100 tl çekmeye çalıştığım atm nin verdiği saçma salak uyarı.

ulan 100 tl 10 tl nin katlarından birisi değil mi? kafa mı buluyon at kafalı.
devamını gör...

tamamına olmasa da ana fikrine katıldığım tespit. olaya biraz daha farklı açıdan yaklaşarak bir şeyler eklemek isterim.

geri kafalılık ya da saçmalık diyebilirsiniz fakat teknoloji ve sosyal medya araçları insanları bir yandan daha özgür ve yenilikçi fikirlere, daha geniş ufuklara teşvik ederken, diğer yandan da sığlaştırıyor ve tembelleştiriyor. nitekim başlığa yansıyan şikayetleri de, bu durumun kafa sözlük üzerindeki yansıması olarak görüyorum.

öncelikle kabul etmemiz gerekiyor; internete ve dolayısı ile bilgiye erişimin bu denli yaygınlaştığı bir dönemde, sözlükleri artık salt kutsal bilgi kaynağı olarak göremeyiz. her ne kadar “sözlük” fikrinin yıllar önceki ortaya çıkış amacı bu olsa da; günümüzde tamamen bu amaca hizmet etmediğini, sözlüğün bilgiye ulaşmak için tercih edilen son araçlardan biri olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz. açıkçası sözlük denilince akla gelen ilk mecra olan ekşisözlük’ün bugün geldiği noktayı da buna bağlıyorum. ancak böyle dahi olsa, sözlüğün var olma amacının dışına çıkarılarak şu anki duruma getirilmesini üzücü buluyorum.

elbette tüm bunlar sözlükte gün boyu siyaset konuşmayı, sürekli bilgi içerikli tanım girmeyi ya da geyik başlıklara yazmamayı gerektirmiyor. ancak ağırlıklı olarak görece boş ve içerik bakımından zayıf başlıklar gündemi işgal ediyorsa -ki ediyor- bu noktada oturup düşünmek gerekiyor. örneğin; yazdığı şeyleri son derece ilgi çekici bulduğum herhangi bir yazarın açtığı başlık ya da girdiği tanım, daha ben göremeden akış içerisinde kaybolup gidiyor. bu sebepten ötürü sözlüğe her girişimde gündemden önce takip sekmesi altından takibinde olduğum yazarların girdilerini okuyor; ilgimi çeken başlıklara ve hatta yazarlara da yine bu sayede erişebiliyorum.

evet sorun büyük fakat çözümsüz değil. burada sorunun çözümüne yönelik aksiyon almak yönetimin işi ancak yazarlar da bu durumun bir sorun olduğu gerçeğini kabul ederek çözüme bireysel anlamda katkı sağlayabilirler.
devamını gör...

üslup, biçimsel bir şeyden ibaret değildir. içinin dışına yansımasıdır. o yüzden mühim, çok mühim.

insan, ağzından çıkacakları genelde kontrol altında tutup yalan söyleyebilir veya çarpıtabilir. ama üslubu kontrol altında tutmak daha zordur. zerrelerinizden fışkırır üslup.
devamını gör...

hooop yavaş uçurun da başımız dönmesin! uçurun da göreyim alüminyum beni hadi! iyice karamürsel sepeti saksı neyin sanıyorlar bizi haaa!(bkz: sısısısı)
devamını gör...

ilkbaharda ve sonbaharda çok güzel oluyor. ağaçlar boyuyor resmen şehri. *
devamını gör...

müzik zevkime pek uymasa da benim için;
raviş'in, "güzel kadın" şarkısıdır.
sözlerine şöyle bir göz atalım:

sen aşk ile kutsanan güzel kadın
ne güzel şey varlığın,
dilime duadır adın
olduğun yer gönlümün mabedidir
sanadır kalbimdeki her atım.

sen ömrüme yazılan güzel kadın
ne güzel şey varlığın,
dilime duadır adın
olduğun yer cennetin bahçesidir
sanadır attığım her adım

sevilmek ne çok yakışır sana
adının yanında ne güzel durur adım
al cennetine kabul et sen beni
seni çok seviyorum güzel kadın...
güzel kadın'a gider

ay hele hele yumuş yumuş oldum, dayanamiciğim çıkıyorum başlıktan. *
devamını gör...

hem çalışıp hem okuyup hem düzenli ilişki yapıp hem de arkadaşlarına vakit ayıran insanlar bunun sırrı ne bize de söyleyin aramızda kalır..
devamını gör...

insanları kırmaktan çok çekinen ve hayır diyemeyen biri olduğumdan bahsetmiştim daha önce.
2. sınıfta bir heyecanla sınıf başkanlığına aday olmuştum ve seçilmiştim. tabi sınıf başkanı ne yapar, tahtaya konuşanların adını yazar dimi? ama ben konuşanların ismini yazdığımda sana küserim dedikleri için kimseyi yazamazdım. yazamayınca da bir otoriten olmuyor haliyle, herkesi tatlı dille susturmaya yerine geçirmeye çalışırdım. 36 kişilik sınıfın arkasından koşardım oturun lütfen diye, tabi beni dinleyen kim? en son bi köşeye geçip ağladığımı sonra öğretmene gidip hıçkıra hıçkıra başkanlıktan istifa ettiğimi söylemiştim. *
bu kadar üzülme nedenim hayır diyememe özelliğimin istismar edilmesi miydi, yoksa kendi salaklığıma mı yanmamdı orasını hatırlayamıyorum.
o gün bugündür her türlü başkanlık-liderlik içeren şeylere tövbeliyim. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: ölüm)
(bkz: koma)
(bkz: bitkisel hayat)
devamını gör...

kendim ettim
kendim buldum
devamını gör...

schilemann’ın yanık kent troya 2 ve 3’ün (yaklaşık mö 2550-2200) dış kale duvarını görmektesiniz
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

görmüş olduğunuz el yapımı ve pişirilmiş kerpiçlerden yapılma rekonstrüksiyon; orjinalinde şiddetli bir yangınla tahrip olarak 4 metre yüksekliğinde günümüze kadar ulaşmış kerpiç dokuyu korumayı amaçlamaktadır. alevlerin neden olduğu ısıyla duvarın yanmış üst ve dış yüzeyi rekonstrüksiyonda kırmızı olarak gösterilmiştir. üstteki fotoğrafa bakarak ta görebilirsiniz yanan kelpiçler kırmızı hale dönüşmüş kale duvarının hemen arkasında ve duvara paralel bir şekilde megaron olarak bilinen yapının kalıntıları yer almaktadır. 1998/1999 kazısı yapılan taş temel üzerindeki kelpiç duvar 1,5 metreden daha fazla yükseklikte korunagelmişti.
2003 yılında yapılan koruma çatısı, megaron ve korunagelmiş savunma duvarının orijinal kerpiç yapısına zarar vermeden ziyaretçilere göstermeyi amaçlamıştır. koruma çatısı sadece höyüğün kazılardan önceki oval biçimini değil, amam aynı zamanda schilemann’ın 1871 yılında geldiğindeki yüksekliği’de göstermektedir. eski dönemlerde gemiler kendilerini boğazlardan karadeniz’e götürecek güneydoğu rüzgarlarını beşik koyu’nda beklemek zorundaydı.

1873 yılında heinrich schliemann tarafından bulunan ve “priamos’un hazineleri” olduğunu iddia ettiği troya hazineleri, troya ıı evresine tarihlenmiştir. birçok göz alıcı ve değerli parçadan oluşan hazinenin içinde; altın çift spiralli broş, küpe, şişe ve bilezik gibi binlerce parça bulunmaktadır. bu buluntular dört bir yana uzanan ticari ilişkileri gösterir ve o döneme kadar mezopotamya ve mısır dışında pek rastlanılmayan üstün işçilik gösterirler. bu eserler günümüzde çanakkale, moskova, st. petersburg, atina, berlin, philadelphiya ve ptorzheim’ deki müzelerde sergilenmektedir. eserlerin arasında nadir troya ııı dönemine ait parçalar da bulunmaktadır.
devamını gör...

meslekler parayı hak etmez, insanlar hak eder.
devamını gör...


kadını sen kendin şımartıyorsun.

sadık bir kadın istiyorsun, ama kendin kiminle ve nerede kayboluyorsun.
gerçek bir adamın yeminlerine sadık olduğunu düşünüyorsun kendin sağa ve sola sözler veriyorsun.
kadının ne olursa olsun beklemesi gerektiğini "sadık" olması gerektiği söylüyorsun ama ayrılınca yeni birini buluyorsun.
hareketlerinin güzel olduğunu söylüyorsun ama aramaya vakit bulamıyorsun.
gerçek ve dürüst kdın kalmadığını söylüyorsun ve onları kendin şımartıyorsun. senin nazik, sevecen, şefkatli birine ihtiyacın var, ama ona bir şey olursa, sorunlarıyla kendi başına ilgilenmesine izin veriyorsun. öfke nöbetlerinden nefret ediyorsun ama sakinleşmek istemiyorsun.
kendiniz aynısını veremeyecekken neden bir şeyi talep ediyor ve bekliyorsunuz?

unutma, sadece layık olanlar layık olana gider.
sevgi dolu ve şefkatli olana sadık.


(dimitri nagiyev)
devamını gör...


“mutsuzluğun son basamağı mutluluğun ilk basamağı demektir.”

dossi
devamını gör...

yurdum topraklarında en sık rastlanan insan özelliği olması elbette bir tesadüf değildir, adeta doğuştan yüklü bir özelliktir ve bilemeyeceğimiz hiçbir şey olamayacağı için her işi en iyi bilen gibi girişir, yorum yapar, akıl veririz.
saksı değiliz biz, en çok bize soracaksınız.”
devamını gör...

bırakacak insan buraya yazıp şov yapmadan bırakır.
ilgi istiyorsa forumlara yazabilir.
tanım: herkese göre değişebilecek nedenlerdir.
devamını gör...

bir kitabı kapak dizaynına bakarak mı alırsınız veya dış görünüşlerine göre insanları yargılar mısınız? genelde insanların ezici çoğunluğu kitap konusunda olmasa bile maalesef karşısındakini dış görünüşüne göre yargılamaya çok meyilli oluyor. kişinin bazen fiziki görünüşü, bazen etnik kökeni, bazen de kılık kıyafeti onlarla tek kelime etmeden onları yargılamamıza neden oluyor, bir nevi içindekine değil kitabın kapağına bakıyoruz.

aslında bir reklam olarak başlayan oldukça eğlenceli olan bu sosyal deneyde, hiçbir şeyden şüphelenmeyen çiftler kalabalık bir sinema salonuna girerler. sinemada 150 koltuktan ikisi hariç hepsi doludur. dolu olan 148 koltukta amerikan filmlerinde sıkça gördüğümüz korkutucu görünümlü erkek motorsikletçiler vardır. soru çok basit; bu ortamı gördükten sonra, partneriniz ile boş olan o 2 koltuğa oturur musunuz yoksa oturmaz mısınız? ben de dahil çoğu kimse bunu herhalde iki kere düşünecektir. açıkça itiraf etmeliyim ki o boş koltuklara oturanlar epey cesurmuş ve her riskin bir getirisi olabiliyormuş, sonunda buz gibi carlsberg biralarını kapmış bizim çiftler.

konunun kendisi aşağıdaki videoda mevcut, gong çaldı, ışıklar sönsün, arkanıza yaslanın ve film başlasın:

devamını gör...

millet dalgasını geçerken güzel bir müzeye sahip olduğunu çok az kişinin bildiği şehirdir.
baksı müzesi
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim