özgür iradenin olmaması
dini açıdan bir çelişki gibi gelen, anlamlandıramadığım durum. konunun özü ise kader yaklaşımından çıkmakta.
şimdiye dek anladığım odur ki, kader hakkında iki görüş var. her şeyi tanrının belirlediği ve bizim tamamen figüranlar olduğumuzu savunan görüş, ki bu daha eski nesiller tarafından benimsenir genelde, ve daha modern olan, tanrının bizi yarattığı ancak özgür irade verdiği ve bu özgür iradeyle insanın seçimler yaparak sonrasında ise buna katlanacağıdır. ancak ikinci görüş açısından bakınca dahi, özgür iradenin aslında olmadığı ortaya çıkmaktadır. ya da ben bunu henüz içselleştirebilecek algı düzeyine sahip değilim.
sorunun kaynağı, tanrının sonsuz yücelikte oluşundan kaynaklanmaktadır. inanışlarımıza göre, bizi yaratan tanrıdır. burada meydana gelen temel problem, bizi yaratan tanrıysa, zaten bizi özgür bir iradeyle yaratmasının mümkün olmayışıdır. bir robot yaptığımızı düşünürsek, ancak her parçasına, her donanımına kadar bildiğimiz, çünkü bizim yarattığımız bir robot. bu robot en fazla bizim oluşturduğumuz yetiler düzeyinde özgür olabilecektir, yani hiç. biz robotu oluştururken, parçalarını eklerken, yazılımını yazarken o robotla ilgili her şeyi biliyoruz. o kadar sonsuz bir gücümüz var ki, robotun yazılımına ekleyeceğimiz bir kodun, robotta ne gibi sonuçlara neden olabileceğini, hangi özelliklerini bastıracakken hangisini daha da öne çıkarabileceğini zaten biliyoruz.
yani biz hangi parçayı koyarsak koyalım, robotun koyduğumuz bir parça sonucunda yapabileceği tüm tercihleri, tüm olasılıkları biliyoruz. hatta olasılık dahi değil, ne yapacağını biliyoruz. çünkü biz sonsuz güç ve kudret sahibiyiz. öyleyse bizim bu robotu özgür iradeye sahip olarak oluşturmamız imkânsızdır. çünkü biz yapısına neyi koyarsak, bir teli bile fazla eklemenin robotta nasıl bir değişikliğe neden olabileceğini biliyor ve bunun sonucunda hangi davranışları yapabileceğini, ne işle ilgileneceğini, nasıl öleceğini dahi onu yapmadan önce biliyoruz. bu durumda bu robotun özgür bir iradeye sahip olması durumu imkânsızdır.
aynı şekilde insanın da, tanrıdan bağımsız özgür bir iradeye sahip olması o hâlde imkânsızdır. biz yaptığımız seçimler sonucunda cehennemde yanmayız. biz oluşturulurken yapacağımız seçimlerin ne olacağına göre oluşturulduk zaten. yani bizi oluşturan, henüz oluştururken cehenneme gideceğimizi bilmekteydi ve bize bir parça daha eklese ya da çıkartsa cennete gideceğimizi de biliyordu. buna rağmen yapmadı. bu sebeple benim cehenneme gidişim ne kadar sorgulama yaparsam yapayım kaçınılmazdır. o zaman benim cehennemde yanmamın bir mantığı da yoktur. çünkü benim yaratıcım beni bu kararları alacak şekilde tasarlamıştır ve hiçbir şekilde ben bundan kurtulamam. yaratıcım beni cehenneme gidecek şekilde tasarladı, ben iyi olup cennete gideyim desem ve cennete gitsem dahi, bu yine benim yaratıcımın beni, bu kararı verecek şekilde yaratmasıdır. o sebeple ben hiçbir şekilde yaratıcımın iradesinden de kaçamam.
öyleyse, özgür irade diye bir şey de yoktur ve insanlar işlediği günahlardan da sorumlu değildir. çünkü işlediği günahları işleyecek şekilde yaratan o tanrıdır. tanrı beni yaratırken, benim bir yerlerde bunları sorgulayacağımı bilerek, hatta buna göre beni yaratmıştır. o hâlde ben ne karar verirsem vereyim, neyi seçersem seçeyim bu hep tanrının iradesindedir.
bu durumda özgür irade diye bir şey yoktur. ya da tanrı yoktur.
şimdiye dek anladığım odur ki, kader hakkında iki görüş var. her şeyi tanrının belirlediği ve bizim tamamen figüranlar olduğumuzu savunan görüş, ki bu daha eski nesiller tarafından benimsenir genelde, ve daha modern olan, tanrının bizi yarattığı ancak özgür irade verdiği ve bu özgür iradeyle insanın seçimler yaparak sonrasında ise buna katlanacağıdır. ancak ikinci görüş açısından bakınca dahi, özgür iradenin aslında olmadığı ortaya çıkmaktadır. ya da ben bunu henüz içselleştirebilecek algı düzeyine sahip değilim.
sorunun kaynağı, tanrının sonsuz yücelikte oluşundan kaynaklanmaktadır. inanışlarımıza göre, bizi yaratan tanrıdır. burada meydana gelen temel problem, bizi yaratan tanrıysa, zaten bizi özgür bir iradeyle yaratmasının mümkün olmayışıdır. bir robot yaptığımızı düşünürsek, ancak her parçasına, her donanımına kadar bildiğimiz, çünkü bizim yarattığımız bir robot. bu robot en fazla bizim oluşturduğumuz yetiler düzeyinde özgür olabilecektir, yani hiç. biz robotu oluştururken, parçalarını eklerken, yazılımını yazarken o robotla ilgili her şeyi biliyoruz. o kadar sonsuz bir gücümüz var ki, robotun yazılımına ekleyeceğimiz bir kodun, robotta ne gibi sonuçlara neden olabileceğini, hangi özelliklerini bastıracakken hangisini daha da öne çıkarabileceğini zaten biliyoruz.
yani biz hangi parçayı koyarsak koyalım, robotun koyduğumuz bir parça sonucunda yapabileceği tüm tercihleri, tüm olasılıkları biliyoruz. hatta olasılık dahi değil, ne yapacağını biliyoruz. çünkü biz sonsuz güç ve kudret sahibiyiz. öyleyse bizim bu robotu özgür iradeye sahip olarak oluşturmamız imkânsızdır. çünkü biz yapısına neyi koyarsak, bir teli bile fazla eklemenin robotta nasıl bir değişikliğe neden olabileceğini biliyor ve bunun sonucunda hangi davranışları yapabileceğini, ne işle ilgileneceğini, nasıl öleceğini dahi onu yapmadan önce biliyoruz. bu durumda bu robotun özgür bir iradeye sahip olması durumu imkânsızdır.
aynı şekilde insanın da, tanrıdan bağımsız özgür bir iradeye sahip olması o hâlde imkânsızdır. biz yaptığımız seçimler sonucunda cehennemde yanmayız. biz oluşturulurken yapacağımız seçimlerin ne olacağına göre oluşturulduk zaten. yani bizi oluşturan, henüz oluştururken cehenneme gideceğimizi bilmekteydi ve bize bir parça daha eklese ya da çıkartsa cennete gideceğimizi de biliyordu. buna rağmen yapmadı. bu sebeple benim cehenneme gidişim ne kadar sorgulama yaparsam yapayım kaçınılmazdır. o zaman benim cehennemde yanmamın bir mantığı da yoktur. çünkü benim yaratıcım beni bu kararları alacak şekilde tasarlamıştır ve hiçbir şekilde ben bundan kurtulamam. yaratıcım beni cehenneme gidecek şekilde tasarladı, ben iyi olup cennete gideyim desem ve cennete gitsem dahi, bu yine benim yaratıcımın beni, bu kararı verecek şekilde yaratmasıdır. o sebeple ben hiçbir şekilde yaratıcımın iradesinden de kaçamam.
öyleyse, özgür irade diye bir şey de yoktur ve insanlar işlediği günahlardan da sorumlu değildir. çünkü işlediği günahları işleyecek şekilde yaratan o tanrıdır. tanrı beni yaratırken, benim bir yerlerde bunları sorgulayacağımı bilerek, hatta buna göre beni yaratmıştır. o hâlde ben ne karar verirsem vereyim, neyi seçersem seçeyim bu hep tanrının iradesindedir.
bu durumda özgür irade diye bir şey yoktur. ya da tanrı yoktur.
devamını gör...
kürk mantolu madonna film olursa kim oynamalı sorunsalı
film olması daha büyük sorunsal bence. olmasın film falan, herkes hayalimizdeki gibi kalsın.
devamını gör...
197770 yabancı uyruklu kişinin türkiye'yi terk etmesi
yabancı uyrukludan kasıttan herkesin ingiliz, alman, italyan anladığı haberdir. buradaki yabancılardan kast edilen suriyeliler, afganlar, pakistanlılar filan. zaten bu insanlar türkiye'yi avrupa'ya sıçramak için bir köprü olarak görüyorlardı. sıçrayan sıçrıyor işte.
devamını gör...
edebiyat dedikoduları
r'leri söyleyemeyen özdemir asaf, bir gün taksiye biner.
taksici; “buyyun neyeye?” der. taksici de r'leri söyleyemeyen biridir. özdemir asaf, “kayaköy” derse, taksicinin kendisiyle alay ettiğini sanacağı için, “eminönü” der. karaköy'de inmesi gereken özdemir asaf, eminönü'de iner ve karaköy'e yürür.
taksici; “buyyun neyeye?” der. taksici de r'leri söyleyemeyen biridir. özdemir asaf, “kayaköy” derse, taksicinin kendisiyle alay ettiğini sanacağı için, “eminönü” der. karaköy'de inmesi gereken özdemir asaf, eminönü'de iner ve karaköy'e yürür.
devamını gör...
gereksiz edilgen çatı kullanımı
her okuduğumda ön frontal lobuma zeus yıldırımları indirttittiren cümle formu.
mesela
kopya çekerken yaşanılan talihsizlikler değil, kopya çekerken yaşanan talihsizlikler olmalı.
mesela
armut denilen meyve değil, armut denen meyve olmalı.
mesela mesele mühim mesele,
gel beraber çözelim bunu seninle.
mesela
kopya çekerken yaşanılan talihsizlikler değil, kopya çekerken yaşanan talihsizlikler olmalı.
mesela
armut denilen meyve değil, armut denen meyve olmalı.
mesela mesele mühim mesele,
gel beraber çözelim bunu seninle.
devamını gör...
14 mart tıp bayramı
tüm emektar sağlık çalışanlarının günleri kutlu olsun. iyi ki varsınız.
devamını gör...
başarının tanımı
milyon tane tanımı vardır. bana göre başarı, mutlu olmaktır. beni mutlu eden şeyleri yapabiliyorsam ben başarılıyımdır. tabii önce ne istediğimi bilmem gerekir.
nietzsche 'ilerlemek mi istiyorsun? kendi önünden çekil o zaman' demiş. başarı için yine kendimle yüzleşmem gerekecek.
nietzsche 'ilerlemek mi istiyorsun? kendi önünden çekil o zaman' demiş. başarı için yine kendimle yüzleşmem gerekecek.
devamını gör...
kadınlardaki sorumluluğumu alsana bakışı
bak şimdi küçük iblis; hayatındaki kadınlar sana aile sorunlarını, gündelik yaşantılarını, kişisel bunalımlarını anlatıyorsa bu ıyi bir şeydir. seni hayatındaki konularda bir muhatap kabul ediyor ki anlatıyor.
ayrıca sana anlatmasa bunu başka yere aktarır ki, evrende hicbir sey yok olmaz sadece form değiştirir. o içindeki şeyleri illa birilerine aktarmalı kadının doğası bu. bırak anlatsın başını sana yaslasın, seninle dizi izlesin bu senin hep korktuğun "meriç" kişisi olma ihtimali olan kişilere gidip derdini anlatma ihmalini ortadan kaldırır.
değer vermiş sen de bu değeri gör budalaca tavırlarla kendinden soğutma.
yine de bu senin bunlari " katlanarak da olsa" yaptığın gerçeğini ortadan kaldırmaz. *
ayrıca sana anlatmasa bunu başka yere aktarır ki, evrende hicbir sey yok olmaz sadece form değiştirir. o içindeki şeyleri illa birilerine aktarmalı kadının doğası bu. bırak anlatsın başını sana yaslasın, seninle dizi izlesin bu senin hep korktuğun "meriç" kişisi olma ihtimali olan kişilere gidip derdini anlatma ihmalini ortadan kaldırır.
değer vermiş sen de bu değeri gör budalaca tavırlarla kendinden soğutma.
yine de bu senin bunlari " katlanarak da olsa" yaptığın gerçeğini ortadan kaldırmaz. *
devamını gör...
gereğinden fazla rüya görmek
sıkıntılı bir dönemdeysiniz rüya sayısı pek bir artar.birinden çıkar diğerine girersiniz.sabah yorgun bir şekilde kalkmanıza sebep olur.
devamını gör...
yaşlanınca sana bakması için çocuk sahibi olmak
bencilliğin ta kendisi..
devamını gör...
sagra special çeşmesi
doksanlarda çocuk olanların hatırlayacağı rüyaları süsleyen şey... mis gibi fındık kokan, nutella'dan bile daha lezzetli bir ekmeküstü çikolataydı. istenen gramaja göre tartılarak satılırdı. bu çikolatanın konulduğu kaplar da o dönem için her yerde bulunmazdı.
devamını gör...
rte bir osmanlı tokadını biden’ın suratına indirmiştir
(bkz: 3 mayıs 2021 halkbank davası)
kim kime indirecek göreceğiz...
kim kime indirecek göreceğiz...
devamını gör...
cehalet
filozof olan karl popper’ın bir sözü bu durumdaki görüşlerimi yansıtmaktadır.
karl’a göre gerçek cehalet; “bilginin yokluğu değil, onu edinmeyi reddetmektir.”
karl’a göre gerçek cehalet; “bilginin yokluğu değil, onu edinmeyi reddetmektir.”
devamını gör...
kadıköy’de donarak ölen evsiz
merak etme iki hafta sonra unutursun. tıpkı ismail devrim'i unuttuğun gibi.
devamını gör...
paleolitik diyet
paleolitik diyet, mağara insanı diyeti, taş devri diyeti ya da daha bilinen adıyla "paleo diyeti", avcı toplayıcı atalarımızdan ilham alınarak hazırlanmış bir beslenme yöntemidir. günümüzün en büyük ve yaygın sağlık sorunlarından olan obezite, şeker hastalığı, tansiyon gibi hastalıkların eski çağlarda olmamasından yola çıkarak sağlıklı bir diyet olduğunu söyleyebiliriz.
paleo diyeti, adından da anlaşılacağı gibi yalnızca o dönemde bulunan gıdaların tüketilmesi, günümüz beslenme alışkanlıklarının büyük bir parçasını oluşturan tahıl ürünleri, ambalajlı gıdalar, hazır yemekler, işlenmiş şeker gibi gıdalardan uzak durulmasını içerir. her türlü et, balık, sebze meyve, işlenmemiş kuruyemişler (çiğ badem, yer fıstığı vs.) ve yumurta tüketilebilir.
paleolitik çağın çok uzun sürmesinden dolayı, hangi kısım dahilinde inceleneceğine dair türlü araştırmalar söz konusu. kimileri yumurta ve süt ürünlerini diyet içerisinde saymazken, kimi uzmanlar bunları dahil edebiliyor. dolayısıyla süt ve süt ürünlerini opsiyonel olarak tüketebilirsiniz. kimi uzmanlar, doğal/saf tereyağını da diyetin bir parçası olarak kabul edebilmekte. malum, modern çağ. en nihayetinde cevizlibağ'da mamut avlayıp eve sürükleyerek götürmüyoruz, değil mi? bu noktada, sağduyunuza güvenerek hareket etmeniz en doğrusu olacaktır.
diyet kimler için sorusuna gelecek olursak, ağırlıklı olarak diyabet hastaları ve yağ yakımı gerçekleştirmek isteyen kimseler için çok uygundur. insülin hassasiyetini artıran ve yüksek protein kaynaklarıyla birlikte yağ yakımını da oldukça hızlandıran bir diyettir. protein üç makro arasında vücut tarafından sindirimine en çok enerji harcanandır. 500 gram proteinli besin aldığınızda, vücut bunu sindirmek için harcadığı enerjiden dolayı aslında 400 gram almış gibi olabilirsiniz mesela. harika, değil mi?
içeriğinde yüksek protein, düşük karbonhidrat ve ortalama yağ bulunmaktadır. genel itibariyle protein oranı %40-50, karbonhidrat oranı %20lerde ve yağ oranı %30-40 civarında olan bir paleo programı standartları karşılamakta diyebiliriz. kalori açığı yaratılan beslenme düzenleri ile birlikte kısa vadede beklenenin üstünde sonuçlar yakalamak işten değildir.
bana göre dikkat edilmesi gerekenlerin en başında, meyve ve sebze tüketimini sık tutmak gelir. diğer besin kaynaklarından edinilebilecek olan vitamin, mineral ve liflerin eksikliğinin meyve ve sebzelerle kapatılması gerekmekte. sadece et yemek üzerine bir beslenme düzeni değil haliyle, dengeli olması gerekiyor. bu yüzden mevsim meyveleri ve olabildiğince katkısız sebze yemeklerine önem verin.
not: bu yazı, kafa sözlük kulüplerinden diyet ve sağlıklı yaşam kulübü bünyesinde hazırlanmıştır. ilgili linkten katılım sağlayarak siz de kulübün ve sözlük bünyesindeki diğer kulüplerin bir parçası olabilirsiniz.
daha sağlıklı yarınlar dileğiyle.
paleo diyeti, adından da anlaşılacağı gibi yalnızca o dönemde bulunan gıdaların tüketilmesi, günümüz beslenme alışkanlıklarının büyük bir parçasını oluşturan tahıl ürünleri, ambalajlı gıdalar, hazır yemekler, işlenmiş şeker gibi gıdalardan uzak durulmasını içerir. her türlü et, balık, sebze meyve, işlenmemiş kuruyemişler (çiğ badem, yer fıstığı vs.) ve yumurta tüketilebilir.
paleolitik çağın çok uzun sürmesinden dolayı, hangi kısım dahilinde inceleneceğine dair türlü araştırmalar söz konusu. kimileri yumurta ve süt ürünlerini diyet içerisinde saymazken, kimi uzmanlar bunları dahil edebiliyor. dolayısıyla süt ve süt ürünlerini opsiyonel olarak tüketebilirsiniz. kimi uzmanlar, doğal/saf tereyağını da diyetin bir parçası olarak kabul edebilmekte. malum, modern çağ. en nihayetinde cevizlibağ'da mamut avlayıp eve sürükleyerek götürmüyoruz, değil mi? bu noktada, sağduyunuza güvenerek hareket etmeniz en doğrusu olacaktır.
diyet kimler için sorusuna gelecek olursak, ağırlıklı olarak diyabet hastaları ve yağ yakımı gerçekleştirmek isteyen kimseler için çok uygundur. insülin hassasiyetini artıran ve yüksek protein kaynaklarıyla birlikte yağ yakımını da oldukça hızlandıran bir diyettir. protein üç makro arasında vücut tarafından sindirimine en çok enerji harcanandır. 500 gram proteinli besin aldığınızda, vücut bunu sindirmek için harcadığı enerjiden dolayı aslında 400 gram almış gibi olabilirsiniz mesela. harika, değil mi?
içeriğinde yüksek protein, düşük karbonhidrat ve ortalama yağ bulunmaktadır. genel itibariyle protein oranı %40-50, karbonhidrat oranı %20lerde ve yağ oranı %30-40 civarında olan bir paleo programı standartları karşılamakta diyebiliriz. kalori açığı yaratılan beslenme düzenleri ile birlikte kısa vadede beklenenin üstünde sonuçlar yakalamak işten değildir.
bana göre dikkat edilmesi gerekenlerin en başında, meyve ve sebze tüketimini sık tutmak gelir. diğer besin kaynaklarından edinilebilecek olan vitamin, mineral ve liflerin eksikliğinin meyve ve sebzelerle kapatılması gerekmekte. sadece et yemek üzerine bir beslenme düzeni değil haliyle, dengeli olması gerekiyor. bu yüzden mevsim meyveleri ve olabildiğince katkısız sebze yemeklerine önem verin.
not: bu yazı, kafa sözlük kulüplerinden diyet ve sağlıklı yaşam kulübü bünyesinde hazırlanmıştır. ilgili linkten katılım sağlayarak siz de kulübün ve sözlük bünyesindeki diğer kulüplerin bir parçası olabilirsiniz.
daha sağlıklı yarınlar dileğiyle.
devamını gör...
yazarların asla vazgeçmem dediği şey
kendime olan saygım..
ne kadar aşık olursam olayım, ne kadar değer verirsem vereyim ilk önce benim ne istediğim ve hissettiğim önemli. yani öyle bir başkası için çizgilerimi bozmam. ben buyum hoşuna gidiyorsa gel beraber yürüyelim, yok gitmiyorsa beni ve bana dair olan hiçbir şeyi değiştirmeye çalışma.
ne kadar aşık olursam olayım, ne kadar değer verirsem vereyim ilk önce benim ne istediğim ve hissettiğim önemli. yani öyle bir başkası için çizgilerimi bozmam. ben buyum hoşuna gidiyorsa gel beraber yürüyelim, yok gitmiyorsa beni ve bana dair olan hiçbir şeyi değiştirmeye çalışma.
devamını gör...