gerek senaryosuyla, gerek oyuncularıyla, gerek dokundurduklarıyla, gerek yeri geldiğinde cuk yerine oturan replikleriyle muhteşem olan ve kesinlikle izlenmesi gereken bir baş yapıttır.
(bkz: anlatmaya gerek yok görüyorsunuz)
devamını gör...

modernizmin ötesi anlamına gelen kavram olmakla beraber bu tanımın kapsamı genellikle sanat, mimarlık gibi alanlardır. eğer postmodernizm kavramını toplumlar için kullanmak istediğimizde postmodernite kavramını kullanmak gerekir. bu videoda neden kullanıldığı iyi bir şekilde özetlenmiştir. bu videoda ele alınan amaç doğrultusunda bulunduğumuz geçiş dönemini tanımlamak için kullanılan bu kavrama son moda saçmalıklar: postmodern aydınların bilimi kötüye kullanmaları başlığında da belirttiğim sıkıntılardan dolayı mesafe ile yaklaşmak gerekir. bunun sebebi ise postmodernizmin kendisinin bilim, aydınlanma, marksizm ve psikanaliz gibi pek çok kavrama karşıt bir şekilde konumlandırmasıdır. yani birisi postmodern marksist gibi bir tanım kullanıyorsa (bkz: jordan peterson), kullanan kişinin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu söyleyebilirsiniz.

zannımca bu akımın yaygınlaşması 1980'ler sonrası reagan,thatcher,gorbaçov etkisi ile 1990'larda başlamıştır. bu doğrultuda kimlik ve öznenin en çok öne çıkan unsurlar olduğu söylenebilir. bu iki başlığı öne çıkarmamın sebebi ise günümüz muhalif siyasetinde çok ciddi yer işgal eden unsurlar olduğunu düşünmemden kaynaklıdır. (bkz: feminizm)(bkz: lgbti+)
belirtmem gerekir ki kesinlikle bunlar asla göz ardı edilmeyecek sorunlardır ancak bana göre nihayetinde dolaylı veya dolaysız olarak neo-liberal siyasetin etkisi kesinlikle ihmal edilmemelidir.

sonuç olarak, günümüz konjöktürünü tanımlamakta elimizdeki kavramların yetersizliğinden dolayı meydana çıkan, ele aldığı sorunların asla göz ardı edilmemesi gereken ancak çok ciddi bir revizyona ihtiyaç duyan bir kavramdır.

başlangıç için, steven best ve douglas kellner'in yazmış olduğu postmodern teori eleştirel soruşturmalar kitabını önerebilirim.
devamını gör...

sözlükte eli malum tarafında gezinen bir kitle olduğunu düşündüren başlık.lutfen reca ediyorum o elinizde tuttuğunuz şeyi başka tarafa çevirin,bı kaza falan çıkmasın.
devamını gör...

spor yapmak,
makale yazmak,
kitap okumak.
devamını gör...

...claire fletcher...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
...brunner, frederick sands ...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
...winslow homer ...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
...charles bertrand d 'entraygues...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
...robert hope...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
...judith leyster...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

anı yaşayarak elde edilebilen, kendinize verebileceğiniz en anlamlı hediyedir.

pembe ve beyaz çiçeklerle süslenmiş sayısız ağacın arasındaydım bir saat kadar önce. çimenler toprağı şefkatle kucaklamıştı, hava ısınmıştı biliyor musunuz? yaz gelmişti ve ben bunu henüz bugün fark ediyorum. üstümde kalın giysiler yoktu ve esintiyi hissediyordum cildimde.

şu an ise eve dönüyorum. güneşten çıkan son ışık yüzüme vuruyor. arabadayım, camım açık, rüzgar saçlarımı savuruyor. önümde kocaman bir orman var ve ben mutluyum. evet, bunu ilk defa fark ediyorum. ben hayatı seviyorum.
devamını gör...

dikkat! türk aile yapısına uygun değildir!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: bomba imha eder gibi sıcak suyu ayarlamak)
devamını gör...

tango dans bağımlısı papatya'nın pandemi yüzünden içine düşmüş bulunduğu ruh halini sembolize eden nickidir. dans etmek bünyede bağımlılık yapar, spor yapanlarda olduğu gibi.

(bkz: papatya gibisin beyaz ve ince)
devamını gör...

dün akşam başımıza gelmiş olaydır.

uludağ'da kendi halimde kayak yapıp bir yandan da şöminemin karşısında château palmer şarabımı yudumlarken bir hanımla tanışma fırsatı buldum. biraz muhabbet ettikten sonra lobinin yanındaki kafeye gitme kararı aldık.

kız oldukça alımlı hoş bir kız fakat her ağzını açtığında uykum geliyor. bu sebeple uyuklamamak için, arada sırada çaktırmadan masanın altından maçkolik'e bakıp 2'den 1 oynadığım chelsea- tottenham maçı yorumlarına bakıyorum. annemin bütün emekli maaşını yatırmışım ya bu uludağ'dan gideceğim ya da muhtemelen restoranın arkasında bekleyen ızbandut kalıplı, yüce mevlam görse "ben bunları ne ara yarattım la" diyeceği tıynette insan azmanları beni döve döve hallaç pamuğuna çevirecek. kupon muhakkak tutmalı yani.

"ee hep ben konuştum biraz da seni dinleyelim bakalım ihihih"
"ne anlatayım güzelim. işte biliyorsun günlerdir site kodlamaya çalışıyorum heheh"
"hmm doğru yazılımcıydın"
"junior yazılımcı diyelim"
"teknolojiden ne kadar da anlayan bir beyyy ihih"
"ehh tabii işim gereği (gülen surat)"
"benim baba tarafım komple deli ben sana söylemiş miydim???"

dedim eyvah mebus, bu cümle de geldiğine göre şimdi gerçek manada s.çtın.

"ismail bak şimdi sana ne göstericem çok şaşıracaksın ihihi"

çantasından koskocaman bir metal çıkardı, yuvarlak , tekerlek gibi bir metal ne olduğunu anlayamadım.

"bunun ne olduğunu biliyor musun??"
"ımmm hayır tatlım nedir bu? kapalı metal bir kutuya benziyor"
"zenginleştirilmiş uranyummm!"
"nehh??!!!"

o anda ben de dahil lobide ne kadar insan varsa, oteli terk etmiştik. teleferik operatörü yerini terk ettiği için insanlar havada asılı kalmıştı. aşağıda snowboard yapan influencer kızlar daha hızlı kaymaya başlamıştı. herkes olay yerinden kaçtığı için aradan ben de tüymüştüm.
devamını gör...

linç yemek, birilerini sinirlendirmek için açıldığını düşündüğüm başlık.

yüzyüzeyken bile bir şeyleri anlatmak öğrencilerin kavramasını sağlamak zorken bunu uzaktan yapmak, öğrenciye kendini dinletebilmek çok daha güç. herkesin internet, tablet gibi derse erişim imkanının olmadığını da düşünürsek hem öğrenci hem de öğretmen açısından çok sıkıntılı bir dönemden geçtik. evde çocuklarının birkaç saatlik dersiyle ödeviyle ilgilenmekten aciz ebeveynleri gördükçe yaptıkları işin ne kadar sabır, özen gerektirdiğini daha iyi anlıyoruz. hep olumsuz örnekler verilir ama çok iyi öğretmenlerimiz var: öğrencisinin derdini kendine dert edinen, kendi çocuğunun geleceğiymiş gibi endişelenen, planlar yapan, yön gösteren. onlar hepimizi yetiştiren hayatımızda iz bırakan insanlar. iyi ki varlar..
devamını gör...

yalanın olmadığı , samimi ve karşılıklı saygıyı ilke edinmiş bir ilişki . neden hayal olduğunu az biraz anlayabiliyorusun daha önce ki tecrübelerinden.
devamını gör...

bu sabah 7 civarında gerçekleşen ve afad tarafından 5.1 büyüklüğünde olduğu açıklanan sarsıntı. ben hissetmedim, iyi ki de hissetmedim ama biraz bilgi vereyim dedim. geçtiğimiz yılki depremin olduğu bölgenin yanı başındaki ikeria fayı olarak nitelendirilen bölgede olmuş. on iki adalar yani yine. fakat bir artçı değil, yeni bir deprem olarak belirtiliyor. demirtaş hocaya göre o bölgede bir süredir bir faaliyet var. geçmiş olsun herkese. böyle bir havada bir de deprem hiç olmadı. vallahi kalp krizi geçirmeme az kaldı.
devamını gör...

yaşamıyor olmam.
devamını gör...

dönüşüm, yabancı, yer altından notlar, martin eden; sadece hayata bakışımı değiştirdiler, ne yazık ki ben onlar kadar cesur olamadım.
devamını gör...

"kabiliyet bi tecelli şamil-i eşya değil; her asa ejdernüma, her el yed-i beyza değil" (diyarıbekirli sait paşa)
bir eşyada tecelli etmeden kabiliyet var sayılmaz; her asa yılan yakalayamaz, her el ile de keramet gösterilemez.

günümüzde birçok kişinin sanal ortamda “şöyle yeteneklerim var, istersem şöyle büyük işler yaparım” gibisinden oturduğu yerden ahkam kestiğini görürüz.
cevap olarak onlara yukarıdaki beyit söylenir.
“bir işi yapmaya kabiliyetim var, istersem yaparım” demekle iş bitmez. yaparım diyorsan kabiliyetini gösterip yapacaksın.

sözlüğümüzde birçok yetenekli arkadaş var. harika resim çizenler, ansiklopedilere geçecek kaliteli tanım girenler, güzel fotoğraflar çekenler, usta bir gazeteci gibi haber yorumları yapanlar....hepsinin eline sağlık. yetenek budur işte.

ortaya konmayan yetenek, gömülü ve yeri bilinmeyen defineden farksızdır - henry ford.
devamını gör...

dudaktaki soyulan küçük deriyi dişlerle çekip koparmak.
devamını gör...

daha çok adolf hitler ile birlikte aklımızda kalsa da kazım karabekir, ismet inönü ve bir çoğumuzun dedesinin bıraktığını bildiğimiz bıyık türü. üst dudak üzerinde bıyığın sol ve sağ kısımları kesilerek orta kısmının bırakılması ile oluşur. günümüzde bu çeşit bıyığın bırakılması uygun görülmez, tabulaştırılmıştır. bunlarla birlikte hitler neden böyle bir bıyık bırakma gereksimi duydu hiç merak etmemiştim. oysa almanya'da kayzer bıyığı ünlüyken kayzer bıyığı bırakmış.

hitler'in önceki kayzer bıyığı (ww ı)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hitler ve bıyığı (ww ıı)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

baldızının iddiasına göre eşi kayzer bıyığı istemiyorum diye tutturmuş bizim adolf da -her zaman ki gibi- hızını alamayıp kesmiş bir çoğunu sonra böyle kalmış. en temelsiz iddia.

diğer bir inanışa göre hitler, charlie chaplin hayranı olarak bıyığı bırakmış, temelli ama inanması güç.

chaplin bıyığı (böyle de açabilirdim başlığı aslında)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


daha kabul gören sebep ise -beni de tatmin eden- bıyığı zorunda olduğu için bırakması. kayzer*, birinci dünya savaşı sırasında zehirli gazlardan korunmak için tasarlanan gaz maskesini takmayı kolaylaştırmak için bıyıkların kesilmesini emretmiş. maskenin işlevini etkilemeyecek tek bıyık şekli de bu bıyıkmış. bazıları adolf gibi bu bıyığı bırakmış. sonra gerek akılda kalıcı gerek sembolik olmasından dolayı hoşuna gitmiş olacak ki bu şekilde bırakmaya devam etmiş.

maske de bu. burun ve ağız aynı boşlukta kalıyor.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tüm bu öğrendiklerimizden sonra ayna karşısında tıraş olurken bıyığı komple kesmeden önce hitler bıyığı yapmak zorunda kalırsanız lütfen suçluluk duygusu hissetmeyin. sizin suçunuz yok; bu insanoğlunun doğal bir pratiği.
devamını gör...

neredeyse buzdolabını dürüp büküp ekmek arası yapıp yedikten sonra kahrola ola, yumruklarını sıka sıka, ağlayarak üzerine yeşil çay içip kilo almayı engellesin diye dua ettiren, sonu düşünmeden yapılan eyleme sebep olan his.
(bkz: sonunudüşünenkahramanolamaz)
devamını gör...

geçen gün nuit et brouillard belgeselini izlerken kafamda bi şimşek çaktı.

filmin sonlarına doğru elisabeth'in, alma'nın yataktaki çıldırışı sahnesinden önce baktığı bi fotoğraf vardı. daha önce dikkat etmediğim için ne kafa yordum ne de araştırdım elisabeth'in neden fotoğrafı bu kadar dikkatli incelediğini, ya da bergman'ın neden bu kadar üzerinde durduğunu. fotoğrafı belgeselde görünce şimşek çaktı. 2. dünya savaşına ait bi fotoğraf. sona eklerim.

elleri havada olan küçük yahudi çocuğu acaba kendisi olarak mı yoksa doğurmak istemeyip de doğurduğu çocuğu olarak mı düşündü? kamera silahını çocuğa doğrultan askere zoomlayınca anladım mevzuyu; çocuğu doğurmak istemediği ve doğurunca da ilgisiz bıraktığı için duyduğu suçluluk.. kendini askerin yerine koydu abla. ki prologta çocuk ölü gibi uzanır bi ara, özünde asker, çocuğu öldürmüş yani.

bergman'ın bi ara nazileri desteklediğini biliyoruz. film 1955, savaş mevzuları bitmiş ama enkazlar devam ediyor. o ara hala nazileri destekliyor muydu, bilmiyorum açıkçası. destekleseydi bu fotoğraf üzerinden anlatmazdı bu durumu bence.

başka yüzlere de zoomlanıyor ama bu fotoğraf mevzsunun filmdeki temelinde yukarıda bahsettiğim şeyin yattığını düşünüyorum. belki de savaş eleştirisidir..

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görsel kaynağı
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim