tam olarak şunu demek istediğim yazar.
devamını gör...

"oturdum."

kitabın en kısa cümlesine denk geldim. hâlbuki ne umutlarla açmıştım kitabı. belki de karşılaştığım cümleyle günüm değişecekti. "vay be nasıl da denk geldi" diyecektim. olmadı.
devamını gör...

şey kelimesi gibi tek başına bir anlam ifade etmeyen güzelliktir.
normal güzellik algısının dışındaysanız isterse cidden altın gibi kalbiniz olsun kediler köpekler doyurun, kuşların altını bezleyin hatta suyun üzerinde yürüyün kimse sizin içinize bakmaz, kimseyi böyle şeylerle kandırmayın.
size de içiniz güzel o yüzden seninleyim diyorsa dış görünüşünüze güvenebilirsiniz.
devamını gör...

meryem ana figürü.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

vura vura dip ollldummmm ona buna dert oldummm
yana yana söndüm çelindi gönlüm yaşamadan öldümmm
devamını gör...

uyurken usul usul ölmek. yaşarken bir varlık gösteremedim. ölürken de kimseyi rahatsız etmek istemem. hiç gelmemiş gibi gitmek isterim .
devamını gör...

erich fromm'un az önce bitirdiğim kitabıdır.

kitap beş bölümden oluşur. ikinci bölümde freud ve jung üzerinden din ile psikanaliz arasındaki görüş ayrılıklarına yer verir. freud bu analizde din karşıtlığı savunmasındayken, jung ise dini benimsemiş olarak görülür.

sanırım en çarpıcı bölüm olan üçüncü bölümde ise insan inanışlarının aslında insanın nevrozu olduğunu kanıtladığı bölümdür. fromm bize babasını rol model alan, tüm hayatı boyunca onun gözüne girmeye çalışan birini örnek verir ve bu kişinin nevrozu onu soy tapıcılığına yönlendirmiş olacağını söyler.

kendini eksik ve yetersiz hisseden insan, kendinden daha yüce bir varlığa inanma ihtiyacı duyup tüm sorumluluklarından kurtarmaz mı kendisini? burada da tek tanrılı dine geçiş yapıyoruz. yazar burada kendisinden yüce bir olguya kendini bırakma belki de mazoşistçe bir hissiyat ile insan inanışının şekillendiğini söyler. ve tabii ki inanış tarzları sadece tek sebebe dayanmaz. tüm sebepler bizi farklı bir ruh halinde insana dönüştürür ya da sahip olduğumuz ruh hali bizi farklı inanışlara yönlendirir ya da inanma sebeplerimizi şekillendirir.

dördüncü ve beşinci bölümlerde psikanaliz teknikleri ve psikalanizin dinin karşısında olup olmadığı ile alakalı konulara değinilmiş. kitapla alakalı yazılacak derinlemesine çok şey var fakat spoiler olmadan yazmaya çalıştım ki okumak isteyenlerin şevki kırılmadan tüm ayrıntılara okurken sahip olsunlar.

konuya ilginiz varsa düşünmeden okuyun derim.
devamını gör...

limon suyu, zeytinyağı ve biraz hardalla yapılacak sosun çok yakıştığı salata. taze soğan veya biraz tuzla öldürülmüş kırmızı soğanla nispeten daha hafif oluyor. en önemli püf noktası ise patatesle ilgili sanırım. kabuklarıyla haşlamak yerine soyup doğrayıp haşlayınca, bir de suyuna azıcık sirke koyunca patatesler dağılmaz, dışı hafif çıtır içi yumuşak kalır. bu da salatanın daha tane tane olmasını sağlar.
devamını gör...

sorun olmayacak eylem, herkesin kendi görüşü.
zihni kapalı olmasın yeter ki.
devamını gör...

bir iki günlük ufak tefek aksaklık yaşadıktan sonra, an itibari ile kalıcı olarak yayın hayatına başlamış olan sözlük.
putin’in avrasyacı gençler yetiştirmek amacı ile hibe ettiği 28.928.252 kadar rubleyi ankara pavyonlarında yediği için kgb tarafından aranan vizyonsuz bir kurucuya da sahiptir ayrıca.
devamını gör...

okb'nin içinde bulunan lanet sese duyarlılık hastalığıdır. çocukluğumdan beri pençesindeyim. öğretmen tahtaya bir şeyler yazarken çıkan tık tık sesi, klavyede yazı yazarken çıkan tuş sesleri, ağız şapırdatma, çekirdek çitleme, nefes sesleri beni en çok rahatsız edenler arasında. senelerdir tedavi görüyorum. ilaçlarla biraz dindirebildim ancak hala bazı zamanlar beni deli ediyor. kulak tıkacı takmaktan kulaklarımda yara çıkarttırdığı dönemlerde olmuştur. umarım en az rahatsızlık seviyesine tüm hastalar olarak ulaşabiliriz.
devamını gör...

her akşam işten çıkar çıkmaz eve dönen cemal süreya’ya bir gün tomris uyar, “biraz gez dolaş, arkadaşlarınla buluş, vakit geçir” demiş. ertesi gün on dakika geç gelmiş cemal süreya, bir sonraki gün on beş, daha sonra yarım saat. bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan tomris’in apartmanın girişinde oturan cemal’i görmüş. her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup gecikiyormuş cemal süreya. tomris uyar ise bu duruma bir ad vermiş: “şahsiyet rötarı.”
devamını gör...

altın günleri.
devamını gör...

sözlük kalitesini sadece küfür ve argo kullanmamak belirlemiyor ne yazık ki! ayrımcılık, hadsizlik, vicdansızca yapılan yorumlar yasaklanmalı asıl.
devamını gör...

kalpleri kötüdür ve ezik insanlardir .
devamını gör...

yukio mişima romandır.

vurulmuş yatıyor güzel şövalye,
sazlar ve kamışlar içinde.



oscar wilde’ın bu dizeleri bende ilk okuduğum zaman kahramanlığa duyulan hayranlık duygusu, biraz üzüntü, biraz acıma uyandırmıştı. ancak yukio mişima’nın itiraflarını okuduktan sonra çok farklı bir yönden bakılabileceğini de anladım. yukio mişima’nın kitaplarını okumak elbette ki çok büyüleyici bir dünyaya yolculuk anlamı taşıyor ancak yazarın kendisi ve hayatı daha büyüleyici bir yerde duruyor. nedense bana don quijote‘yi hatırlatıyor mişima. mişima şövalyeliği değil ama samuraylığı savunuyordu, zaten samuraylar da doğunun şövalyeleri sayılmaz mı? ona göre japonya kültürel değerlerinden uzaklaşmaktaydı ve buna birinin “dur” demesi gerekiyordu

bir dövüş sanatları ustası olan mişima tatenokai üyeleri ile birlikte japonya silahlı kuvvetleri binalarında birine girip komutanı bağladıktan sonra bir manifesto okur ve beklediği tepkinin tam tersi bir tepki alır askerlerden. seppuku ile hayatına son veren mişima bunu da o ince zekasıyla bir sene önceden planlamış, hatta kafasını kesmesi için görevli ismi bile belirlemiştir. ki bu adam seppuku sırasında daha fazla acı çekmesine neden olacaktır.

hayatını bu şekilde bir intiharla sonlandıran mişima hakkında romanlar ve biyografiler yazılmıştır. kendi ülkesinde aşırı muhalif bulunan mişima dünyayı büyülemeyi başarmıştır.

özyaşamöyküsel romanı bir maskenin itirafları’nda hayatını doğduğu günden başlayarak anlatır, yazar. çünkü iddiası odur ki; mişima doğduğu günü hatırlamaktadır. bunu büyüklerine kanıtlayamamıştır belki ama ben her zaman yaptığım gibi yazarın yanında yer alacak ve ona inandığımı iç rahatlığıyla söyleyeceğim. mişima diğer erkek çocuklarından farklıdır zira “kötü alışkanlığını” ifa ederken kızları düşünmez, daha çok yunan heykellerindeki erkek vücutları ilgisini çekmektedir.palozzo rosso’nun aziz sebastiaus tablosu onun kutsal atlasıdır sanki.

ve ölü askerler, vücutları kanla sarmalanmış adamlar. bu durum onu diğerlerinden ayırır ve kötü bir çocukluk geçirmesine neden olur. ayrıca bedensel açıdan da kendini yetersiz hissetmektedir. bunu yenmek için dövüş sanatlarına merak salar ve öldüğünde önemli bir dövüş sanatı ustasıdır. sevdalandığı kişilere hep platonik bir bağla tutulmuştur. bir kızla geçen ilişkisinde kendini denemiştir. ancak kızla öpüştüğü anda o son umut ışığı da sönmüş ve artık kendini olduğu gibi kabullenme zamanı gelmiştir. o, insanlardan farklıdır, hemcinslerinden tamamen farklıdır. dünyaya herkesten farklı bakmaktadır ancak bunu anlaması uzun sürmüştür. mişima’nın bir maskenin itirafları kitabını okuduktan sonra hemen diğer kitaplarını da sipariş etme isteği uyandı içimde. çok doğrudan,sakınmadan, kendini gizlemeden kurduğu cümleler ona karşı bir acıma değil hayranlık duymanıza neden oluyor çünkü.

üç kez nobele aday gösterilen mişima bu ödülü kazanamamıştır ama çok yakın arkadaşı olan ve onunla aynı kaderi paylaşarak intihar eden yasunari kavabata1968 yılında bu ödülü alabilmiştir.
devamını gör...

cumhurbaşkanı kararnamesi ile görevden alınmış, atanmış rektör(idi).
görevden alınan birinin yerine, göreve istediğini atayabilen şahsım karar verecek.
aklımda bir aday var, boğaziçi üniversitesinin taptaze fakültesi olan hukuk fakültesinin dekanı, (bkz: selami kuran).
kendisi aylardır, pardon, fakültenin kurulduğu o skandal günden beri o kanal senin, bu kanal benim dolanıp duruyor. bir kanal istanbul’a çıkmadı, allah’ın izni ile kanal istanbul yapıldığı vakit oraya da gocunmadan çıkar ve gelen geçen gemilere türk hukukunu, yine çok pardon, türk tipi başkanlık sisteminin mükemmelliğini ve akp başrı hikayelerini* ballandıra ballandıra anlatır.
adam sürekli yahu her gün yorulmadan saçmalıyor.
bir o, bir de (bkz: yaşar hacısalihoğlu). üniversitede araştırma yapması gereken adamlar, esra erol’dan çok televizyondalar.
neden mi esra erol, katıldıkları programların sunucuları dahi, haftada en fazla 2 kere program yapabiliyorlar, fakat bu iki yüce profesör, her gün televizyondalar.
neden mi esra erol, çünki ikiside esra erol kadar gerçeklikten öte olayları anlatıyorlar.
selami bey atanırsa şaşırmam. yaşar’ı da atayabilirler…..
hilal kaplan’ı atarlarmış bir de, neyse şaşırmayız.
bugün boğaziçi rektörünün görevden alınması ülkede güzel şeyler de oluyor demekten çok uzakta bir gelişmedir. biliyoruz ki, daha skandal bir isim atanacaktır.
umarım yanılırım, umarım şaşırırız!
devamını gör...

sonuna kadar destek verdiğim bir karar. haksızlığa uğrayan bunu dile getirmelidir.

daha şimdiden birileri kollanır, birileri ötekileştirilirse, kusura bakmayın ama gidişatın iyi olduğunu söylemek abesle iştigalden öteye geçmez.

umarım bundan sonra bu tip durumlar yaşanmaz ve iyi insanların kalbi kırılmaz.
devamını gör...

(bkz: okumadım kardeş durumumuz yoktu)
devamını gör...

zamanında ( geçen yıl) kuraklık bahanesi ile yaklaşık 5 bin yabani devenin katledilmesi ile başladı her şey. doğayla savaşırsak yine doğa kazanır. bir kere de dost olmayı deneyelim. aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlara ulaşamayız değil mi?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim