nik vererek birini digerinden ayirmak istemem.
devamını gör...

2018 nobel edebiyat ödüllü olga tokarczuk romanı. çevirisini neşe taluy yüce yapmış. *

hayatıma bir sürprizle giren ve beni oldukça mutlu eden ancak karmakarışık bir zamanda olduğum için de hakkını verebilecek sürede okuyamadığım ama okuduğum her anda oldukça keyif aldığım bir roman.
ilk olarak kafamı kurcalayan taraflarından bahsedeyim *. nereye koyacağımı bilemedim ve üzerine de pek araştırma yapmaya fırsatım olmadı. kadimzamanlar fantastik bir ülke, orada zaman farklı ve tanrı var* kötü adam gibi olağanüstü karakterler de var. sonrasında ise büyülü gerçeklik gibi bir zemine de oturtulmuş, tarihsel bir süreç var. ve sanırım türü böyle almalıyız. *

yazar alt metinde öyle çok noktaya dokunuyor ki: aşık olmak, aldatmak-sadakat, tecavüz, savaş-barış, güven - güvensizlik, sevgi (koşullu - koşulsuz)... yani demem o ki tokarczuk'un çok fazla meselesi var.

yarattığı karakterler de insanda hem tip özelliğini hissettiriyor hem de bir yandan çok şahsına münhasır olduklarını düşündürtüyor.
benim favorilerim ise başak ve ruta. ki zaten böyle değil midir hep, kendimize benzeyenler aşina gelir ve onlara daha çok empati beslediğimizden daha çok severiz.

üslubu ise çok sevdim - ki ilk kez tanıştık yazarla- * hem insanı yormayan hem de etkileyen birçok cümle kaldı zihnimde. ve çok fazla satır çiziktirdim böylelikle. kadimzamanlar ve diğer vakitler de altını çizerek okuduğum ilk kitap oldu. daha öncesinde ise sayfanın arasına bir kağıt hatırlatıcı olsun diye bırakır, kitabin bakirliğine dokunmak istemezdim. fark ettim ki derinlemesine yaşamak için iz bırakmak lazım.
son olarak arka kapak alıntısı bırakayım.


dört melek tarafından korunan kadimzamanlar, evrenin kalbidir. burada zaman farklı akar. bu ne hükümetlerin, ne generallerin ne de başkanların tarihidir. kadimzamanlar’ın her sakini kendi zamanının hikâyesini yazar: inancını yitiren toprak sahibi popielski, geçmişinden kopmak istemeyen michał, kendini ormana hapseden kötü adam, savaşla birlikte vicdanını yitiren ıvan mutka, dünyanın karmaşasını emen kahve öğütücüsü, deliliğin sınırlarında dolaşan ve kabul edilmeyen başak, ölümün yaşamı olan mantar miselleri, ağlamayı unutan paweł, değişimlerle çalkalanan insan karşısında hiç değişmez gözüken meyve bahçeleri… peki kim yazmaktadır zamanın kaderini?
devamını gör...

yeni manikur yapilmis, tertemiz ellerimde gordukce kendimin bile yukseldigi tirnak cilasi rengi. hele ki beyaz tende on numara bes yildiz olur, gideyim de sureyim *
devamını gör...

hiç de umduğunuz gibi bir okunuşu olmayan yanardağ.



az daha akıcı olan için:

devamını gör...

hafif kapalı bir hava, iyi müzikler, sakin bir yol.
olursa sağı solu ormansa o yolun öff diyorum.
devamını gör...

hayırlı cumalar efenim. allah gönlünüzden geçenin hayırlısını versin, vermez ise sabrını n selametini versin. saglicakla kalın.
devamını gör...

eve hayrı olmayan, dışarıya iyi olan anlamına gelen bir anadolu deyişi.
yılmaz erdoğan'ın sen hiç ateş böceği gördün mü filmindeki babayı nitelerken, kullandığı deyiş.
yurdumda sıklıkla rastlanan, babaların hali.
devamını gör...

kaşgarlı mahmut tarafından yazılmış eserdir. 7500 kelimelik bir sözlüktür amacı araplara türkçeyi öğretmek türkçenin zengin bir dil olduğunu göstermek maksadıyla arapça olarak ele alınmıştır. ayrıca bu sözlüğün tek nüshasının bulunma hikayesi vardır ki pek keyiflidir. ali emiri diye bir muhterem sahaflar çarşısında gezerken divanı lügatı türkün tek nüshasını buluyor kendisi çok okumuş bilgili bir insan olduğu için kitabın ne kadar değerli olduğunu anlıyor. görünce eli ayağı birbirine dolanıyor. ne kadar bu diye soruyor kitapçı bey 30 altın diyor. ali emiri hemen cepleri yokluyor bir bakıyor 15 altın eyvah diyor eve gidip para alsam ben gidip dönene kadar kitap satılırsa naparım diye korkuyor. allahım sen yardım et bir dost gönder diye dua ediyor. tabi ali emiri bey çok mübarek bir zat olacak ki kafasını bir çeviriyor kankası fellik fellik dolaşıyor. hop birader allah aşkına bir 20 altın borç ver bana diyor. kitabı alıyor eve gidiyor yemeden içmeden kesiliyor saatlerce okuyor. bu eser hakkında türklük türk dili bu kitap sayesinde başka bir revnak kazanacaktır diyor. derste taze gördüğüm için keyifli bir tanım oldu benim için. ayrıca hikaye türk dil kurumunda mevcuttur bir yerimizden sallamıyoruz yani okuduğunuz için teşekkür ederim.
devamını gör...

hafızayı inanılmaz dinç tutan bir aktivitedir bu birden fazla kitap okuma olayı.

mesela ben şu an iki kitabı birlikte okuyorum. (dan brown - cehennem / doğan cüceloğlu - savaşçı)

üstüne, işe gidip gelirken sesli olarak indirdiğim ya da youtube tarzı kanallardan bulduğum hikayeleri, radyo tiyatrolarını ya da kitapları dinliyorum. (en son bir dostumun tavsiyesiyle sabahattin ali’nin sırça köşk isimli hikayesini dinledim.)

odaklanma, hafıza ve çoklu işlem yapabilme sorunu yaşayan herkese şiddetle tavsiye ederim.
devamını gör...

kefe sözlük. daha kibar, daha küfürsüz.
devamını gör...

erkekler:
ailevi problemlerim var,
sadece sana değil herkese böyleyim ben,
ne alakası var kafanda kuruyorsun.

kadınlar:
yok aşkım ne makyajı ya sadece rimel sürdüm.
devamını gör...

kolları sıvadım geldim. bu kitapla ilgili olumlu söyleyecek hiçbir şeyim yok. dümdüz gömmeye geldim. aklıma geldikçe de editleyip editleyip gömmeye devam edicem. ayrıca bu entry baştan sona spoiler içerecek. demedi demeyin!

bu kadın çeşitli şekillerde bi popülariteye ulaştı ülkede, diziler, polemikler derken aldı yürüdü. ben ilk kez bir kitabını okudum ve dedim ki bu mu? yerlere göklere sığdıramadığınız akilah azra kohen bunu mu yazmış yani ne bu?
tarih romanı değil, aşk değil, felsefe değil. içinde hepsi var ama hiçbirine sığdıramıyorsun. ne yazdın bacım sen amaç ne?

ha bi de kitabın girişinde not var. hikayenin zaman çizgisinde hata aramak için zihnimizi boşuna meşgul etmeyecekmişiz. öykü akışı kronolojik değilmiş. şekilde kusur aramayacakmışız da içerikteki anlama odaklanacakmışız. oldu canım! sen daldan dala atla, bir bütün halinde roman yazmayı becereme, sonra benden bunları görmezden gelmemi bekle. yok ya! romanda karakterler, zaman, yer arasında bağlantıyı düzgün kuramadıktan sonra romancıyım diyebilir misin sen kendine? dostoyevski mezarında ters döner vallahi.

bir diğer nokta, kitaptaki karakterleri birbirine bağlaması. köyden gelen fehmi meğer kubilay fehmiymiş, ilmiye meğer muazzez ilmiye çığ imiş, o oymuş da bu buymuş. tarihi karakterlerin böyle romancımsılar elinde oyun hamuruyla oynarcasına şekilden şekle sokulmasından hoşlanmıyorum. oyuncak mı bu karakterler? muazzez hanımın özel hayatıyla ilgili zerre bilgi sahibi değilim ama eşi dostu akrabası olsam, torunu olsam, büyük annem hakkında böyle ucuz senaryolar üretilmesini istemezdim. bi de ilmiye hanımı orhanla evlendirdi. e bu kadın m kemal çığ ile evli? m. kemalin adı da orhan değil???

azra ömrü boyunca eziklenmiş sanırım. ineklediği için eziklenmiş. çok şey okumuş, çok biliyormuş ama kimse gidip azracım ne biliyorsun anlat dememiş. tüm bunlar içine dert olmuş azranın. "ben de biliyorum hatta en çok ben biliyorum ben saksı değilim" diyebilmek için yazmış bu kitabı. başta fred'in derslerinden çok zevk almıştım ama hikayenin akışında bu bilgiler bi işime yarayacak sanmıştım. sadece kitabı şişirmek içinmiş meğer. kopyala yapıştır tabii azracım, ne de olsa bedava.

karakterler bi binaya gidecek. "ne güzel taş bir binaydı bu, bilmem kim zamanında inşa edilmişti. vıdı vıdı..."
böyle roman mı olur ya? her cümlede bilgi kusulan roman mı olur? e makale yaz bacım neden roman yazıcam diye kastın?

bir de kitap boyu o kadar çok "değil miydi" şeklinde cümle kurmuş ki. tansiyonlarım çıktı. "dua ettiler. dua değil miydi kalbimizi tamamen açan." "ali çok sarsılmıştı. sarsıntılar değil miydi gücü açığa çıkaran."
hadi bi tane de ben saçmaliyim: "reklam vermiş. reklamlar değil miydi bir kitabı iyi sanıp okumamıza neden olan"

biraz karakterler üzerinden kin kusayım:
selim denen şerefsiz. başta hayat kadınlarına giden, dansözler seyreden, evli kadınlarla aşna fişna yapan ama başı açık ve ata binen bir kadın görünce dellenen bir tip. kitabın başından itibaren tam bi şerefsizken yurtdışına babasının yanına gitti geldi, bi anda değişti. ne oldu? bir şeyler öğrendi orada tamam ama ne öğrendi? ana kahraman denebilecek bir karaktere bu kadar köklü bir değişim yaşatıyorsan bi zahmet değişimin nedenlerini de söyle di mi?

orhanla ilmiye de kitabın ilk sayfalarından itibaren bir nefret duyuyor birbirlerine. demek geçmişlerinde kirli bir sayfa var, zamanla ortaya çıkar derken çıkmadı. e nedendi bu nefret ilk sayfadan itibaren? tamam kitaptaki en güzel ilişki onlarınkiydi ama neden kirli bi geçmişleri varmış gibi başlattın hikayeye azracım? ayrıca orhanın 1930 yılında böyle bir evlenme teklifinde bulunmuş olacağına beni kimse inandıramaz.

ha bi de ilmiye evlenme teklifi alır, ülkünün yanına gider. ülkü bu sırada gelinlik provası yapmaktadır. ilmiye ona der ki: çıkar gelinliği ben giycem. ülkü cevap vermez. ilmiye der ki: ablaaaaa!!!!
ulan ablan bir şey demedi ki?! arsızlık yapan sensin sonra utanan sensin.

peki melek? 1930 yılında "beni şuracıkta becermeyecek misin?" diyen bir kadın yaşamış olabileceğine ben inanmak istemiyorum ya. gerçekten istemiyorum.

ülkü? kafana tüküreyim ülkü o kadar kasıntı bi tipsin ki. kafanda senaryolar ürettin durdun. çok şık görünüyor demek ki züppe. annesiyle konuşmaya gitti demek ki beni istemiyo. o öyle oldu demek ki böyle. ne kadar peşin hükümlü ne kadar önyargılı bi karaktersin sen! bi dur etrafındaki insanları dinle gerizekalı!

peki robertla ülkünün dans sahnesi??? ülkü kaçmaya çalışınca robertın onu kolundan tutması döndürmesi duvara dayaması? en klişe romantik komedi filmlerinden fırlamışçasına bi sahne. allahım sen sabır ver.
devamını gör...

aslına bakarsanız çok ince olmayan bir çizgidir o. dobra insan konuşacağı zamanı çok iyi bilir ama patavatsız insan pat diye en olmadık yerde konuşuverir. ikisi birbirine kolay karışacak kavramlar değil.
devamını gör...

bostancı-kadıköy minibüs hattı üzerinde olan çoğu yer benim için. üniversiteden dolayı 4 yılım ziverbey,kuyubaşı,göztepede geçti. ulaşımı çok iyi insanı güzel yerlerdi. karşıya taşınınca söylediğim yerlerdeki rahatlığı bulamadim hiç bi zaman.
devamını gör...

gelmeyenlerin bir sonrakine kesinlikle gelmesi gereken etkinlik. biz aşşşırı eğlendik.
devamını gör...

an itibariyle yaşadığım rahatsız edici olay.

şu an bu entryi gönderebileceğimden bile şüpheliyim her neyse geldik herhalde, hoşbulduk.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

megadeth şarkısıdır. neredeydim, hatırlamıyorum. yaşamın bir oyun olduğunu farkettim. ne kadar ciddiye aldıysam o kadar zorlaştı kuralları. bedelimin ne olduğunu bilemedim yaşamım gözlerimin önünden geçerken gördüm ki çok az şey başarabilmişim, esirgenmiş benden tüm istediklerim. bunları okurken, bilin ki dostlarım sizinle kalmayı çok isterdim. lütfen gülümseyin aklınıza geldiğimde. giden sadece bedenim.*
devamını gör...

uzun uzun tanım giren yazara emeğe saygı anlamında oy vermek. az bilinen görgü kurallarından biridir.
devamını gör...

delici bakışlarım ile taktırıyorum maskeyi.
devamını gör...

böyle düşünüp bir de üstüne sevgili olduysan sen daha çirkinsin hemşerim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim