arthur schopenhauer
hayatın dolu bir şekilde geçirildiğinde acı ve ıstırap, boş geçirildiğinde can sıkıntısı getirdiğini söyleyerek iyi bir tespitte bulunmuş filozof.
devamını gör...
orgazm
kısaca doruk noktası.sadece zevk değil rahatlama,meditasyon şekli olarak da nitelendirilebilir.
devamını gör...
tesadüfen karşına çıkıp müptelası olduğun bir şarkı bırak
low - lullaby
dinlemek isteyen olursa buradan
dinlemek isteyen olursa buradan
devamını gör...
neuralink deneylerine yıl sonunda başlayabiliriz
şu anki haliyle insanların kafatasına yerleştirilecek işlevsiz bir implanttan başka bir şey olmayacak bir teknolojinin deneylerine başlanacağının duyurusudur. elbette neuralink de neuroscience'ın metodolojisinin sahip olduğu hiçbir kısıtlılıktan muaf değildir. fikrin birçok insanı heyecanlandırmasını anlıyorum fakat neuralink'in yakın gelecekte çığır açacağını öngörmüyorum.
ayrıca insan beyni öyle çok gelişmiş bir yapı değil, kolayca manipüle edilebilir demenin çok yersiz olduğunu düşünüyorum. insan beyni ve bilişsel mekanizmaları sanılanın aksine oldukça karmaşıktır. buradaki yanılgı, beyindeki her işlemin pre-/post-sinaptik potansiyellere veya daha basit şekliyle elektrik akımlarına indirgenebileceğinin düşünülmesidir. evet sonuçta her beyin aktivitesi aşağı yukarı böyle oluşmaktadır ama bunun aynı anda takip edemeyeceğiniz sayıda farklı bölgelerde gerçekleştiğini düşünün. alanda nelerle, ne kadar temel meselelerle uğraşıldığını bilseniz düşünüldüğü gibi bellek performansını uçuracak uygulamalardan hiç değilse bir 50-100 yıl kadar uzakta olduğumuzu görürdünüz. kaldı ki bireysel farklılıklar genellikle göz ardı edildiğinden böyle uygulamaları gerçekten herkes için işe yarar bir hale getirmek çok daha zor.
ben bunu biraz insan genomu projesine benzetiyorum, düşünce çok heyecanlandırıyor ama eksikler ve mantık hatalarıyla dolu. neticede zamanında lamarckyen evrim anlayışının peşinde paralarını heba eden dönemin zenginleri gibi neuralink için de servetini verecek bir sürü keriz bulunur. musk için de önemli olan bu sonuçta.
ayrıca insan beyni öyle çok gelişmiş bir yapı değil, kolayca manipüle edilebilir demenin çok yersiz olduğunu düşünüyorum. insan beyni ve bilişsel mekanizmaları sanılanın aksine oldukça karmaşıktır. buradaki yanılgı, beyindeki her işlemin pre-/post-sinaptik potansiyellere veya daha basit şekliyle elektrik akımlarına indirgenebileceğinin düşünülmesidir. evet sonuçta her beyin aktivitesi aşağı yukarı böyle oluşmaktadır ama bunun aynı anda takip edemeyeceğiniz sayıda farklı bölgelerde gerçekleştiğini düşünün. alanda nelerle, ne kadar temel meselelerle uğraşıldığını bilseniz düşünüldüğü gibi bellek performansını uçuracak uygulamalardan hiç değilse bir 50-100 yıl kadar uzakta olduğumuzu görürdünüz. kaldı ki bireysel farklılıklar genellikle göz ardı edildiğinden böyle uygulamaları gerçekten herkes için işe yarar bir hale getirmek çok daha zor.
ben bunu biraz insan genomu projesine benzetiyorum, düşünce çok heyecanlandırıyor ama eksikler ve mantık hatalarıyla dolu. neticede zamanında lamarckyen evrim anlayışının peşinde paralarını heba eden dönemin zenginleri gibi neuralink için de servetini verecek bir sürü keriz bulunur. musk için de önemli olan bu sonuçta.
devamını gör...
tenet
nolan'ın yeni bir şeyler denediği film.
8/10
8,2 max.
--! spoiler !--
--! spoiler !--
öncelikle batman olacak arkadaşı tebrik ederim. fönü bozulmadan filmi tamamlamayı başardı.
zaten bu filmde ne oynatsan anlatılmak isteneni bir şekilde izah edebilirsin. mevzu bir kimyasal. plütonyum yahut onun türü bişeyler,bu kimyasal patladığı zaman en yakınındaki cismin boyutunu değiştiriyor. 3 boyutun içinde tersine ivmelenen cisimler üzerinde ufak ufak ilerlerken hep birlikte, rusların devreye girmesiyle bu boyut değişiminin farklı cisimler ve zaman üzerinde denenmesiyle ortaya çıkan, ters yönlü paralel evrenler olarak işlemeye başladığını görüyoruz.
tenet, bu işlemin adı.
karakterlerin ismini bile hatırlamıyorum, zaten nolan filmlerinde isimleri çok da hatırlamazsın. karakter isimleri özensiz seçilmiş gibidir. batman hariç tabi . velhasıl, bir yerde paralel bir zamanın akması mümkün olduğunda, bulunduğun yerin tersine, paralel olan evrenin içine tersinden dalarak, bu evrenler arasına geçiş yapabilme özelliği, farklı zamanlarda farklı kararları etkiliyordu falan filan...
görsel efektleri manyak olmuş. uçakla binaya dalıyor, muhteşem bi yelkenli sahnesi var, araba sahneleri daha etkileyici olabilirdi. filmin hiçbir sahnesinde mide bulantısı yaşamazsınız. adamın dehası da burdan geliyor zaten. sanki aynı sahneleri üst-üste yapıştırmış da ileri geri sardırmış gibi duruyor olsa da harika bir görsel şölen olmasını etkilemiyor. denenecek her şeyi denemeye devam eden yönetmeni müthiş bir insan gerçekten, kendisine imreniyorum.
8/10
8,2 max.
--! spoiler !--
--! spoiler !--
öncelikle batman olacak arkadaşı tebrik ederim. fönü bozulmadan filmi tamamlamayı başardı.
zaten bu filmde ne oynatsan anlatılmak isteneni bir şekilde izah edebilirsin. mevzu bir kimyasal. plütonyum yahut onun türü bişeyler,bu kimyasal patladığı zaman en yakınındaki cismin boyutunu değiştiriyor. 3 boyutun içinde tersine ivmelenen cisimler üzerinde ufak ufak ilerlerken hep birlikte, rusların devreye girmesiyle bu boyut değişiminin farklı cisimler ve zaman üzerinde denenmesiyle ortaya çıkan, ters yönlü paralel evrenler olarak işlemeye başladığını görüyoruz.
tenet, bu işlemin adı.
karakterlerin ismini bile hatırlamıyorum, zaten nolan filmlerinde isimleri çok da hatırlamazsın. karakter isimleri özensiz seçilmiş gibidir. batman hariç tabi . velhasıl, bir yerde paralel bir zamanın akması mümkün olduğunda, bulunduğun yerin tersine, paralel olan evrenin içine tersinden dalarak, bu evrenler arasına geçiş yapabilme özelliği, farklı zamanlarda farklı kararları etkiliyordu falan filan...
görsel efektleri manyak olmuş. uçakla binaya dalıyor, muhteşem bi yelkenli sahnesi var, araba sahneleri daha etkileyici olabilirdi. filmin hiçbir sahnesinde mide bulantısı yaşamazsınız. adamın dehası da burdan geliyor zaten. sanki aynı sahneleri üst-üste yapıştırmış da ileri geri sardırmış gibi duruyor olsa da harika bir görsel şölen olmasını etkilemiyor. denenecek her şeyi denemeye devam eden yönetmeni müthiş bir insan gerçekten, kendisine imreniyorum.
devamını gör...
tokat etkisi yaratan gerçekler
bütün ailenizi kendi ellerinizle toprağa koymak üstlerini kapatmak ve mezarlıktan çıkarken bir başına bir an telefonu eline alıp az önce gömdüğün anneni arayıp "anne, annem öldü biliyor musun" demeyi istemek sonra bu saçmalığın canını çok acıtması. hayatta kimsenin kalmaması ile yüzleşmek
devamını gör...
satıcının tüm limonlarını alan vali
atama is loading... aha lan aha! goş goş ceza keselimcilere örnek olsun. teknesi olana hayat güzel be sözlük!
devamını gör...
thedansözkiller
tanımlarını sayfa, sayfa okumak istediğim geç keşfettiğim yazar. tanımlarını okurken çok eğleniyorum, neşesi bulaşıcı adeta. ayrıca mahlasına hayranım.
devamını gör...
edebiyatçıların ilginç ölümleri
aleksandr puşkin düelloda hayatını kaybetmiştir. karısıyla dedikodusu çıkan baron d’anthès' i düelloya davet eder.ilk atış hakkına sahip olan d’anthès, puşkin’i karnından vurur. aldığı darbeden dolayı puşkin, rakibini ancak sol elinden yaralayabilir. puşkin, iki gün sonrasında ölür.
devamını gör...
sözlük yazarlarının bugün öğrendikleri
insanlar kendilerini istedikleri gibi tanıtabilirlermiş. hem de ustalıkla!
devamını gör...
ziyan
hakan günday’ın bana göre bir romanda okuduğum, okuyabileceğim, insana-insanoğluna dair en kısa, en net, en özet ve en derin tespiti 2 cümle ile yaptığı kitabıdır ziyan…
‘’insanın hayvandan farkı alet kullanabilmesiydi. insanın kullandığı ilk alet de başka bir insandı…’’
kitap, hayatı boyunca defalarca suikast girişimine uğramış mustafa kemal atatürk’ün, izmir suikasti teşebbüsünden başarısızlıkla çıkan, ama idam edilmekten kurtulamayan ziya hurşit ve onun birkaç kuşak sonraki torunu olan bir jandarma erinin etrafında şekillenen olayları anlatmaktadır.
bana göre hakan günday’ın en güzel kitabıdır. ama öyle kurgu falan filan teknik şeylerden ötürü demiyorum bunu. her şeyi ile, kapak tasarımından tutun kitaba verilen ismin seçilmesine kadar her şeyiyle ama her şeyiyle beni memnun eden bir kitaptı. ya o kadar seviyorum ki bu kitabı, şu an alıp kitabı önüme açıp, satır satır tanım olarak girebilirim.
neresine baksam, hangi sayfasını açsam bir sürü alıntı, aforizma çıkartasım geliyor. hangisini alıntı yapsam diye şu an karar vermekte zorlanıyorum. mesela bir devlet tanımı var ki, evlere şenlik… oturduğum yerde kalkıp önümü ilikleyesim geldi okurken:
‘’devlet öyle bir binadır ki; çöktüğü zaman altında sadece halk kalır. yıkıntılarının arasından çıkan tek ceset, halka ait olandır. devleti yönetenlerse hayatta kalmak için, pazarlık yapar. buna can pazarlığı denir. mide bulandıran bir alışveriştir…’’
ya müthiş eleştiriler barındırıyor mesela kitap kendi içerisinde. sorgulamadan karşı çıktığımız bir çok şeyi sorgulatıyor:
‘’ kürtçe-türkçe sözlük var mı?” diye sorduğumdaysa, “otuz yıldır bu dükkânı işletiyorum. ilk defa biri bunu soruyor” yanıtını alıyordum. oysa önünde, istanbul life’ın eski sayıları ve kapaklarında, onlara bakanlardan bambaşka yüzlerin sıralandığı bir tezgahı bile vardı. ama sözlük yoktu. demek ki, anlaşmamak için anlaşmıştık. sorun yok. nasıl olsa, midyatlı doğu beyazıtlıyı, harranlı da cizreliyi anlamıyordu. sorun yok.
hiçbir sorun yok. nasıl olsa geberip gideceğiz. sözlüğe ne gerek var?’’
mesela şu kısmı okuyup da içi köpürmeyen, gözleri dolmayan, lanet olsun diye çığlık atmayan var mıdır merak ediyorum gerçekten:
‘’ o**spu televizyonun çocuğu haberler! kar seviyesi mi? kayak için uygun! peki, yolları kara batmış köylerin, bir yaşındaki çocukları böcek gibi ölürken dili kıpırdamayan leşlerinin, yüz bir yaşındaki dedelerini yaşatmak için fatiha dağını kızakla aşıp van yoluna çıkmaları için de uygun mu?kar seviyesi! ‘’
gerçekten okuyun. çünkü yazdıklarım sahiden yetersiz bu kitap için. anlamanız için kitabı paylaşmam lazım.
ki, bu suçu işlemeye değecek bir kitap benim için…
ayrıca; her ne kadar konu ile ilgili hakan günday'ın ağzından bir açıklama olmadıysa da bugüne kadar ( varsa da ben bilmiyorum) ziya hurşit bir rivayete göre hakan günday'ın dedesinin kardeşi imiş...
‘’insanın hayvandan farkı alet kullanabilmesiydi. insanın kullandığı ilk alet de başka bir insandı…’’
kitap, hayatı boyunca defalarca suikast girişimine uğramış mustafa kemal atatürk’ün, izmir suikasti teşebbüsünden başarısızlıkla çıkan, ama idam edilmekten kurtulamayan ziya hurşit ve onun birkaç kuşak sonraki torunu olan bir jandarma erinin etrafında şekillenen olayları anlatmaktadır.
bana göre hakan günday’ın en güzel kitabıdır. ama öyle kurgu falan filan teknik şeylerden ötürü demiyorum bunu. her şeyi ile, kapak tasarımından tutun kitaba verilen ismin seçilmesine kadar her şeyiyle ama her şeyiyle beni memnun eden bir kitaptı. ya o kadar seviyorum ki bu kitabı, şu an alıp kitabı önüme açıp, satır satır tanım olarak girebilirim.
neresine baksam, hangi sayfasını açsam bir sürü alıntı, aforizma çıkartasım geliyor. hangisini alıntı yapsam diye şu an karar vermekte zorlanıyorum. mesela bir devlet tanımı var ki, evlere şenlik… oturduğum yerde kalkıp önümü ilikleyesim geldi okurken:
‘’devlet öyle bir binadır ki; çöktüğü zaman altında sadece halk kalır. yıkıntılarının arasından çıkan tek ceset, halka ait olandır. devleti yönetenlerse hayatta kalmak için, pazarlık yapar. buna can pazarlığı denir. mide bulandıran bir alışveriştir…’’
ya müthiş eleştiriler barındırıyor mesela kitap kendi içerisinde. sorgulamadan karşı çıktığımız bir çok şeyi sorgulatıyor:
‘’ kürtçe-türkçe sözlük var mı?” diye sorduğumdaysa, “otuz yıldır bu dükkânı işletiyorum. ilk defa biri bunu soruyor” yanıtını alıyordum. oysa önünde, istanbul life’ın eski sayıları ve kapaklarında, onlara bakanlardan bambaşka yüzlerin sıralandığı bir tezgahı bile vardı. ama sözlük yoktu. demek ki, anlaşmamak için anlaşmıştık. sorun yok. nasıl olsa, midyatlı doğu beyazıtlıyı, harranlı da cizreliyi anlamıyordu. sorun yok.
hiçbir sorun yok. nasıl olsa geberip gideceğiz. sözlüğe ne gerek var?’’
mesela şu kısmı okuyup da içi köpürmeyen, gözleri dolmayan, lanet olsun diye çığlık atmayan var mıdır merak ediyorum gerçekten:
‘’ o**spu televizyonun çocuğu haberler! kar seviyesi mi? kayak için uygun! peki, yolları kara batmış köylerin, bir yaşındaki çocukları böcek gibi ölürken dili kıpırdamayan leşlerinin, yüz bir yaşındaki dedelerini yaşatmak için fatiha dağını kızakla aşıp van yoluna çıkmaları için de uygun mu?kar seviyesi! ‘’
gerçekten okuyun. çünkü yazdıklarım sahiden yetersiz bu kitap için. anlamanız için kitabı paylaşmam lazım.
ki, bu suçu işlemeye değecek bir kitap benim için…
ayrıca; her ne kadar konu ile ilgili hakan günday'ın ağzından bir açıklama olmadıysa da bugüne kadar ( varsa da ben bilmiyorum) ziya hurşit bir rivayete göre hakan günday'ın dedesinin kardeşi imiş...
devamını gör...
15 ülkeden gelen turistlere pcr testi uygulanmayacak olması
kafayı yiyeceğim artık.
yirmi yaşımdayım, hayatimin en güzel dönemleri dört duvar arasında, sevdiklerim ve kendim için hem maddi hem manevi yönden kaygılanmakla geçti ve geçiyor. kredim gelir gelmez faturalara gidiyor. hem okuyor hem de evden calisiyor eve iki kurus fazla gelsin diye didiniyorum. psikoloji, huzur, refah mefah hiçbir şey kalmadı. bahar gelsin iki gün çayır çimen görelim yürüyelim dedik, o bile mümkün değil. ne uğruna? ne uğruna ya! kinden nefretten doldum taşıyorum. benden pozitif insanı zor bulursunuz normalde ama bu yaşta çöktüm, asla küfür veya şiddet yanlısı değilken şu an zor duruyorum yerimde. damarlarımda hissediyorum siniri, nefreti. amacınız ne, enayi miyiz biz, sabrımızı mı sınıyorsunuz ? yeter artık.
yirmi yaşımdayım, hayatimin en güzel dönemleri dört duvar arasında, sevdiklerim ve kendim için hem maddi hem manevi yönden kaygılanmakla geçti ve geçiyor. kredim gelir gelmez faturalara gidiyor. hem okuyor hem de evden calisiyor eve iki kurus fazla gelsin diye didiniyorum. psikoloji, huzur, refah mefah hiçbir şey kalmadı. bahar gelsin iki gün çayır çimen görelim yürüyelim dedik, o bile mümkün değil. ne uğruna? ne uğruna ya! kinden nefretten doldum taşıyorum. benden pozitif insanı zor bulursunuz normalde ama bu yaşta çöktüm, asla küfür veya şiddet yanlısı değilken şu an zor duruyorum yerimde. damarlarımda hissediyorum siniri, nefreti. amacınız ne, enayi miyiz biz, sabrımızı mı sınıyorsunuz ? yeter artık.
devamını gör...
tanım girecek başlık bulamamak
yazarları akıştan ziyade rastgele sekmesinde gezmeye iten durumdur. forumsal ve kopyala-yapıştır yapılan haber başlıklarından kaçmak için şu an en iyi yol bu görünüyor.
devamını gör...
bir elif lâm olur amma nece olur lam elif
ey kelîmî ol elif-kad kaddimi lâm eyledi
bir elif lâm olur ammâ nice olur lâm elif"
"o elif boylu (güzel), boyumu lam'a çevirdi (büktü), bir elif, lam'a çevrilir ama lam nasıl elif olur."
elif harfinin altına çizilen bir çengelle lam harfi yaparsınınz arap elifbasında. elif boylu güzel, maşukunun boynunu lam'ın çengeli gibi bükmüş. maşuku diyor ki "lam gibi büküldükten sonra bir daha nasıl elif gibi dikileyim."
bir elif lâm olur ammâ nice olur lâm elif"
"o elif boylu (güzel), boyumu lam'a çevirdi (büktü), bir elif, lam'a çevrilir ama lam nasıl elif olur."
elif harfinin altına çizilen bir çengelle lam harfi yaparsınınz arap elifbasında. elif boylu güzel, maşukunun boynunu lam'ın çengeli gibi bükmüş. maşuku diyor ki "lam gibi büküldükten sonra bir daha nasıl elif gibi dikileyim."
devamını gör...
kitap satın alma hastalığı
bugün 12 adet korku romanıyla devam ettirdiğim,sevilen hastalık.
devamını gör...
fiyatının hakkını veren yiyecekler
(bkz: iskender)
devamını gör...
en ilginç hastaneye gitme nedeniniz
kardeşim burnuna kumanda tuşu sokmuştu onu götürdük.. geçen de badem soktu, anlamıyorum bu çocuğun burnu ile ne derdi var. küçük de değil hani 8 yaşında.. başlı başına bir imtihan kendisi..
devamını gör...



