bir öz eleştiri yap
çok sabırsızım. bir durup düşünsem, yavaşlasam her şeyi daha net göreceğim.
devamını gör...
mezar taşına yazılması istenen söz
sizi ayakta karşılayamadığım için üzgünüm.
devamını gör...
para kazanılan en saçma eylem
renkli elektrik tellerinden kolye, bileklik, yüzük gibi uyduruk şeyler yapıp oğlanlar annelerine hediye etsin diye satmıştım bikaç kez. bu işin ticaretini yapsaydım ilkokulda premsesler gibi yaşardım gaddemit.
devamını gör...
küçücük ünye'de 11 tane cumhuriyet savcısının görev yapması
aklıma şahsiyet dizisindeki kambura kasabası geldi. savcı vardı ama yoktu..
devamını gör...
akıl ve nasihat almıyorum varsa huzur verin
babaannemin, para verin diye bitirdiği söz.
devamını gör...
yapmaya üşenilen şeyler
sarma,mantı gibi yemekler yapmak
çok güzeller ama zahmetli yemekler yani üşeniyorum.
çok güzeller ama zahmetli yemekler yani üşeniyorum.
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
odadan çıkarken odanın kapısını kapatınnn.
devamını gör...
geceye bir fotoğraf bırak
fotoğraftaki detaylara dikkatlice bakarsanız her bir detayın diğerinden tatlı olduğunu fark edeceksiniz;
1-küçük olan minnoşun terliklerini ters giyişine bakın.
2-yine küçük minnoşun elindeki sapanı tutuşuna bakın.
3- öz çekim yapılan aletin güzelliğine bakın.
4-abinin kardeşini sahiplenen tutuşuna bakın.
5-bir de bakışların güzelliğine bakın e mi?
1-küçük olan minnoşun terliklerini ters giyişine bakın.
2-yine küçük minnoşun elindeki sapanı tutuşuna bakın.
3- öz çekim yapılan aletin güzelliğine bakın.
4-abinin kardeşini sahiplenen tutuşuna bakın.
5-bir de bakışların güzelliğine bakın e mi?
devamını gör...
rus keman ekolü
macar asıllı kemancı leopold von auer ile temelleri atılan ekol. st. petersburg'da ortaya çıktığı için bir süre st. petersburg ekolü de denmiş. zira o dönemde moskova'da da ayrı bir ekol varmış.
fransız keman ekolünden gelen henryk wieniawski de bu ekole katkıda bulunmuş. ama rus ekolünün babası auer kabul edilmekte. üstelik yaptığı tek iş de "şunu şöyle yap, bunu böyle yap" demek. ekolün yazılı temeli olarak alınabilecek pek bir işi yok. kitaplarında da daha çok öneriler sunuyor zaten. yine de önerileri üzerine koca bir ekol inşa edilmiş.
ekolün ikinci önemli ismi piotr solomonvitch. 1898'de odessa'ya taşınmış ve 1911'de burada bir okul açmış. işçi ailelerini ziyaret edip yetenekli çocukları keşfetmeye çalışmış ve uygun gördüklerini okulunda eğitmeye başlamış.
solomonovitch de auer gibi öğrencilerini çok sıkmamış. sadece çalışları hakkında önerilerde bulunmuş.
sovyet devriminden sonra solomonovitch'in çalışmaları sscb tarafından ilgiyle izlenmiş ve solomonovitch'in eğitim metodolojisi propaganda amaçlı kullanılmış. bir üstüne solomonovitch'in öğrencileri 1937'de brüksel'deki bir uluslararası yarışmayı domine edince sovyet yönetimi daha da bir aşka gelmiş. böylece küçük çocuklar için müzik okulları projelerine büyük miktarda bütçeler ayrılmış. neticede bu tür işler "bakın sovyet sistemi diğerlerinden ne kadar üstün. sovyetler'den selam, kapitalistler ölsün" demek için yapılıyor. ha aya gitmişsin, ha müzik yarışmalarını domine etmişsin. ikisi de aynı önemde. zaten 1930-1990 arası arada martha argerich gibi hayvani yetenekler olmasa adamlar kimseye piyano bile çaldırmayacak.*
sscb ile keman öğretimi biraz daha bilimsel hala getirilmeye çalışılıyor. örneğin öğrenciye "sol el ne işe yarar?" diye sorulup cevap bekleniyor ve soru-cevap üzerinden bir ders işleniyor ki bu metodu benim keman hocam da kullanıyor, o da rus ekolünden yetiştiği için.
bu ekolün güzel yanı, vücudu hiç yormaması. gerçekten hiç ara vermeden 1-2 saat çalışmanız mümkün. sadece başınız ağrıyabiliyor, sürekli aynı sesleri çalışmaktan. * ama kol ağrısı falan hiç çekmiyorsunuz.
kemana başlarken de doğrudan keman çalınarak başlanıyor. yani öyle "1 ay yay çekeyim, sonra kemana bant yapıştırayım öyle çalayım" mantığı pek yok bu ekolde. "kervan yolda düzülür" deyip daha ilk dersten bir şeyler çaldırtıyor bu ekolün hocaları.
tabii benim gibi mükemmeliyetçi, çaldığım ses düzgün çıksın tarzı insanları ağlatıyor bu sebeple. siz içinizden "entonasyon..." deyip ağlıyorsunuz, hocanız "s*** et çal sen" diyor. belki de amaç gerçekten budur bilemeyeceğim. yani öğrenciyi "bu ne lan b** gibi çalıyorum. eve gidip entonasyon çalışayım" demeye itiyordur belki de bu okul. belki de diğer ekoller gibi olsa "kemanda ne var ya, 50 tane şarkı çalıyorum" diyebilir öğrenci neticede. sonuçta bant falan var. notanın çalındığı yer belli.
neyse sonuçta tavsiyem, eğer keman öğrenecekseniz rus ekolünden gelen bir hocadan öğrenmeniz yönünde. sizi ağlatıyor ama en azından düzgün şeyler öğreniyorsunuz, kas ağrısı falan çekmiyorsunuz. ağlasam da, strese girsem de, "öff lanet olsun bugün sadece 2 saat çalışabildim..." desem de rus keman ekolü ile tanıştığıma gayet memnun oldum diyebilirim.
fransız keman ekolünden gelen henryk wieniawski de bu ekole katkıda bulunmuş. ama rus ekolünün babası auer kabul edilmekte. üstelik yaptığı tek iş de "şunu şöyle yap, bunu böyle yap" demek. ekolün yazılı temeli olarak alınabilecek pek bir işi yok. kitaplarında da daha çok öneriler sunuyor zaten. yine de önerileri üzerine koca bir ekol inşa edilmiş.
ekolün ikinci önemli ismi piotr solomonvitch. 1898'de odessa'ya taşınmış ve 1911'de burada bir okul açmış. işçi ailelerini ziyaret edip yetenekli çocukları keşfetmeye çalışmış ve uygun gördüklerini okulunda eğitmeye başlamış.
solomonovitch de auer gibi öğrencilerini çok sıkmamış. sadece çalışları hakkında önerilerde bulunmuş.
sovyet devriminden sonra solomonovitch'in çalışmaları sscb tarafından ilgiyle izlenmiş ve solomonovitch'in eğitim metodolojisi propaganda amaçlı kullanılmış. bir üstüne solomonovitch'in öğrencileri 1937'de brüksel'deki bir uluslararası yarışmayı domine edince sovyet yönetimi daha da bir aşka gelmiş. böylece küçük çocuklar için müzik okulları projelerine büyük miktarda bütçeler ayrılmış. neticede bu tür işler "bakın sovyet sistemi diğerlerinden ne kadar üstün. sovyetler'den selam, kapitalistler ölsün" demek için yapılıyor. ha aya gitmişsin, ha müzik yarışmalarını domine etmişsin. ikisi de aynı önemde. zaten 1930-1990 arası arada martha argerich gibi hayvani yetenekler olmasa adamlar kimseye piyano bile çaldırmayacak.*
sscb ile keman öğretimi biraz daha bilimsel hala getirilmeye çalışılıyor. örneğin öğrenciye "sol el ne işe yarar?" diye sorulup cevap bekleniyor ve soru-cevap üzerinden bir ders işleniyor ki bu metodu benim keman hocam da kullanıyor, o da rus ekolünden yetiştiği için.
bu ekolün güzel yanı, vücudu hiç yormaması. gerçekten hiç ara vermeden 1-2 saat çalışmanız mümkün. sadece başınız ağrıyabiliyor, sürekli aynı sesleri çalışmaktan. * ama kol ağrısı falan hiç çekmiyorsunuz.
kemana başlarken de doğrudan keman çalınarak başlanıyor. yani öyle "1 ay yay çekeyim, sonra kemana bant yapıştırayım öyle çalayım" mantığı pek yok bu ekolde. "kervan yolda düzülür" deyip daha ilk dersten bir şeyler çaldırtıyor bu ekolün hocaları.
tabii benim gibi mükemmeliyetçi, çaldığım ses düzgün çıksın tarzı insanları ağlatıyor bu sebeple. siz içinizden "entonasyon..." deyip ağlıyorsunuz, hocanız "s*** et çal sen" diyor. belki de amaç gerçekten budur bilemeyeceğim. yani öğrenciyi "bu ne lan b** gibi çalıyorum. eve gidip entonasyon çalışayım" demeye itiyordur belki de bu okul. belki de diğer ekoller gibi olsa "kemanda ne var ya, 50 tane şarkı çalıyorum" diyebilir öğrenci neticede. sonuçta bant falan var. notanın çalındığı yer belli.
neyse sonuçta tavsiyem, eğer keman öğrenecekseniz rus ekolünden gelen bir hocadan öğrenmeniz yönünde. sizi ağlatıyor ama en azından düzgün şeyler öğreniyorsunuz, kas ağrısı falan çekmiyorsunuz. ağlasam da, strese girsem de, "öff lanet olsun bugün sadece 2 saat çalışabildim..." desem de rus keman ekolü ile tanıştığıma gayet memnun oldum diyebilirim.
devamını gör...
kendinden 10 yaş büyük erkekle birlikte olmak
eğer iki kişi de reşitse bırakın 10 yaşı 20,30 yaş bile olsa o iki kişiden başka kimseyi ilgilendirmez. eğer aralarında farklılıklar olacaksa da, o iliskiyi yasayan kişilerin düşünmesi gereken şeylerdir bunlar. evet kuşak farklılıkları falan filan tabii olacaktir. ama eğer bir ilişki yaşıyorlarsa bu farkliliklari göze almışlar demektir. geri kalanı da kimseyi ilgilendirmez.
devamını gör...
canı istemiyorsa telefona yanıt vermeyen insan
benim. rehberinde bir şekilde telefon numaramin var olması canın her istediğinde bana ulaşabileceğin anlamına gelmiyor.
devamını gör...
panseksüel
panseksüellik ,cinsiyetleri veya cinsiyet kimlikleri ne olursa olsun insanlara yönelik cinsel , romantik veya duygusal çekiciliktir.
panseksüel kişiler, başkalarına karşı romantik veya cinsel çekiciliklerinde cinsiyet ve cinsiyetin belirleyici faktörler olmadığını iddia ederek kendilerini cinsiyet körü olarak adlandırabilirler . panseksüellik,alternatif bir cinsel kimliği belirtmek için kendi başına bir cinsel yönelim veya biseksüelliğin bir dalı olarak kabul edilebilir.
fakat yanlış olarak bilinen diğer durum ise kesinlikle birbirinin aynı anlamına sahip değildir.
panseksüel insanlar,kendisini kesinlikle erkek veya kadın olarak tanımlamayan insanlarla ilişkilere açık olduğundan ve bu nedenle panseksüellik,cinsiyet ikilisini reddettiğinden,genellikle biseksüelden daha kapsayıcı bir terim olarak kabul edilir . panseksüel terimi ile karşılaştırıldığında biseksüel teriminin kapsayıcılığı,lgbt topluluğu,özellikle biseksüel topluluk içinde tartışılmaktadır.
panseksüel kişiler, başkalarına karşı romantik veya cinsel çekiciliklerinde cinsiyet ve cinsiyetin belirleyici faktörler olmadığını iddia ederek kendilerini cinsiyet körü olarak adlandırabilirler . panseksüellik,alternatif bir cinsel kimliği belirtmek için kendi başına bir cinsel yönelim veya biseksüelliğin bir dalı olarak kabul edilebilir.
fakat yanlış olarak bilinen diğer durum ise kesinlikle birbirinin aynı anlamına sahip değildir.
panseksüel insanlar,kendisini kesinlikle erkek veya kadın olarak tanımlamayan insanlarla ilişkilere açık olduğundan ve bu nedenle panseksüellik,cinsiyet ikilisini reddettiğinden,genellikle biseksüelden daha kapsayıcı bir terim olarak kabul edilir . panseksüel terimi ile karşılaştırıldığında biseksüel teriminin kapsayıcılığı,lgbt topluluğu,özellikle biseksüel topluluk içinde tartışılmaktadır.
devamını gör...
nihat genç
dili herkese uzanan, ancak kendisine iki kelam edildiğinde ortalığı ayağa kaldıran ulusalcı.
sözde en muhalif odur. ancak akp'den çok chp'yi, iyi partiyi eleştirir.
sorsanız ağzından köpükler çıkarta çıkarta "çizgisini bozmayan tek kesim ulusalcılardır" der, ancak perinçek abisi adalet ve kalkınma partisi binasından çıkmazken ortalıklarda da pek yoktunuz nihat bey, nasıl yapacağız o işi ?
çizgiden bahis edecek son insan perinçek olabilir bu ülkede. işçi partisi ve perinçek'in bürünmediği kılıf, tatmadığı ideoloji kaldı mı yerkürede?
hayır insanda biraz utanma olur, daha düne kadar 100.000 imza bulamayan perinçek'in oylarını meral hanım, muharrem bey tamamlatmadı mı ? bir sorgulayın ya hu : " biz on yıllardır bir şeyler konuşuyoruz da, nasıl olur yüzbin imza dahi toplayacak bir tabanımız olmaz, bu insanlar neden bize kulak asmıyor " diye biraz kafa yorun...
sözde en muhalif odur. ancak akp'den çok chp'yi, iyi partiyi eleştirir.
sorsanız ağzından köpükler çıkarta çıkarta "çizgisini bozmayan tek kesim ulusalcılardır" der, ancak perinçek abisi adalet ve kalkınma partisi binasından çıkmazken ortalıklarda da pek yoktunuz nihat bey, nasıl yapacağız o işi ?
çizgiden bahis edecek son insan perinçek olabilir bu ülkede. işçi partisi ve perinçek'in bürünmediği kılıf, tatmadığı ideoloji kaldı mı yerkürede?
hayır insanda biraz utanma olur, daha düne kadar 100.000 imza bulamayan perinçek'in oylarını meral hanım, muharrem bey tamamlatmadı mı ? bir sorgulayın ya hu : " biz on yıllardır bir şeyler konuşuyoruz da, nasıl olur yüzbin imza dahi toplayacak bir tabanımız olmaz, bu insanlar neden bize kulak asmıyor " diye biraz kafa yorun...
devamını gör...
küfretmeden hakaret etmek
bülent ersoy'a" bülent bey " demek.
küfür yok, hakaret hiç yok ama yiyorsa gidin bülent bey deyin.
küfür yok, hakaret hiç yok ama yiyorsa gidin bülent bey deyin.
devamını gör...
yaşlı insanlar gibi yaşayan gençler
konfor alanımdan çıkamıyorum, yeni bir hobi edinemiyorum, rahatça dışarı çıkamıyorum. yaşlılardan tek farkım günde 10 ilaç içmemek. ben gençliğimi ne zaman yaşayacağım bu hayata geç kaldım.
devamını gör...
sözlükçülerin en iyi 3 çorba listesi
domates çorbasına bayılırım. bizim üniversitenin orda bir çorbacı vardı her gece yarısı giderdik domates çorbası var mı diye sorardım bir bakayım derdi sonra gelip maalesef kalmamış derdi. bende süzme mercimek isterdim. bir gün yine gittik domates çorbası var mı dedim var dedi. kaşar atıyor musunuz içine dedim evet dedi. iyi o zaman bana bir süzme mercimek çorbası dedim. muhtemelen sövdü. ama alıştım artık napim.
ha bu arada yuvalama harika bir şey.
ha bu arada yuvalama harika bir şey.
devamını gör...
makinist ile son istasyon radyo yayını
an itibariyle biraz da geç kalmışlık hissiyle dinlediğim yayın. yazarların katkısı ve sevgili makinistin yorumları takdire şayan. daim olsun.
devamını gör...


