yasemin kumral’ın sevilen bir şarkısıdır.
bana dayanabilmem için bir şey söyleyin, herhangi bir şey. hayattan vazgeçmemek için bir neden, lütfen” dedi genç kız.
bal porsuğu anlattı o nedeni…
genç kız düşündü biraz …”aslında iyi şeylere inancımı tamamen yitirmiş durumdayım. neden bu kadar kötü dünya. elimde kaybedecek hiçbir şey yok. tamam. intihar etmekten vazgeçtim. kendimi odama kilitleyip günlerce duvarları izlemek istiyorum. kimseyle konuşmak istemiyorum.”

bal porsuğu nasihatler verdi genç kıza.
...sevgilisiz günlerimizde değil, sevgisiz yaşadığımız günler çaresiz hissederiz kendimizi.
neden çaresiz olduk deriz.
“insanlar kötüydü, kitaplara sığındım” deriz cemil meriç gibi.
içimiz daralır, bakarız yıldızlara… "ne yapalım, kısmet değilmiş” deriz, ararız bir teselli.
“gerçekten sevmek bir tür çaresizliktir. bir şeyi gerçekten çok seviyorsan başka çaren yoktur da ondan seviyorsundur” deriz ali lidar gibi.
çaresizlik zindanındayım. kendi arzumla girdim, kapısını kilitledim, anahtarını da fırlatıp attım” deriz haruki murakami gibi.

ramiz dayı’yı dinle…”asıl engel sana geçit vermeyen seni umursamayan seni yutan hayattır asıl engel.
asıl çaresizlik derdin devasız olması değil, birini iyi edecek şeyin diğerinin kadehine zehir olmasıdır.
her seçim bir çaredir aslında, asıl çaresizlik verdiğin seçimin zehirli meyvesidir.
elinden bir şey gelmeyince kabullenmek kolaydır.
asıl çaresizlik kendine elimden geleni yaptım mı diye sormaktır. çünkü asıl çaresizlik çareyi geçirmişken eline, avuçlarının içinden kaçırmaktır”.
ağlamak, çaresizlik karşısında vücudun verebildiği en hızlı tepkidir, ağla hadi.

genç kızın gözleri doldu, bal porsuğuna sarılıp ağladı…“insan bazen sadece acısının dinmesini değil, acısını anlayan birine ihtiyaç duyar. dediğiniz çıktı diyeceğim günü bekleyeceğim büyük bir sabırla.”

bal porsuğu “şems-i tebrizi’ye kulak ver” dedi.
dilin kıymetini “arif” olandan,
gözün kıymetini “ âmâ ” olandan,
sözün kıymetini “lâl” olandan,
ekmeğin kıymetini “aç” olandan,
aşk’ın kıymetini “hiç” olandan öğren.

bal porsuğu genç kızı kucaklarken
“sabırla sınanır, tövbeyle yıkanır, duayla erermiş kalp vuslat-ı rızaya
nefs-i terbiye ederek varılırmış arz'a
kişi sevdiğinin rengine boyanır der hz. mevlana.
o gitti ama özlemini bırakıp da gitti
senin tüm renklerini alıp da gitti.
de ki;
kapına geldim huzurundayım ey benim güzel mevla
çare sende
duygularımın aynısını yaşatma sakın ona."

genç kız şaşırdı…”ama beni çok üzdü, aynısını yaşasın, aşka düşsün, canından bıksın, hayat boyu bir kez olsun gülmesin."
bal porsuğu cevap verdi “çöllere çiçek tohumları ekme, gözyaşların ile o tohumları sulama.
iki cihandan da uzaklaşıp kendinden vazgeçme.
yazmışsa ilahi kalem, sana kabullenmek düşer, bırak nefsin takdire boyun eğmeyi bilsin,
gerçek sevgiyi bul ve her günü sevgi günü diye kutla.”

genç kız sevgilisi tarafından aldatılıp terk edildiği için çaresiz hissediyordu o zamanlar.
sonra hayallerindeki beyaz atlı prensi bulup, evlendi…ve şimdi aşkının meyvesi bebişini şu şarkıyı dinleyerek emziriyor. *



oldu en sonunda oldu bim bam bom
rüyalarım gerçek oldu bim bam bom
duyduk duymadık demesin hiç kimse
işte ilan ediyorum herkese
oh oh oh çok şükür dostlar
benim de artık bir sevgilim var
hırsından çatlasın düşmanlar
şimdi benim de bir sevgilim var
kim demiş kimse ona bakmaz diye
kimse onu koluna takmaz diye
evde kalmaktan kurtulamaz diye
çatlasın patlasın dönsün deliye.
suratım asıkmış hiç gülmezmişim
iki laf etmesini bilmezmişim
doğrusu hiç mi hiç çekilmezmişim
gördünüz mü meğerse ben neymişim
bim bam bom çok şükür dostlar
benim de artık bir sevgilim var
bim bam bom çatlasın düşmanlar
artık benim de bir sevgilim var
ne yapsam nafile bu iş olmazmış
benden daha çirkini bulunmazmış
yüz yıl bekar kalsa beni almazmış
milyonlar versem yanımda durmazmış
hah hah ha dinleyin dostlar
benim de artık bir sevgilim var
hırsından çatlasın düşmanlar
benim de artık bir sevgilim var.
devamını gör...

üzgün bulutların gözyaşları.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

günaydın. ben vaktiyle erken öten horoz olduğum için çok tepki yedim. şimdi başınıza gelince anladınız mı ? açtığımız başlıklar, girdiğimiz tanımlar dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı olmaksızın oluşturulmasına rağmen, hiçbir küfür, hakaret olmamasına rağmen birilerinin keyfi doğrultusunda yok ediliyor. ya arkadaş başka bir sözlükte böyle bir şeye rastladınız mı ? eski başlıkların bu kadar önplana alındığı, yeni beğenilmeyen başlıkların gizlendiği başka bir platform var mı yani ? sözlüğe zarar veriyorsunuz. sözlüğe bir yönetici olmanıza rağmen zarar veriyorsunuz. anlamadıysanız bir daha yazayım, sözlüğe zarar veriyorsunuz. yarın bir gün sözlüğün içine edip istifa ettiğiniz zamanı da göreceğiz. o zaman görürüm ben sizi.
devamını gör...

ahmet ümit'in romanlarında oldukça güzel bir şekilde betimlediği istanbul ilçesidir.

çok güzeldir. istiklal caddesi ile ünlüdür.

galatasaray lisesi de bu ilçede yer alır.
devamını gör...

sevgi çok önemli. yani sevdiğin bir şeyse sonuna kadar git. bu arada green book filminden bir alıntı yapmak istiyorum, bence 12 den vurmuşlar.

the world is full of lonely people afraid to make the first move.

dünya, ilk hareketi ( sohbeti başlatma) yapmaktan korkan yalnız insanlarla dolu.
devamını gör...

sonradan birçok serisi çıkmış olsa da ele alacağım yapım 2000 yılında çıkış yapan orijinal beyblade'dir. yapımın 51 bölüm boyunca vurgulamak istediği şey arkadaşlığın ve oynanan oyundan keyif almanın önemidir. beyblade denen zımbırtıyı yerli ağızla ele alacak olursak da sanırım 'topaç' diyebilirim. ancak bazı beybladelerin içinde kutsal canavarlar bulunmaktadır. bu kutsal canavarlar karşılaşma esnasında ortaya çıkar ve kendilerine has yetenekleriyle rakibi alt etmeye çalışır. yapımda ise 5 adet önemli karakter vardır. bunlar: kinomiya takao, (ana karakter.) kai hiwatari, (havalı çocukların favori karakteri.) max mizuhara, ray kon ve bilgiç'tir. (gözlüklü küçük beyblade oyuncusu olmayan velet.) yapımda karakterler önce japonya'da ülke genelinde düzenlenen turnuvaya katılır. turnuvayı takao kazanır, kai ise ikinci olur. ray ve max'le beraber ilk 4'e giren oyuncuların sırası belli olur. bu dörtlü bundan sonra "japon takımı" olarak anılacaktır. bilgiç ise oyuncuların beybladelerine bakım yapmak, tamir etmek, rakibi analiz etmek amacıyla japon takımı'na teknik sorumlu olarak dahil olur. oluşan bu ekip akabinde düzenlenen asya turnuvası'na katılır. orada şampiyon olup avrupa turnuvası'na doğru emin adımlarla ilerlerler. her ne kadar belli başlı zorluklar yaşamış olsalar da avrupa turnuvası'nı da kazanırlar. (kazanamasalar çizgi film biter olum, dimi?) bu turnuvanın ardından da dünya turnuvası'na katılırlar. burada finalde karşılaşacakları rakip "rus takımı"dır. rus takımı son derece acımasız, çirkef, ancak bir o kadar da güçlü oyunculardan oluşmaktadır. kutsal canavarları da kendileri gibi kötü niyetlidir. ancak yazının başında da belirttiğim gibi kazanmamın formülü arkadaşlıktır. bu nedenle ruslar hariç tüm rakipleri ile bir ittifak oluştururlar. çünkü her ne kadar birbirlerine düşman gibi gözükseler de hepsinin ortak amacı beyblade oynamak, beybladeleri korumak ve yaygınlaştırmaktır. rusların kötü emellerine beyblade gibi masum bir unsuru alet etmek istemezler. ayrıca söylemeden edemeyeceğim, ruslara karşı oluşturulan bu ittifaktan ben bi nato kokusu almadım diyemem. (senaristin aklına gerçekten nato gelmiş midir onu bilemiyorum.) devam edecek olursam hepinizin tahmin edebileceği üzere japon takımı'mız rus takımı'nı alevli meyve tabağı edasıyla döndürerek evire çevire tokatlamıştır. (bu kadar kolay olmadı tabii. benim algıma gelmeyin.) ayrıca neredeyse 40-45 bölüm boyunca bir kez yüzü gülmeyen ve takım arkadaşlarına değer vermeyen kai, son bölümlerde ana fikre son derece uygun bir kişiliğe bürünmüştür. tüm yönleriyle ele alamamış olsam da önemli bir kısmını anlatmış olduğum bu yapımın yeri benim için çok ayrıdır. ankara dışkapı'da rus pazarı (ulan yine mi ruslar!) denen yerden çakma beybladeler alıp beraber kırılana kadar tepside döndürdüğümüz alper adlı arkadaşıma selamlar. maddi anlamda düze çıktığım bir vakit birkaç orijinal beyblade ve tepsi olmayan bir arena almayı düşünmekteyim.
devamını gör...

dizi izlerken aslında kendi yaşadığım iyi kötü şeyler anımsar ağlarım. soruncada diziden dolayı ağlıyorum derim.
devamını gör...

"seni hiçbir dünya telaşına değişmedim ben."
devamını gör...

ülkelerin vatandaşlarına verdiği kişisel durumlarını gösteren resmi belgelerdir. üzerinde kişinin adı, soy adı, medeni hali, nereli olduğu v.b kişisel bilgileri bulunur. ülkemizde ve bazı ülkelerde dinini belirten bir bölümde vardır.
kimlik, kafa kağıdı, kafa koçanı, nüfus kağıdı, nüfus tezkeresi, hüviyet cüzdanı gibi isimlerle de anılır.
devamını gör...

boşandıktan sonra gayet güzel kullandığım sitedir. pek tabii ki yeni boşanmış biri olarak, ilk girdiğim zamanlarda "ciddi" denen ilişki türünü aramadım, kişisel tercihim. ancak aynı yönde kişisel tercihi "ciddi" olan kadın -ve erkeklere- de saygı duymak lazım. özellikle kadınların bu toplumda kadın-erkek ilişkisinde ciddiyetten başka alternatifleri yok gibi... var ama beyinleri ana babaları tarafından çocukluktan beri öyle yıkanıp şartlanıyor. kabuğunu kıran, illa evlilik diye tutturmayan ve "takılmalık/özgür" ilişki arayan kadın çok az. olanlar da bu toplumun çoğu tarafından yaftalanıyorlar. hatta arkadaşlık sitelerinde "hafif" ilişki arayan erkek çoğunluğu tarafından bile. kendileri erkek oldukları için hafif olmuyorlar ya (!) neyse...

kendi tecrübemi söyleyecek olursam, bilinçli davranırsanız istediğiniz tiplerde ilişkileri bulmak mümkün. "ciddi" olmayan ama kafama göre ilişkileri de buldum, ciddisini de buldum.

sosyalliğe gelince, artık hemen herkesin nette olduğu, feysbuk gibi sosyal ağların bile arkadaşlık sitesi gibi kullanıldığı şu devirde "hiç mi sosyal hayatınız yok" demek bana anlamsız geliyor. birincisi sosyal hayatı "fazla renkli" olmamak bir suç mu? değil. suç ise seve seve kabullenirim çünkü hayatımın hiçbir döneminde sosyal hayatım fazla geniş ve renkli olmadı. arkadaş toplantılarından toplantılarına sıkça koşmadım. partilemedim (!) birileriyle tanıştırmak isteyen arkadaş ya da akrabalarım hiç olmadı. hal böyle iken ve biraz da boyunuz haddinden uzun, aradığınız adamları da kendinizden uzun istediğinizde -bu sadece kriterlerden biri tabii- karşıt cinsten istediğiniz tipte insanlarla karşılaşmanız zorlaşıyor.

kısacası iyi ki varlar. birçok bilinçsiz, ne sitediğini tam kafasında oturtamamış insanlara hayal kırıklığı da oluyorlar ama azınlık ta olsa mutlu çiftler de yaratabiliyorlar. ama ciddi ama değil…
devamını gör...

günaydın sözlük bugün bir parya olarak uyandım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

üniversiteyi emek emek kazanmayı, bitirmeyi,ardından da kpss yüzünden çile çekmeyi deneyimlemiş biri olarak, sınavsız bir şekilde başka bir ülkeden insanların gelip burada kendilerine yer bulmalarını anlamak olacak iş değil.
yarın, emek emek çalışmış gençler -belki de birçok imkansızlık yüzünden hazırlanamadıkları için binbir kaygıyla kağıdını almışlar da - olacak. bugünün belli olmadığı, yarının belli olmadığı bir çıkmaz içinde hissederek.
burada politik çıkarımlarda bulunmayacağım, zaten çoğumuz bunu anlayabilecek kadar yetkin. bunun sonuçlarını çeken yine ülkemiz insanları olacak.
hala umut taşımak istiyorum içimde geleceğe dair.gençlerimizin kaygı duymadan bir gelecek hayali kurabildiği, engellerin bir bir önlerine çıkmadığı bir gelecek.
fotoğraf, karşılaştırma amaçlı değildir : yalnızca bolca özlem içerir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bir yazar olarak katıldığım başlıktır.

burada tanım giriyoruz. tanım okuyoruz. hem öğreniyoruz hem öğretiyoruz. bilmediğimiz şeyler oluyor öğrenip yazarlar okusun diye öğretiyoruz.
bazen insan motive olamıyor. sözlük sayesinde motive oluyorum tanım girmek için öğrenmek istiyorum. uzun zamandır film tanımı girmedim gideyim bir film izleyeyim diyorum. uzun zamandır kitap tanımı girmedim gideyim kitap okuyayım diyorum. güzel oluyor. sadece böyle hisseden ve düşünen ben miyim bilmiyorum.
gideyim kitabıma devam edeyim daha madalya alacağım.

edit: burada bahsettiğim madalya mevzusu puan ile ilgili bir durum değil. insanların yazdığım tanımları okuyup " aaa ilginçmiş " demesini seviyorum. beni motive eden durum tam olarak bu.
daha önce sıkça söylediğim gibi tutsun diye yazsaydık atardık. biz insan gibi önünüze koyuyoz.
devamını gör...

yayaya yol vermek medeniyettir.
başka bir şey yazmaya gerek varmı?
devamını gör...

hafta içi her sabah 6 buçukta uyanınca haftasonu da bu saatte uyanıyorsun görseli.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eğer böyle bir olay var da bana soruldu ve evet dediysem yazıklar olsun bana gram aklım yokmuş.
devamını gör...

hobinin ne olduğu sorunsalında kaybolmuş yazarlar gördüğüm başlık.
hobilerinden birisi dekorasyon olan biri olarak çok fena para harcıyorum unutmayın ki bazı insanlar için ev bitmeyen bir projedir.
devamını gör...

hepimiz aynı gökyüzüne bakıyoruz ama o hepimize başka başka şeyler fısıldıyor...
kimisine işte “onunla ilgili hiçbir şeyi unutturmam ” diyor ve insan onunla ilgili her şeyi özlerken buluyor kendini...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gereksizdir. sadece benden daha farkli dusundugu ve kendi dogrusunu savundugu icin, kendimde o insanin tanimini eksileme hakkini gormuyorum.
devamını gör...

sade hali de çok güzel olan ancak yaseminli olan halinin daha da güzel olduğu bitki çayı. antioksidan açısından zengindir. poşet çay olarak satılan değil de teneke kutuda olanı tavsiye edilir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim