlarlar ama bu da belli bir yere kadar onları idare eder. daha sonra tek bilet fiyatına iki film gösterelim fikri ortaya atılır ve bu seyircinin ilgisini çeker.
ama bu seferde yapım şirketleri o ikinci filmi çekeceğiz diye çok zorlanırlar ve masrafları bir anda ikiye katlanır. düşük bütçeli filmler bu noktada devreye girer. yapım şirketleri ekstradan yapım masrafları ödemek yerine, esas filmlerin çekildiği stüdyolarda film ekibini maksimum kapasitede kullanarak tek maliyetle iki film çekmeye başlarlar.
ancak 2. dünya savaşından sonra amerikan yüksek mahkemesi bir karar alır ve film dağıtımı ve sinema salonlarının artık film stüdyolarına ait olamayacağı kararını verir. bundan sonra büyük stüdyolar artık b sınıfı film sektöründen çekilirler ve artık b sınıfı film terimi yalnızca düşük bütçeli, düşük kaliteli filmler için kullanılmaya başlanır.
bu filmler ünlü yönetmen quentin tarantino'ya filmlerinde hep ilham kaynağı olmuştur. yakın zamanda yazdığım iki örnek b sınıfı film aşağıdadır:
#290923
#261701
1929 yılında abd'de büyük buhran olarak adlandırılan ekonomik kriz çıkınca bundan sinema salonlarıda etkilenir, çoğu sinema salonu kapanır. ayakta kalanlar da işlerini devam ettirmek için ufak tefek hediyeler vermeye, çekiliş yapmaya başlarlar ama bu da belli bir yere kadar onları idare eder. daha sonra tek bilet fiyatına iki film gösterelim fikri ortaya atılır ve bu seyircinin ilgisini çeker.
ama bu seferde yapım şirketleri o ikinci filmi çekeceğiz diye çok zorlanırlar ve masrafları bir anda ikiye katlanır. düşük bütçeli filmler bu noktada devreye girer. yapım şirketleri ekstradan yapım masrafları ödemek yerine, esas filmlerin çekildiği stüdyolarda film ekibini maksimum kapasitede kullanarak tek maliyetle iki film çekmeye başlarlar.
ancak 2. dünya savaşından sonra amerikan yüksek mahkemesi bir karar alır ve film dağıtımı ve sinema salonlarının artık film stüdyolarına ait olamayacağı kararını verir. bundan sonra büyük stüdyolar artık b sınıfı film sektöründen çekilirler ve artık b sınıfı film terimi yalnızca düşük bütçeli, düşük kaliteli filmler için kullanılmaya başlanır.
bu filmler ünlü yönetmen quentin tarantino'ya filmlerinde hep ilham kaynağı olmuştur. yakın zamanda yazdığım iki örnek b sınıfı film aşağıdadır:
#290923
#261701
devamını gör...
quo fata ferunt
ansızın keşfe çıkar yazılarınıza denk gelirse ne mutlu size. bu vesileyle tanımlarıyla buluştum bende, çok mutlu oldum. umarım bir gün yolunuz düşer bu yazara huzurlu anlatımının içinde kaybolmanız dileğiyle.
devamını gör...
evrim teorisinin çürümüş olması
vahabi öğretilerinin peşinden giden cahil söylemi.
devamını gör...