yılmaz vural
fi tarihte bir "sarıyer" maçında defans oyuncusuna; "çık tepesine oğlum, çıksana lan!" diye çileden çıkmışçasına bağrımış, sonra adama sarı kart yedirerek tribünü komple yarmış, sempatik ve de futbolu resmen tutku halinde yaşayan teknik adam.
devamını gör...
helldorado
helldorado, 1996 yılında, norveç’in kuzey denizi'ne bakan şehri stavanger’de kurulan müzik grubudur.
en popüler parçası a drinking song'dur.
*
en popüler parçası a drinking song'dur.
*
devamını gör...
saloz'un mavalı
saloz’un mavalı, peter weiss tarafından yazılmış bir tiyatro oyunu. can yücel tarafından dilimize çevrilmiş ve ilk olarak yöntem yayınları tarafından oyun metni kitaplaştırılmıştır. oyunda portekiz'de 1932 yılında iktidara gelen antonio salazar'ın otuz altı yıllık iktidarı döneminde yaşanan baskının, şiddetin, sömürünün nasıl diktatörlüğe dönüştüğü hiciv edilirken, angola özelinde anlatılan sömürgecilik hikâyesi evrensel boyutta işleniyor.
kitabın girişinde can yücel'in yazdığı bir sunuş metni var ki, kendisine has ifade biçimi ile mevzuyu özetlerken bir anda kendinizi kitabı/oyunu bitirmiş halde buluyorsunuz. ben ilk olarak kitabı okumuştum ve sonrasında tiyatro sahnesinde oyunu izleme imkanım oldu. ikisinden de ayrı ayrı keyif aldım. halen ara ara açar kitabı okurum. oyundan bir kaç alıntı paylaşayım;
sanmayın ki, boşuna harcadığımız bunca gayret, attığımız bunca sopa, yediğimiz bunca rüşvet!
sabrın sonu felâkettir, selâmettir medeniyet!
emin olun, yavaş yavaş, ağır ağır ve elbet dağılacak bir gün bu dağılmayasıca zulmet,
inşallah en gecinden ve bok canımıza rahmet, uyanacak er geçn bu zenci denen musibet!
yaşasın elmaslar! değil mi?
tekelleri ve sizleri yaşatmak için!
ve sizleri yaşatan elmasları çıkartmak için!
kahrolsun, ölsün, değil mi,
24.000 zenci
24.000 angaryalı işçi,
24.000 zavallı insan
sürüne sürüne ölsün, değil mi,
lunda ve luanda madenlerinde,
ayda 150 kâğıt kazanmak için!
sanmayın ki, kırık yıldır bize hayatı zehir eden
bu hortlak
cavlağı çekti diye portekiz kurtulacak!
nasıl sırtlanların yavrusu, çıyanın yumurtası
varsa,
ve nasıl kendi gölgesinden çoğalıp ürüyorsa
yarasa,
yıkılmadıkça bu mağara, değişmedikçe bu düzen,
daha çok çekeceğimiz var salozların elinden.
ben de bir şey söyleyeceğim:
biz şimdiye dek yutturmaca öğretiye inandık, her işin başında tanrı, aile ve vatan diyen
tanrısız ve vatansız dürzülere kandık.
sözüm-ona o tanrının seçkin kulu,
o ailenin kıymatlı çocuğu
ve o vatanın efendisiydik ya,
- biz ki o vatanda tutunamayıp çöpçülük etmeye gidiyorduk almanya'ya-
unutup kendimizin de sömürüldüğünü, bol keseden kabullenip beyazların üstünlüğünü,
zencilerin sömürülmesini mubah,
ve işin kötüsü:
zencileri bir meta
ve kendimizi bir matah sandık.
ve taa neden sonra,
o tanrıyı, aileyi ve vatanı
beja üzerinde emanet bırakıp amerikalılara,
angola, gine ve mozambik ormanlarında,
o insandan saymadığımız zencilerin insanca
kurşunlarıyla
hayvanlar gibi ölüşmeğe başlayınca uyandık!
bu tarz; can alıcı, yaratıcı ve taşlama kokan çokça ifade var oyun metninde. kitabı okumamış ve oyunu izlememiş olanlara elbette okumalarını ve izlemelerini salık veririm lakin zevkler renkler tartışılmaz. bu tarz konulara uzaksanız yanından bile geçmeyin sonra öneri sebebiyle okudum/izledim deyip, bizi günah kaplumbağası ilan edersiniz, çok kırılırım. *
kitabın girişinde can yücel'in yazdığı bir sunuş metni var ki, kendisine has ifade biçimi ile mevzuyu özetlerken bir anda kendinizi kitabı/oyunu bitirmiş halde buluyorsunuz. ben ilk olarak kitabı okumuştum ve sonrasında tiyatro sahnesinde oyunu izleme imkanım oldu. ikisinden de ayrı ayrı keyif aldım. halen ara ara açar kitabı okurum. oyundan bir kaç alıntı paylaşayım;
sanmayın ki, boşuna harcadığımız bunca gayret, attığımız bunca sopa, yediğimiz bunca rüşvet!
sabrın sonu felâkettir, selâmettir medeniyet!
emin olun, yavaş yavaş, ağır ağır ve elbet dağılacak bir gün bu dağılmayasıca zulmet,
inşallah en gecinden ve bok canımıza rahmet, uyanacak er geçn bu zenci denen musibet!
yaşasın elmaslar! değil mi?
tekelleri ve sizleri yaşatmak için!
ve sizleri yaşatan elmasları çıkartmak için!
kahrolsun, ölsün, değil mi,
24.000 zenci
24.000 angaryalı işçi,
24.000 zavallı insan
sürüne sürüne ölsün, değil mi,
lunda ve luanda madenlerinde,
ayda 150 kâğıt kazanmak için!
sanmayın ki, kırık yıldır bize hayatı zehir eden
bu hortlak
cavlağı çekti diye portekiz kurtulacak!
nasıl sırtlanların yavrusu, çıyanın yumurtası
varsa,
ve nasıl kendi gölgesinden çoğalıp ürüyorsa
yarasa,
yıkılmadıkça bu mağara, değişmedikçe bu düzen,
daha çok çekeceğimiz var salozların elinden.
ben de bir şey söyleyeceğim:
biz şimdiye dek yutturmaca öğretiye inandık, her işin başında tanrı, aile ve vatan diyen
tanrısız ve vatansız dürzülere kandık.
sözüm-ona o tanrının seçkin kulu,
o ailenin kıymatlı çocuğu
ve o vatanın efendisiydik ya,
- biz ki o vatanda tutunamayıp çöpçülük etmeye gidiyorduk almanya'ya-
unutup kendimizin de sömürüldüğünü, bol keseden kabullenip beyazların üstünlüğünü,
zencilerin sömürülmesini mubah,
ve işin kötüsü:
zencileri bir meta
ve kendimizi bir matah sandık.
ve taa neden sonra,
o tanrıyı, aileyi ve vatanı
beja üzerinde emanet bırakıp amerikalılara,
angola, gine ve mozambik ormanlarında,
o insandan saymadığımız zencilerin insanca
kurşunlarıyla
hayvanlar gibi ölüşmeğe başlayınca uyandık!
bu tarz; can alıcı, yaratıcı ve taşlama kokan çokça ifade var oyun metninde. kitabı okumamış ve oyunu izlememiş olanlara elbette okumalarını ve izlemelerini salık veririm lakin zevkler renkler tartışılmaz. bu tarz konulara uzaksanız yanından bile geçmeyin sonra öneri sebebiyle okudum/izledim deyip, bizi günah kaplumbağası ilan edersiniz, çok kırılırım. *
devamını gör...
mal
bazen hakaret olarak da kullanılan kelime.
devamını gör...
normal sözlük android uygulaması
edit : play store'dan ulaşılabilecek müthiş uygulamadır.
app store'da da yer almaktadır.
app store'da da yer almaktadır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
o kadar yorgunum ki sözlük.. bir insanın yorgunluktan gözleri dolar mı hiç? doluyor işte.
gözlerim şiş, kızarık ve baygın bakıyor. bugün fark ettim. göz altlarımdan mor çocuklar doğuyor yine. engel olamıyorum. bu kaçıncı? ilk mi? değil. son olacak mı? hayır.
niçin yorulduğumu bilmeden yoruluyorum. yorulmaktan yoruldum, tam olarak bu.
gözlerim şiş, kızarık ve baygın bakıyor. bugün fark ettim. göz altlarımdan mor çocuklar doğuyor yine. engel olamıyorum. bu kaçıncı? ilk mi? değil. son olacak mı? hayır.
niçin yorulduğumu bilmeden yoruluyorum. yorulmaktan yoruldum, tam olarak bu.
devamını gör...
kısa şiirler
/yağmur yağar akasyalar ıslanır
bulutlar uçuşur gecelerin
ben yağmura deli buluta deli
bir büyük oyun yaşamak dediğin
beni ya sevmeli ya öldürmeli/
(bkz: gülten akın)
bulutlar uçuşur gecelerin
ben yağmura deli buluta deli
bir büyük oyun yaşamak dediğin
beni ya sevmeli ya öldürmeli/
(bkz: gülten akın)
devamını gör...
insana mutluluk veren sıradan olaylar
yoldan geçerken hiç tanımadığım küçük çocukların gülümseyişi.
devamını gör...
toplu taşıma araçlarında gıcık olunan tipler
sigaranın son nefesi otobüse üfleyen kimsenin başı çektiği versustur.
devamını gör...
en acısız intihar yöntemleri
şaşırdığım başlıktır.
açarken biraz hassas davranmak lazım.
anlıyorum insan bazen zor zamanlar geçirir.
ama çaresiz bir duruma gelirse bunu başlık açarak dile getirmez.
hayatında zorluk yaşayan insanlar etkilenebilirler.
bazen ruhun kaldırabildiği acıları beden kaldıramaz.
anlıyorum ama kabullenmiyorum.
açarken biraz hassas davranmak lazım.
anlıyorum insan bazen zor zamanlar geçirir.
ama çaresiz bir duruma gelirse bunu başlık açarak dile getirmez.
hayatında zorluk yaşayan insanlar etkilenebilirler.
bazen ruhun kaldırabildiği acıları beden kaldıramaz.
anlıyorum ama kabullenmiyorum.
devamını gör...
fotoğrafın hikayesi

hollandalı direnişçilerin radyoda adolf hitler'in ölüm haberini duyduğu an.
30 nisan 1945
benzer sevinci bana da yaşat yarabbim, konuyu biliyorsun.
devamını gör...
evin duvar boşluğunda 3 metre yılan yakalanması
siz bu zehirsiz yılandan değil, asıl iki ayaklı yılanlardan korkun, of of özelikle akraba olanlarından.
bende bir yılanlık yaptım :)
bende bir yılanlık yaptım :)
devamını gör...
16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı
ama ne gülmüştük diye hatırlatan başlık. 19 kez şampiyon olup 20 kez kutlayan bir takımla 80li yıllardan beri şampiyon olamayan iki loser takımın maçıdır.
devamını gör...
coldboy
hoşgeldin sevgili yazar..
devamını gör...
şehrinde en sevdiğin yer
evim. *
devamını gör...
sarhoş kibarlığı
bir gün vakaya gittik. şahinli bir dayımız sarhoş ve park halindeki tırın altına girmiş. arabadan çıkmış, ayakta ama kafa travması var, hastaneye götürmemiz şart. asla ambulansa binmiyor. polisler falan dil döküyor yok. gittim bunun arkasından omzuna vurdum, döndü. "sen şimdi bu ambulansa binmedin ya, beni çiğnedin. bu kadar adamın arasında beni kırdın. artık aramızdaki o güzel dostluk bitti. cenazene cenazeme, selam bile vermem sana." diye başladım saydırmaya. adam "bi dk" falan diyor ben susmuyorum habire veryansın ediyorum. en sonunda "tamam bacım çok özür dilerim." diye diye bindi yattı sedyeye. hastaneye gidiyoruz hala trip atıyorum adama, koskoca adam ağlıyor özür diliyor "kardeşimsin sen benim ayıp ettik kusurumuza bakma" falan diyor. 1.90lık adam nasıl minnoş, nasıl kibar bir şeye dönüştü anlatamam. çok hoştu. neyse sarhoş dili ve edebiyatı mezunu olduğumu söylemiş miydim?
devamını gör...
natalie portman
dışının güzelliği içine de yansımış hoş kadındır. yahudi asıllı olmasına rağmen fanatik değildir:
www.google.com/amp/s/tr.spu...
www.google.com/amp/s/tr.spu...
devamını gör...
maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi
bu hiyerarşi de bir madde de yer alan cinsellik kısmı var. dersteyiz tam oraya geldik hoca sordu: "cinsel ihtiyaçlarınızı karşılıyor musunuz?" herkes bir şok oldu birbirine bakıyor besyocu bir sivri övünerek el kaldır "evet hocam" diye. neler yapıyorsun dedi "eh işte kız arkadaşlarım var falan" dedi. hoca onu oturtarak arkadaşlar görüyorum ki aslında hepiniz karşılıyorsunuz bunu öndeki kıza dönüp "sen dedi mini etek giymiyor musun ruj sürmüyor musun evet yapıyorsun bunu kadınlar mı yapar erkekler mi o halde sen cinsel ihtiyaçlarını karşılıyorsun demek ki, cinsiyetiniz neyse bir kadın ya da bir erkek gibi yaşıyorsanız bu ihtiyacı karşılıyorsunuzdur " dedi. tabi ilk duyunca herkesin algısı bambaşkaydı orası ayrı. bu da böyle bir anım teşekkürler.
devamını gör...

