ailenin, eşin dostun baskısı ile yapılmaması gereken şey. bir işi gerçekten sevdiği için yapmayan adam işsizdir derler. size verilen akılların bedelini siz ödersiniz, akıl verenler degilde derler. o yüzden eğer bu konuda ailenizin baskısına karşı gelme şansınız varsa gelin. yoksa hayat boyu ağlarsınız.
devamını gör...

dünyanın en güzel yemeklerini biz antakyalılar yapsak da, dünya gastronomi şehri falan değilizdir. hatta antakya'nın onca değerli özelliği varken sadece yemekleri dolayısıyla anılması beni artık çok rahatsız etmekte.

helenistik kültürün en güzel izlerini bulabileceğiniz muhteşem bir kenttir antakya. 20 km batısına gittiğinizde, samandağ ilçemizde hala ıssız ve muhteşem kumsallar bulabilirsiniz.
neden hala barışın ve kardeşliğin, kadim sembolü olduğundan mütevellit nobel almamıştır bilmiyorum.

bir de büyük sanatçı sezen aksu, bir konserinde kullaklarımla işittiğim çok değerli bir öğüt vermiştir. genç kadınlara mutlaka antakyalı sevgili yapmalarını önermiştir.
lakabı minik serçe olsa da, dev ve değerli sanatçımız sezen aksu, sanat yaşamı boyunca milyonlar teklif edilmesine rağmen hiç bir reklam filminde oynamamıştır. fakat antakyalı erkekler için gönüllü kefaleti düşünmeye değerdir.

antakyalı olduğum için de yazmadım bunları. ama övünmek gibi olmasın, bilinen tarihle 500 yıllık yerleşik antakyalıyım. dm'den e devlet çıktısı gönderebilirim
devamını gör...

henüz çaylakken keşfettiğim dizi/film sever nadide yazarımız. kim bulursa onundur, diyerek çok fazla sevdiğinizi belli etmemenizi rica ediyorum. mazallah, kıskanırım falan. *
devamını gör...

vida gabor
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir söz.

2015 yılında bir mali müşavirlik ofisinde (sözde) muhasebeci olarak işe başlamıştım. ofis dediğime de aldanmayın. bir tane mali müşavir kadın ve yanında da smmm stajı yapan kızı vardı yani butik bir ofisti. neyse ben burda işe başladım ama iş yükümün çoğu temizlik yapmak, kadınla kızına yemek hazırlamak, onlara kahve yapmak, bulaşık yıkamak ve arada da muhasebecilik yapmakla geçer oldu. baktım bildiğin baristaya bağlamışım, ikinci haftamda eyvallah diyip çektim gittim. kadın da arkamdan ''şimdiki gençler iş beğenmiyor, bunu bulamayanlar da var'' diye söyleniyordu. verdiği para asgari ücret, attığı trip 10k $.
devamını gör...

sözlük büyüyünce hayalleri küçülür mü? (babam ve oğlum)
-evet arkadaşlar, sözlüğümüzü almışık, bundan sonra sözlükçüler hattında benjo abbas'ın sözlüğü de çalışacak, herkeze benjo'dan moderatörlük ve yazarlık! [-ulan yavrum benjo abbas be, yaşa be! herkese yazarlık ha!]
(çiçek abbas)
aç sözlüğü iko efendi, benjo reis'in emriyle uganda cumhurbaşkanı hakkında tanım yazacağız. (hababam sınıfı)
siz gerçeği değil, benjo tarafından kandırılmak istiyorsunuz. (prestij)
bu sözlüğün altında yazıdan daha fazlası var. bu sözlüğün altında benjo ve iko'nun ilginç fikirleri var! ve fikirler sözlükte durdurulmaz. (v for vandetta)
kafa sözlük'ün yaptığı en büyük kötülük tüm yazarları küçük bir sözlük olduğuna inandırmaktı. (olağan şüpheliler)
karakterli yazar olmak karakter olmak için yeterli değildir. (ucuz roman)
sözlük, bazen lanettir. ( orada olmayan adam)
moderatör olmak, kimseyi yüceltmez. (yldız savaşları v)
yüreğinizde insan sevgisi taşıyorsunuz. nefretle yazmayın! ancak sevilmeyenler nefretçe yazar. sevilmeyenler ve anormal olanlar. yazarlar! kölelik için yazmayın! özgür bir dünya için yazın! (büyük diktatör)
devamını gör...

ıyi insanlar huzur icin de uyusunlar . kötüleri de yılanlar rahat bırakmasın.
devamını gör...

sevgili sözlük ailesi..
nerde o eski bayramlar aaahh dediğinizi duyar gibiyim. ben de aynı şeyleri hissediyor ve paylaşıyorum. ama biraz da bayramları eskisi gibi yaşamanın elimizde olduğunu düşünüyorum.
her ne kadar zor günlerden geçsek ve eskisi gibi yaşayamasak da bayramları, ben buradaki herkesin bayramını en kalbi duygularımla kutluyorum. küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden öperken, harçlıkları gönderebileceğiniz iban numarasını aşağıya iliştiriyorum.. sısısısı
şeker tadında, musmutlu nice bayramlara efendim..
devamını gör...

ingilizlerin katolik mezhebini terkettikten sonra kurduğu ingilizler için milli kilisedir. diğer protestanlar gibi aykırı degillerdir, katoliklik zamanındaki herşey devam eder, tek fark papa'yı red ederler.
devamını gör...

“yüzünü aynalardan topluyorum,
aynaya bakacak yüzüm oluyor böylece”
devamını gör...

insanlar sadece kendi fikirlerini değerli görüyor. 'kim ne yazmış?' ya da 'acaba benimle aynı şeyi düşünen var mı?' diye bakmıyorlar.

bol tanımlı bir başlığa girdiğim zaman önce yazacağım tanımdaki anahtar kelimeyi aratıyorum varsa beğeniyorum. sonra yazdığını okumak istediğim yazarı aratıyorum.
devamını gör...

eylüling'in bundan haberi varmı peki?
devamını gör...

aldatmadım. hiç kimseyi. sadece sevgili olarak bakmayın olaya. kimseye umut verip yüz üstü de bırakmadım. böyle yapıcam deyip yapmamazlık da etmedim. sözümün eri oldum her zaman. ölene kadar da olmaya devam edeceğim.
devamını gör...

telefonum bozuldu sandım. iniyordu yüreğime.
devamını gör...

sabahın ilk ışıkları yansırken gözlerini açtı kadın. henüz dinlenemediği bir sabaha daha gözlerini açtı. uyumak istemiyordu ya da uykuya çok ihtiyaç duyan bedenine inat zihni her sabah erkenden tetikliyordu onu. bugün de olmadı, dedi. doğruldu yatağından. odanın kapısını açtı, temiz havayı çekti ciğerlerine. henüz ayılamamış bedenini sürükleyerek kahve makinesinin düğmesine bastı, bir sigara sardı sonra. ithal tütünün ekşimsi kokusu, kahvenin tazeleyeci kokusu ile harmanlanınca günün en güzel zaman dilimini yaşadığını düşündü. çıktı minik balkonuna kahvesini yudumlarken bir yandan günlük işlerini planladı. yapılması gerekenler ve yapmak istediklerini düşündü. sabahı çalışma zamanıydı. öğleden geceye dek olan zamansa onun.
ilk önce işlerini halletti. araya hızlı bir kahvaltı sıkıştırdı. kalan işlerini bitirdi. akşam için uzun zamandır ihmal ettiği keyifli bir yemeği hazırladı bir yandan mirgün cabas ve cem kozanoğlunu dinlerken. sporunu yaptı.
kapıya gelen sucu ile hasbihal ederken kapının önüne birikmiş olan çöpleri fark etti. darmadağın olmuş çöpler, onu bir şekilde huzursuz etti. topladı hepsini, çıktı dışarı. dışarıda gök boşanırcasına yağan bir yağmur vardı. ama canı eve girmeyi hiç istemiyordu. evinin hemen önündeki parka yöneldi. oluklardan hızla akan suyun sesi, debisi yüksek bir ırmağın yanında gibi hissettiriyordu. üzerine düşen yağmur damlaları montunu bile alıp çıkmadan çıktığı için sırılsıklam etmişti; saçlarından, yüzünden yağmur damlaları süzülüyordu. kızarmış yapraklar parkın her yanını kaplamasına rağmen ağaçlar hala çıplaklaşmamıştı. kış bir türlü gelmiyor, doğa da insanlar gibi değişiyordu günden güne. serin hava yağmurla birleşince üşümüştü. içeri girip tekrar sıcak bir duş aldı. telefonunu kontrol etti. birkaç arkadaşından gelen mesaja yanıt verdi.
içten içe görmek istediği bir mesaj vardı. çokça özlediği biri. neden aramıyor ya da yazmıyor, diye düşündü. sonra başladı kendini sorgulamaya "neden ben o kadar özlüyorum ya da o aramanın gelmesi niçin benim için bu kadar önemli?yaşayıp gittiğim iliklerime dek keyfini çıkardığım bu hayatta kimseye ihtiyacım yok. " diye düşündü. bir yanı buna inanıyor bir yanı eksik hissediyordu. kimse vazgeçilmez değildi de gitmeleri de sevmiyordu. ya da kendini kandırıyordu. belki de haklıydı adam" gelmek için de gitmek için de cesur değildi kadın. " ama yapayalnız hissederken bile mutlu olabiliyordu. ayna karşısında iç çamaşırlarınla dans edecek kadar mutluysan kimseye ihtiyacın da yoktu. telefonu çaldı o esnada arkadaşları oyun için arıyordu. biraz imposter olmak, gerçek hayatta da oyunda da neşelendiriyordu onu. oyununu oynadı. güldü, eğlendi çokça. bir bira daha açtı. biraz gerçek biraz hayal bir hayatı döktü kaleminden sonra.
devamını gör...

okumayandan kasıt ne acaba?..
roman?
gazete?
hikaye?
tarih?..
sosyoloji?
dergi?
bilim?
dinsel yahut mitsel ögeler?..
tam olarak nedir? ne okumalı ne okumuyor bizim insanımız?.. önce bu konuda bi karara varalım, sonra yorumuna geçelim..

yine de her halükarda bir yorum yapmak icab edecekse şuraya görüşümü iliştirivereyim:

okumayan bir ülke değil de, okuduğunun farkında olmayan bir ülkeyiz. zira sıradan bir vatandaş, sabah uyandığı andan itibaren, okuduğu her metni saysa, günlük en aşağı 100 sayfaya ulaşır. evet, ülkede gazete, dergi ve kitap satışları yeterli değil, lakin halkın her kesimi, mutlaka internet gazeteciliği ve internet dergilerini, keza haber sitelerini ziyaret ediyor.. belki elinde olmayan sebeplerle para verip erişemiyor ancak hiçbiri, bir haberi yahut meseleyi sonuna kadar erişmeden, geçiştirmiyor. konu hakkında girip, araştırma yapmaları da cabası. sanıldığının aksine insanların hayatları, salt pornografi ve tiktografi üzerine kurulu değil. istisnalar hariç hiç kimse 24 saatini, uçkur ve/veya mizah üzerine kurgulayamaz. araya illaki bir okuma mevzuu girecektir. sadece hesaplama yapmayı bilmiyoruz o kadar...
devamını gör...

göründüğü kadar rahat olmayan bir saç tıraşı. evet rahattır, evet yataktan kalktığın halinle ortada dolanmak mükemmeldir ama. her zaman bir ama vardır.

düzenli aralıklarla bakım ister. öyle bi kere üçe vurdum saçı oh mis takılayım diye bi dünya yok eğer er kişi bakımlı olmak istiyorsa. amacınız sürekli üç numara takılmaksa özellikle ilk tıraştan sonraki bir haftada yanları ve enseyi tekrar düzeltmelisiniz. ve sonraki süreçte haftada bir, 10 günde bir tüm kafayı tekrar tıraşlamalı düzenlemelisiniz zira üzgünüm ama saçlarınınız düzgün uzamıyor, kimsenin uzamıyor.

yok eğer bi üçe vurayım hafif hafif uzarken de bakımlı olayım diyorsanız yine yanları ve arkayı (ve kulak arkasını) düzenli tıraş etmeniz lazım yoksa gerçekten aşırı özensiz görünürsünüz sayın er kişiler.

cenk'le haftalık xy kromozomlu kişisel bakım önerileri için takipte kalınız. kanalıma abone olup zile tıklamayı unutmayınız. gazilere yaşlılara ve çocuklu kadınlara yer veriniz.
devamını gör...

dokuza kadar on- özdemir asaf
göğe bakma durağı- turgut uyar
benden sonra mutluluk-özdemir asaf
cemal süreya-üvercinka
devamını gör...

sağlık .

dişin ağrısın yeter anlaman için.
devamını gör...

1976 yapımı olup, televizyonda ayda mutlaka bir sefer denk gelinen türk filmlerindendir. türk filmi denince, boş bir film değildir, mesajı vardır. ertem eğilmez' in yapım firması olan arzu filme ait olan yönetmenliğini orhan aksoy'un üstlendiği yeşilçam klasiğinde münir özkul, adile naşit, ıtır esen, şevket altuğ ve ayşen gruda gibi isimler yer alır. zaten bizim "turşucu" münir özkul ve adile naşit' in varlığı bile başlı başına bir olaydır.

--! spoiler !--

fakir ama gururlu bir adam olan rıza, işportada çeşitli işler yaparak karısı adile ve 5 çocuğundan oluşan kalabalık ailesini kıt kanaat geçindirmeye çalışan biridir. ailenin tüm fertleri, işportacılık, fabrikada işçilik gibi işlerde çalışıp geçinme derdindedirler. kızları ayşe evlenince yeni damat zihni de onların evine iç güveysi taşınır. zengin bir babanın tek çocuğu olan oktay ailenin en küçük oğlu olan murat' a araba ile çarpar ve rıza'nın kızını kaçırır.

film boyunca oktay denen it kılıklı çocuktan çok oğluna tapan, onu bu denli şımartan, oktay için bütün dünya ölsün diyen gıcık, zengin babasına laf saydırıp dururum. bizde babayız, insan evladını böyle mi yetiştirir?

filmin sonunda oktay'ın babası "öldürdün oğlumu" der. "onu ben değil sen öldürdün" der rıza baba.
"niye yaptın niye" sorusuna "ailemin şerefi için" der rıza baba ve film biter.

--! spoiler !--
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim