8 yıldır yalnız yaşayan biri olarak kimsenin normal olmadığını düşünüyorum. kendinle başbaşa kalmanın tek olumsuz yanı, kendine daha fazla değer veren, kibirli birine dönüşmenizdir. ego'nuzun bir çok olayda belirgin şekilde öne çıkmasıdır.

normaldir bu ama.

kimse olmadan hayatı sırtında taşıyan biri olmuşsunuzdur. birilerine ihtiyaç duymadan yapılan şey eğer -bir hayatı çekip çevirip yaşamaksa- yalnızlık sizi bu konuda yücelten yegane dayanaktır bana göre.

her zaman yalnız kalmak ile yalnız olmayı birbirine karıştırırız, doğrudur. fakat kişi hangi sebeple olursa olsun kendini yalnızlıkta bulup, içgüdüsel olarak yaşamını devam ettirdikçe daha da güçlenecektir.

kafka - mavi oktav defterleri'nde şöyle der;

''odandan çıkman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinle. dinleme bile, sadece bekle. bekleme bile, gerçekten sakin ve yalnız ol. dünya özgürce sunacaktır kendini sana.''

şimdi bu formda delirmediğimizi idda edebilir miyiz?

belki. en azından benim için.
devamını gör...

(bkz: itibardan tasarruf olmaz) diyenlerin ve (bkz: bebeğin donundan medet ummak) gafletine düşenlerin katili olduğu öğrencidir dilek özçelik.

bu lafları da yardım istediği, derdini anlattığı dönemin çevre ve şehircilik bakanı erdoğan bayraktar'ın kendisine para vermesi üzerine söylemiştir.

oysaki dilek sadece yaşamak istemişti.

sadece sağlığına kavuşmak istemişti.

sadece derdini anlatmak ve sesini duyurmak istemişti.

onlar ne yaptı:

dilek ablanın eline 50-100 lira tutuşturup milyonları cebe indirdiler.

itibardan tasarruf olmaz deyip saraylar, villalar yaptılar.
devamını gör...

halkımızın kitap okumaya bir dakika ayırdığını ortaya koyan istatistiklerdir. o bir dakika da yanına kahve koyup fotoğrafı çekilene kadar geçen süredir muhtemelen.
"çıkan verilere göre türkiye’de okuma oranı yüzde 0,1’ken, kişi başına düşen kitap sayısı 7 olarak belirlendi."
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

geçen cumartesi evernevergreen’le düzenlediğimiz etkinliğe, mükemmel çizimleriyle katılan, güldüren, gülmekten ağlatan herkese teşekkürler.*

geçen hafta nelere güldük burada:

konsept şu: bir odaya doluşup bir şeyler çiziyoruz ve diğerleri ne çizdiğimizi tahmin etmeye çalışıyor. çizimin lanet kötülüğü ve tahminlerin komikliğiyle birlikte acayip eğlenceli bir aktiviteye dönüşüyor.

bu hafta hem gartic.io hem gartic.phone oynayacağız. gartic.phone için sevgili wylde sizlere aşşağıda yardımcı olacak. phone oynamak için wylde ne istiyorsa onu yazın.* listeleri o tutuyor.

gartic.io oynamak için yaz beni pablo mellisho demeniz yeterli. odalar 50 kişi, bekleniyorsunuz.
devamını gör...

vapura binmek..
devamını gör...

oldukça melankolik bir pinhani şarkısı. antidotu 'dön bak dünyaya'dır bana göre.

"yağmur her yağdığında bakardım yola
evim bu geçidin altında bakardım insanlara
geçip gider içimden rengarenk arabalar
ama hiç kimse dönüp bakmaz beni yok sayar
bi gün ölür gidersem kaza kurşunuyla
beni vuran her kimse çıkar birkaç gün sonra
oysa ben hiç kimseyim hiç olmadım
bir hastahanede kadavrayım hiç ölmedim
bir dünya varsa ben orda yoksam ben nerdeyim
ben de çok sevdim benim de var kalbim
vurun beni, soyun beni, kesin beni, çözün beni
gerçekten
yağmur her yağdığında bakardım yola
evim bu geçidin altında bakardım insanlara"
devamını gör...

az çok demeyelim ey ahali! herkes atsın bir şeyler güzel dostlarımıza bir katkımız olsun.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

crop top giyen erkekler 80 li yıllarda fazlaydı. hatta bunu rocky serisinde bol bol görebilirsiniz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ilkbahar başlangıcında yedişer gün arayla; önce havada sonra su ve toprakta oluşan sıcaklık artışını belirtmek için kullanılan bir kelime.
arapça da "kor ateş" anlamına gelir.
devamını gör...

2 atomlu molekül.

hidrojen, azot, flor, oksijen, iyot, klor ve brom gibi, doğada ikili atom şeklinde bulunan elementler bu gruba girer.
devamını gör...

(bkz: bu bahsi kapatalım lütfen)
devamını gör...

chuck palahniuk'un yazdığı yeraltı edebiyatı'nın en iyi örneklerinden olan muhteşem kitap. tabi ki filmi çekildikten sonra çok daha geniş kitlelere ulaştı ve kült hale geldi ama kitabın yeri bende her zaman çok daha önemli. açıkçası insanın kendine yabancılaşması, topluma yabancılaşması, makineleştirilmesi gibi konuları çok iyi işlemiş bir kitap. kesinlikle temelinde albert camus'nun yabancılaşma üzerine yazıları ve felsefesi mevcut. ve de aynı zamanda jean-paul sartre'ın bulantı kitabını okuduğumuzda da baş karakter jack'inbir bulantı içinde olduğunu anlayabiliyoruz. aslında diğer karakterler de öyle. örneğin marla. kesinlikle hem kendine hem topluma yabancılaşmış, yaşama amacı olmayan, hayatı anlamsız bulan bir karakter. jack ise marla'ya göre farklı görünse de hissiyat açısından aynı yerdeler. jack işi gücü olan, beyaz yakalı, orta sınıf, ikea'dan koltuklarla evini döşemiş, sürekli uçakla yurt dışı seyahatleri yapan bir tip. ancak o da en az marla kadar kendine ve topluma yabancılaşmış. hayatı anlamsız. modern toplumda hiç bir yaşama amacı olmayan bir tip. konformizmin dibine kadar batmış. asla otantik yaşayamayan bir karakter. her şeyi var gibi görünüyor ama mutsuz. işte o zaman ortaya bir başkası çıkıyor. jack'in zıddı bir tip. tyler durden. bu jack'in içinde sakladığı, hep olmak istediği ama olamadığı gölgesidir. jack'in tam tersi, hayatta yapmak istediği her şeyi yapan, otantik yaşayan, mahalle baskısı, toplum baskısı nedir hiç umursamayan biri. dark pessenger. bunu jung'ta görüyoruz.

carl jung’un analitik psikolojisine göre, gölge arketipi kişiliğinizin “karanlık tarafını” temsil eder. kendinizin en ilkel kısmını sakladığınız ruhsal bir alem dünyasıdır. bencillik, bastırılmış içgüdüler ve bilinçli zihninizin reddettiği “yetkisiz” benlik. bu, varlığınızın en derin girintilerine gömülmüş olan bölümdür
.
aslında olan biten jack ve tyler aynı kişiler. bir tür çoklu kişilik. yani disosiyasyon.
ve işte tyler jack'i hep olmak istediği ama kismeye bahsetmemesi gereken dövüş kulübüne götürür. filim merkezinde bu kulüp var gibi görünse de kitabın da filmin de felsefesi bahsettiğim konulardır. muhteşemdir.
devamını gör...

"daha genç olduğum ve daha kolay etkilendiğim yaşlarda, babamın bana verdiği bir öğüt, o gün bu gündür hiç aklımdan çıkmaz. “birini eleştirmeye kalktığında” demişti, “herkesin seninle aynı imkânlarla dünyaya gelmemiş olduğunu aklına getir.”"
muhteşem gatsby
devamını gör...

jules verne-esrarlı ada
devamını gör...

okurken üzüldüm. senin hep önceliğin olan, çok değer verdiğin, çok sevdiğin, çok da belli ettiğin bir insanın önceliği olmadığını öğrenmektir. sonrasında o da senin önceliğin olmamaya başlar. çünkü fazla verilen değer her zaman vereni üzer. kartlar yeniden dağıtılır. hala iyi, sevdiğin bir arkadaşındır ancak artık başına en getiremezsin. bir süre sonra da bunu üzülmeyi bırakırsın.
devamını gör...

aç olduğunda mama ister karnı doyunca da oynamak ister oynarsın. en sonunda da yorulunca uyumak ister. keşke kedi olsaydım.
devamını gör...

birinin uykusu birinin ödevi...
ulan anne olsam bu kadar yorulurum herhalde. daha kitap mı okuyayım, işlerimi mi halledeyim, seneryo ezberi mi yapayım? napsın bu merdum???

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

michalengelo-kıyamet günü.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim