(bkz: alarko carrier gerçek konfor)
(bkz: savunmadım)
(bkz: ne oldi saa ne oldi boyle)
devamını gör...

《"ay çiçeğini düşün. güneşe doğru eğilir. fazla eğilmiş ayçiçeği ölmüş demektir. servis yaparken şunu asla aklından çıkarma ki sen bir köle değilsin. hizmet büyük bir sanattır. tanrı en büyük hizmetkârdır. insanlara hizmet verir ama insanların kölesi değildir. bunu aklından çıkarma."》
*
devamını gör...

ilk başlarda boğuluyormuş hissi veren kazaktır.
siyah boğazlı kazak arada sırada giyerim kendimi havalı hissederim sonra bunalıp çıkarırım.
devamını gör...

türkiye'de kimse yol vermediği için çok da sıkıntı olmayan durum.

super mario oyununun içine girsem tr sokaklarında yaşadığım zorlukları yaşamazdım.
devamını gör...

ben sana niye bu kadar resmi yazıyosun diyo muyum alla alla ya...
t: çok keyifli olan bir yazma stili.
devamını gör...

karşıdan gelen insanları cinayet haberlerindeki fotoğraflar gibi yüzü mozaikli şekilde görmek.
devamını gör...

görünmeyen yerlere yaptırılması tavsiye edilendir, öbür türlü yakalanıyorsunuz illaki.
ha en fazla "neden bunu kendine yapıyon?" filan der kuşak çatışması şey ederler, bilseler nolcak ki?

aklıma piercing maceram geldi tanrım, kaşımı iki farklı yerinden deldirip ne yapacaktım acaba? özenti gençlik işte efenim, görmüşüz tipin birinde "ov çok kuuul" demişiz, biz de istiyoruz o sıralar. (niye çoğul yazdıysam; ben ve hayali arkadaşlarım istiyoruz, şizofreniz biz)

lise son zamanları olmalıydı ki efenim göbeğini deldiren deldirene, kızlar arasında nasıl moda olmuş, birkaç iyi aile çocuğu haricindeki herkes gitmiş göbeğini deldirmiş ve beden eğitimi derslerinde, soyunma odasında birbirlerine göbek küpelerini gösterip duruyorlardı. tanrım, bu kızlar çok havalı, asi, peki ya ben? aynı soyunma odasında ten rengi sutyenimin askılarının birini pembe, birini mor takarak fark yaratabileceğini zannetmiş bir uzaylıdan başka bir şey değildim. bakarsanız kendi çapımda tarz bir gençtim ama işte, okulun popüler kızlarından biri değilseniz, sadece "askı mı bulamadın sutyenine uygun ehehe" denilip geçiliyordu. ağzına ettiğimin veletleri, siz ne anlarsınız tarzdan!!111 hepiniz birbirinizi kopyalayıp duruyorsunuz. aklıma geldi yine sinirlendim bak, ayakkabı bağcıklarını farklı renklerde seçen athena gökhan yapınca oluyordu da sutyen askılarını farklı renklerde seçen morticia yapınca mı olmuyordu?!!! iki yüzlü kopekler. siz ne anlarsınız orijinallikten?!!!111

neyse efenim, kızlarda o sene bir göbek deldirme merakı başlamış; analarından babalarından gizli, adını sanını bilmedikleri dövme salonlarında şansa kader mikrop kapma riskine karşın her yerlerini deldirip duruyorlardı. tanrım, onlardan biri gibi görünmek istedim, anlıyor musunuz? kabul edilmek istiyordum, aralarına girmek istiyordum. ben de bir yerlerimi deldirmeliydim; kaşımın kenarında minik bir halka olsaydı mesela? off ne tarz dururdu, bir de septum piercingi ha? ya yüzüme inanılmaz yakışırdı. niye yakışmasındı ki? görmüştüm birkaç kişide, onlardan ne eksiğim vardı?

o sıralarda başlamıştı işte bu piercing merakı bende, ama bizim kızlar gibi istediğinde kapatabileceğin, gizleyebileceğin yerlerde olmaması beni geri tutuyordu bu işlemi yaptırmaktan nitekim en hafif tabiriyle annem öğrense, ağzıma sıçrardı.

bizim ailenin reisi annemdi efenim, babam mülayim biriydi pek "hayır" insanı değildi, ona söylesem en fazla "morticia bunun için biraz erken, üniversiteyi bekle. fikrin hala değişmezse, o zaman düşünürsün" derdi. ama annem, ama annem off...
"o ne? nereni deldirecekmişsin nereni? olan deliklerin yetmiyor mu kız sana edepsiz?!!! yüzünü maymuna mı çevireceksin, ha iyice şeytanlaştın sen, bir bu eksikti. hayır morticia kesinlikle izin vermiyorum. başlatma pirsengine pürşengine!!!" böyle derdi en iyi ihtimalle. efenim kadın, kızını hanım hanımcık görmeye odaklı bir kadındı ki saçlarımı farklı bir şekil tarasam bile "öyle yakışmıyor, topuz yap topuz" diye otuma bokuma müdahale eder dururdu. giyimimden zaten acayip derecede hoşnutsuzdu. onunla lise eteğimin boyu üzerine çok tartışmışlığımız vardır mesela:

-tam dizinde olacak.
-ya daha kısa olsun.
-götünü mü göstereceksin ha onu mu istiyorsun? hiç giyme kızım o zaman!! tam dizinde olacak. içinde de payı kalsın, boya gidersen açtırırız.
-ya sevmiyorum böyle ya, nene gibi! göt benim götüm hem istersem gösteririm!!
-sus! morticia vallahi ağzının ortasına basacağım terliği!! ay niye böyle edepsiz oldu bu kız allah'ım nerede hata yaptık biz?

eteğin belini kıvırdım ben de sonradan, napim? ahshs etek benim bacak benim o'na noluyorsa? ama annemin bir çizgisi vardı işte, görsel bir kabulü, kalıpları filan. büyük bir hapishanesi vardı mesela "el alem ne der" hapishanesi (ki yaşıtlarımın çoğunun travması olmuştur bu, bana özel değil yani). kafasındaki mükemmel genç kız imajı dışında hiçbir giyimi, saç stilini, tarzı tasvip etmiyordu. ben mi? ahshs mümkün mü ya morticia hanım hanımcık(!) kız olacak? bakın ebeveynler, yapmayın bunu bebelerinize, neyi dikte ediyorsanız oradan sınanırsınız evladınızda, demedi demeyin. onlar, sizin oyuncak bebekleriniz değil. bireyler la birey. belki ben bu kadar asi bir çocuk olmayacaktım ama işte, validem sağ olsun. o ne kadar kalıpladıysa, ben de o kadar kalıplarını kırdım.

neyse işte efenim, mümkün değildi lisede bu işi kotaramazdım.
annemin dırdırını istemiyordum, yakalanırdım, gözü hep üzerimdeydi görürdü ve beynimi yerdi kadın; planlarımı ötelemeye karar vermiştim.

üniversitenin ilk yılıydı, çeşit çeşit gençle bir aradaydık işte; kaynaşılıyor, tanışılıyordu. nihayet yakamdan düşmüştü annem, ondan uzaktaydım, dilediğimi yapabilirdim suratıma ve dilediğim kombini giyebilirdim. tanrım bayılırdım o fashion ablalara, hayatı bir podyumda yürüyormuşçasına yaşamayı seviyordum; renk renk, çeşit çeşit giyeyim, suratımı rengarenk boyayayım, saçlarımda gökkuşağını taşıyayım. her yerimde renk, her yerimde süs, her yerimde bi görsel şov olsun...

hakan adında bir gençle tanışmıştım, çocuğun yüzünde 3-5 piercingi vardı, inanılmaz havalı bir gençti tanrım, çok havalı. onunla piercingler üzerine konuşmaya başladım, soruyordum, soruyordum ve soruyordum:

-bunu ne zaman yaptırdın? aa baya iyiymiş. ailen bi şey demedi mi?
-acıdı mı? ne kadar acıdı mesela kıyaslasana, kağıt kesiği gibi mi acıdı, kıymık batması gibi mi? haa.
-kaça yaptırdın şunu, aa iyiymiş yaptırırım ben de harçlıklarımdan o zaman, nerede yaptırdın?
-böyle çekince ya koparsa? takılmıyor mu kazağına?

sorular, sorular...
çocuktan piercingler üzerine neredeyse her şeyi öğrenmiştim ve sadece bir an harekete geçerek "yaptırıyorum!" deyip gidip o koltuğa oturmak kalmıştı, param hazırdı. efenim, gittim geldim, gittim geldim bir türlü oturup da "yapın" diyemedim efenim. bu geri zeka hakan sadece piercingleri anlatmakla kalmamıştı, ne kadar cesur olduğu üzerinden de hava atacak ya, bu sebeple korkunçlu hikayeler de anlatmıştı:

-çocuğun biri kaşını deldirecekmiş...
-eee?
-yanlış yerden delmişler sinire gelmiş çocuğun kaşı düşmüş.
-aaaa!!!!

-çocuğun biri kaşını deldirecekmiş...
-...
-deldirmiş, mikrop kapmış kaşı çürümüş.
-aaayyy!!!

-derisi kopmuş
-kaşı patlamış
-kemiğe saplanmış
-ebeninki olmuş
-aaa aaaa!!

efenim işte ne gerek var yani bu korkunçlu hikayelere değil mi?
tamam en cesur sensin, sen yaptırırsın, hepsini göze alırsın öff. beni niye korkutuyor ve uzaklaştırıyorsun olaydan? tüm piercingleri sadece kendine mi istiyorsun nedir yani?!! sonuç itibariyle yaptıramadım efenim, morticia bir miktar yusufladı. sonra da hevesim geçti zaten "amaan" dedim, deldirip ne yapacağım, ne gerek? ha ama belli mi olur, canım çeker ,bir bakmışsınız ellimde, yetmişimde filan deldirmişim yani kim garantisini verebilir?
devamını gör...

2000’li yılların başında ankara üniversitesi tiyatro bölümünde okuyan öğrenciler tarafından kurulmuş doğaçlama tiyatro ile tanışmamızı ve sevmemizi sağlan bir gruptur. yazar oyunu, kart turu, 4’lü dönme gibi başlıklar altında o an seyirciler tarafından belirlenen kelimeler, cümleler ile keyifli oyunlar sunan bir grup. bir ara televizyonda yayınlanan mahşer-i cümbüş ve anında görüntü show isimli programlarını hiç kaçırmadan izlerdim. oyuncuların doğal ve doğuştan yeteneklerine diyecek hiçbir lafımız yok, ki bazılarını sonradan dizilerde ve filmlerde de izledik ama doğaçlama oyunlarındaki keyfi hiç alamadım nedense. gruptan ayrılan ve gruba yeni katılan oyuncularla sanırım gösterilerine devam ediyorlardı pandemi öncesinde de...

hem mahşer hem cümbüş izlemek isteyenler için:

devamını gör...

garip bir şekilde bende olmayan korkudur. garip olan; başka insanlardaki bu korkunun, bana sığ ve yabani gelmesi... zira ölüden ne gibi bir zarar gelebilir ki? ölmüş, kendine bile hayrı olmayan bir varlık, bana ne yapabilir?..
yaşayan insanlardan, türlü zararlar görebileceğimiz malumumuzken, yaşamda olmayan, en azında bizle aynı alemde değil, bezmi alemde nefes alan varlıklar, ne yapabilir?..

ben, mezarlık gezmeyi sevenlerdenim. evimin mezarlığa yakın olması, bana huzur verirdi mesela, keşke yakın olsa.
atmosferi, havası, kokusu bir başka. bazen gezerken kayboluyor, sonra yeniden yolumu buluyorum. büyük büyük annemi, dedemi ve erkek kardeşimi daha doğrusu ağabeyimi aldıkları için mi bu kadar güzel kokuyor, yoksa bana mı öyle geliyor? .
bazen tutup boş bir mezar içine giresim geliyor. sonra yapılacak onlarca iş, eylem ve gereksiz çaba geliyor hatrıma ve kös kös evin yolunu tutuyorum.
çocukluğumda oynamadığım kadar çamurla oynamışımdır mezarlıkta. en yakın çeşmeden bir büyük şişeyle su doldururum, ardından gelir ve lal olmuş toprağı sulamaya koyulurum. bu arada mezarda bitmiş otları temizler ve çiçeklere daha çok yer açarım. dedem yaşasaydı öyle bir mezar ister miydi acaba? yat da kalkama, der gibi. tam taş, afili, alengirli. fakat çok çiçekli, çok yeşilli. işte bunu isterdi, hayır diyemezdi zannımca...
..
geceleri bile dünyadan sıkıldığımda, gitmek istiyorum. fakat bekçisi ayrı dert, köpekleri ayrı dert. bilirsiniz, mezarlıklardaki kana susamış vahşi köpekleri... sanki türü, hiç evcilleşmemişcesine salya akıtır, pis ve soğukkanlı birer katil edasıyla suratınıza bakarlar. ..
lakin yine de, korkmuyorum mezarlıklardan. aksine dünyada bulamadığım huzuru, aşk ediyor ve su serpiyor gönlüme.. .
devamını gör...

günaydın herkese.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kevin costner
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

gece lambası denemesi.
devamını gör...

bu haftanın konsepti oldies olan sözlük radyosu yayını.
e oldlaşalım o zaman. ı ıh. olmadı bu.
e eskileşelim o zaman. ı ıh bu da olmadı.
aman her ne ise ondan olsun o zaman. her türlü kıpır kıpır edecek bi yayın olacağını biliyorum, benim için önemli olan da bu.
şimdiden güzel geçecek vaktim için teşekkürleeer diiiiiicceeeeeyiiimiiiiz*.
devamını gör...

yapmayı oldukça sevdiğim eylemdir. buna dair olan anılarımdan birini de anlatmak isterim.

bundan yaklaşık 8 ay kadar öncesi, bir kafede çalışıyorum, malum kafe sektörü gece geç çıkıyoruz işten. o vakitlerde de sokaklarda in cin top oynuyor hızlı hızlı biraz da ürkerek * yürüyorum durağa. oturup otobüsü beklerken yanıma bir erkek çocuğu geldi elinde bir adet cüz var bana satmak istedi. böyle çocukları görünce oturup saatlerce konuşmak istiyorum onlarla, ona da sorular sormaya başladım. kaç yaşındasın? annen baban nerede? okula gidiyor musun?...
yanıma oturdu o da, sohbet etmeye başladık. babası hapisteymiş annesi de çalışmayıp çocuğu çalıştırıyormuş işte, onun da bir şikayeti yok gerçi başka bir ihtimal olduğundan haberi yok ki. bizim ailede kadınlar çalışmaz abla, evin erkeği çalışır o da benim diyor. okul falan hak getire. o gün otobüsüm gelinceye kadar sohbet ettik. ertesi gün yine aynı yer, aynı saat karşılaştık. oturdu yanıma bekledi benimle otobüsü. ertesi gün yine... sonra yine...
bir gün arkadaşlarından biri de geldi yanımıza, yaşı ondan daha küçük bir erkek çocuğu, hikayeleri aynı. baba hapiste annenin ya bebeği var ya çalışmıyor. tek dertleri izleyemediği çizgi filmler, oynayamadığı oyunlar olması gerekirken ekmek derdine düşmüşler.
velhasıl alıştık birbirimize her gün gözüm onu arardı, sonrasında işten çıktım bir daha hiç göremedim hâlâ dışarda zaman zaman gözüm arıyor, bir gün yine denk gelmek umuduyla mehmet.
devamını gör...

kaliteli çizimlerin olduğu başlık. ben sadece cin ali çiziyorum.
devamını gör...

okurken yıldız olarak söylenen, sanırım link veya bakınız halindeyse yıldız bakınız veya yıldız link olarak söyleyebileceğimiz bir sembol. içerisine bakınız, link veya etli sarma gizlenen küçük gizemli asâ özü.

ayrıca bu metnin girildiği tarih itibariyle yoldaş benjamin franklin'in kafa sözlük formatı başlığındaki ilk metninde bulunan; fakat bakınız, link veya etli sarma içermeyen bir berduş. galiba gülücük anlamında da kullanıyor olacağız. giriş evraklarımı buraya mı bırakayım yoksa içeride alırlar mı?
devamını gör...

çocukken kaan tangöze'nin adının duman olduğunu sanırdım. sonradan öğrendim ki duman grubun adı*. şarkıları insana dokunan, kaan tangöze'nin farklı yorumuyla şahlanan şahane grup.
ergenlik zamanlarımda en çok dinlediğim parça ise;
devamını gör...

o insanlar seslerini medyada duyuramıyor. gündem olamıyorlar. kayıpları, ölüleri televizyondaki 1,5 dakikalık haberde geçen adetten çok daha fazla.

umutları sosyal medyadaki her mecra. ama bizim gündemimiz bambaşka;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yazık... çok yazık...
devamını gör...

her gün yapıyorum gereğini de yoruldum artık, her nerdeyse kendileri bulamadım.
devamını gör...

çok değil bir on sene evvele donseydim.. asla evlenmezdim.. yoo başka bir adamla da evlenmezdim.. hiç evlenmezdim..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim