kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

selvi boylum al yazmalım

cahit berkay


cahit berkay & grup zan

devamını gör...

duncan idaho için kendi ağzından yazdığım bir şiir(muhtemel spoiler içerir);

manasını yitirmiş bir ölüm,
almıştı beni altına o solucan gibi,
defalarca.
kaçıncı kez oluyordu bu.
her biri ilk seferki gibi,
son kez olması dileği ile.
olamayacağını bilerek.
boşlukta bir bilincim ben,
tekrar tekrar bedenlenen,
yabancı bedenlerde.
her biri ayrı ayrı benim,
toplayınca ben yapıyor.
zihnimde eskinin tarihini taşıyan
bir antikayım ben.
vazgeçilmez olacak kadar iyi,
neyim vardı ki.
bir zamanlar ölesiye olan sadakatim,
dönüşünce nefrete,
suçlanabilir miydim ki gerçekten.
sebeplerin hepsi o tiran iken,
sonuç olan ben,
hata yapabilir miydim ki zaten.

antikayım ben,
bin yılların üzerinden geçtiği.
tüm hayatlarımın yaşanmışlığının,
yorgunluğu var genç bedenimde.
bilgeliğim delip geçiyor zamanı,
takılıyor kişiliğimin,
parçalanamaz keskinliğine.
kendi değerlerime ters düşüyorum.
varoluşum,
gayemle çelişiyor.
ben bir suçum,
işlenmiş, işlenmekte, işlenecek.
suçlulara olan sadakatim,
beni bitirecek.
sonra yeniden doğacağım.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insanların düşünme biçimleri üzerinde araştırmalarıyla düşünmeyi öğretme konusunda öncülük
yapan de bono isimli abimiz insanların yaygın 6 düşünce biçimi kullandığını belirtmektedir . şimdi altı şapkalı düşünme tekniği olarak isimlendirilen de bono’nun fikirlerine bir göz atalım
beyaz şapka :beyaz tarafsız ve objektif şapkadır rakamlarla ilgilidir.
kırmızı şapka :öfke ve tutkuyu çağrıştırır duygusal bir bakış açısı katar.
siyah şapka : renginden belli olacağı üzere kötümser ve karamsardır.
sarı şapka : sarı şapka güneş gibidir olumludur olumlu iyimser düşünmeyle ilgilidir.
yeşil şapka :yeşil bereket demektir yaratıcılık ve yeni fikirlerle ilgilidir.
mavi şapka : mavi soğukkanlılıktır her şeyin üstündeki göğü temsil eder düşünce sürecinin kontrolü ile ilgilidir.
şapkaların işlevleriyle değil de renkleriyle tanımlanmasının çok mantıklı bir sebebi vardır insanları incitmemek. birine olumsuz konuşmayı bırak angut demektense lütfen siyah şapkanı çıkar demek daha mantıklıdır. veya hadi sözlük kırmızı şapkalarımızı takalım ifadesi daha doğru ve saygılıdır.
altı şapkalı düşünme tekniği ile ilgili daha fazla bilgi almak isteyenler kitabı alıp inceleyebilirler veya pdf olarak bulabilirler.
devamını gör...

hepimize 23 nisan nedeniyle kurucu görevi verilmiş. gerçekten bu koltuğa oturmayı layıkıyla yerine getireceğim. * sabah sabah çocuklar gibi şen olmanın yanında cidden kahkaha attım. *
devamını gör...

kökeni algonquin dilinden gelmektedir. bu sebeple sadece algonquin kabilesi için rüya öngörüsünde bulunan şamanı tanımlar. diğer kabileler için bu tarz bir anlam ihtiva etmemektedir. mesela lakotalar için bir nevi geçiş dansıdır. savaş öncesinde, eski savaşçıların ruhlarının kendilerine yardımcı olabilmesi ve onlarla savaş meydanında düşmana karşı savaşmaları için öte alemden çağrılmalarını amaçlanır. lakotalar açısından hayalet dansının bir başka versiyonu gibidir. çoğu kabile içinse kutsal yaşam çemberini tamamlamak adına yapılan bir ritüel olarak göze çarpar. bu ritüelin en önemli kavramlarından birisi ''kartalın nefesi'' tabiridir. pow-wow dansı yapan yerliler geçmişteki ruhların döngüyü tamamlamak adına kendileri ile dans ettiğine inanırlar. bu ruhları görebilmek ise öyle kolay değildir. kendileri ile dans eden ruhları görenlerin kartal nefesi sayesinde bu görüşe sahip olduğuna inanılır. tabi bunun içinde bir takım keyif verici maddeler alınır. * o esnada ruhları görenlerin kalbine ve kulağına bir ezgi fısıldandığına inanılır. bu ezgi herkes için farklılık arz eder. ömür boyu bu ezgiyi duyanın kalbinde ve kulağında kalacaktır. kimseye söylenmez ve kimseye öğretilmez. kişi bunu sadece kendisi için mırıldanır ve böylece yaratıcıya yeryüzündeki tüm nimetler için özel bir şekilde teşekkürünü sunma imkanına sahip olur.

tabi günümüzde artık pow-wow eski anlamından çok uzak bir ritüel. kültürel mirası yaşatmak adına yapılan festivaller haline bürünmüş durumda. farklı kabilelerden gelen insanların birbirleri ile temasını sağlayan aynı zamanda da ticari olarak gelir elde edilen ve yarışmaların düzenlendiği bir şölen.



davul en önemli enstrümanlardan birisidir. ve günümüzde dans harici davul yarışmaları da düzenlenir. davul grupları bu şölenlerin olmazsa olmaz unsurlarından birisidir.

devamını gör...

"insan dostunu düşmanından daha zor affediyor."

nietzsche ağladığında, ırvin d.yalom
devamını gör...

bir fernando pessoa saptamasıdır.

güncel türk dil kurumu sözlüğüne göre simya;
elementleri altına çevirmek isteyen bir iş alanı’dır.

simya kimi dönemlerde bir bilim dalı olarak değerlendirilmiş olsa da işin içinde ziyadesiyle metafizik olduğu için daha çok felsefi bir alan olarak kabul edilmiştir.

bir şeyleri altına çevirmek için birçok arayışla elleri boş kalan çok sayıda simyacı vardır, bazıları ise altın kavramını somut olarak değil soyut bir anlamda almıştır.

iki örnek verip fernando pessoa’ya geçiş yapacağım. yukarıdaki paragrafta bahsettiğim eli boş kalan simyacılardan biri gargamel’dir. şirinleri altına çevirmek gibi bir amacı vardır ve altın fikri somut olduğu için başarısız olur. başarılı olansa paulo coelho’nun ünlü romanı simyacı’daki santiago’dur. kendi içindeki cevheri keşfederek başarılı olur.

fernando pessoa dahiliğin simya olduğunu söylediğinde aslında soyut anlamından bahsediyordu. bir dahi sıradan bir şeyi alıp onu değerli bir cevhere çevirebilir. mesela rodin ve michelangelo’nun taştaki fazlalıkları atıp harika heykeller yapmaları, picasso ve goya’nın basit boyalarla muhteşem tablolar ortaya çıkarmaları, eric satie ve antonio vivaldi’nin sesleri enfes senfonilere çevirmesi gibi.

edebiyat için de aynı şey geçerlidir. her zaman duyduğunuz ve kullandığınız bazı sözcükleri dahi bir edebiyatçı yan yana getirip inanılmaz cümlelere çevirebilir:

o gün büsbütün güzeldi. hiç yaşamamış şeyler gibi güzeldi. hayatın eşiğinde,düşüncenin eşiğinde son bir defa gördüğümüz şeyler gibi güzeldi.

bu cümlelerde tanıdık olmayan tek bir sözcük yok ama ahmet hamdi tanpınar o tanıdık kelimelerden bambaşka bir anlam ortaya çıkarmıştır içindeki simya aşkıyla.

mücevher takmamıştı ama gözleri vardı.

mehmet eroğlu senin benim çok iyi bildiğim beş sözcüğü alıp senin benim veremeyeceğim anlamı yüklemiş onlara ve bence bir kadın için söylenebilecek en güzel sözlerdendir bu.

yaşamak için toprağımız olmayabilir, ama ölmek için toprak bulunur nasıl olsa.

montaigne yalnız başlarına açık bir anlama sahip olamayacak sözcükleri kullanıp dehasının simyasıyla bize çok acı bir gerçeği anlatmış basit bir şekilde.

örnekler çoğaltılabilir ancak bence yeterli bu kadarı.

dahilik bir simyadır ancak gökkuşağının sonundaki küpü aramak yerine insan olmanın özündeki cevhere ulaşmaya çalışmak o dehanın sonsuz ışıltısıdır.
devamını gör...

“doğan her çocuk halkın malıdır”- çavuşesku

amerikalı bir çift, dört yaş civarında olan üç çocuğu evlat edinir. taksiyle yolda giderken çocukların dillerini bilmedikleri için şoföre onların ne konuştuğunu sorarlar.
aldıkları yanıt tuhaftır: konuştukları dil romence değildir, hatta anlaşılır, dünya üzerinde konuşulan herhangi bir dil bile değildir.*

romanya’yı 25 yıl boyunca yöneten nikolay çavuşesku ( 1989 yılında eşi ile beraber kurşuna dizilişi tv’ lerden yayınlanmıştı) 1966 yılında nüfus politikasını açıklamıştı: doğum kontrolü ve kürtaj yasaktı, beşten az çocuğu olanlar vergi ödeyecekti.
bunun sonucu olarak görevlendirdiği jinekologlar devreye girdi: kadınlar düzenli olarak muayene ediliyor, böylece doğurganlıkları da güvence altına alınıyordu, hedef otuz milyonluk bir ülkeydi. rusya boyunduruğundan çıkması için avrupa ülkelerince de ciddi bir ekonomik destek almıştı, bu destek geçen yıllar içinde heba olup gitse de.
romanya’da yoksulluk zaten çok acı boyutlardaydı, bir de buna ,bakamayacak kadar çok çocuk sahibi olan aileler eklenince yetimhaneler doldu taştı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yıllar geçtikçe toplamda yüz yetmiş bin çocuk öylesine bırakılıverdi bu ‘kurum’ ların kapısına.
yetimhanelerde bakıcıların sayısı ise hiç de fazla değildi: her on beş çocuğa bir tek bakıcı!
evet, karınları tok sırtları pekti yavruların ama gelgelelim ne onlarla bir kelime konuşan vardı, ne de başlarını okşayan.
alışırlar, diye kesin emriyle yasaktı yine, sevmek bu bebekleri. bir sıra oturakta oturtulup ihtiyaçlarını görüyorlar, yemek yiyor ve uyuyorlardı. yemekleri çoğu kez karyoladan biberonla uzatılan sıvı gıdalardı: süt ve yulaf .
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

başlarda avazı çıktığı kadar yüksek sesli ağlamalar yerini hıçkırıklara ve en son da kayıtsız bir sessizliğe bırakıyordu: alışıyorlardı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

1999 yılında bu yetimhaneyi ziyaret eden amerikalı pediatrik sinirbilimci dr nelson ve ekibi, çocukların ekiptekilere dokunmaya çalıştıklarını, onlara sarıldıklarını ve kucaklarına oturduklarını gözlemlediler. bu davranışlar tipik ‘ayrımsız yakınlık’ tı. yani yakınlık gösterilecek kişi çocuklar tarafından hiçbir şekilde seçilmiyordu.

doğduğu andan itibaren yetimhanede bulunan , 6 ay ile 2.5 yaş arasındaki 136 çocuk bir dizi incelemeye alındı.
dr nelson ve yetimhaneden bir bebek
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

sonuçlar şaşırtmıyordu, çocukların iq seviyeleri 60-70 arası seyrediyordu, nöral etkinlik ve dil yeteneğinde yaşıtlarından çok çok gerideydiler.

bükreş projesi kapsamında 68 çocuk yurtta aynı şekilde yaşamaya devam ederken diğer 68 çocuk da koruyucu ailelerin yanına yerleştirildi.
koruyucu ailelerin yanında bulunan çocuklar gördükleri ilgiye kayıtsız kalmıyorlardı, beyin gelişimleri de hızlanıyordu:

en sonunda aldığı sonuçlar sevgi dolu ve korumacı bir ortamın gelişmekte olan bir çocuğun beyni için oynadığı önemli rolü vurgular. bu durum ise kimliğimizin biçimlenmesinde bulunduğumuz ortamın derin etkisini gözler önüne serer. çevremizden inanılmaz ölçüde etkilenebilen canlılarız. insan beyninin benimsediği doğaçlama stratejisine bağlı olarak kim olduğumuz büyük ölçüde nerelerden geçtiğimize bağlıdır.
beyin-david eagleman


yetimhanede kalanlar için hayat hala acımasızdı

ek :kontrolden çıkmış çocuklara sterilize edilmemiş iğnelerle yetişkin sakinleştiricileri verilirken, hastalananların çoğuna taranmamış kan nakli yapıldı. hepatit b ve hıv/aıds romanya'daki yetimhaneleri harap etti.

kaynaklar :
david eagleman -beyin
yetimhaneden birisi, izidor
pelin batu
kim bu çavuşesku?
devamını gör...

theseus'nun gemisini çağrıştıran eylem.

bileşenleri yenisi ile değiştirilerek kullanılmaya devam eden bir bilgisayar ne zaman aynı bilgisayar olmaktan çıkar? depolama birimi, belleği, işlemcisi yükseltilmiş, işletim sistemi, yazılımları değişmiş bir cihaza hangi aşamada aynı gözüyle bakamayız? bu açıdan ben bir bilgisayarı 3 seneden fazla kullanmamış olurum ama kasa 10 seneliktir.
devamını gör...

arkadaşlar son zamanlarda dikkatimi çeken bir noktaya parmak basmak istiyorum. bazı arkadaşlar iş hayatlarında olsun ya da aşk hayatlarında olsun galiba eldivenle seviliyorlar. bu ne öfke bu ne memnuniyetsizlik bu ne nefrettir arkadaşım ? hiç mi bir şey memnun etmez seni şu hayatta ? insanlar birbirlerine iyi dilekte bulunur, ona bir şey söylersin. bir girişimde bulunulması için toplanılır ona bir şey söylersin. yahu bi sus be ! sinirlendim yine..
devamını gör...

maşrapa almak için de fiyat teklifi verilmesini gördüğüm plastik kap.
devamını gör...

teşekkür ederim.
tanım:ben
devamını gör...

ötenaziye ile ölmek, ölümün en güzel halidir diye cevaplamak istediğim başlıktır.
bir düşünün sevdiğiniz herkese veda etme şansınız olduğunu. hoşça kal diyorsunuz ve öyle gidiyorsunuz.
bir de gömülmek yerine yakılmak hayalimin gerçekleştiği bir sonsuzluğa kavuşursam...
sevgili nazım'dan bir şiirle de taçlandıralım konuya tevafuk etmesi bakımından. *

* * *
ben
senden önce ölmek isterim.
gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
toprağa beraber dalacağız.
ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
ben
daha ölümü düşünmüyorum.
ben daha bir çocuk doğuracağım.
hayat taşıyor içimden.
kaynıyor kanım.
yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
ama ölüm de korkutmuyor beni.
yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
içimden bir şey :
belki diyor.


18 şubat 1945
piraye/ nâzım hikmet
devamını gör...

arkadaşım sevişin sevişin de biraz sessiz olun ya uyuyamıyorum.
devamını gör...

sözlükte mümkün olmayandır.
ama ben ds'de işi çözdüm. kendi kendimle mesajlarak dertleşiyorum.
allah kimseyi dertleşecek kimsesi olmayanlardan etmesin. yalnızlık kader defterimin ismi olmuş, ne yapayım...
devamını gör...

ah yüreğimde dört nala atlar,
atların sağrısında kanatlar...
devamını gör...

eğer ölürsem ve sen de aç kalırsan beni gönül rahatlığıyla yemene izin veriyorum. bir parçamın sende yaşamaya devam edeceğini bilmek güzel.
devamını gör...

ingilizce: ı am ox
almanca: ıch bin ein ochse
arapça: انا ثور
çince: 我是牛
fransızca: je suis un boeuf
hintçe: मैं एक बैल हूं
ispanyolca: soy un buey
italyanca: sono un bue
japonca: 私は牛です
korece: 나는 황소 다
latince: ego bovi
portekizce: eu sou um boi
rusça: я бык
yunanca: είμαι βόδι

sonuç: öküzlük her dilde farklı olsa da
öküz heryerde öküzdür.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim