gençlerin hobi sahibi olmayışı
öncelikle "hobi" tanımının zihinlerde tam oturmayışından kaynaklanıyor olabilir. kitap okumak, film izlemek gibi eylemler muhatap olunan nesnenin entelektüel derinliğine göre "boş zaman aktivitesi"nden ziyade insanın kendini geliştirmesi yolunda attığı bir adım, apayrı bir zaman ve emek isteyen birer süreçtir. akademik dersler haricinde öğrenilen bilgilerin "gereksiz" ve "işe yaramaz" olduğu algısı ve merak nahiyesinin yetersiz olması da hobi kavramının yanlış anlaşılmasındaki yegane nedenlerdendir. bana kalırsa puzzle yapmak, boyama yapmak, bitki yetiştirmek yahut müzik dinlemek zihin dinlendiriciliği bakımından hobi olmaya daha uygun akivitelerdir. ancak gelin görün ki hızla akan sosyal medya çağında bahsi geçen aktiviteler pek de "cool" aktiviteler olarak algılanmamaktadır gençler tarafından.
devamını gör...
sözlük yazarına yürümeden önce oylayıp favorilemek
resmen 60'lar nezaketi taşıyan bir sözlük hareketi...
hani haber yollarsın ya, müsaitseniz çay içmeğe geleceğiz diye... işte böyle bir şey...
ben seziyorum. bakıyorum oy oy favori, oy oy favori, şişe kuşbaşı dizer gibi işliyor bazı hınzır yazarlar... allah'ım diyorum lütfen süpaneke, yazmasın n'olur?
üç vakte kadar mesaj atacağım, anla... " demek bu.
yine de bodoslama yürüyenlerden iyidir. aferim böyle öncü bildiri yollayın.
hani haber yollarsın ya, müsaitseniz çay içmeğe geleceğiz diye... işte böyle bir şey...
ben seziyorum. bakıyorum oy oy favori, oy oy favori, şişe kuşbaşı dizer gibi işliyor bazı hınzır yazarlar... allah'ım diyorum lütfen süpaneke, yazmasın n'olur?
üç vakte kadar mesaj atacağım, anla... " demek bu.
yine de bodoslama yürüyenlerden iyidir. aferim böyle öncü bildiri yollayın.
devamını gör...
üç frenk havası radyo yayını
on numara şıkır şıkır yayındır. cumartesiye hoşluk katar.
devamını gör...
kendi açıklaması
yemek yapmayı çok severim. insanlara sofra kurmayı, sevdiklerimi beş temel duyularından hazza en çok odaklanmış olanıyla mutlu etmeyi. ama sadece birilerine yemek yapmak değil bana iyi gelen. üzgünken değilse de düşünmek istemediğimde, sinirli olduğumda, birilerinden kaçarken ya da sadece canım sıkıldığında da yemek yapmak, başka her şeye kıyasla en kestirme yolu benim rehabilitasyonumun. evet her şey. yerine bir şey koymayı çok denedim. ya da en azından bir alternatifini bulmayı. duşa girmek mesela. bisiklete binmek ya da. tatile gitmek bile. müzik dinlemek. film izlemek. uyumak. hemen hemen her şeyi denedim. ya çok geçici, kısa süreli sonuçlar veriyorlar ya da tamamen fiyaskoyla sonuçlanıyorlar. henüz bulamadım başka bir yolunu. sadece tek bir şeyim olması, bir yedeğe sahip olamamak kendimi yeterince güvende hissetmememe sebep oluyor. mutfağımdan uzaktayken elim kolum bağlı oluyor örneğin. mutlaka bir yolu daha olmalı kendimi rahatlatmamın.
tabi ki yine mutfağa girdim. bir sürü şey pişirdim. dolapta pişirilebilecek ne varsa. buzluktaki karides dahil. zaten spesifik bir şeyler düşünerek hareket etmiyorum rehabilitasyon yemekleri yaparken. elime ne gelirse. bu şunla olur, bir hamur yoğursam bakayım içine ne koyabilirim, meh peynirli istemiyorum, zaten onu mücvere rendelerim, tamam o zaman bunu açmaya çevireyim. aa çikolata vardı sufle yapayım. 6 cup sufleyi kim yiyecek senem, salla, soğuğunca kek olur, neyse ne. bunun gibi şeyler. kim yiyecek şimdi bunları diye düşünmek en küçük meselem. önem sıralamanı hatırla.
ben karamel sevmem. yılmaz bir karamelsevmezim hatta. herkes de bilir bunu. rüyamda koca bir karamelli dondurma kutusuyla babam hiç gelemediği evime geldi, söyledikleriyse herhangi bir alt anlam anlamama gerek olmayacak kadar açıktı. bir rüya değil de gözlerimi kapatmışım da düşünmüşüm gibi sanki. ben böyle rüyalar görmem. terapistler kızmasın ama rüyalara tamah da etmem. ama bilinç dışı olduğunuz, kendi kontrolünüzü sağlayamadığınız zamanlarda yediğiniz sözlü dayaklara kendiniz gibi cevaplar verememek çok ilginç bir deneyimmiş. sizi mutfağa sokan cinsten. bilemiyorum.
-ben karamelli dondurma sevmem baba. ben karamel sevmem.
-dondurma seversin ama. sevdiğin şeyleri sevmediğin şeylerle birlikte tüketmek çok yabancı olmasa gerek sana.
tabi ki yine mutfağa girdim. bir sürü şey pişirdim. dolapta pişirilebilecek ne varsa. buzluktaki karides dahil. zaten spesifik bir şeyler düşünerek hareket etmiyorum rehabilitasyon yemekleri yaparken. elime ne gelirse. bu şunla olur, bir hamur yoğursam bakayım içine ne koyabilirim, meh peynirli istemiyorum, zaten onu mücvere rendelerim, tamam o zaman bunu açmaya çevireyim. aa çikolata vardı sufle yapayım. 6 cup sufleyi kim yiyecek senem, salla, soğuğunca kek olur, neyse ne. bunun gibi şeyler. kim yiyecek şimdi bunları diye düşünmek en küçük meselem. önem sıralamanı hatırla.
ben karamel sevmem. yılmaz bir karamelsevmezim hatta. herkes de bilir bunu. rüyamda koca bir karamelli dondurma kutusuyla babam hiç gelemediği evime geldi, söyledikleriyse herhangi bir alt anlam anlamama gerek olmayacak kadar açıktı. bir rüya değil de gözlerimi kapatmışım da düşünmüşüm gibi sanki. ben böyle rüyalar görmem. terapistler kızmasın ama rüyalara tamah da etmem. ama bilinç dışı olduğunuz, kendi kontrolünüzü sağlayamadığınız zamanlarda yediğiniz sözlü dayaklara kendiniz gibi cevaplar verememek çok ilginç bir deneyimmiş. sizi mutfağa sokan cinsten. bilemiyorum.
-ben karamelli dondurma sevmem baba. ben karamel sevmem.
-dondurma seversin ama. sevdiğin şeyleri sevmediğin şeylerle birlikte tüketmek çok yabancı olmasa gerek sana.
devamını gör...
ankara
soğuk. duvar. beton. içimi uzaktan üşüten yer
devamını gör...
halil ibrahim sofrası
devamını gör...
akademik ciddiyet
dışarıda - sosyal hayatta- şaşkın davranışları olan, ö-nü-me ge-le-ne bir tek-me modunda garip bir insan olan beni bile içine çekmiş mevcut olan ciddiyettir. o okuldan içeri girdiğim an bir garip tutankamon oluveriyorum. düşman başına.
(bkz: akademinin laneti)
(bkz: akademinin laneti)
devamını gör...
gomercan ile o gemi radyo programı
açma yaramı! dedirten radyo programı, lütfen! harika ilerliyor, iyi yayınlar ve keyifli dinlemeler.
devamını gör...
oblivion
tron efsanesi, top gun: maverick gibi filmlere de yönetmenlik yapmış, yapmakta olan joseph kosinski'nin bilimkurgu filmi. tom cruise, morgan freeman, andrea riseborough, olga kurylenko, nikolaj coster-waldau gibi tanıdık simalar gördüğümüz film:
bir uzaylı istilasına uğramış dünya modeli üzerinde ilerliyor. apokaliptik tanımı uygun olabilir fakat öyle yıkılmış, mahvolmuş şehirlerden çok düzlükler içinde geçiyor filmimiz. bazı yıkık dökük harabeler olsa da gördüğümüz kadarıyla şehirler dümdüz edilmiş ve insanlık başka bir gezegene yolculuk yapma fikrini benimsemiş. çünkü istilacı uzaylılar ile yapılan savaş kazanılmasına rağmen dünya kaybedilmiş. film konu itibari ile güzel olduğu kadar ilginç bir şekilde ilerlemesi ile de dikkat çekiyor. biraz yavaş ilerliyor gibi gelse de filmin yarılarına doğru merak duygunuzun dürtüldüğünü anlıyorsunuz. kim? nerede? neresi? nasıl??
filmi sakin bir kafa ile ve dikkatle izlemeniz gerektiğini düşünüyorum çünkü gerçekten güzel bir şekilde oturtulmuş bir akış var filmde. sonlara doğru her şey yerli yerine oturuyor.
filmden çıkacak sonuçlardan biri de tabii ki tom cruise'un bu tür filmlere çok iyi gittiği. yarının sınırında filmi de benzer bir konseptin çok çok farklı bir yol izlenmiş hali idi. ilgililere bu filmle (oblivion) birlikte o da önerilir.
bir uzaylı istilasına uğramış dünya modeli üzerinde ilerliyor. apokaliptik tanımı uygun olabilir fakat öyle yıkılmış, mahvolmuş şehirlerden çok düzlükler içinde geçiyor filmimiz. bazı yıkık dökük harabeler olsa da gördüğümüz kadarıyla şehirler dümdüz edilmiş ve insanlık başka bir gezegene yolculuk yapma fikrini benimsemiş. çünkü istilacı uzaylılar ile yapılan savaş kazanılmasına rağmen dünya kaybedilmiş. film konu itibari ile güzel olduğu kadar ilginç bir şekilde ilerlemesi ile de dikkat çekiyor. biraz yavaş ilerliyor gibi gelse de filmin yarılarına doğru merak duygunuzun dürtüldüğünü anlıyorsunuz. kim? nerede? neresi? nasıl??
filmi sakin bir kafa ile ve dikkatle izlemeniz gerektiğini düşünüyorum çünkü gerçekten güzel bir şekilde oturtulmuş bir akış var filmde. sonlara doğru her şey yerli yerine oturuyor.
filmden çıkacak sonuçlardan biri de tabii ki tom cruise'un bu tür filmlere çok iyi gittiği. yarının sınırında filmi de benzer bir konseptin çok çok farklı bir yol izlenmiş hali idi. ilgililere bu filmle (oblivion) birlikte o da önerilir.
devamını gör...
while you were sleeping
rüyanızda geleceği görmek ister miydiniz? peki ya gördükleriniz hoşunuza gitmezse?
çocukluğundan itibaren tanıdığı veya tanımadığı insanların başına gelecek kötü olayları rüyasında gören bir kızın (suzy) bu olaylara engel olmaya çalışması ve bu yolda karşısına çıkan savcının da ( lee jong suk) ona yardım etmesini konu ediniyor.
dizinin bölümleri yaklaşık 20 dakikadan oluşuyor ve 32 bölüm. 2017 yapımıdır.
karakterlere gelirsek nam hongjo (suzy), bir şirkette muhabir olarak çalışmaktadır. gördüğü rüyalar sebebiyle umutsuz ve çaresiz bir haldedir. gördüğü rüyalardaki insanlara yardım etmeye çalışır lakin kimseyi kendine inandıramaz. bu durum evinin karşısına taşınan yeni savcı olmuş jung jaechan ile değişecektir.

jung jaechan, yeni savcı olmuştur ancak çok başarılı değildir. başsavcıdan hep azar işitir. hongjo ile karşılaşır ama ona inanmaz. bir gün rüyasında hongjo'nun işlemediği bir suç yüzünden suçlamasını ve intihar ettiğini görür. uyandıktan sonra olayların aynen rüyasında ki gibi gerçekleşmesine şahit olur. böylelikle olaylara dahil olur ve önce hongjo'yu sonrasında da polis wo tak'ın hayatını kurtarır.

wo tak ise hayatı kurtarıldıktan sonra benzer rüyalar görmeye başlar ve üçlü bu rüyalar silsilesi etrafında dönen olayların ortasında bulurlar kendilerini. ve her şey daha yeni başlıyordur.

izleyeli epey oldu lâkin sürekli gördüğü rüyalarla mücadele halinde olan ben için harika bir diziydi. bir çok yapım gibi eksik yönleri vardı. ama sürekli bir olay olması sayesinde hiç sıkılmadan izledim diyebilirim. epey ödül almış bi yapım hatta. sürekli dram gitmeden eğlendirmesi de ayrı güzeldi.
diziden bazı sahneleri de bırakayım.

abi kardeş didişmeler

çaktırmadan sanki öyleymiş gibi resim çeken ikinci erkek wotak

dizinin en üzücü sahnesi benim için.


naçizane tavsiyemdir. şimdiden izleyeceklere iyi seyirler*
çocukluğundan itibaren tanıdığı veya tanımadığı insanların başına gelecek kötü olayları rüyasında gören bir kızın (suzy) bu olaylara engel olmaya çalışması ve bu yolda karşısına çıkan savcının da ( lee jong suk) ona yardım etmesini konu ediniyor.
dizinin bölümleri yaklaşık 20 dakikadan oluşuyor ve 32 bölüm. 2017 yapımıdır.
karakterlere gelirsek nam hongjo (suzy), bir şirkette muhabir olarak çalışmaktadır. gördüğü rüyalar sebebiyle umutsuz ve çaresiz bir haldedir. gördüğü rüyalardaki insanlara yardım etmeye çalışır lakin kimseyi kendine inandıramaz. bu durum evinin karşısına taşınan yeni savcı olmuş jung jaechan ile değişecektir.

jung jaechan, yeni savcı olmuştur ancak çok başarılı değildir. başsavcıdan hep azar işitir. hongjo ile karşılaşır ama ona inanmaz. bir gün rüyasında hongjo'nun işlemediği bir suç yüzünden suçlamasını ve intihar ettiğini görür. uyandıktan sonra olayların aynen rüyasında ki gibi gerçekleşmesine şahit olur. böylelikle olaylara dahil olur ve önce hongjo'yu sonrasında da polis wo tak'ın hayatını kurtarır.

wo tak ise hayatı kurtarıldıktan sonra benzer rüyalar görmeye başlar ve üçlü bu rüyalar silsilesi etrafında dönen olayların ortasında bulurlar kendilerini. ve her şey daha yeni başlıyordur.

izleyeli epey oldu lâkin sürekli gördüğü rüyalarla mücadele halinde olan ben için harika bir diziydi. bir çok yapım gibi eksik yönleri vardı. ama sürekli bir olay olması sayesinde hiç sıkılmadan izledim diyebilirim. epey ödül almış bi yapım hatta. sürekli dram gitmeden eğlendirmesi de ayrı güzeldi.
diziden bazı sahneleri de bırakayım.
abi kardeş didişmeler

çaktırmadan sanki öyleymiş gibi resim çeken ikinci erkek wotak

dizinin en üzücü sahnesi benim için.


naçizane tavsiyemdir. şimdiden izleyeceklere iyi seyirler*
devamını gör...
normal sözlük'te arınma gecesi
yapılması elzemdir. tarihe kanlı salı diye geçilmelidir. adminleri sözlüğe davet ediyorum.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
“bazen bir şeyin içyüzü yalan söyleyende doğru, doğru söyleyenden daha iyi belli eder kendini. doğru, ışık gibi kör eder. yalansa tersine her nesneyi değerlendiren güzel bir alacakaranlıktır.”
düşüş / albert camus.
düşüş / albert camus.
devamını gör...
günaydın sözlük
herkeslere günaydın. umarım çok iyisinizdir.
bugün ımm.. iyi bir gün olması lazım sanırım. mutlu falan olmam gerek. peki ben mutlu muyum? yoo. ama neden olmayayım? hiç.
annem bugün dünyanın en lefis en harika cümlesini kurdu mesela, bu mutlu olmak için büyük bir neden.
"zümrüt uyan, börek yaptım."
bu nassı güzel bir cümle böyle, değil mi? cümleyi yerim.
onun dışında şöyle bir bildirim aldım. ne yalan söyleyeyim gülümsetti beni.

iyi ki varsın google asistanım benim.*
bugün ımm.. iyi bir gün olması lazım sanırım. mutlu falan olmam gerek. peki ben mutlu muyum? yoo. ama neden olmayayım? hiç.
annem bugün dünyanın en lefis en harika cümlesini kurdu mesela, bu mutlu olmak için büyük bir neden.
"zümrüt uyan, börek yaptım."
bu nassı güzel bir cümle böyle, değil mi? cümleyi yerim.
onun dışında şöyle bir bildirim aldım. ne yalan söyleyeyim gülümsetti beni.

iyi ki varsın google asistanım benim.*
devamını gör...
yaşamaya dair
her okuduğumda bir şekilde içime işleyen nazım hikmet şiiri. bazı şeyleri o kadar güzel özetlemiş ki. bazı kavramlara olan bakış açımı etkileyen ennnn sevdiğim şiirdir.
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
devamını gör...
herakleitos
yeni doğana merhamet edin, çünkü sayısız kötülükle karşılaşacaktır.sözünün sahibidir.
devamını gör...
eklampsi
halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinir.kan basıncının yüksekliği idrarda protein gözükmesi ile bilinir.anne tansiyon yüksekliği ile nöbet geçirebilir.bebeğin acilen alınmasını gerektirebilir.
devamını gör...



