normal sözlük aşık atışması
önüne et attım, dönüp bakmadı
n'eyleyim dostlar ben böyle pisiyi?
format atam dedim, lakin olmadı
kahretsin allah'ım böyle pc'yi!
n'eyleyim dostlar ben böyle pisiyi?
format atam dedim, lakin olmadı
kahretsin allah'ım böyle pc'yi!
devamını gör...
bal yerine reçel yapan arı (yazar)
türkiye'nin en ünlü bal markası olan balparmak'ın oldukça zor şartlarda ve zorla çalıştırdığı gdo'lu arıdır.
not: ayrıca lafa sözlük yazarıdır ve eğer bu vaad ettiğini yapabiliyorsa ayakta alkışlanmalıdır.
*
not: ayrıca lafa sözlük yazarıdır ve eğer bu vaad ettiğini yapabiliyorsa ayakta alkışlanmalıdır.
*
devamını gör...
yanlış anlamayın amacım rahatsız etmek değil
bu cümleyi kurup rahatsız eden sapıklar yüzünden gerçekten amacı rahatsız etmek olmayan insanlara da önyargılı yaklaşır olduk.
yoldan geçerken adres soracak bir insan olsa korkup koşarak uzaklaşıyoruz. biri üzerimizdeki bir kıyafeti beğeniyor nereden aldığımızı sormak için bu cümleyi kuracak kendimizi tacize uğramak üzere gibi hissediyoruz. kurunun yanında yaşın da yanması olayı tamamen, yapacak bir şey yok.
yoldan geçerken adres soracak bir insan olsa korkup koşarak uzaklaşıyoruz. biri üzerimizdeki bir kıyafeti beğeniyor nereden aldığımızı sormak için bu cümleyi kuracak kendimizi tacize uğramak üzere gibi hissediyoruz. kurunun yanında yaşın da yanması olayı tamamen, yapacak bir şey yok.
devamını gör...
doktorlara gösterilen saygının esas nedeni
bunun biraz da kültürle alakası var. önceden bir köyde hatta birkaç köyde bir tane doktorun bulunması, hastalıkların tedavisinin zor olması, ilaçların sayısının azlığı, onca yılın emeği, hekime erişimin zorluğu, okumuş insana verilen değerin fazla olması gibi etkenlere bağlı. koca koca dedeler okumuş insanın elini öpmek isterdi önceden, minnet duyardı. yetiştirdikleri çocuklarda bunu gördü ve bunu uyguladı diye düşünüyorum. tabi bu bakış açısı oldukça kültürel daha birçok etken de mevcut.
devamını gör...
kilolu olmak
çocukluk,ergenlik dönemim böyle geçti.hep yaşıtlarımdan daha kiloluydum ve bu da beni hep mutsuz biri yapıyordu.zorbalığa çok maruz kaldım.bir sürü lakabım vardı,açlıktan ağlayarak uyuduğum geceler,kendime hep sinir oluşum neden böyleyim diye.ama büyüyünce anladım ki önemli olan insanın kendisini beğenmesiymiş.kendimi beğenip,sevmeye başladığım gün kilo verme sürecim de başladı beraberinde.artık özgür hissediyorum ama zayıf olduğum için değil kendimi kabul etmeyi öğrendiğim için.ben kusurlarımla kusursuzum.
devamını gör...
ideal ölme yaşı
türkiye için ortalama yaşam beklentisi 75 olduğu birleşmiş milletler tarafından belirtiliyor. ama ve lakin 65-70 ideal.
devamını gör...
5 vakit namaz kılmak
yaptıkça günümü bereketlendiren huzur molalarımdır. ihtiyacıma göre dualarımı rabbime niyaz edebilmeme vesiledir. abdest alırken aynadaki bene gülümsememe, kendime iyi eden telkinler verebilmeme sebeptir. her dileyene nasip olsun inşallah.
devamını gör...
islam'ı bilmeyen yazarların islam'ı kötüleyici başlıklar açması
islam dinine en büyük zararı yine kendine müslümanım diyen insanların verdiğini bilmeyen yazar beyanı.
bak arkadaşım, benim dayım oldukça dindar mutaassıp biri. akp'li. annem ise chp'liydi rahmetli. allah inancı vardı ama doğruya doğru, namaz kıldığını oruç tuttuğunu da hiç görmedim annemin . ama ben tutardım. ve bana da tek bir kere bile laf ettiğini bilmem. sadece bana değil kimsenin giyimine, kuşamına, ibadetine, dinine karıştığını bilmem rahmetlinin.
şimdi bu dini bütün dayım, bundan birkaç sene önce annemi ablalıktan reddetti. chp'li diye. sevgili cumhurbaşkanımızı onun gibi sevmiyor diye. kendinde bu hakkı gördü yani. ve bugün var yarın yok bir siyasi lider yüzünden annemi üstelik kanser hastası annemi ablalıktan reddetti. yıllarca görüşmedi. o da yetmedi kılığımız kıyafetimiz yüzünden bizi de şeytan ilan etti. ki kılık kıyafet dediğim de kot tişört.
şimdi söylermisiniz kim islamiyete daha çok zarar veriyor? kimseyle işi gücü olmayan, karışmayan ama dinle görünürde çok da aman aman ilgisi olmayan annem ya da annem gibi insanlar mı, yoksa güya başı secdeden kalkmayan, orucunu aksatmayan ama kendi gibi olmayan herkesi düşman ya da şeytan ilan eden, hatta öldürme düşüncesi taşıyan öz be öz dayım gibi insanlar mı?
din konusu çok su kaldırır. çok şey yazılır çizilir de neyse. bu sadece benim tanık olduğum kendi hayatımdan çok küçük bir örnek. o nedenle önce kendinize bakın. sonra başkalarını suçlayın.
bak arkadaşım, benim dayım oldukça dindar mutaassıp biri. akp'li. annem ise chp'liydi rahmetli. allah inancı vardı ama doğruya doğru, namaz kıldığını oruç tuttuğunu da hiç görmedim annemin . ama ben tutardım. ve bana da tek bir kere bile laf ettiğini bilmem. sadece bana değil kimsenin giyimine, kuşamına, ibadetine, dinine karıştığını bilmem rahmetlinin.
şimdi bu dini bütün dayım, bundan birkaç sene önce annemi ablalıktan reddetti. chp'li diye. sevgili cumhurbaşkanımızı onun gibi sevmiyor diye. kendinde bu hakkı gördü yani. ve bugün var yarın yok bir siyasi lider yüzünden annemi üstelik kanser hastası annemi ablalıktan reddetti. yıllarca görüşmedi. o da yetmedi kılığımız kıyafetimiz yüzünden bizi de şeytan ilan etti. ki kılık kıyafet dediğim de kot tişört.
şimdi söylermisiniz kim islamiyete daha çok zarar veriyor? kimseyle işi gücü olmayan, karışmayan ama dinle görünürde çok da aman aman ilgisi olmayan annem ya da annem gibi insanlar mı, yoksa güya başı secdeden kalkmayan, orucunu aksatmayan ama kendi gibi olmayan herkesi düşman ya da şeytan ilan eden, hatta öldürme düşüncesi taşıyan öz be öz dayım gibi insanlar mı?
din konusu çok su kaldırır. çok şey yazılır çizilir de neyse. bu sadece benim tanık olduğum kendi hayatımdan çok küçük bir örnek. o nedenle önce kendinize bakın. sonra başkalarını suçlayın.
devamını gör...
hayatı sözlük gibi yaşamak
sesli /yazılı konuşma esnasında aniden gelen bkz. belirtme isteği. *
devamını gör...
dünyanın en samimiyetsiz cümlesi
sen okulunu bitir ben sana iş bulurum.
devamını gör...
atatürk büyük harfle başlasın seçeneği
allah büyük harfle başlasın seçeneğini aktif hale getiren benjo demiştir ki: "arz talep üzerine getirilmiş bir seçenektir"
bak beyim sana iki çift lafım var. ya her kesimin hassasiyetlerini göz önünde bulunduracaksınız.
ya da böyle abuk işlere girişmeyeceksiniz.
eey benjo, sen kimsin ya!?
bak beyim sana iki çift lafım var. ya her kesimin hassasiyetlerini göz önünde bulunduracaksınız.
ya da böyle abuk işlere girişmeyeceksiniz.
eey benjo, sen kimsin ya!?
devamını gör...
psikiyatrik problemlerin insanlara karizmatik gelmesi
erkek: - bir dakikan bir dakikanı tutmuyor, başlarım senin dengesizliklerine. problemin ne senin?
kız- kusura bakma, anlık narsist öfkeyle gelişen şizofrenik travmalar içindeyim.
kız- kusura bakma, anlık narsist öfkeyle gelişen şizofrenik travmalar içindeyim.
devamını gör...
türkiye'de islamın çok yanlış yaşanılması
islama inananların islamın içini boşaltmalarından kaynaklı.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
edebiyattaki ya da filmlerdeki kahraman öykülerinin geneli belirli bir yapıda inşa edilmiştir. sıklıkla kullanılan bu model kahramanın yolculuğu olarak adlandırılır. joseph campbell tarafından geliştirilmiştir. örneğin bu modeli harry potter üzerinden ele alalalım.
1.sıradan dünya: macera başlamadan önce kahramanın hayatına dair bilgiler yer alır.
"harry ona kötü davranan akrabalarının evinde yaşamakta olan tatlış bir çocuk"
2.maceraya çağrı: kahraman, serüvenine başlamasına neden olan bir şeyle karşı karşıya kalır ya da bir davet alır. bu, üstesinden gelmesi gereken bir sorun ya da meydan okuma olabilir.
"harry'e hogwards'tan mektup gelir."
3.çağrının reddi: kahraman, ilk başta korktuğu ya da konfor alanından çıkmak istemediği için macerayı reddeder.
"akrabaları mektupları ondan saklayarak harry'i engellemeye çalışırlar."
4.mentor ile tanışma: kahraman, ona tavsiyede bulunabilecek ve yolculuğunda ona yardımcı olabilecek bir rehberle karşılaşır.
"11. yaş gününde hagrid ile tanışır."
5.ilk eşiği geçiş: kahraman, sıradan dünyasını terk eder ve maceraya atılmak için ilk eşiği geçer.
"9 3/4 peronundan trenine biner"
6.müttefikler, düşmanlar: kahraman dostlar edinir, düşmanlarla yüz yüze gelir.
"ron ve hermonie gibi yakın arkadaşlar edinirken malfoy ve voldemort gibi düşmanları olur."
7.mağaranın derinliklerine yaklaşmak: kahraman, yeni dünyanın en tehlikeli yerine yaklaşmaktadır. bu, kahramanın baş düşmanının olduğu bir mağara olarak metaforize edilebilir.
"harry, ron ve hermonie voldemort ile karşılaşmak üzere hazırlıklarını yaparlar."
8.çile: bu aşama, kahramanın en dip yaptığı, ölümle burun buruna geldiği andır. film sahnelerinde karakterin öldüğü düşünülen bölümüdür. kahraman ölümün kıyısına gelme deneyimi yaşayıp yeniden ayağa kalkacaktır.
"harry, voldemort ile ilk defa ile karşı karşıya gelir."
9.ödül: ölümden kurtulduktan sonra, kahraman ödülünü kazanır veya amacına ulaşır.
"ölümden kurtulup okula geri dönerler. bu arada voldemort ile ilgili bir çok bilgiye ulaşmışlardır."
10.dönüş yolu: ödülüne kavuşan kahraman, hala yeni dünyanın sınırlarındadır ve sınavlar ve tehlikeler devam etmektedir. bu aşamada kahraman evine dönüş yoluna girer, ancak düşmanları peşine düşebilir.
"voldemort'u yenmek için büyüler öğrenip planlar kurarlar."
11.diriliş: kahraman, sıradan dünyasına dönmeden önce, çile aşamasındaki gibi ikinci kez ölümle yüzleşir. (metaforik) ardından yeniden dirilir. yani bu bölümde kahraman son sınavını vererek, öğrendiği her şeyi kullanması gereken son bir testle karşı karşıya kalır. bu düşüşten yeni bilgiler kazanarak ayrılır.
"harry voldemort ile karşılaşmasında bu defa başarılı olur."
12.iksirle dönüş: kahraman, sıradan dünyasına, olağanüstü dünyadan getirdiği bir iksir, bir hazine, bilgi, deneyim ya da hikayeyle dönmektedir. sıradan bir karakter olarak çıktığı bu yolculuğunu, bir kahraman olarak bitirmiştir.
"eve dönüş öncesi okulda kutlamalar olur ve dönem bittiğinde treniyle evine döner."
1.sıradan dünya: macera başlamadan önce kahramanın hayatına dair bilgiler yer alır.
"harry ona kötü davranan akrabalarının evinde yaşamakta olan tatlış bir çocuk"
2.maceraya çağrı: kahraman, serüvenine başlamasına neden olan bir şeyle karşı karşıya kalır ya da bir davet alır. bu, üstesinden gelmesi gereken bir sorun ya da meydan okuma olabilir.
"harry'e hogwards'tan mektup gelir."
3.çağrının reddi: kahraman, ilk başta korktuğu ya da konfor alanından çıkmak istemediği için macerayı reddeder.
"akrabaları mektupları ondan saklayarak harry'i engellemeye çalışırlar."
4.mentor ile tanışma: kahraman, ona tavsiyede bulunabilecek ve yolculuğunda ona yardımcı olabilecek bir rehberle karşılaşır.
"11. yaş gününde hagrid ile tanışır."
5.ilk eşiği geçiş: kahraman, sıradan dünyasını terk eder ve maceraya atılmak için ilk eşiği geçer.
"9 3/4 peronundan trenine biner"
6.müttefikler, düşmanlar: kahraman dostlar edinir, düşmanlarla yüz yüze gelir.
"ron ve hermonie gibi yakın arkadaşlar edinirken malfoy ve voldemort gibi düşmanları olur."
7.mağaranın derinliklerine yaklaşmak: kahraman, yeni dünyanın en tehlikeli yerine yaklaşmaktadır. bu, kahramanın baş düşmanının olduğu bir mağara olarak metaforize edilebilir.
"harry, ron ve hermonie voldemort ile karşılaşmak üzere hazırlıklarını yaparlar."
8.çile: bu aşama, kahramanın en dip yaptığı, ölümle burun buruna geldiği andır. film sahnelerinde karakterin öldüğü düşünülen bölümüdür. kahraman ölümün kıyısına gelme deneyimi yaşayıp yeniden ayağa kalkacaktır.
"harry, voldemort ile ilk defa ile karşı karşıya gelir."
9.ödül: ölümden kurtulduktan sonra, kahraman ödülünü kazanır veya amacına ulaşır.
"ölümden kurtulup okula geri dönerler. bu arada voldemort ile ilgili bir çok bilgiye ulaşmışlardır."
10.dönüş yolu: ödülüne kavuşan kahraman, hala yeni dünyanın sınırlarındadır ve sınavlar ve tehlikeler devam etmektedir. bu aşamada kahraman evine dönüş yoluna girer, ancak düşmanları peşine düşebilir.
"voldemort'u yenmek için büyüler öğrenip planlar kurarlar."
11.diriliş: kahraman, sıradan dünyasına dönmeden önce, çile aşamasındaki gibi ikinci kez ölümle yüzleşir. (metaforik) ardından yeniden dirilir. yani bu bölümde kahraman son sınavını vererek, öğrendiği her şeyi kullanması gereken son bir testle karşı karşıya kalır. bu düşüşten yeni bilgiler kazanarak ayrılır.
"harry voldemort ile karşılaşmasında bu defa başarılı olur."
12.iksirle dönüş: kahraman, sıradan dünyasına, olağanüstü dünyadan getirdiği bir iksir, bir hazine, bilgi, deneyim ya da hikayeyle dönmektedir. sıradan bir karakter olarak çıktığı bu yolculuğunu, bir kahraman olarak bitirmiştir.
"eve dönüş öncesi okulda kutlamalar olur ve dönem bittiğinde treniyle evine döner."
devamını gör...
gençlere tavsiyeler
hızlı yaşayın. cesediniz diri kalsın.
devamını gör...
uzak mesafe ilişkisi
korkutucu gibi görünüyor olsa da, karşılıklı güven sonucunda aşılabileceğine inandığım, günümüz şartlarında herkesin ve her yerin aslında sanılanın aksine uzak olmadığını düşündüğüm durumdur.
devamını gör...
beğeni bildirimi güncellemesi
peki aynı şey favoride de oluyor mu dediğim durumdur.
devamını gör...
köy enstitüleri
'eğitim romantizmi' ve 'minnak komünistler yetiştiriliyor' hikayelerinin ötesinde kırsalı hedef alan kalkınma projesinin uygulama yöntemlerinden bir tanesidir.
köy enstitüleri, kırsal kalkınmayı hedefleyen ekonomi temelli bir projedir. eğitim yönü ise yöntemsel olarak tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. adının bir lise ya da (öğretmen) meslek okulu değil, 'enstitü' olması, söz konusu projenin kapsayıcı ve geniş çaplı olmasına; başında 'köy' ibaresinin bulunması da bu projenin doğrudan hedefine işaret eder.
enstitülerin kurulduğu yıllarda türkiye bir tarım ülkesidir. ağır sanayi hamlelerinin yanı sıra, öncelikli sanayi gelişiminin birincil hedeflerinden bir tanesi yerli hammaddenin sanayi üretimi içerisinde kullanılmasıdır. iplik, dokuma ve sigara gibi hammaddesi tarıma dayalı üretim sanayisinin gelişmesi de aynı günlere tekabül etmektedir. dolayısıyla tarıma dayalı sanayi üretiminin hammadde sürekliliğinin ve kalitesinin sağlanabilmesi için tarımsal üretimin de sürekliliğinin ve niteliğinin arttırılması gerekmektedir. bunun yolu ise geleneksel tarımsal üretim teknikleri yerine, verimliliği ve çeşitliliği artıracak modern tarımsal üretim tekniklerinin ve araçlarının köylüye öğretilmesidir. bu noktada bu görev için öğretmenin seçilmiş olması da mantıklıdır. zira kırsal alanda sürekliliği olan ve kırsal yaşama adapte olarak oranın bir parçası haline gelen unsur o dönem için öğretmen figürüdür. bu bağlamda öğretmen, her alanda öğretici ve uygulayıcı olarak seçilmiştir. bu nedenle köy enstitülerindeki öğretmenlere tarım teknikleri ve hayvancılıkla ilgili derslerin uygulamalı olarak verilmesi boşuna değildir.
enstitülerin bir diğer amacı da tarımsal ve hayvansal üretimin birincil aktörü olan tebaa köylüyü, bu üretimin meslek erbabı olan çiftçiye dönüştürmektir. zira köylü, sosyolojik bir tanımlama, çiftçi ise mesleki bir tanımlamadır. bu nedenle enstitü, feodal yapı ve ilişki içerisindeki köylüyü, tebaa ve ırgat konumundan çıkartıp, bireysel bir tarım işletmecisi haline getirmeyi amaçlamıştır. köylüyü feodal ilişkilerden çıkartmanın yolu olarak da 'eğitim' öngörülmüştür. yine köylüye keman çalmayı, klasik müziği öğretmek; köylüyü kendi feodal kutusundan çıkartıp evrensel bir birey haline getirmeyi amaçlamaktadır. köylüyü topraklandırma kanun tartışmalarının da aynı döneme tekabül etmesi tesadüf değildir.
enstitülerin kapatılma hikayesinin arkasında ise türkiye'nin kalkınma stratejisinin değişmesi yatmaktadır. yani, komünizm vb. hikayeler yalnızca işi kılıfına uydurmaktır. zira 1954 yılında kapatıldıktan kısa bir süre gerçekleşen 1960 darbesi sonrası türkiye ithal ikameci kalkınma modeline geçmiştir. adnan menderes'in darbeyle indirilmesinin önemli nedenlerinden bir tanesi de sovyet rusya ile yakınlaşmasından ziyade, tarımsal üretim sübvansiyonlarından vazgeçmek istememesi ve ithal ikameci modele geçmek istememesidir. zira adnan menderes, aldığı oyun büyük bir oranını kırsal kesimden almaktadır.
farklı boyutlarda fabrikalar anlamına gelen ithal ikameci modelin o dönem ki en büyük eksikliği fabrikalarda ihtiyaç duyulan iş gücü, yani işçidir. nüfusun büyük bölümü kırsalda yaşadığı ve tarımsal üretimle ilgilendiği için köylünün, çiftçilikten vazgeçerek şehirlere gelmesi ve işçi olması gerekmektedir. köylüyü köyünden çıkaracak şey ise tarımsal sübvansiyonların kaldırılarak köylüyü şehre gelmeye mecbur bırakmaktadır. 1960 sonrası köyden kente göçün hızla artması tesadüfi değil, bilinçli bir politikanın ürünüdür. bu amaçla köy enstitüleri darbe öncesi kapatılarak köylünün geleneksel üretim ve feodal bağlara geri dönüşü ya da devamlılığı sağlanmış, darbe sonrası ise tarımsal sübvansiyonlar kesilerek köylünün ekonomik olarak şehre göç etmesi sağlanmıştır.
köy enstitüleri, kırsal kalkınmayı hedefleyen ekonomi temelli bir projedir. eğitim yönü ise yöntemsel olarak tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. adının bir lise ya da (öğretmen) meslek okulu değil, 'enstitü' olması, söz konusu projenin kapsayıcı ve geniş çaplı olmasına; başında 'köy' ibaresinin bulunması da bu projenin doğrudan hedefine işaret eder.
enstitülerin kurulduğu yıllarda türkiye bir tarım ülkesidir. ağır sanayi hamlelerinin yanı sıra, öncelikli sanayi gelişiminin birincil hedeflerinden bir tanesi yerli hammaddenin sanayi üretimi içerisinde kullanılmasıdır. iplik, dokuma ve sigara gibi hammaddesi tarıma dayalı üretim sanayisinin gelişmesi de aynı günlere tekabül etmektedir. dolayısıyla tarıma dayalı sanayi üretiminin hammadde sürekliliğinin ve kalitesinin sağlanabilmesi için tarımsal üretimin de sürekliliğinin ve niteliğinin arttırılması gerekmektedir. bunun yolu ise geleneksel tarımsal üretim teknikleri yerine, verimliliği ve çeşitliliği artıracak modern tarımsal üretim tekniklerinin ve araçlarının köylüye öğretilmesidir. bu noktada bu görev için öğretmenin seçilmiş olması da mantıklıdır. zira kırsal alanda sürekliliği olan ve kırsal yaşama adapte olarak oranın bir parçası haline gelen unsur o dönem için öğretmen figürüdür. bu bağlamda öğretmen, her alanda öğretici ve uygulayıcı olarak seçilmiştir. bu nedenle köy enstitülerindeki öğretmenlere tarım teknikleri ve hayvancılıkla ilgili derslerin uygulamalı olarak verilmesi boşuna değildir.
enstitülerin bir diğer amacı da tarımsal ve hayvansal üretimin birincil aktörü olan tebaa köylüyü, bu üretimin meslek erbabı olan çiftçiye dönüştürmektir. zira köylü, sosyolojik bir tanımlama, çiftçi ise mesleki bir tanımlamadır. bu nedenle enstitü, feodal yapı ve ilişki içerisindeki köylüyü, tebaa ve ırgat konumundan çıkartıp, bireysel bir tarım işletmecisi haline getirmeyi amaçlamıştır. köylüyü feodal ilişkilerden çıkartmanın yolu olarak da 'eğitim' öngörülmüştür. yine köylüye keman çalmayı, klasik müziği öğretmek; köylüyü kendi feodal kutusundan çıkartıp evrensel bir birey haline getirmeyi amaçlamaktadır. köylüyü topraklandırma kanun tartışmalarının da aynı döneme tekabül etmesi tesadüf değildir.
enstitülerin kapatılma hikayesinin arkasında ise türkiye'nin kalkınma stratejisinin değişmesi yatmaktadır. yani, komünizm vb. hikayeler yalnızca işi kılıfına uydurmaktır. zira 1954 yılında kapatıldıktan kısa bir süre gerçekleşen 1960 darbesi sonrası türkiye ithal ikameci kalkınma modeline geçmiştir. adnan menderes'in darbeyle indirilmesinin önemli nedenlerinden bir tanesi de sovyet rusya ile yakınlaşmasından ziyade, tarımsal üretim sübvansiyonlarından vazgeçmek istememesi ve ithal ikameci modele geçmek istememesidir. zira adnan menderes, aldığı oyun büyük bir oranını kırsal kesimden almaktadır.
farklı boyutlarda fabrikalar anlamına gelen ithal ikameci modelin o dönem ki en büyük eksikliği fabrikalarda ihtiyaç duyulan iş gücü, yani işçidir. nüfusun büyük bölümü kırsalda yaşadığı ve tarımsal üretimle ilgilendiği için köylünün, çiftçilikten vazgeçerek şehirlere gelmesi ve işçi olması gerekmektedir. köylüyü köyünden çıkaracak şey ise tarımsal sübvansiyonların kaldırılarak köylüyü şehre gelmeye mecbur bırakmaktadır. 1960 sonrası köyden kente göçün hızla artması tesadüfi değil, bilinçli bir politikanın ürünüdür. bu amaçla köy enstitüleri darbe öncesi kapatılarak köylünün geleneksel üretim ve feodal bağlara geri dönüşü ya da devamlılığı sağlanmış, darbe sonrası ise tarımsal sübvansiyonlar kesilerek köylünün ekonomik olarak şehre göç etmesi sağlanmıştır.
devamını gör...
kadınlara laf atanlar derhal tevkif edilecek
sene 1929 da kadınlara laf atan tevkif ediliyor, sene 2021 kadınlara tecavüz edip katledenler serbest bırakılıyor.
ağız dolusu biseyler söylemek istersin, boğazın düğümlenir, kelimeler kifayetsiz kalır yaa,
işte öyle birşey.
ağız dolusu biseyler söylemek istersin, boğazın düğümlenir, kelimeler kifayetsiz kalır yaa,
işte öyle birşey.
devamını gör...
