(bkz: zalim)

devamını gör...

bana çok komik gelen durumdur. tanım düzenlemesinden sonra düzeltme sebebi diye bir yer var ve oraya düzeltme yazılabiliyor. sizce de komik değil mi?
+neymiş düzeltme sebebi baktın mı?
-düzeltmeymiş efendim.
+ha olur o zaman.
devamını gör...

birbirlerini kırmaya çekinen insanların olduğunu gözlemliyorum, iyi ki varlar. bir de tam tersi, kaba, saba insanlar onlara diyecek lafım yok.
devamını gör...

bir müddet kamuflajlarımı giyinip ortalıkta dolanmıştım. ortama baktım neresi burası kim var kim yok? sevdiğim bir yazardan mesaj geldi o ara. ya kusura bakma bak yanlışta anlama bir tek senin cinsiyeti çözemedik.* (kötü niyetli bir soru değildi çok saygılı bir yazar)sonra ben koştur koştur christian bale ile ilgili bir tanım girdim hastasıyım gibilerinden. hem burayıda çözdüm. aa ne bu gizem? istediğim başlığa özgürce yazmalıyım. bu yüzden buradayım. işin özü yazıp beynimin kurtlarını dökmek..
bir erkek yazarın kızlar bana yürüyor nickimi değiştireceğim yakarışınada şahit oldum. kadın ile ilgili başlıklarda yazanları pusuda bekleyenleride. kim kadın kim erkek anlasan ne farkedecek? ne geçecek eline? fikirlere bak sen ne dönüyor o alemlerde.onu anlamak mühim mesele.
devamını gör...

seçimli monarşide, hükümdarlar seçimle başa gelmektedir. hanedanlık sisteminde olduğu gibi, yönetim babadan oğula geçmemektedir. günümüzde, birleşik arap emirlikleri, kamboçya, malezya ve vatikan gibi ülkelerde uygulanmaktadır.

tarihte ise antik roma krallığı'nda, kutsal roma imparatorluğu'nda ve kudüs krallığı'nda bu sistemin uygulandığı dönemler olmuştur.
devamını gör...

muhteşem şiirlerin sahibi değerli şairimizin bu şiiri biraz düz yazı gibi. çok ciddiyim okullarda felsefe derslerinde okutulmalı, edebiyat dersi diyenlere de itirazım olmaz.

baştan söyleyim oldukça uzun ama bence her cümlesinin altı çizilir.



"ve güz geldi ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. insanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde.yağmur ha yağdı ha yağacak. incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı, yüzüm ömrümün atlası, düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. yaşamak bir can sıkıntısı mıdır ömür hanım?

her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar?
göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? bir güz düşünün ki ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış. böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir?

yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
yağmur yağıyor ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?

dönelim...dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...olsun dönelim biz yine de. bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. ölçüsüz yaşamak bize göre değil ömür hanım. büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.

yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı ömür hanım. bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir göz bebeklerimden. sahi nedir yaşamın anlamı? geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki?
yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama değil mi yoksa?
öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise, bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir ben'e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde...bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. kim kimi ne kadar anlayabilir ömür hanım?

susmak yalnızlığın ana dilidir, ömür hanım, şiiridir beni konuşmaya zorlama ne olur. sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...yalnızım ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...sularım toprağa sızıyor bak. yüzümü geceler örtüyor. binlerce taş saklanıyor içimde. kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?

kendilerinden olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki...bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? yerini bulur mu gerçekten? sözü yasaklamalı ömür hanım yasaklamalı...kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki?
olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. yanılıyor muyum? olsun. yanıldığımı biliyorum ya...

yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. sessizlik sesten hele de güncel ve kof her zaman iyidir, düş gücü, iç zenginliği verir insana. dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.

kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile, bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur insanın küçücük ömrünün karşısında. istemenin kuralı yoktur; istemek yaşamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz.
biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir parçamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. en büyük hünerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...
kıyılarımız duygularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir, ufuklarımızsa sisler içinde...o kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, ağız dil vermez geceye? ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. çözemeyiz de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla.

dünya bir testidir, de, ömür hanım, ömür bir su...sızar iğne ucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. ve bir gün ölümün balkonundan...dökülür toprağa el içi kadar bir su. yerde birkaç damla nem bir avuç ıslaklık...ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de...
sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. yıldım ömrümün kalıplarından. beni duy ve anla.
yağmur dindi ömür hanım. gökyüzü masmavi gülümsedi yine. doğa aynı oyunu oynuyor bizimle. umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. ne aldanış! bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?

gökyüzünü öpmek isterdim ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. delilik mi dedin? kim bilir...belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? kim ne diyebilir ki?
kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan garip bir gülümsemeyle yüzümde, incelik adına ben geçtim...yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... yükümü yanlış bedestanlarla çözdüm.

ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. ürperiyorum. bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. içimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın ömür hanım?"
devamını gör...

böyle de bir anımız olsundur.

sabah uyandığımda aniden böyle bir şeyle karşılaşmak şaşırtıcı oldu. sözlük yönetiminin gece dört itibari ile yönetime el koyması bize yazarları meydanlara ve havaalanlarına davet etme imkanı vermediği için bu ismi alıyor ve kabul ediyorum.

benimsemek güç olsa da düne kadar yazar olanlar hariç kimse kafa sözlük yazarı sayılamayacak, yeni gelenler normal yazarlar olacak. yıllar sonra sadece bir grup kafa yazar hatırlayacak bu günü ve normal yazarları bir ateş başında toplayarak o eski kafa günleri anlatacaklar.

bir gecede normal bir yazara dönüşmek biraz üzücü elbette ama normalleşmeye ve birlik beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde eski normallerin yerine yeni bir normal koymak kabul edilebilir görünüyor.
devamını gör...

sabah güneş ışığı alan bir odada uyanmak.
yatağı sadece yatmak için kullanmak.
uykuya dalmaya yardımcı rahatlatıcı hafif müzikler dinlemek
düşünceleri zihinden uzaklaştırmak için meditasyon yapmak
devamını gör...

yılların ekşici sorusudur.

"tabii ki alırım lan" demeyen bizden değildir. ben ki bir keresinde yerden son sürat yuvarlanan 1 tl'yi koştur koştur yakalamaya çalışırken az daha kamyonetin altında kalayazan bir kişiyim aliminyumm. gidip de yere düşen parayı almayacağım öyle mi? yeri hiltiyle kazar yine alırım hacı o parayı. boru mu lan, saatlerce belimiz bıkımız bükülüyor o parayı kazanmak için.
devamını gör...

"iyi değilim ama kötü de değilim. havanın kapalı olup da yağamaması gibi. sevinemiyorsun da üzülemiyorsun da. böyle içinde bir şey eksik de anlayamıyorsun ama biliyorsun bunu. arada kalmışlık, hiçlik, nedensizlik ve nereye gittiğini bilmemezlik. bir karmaşanın içindeymiş gibi."
devamını gör...

adam ice’a troll demiş ya. troll dediğin kişinin profiline bir zahmet girin bakın be arkadaşım ya.
tanım: sevilen bir yazar arkadaş. ilklerden sayılır.
devamını gör...

önümden kedinin biri yürüyordu. ben de sağ taraftan sessizce yaklaşarak telefonu çıkardım ve şak diye fotoğrafını çektim. flaştan gözü parlayan kedi, bir süre durdu ve dik dik bana baktı, sonra yoluna devam etti.
devamını gör...

(bkz: nuri iyem)
(bkz: komet)
(bkz: taner ceylan)
(bkz: malik aksel)
(bkz: mehmet güleryüz)
(bkz: aliye berger)
(bkz: abidin dino)
(bkz: ibrahim çallı)
(bkz: nurullah berk)
devamını gör...

fena olmamış ama eskisi daha karizmaymış.
devamını gör...

hem kadıköy, hem de kediköy.
hayatımda adım başı kediye başka bir şehirde rastlamadım.
devamını gör...

montla sıçmak kesinlikle değildir.
devamını gör...

ilk mesaj değil genel sohbete bakarız.
trip atan kadın ilgi açlığı çeken kadındır, trip yiyorsanız biraz ilgi gösterince her konunun eskisi gibi tartışma meselesi haline dönüşmediğini fark edersiniz.
bence şehir efsanesi hiç bir erkeğin kalçasına bakmak aklıma gelmemişti. kendi adıma ilk baktığım yer dişleri oluyor.
yoğun olarak çevremden duyduğum kadarıyla romantik, düşünceli, fazla kız çevresi olmayan ve arkadaşlarının yanında değişmeyen kişiler belli başlı kriterler tabi kişiden kişiye değişir bence saygılı olması en önemlisi diyebileceğim soru.*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

okumak, okumak ve daha çok okumak istiyorum yazdıklarını. umarım en yakın vakitte portakal partisinde görürüz kendisini (geldi bile). takipteyim:)

ekleme: tam bir yetenek avcısıymışım yahu:d kendisine çoook teşekkür ediyorum bana yaşattığı ve yaşatacağı güzel dakikalar için.

ekleme: kendisinin menajeri an itibariyle ben oluyorum, iş teklifleri için portakal fırlatın her yere, nasılsa bulurum sizi;)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim