21 yaşındaki aleyna çakır, gerçek adıyla sema esen, 3 haziran günü evinde bornoz kuşağı ile kapıya asılmış bir şekilde bulundu. aleyna'nın ölümü gazetelere ve televizyon kanallarına "intihar" olarak yansıdı.
adli tıp incelemesine göre de aslında bu ölüm intihar değildi. intihar sırasında gerçekleşen boyun kırıkları yoktu ve kemiklerin çevresinde olması gereken kanama az miktardaydı. ve aleyna'nın tırnaklarında da bir erkeğe ait dna'ya rastlandı.

aleyna'nın cenazesini yıkayan anne de kızının her yerinin morluklar içerisinde olduğunu, bir gözünün içe çöktüğünü, yüzünün bir tarafının da düzleştiğini ve dizlerinde de sürtünmeden kaynaklı soyulmaların olduğunu söyledi. aleyna'nın vücudunda işkence izleri vardı.
aleyna'nın ailesi, çalışma arkadaşları ve yakınları bunun intihar olmadığı söyledi ve ümitcan uygun isimli sevgilisinin kendisine şiddet uyguladığı görüntüleri kamuoyuyla paylaştı.
bu şiddet görüntüleri sadece bir defaya mahsus değildi. aleyna, defalarca ümitcan'ın şiddetine ve tehditlerine maruz kalmış. genç kadın vücudunda sürekli morluklarla geziyormuş. bu durumdan yakın çevrelerinin de haberi varmış.
aleyna'yı silahla ve bıçakla tehdit ettiği zamanlar bile olmuş. sadece aleyna'yı değil, pavyonda çalışan diğer kadınlara da şiddet uyguluyormuş. ümitcan uygun, bu kadınlara çalıştıkları yerden zorla avans çektirip kendisi yiyormuş.
sosyal medyada yayınlanan bayıldığı görüntülerin ardından aleyna, ümitcan uygun'u şikayet etti ve koruma talebinde bulundu.bu şikayet aleyna yaşarken değil, ölümünden sonra dikkate alındı ve ümitcan uygun hakkında sadece “konut dokunulmazlığını ihlal” suçundan ceza istendi. “hakaret ve basit yaralama” suçlarından "kovuşturmaya yer yok" kararı verildi.
bunlar yaşanırken yine alemlerde boy göstermeye başlayan ümitcan uygun, sosyal medya hesabından aleyna'ya şiddet uyguladığı için pişman olduğunu söylediği paylaşımlar yaptı.
tüm oklar ümitcan uygun'u gösterirken bu olayın takibini yapan insanlar, avukatlar ve aile dosyaların birleştirilmesini (ölümüyle ve şiddet olayları ilgili olan soruşturmaları) ve ümitcan uygun'un tutuklanmasını talep etti.
fakat hiç bir şekilde adım atılmadı..
mahkemelerden umudunu kesen aile soluğu müge anlı'da aldı ve program sırasında çok ilginç ve korkutucu iddialar ortaya atıldı.
programa bağlanan tanıklar, ümitcan uygun'un aleyna'yı sürekli ölümle tehdit ettiğini söyledi.
müge anlı'da aleyna'nın bir arkadaşı ümitcan'ın aleyna'yı öldürdüğünü kendilerine itiraf ettiğini anlattı.
olayları derinlemesine inceleyen müge anlı, aleyna çakır'ın ölümünün şüphelisi olan ümitcan uygun tarafından tehdit edildiğini söyledi.
ümitcan uygunun annesi ve ailesiyle ilgili çok önemli bilgiler de verildi. bir kadın tanık yurtta çalışan ümitcan'ın annesinin "yurt anne" olarak bilindiği ve 18 yaşındaki genç kadınları "size iş bulacağım" diyerek bu bataklığa sürüklediğini, oğlu ve eşinin de bu kadınları "pazarladığını" belirtti.
anne ve baba hakkında inceleme başlatılacakken ve anne gülay uygun bu iddiaların ardından 2 gün sonra ifade verecekken hiç aklımızın ucundan geçmeyen bir olay yaşandı. gülay uygunormanlık bir arazide başından vurulmuş bir şekilde bulundu.
henüz yeni açılan bir hesaptan olay yerinin ve cesedin fotoğrafları anlık paylaşıldı. sosyal medyada yayınlanan görüntüleri inceleyen insanlar bunun bir intihar değil bir "susturma" cinayeti olduğunu dile getirdi.
gülay uygun'un yüzünde maskenin bulunması ve bir ayakkabısının olmaması dikkat çekti. ve insanlar gülay uygun'un arabasız bir şekilde o araziye nasıl geldiğini sorguladı.
kimileri gülay uygun'un fuhuş çetesinde kasetleri bulunan bürokratlar tarafından susturulduğunu düşünürken kimileri de ümitcan uygun'un aleyna çakır'ı öldürdüğünü itiraf edeceği için ailesi tarafından infaz edildiğini söyledi.
sosyal medya bu iddialarla yıkılırken ailenin avukatı, gülay uygun'un bu iftiraları kaldıramadığı için intihar ettiğini hatta bu sabah kendisine ağlayarak "ben suçsuzum, oğlum da suçsuz ben bu iftirayı nasıl kaldıracağım" dediğini belirtti
ardından gülay uygunun eşi de müge anlıyı suçlayarak hedef gösterdi. bu esnada zil zurna sarhoş olması da gözden kaçmadı.
bu tehditlere ve suçlamalara göz yummayan müge anlı, "kim tehdit ederse etsin bu yoldan dönmeyeceğim. 3 buçuk aydır tüm medya kuruluşlarında ümitcan'ın haberleri yapıldı. tüm bunlar yaşanırken psikolojisi sağlam kalan bir hanımefendi kendisi hakkında soruşturma başlatılınca mı intihar eder?" diyerek resti çekti.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yaşamak.
henüz yapabilmiş değilim.
devamını gör...

bekçi olabilirler. işsizler zaten. boş boş dolaşıyorlar.
devamını gör...

büyük şairdir, güzel küfür eder, ağzına ve kalemine yakışır küfür.

kütüphanemde bütün şiir kitaplarını bulundurmaktan mutluluk duyduğum adamdır.

datça’ya bir günlüğüne gittiğim bir tatil vakti gün boyu içimde bir şey unuttuğum hissiyle dolanıp durdum. denizde aklıma takıldı, yemek yerken aklımda, ikinci biraya geçtim hala aklımda. kendi kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum sürekli ama bir tedirginlik var, geçmiyor.

ocağın altını açık unutmuşum gibi, ütüyü fişte unutmuş ya da anahtarı kapıda bırakmış gibi. öyle böyle değil. günü tüm bu tedirginliklerle hiç ettikten sonra arabaya biniyorum, dönüş yolu başlıyor, yolun sonuna doğru can baba bana sövüyormuş gibi hissedince dank ediyor kafama. büyük can’ı ziyaret etmeyi unutmuşum.

ne kadar üzüldüm, ne kadar utandım, hala da gidebilmiş değilim ama borcum borç.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

"...
ne güzel güldün o akşam bana..."
devamını gör...

ekmek o kadar lezzetli ki ekmeğin arasına ne konursa konsun vazgeçilmez bir lezzet oluyor. efsane olan sıcak ekmek arasına domates, peynir ikilisidir. sevenlere afiyet olsun
devamını gör...

(bkz: nick cave) ustanın murder ballads albümünde kylie minogue ile düet yaptığı şarkı. hikaye anlatan şarkılardandır. şarkının yer aldığı albüm zaten bir bütün olarak bizlere seri katillerin hikayesini anlatır. fakat bu şarkıda hikayeyi sadece katil anlatmaz. katil ile beraber maktülün de ağzından dinleriz hikayeyi.
bu şarkı üç bölümden oluşur. ilk bölümde katil ve maktül birbirlerini nasıl gördüklerini anlatır. ne hissettiklerini, birbirleri hakkında ne düşündüklerini.

ilk olarak maktül kendini tanıtır. kylie minogue; bana yaban gülü diyorlar fakat benim adım elisa day'di. bana neden böyle dediklerini bilmiyorum der. ardından katilimiz, nick cave reyizimiz o davudi sesiyle yaban gülünü ilk gördüğü anı anlatır bize.

onu ilk gördüğüm günden beri onun tek olduğunu biliyordum
gözlerime baktı ve gülümsedi
dudakları güllerin rengindeydi
nehrin alt tarafında büyüyenlerden, kan kırmızısı ve yabani..

böylelikle elisa day'e neden yaban gülü dendiğini anlayabiliyoruz. en başta verdim spoilerı. nick cave için katilin ağzından hikayeyi anlattığını. fakat şarkının ilk paragrafında bir katil gibi durmuyor bu sözleri söyleyen kişi. fakat hikaye öyle bir felsefeye varacak ki.

ardından maktül kızımız şu cümleleri kurar;

kapımı çalıp içeri girdiğinde
titremem onun kendinden emin kucaklamasıyla yatıştı
o benim ilk erkeğim olabilirdi, dikkatli elleriyle
yüzüme akan gözyaşlarını sildi

elisa day'in bu erkekten epey etkilendiğini ve kendini onun yanında epey iyi hissettiğini öğreniriz. yaptığım araştırmalarda, yaban gülünün yunan mitolojisinde; bağlılık, sevgi ve hayranlığın sembolü olduğunu öğrendim. afrodit'in sembollerinden biriymiş.
kaynak

amerikan yerlilerinin mitolojisinde ise yaşamın simgesi, yaşamı hayaletlerin verebileceği zararlardan koruyan bir bitki. aynı zamanda canlılık veren, hayatı koruyan bir ilaç. kaynak
ayrıca o benim ilk erkeğim olabilirdi kelimesi de elisa'nın saflığına bir gönderme. bu konuda da şu linkte yaban güllerinin; bizim şu an bildiğimiz güllerin atası oldukları için çiçek yetiştiricileri tarafından dokunulmamış, saf bir gül olarak tanımlandığını okumuştum. bu da başka bir güzel anekdot olsun bu konuda (:

ve sonrasında elisa tekrardan bana neden yaban gülü diyolar, benim adım elisa day'di diye devam eder. ilk bölüm bu şekilde sona erdikten sonra ikinci bölümü açan nick cave olur.

bir sonraki gün ellerinde çiçeklerle kapısında sırılsıklam olduğunu anlatır.

ikinci gün ona bir çiçek götürdüm
gördüğüm tüm kadınlardan daha güzeldi
dedim ki, "yabani güllerin nerede yetiştiklerini biliyor musun
çok güzel, kırmızı ve özgür?"

burada nick abimizin kıza olan sevgisini ve beğenisini görmeye devam ediyoruz. kylie ablamız ise şöyle anlatır o günü.

ikinci gün bana tek bir kırmızı gül ile geldi
dedi ki, "verir misin bana kaybını ve kederini?"
başımla onayladım, yatağa uzanırken
dedi ki, "beni takip eder misin, sana gülleri gösterirsem?"

bir önceki kıtada nick abi yaban güllerini tanımlarken kullandığı "kırmızı" rengi "scarlet" kelimesini kullanarak söylemekte. kylie minogue ise bana tek bir kırmızı gül ile bana geldi derken "red" kelimesini kullanır. red ile scarlet arasındaki fark nedir ikisi de kırmızıyı anlatıyo derseniz eğer; scarlet, orta çağda ingilizceye giren bir kelime. latince scarlatum, fransızca escarlate. kırmızının özel bir tonu. antik çağlarda zenginlik, güç ve gösterişin rengi iken; orta çağda bu kelimenin belirttiği kırmızı renk; haçlı şövalyelerinin bayrağındaki haçın rengi olarak karşımıza çıkıyor. bunun anlamı ise oldukça manidar. tanrı yolunda, tanrı için kurban olmak ve kan dökmek. (link: https://bit.ly/3lxkrou::kaynak)

ayrıca; kylie'nin dediğine göre nick abi ona "verir misin bana kaybını ve kederini?" diye soruyor. yine bir arındırma ve saflık vurgusu var burada.

daha sonra tekrar kylie'nin sözleri ile üçüncü bölüm açılır. artık yaban güllerinin açtığı yerdedirler.

üçüncü gün beni bir nehire götürdü
bana gülleri gösterdi ve öpüştük
duyduğum son şey fısıltılı bir sözcüktü
yumruğundaki bir kayayla, önümde diz çökülüydü(gülümseyerek durdu)

artık sona geldiğimizi anlıyoruz. bir öpücük, fısıltılı bir sözcük. ve nick abinin elinde tuttuğu taş parçası. o mırıldanan söz neydi? nick abiden dinleyelim.

son gün onu yaban güllerinin yetiştiği yere götürdüm
ve banka uzandığında rüzgar bir hırsız gibi konmuştu
ve elveda öpücüğü verdim, dedim ki: 'bütün güzellikler ölmeli'
ve eğildim ve dişlerinin arasına bir gül yerleştirdim

"bütün güzellikler ölmeli". bu felsefe hakkında şurada çok güzel bir yazı yazılmış. buraya kadar okuduysanız lütfen o linkteki yazıyı da okuyun lütfen. özet olarak o entryden bir kaç satır ekliyim.

"sözler dinlenir: bir adam, bir kadını, çok sevdiği için, "all beauty must die - tüm güzellikler ölmeli" diyerek, başına taşla vurarak göle atar, öldürür. bu cinayetin bir sebebi yok.
bu iki şarkıda anlatılan haleti ruhiye: sevginin bir yanı olabildiğine şiddet ve ölümle bağlantılıdır. sevmek, bireyin kendi benliğini karşısındaki insanın benliğinde eritme, ve/veya onun benliğini kendinde eritme arzusundan beslenir.
...
sevgi paylaşıldıkça azalır. şiddet, nesnesini buldukça söner. sevgi ve şiddet, biz (evet bizim değil, biz) olmayan güzel şeyleri bizim bir parçamız haline getirmek için giriştiğimiz tutkulu süreçlerdir. amacımız günahlarımızdan arınmaktır, bunun için güzel, şirin, masum, temiz kurbanlar seçeriz."

klipte; nick abi kylie bebeğimizi öldürdükten sonra cesedini çiçeklerle süsler ve nehire bırakır. bu su ve ağaç kültü de sümerden itibaren yaşamla ilgilidir. tammuz bir yaban domuzu ya da şeytanlardan kaçarken bir nehir kenarına gelir, karşı kıyıda sevgilisi aşk tanrıçası inanna(yunan da afrodit, yukarda bahsetmiştim) ve kız kardeşi geştinanna bulunur. onların yanına geçmek için nehre atlar ve o nehirde tammuz yani bitki tanrısı ölür. bu da ayrı bir anekdot olsun diyelim.

internette bu şarkının yerel bir irlanda efsanesinden esinlenerek yazıldığı söylenir. 19. yüzyıl'da irlanda'dan amerikaya göç eden irlandalıların beraberinde taşıdıkları folk müzik türü olan appalachian müziğinde rastlanır benzer hikayelere. down in the willow garden isimli anonim folk şarkısının hikayesi pek benzer bu şarkıya. kaynak, appalachian ile ilgili kaynak.

onun öncesinde de 1889'da yazılan down by the salley gardens isimli şiire dayandıranlar olur bunu. rambling boys of pleasure gibi şarkılarda da benzer hikayeler geçer. nick cave'in o zamanlarki sevgilisi kylie minogue ile söylediği bu şarkının şöyle de romantik bir canlı performansı var. izlenmeden geçilmemeli.

nick cave & the bad seeds - where the wild roses grow (live at koko) ft. kylie minogue
devamını gör...

bir marcel proust eseridir. 7 kitaptan oluşan kayıp zamanın izinde serisinin ilk kitabıdır.

bu seriyi ve marcel proust'u uzun süredir okumak istiyordum ve sonunda ilk kitaptan seriye giriş yaptım. açıkçası okumadan önce çok araştırdım ve çok okudum. endişelerim vardı. okumadan önce proust'un iki kitabını okudum ve sonra serinin ilk kitabını okudum.
şahsen kitap üzerine konuşulması gereken çok lezzetli bir eser. çok beğendim.

kitap üç bölümden oluşuyor bu bölümler şöyle. ilk olarak combray bölümü. ikinci bölüm swann'ın bir aşkı üçüncü bölüm ise memleket isimleri:
kitaba başlar başlamaz farklı bir eser okuyacağınızı hissediyorsunuz. ilk cümleden itibaren alışılanın dışında bir şeyle karşılaşacağınızı anlıyorsunuz ve okumaya devam ediyorsunuz. uzun cümleler, detaylı betimlemeler, sıkıcı tasvirlerle başlayan bir bölüm sizi karşılıyor. yazarın geçmiş hakkında yaptığı gözlemler karşınıza çıkıyor ve inanılmaz lezzetli cümleler okuyorsunuz. uzun bir cümleyi okuyorsunuz okuyorsunuz ve cümle bittiğinde muhteşem bir haz duyuyorsunuz. bazen cümleyi anlamayıp tekrar okuyorsunuz. bu kitabı okurken sık sık bir cümleyi defalarca okudum ve anlamaya çalıştım. çok keyifliydi.

marcel proust bu kitabında geçmişe giderek o anlarda neler hissettiğini tarif etmeye çalışıyor ve bunu çok güzel şekilde yapıyor. yazar his dünyasını okuyucuya çok başarılı şekilde aktarıyor. yaşadığı duyguları ve anları, kelimeleri yan yana harika şekilde koyarak aktarıyor. hayatında belirli isimlerle yaşadığı şeyleri ve hisleri başarılı bir gözlemci olarak anlatıyor. tabii banane bundan diyebilirsiniz ama gerçekten okurken insana öyle gelmiyor.
proust aslında bize bilmediğimiz bir şey anlatmıyor. bildiğimiz şeyleri farklı ve edebi şekilde anlatıyor. okurken "aaa cidden öyle" diyorsunuz. bildiğimiz olayların bu kadar güzel bir şekilde kağıda dökülmesi okuyucuyu mutlu ediyor. şahsen beni çok mutlu etti.

kitap okurken fark edeceğiniz bir başka detay ise belleğin gücü oluyor. geçmişe dönüp o kadar detaylı şeyleri anlatan proust harika bir belleğe sahip olduğunu her satırda gösteriyor. özellikle çocukluğu ve ailesiyle yaşadığı hisler ve duygular çok ama çok başarılı.
ilk bölümde yer alan anne ve babanın çocuk üzerindeki etkisi şahsen en etkilendiğim kısım oldu. ikinci bölümde yer alan swann ve aşkı yine sevdiğim kısımlardandı. yazar ikinci bölümde bizim aşk diye bildiğimiz şeyleri tüm gerçekçiliğiyle anlatıyor ve okurken hayrete düşüyorsunuz. swann ve yaşadığı kıskançlık o kadar iyi aktarılmış ki uzun zamandır okuduğum en iyi şeylerden birisiydi.

swann'ların tarafı bir giriş kitabı nasıl olması gerekiyorsa öyleydi. muhteşem bir giriş kitabı, harika bir seriye başlayacağınızı size belli ediyor. bu devasa seriye başlangıcın bir madlen sayesinde olması ise yazarın ne kadar başarılı ve muhteşem bir zekaya sahip olduğunun göstergesi. herkese tavsiye ederim.
yazımı bitirmeden önce değinmeden geçemeyeceğim bir kişi daha var o da roza hakmen. bu kitaptan bu kadar keyif aldıysam sebebi harika çevirisiyle beraber roza hakmen'dir. bu kadar uzun cümleleri nasıl çevirdi ve çevirirken neler hissetti bilmiyorum ama tam anlamıyla muhteşemdi.
ha unutamadan bu kitap size noktalama işaretlerinin ne kadar önemli olduğunu öğretiyor. noktalama işaretleri olmasaydı nasıl okunurdu acaba diye düşünmeden edemedim.

kayıp zamanın izinde serisinin diğer kitaplarında görüşmek üzere.
devamını gör...

"bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz
biçim veremediğimiz şeylerin
biçimini alıyoruz."

şükrü erbaş, 1982
devamını gör...

malum sözlükten neden başlık araklama gereği hissediyorsunuz, anlamak mümkün değil. daha özgün içerikler oluşturmak için kafa patlatmak bu kadar mı zor ?

nedir yani ? meramınızı, farklı bir şekilde anlatacak, iki üç kelimede mi bulmaktan acizsiniz ?

bu tarz başlıklar sözlüğe zarar veriyor. hedeflediği noktaya ulaşmasına ket vuruyorsunuz farkında değilsiniz. veyahut farkındasınız bilinçli yapıyorsunuz.

dibine not: bu tarz başlıklar malum sözlüğün alameti farikası haline gelmiş durumda, okuduğum an içime kurt düşüyor gidip kontrol ediyorum. henüz yanıldığım olmadı.
devamını gör...

zaten insanlar beğeni,favori yapmıyor diye şikayet ediyoruz bir de bunu diyelim millet iyice elini eteğini çeksin ha orada duran işaretlerden.
devamını gör...

hep yuvarlak konuşur, işinden bahsetmez, kılığı kıyafeti imkanları iyi olur. ser verir sır vermez.
devamını gör...

sakin bir ortamda ve çıplak ayakla çimlerin üzerinde yürümek kesinlikle işe yarıyor. hazır ülkede birazcık da olsa yeşil alan bulabiliyorken için bu fırsatı kaçırmayın bence. yarın ne olacağı belli olmaz. *
devamını gör...

merhaba sevgili arkadaşlar.
salı gününe elveda niteliğinde bir program olacak bu gece.
bundan sonra programımız cumartesi günleri yapılacak.
bu gece hayatın nasıl yaşanması gerektiği üzerine konuşacağız.
hayat nasıl yaşanmalı sorunsalı başlığına tanımlarınızı girebilir ve katkı sağlayabilirsiniz.

makinistiniz ben ve yolcularım sizler ile yine son istasyona doğru akşam saat 23:00'da tekrar yolculuğa çıkacağız.

dinlemek için;
buradan
devamını gör...

yoldaşın bizi yazmaya davet ettiği poster.* ben yaptım nasıl olmuş?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
orijinali böyle
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bilgi nedir?
herkesin bilgisi kendisine. patates kızartması başlığında da nasıl yapıldığı, neyden yapıldığı vs. yazılarak bilgi verilmiş olur, atom fiziği başlığına da yazarak bilgi verilmiş olur.
senin ne bilgisi istediğine bağlı.
ya da birisi meme başlığında bilgi arıyordur.
benim gibi olmayan tü kaka modundan bir çıkın.
devamını gör...

hani bir söz vardır ya ,
"zaman zaman keşke olmasaydı dediklerimiz var ya, zamanı geri çevirseydik o an'lar gene yaşanırdı." diye işte öyle
keşke dediklerimizin bir zaman sonra iyi ki olarak bize yansıyıp yansımayacağını kim bilebilir.
devamını gör...

eskiden gıcık olurdum kibirli insanlara artık her türlüsü komik geliyor. farkındalarsa bazıları sevimli bile olabiliyor. nasıl mı?

bunlara gaz verin ve duvara tosladıklarında seyredin.

şüphesiz akıl sahipleri için çıkarılacak dersler vardır.
devamını gör...

fırtınalı ve sıra dışı bir hayat yaşamış olan, sonsuz merak ve sorgulama anlayışıyla modern resim tarihine damga vurmuş ressamdır. doğanın sırları, mistik duyguları resim vasıtasıyla yansıtmaya çabalamış.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim