yaşayıp giderken unutulan şeyler
sağlığımız.
devamını gör...
içi dışı bir olmak
insanlarin durustlugu, durust olmayi ovduklerini sandigi davranis bicimi.
oysaki ici disi bir olmak; akildan geceni olcup bicmeden, dan diye soyleme seklidir. neyi nerede soyleyecegini kestiremeyen insanlarin sigindigi liman gibidir, zira duz insan ile karistirilmaktan imtina ederler.
halk arasinda patavatsiz olarak nitelendirilen insanlari bu gruba dahil edebiliriz. siz siz olun oyle her yerde "benim icim disim bir abiciim nedir yani, tutamiyorum!" demeyin, yanlis anlasilmaya mahal vermeyin. operim.
oysaki ici disi bir olmak; akildan geceni olcup bicmeden, dan diye soyleme seklidir. neyi nerede soyleyecegini kestiremeyen insanlarin sigindigi liman gibidir, zira duz insan ile karistirilmaktan imtina ederler.
halk arasinda patavatsiz olarak nitelendirilen insanlari bu gruba dahil edebiliriz. siz siz olun oyle her yerde "benim icim disim bir abiciim nedir yani, tutamiyorum!" demeyin, yanlis anlasilmaya mahal vermeyin. operim.
devamını gör...
kız yurdunda yaşanan tuhaf olaylar
psikolojik hastalığı yüzünden intihar eden bir kız vardı bizim yurtta. ama hap falan içmemişti kollarını kesip yatağa yatmış üstünü örtmüştü. arkadaşları odanın içinde kan içinde bulmuşlardı. ambulans polis derken gün boyu yurtta kıyamet kopmuştu. neyse ki kızı çok kan kaybetmeden bulmuşlar. oda arkadaşları kafayı yiyip yurttan ayrılmışlardı.
devamını gör...
otuz yıl boyunca hiç yamuk yapmamış arkadaş
kale gibi sağlam karaktere, empati yeteneğine sahip, cefakar, vefakar, fedakar dost. kötü gün insanı. bir tür aziz. dört yapraklı yonca gibidir.
devamını gör...
yeşilin kızı anne
yeşilin kızı anne 1908 yılında kanadalı yazar lucy maud montgomery tarafından yazılmıştır.
kitaptan bir alıntı;
"benim hayatım gömülü umutlarla dolu bir mezarlık."
kitaptan bir alıntı;
"benim hayatım gömülü umutlarla dolu bir mezarlık."
devamını gör...
istanbul sözleşmesini savunan müslüman
cahildir. zira istanbul sözleşmesi ve kur’an taban tabana zıttır.
öncelikle, bu entry istanbul sözleşmesini destekleyen non-müslim birisi tarafından yazılmaktadır.
istanbul sözleşmesi, birçok maddesinde amacının kadın-erkek eşitliği olduğunu vurgular: madde 4, 14, 15, 66...
kur’an ise hukuk önünde kadını resmen yarım erkek olarak sayar:
bakara 282: “...erkeklerinizden iki şahidi de tanık tutun. şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar...”
bu da kur’an’ın miras hakkındaki düşünceleri, yine kadının yarım erkek sayıldığını görüyoruz:
nisa 11: “...allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder...”
tahmin edebileceğiniz üzere istanbul sözleşmesinin bir diğer ve en önemli amacı da aile içi şiddeti, dolayısıyla kadına şiddeti önlemektir:
ist. söz. mad. 1: “... kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak...”
kur’an’ın ise kadına şiddet konusunda tavrı kısa ve öz:
nisa 34: “...baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün...”
özetle istanbul sözleşmesi, allah’ın erkek kullarına verdiği karılarını dövme hakkına karşı çıkar ve ortadan kaldırmayı amaçlar.
not: ayetler, diyanet’in resmi sitesinden alınmıştır.
öncelikle, bu entry istanbul sözleşmesini destekleyen non-müslim birisi tarafından yazılmaktadır.
istanbul sözleşmesi, birçok maddesinde amacının kadın-erkek eşitliği olduğunu vurgular: madde 4, 14, 15, 66...
kur’an ise hukuk önünde kadını resmen yarım erkek olarak sayar:
bakara 282: “...erkeklerinizden iki şahidi de tanık tutun. şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar...”
bu da kur’an’ın miras hakkındaki düşünceleri, yine kadının yarım erkek sayıldığını görüyoruz:
nisa 11: “...allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder...”
tahmin edebileceğiniz üzere istanbul sözleşmesinin bir diğer ve en önemli amacı da aile içi şiddeti, dolayısıyla kadına şiddeti önlemektir:
ist. söz. mad. 1: “... kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak...”
kur’an’ın ise kadına şiddet konusunda tavrı kısa ve öz:
nisa 34: “...baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün...”
özetle istanbul sözleşmesi, allah’ın erkek kullarına verdiği karılarını dövme hakkına karşı çıkar ve ortadan kaldırmayı amaçlar.
not: ayetler, diyanet’in resmi sitesinden alınmıştır.
devamını gör...
beğeni sınırlaması
işin aslına bakarsanız bu tarz mevzulara çok takılmamak lazım. özellikle sosyal medya egemenliğinin her geçen gün arttığı internet ortamında, bu tarz hareketler davranış biçimi haline gelmiş durumda.
insanlardaki kendini görünür kılma çabası, beğenilme ve onaylanma isteği had safhada, karşınızda gürül gürül akan bir coşku seli var. bunun önüne yasaklarla geçebilmeniz mümkün değil. zira bunun başka sonuçları olacaktır.
şöyle ki; insanların yoğun olarak bir arada bulunduğu mecralarda, herkes kendine yakın olana doğru meyleder. küçük gruplaşmalar başlar. bu gruplaşmalar bir çembere dönüşür ve bu bağlamda kimse o çemberin dışına çıkmak istemez. kendinize yakın olanı ileti kalitesi çok da önemli olmadan beğenmeye başlarsınız. mevzu zaten al gülüm ver gülüm olayına dönmüştür.
sözlüklerde durum böyledir ve ne yazık ki, siz ne kadar kendinizi parçalasanız da bu durum değişmeyecektir. bu mevcut gerçekliğe yasaklama ve sınırlama getirdiğinizde, ilk tercih her zaman çemberin içerisine olacaktır ve sonrasında limit dolduğunda, sizin ya da başkalarının değerli gördüğü iletilerin bırakın oylanmasını, okunması durumu bile ortadan kalkacaktır. ki bu daha kötü
ayrıca bu tarz ortamlarda sözlüğün kalitesini düşürecek, insanları kin ve düşmanlığa sevk edecek ayrıştırıcı hareketler dışında, insanların ne yaptığı çokta umurunuzda olmasın derim. zira herkes kendi meşrebince bir şeyler yazıyor, çiziyor. seri artı almak sizin benim, onun, bunun hoşuna gitmiyor olsa da, bundan hoşlanan ve keyif alan insanlar var. bırakınız yapsınlar, bırakınız butonlara bassınlar.
asıl önemli olan sizin kendi tavrınızdır. durduğunuz yerdir. kendi paylaşımlarınızı kimsenin paylaşımları ile kıyaslamanıza lüzum yoktur. neyi nasıl yaptığınızı zaten biliyorsunuzdur. sizin emeğinizin hakkını verenler var olduğu müddetçe de, diğer tarafta akan gürül gürül coşku selinin umurunuzda olmaması gerekir.
serzenişinizde sonuna kadar haklı olsanız dahi bunları göz önünde bulundurun derim. okumak isteyen, keyifli ve bilgilendirici iletilere ulaşmak isteyen bir şekilde bunu başarıyor. kendi adıma söyleyeyim, her gün keyifli ve kaliteli iletileri olan yazarları bulup, yazılarının inciğini cıncığını çıkarıyorum. okuyorum ve hak ettikleri beğeniyi, o iletileri cidden beğendiğim için bırakıp ortadan kayboluyorum. bundan mahrum kalıp, iletileri okumayıp, seri artılama çılgınlığına kapılanlar aslında kendileri kaybediyorlar. çünkü sözlükte cidden kaliteli pek çok paylaşım var. bundan mahrum kalmak, onlara odaklanmamak sizin/bizim sorunumuz değil. bizatihi onların sorunu.
o yüzden bu sorunu onlara bırakalım, isterlerse kendileri çözsünler...
insanlardaki kendini görünür kılma çabası, beğenilme ve onaylanma isteği had safhada, karşınızda gürül gürül akan bir coşku seli var. bunun önüne yasaklarla geçebilmeniz mümkün değil. zira bunun başka sonuçları olacaktır.
şöyle ki; insanların yoğun olarak bir arada bulunduğu mecralarda, herkes kendine yakın olana doğru meyleder. küçük gruplaşmalar başlar. bu gruplaşmalar bir çembere dönüşür ve bu bağlamda kimse o çemberin dışına çıkmak istemez. kendinize yakın olanı ileti kalitesi çok da önemli olmadan beğenmeye başlarsınız. mevzu zaten al gülüm ver gülüm olayına dönmüştür.
sözlüklerde durum böyledir ve ne yazık ki, siz ne kadar kendinizi parçalasanız da bu durum değişmeyecektir. bu mevcut gerçekliğe yasaklama ve sınırlama getirdiğinizde, ilk tercih her zaman çemberin içerisine olacaktır ve sonrasında limit dolduğunda, sizin ya da başkalarının değerli gördüğü iletilerin bırakın oylanmasını, okunması durumu bile ortadan kalkacaktır. ki bu daha kötü
ayrıca bu tarz ortamlarda sözlüğün kalitesini düşürecek, insanları kin ve düşmanlığa sevk edecek ayrıştırıcı hareketler dışında, insanların ne yaptığı çokta umurunuzda olmasın derim. zira herkes kendi meşrebince bir şeyler yazıyor, çiziyor. seri artı almak sizin benim, onun, bunun hoşuna gitmiyor olsa da, bundan hoşlanan ve keyif alan insanlar var. bırakınız yapsınlar, bırakınız butonlara bassınlar.
asıl önemli olan sizin kendi tavrınızdır. durduğunuz yerdir. kendi paylaşımlarınızı kimsenin paylaşımları ile kıyaslamanıza lüzum yoktur. neyi nasıl yaptığınızı zaten biliyorsunuzdur. sizin emeğinizin hakkını verenler var olduğu müddetçe de, diğer tarafta akan gürül gürül coşku selinin umurunuzda olmaması gerekir.
serzenişinizde sonuna kadar haklı olsanız dahi bunları göz önünde bulundurun derim. okumak isteyen, keyifli ve bilgilendirici iletilere ulaşmak isteyen bir şekilde bunu başarıyor. kendi adıma söyleyeyim, her gün keyifli ve kaliteli iletileri olan yazarları bulup, yazılarının inciğini cıncığını çıkarıyorum. okuyorum ve hak ettikleri beğeniyi, o iletileri cidden beğendiğim için bırakıp ortadan kayboluyorum. bundan mahrum kalıp, iletileri okumayıp, seri artılama çılgınlığına kapılanlar aslında kendileri kaybediyorlar. çünkü sözlükte cidden kaliteli pek çok paylaşım var. bundan mahrum kalmak, onlara odaklanmamak sizin/bizim sorunumuz değil. bizatihi onların sorunu.
o yüzden bu sorunu onlara bırakalım, isterlerse kendileri çözsünler...
devamını gör...
sözlüğün iyice wikipedia'ya dönmesi
valla önemli değil de ben her zaman copy-paste e karşıyım, yani ben google a yazsam zaten senin dediğin ilk sırada çıkacak. kendi bilgin ve anlatım biçiminle anlattığın her başlık daha kıymetli dediğim mevzu.
devamını gör...
ilkbahar
insana yaşam enerjisi veren, alerjisi olan insanlar için bir bakıma eziyet verici fakat onların bile bu güzellik karşısında büyülenmeden edemediğini düşündüğüm mevsim.
ne demiş sabahattin ali: ''ilkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer… ne olursa olsun.''
(bkz: içimizdeki şeytan (kitap)).
ne demiş sabahattin ali: ''ilkbahar gibi bir mevsimi olan bu dünya, üzerinde yaşanmaya değer… ne olursa olsun.''
(bkz: içimizdeki şeytan (kitap)).
devamını gör...
1000. tanım
bu tanımla birlikte ulaştığım tanım sayısıdır. düşüncelerimi paylaştığım, güzel arkadaşlıklar kurduğum kafa sözlük ortamını çok sevdim. teşekkürler tüm okuyan ve yazlanlara..
devamını gör...
roger arnaldez
islam üzerine çalışmalar yapmış 1911 doğumlu fransız profesör.
islam'da felsefi düşünce nasıl kötürümleşti isimli yazısından gördüğümüz kadarıyla islamı hiç anlamamış.
bu fransizlarda bir sıkıntı var herhalde... roger garaudy isimli abimiz de her fırsatta resmen islam'ın vaaddettigi sosyalizm* daha iyi şeklinde bişiler diyor.
kendisi islamı anlamamış ancak bugün bile dediklerinden bir şey anlamayan, sırf hava olsun diye ellerinde kitaplarını taşıdıklari ibn rüşt'çülere karşı gazali'nin net bir şekilde herkese haddini bildirdiğini, hatta gazali'ye cevap verme cüretinde bulunan ibn rüşt'ün gazali'den çok şey öğrendiğini yazabilmistir ki tutarsızlığın tutarsızlığı isimli eserin bir çok yerinde bunu okuyabilirsiniz.
umarım yazısında bahsi geçen arap kelimesinden islam ümmetini değil, sadece arap milletini kastetmektedir ki aksi halde bir facia olur. çünkü kendisi "araplarin" felsefeye yeterince önem vermediğinde bahisle, verselerdi galile, newton gibi nice bilim insanı yetiştirmis olabileceğini söyler. hmmm... eğer böyle ise bu dünya böyle dengede duramaz, bunun arkasında da bir kıta olmalı diye biruni'ye, hipokrat'ın yaninda bile başında taç ile resmedilen ibn sina'ya... ve daha nicelerine büyük haksızlık etmiş olur ki bence arap diyerek islam ümmetini kastetmektedir ve bilim dünyasına sayısız katkısı olan müslüman bilim insanlarını yok saymaktadir.
islam'da felsefi düşünce nasıl kötürümleşti isimli yazısından gördüğümüz kadarıyla islamı hiç anlamamış.
bu fransizlarda bir sıkıntı var herhalde... roger garaudy isimli abimiz de her fırsatta resmen islam'ın vaaddettigi sosyalizm* daha iyi şeklinde bişiler diyor.
kendisi islamı anlamamış ancak bugün bile dediklerinden bir şey anlamayan, sırf hava olsun diye ellerinde kitaplarını taşıdıklari ibn rüşt'çülere karşı gazali'nin net bir şekilde herkese haddini bildirdiğini, hatta gazali'ye cevap verme cüretinde bulunan ibn rüşt'ün gazali'den çok şey öğrendiğini yazabilmistir ki tutarsızlığın tutarsızlığı isimli eserin bir çok yerinde bunu okuyabilirsiniz.
umarım yazısında bahsi geçen arap kelimesinden islam ümmetini değil, sadece arap milletini kastetmektedir ki aksi halde bir facia olur. çünkü kendisi "araplarin" felsefeye yeterince önem vermediğinde bahisle, verselerdi galile, newton gibi nice bilim insanı yetiştirmis olabileceğini söyler. hmmm... eğer böyle ise bu dünya böyle dengede duramaz, bunun arkasında da bir kıta olmalı diye biruni'ye, hipokrat'ın yaninda bile başında taç ile resmedilen ibn sina'ya... ve daha nicelerine büyük haksızlık etmiş olur ki bence arap diyerek islam ümmetini kastetmektedir ve bilim dünyasına sayısız katkısı olan müslüman bilim insanlarını yok saymaktadir.
devamını gör...
sözlük yazarlarının bugün öğrendikleri
herkesi memnun etmek zorunda değilmişiz.
devamını gör...
babaya söylemek istenip de söylenemeyenler
eğer babanız hayattaysa iyi veya kötü ne söyleyecekseniz yüzüne karşı söylemenizi tavsiye ederim. toprağa girdim mi dönüş olmuyor çünkü.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının benzetildiği ünlüler
izzet altınmeşe. yakışıklı adam neyse ki.
devamını gör...
bir günlüğüne suç işlemek serbest olsaydı
''insan, nihai anlamda kendini belirleyen bir varlıktır. yoldaşlarımızdan bazılarının domuz gibi, bazılarının da aziz gibi davrandıklarına tanık olduk. insanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil, kararlara bağlıdır...''
viktor e. frankl / insanın anlama arayışı
içinizdeki domuzu koşullara göre serbest bırakma noktasında iseniz, bu durum sizin sadece cezai müeyyidelerden çekindiğiniz için domuzunuzu ağıla bağladığınızı gösterir. bu da demektir ki; fırsat bulduğunuz her an içinizdeki domuzu ağılından çıkarmak için fırsat bekliyorsunuz. hal böyleyken de, potansiyel olarak devreleri yakma durumunuz oluşabilir ve artık cezai müeyyideler bile sizi ağılın kapısını açmaktan alıkoyamayabilir.
o yüzden tehlikeli samanlıkta geziniyorsunuz/geziniyoruz. tek bir gün yalnızca tek bir gün ceza almayacağınızı düşündüğünüz için latife ile olsa dahi işleyebileceğiniz suçları hayal etmeniz, koşullara bağlı olduğunuzu gösterir. kararlarınız sizin değil korkunun ürünüdür ki, korku duvarlarını aştığınızda cidden tehlikeli mahlukatlar olabilirsiniz/olabiliriz. ilke olarak ceza vesaire bulunmasa dahi suç işlemeyeceğiniz düşüncesini kendinizde inşa etmez iseniz, karar mercii olmaktan çıkmışsınız demektir. işin aslı medeni toplum olmanın asgari şartlarından birisi de budur.
suç işleme kolaycılığı her daim sizi dürtüyorsa, oradan buradan dimağınıza tebelleş oluyorsa bilin ki, medeni bir toplum içerisinde yaşamıyorsunuzdur ya da yaşadığınız toplum medeni bir toplum olsa dahi henüz siz o yapıya entegre olamamışsınızdır. sadece bir yanılsamanın içerisinde zarafet ile ve domuzunuzu gizli gizli besleyerek dolaşıyorsunuzdur ki, işte asıl tehlike bu. artı domuz eti haram. dikkat etmek lazım. ben şimdi bunları niye yazdım? çünkü tosbağalar da saçmalar.
devamını gör...
26 mart 2021 z kuşağının siyasi eğilim araştırması
gezici araştırma şirketi tarafından yapılan ve altı ay süren çalışmanın sonuçları açıklandı önümüzde ki seçimlerin sonuçlarını etkileyecek olan z kuşağının siyasi eğilimi gün geçtikce iktidarın aleyhine doğru yönleniyor.
haberden alıntı;
siyasi partiler, 2023 seçimi için 2000 sonrasında doğan 5 milyon 940 bin 916 seçmenin oyunun peşinde. toplam seçmende yüzde 11.8 oy dilimine sahip olan z kuşağının yüzde 24.6’sı cumhur ittifakı, yüzde 56.9’u millet ittifakı’na oy verecek.
kaynaksız olmaz dediler;
araştırmayagider
haberden alıntı;
siyasi partiler, 2023 seçimi için 2000 sonrasında doğan 5 milyon 940 bin 916 seçmenin oyunun peşinde. toplam seçmende yüzde 11.8 oy dilimine sahip olan z kuşağının yüzde 24.6’sı cumhur ittifakı, yüzde 56.9’u millet ittifakı’na oy verecek.
kaynaksız olmaz dediler;
araştırmayagider
devamını gör...
kadına el kalkmaz saçmalığı
(bkz: gerçek trollük bu değil)
devamını gör...
yazarların şu an duymak istediği söz
sözlü bir şey olmasına gerek yok ille de,
sıcak bir tebessüm yeter de artar bile.
sıcak bir tebessüm yeter de artar bile.
devamını gör...

