yazarların yazdığı hikayeler
gözlerimizi kapatıp giderek artan kayboluşumuzun kokusunu içimize çektik.
kahramanlarımız yoktu artık, düşmanlar tükenmişti. görünmeyen problemlerle, görünmeyen yöntemlerle, görünmez bir mücadele içerisindeydik. zaferlerin ve yenilgilerin haberleriyle oyalanıyorduk.
hayat küçük bir dokunuşla idare edilebilecek kadar kolaylaşmıştı, kabul et/ vazgeç. yavaş yavaş eriyorduk. sosyal becerilerimiz azalıyor, sıcakkanlılığımızı yitiriyorduk. her şeye sahiptik, yüz yıl öncesinin cennetini bir odaya sığdırabilecek kadar küçülmüştük. kendi kendimizi büyük bir zevkle tüketiyorduk. gelecek nesillerin akıbeti veya geçmiş nesillerin emekleri umrumuzda değildi.
çöküş yıllarında dünya bu şekildeydi. zirveyi gördük ve ordan aşağıya büyük bir hızla yuvarlanıyorduk. insanlar bu hızlı gidişatın yönünü daha ileriye ve daha yükseğe olan arzuları nedeniyle fark edemediler. hakikatler kayboluyor, gerçekler anlamsızlaşıyor, doğru ve yanlışlar paramparça ediliyordu. yasalar, arzuların boyunduruğuna terk edildi.
karanlık güç herkesi ele geçirmişti. özgürlük diye savunulan her şey büyük bir kaosun davetkar birer hilesiydi. insanlığın büyük bir kısmı bu tuzağa düştü ve seçimini özgürlüklerden yana yaptı. geriye kalan bir avuç insan ise asla özgürlükleri kabullenmedi ve bundaki gizli tehlikeyi görünce uzaklaştı. bu azınlığın inandığı şey düzendi. düzeni sağlayan yasaların, insanlığın vahşi yönünü dizginleyecek ve onu dengede tutacak yegane güç olduğunu biliyorlardı.
zamanla düzenden yana olanlar, sayıca çok azaldıkları için varlıklarını sürdürebilmek adına kendilerini gizlemeyi seçtiler. kaosun çekimine kapılanlar arasında hiç bir yasa kalmamıştı, aralarındaki ilişkiyi düzenleyen tek şey kişilikleri hakkında yapılan puanlamalar ve yorumlardı. herkes pozitif değerlerde olmak için rekabet halindeydi. bunu nasıl sağlayacağınız konusunda hiç bir yasa yoktu. negatif değerlere düşenler ise özgürlüklerini kaybedip kısıtlanıyordu.
düzenden yana olanlar sonunda birleşip göç etmeye karar verdiler. kaosun içinde artık insanların hükmettiği bir düzen yoktu. yasalardan arındırılıp arzularla idare edilen bu mekanizmanın bütün bileşenleri kısa bir süre sonra çürüyüp bir felaketle yıkılacaktı.
göç kaçınılmazdı...
kahramanlarımız yoktu artık, düşmanlar tükenmişti. görünmeyen problemlerle, görünmeyen yöntemlerle, görünmez bir mücadele içerisindeydik. zaferlerin ve yenilgilerin haberleriyle oyalanıyorduk.
hayat küçük bir dokunuşla idare edilebilecek kadar kolaylaşmıştı, kabul et/ vazgeç. yavaş yavaş eriyorduk. sosyal becerilerimiz azalıyor, sıcakkanlılığımızı yitiriyorduk. her şeye sahiptik, yüz yıl öncesinin cennetini bir odaya sığdırabilecek kadar küçülmüştük. kendi kendimizi büyük bir zevkle tüketiyorduk. gelecek nesillerin akıbeti veya geçmiş nesillerin emekleri umrumuzda değildi.
çöküş yıllarında dünya bu şekildeydi. zirveyi gördük ve ordan aşağıya büyük bir hızla yuvarlanıyorduk. insanlar bu hızlı gidişatın yönünü daha ileriye ve daha yükseğe olan arzuları nedeniyle fark edemediler. hakikatler kayboluyor, gerçekler anlamsızlaşıyor, doğru ve yanlışlar paramparça ediliyordu. yasalar, arzuların boyunduruğuna terk edildi.
karanlık güç herkesi ele geçirmişti. özgürlük diye savunulan her şey büyük bir kaosun davetkar birer hilesiydi. insanlığın büyük bir kısmı bu tuzağa düştü ve seçimini özgürlüklerden yana yaptı. geriye kalan bir avuç insan ise asla özgürlükleri kabullenmedi ve bundaki gizli tehlikeyi görünce uzaklaştı. bu azınlığın inandığı şey düzendi. düzeni sağlayan yasaların, insanlığın vahşi yönünü dizginleyecek ve onu dengede tutacak yegane güç olduğunu biliyorlardı.
zamanla düzenden yana olanlar, sayıca çok azaldıkları için varlıklarını sürdürebilmek adına kendilerini gizlemeyi seçtiler. kaosun çekimine kapılanlar arasında hiç bir yasa kalmamıştı, aralarındaki ilişkiyi düzenleyen tek şey kişilikleri hakkında yapılan puanlamalar ve yorumlardı. herkes pozitif değerlerde olmak için rekabet halindeydi. bunu nasıl sağlayacağınız konusunda hiç bir yasa yoktu. negatif değerlere düşenler ise özgürlüklerini kaybedip kısıtlanıyordu.
düzenden yana olanlar sonunda birleşip göç etmeye karar verdiler. kaosun içinde artık insanların hükmettiği bir düzen yoktu. yasalardan arındırılıp arzularla idare edilen bu mekanizmanın bütün bileşenleri kısa bir süre sonra çürüyüp bir felaketle yıkılacaktı.
göç kaçınılmazdı...
devamını gör...
roman okumanın faydaları
her roman dünya'ya açılan farklı bir pencere. iyi ya da kötü mutlaka bir şeyler öğretir insana. muhakeme yeteneğini güçlendirir. bireyi güçlü kılar, doyurur. nefes almak gibi bir şeydir. senin plazanda, benim gettomda, onun bahçesinde, çocuğun düşünde... umarım herkes kendi romanının kahramanı olabilir.
devamını gör...
yapılmış en aptalca dalgınlık
1- "gündüzleri odamda, geceleri balkonda çalışıyorum." (ders çalışmak) diyecekken "gündüzleri odamda, geceleri pavyonda çalışıyorum." dedim. babama...
2- renkli ışıkları yanıp sönen bir minibüste "viaportta ineyim." diyecekken "pavyonda ineyim." dedim.
pavyonlarla bir sıkıntım var galiba.
2- renkli ışıkları yanıp sönen bir minibüste "viaportta ineyim." diyecekken "pavyonda ineyim." dedim.
pavyonlarla bir sıkıntım var galiba.
devamını gör...
başlık açmayı hobi edinmiş yazar
başlık açacak konu bulamıyorum ve açanlara hayretle bakıyorum. açılanlara tanım girmek daha basit geliyor.
devamını gör...
en büyük hayali devlet memurluğu olan üniversiteli
300 liraya kpss kitapları alarak ben de katıldım bu hayale
devamını gör...
ayşe tükrükçü
canım ablam. abisi de dünyalar tatlısı birisidir. bazı bazı yılın belli zamanlarında taksim'e gelir, muhabbet ederiz. uykuya dalmasıyla meşhurdur. sısısısı
türkiye'nin ilk hayat kadını milletvekili adayıdır efendim ayşe ablam. hayat hikayesini zaten merak eden açar okur. burada bahsetmek istediğim asıl konu. taksim, şehit muhtar mahallesinde bulunan hayata sarıl adlı evsizlere yönelik ücretsiz yemek imkanı sunan, çalışanlarının dönemsel gönüllük projesine tabii evsizlerden oluştuğu, lokantadır.
gündüz vakitlerinde akşam 7-8'e kadar aktif olarak lokanta usulünde çalışır. akşamüstü evsizlere gün içinde sıfırdan hazırlanan yemek ikramı başlar. gün içinde buraya giderek yemek yiyebilir, ayşe abla'yla tanışabilir, dilerseniz askıda yemek bırakabilir dilerseniz derneğe bağış yapabilirsiniz. isterseniz sadece ayşe ablamızla bir çay içip kalkabilirsiniz.
taksim'e bir gün yolunuz düşerse mutlaka ayşe ablanın yanına uğrayın, dünyalar şekeri olup görüp görebileceğiniz en güçlü kadınlardandır.
türkiye'nin ilk hayat kadını milletvekili adayıdır efendim ayşe ablam. hayat hikayesini zaten merak eden açar okur. burada bahsetmek istediğim asıl konu. taksim, şehit muhtar mahallesinde bulunan hayata sarıl adlı evsizlere yönelik ücretsiz yemek imkanı sunan, çalışanlarının dönemsel gönüllük projesine tabii evsizlerden oluştuğu, lokantadır.
gündüz vakitlerinde akşam 7-8'e kadar aktif olarak lokanta usulünde çalışır. akşamüstü evsizlere gün içinde sıfırdan hazırlanan yemek ikramı başlar. gün içinde buraya giderek yemek yiyebilir, ayşe abla'yla tanışabilir, dilerseniz askıda yemek bırakabilir dilerseniz derneğe bağış yapabilirsiniz. isterseniz sadece ayşe ablamızla bir çay içip kalkabilirsiniz.
taksim'e bir gün yolunuz düşerse mutlaka ayşe ablanın yanına uğrayın, dünyalar şekeri olup görüp görebileceğiniz en güçlü kadınlardandır.
devamını gör...
yakın arkadaşının sözlükte hangi yazar olduğunu bulmak
kendisi bana yanlış ipuçları vererek beni şaşırtmaya çalıştı baya. ama oturup online listesine baktığım zaman direkt buldum onu. bu mahlas tam onluk demiştim sonra tanımları da okuyunca emin oldum.**
devamını gör...
depresyonda olan kişiye çık bi hava al iyi gelir demek
major depresyonumun tedavisi için boşuna o ağır ilaçları her gün alıp günlerce hastanede yatmışım meğer. dışarı veya bi' balkona çıksaymışım her şey düzelecekmiş.
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
"içimde hep ne olduklarını bilmediğim gizli ve meçhul ümitlere sarılmıştım."
peyami safa- dokuzuncu hariciye koğuşu
peyami safa- dokuzuncu hariciye koğuşu
devamını gör...
forrest gump
-forrest, sen büyüyünce ne olacaksın?
+nasıl yani? ben büyüyünce ben olmayacak mıyım?
+nasıl yani? ben büyüyünce ben olmayacak mıyım?
devamını gör...
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi
eleştirildiği noktalar vardır; bu teoriye göre sonraki basamağa geçmek için alt basamaktaki ihtiyaçların tatmin edilmesi gerekir. ancak neredeyse hayatları boyunca açlık ve yokluk *içinde yaşayıp sanatını icra eden *ve çoğu defa değerleri öldükten sonra anlaşılan sanatçılar bu teoriyi çürütür.
devamını gör...
neşet ertaş
1965 yılında eskişehir konserinde yapımcı, neşet ertaş’ı ve aşık mahzuni şerif’i otelde bırakıp konserden sonra paralarını vermeden kaçmıştır. bunun üzerine neşet baba, kendi payına düşen miktarı hiç para almayan mahzuni şerif ile paylaşmış ve kendisine kalan paranın bir kısmını da saz ekibine dağıtmıştır. 300 liralık paydan neşet ertaş’ın elinde kalan 25 lira olmuştur. ruhun şad olsun göynümüzün aradığı adam.
son olarak büyük ozanın kafası dumanlıyken trt’ye salladığı videoyu da bırakalım;buradan
not: dikkatli dinlerseniz, arka fonda trt'nin cevabını bile duyabilirsiniz.
son olarak büyük ozanın kafası dumanlıyken trt’ye salladığı videoyu da bırakalım;buradan
not: dikkatli dinlerseniz, arka fonda trt'nin cevabını bile duyabilirsiniz.
devamını gör...
feminizmin erkek düşmanlığı olduğu gerçeği
bilinen bir gerçek vardır ki kızlar her ne kadar feminizmi erkek düşmanlığı olarak tanımlamasalar da feminizm üstü kapalı bir erkek karşıtlığıdır. erkek düşmanlığı deyince itiraz ediyorlar, kabullenmiyorlar. yani erkeklerden gelebilecek her bir şeye karşıt fikir oluşturmaktır.
mesela, bayan kelimesinin içinde "bay" ifadesi geçiyor diye bu kelimeden rahatsız olmaları gibi. fakat onlar bunu daha resmi olarak şöyle açıklıyorlar: "kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını (eşitsizliğin ortadan kaldırılması) ve eşitliğin korunmasını sağlayan ideolojidir."
aslında her şey bu tanım gibi masum değil. feminizm, üzerinde yaşadığımız dünyada ki erkek hegemonyasına itiraz etmek için ortaya atılan ideolojik bir fikirdir. fakat kızlar bunu eşitliği korumak manasında kullanmaya çalışsalar da başaramıyorlar, aksine erkek düşmanlığı pardon erkek karşıtlığı olarak kullanıyorlar.
yani erkeklerle üstü kapalı gizli bir savaş içindeler.
mesela, bayan kelimesinin içinde "bay" ifadesi geçiyor diye bu kelimeden rahatsız olmaları gibi. fakat onlar bunu daha resmi olarak şöyle açıklıyorlar: "kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını (eşitsizliğin ortadan kaldırılması) ve eşitliğin korunmasını sağlayan ideolojidir."
aslında her şey bu tanım gibi masum değil. feminizm, üzerinde yaşadığımız dünyada ki erkek hegemonyasına itiraz etmek için ortaya atılan ideolojik bir fikirdir. fakat kızlar bunu eşitliği korumak manasında kullanmaya çalışsalar da başaramıyorlar, aksine erkek düşmanlığı pardon erkek karşıtlığı olarak kullanıyorlar.
yani erkeklerle üstü kapalı gizli bir savaş içindeler.
devamını gör...
erotomania
kişinin bir ya da birçok kişinin kendisine (gizlice veya alenen) aşık olduğunu düşündüğü sanrısal bozukluk. adını yunan mitolojisindeki aşk tanrısı erostan almıştır. bu sebeple halk arasında eros hastalığı olarak da bilinir. daha çok kadınlarda görülür. kişinin kendisine aşık sandığı kişiler genellikle ünlü, yüksek mevki sahibi insanlardır.
- erotomanik kişiler genellikle tanımadığı kişileri bile kendisine aşık sanar. ünlü kişileri kendisine aşık sandığı için şarkı sözleri, film replikleri gibi şeyleri kendisine yazılmış gizli mesajlar olarak adlandırır.
- aşığı sandığı kişinin kendisini delicesine sevdiğine inanır ve o kişinin duygularını açıkça söyleyemeyip ima yoluyla belli etmeye çalıştığını düşünür.
- ortada bir aşık olma durumu söz konusu olmasa bile bunu kabullenmez ve o kişinin naz yaptığını düşünür. bundan dolayı yasak aşkı saydığı kişiyi herkesten saklamaya karar verir.
*erotomi; akıl sağlığı bozukluğu veya başka bir psikiyatrik hastalığın belirtisi olabilir. ikincil erotomanide sanrılar bipolar bozukluk veya şizofreni gibi zihinsel bozukluklardan kaynaklanabilir.
terapi veya ilaçla tedavi edilebilir.
- erotomanik kişiler genellikle tanımadığı kişileri bile kendisine aşık sanar. ünlü kişileri kendisine aşık sandığı için şarkı sözleri, film replikleri gibi şeyleri kendisine yazılmış gizli mesajlar olarak adlandırır.
- aşığı sandığı kişinin kendisini delicesine sevdiğine inanır ve o kişinin duygularını açıkça söyleyemeyip ima yoluyla belli etmeye çalıştığını düşünür.
- ortada bir aşık olma durumu söz konusu olmasa bile bunu kabullenmez ve o kişinin naz yaptığını düşünür. bundan dolayı yasak aşkı saydığı kişiyi herkesten saklamaya karar verir.
*erotomi; akıl sağlığı bozukluğu veya başka bir psikiyatrik hastalığın belirtisi olabilir. ikincil erotomanide sanrılar bipolar bozukluk veya şizofreni gibi zihinsel bozukluklardan kaynaklanabilir.
terapi veya ilaçla tedavi edilebilir.
devamını gör...
ankara
yarın daha sıcak olacakmış şehri. yazamıyorum şu an telefon elimden kayıyor. yarın büyük ihtimalle hiçbir şey yazmam. esince görüşürüz.
devamını gör...
instagram tipi tanım beğenme özelliği
an itibariyle sözlüğe kazandırdığım özellik. farkettim ki bir çoğumuz mobilde beğenme butonuna tıklarken ıskalayabiliyor ya da üşenebiliyor. bu sebepten yeni eklediğim özellik ile mobil cihazlarda tanım metnine çift tıkladığınız anda tanımı beğenebilmek mümkün.
bol bol oylayınız.
edit: iş bu tanım 3dk içerisinde 16 beğeni aldı :) özellik işe yaramış görünüyor. ilginize teşekkür ederim.
edit2: 15dk da 36 beğeni akıyor bu akşam maşaallah :)
bol bol oylayınız.
edit: iş bu tanım 3dk içerisinde 16 beğeni aldı :) özellik işe yaramış görünüyor. ilginize teşekkür ederim.
edit2: 15dk da 36 beğeni akıyor bu akşam maşaallah :)
devamını gör...
günün tek cümlelik özeti
"bazı insanlar huzur verir; kimileri gelişiyle kimileri gidişiyle."
bugüne özel bonus olarak eklemek istiyorum;
"az insan çok huzur."
bugüne özel bonus olarak eklemek istiyorum;
"az insan çok huzur."
devamını gör...
elektrik faturası
ev içinde kullandığımız elektriğin ay sonunda bize ne kadar gir... ay pardon ne kadar maal olduğunu gösteren belge.
evde iki ayak olarak sayarsak iki kişiyiz. ara ara teke düşüyor. çoğunlukla. neyse efendim işte evde sürekli çalışan tek elektrikli alet buzdolabı. onun dışındakiler tv dahil sürekli kullanılmıyor. buna rağmen 200'ün altına hiç düşmüyor fatura.
yani aslında benim daha vahim gördüğüm su faturaları. geçen ay 260 bu ay 180 geldi. eğer evde hamam işletmiyorsak ciddi bir sorun var gibi görünüyor. su faturası nasıl bu kadar yüksek gelir anlamıyorum. kışın doğalgaz ne gelecek acayip tedirginim. buna da şükür değil mi?
evde iki ayak olarak sayarsak iki kişiyiz. ara ara teke düşüyor. çoğunlukla. neyse efendim işte evde sürekli çalışan tek elektrikli alet buzdolabı. onun dışındakiler tv dahil sürekli kullanılmıyor. buna rağmen 200'ün altına hiç düşmüyor fatura.
yani aslında benim daha vahim gördüğüm su faturaları. geçen ay 260 bu ay 180 geldi. eğer evde hamam işletmiyorsak ciddi bir sorun var gibi görünüyor. su faturası nasıl bu kadar yüksek gelir anlamıyorum. kışın doğalgaz ne gelecek acayip tedirginim. buna da şükür değil mi?
devamını gör...
yazar olmak
kalbiyle düşünmek sorgulamak ve aktarmak silsilesi
devamını gör...
