simetri takıntısı
benim bu. yamuk olan, düzgün durmayan her şeye takıntılıyım. masa üzerindekiler, yastıklar, halı, ayakkabılar, kıyafetler, perde, parkedilen araba. hatta başkaları arabalarını yamuk parketmişse, içimden; “keşke she-ra kadar güçlü olsamda şunu ittirerek düzeltsem.” gibi şeylerde geçiyor.
bazen arkadaşım geldiğinde sepetteki çamaşırları katlayıp yerleştiriyor. o gidince hepsini indirip yeniden katlayıp, yerleştiriyorum. çocukluğuma inmek gerekirse kendimi bildim bileli böyleydim. her şey düzgün, derli toplu olunca daha güzel geliyor gözüme. dağınık, orantısız olan her şey gözümü tırmalıyor.
#665900 no’lu tanımda yazar arkadaşta farketmiş.#665788 no’lu tanımda malesef bize kıyak yapılmak için çizilen dikine düz çizgi yamuk. aşağıya inerken sola doğru eğriliyor ve sol taraftaki boşluk sağdan daha fazla. evet bu bir manyaklık:)
bazen arkadaşım geldiğinde sepetteki çamaşırları katlayıp yerleştiriyor. o gidince hepsini indirip yeniden katlayıp, yerleştiriyorum. çocukluğuma inmek gerekirse kendimi bildim bileli böyleydim. her şey düzgün, derli toplu olunca daha güzel geliyor gözüme. dağınık, orantısız olan her şey gözümü tırmalıyor.
#665900 no’lu tanımda yazar arkadaşta farketmiş.#665788 no’lu tanımda malesef bize kıyak yapılmak için çizilen dikine düz çizgi yamuk. aşağıya inerken sola doğru eğriliyor ve sol taraftaki boşluk sağdan daha fazla. evet bu bir manyaklık:)
devamını gör...
ferman akgül
ılginc bir tesadüf idi, sene 2010 saraybosna' da uçaktan inince sigaramı yakarken biri gelip ateş istedi, biraz sohbet ettik müzik aletleri vardı bosnanın bir grubu sanmıştım.
o an başlayacak bosna turu için otobüse binince soru yağmuru başladı.
ferman'ı nerden tanıyorsun dediler, kim dedim manganın solisti dediler manga kim dedim. bön bön baktılar yüzüme az önce konusuyordun dediler. hiç dinlememiştim mangayı ilk defa o gün dinledim.
manga ve ferman akgül ile bu şekilde tanıştım. bosna'da ilk konserleri imiş ve bana denk geldi.
sonrasında denk geldikçe hep dinledim nede olsa bir muhabbetimiz ve birlikte sigara içmişligimiz var.
o an başlayacak bosna turu için otobüse binince soru yağmuru başladı.
ferman'ı nerden tanıyorsun dediler, kim dedim manganın solisti dediler manga kim dedim. bön bön baktılar yüzüme az önce konusuyordun dediler. hiç dinlememiştim mangayı ilk defa o gün dinledim.
manga ve ferman akgül ile bu şekilde tanıştım. bosna'da ilk konserleri imiş ve bana denk geldi.
sonrasında denk geldikçe hep dinledim nede olsa bir muhabbetimiz ve birlikte sigara içmişligimiz var.
devamını gör...
tarihi şahsiyetler yazar olsa açacağı başlıklar
vahdettin - (bkz: türkiye'den defolup gitmek)
devamını gör...
140journos çalışanının sevgilisine tecavüz ettiği iddiası
linç girişimine soyunmuş insanların kanun, mahkeme, hakim, savcı, karar, cezaevi gibi kelimelerden haberi yok herhalde. kadın bir istismara maruz kalmışsa bunu yapan elbette cezasız kalmamalı. ancak bunun yolu sosyal medya değil.
devamını gör...
yaşar kemal
bir çok eserini okuduğum, anadoluyu dolaşıp tespitler yapan, konuşulagelen destanları kitaplaștıran, siyasetten çok çeken büyük yazar.
devamını gör...
turgut uyar
sevgim acıyor derken, katı bir hüznün köşesine yüreğin canpare köşesi mi değer acaba? insanı, tekekkür eden boşluğun küçük hacimli noktası olarak nerededir hiç bilemedim.
devamını gör...
sabah duş almadan uyanamamak
kışın yatmadan önce yapılanı makbuldür, bebek gibi uyur insan sabah da büyük ihtimal güzel uyanır kolay ayılır. yazın ise cin gibi uyansan da yapılması mecburdur.
devamını gör...
kabalcı şifalı bitkiler ansiklopedisi
kabalcı yayınları tarafından yayınlanan oktay mete'nin hazırladığı oldukça kapsamlı bir ansiklopedi. bir bitkiyle ilgili mitolojideki yerinden tutun da türkiye'de üretiminin ne durumda olduğuna, tarihte nerelerde ve hangi amaçlarla kullanıldığına kadar içeren güzel bilgilerle bezeli bir kitap. incelediğim her bitki için farklı kullanım amaçlarına uygun tam ölçüleriyle reçeteler verilmiş, kimi rahatsızlıklarda kullanılması sakıncalı olan bitkiler için uyarılar mevcut. ilgilisine hitap edecek zengin, nitelikli bir eser. kitabı inceleyince kendimi hazine bulmuş gibi hissettim.
bitki fotoğrafları yeşil mürekkep ile basılmış. çok anlaşılır değil fakat yeterli bence, elimizin altında internet var sonuçta. kitapta bitkilerin latince karşılıklarına, bitki isimlerinin farklı dillerdeki karşılıklarına değinilmiş. bir örnek vermek gerekirse, kazakistan'ın başkentinin eski adı alma kökünden gelen almalık'tır gibi bilgiler mevcut.
kitapla ilgili sadece baskı kalitesinden memnun kalmadım. 800 sayfanın üzerinde bir kitaba göre kolayca dağılabilir bir formda gibi geldi bana, dikkatli kullanmak gerekiyor.
bitki fotoğrafları yeşil mürekkep ile basılmış. çok anlaşılır değil fakat yeterli bence, elimizin altında internet var sonuçta. kitapta bitkilerin latince karşılıklarına, bitki isimlerinin farklı dillerdeki karşılıklarına değinilmiş. bir örnek vermek gerekirse, kazakistan'ın başkentinin eski adı alma kökünden gelen almalık'tır gibi bilgiler mevcut.
kitapla ilgili sadece baskı kalitesinden memnun kalmadım. 800 sayfanın üzerinde bir kitaba göre kolayca dağılabilir bir formda gibi geldi bana, dikkatli kullanmak gerekiyor.
devamını gör...
33'lük bira
mekanda 33'lük bira geliyorsa hesap ziyadesiyle geçecektir. 50'likte de geçiyor. alkol çok pahalı mekanda. evde için.
devamını gör...
normal sözlük
olmamış bu.
devamını gör...
zümrüd-ü anka (yazar)
yoksa o da mı aslan burcu yazarı?
bugün mü doğmuş?
sözlükteki biz aslanların en şirini miymiş?
doğum günün kutlu olsun kardeşim, yeni yaşın sana sağlık, mutluluk, huzur ve tüm güzellikleri getirsin, bize de annenin yaptığı böreği!
kız versene bi parça, açız burada, insan abisine sahip çıkmaz mı, buradaki tüm aslan kadınları zalim olamaz, yalvartmayın beni!
neyse, hımmmf, ne diyordum hah!
hayatta ne istiyorsan onu yaşa, börek için konum atıyorum.*

edit : başak burcu imiş sanırım, şimdi anlaşıldı böreği niye paylaşmadığı, hıh!
bugün mü doğmuş?
sözlükteki biz aslanların en şirini miymiş?
doğum günün kutlu olsun kardeşim, yeni yaşın sana sağlık, mutluluk, huzur ve tüm güzellikleri getirsin, bize de annenin yaptığı böreği!
kız versene bi parça, açız burada, insan abisine sahip çıkmaz mı, buradaki tüm aslan kadınları zalim olamaz, yalvartmayın beni!
neyse, hımmmf, ne diyordum hah!
hayatta ne istiyorsan onu yaşa, börek için konum atıyorum.*

edit : başak burcu imiş sanırım, şimdi anlaşıldı böreği niye paylaşmadığı, hıh!
devamını gör...
ansızın kendinizi idam sehpasında bulsanız son isteğiniz ne olur sorunsalı
ölmek için başka seçenek talep ederdim...
idam sehpası çok itici.
idam sehpası çok itici.
devamını gör...
kafa sözlük yüklenme animasyonunun değişmesi
az önce farkettiğim olay.
devamını gör...
hakan ural'ın kızıyla dudaktan öpüşmesi
2012 yılından kalma bir olay. pek ses getirmemiş o zaman. şimdi olsa yer yerinden oynardı.
(bkz: ensest)
(bkz: ensest)
devamını gör...
başörtüsüyle okumak isteyenler arabistan'a gitsin
bu konuyla alakalı bilmem kaç sayfa yazı yazılır. yıllardır aynı tartışma, bu konunun insanlari bir neden rahatsız ettiğini anlamakta güçlük çekiyorum. isteyen istediğini giyer, başörtüyü ister takar ister takmaz. kimse kimsenin özgürlüğünü kısıtlama hakkına sahip değildir diye düşünüyorum tabii bir başkasına zarar vermediği sürece. senelerdir aynı tartışmayı duymaktan hiç kimse bıkıp usanmadı mı?
devamını gör...
kalbe zarar veren iki şey
umut, aşk.
devamını gör...
anneliğin kutsallaştırılması
toplumların dahiyane buluşu, büyük kandırmaca. muazzam bir emeğin göz boyayan rahatlatıcı karşılığı.
biyolojik bir olay olan doğurma eylemi, beraberinde kadına çocuğu büyütme yükünün büyük kısmını veriyor. belki evrimsel açıdan bakıldığında birçok memeli türü de bu görevi anneye bırakıyor. aslında buraya kadar bir sorun görünmüyor. fakat insan, içgüdüleriyle savaşmaya başlayan bir bilince sahip olunca, işler insansı atalarının izinde kalamıyor.
evin içini çekip çeviren bir kadın ve dışarıda çalışan, maddi yükü sırtlayan bir erkekten oluşan ailede kadın görünmez oluyor, tek gayesi çocukları yetiştirmeye yöneliyor. aile, toplum ve devlet, yolunda gibi görünen bu düzenin bozulmaması adına müthiş bir kavram üretiyor. anneliğin kutsallığı. bu öyle bir kavram ki, en çok inanan, emeğine karşılık arayan anneler oluyor. bir çeşit savunma mekanizması. değerini yüceltecek bir tanım.
kutsiyet ağına düşmüş ve bunu içselleştirmiş olan kadın yüceltilirken, anne olamayan veya olmayan, kutsal mertebesine ulaşamayan kadın bunun baskısı altında eziliyor. baskının altından kalkamayan kadın üreyerek döngünün devamını sağlıyor. artık hayatını adaması gereken bir varlığa sahip olduğunda ise bu kandırmacanın devamını sağlayan role bürünüyor. çünkü buna ihtiyacı var ve emeğin bir karşılığı olmalı. böylece kutsallık kendini yeniden üretiyor.
üremeyi teşvik etmek devletin en önemli uğraşlarındandır. işçi, asker ve vergi ihtiyacı bitmeyecektir. cumhurbaşkanı “en az üç çocuk” diye boşuna bağırmıyor. dikkat edilirse bu konuşmaları da genellikle kadın kollarına yapıyor. onlara diyeceği şeyler bellidir. annelik kutsaldır. cennet annelerin ayakları altındadır.
anneliğin içgüdüsel olduğu tezi ise türümüz için artık tek gerçek değildir. tercihin olduğu bir yerde sadece içgüdüden bahsedemeyiz. eğitim ve üremenin ters orantılı bağıntısını kabul etmek durumundayız. eğitim arttıkça kutsallık azalmaya mahkumdur.
annelik kutsal değildir. cennet de anaların ayakları altında değildir. sadece biyolojik bir olaydır. fakat şu bir gerçek ki; yaşamını başka bir canlıya adamaya rıza kazandıran “kutsallık” buluşu büyük başarıdır.
biyolojik bir olay olan doğurma eylemi, beraberinde kadına çocuğu büyütme yükünün büyük kısmını veriyor. belki evrimsel açıdan bakıldığında birçok memeli türü de bu görevi anneye bırakıyor. aslında buraya kadar bir sorun görünmüyor. fakat insan, içgüdüleriyle savaşmaya başlayan bir bilince sahip olunca, işler insansı atalarının izinde kalamıyor.
evin içini çekip çeviren bir kadın ve dışarıda çalışan, maddi yükü sırtlayan bir erkekten oluşan ailede kadın görünmez oluyor, tek gayesi çocukları yetiştirmeye yöneliyor. aile, toplum ve devlet, yolunda gibi görünen bu düzenin bozulmaması adına müthiş bir kavram üretiyor. anneliğin kutsallığı. bu öyle bir kavram ki, en çok inanan, emeğine karşılık arayan anneler oluyor. bir çeşit savunma mekanizması. değerini yüceltecek bir tanım.
kutsiyet ağına düşmüş ve bunu içselleştirmiş olan kadın yüceltilirken, anne olamayan veya olmayan, kutsal mertebesine ulaşamayan kadın bunun baskısı altında eziliyor. baskının altından kalkamayan kadın üreyerek döngünün devamını sağlıyor. artık hayatını adaması gereken bir varlığa sahip olduğunda ise bu kandırmacanın devamını sağlayan role bürünüyor. çünkü buna ihtiyacı var ve emeğin bir karşılığı olmalı. böylece kutsallık kendini yeniden üretiyor.
üremeyi teşvik etmek devletin en önemli uğraşlarındandır. işçi, asker ve vergi ihtiyacı bitmeyecektir. cumhurbaşkanı “en az üç çocuk” diye boşuna bağırmıyor. dikkat edilirse bu konuşmaları da genellikle kadın kollarına yapıyor. onlara diyeceği şeyler bellidir. annelik kutsaldır. cennet annelerin ayakları altındadır.
anneliğin içgüdüsel olduğu tezi ise türümüz için artık tek gerçek değildir. tercihin olduğu bir yerde sadece içgüdüden bahsedemeyiz. eğitim ve üremenin ters orantılı bağıntısını kabul etmek durumundayız. eğitim arttıkça kutsallık azalmaya mahkumdur.
annelik kutsal değildir. cennet de anaların ayakları altında değildir. sadece biyolojik bir olaydır. fakat şu bir gerçek ki; yaşamını başka bir canlıya adamaya rıza kazandıran “kutsallık” buluşu büyük başarıdır.
devamını gör...
kafa sözlük
çıldırıcam, herkesi favoriliyorum. herkes haklı gibi. noluyor allasen? fantastike.
birbirinden tamamen zıt iki yazarı birden favladım. bunu neden yaptım nedenn.
mesai bitiminde çayır çimene karşı rakı açtım. gün batımı olayları hoş hocam. bulunduğum noktadan metropol insanının dertlerine nanik yapıyorum. neşet baba çimenin tam üstünde. tıngır mıngır çalıyor sazı. o anlatıyor ben dinliyorum.
hayat biraz da bu’ymuş diyorum. discordda mejanın sesi, sözlükte entelin entrysi. melisshocuğumun jokeri. yoldaşın moderatörleri.
buymuş. farklılıklarımıza rağmen bizi bir arada tutan bir yer imiş.
uzatmayalım, ne anlattım şimdi ben sısısıs
buldum. rakı çok hoş bir şey hocalarım, birgün birlikte içmek üzere.
birbirinden tamamen zıt iki yazarı birden favladım. bunu neden yaptım nedenn.
mesai bitiminde çayır çimene karşı rakı açtım. gün batımı olayları hoş hocam. bulunduğum noktadan metropol insanının dertlerine nanik yapıyorum. neşet baba çimenin tam üstünde. tıngır mıngır çalıyor sazı. o anlatıyor ben dinliyorum.
hayat biraz da bu’ymuş diyorum. discordda mejanın sesi, sözlükte entelin entrysi. melisshocuğumun jokeri. yoldaşın moderatörleri.
buymuş. farklılıklarımıza rağmen bizi bir arada tutan bir yer imiş.
uzatmayalım, ne anlattım şimdi ben sısısıs
buldum. rakı çok hoş bir şey hocalarım, birgün birlikte içmek üzere.
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
fazla umursamaz görünüyorum, halbuki her şeyi o kadar umursuyorumki ...belki bunu farketseler daha az kırarlardı beni .ya gerçekten umursamaz olmalıyım ya da hislerimi belli etmeliyim.
devamını gör...
