boğaziçi eylemcisine yapılan linçin görüntüsü
ak parti iktidarının kendi kuyruğuna kendi elleriyle tenekeyi bağladığı görüntülerdir aslında.
tefsir yap deseler ilk aklıma gelen bu olurdu.
el ele mabadınıza tekmeyi vuracağız ak çomarlar az kaldı.
tefsir yap deseler ilk aklıma gelen bu olurdu.
el ele mabadınıza tekmeyi vuracağız ak çomarlar az kaldı.
devamını gör...
kafa izninde
anlamadığım; sadece uçurulan yazarlara mı bu şey yazılıyor? yoksa hesabını donduran yazarlara da mı bu yazılıyor? bilen biri beni aydınlatabilir mi?
edit:
kafa izninde: dondurulan hesap.
kalbimiz seninle: uçurulan hesap.
edit:
kafa izninde: dondurulan hesap.
kalbimiz seninle: uçurulan hesap.
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
yalnızlık sadece insanın çevresinde insan olmaması demek değil,insan düşündüklerini birisine aktaramadığı zaman da yalnız hisseder.
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
insanları, gönlümde, hakettiğinden çok değerli bir yere koyuyorum.
belki de bundan kaybedenler kulübü'ndeyim.
belki de bundan kaybedenler kulübü'ndeyim.
devamını gör...
128 milyar dolar nerede manili ramazan davulcusu
kastamonulu genç bir vatandaşımız. tokmağını fena sallamış.
manisi şöyle:
ramazan gelmiş şehrime,
bölüşmeli hep birlikte,
sormaktan hiç yorulmayız,
128 milyar dolar nerede?
güm güm de güm güm.
t24.com.tr/video/polis-her-...
hem sahura kalkmak isteyenleri uyandırmaya çalışan hem de yıllardır ölü taklidi yapıp derin bir uykuda olanları uyandırmaya çalışan bu vatandaşı polis her yerde arıyormuş.
ne yapsak manilerimizle destek mi olsak?
ayrıca;
(bkz: edirne valiliği'nin pankart asmayı yasaklaması)
www.google.com/amp/s/t24.co...
korono virüs kapsaminda diye de eklemişler.
hahaha.
zavallılıkta son nokta.
düzenleme: türkçe karakter, imla.
manisi şöyle:
ramazan gelmiş şehrime,
bölüşmeli hep birlikte,
sormaktan hiç yorulmayız,
128 milyar dolar nerede?
güm güm de güm güm.
t24.com.tr/video/polis-her-...
hem sahura kalkmak isteyenleri uyandırmaya çalışan hem de yıllardır ölü taklidi yapıp derin bir uykuda olanları uyandırmaya çalışan bu vatandaşı polis her yerde arıyormuş.
ne yapsak manilerimizle destek mi olsak?
ayrıca;
(bkz: edirne valiliği'nin pankart asmayı yasaklaması)
www.google.com/amp/s/t24.co...
korono virüs kapsaminda diye de eklemişler.
hahaha.
zavallılıkta son nokta.
düzenleme: türkçe karakter, imla.
devamını gör...
z kuşağını diğer kuşaklardan farklı kılan özellikler
z kuşağı dedikleri, elektronik bağımlısı bir kuşaktır. bu bağımlılık sigara ve uyuşturucu kadar da derin bir bağımlılıktır. internet karşısında günde altı saatten fazla zaman geçirirler. sosyal medyayı yasaklasan ölürler, telefonlarını elinden alsan intihara kalkışırlar. yaş dolayısıyla diğer kuşaklardan farkları, özgüvenlerinin tavan yapmış olması, şımarıklık ve arsızlık boyutlarına varan davranışlara sahip olan bireylerinin olmasıdır.
devamını gör...
sözlükte kimsenin oyun oynamaması
arada reklamlarda çıkan abidik gubidik oyunları indirir oynarım. bir hafta sonra da silerim ki bağımlı olmayayım. nefis terbiyesi işte. sayılmaz mı bu, sayılır.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
suçlunun beraat ettiği yerde,yargıç hüküm giyer. kim söyledi bilmiyorum,uğur dündar'ın bir yazısında okumuştum..
devamını gör...
fransız ihtilali
öncelikle devrimi 1770 lerden 92 ye kadar anlatacağım, yani ilk safhaları, eğer rağbet görürse daha sonra ki kısımlarını da yazarım. yazmama sebebim sözlükte ki diğer arkadaşlar 92 sonrasına fazlasıyla değinmiş en azından gördüğüm kadarıyla.
fransız devrimi, halk egemenliği adına monarşi mutlakiyete karşı ilk etkili meydan okumayı başlatmıştır. bu yüzdendir ki bu devrimin önemi büyüktür efendim. bu ihtilal o kadar büyük boyuta ulaşmıştır ki, devrim bittikten sonra dahi uzun yıllar boyunca cumhuriyetçilik ülküsü başka avrupalı ülkere kadar sıçramıştır. avrupa tarihçisi john merriman modern milliyetçiliğin köklerini bu ihtilalin başarısı olarak görür.
devrimci gruplar ihtilalin fransa da başlaması olayını bugün bile abartıyorlar. kurtarıcı niyetli savaşlar fetih savaşlarına döndü yani burada şunu diyebiliriz aslında; ihtilal öyle sanıldığı gibi, fikir olarak ihtilalin son bulduğu halde ortaya çıkmadı.
fransız devrimi kaçınılmaz mıydı? hayır aslında değildi ama daha önce yaşanan olaylar insanların buna zorunda hissetmesine sebep olmuştu. 1780 dolaylarında ekonomik kriz ve başka sebeplerle birlikte bu olay tamamen patlak verdi. tabii bundan önce şu sebepleri de sayabiliriz; soylu ayrıcalıkları, yolsuz kraliyet memurları(yani istendiği gibi başa getirilip para aklamasına izin verilen memurlar), lonca tekelleri gibi. aydınlanma çabaları bir süre sonra görüyoruz ki bir siyasal eyleme dönüşmüştür. hani kaçınılmaz mıydı diye demiştim ya tam olarak söylediğim bunu açıklıyor. kısaca akışa bırakılan kar topu gitgide büyümüştü.
1775 dolaylarında halk ufaktan bi ayaklanmıştı, fiyatlar yükselince halk pençesini göstermişti. burada turgot adlı önemli bir adamdan bahsedebiliriz, özgürlük babında ayak bağı kurumları kaldırmak istedi. kendisi maliye bakanıydı, kararnameleri loncaların lağvedilmesi(kaldırılması) kararı alana kadar seviliyordu diyebiliriz. ama bu son maddeyle suyunu çıkarmış, öyle ki soylular dahi ayaklanmıştı. bu konu hakkında daha çok şey yazmak istesem de kafa ağrıtmadan olayın göbeğine inelim.
fransız devrimini soylu isyanı adı verilen ayaklanma başlatmıştır. xvı. louis zamanında olmuştur. bu kral ile paris parlamentosu barça-madrid kapışması yaşamıştı adeta. kralın états generaux(eski parlamento)'u toplaması büyük dikkat çekmiş kamuoyu krala karşı birleşmişti öyle ki ihtilalin ilk eylemi budur.
kısaca maddeler halinde sonra ki olaylardan bahsedelim:
-bu olayları önce bastille baskını takip etmiştir.
-ardından 4 ağustos 1789 da feodal rejimi kaldırıldı
-26 ağustos 1789 da yurttaş hakkı bildirisi yayınlandı
-paristen versaya yürüme olayları oldu (çoğunluğu kadın olup silahlı çatışma istemişlerdi, gerçekten büyük bir cesaret)
-1791 de yeni bir anayasayla, mutlak hakimiyet yerini anayasal monarşiye bıraktı. eski rejimin artık ortadan kalktığı netleşti
-kralın(xvı. louis) kaçması
-kurucu meclisin kurulması(fazla dayanamamıştır o yüzden çok büyük önem arz etmez)
-kralın kaçmasından sonra yasama meclisi kuruldu
-meclisin ortaya çıkışıyla cumhuriyetçiler mart 1792 de çoğunluğa ulaşıp solcu olarak adlandırılıldırlar, monarşistler ise sağcı olarak görülüyordu.
bundan sonra ki kısımları belirttiğim gibi yeterince açıklamışlar. ancak rağbet görürse eklemeler yaparım.
fransız devrimi, halk egemenliği adına monarşi mutlakiyete karşı ilk etkili meydan okumayı başlatmıştır. bu yüzdendir ki bu devrimin önemi büyüktür efendim. bu ihtilal o kadar büyük boyuta ulaşmıştır ki, devrim bittikten sonra dahi uzun yıllar boyunca cumhuriyetçilik ülküsü başka avrupalı ülkere kadar sıçramıştır. avrupa tarihçisi john merriman modern milliyetçiliğin köklerini bu ihtilalin başarısı olarak görür.
devrimci gruplar ihtilalin fransa da başlaması olayını bugün bile abartıyorlar. kurtarıcı niyetli savaşlar fetih savaşlarına döndü yani burada şunu diyebiliriz aslında; ihtilal öyle sanıldığı gibi, fikir olarak ihtilalin son bulduğu halde ortaya çıkmadı.
fransız devrimi kaçınılmaz mıydı? hayır aslında değildi ama daha önce yaşanan olaylar insanların buna zorunda hissetmesine sebep olmuştu. 1780 dolaylarında ekonomik kriz ve başka sebeplerle birlikte bu olay tamamen patlak verdi. tabii bundan önce şu sebepleri de sayabiliriz; soylu ayrıcalıkları, yolsuz kraliyet memurları(yani istendiği gibi başa getirilip para aklamasına izin verilen memurlar), lonca tekelleri gibi. aydınlanma çabaları bir süre sonra görüyoruz ki bir siyasal eyleme dönüşmüştür. hani kaçınılmaz mıydı diye demiştim ya tam olarak söylediğim bunu açıklıyor. kısaca akışa bırakılan kar topu gitgide büyümüştü.
1775 dolaylarında halk ufaktan bi ayaklanmıştı, fiyatlar yükselince halk pençesini göstermişti. burada turgot adlı önemli bir adamdan bahsedebiliriz, özgürlük babında ayak bağı kurumları kaldırmak istedi. kendisi maliye bakanıydı, kararnameleri loncaların lağvedilmesi(kaldırılması) kararı alana kadar seviliyordu diyebiliriz. ama bu son maddeyle suyunu çıkarmış, öyle ki soylular dahi ayaklanmıştı. bu konu hakkında daha çok şey yazmak istesem de kafa ağrıtmadan olayın göbeğine inelim.
fransız devrimini soylu isyanı adı verilen ayaklanma başlatmıştır. xvı. louis zamanında olmuştur. bu kral ile paris parlamentosu barça-madrid kapışması yaşamıştı adeta. kralın états generaux(eski parlamento)'u toplaması büyük dikkat çekmiş kamuoyu krala karşı birleşmişti öyle ki ihtilalin ilk eylemi budur.
kısaca maddeler halinde sonra ki olaylardan bahsedelim:
-bu olayları önce bastille baskını takip etmiştir.
-ardından 4 ağustos 1789 da feodal rejimi kaldırıldı
-26 ağustos 1789 da yurttaş hakkı bildirisi yayınlandı
-paristen versaya yürüme olayları oldu (çoğunluğu kadın olup silahlı çatışma istemişlerdi, gerçekten büyük bir cesaret)
-1791 de yeni bir anayasayla, mutlak hakimiyet yerini anayasal monarşiye bıraktı. eski rejimin artık ortadan kalktığı netleşti
-kralın(xvı. louis) kaçması
-kurucu meclisin kurulması(fazla dayanamamıştır o yüzden çok büyük önem arz etmez)
-kralın kaçmasından sonra yasama meclisi kuruldu
-meclisin ortaya çıkışıyla cumhuriyetçiler mart 1792 de çoğunluğa ulaşıp solcu olarak adlandırılıldırlar, monarşistler ise sağcı olarak görülüyordu.
bundan sonra ki kısımları belirttiğim gibi yeterince açıklamışlar. ancak rağbet görürse eklemeler yaparım.
devamını gör...
sanatsal imge
imge kelime manası olarak bir şeyi temsil eden, yansıtan anlamına gelmektedir. daha doğrusu hayali bir tasavvurun, gerçekte bulduğu şekil, tasarı anlamını taşır.
bunun sanatsal olması ise; hangi sanat dalına mensup olmasına, hatta bu dalda yansıtması beklenen duygu ve tasarıya göre çeşitlilik kazanır.
örneğin konu resimse, sanatsal imge için, resmin hangi tür olduğuna bakmamız gerekir. şöyle ki nü bir çalışmadan bahsediyorsak, sanatçı hangi imgeyi burada vurgulamıştır yahut vurgulayacaktır?, tasavvuru ön plana çıkar.
keza tiyatroda da aynı gaye güdülmektedir. örneğin korku imgesi bir müzikalde hem müzikle hem de tiyatro oyuncusunun jest ve mimiklerine ek dansıyla izleyiciye aktarılmaya çalışılır.
şiirde şair bunu, betimleme yoluyla gerçekleştirmeye çalışır. sudan bahseyorsa misal s ve ş seslerini daha çok kullanır ki okuyucu da su imgesi yansımasını bulsun. benzetme yoluyla yahut suyu anımsatan ögelerle de bu tasarı okuyucuya aktarılır. ahmet haşim bunu, maharetle yapabilen ender şairlerdendir mesela:
gece
titreyen ellerimle penceremi
açtım âfak-ı leyle karşı... yine
gecenin gölgeden menâzırına
imtizâc eylemiş nücûm-ı bahâr...
sihr-i eb'ad içinde şimdi gümüş
bir sehâb andıran miyâh uyumuş..
kalb-i şeydâ-yı leyl olan rüzgâr
esiyor gölgelerde velvelekâr...
ah o bir aşk-ı bî-tenâhi mi
geceden, tûde-i menâzırdan
yükselen ra’şe-i hümâr ü buhâr?
sanki hulyâ-yi vasla müstağrak
şeb-i bir ıtr-ı hisle doldurarak
dolaşan, titreşen kadınlardı...
sanki bir savt-ı gâib ü mühtez
kalbe bir aşk-ı bî-vefâ yetmez
“seviniz, muttasıl sevin! ” derdi!
bu şiirinde geceyi aktarırken kullandığı, titreyen el, afak-ı leyl, gölge, nücum-u bahar, hülya, ıtri his, bi-vefa gibi kelimelerle sağlar. ve gecenin, karanlığın, ümitsizlikle olan bağını anlatır.
bunu daha anlaşılır bir dille, başka bir şiiriyle ele alacak olursak:
bir yaz gecesi hatırası
işveyle, fısıltıyla, gülüşle
olmuş sebi sevda yine bihap
oklar gibi saplanmada kalbe
düştükçe semadan yere mehtap...
buseyle kilitlenmiş ağızlar
gözler neler eyler neler israp! ...
uçmakta bu ateşli havada
vuslat demi bir kuş gibi bitap...
burada da şair, şiire adını veren bir yaz gecesi hatırasını, sevgilinin işvesi, cilvesi, fısıltı ve gülüşü, vuslat, ateşli hava ve uçmak kavramlarıyla aktarır.
her ne kadar sinema 7. sanat adıyla anılsa da, burada da bir sanat gayesi güdülmektedir. izleyiciye, yönetmen senarist ve hikaye oluşturucusunun üçleminde, oyuncu ve dış mekan vasıtasıyla belli bir imge aktarılmaya çalışılır. burada güdülen gaye, elbetteki yine sanatsal imgedir.
sinema konusunda yetkiliğini kanıtlamış andrey tarkovski bu konuda şöyle söyler:
"sanatsal imge gibi bir kavramı açık, kolay anlaşılır biçimde sunabilmek altından kolay kalkılacak bir iş değil kuşkusuz. böyle bir şey mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir. burada belki yalnızca şu söylenebilir: imge sonsuza ulaşmaya çalışır ve mutlak'a doğru gider. hatta imgenin düşüncesi diye adlandırabileceğimiz şeyi de, çok boyutluluğu ve çok anlamlılığı içinde sözcüklerle anlatabilmek ilkesel bakımdan imkansızdır. bunu pratikte sanat yapar." mühürlenmiş zaman
kısaca belirtmeliyiz ki sanatsal imge düzleminde sanatçı, dış dünyadan edindiği imgeyi, sanatıyla aktarmaya, yansıtmaya çalışır.
bunun sanatsal olması ise; hangi sanat dalına mensup olmasına, hatta bu dalda yansıtması beklenen duygu ve tasarıya göre çeşitlilik kazanır.
örneğin konu resimse, sanatsal imge için, resmin hangi tür olduğuna bakmamız gerekir. şöyle ki nü bir çalışmadan bahsediyorsak, sanatçı hangi imgeyi burada vurgulamıştır yahut vurgulayacaktır?, tasavvuru ön plana çıkar.
keza tiyatroda da aynı gaye güdülmektedir. örneğin korku imgesi bir müzikalde hem müzikle hem de tiyatro oyuncusunun jest ve mimiklerine ek dansıyla izleyiciye aktarılmaya çalışılır.
şiirde şair bunu, betimleme yoluyla gerçekleştirmeye çalışır. sudan bahseyorsa misal s ve ş seslerini daha çok kullanır ki okuyucu da su imgesi yansımasını bulsun. benzetme yoluyla yahut suyu anımsatan ögelerle de bu tasarı okuyucuya aktarılır. ahmet haşim bunu, maharetle yapabilen ender şairlerdendir mesela:
gece
titreyen ellerimle penceremi
açtım âfak-ı leyle karşı... yine
gecenin gölgeden menâzırına
imtizâc eylemiş nücûm-ı bahâr...
sihr-i eb'ad içinde şimdi gümüş
bir sehâb andıran miyâh uyumuş..
kalb-i şeydâ-yı leyl olan rüzgâr
esiyor gölgelerde velvelekâr...
ah o bir aşk-ı bî-tenâhi mi
geceden, tûde-i menâzırdan
yükselen ra’şe-i hümâr ü buhâr?
sanki hulyâ-yi vasla müstağrak
şeb-i bir ıtr-ı hisle doldurarak
dolaşan, titreşen kadınlardı...
sanki bir savt-ı gâib ü mühtez
kalbe bir aşk-ı bî-vefâ yetmez
“seviniz, muttasıl sevin! ” derdi!
bu şiirinde geceyi aktarırken kullandığı, titreyen el, afak-ı leyl, gölge, nücum-u bahar, hülya, ıtri his, bi-vefa gibi kelimelerle sağlar. ve gecenin, karanlığın, ümitsizlikle olan bağını anlatır.
bunu daha anlaşılır bir dille, başka bir şiiriyle ele alacak olursak:
bir yaz gecesi hatırası
işveyle, fısıltıyla, gülüşle
olmuş sebi sevda yine bihap
oklar gibi saplanmada kalbe
düştükçe semadan yere mehtap...
buseyle kilitlenmiş ağızlar
gözler neler eyler neler israp! ...
uçmakta bu ateşli havada
vuslat demi bir kuş gibi bitap...
burada da şair, şiire adını veren bir yaz gecesi hatırasını, sevgilinin işvesi, cilvesi, fısıltı ve gülüşü, vuslat, ateşli hava ve uçmak kavramlarıyla aktarır.
her ne kadar sinema 7. sanat adıyla anılsa da, burada da bir sanat gayesi güdülmektedir. izleyiciye, yönetmen senarist ve hikaye oluşturucusunun üçleminde, oyuncu ve dış mekan vasıtasıyla belli bir imge aktarılmaya çalışılır. burada güdülen gaye, elbetteki yine sanatsal imgedir.
sinema konusunda yetkiliğini kanıtlamış andrey tarkovski bu konuda şöyle söyler:
"sanatsal imge gibi bir kavramı açık, kolay anlaşılır biçimde sunabilmek altından kolay kalkılacak bir iş değil kuşkusuz. böyle bir şey mümkün olmadığı gibi gerekli de değildir. burada belki yalnızca şu söylenebilir: imge sonsuza ulaşmaya çalışır ve mutlak'a doğru gider. hatta imgenin düşüncesi diye adlandırabileceğimiz şeyi de, çok boyutluluğu ve çok anlamlılığı içinde sözcüklerle anlatabilmek ilkesel bakımdan imkansızdır. bunu pratikte sanat yapar." mühürlenmiş zaman
kısaca belirtmeliyiz ki sanatsal imge düzleminde sanatçı, dış dünyadan edindiği imgeyi, sanatıyla aktarmaya, yansıtmaya çalışır.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük.
ne var ne yok?
ankara'da bolca d vitamini potansiyeli barındıran bir gün başlıyor.
takmışım nazar boncuklu yüzüğümü, gözümde numaralı güneş gözlüğüm radyoda emre turhan ile günaydın aş, ağzım kulaklarımda güle güle dinliyorum.
sabahları severim oldum bittim.
bu arada,
nick altıma negatif yazan yazarlara (bkz: demet akbağ) gibi çocuklar diyorum ve onun gülüşünü ekliyorum.
birde son günlerde bolca dinlediğim cici bir şarkıyı bırakıyorum buraya.
mis gibi bir gün olsun.
ne var ne yok?
ankara'da bolca d vitamini potansiyeli barındıran bir gün başlıyor.
takmışım nazar boncuklu yüzüğümü, gözümde numaralı güneş gözlüğüm radyoda emre turhan ile günaydın aş, ağzım kulaklarımda güle güle dinliyorum.
sabahları severim oldum bittim.
bu arada,
nick altıma negatif yazan yazarlara (bkz: demet akbağ) gibi çocuklar diyorum ve onun gülüşünü ekliyorum.
birde son günlerde bolca dinlediğim cici bir şarkıyı bırakıyorum buraya.
mis gibi bir gün olsun.
devamını gör...
mutlu olduktan sonra sırada ne var sorunsalı
şükür, hamd.
devamını gör...
thy uçaklarda zazaca kürtçe anons yaparsa uçak mı düşer
amerika gibi bir süre ülke var ve hepsinde zibilyon tane etnik köken yaşıyo hepsi için ayrı ayrı anons mu geçiyolar??
hayır, resmi dil neyse onunla anons geçiyorlar.
gerçekten yıl olmuş 2022, fransız devriminden kalma milliyetçilik akımıyla siyaset yapıyorsunuz.
bir salın yaaaa....
o zaman karadeniz'e giden uçaklarda da ayrı ayrı lazca, gürcüce, türkçe, rumca anonslar yapılsın. gerekli mi?
herkesin anladığı bir dil var işte.
hayır, resmi dil neyse onunla anons geçiyorlar.
gerçekten yıl olmuş 2022, fransız devriminden kalma milliyetçilik akımıyla siyaset yapıyorsunuz.
bir salın yaaaa....
o zaman karadeniz'e giden uçaklarda da ayrı ayrı lazca, gürcüce, türkçe, rumca anonslar yapılsın. gerekli mi?
herkesin anladığı bir dil var işte.
devamını gör...
bu ok zehirli işte bunu atmayın artık ya
devamını gör...
gom for vendetta büyük patlama
yaa harika olmuş!!*
emeğine sağlık ccc gomercan ccc. çok güldüm yaa. sonunda açıldı radyooo ve süper olmuş. sözlük baştan aşağı yenilendi!*
emeğine sağlık ccc gomercan ccc. çok güldüm yaa. sonunda açıldı radyooo ve süper olmuş. sözlük baştan aşağı yenilendi!*
devamını gör...
üniversitede yaşanmış en büyük pişmanlık
üniversite de tanıdığın kişiler dostun olmuyor. herkes çıkarı için seninle arkadaşlık ediyor. tercih yapmadan önce seçeceğiniz okulu bir gidin görün, aksi halde kampus hayatı olmayınca ya da beklentinizin altında olunca ben bunun için mi çabaladım diyorsunuz. konuları son güne bırakmayın, vize ve finale her daim hazırlık olun.
devamını gör...
her şeye anlam yükleyen insan
kendine eziyet eden insandir.(bkz: ben)
devamını gör...
12 nisan tecavüz günü trendini başlatanların bulunması
yıkık ergenlerin görgüsüz internet kullanımı. bu tarz ergenler kara mizah arkasına sığınır genelde.
devamını gör...