in la kesh
mayaların selamlaşırken kullandıkları bu sözcük, "birbirimizin başka yüzleriyiz” anlamına gelmektedir.
devamını gör...
miraç
hz. muhammed'in bir gece medine'den mescid-i aksa'ya, buradan göğe yükseltilmesi durumuna biz miraç diyoruz. miraç kelimesi nitekim göğe çıkış anlamına gelir.
peygamber insanlara rehber olduğu için bir insanoğlunun başına gelebilecek her türlü olaylar peygamberin başına gelmiştir. babası daha hz.muhammed doğmadan ölmüştür. yetim doğmuştur. annesi çocuk sayılabilecek yaşta altı yaşlarında ölmüştür. eşi kendisinden önce ölmüştür. dört kızından üçü ve bir oğlu kendisinden önce ölmüştür. böylece anne,baba, eş ve evlat acısını yaşamıştır. yerinden yurdundan edilmiş kendisine inanan bir avuç insanla hicret ederek göç etmek zorunda kalmıştır. burada bizim anladığımız, peygamber insanlara örnek gösterilebilecek bir rehberdir. allah diyor ki, evet seni hayatta tutan bütün değer verdiklerini ve güvendiklerini aldım bunlar karşısında sabır göster ki insanlara rehber ol ve en önemlisi ben varım diyor. işte peygamberimizin umutsuz, hüzünlü olduğu bir gecede allah onu tarafına yükseltmiştir. eti ile kemiği ile başka bir insan için imkansız olan bu durum hz.peygambere nasip olmuştur.
peygamber insanlara rehber olduğu için bir insanoğlunun başına gelebilecek her türlü olaylar peygamberin başına gelmiştir. babası daha hz.muhammed doğmadan ölmüştür. yetim doğmuştur. annesi çocuk sayılabilecek yaşta altı yaşlarında ölmüştür. eşi kendisinden önce ölmüştür. dört kızından üçü ve bir oğlu kendisinden önce ölmüştür. böylece anne,baba, eş ve evlat acısını yaşamıştır. yerinden yurdundan edilmiş kendisine inanan bir avuç insanla hicret ederek göç etmek zorunda kalmıştır. burada bizim anladığımız, peygamber insanlara örnek gösterilebilecek bir rehberdir. allah diyor ki, evet seni hayatta tutan bütün değer verdiklerini ve güvendiklerini aldım bunlar karşısında sabır göster ki insanlara rehber ol ve en önemlisi ben varım diyor. işte peygamberimizin umutsuz, hüzünlü olduğu bir gecede allah onu tarafına yükseltmiştir. eti ile kemiği ile başka bir insan için imkansız olan bu durum hz.peygambere nasip olmuştur.
devamını gör...
dünyanın tadının kaçmaya başladığı yıl
2000 yılından itibaren masumiyet yerini materyalist ve şekilci bir dünyaya bıraktı.
devamını gör...
arabalarda arka koltuğun rahat olamaması sorunu
arka koltuğun rahat olmamasının sebebi öndeki ayıların koltuğu sonuna kadar arkaya çekmesidir.
devamını gör...
saniyelik salaklıklar
az önce bir arkadaşımla mesajlaşırken bir yandan da buraya tanım gireyim diye sözlüğü açıp tanım gireceğim başlığı açtım.
arkadaşımla gayet güzel konuşurken yazdığı mesaja şu şekilde cevap yazdım "aaaafffeeerrrriiiiiin sanaaa şapşiiiik" ardından da gönder tuşuna bastım. sonra ne oldu bilin bakalım?
tanım gireceğim başlığın aynısını sol akışta gördüm ve o saniyede aydınlanarak "hayır bengaripsengüzeldünyaumutlu * bu kadar gerizekalı olamazsın, sen adeta mükemmelsin, mesaj atacağın cümleyi sözlüğe tanım olarak girdin." diyerek yaklaşık 3 salise içinde tanımı imha ettim. ancak az önce sol akıştaki bir başlıkta tarafımca yazılmış "aaafffeeeerrriiin sanaaaa şapşiiiiik" şeklinde bir tanım gördüyseniz bilin ki zeka problemi yaşamıyorum sevgili yazarlar, küçük bir dalgınlık, hepsi bu.
(bkz: salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya)
arkadaşımla gayet güzel konuşurken yazdığı mesaja şu şekilde cevap yazdım "aaaafffeeerrrriiiiiin sanaaa şapşiiiik" ardından da gönder tuşuna bastım. sonra ne oldu bilin bakalım?
tanım gireceğim başlığın aynısını sol akışta gördüm ve o saniyede aydınlanarak "hayır bengaripsengüzeldünyaumutlu * bu kadar gerizekalı olamazsın, sen adeta mükemmelsin, mesaj atacağın cümleyi sözlüğe tanım olarak girdin." diyerek yaklaşık 3 salise içinde tanımı imha ettim. ancak az önce sol akıştaki bir başlıkta tarafımca yazılmış "aaafffeeeerrriiin sanaaaa şapşiiiiik" şeklinde bir tanım gördüyseniz bilin ki zeka problemi yaşamıyorum sevgili yazarlar, küçük bir dalgınlık, hepsi bu.
(bkz: salak yemin ederim gerizekalı bu çocuk ya)
devamını gör...
dijital barbarlık çağı
dijital barbarlık çağı neredeyse tüm özel bilgilerimizin her siteye girilmesi ile başlıyor. bu bilgilerin siteler tarafından yayılarak ya da sözde çalınarak dağıtılması olayıdır. *
dijital barbarlık benim fikrime göre biraz klavye delikanlılığı, sosyal medya linçleri ve sosyal medyada herkesin çok güzel olduklarını sunmaları ve harika hayatlar yaşadıklarını* sergilemeleri sonucunda birçok çocuğun ve gencin kendini olduğundan mutsuz ve umutsuz hissetmesine neden olmasıdır.
@piyanist ukdesidir.
dijital barbarlık benim fikrime göre biraz klavye delikanlılığı, sosyal medya linçleri ve sosyal medyada herkesin çok güzel olduklarını sunmaları ve harika hayatlar yaşadıklarını* sergilemeleri sonucunda birçok çocuğun ve gencin kendini olduğundan mutsuz ve umutsuz hissetmesine neden olmasıdır.
@piyanist ukdesidir.
devamını gör...
görüldü atan insan
bunu sürekli yapan kişilere karşı kullanılabilecek bir yöntem. kendi silahlarıyla vurmak güzel oluyor.
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
1. ile 2. yazar arasında 10.000 (onbin) fark var. bu puan farkı artık alman liginde bayern münih yapamıyor.
1. olan yazar arkadaşı tebrik ederim. 2. olan arkadaşa mutlaka teselli hediyesi olarak bir kitap hediye edilmeli çabaları için. 1. yazara hediye yok ona şampiyon olma mutluluğu yeter.
ben mi?
güldürmeyin adımın a'sı bile yok. okuyorum genelde. yazasım yok bu aralar. ha maaş bağlarlarsa ek iş olarak düşünebilirim.
1. olan yazar arkadaşı tebrik ederim. 2. olan arkadaşa mutlaka teselli hediyesi olarak bir kitap hediye edilmeli çabaları için. 1. yazara hediye yok ona şampiyon olma mutluluğu yeter.
ben mi?
güldürmeyin adımın a'sı bile yok. okuyorum genelde. yazasım yok bu aralar. ha maaş bağlarlarsa ek iş olarak düşünebilirim.
devamını gör...
antalya’yı çekici kılan detaylar
hiçbir şeyi.
devamını gör...
anın fotoğrafı

yine çok sıcak bir hava.
hafiften de keyfim yok gibi.
az biraz gündeme bakayım dedim böyle oldu.
neyse ki şunlar var.
insan görünce bile pamuk gibi oluyor.
patilerini, burunlarını ısırası geliyor insanın.
sabah kahvemi içtim.
kahvaltı yapasım yok.
hayır biri de demiyor anneme kahvaltı hazırlayayım.
zaten dün gece aldım karşıma konuştum bakın dedim. bu böyle olmaz en azından bir çamaşır asın, bulaşık yerleştirin yahu en azından kapı açın. hoş kitli değilse onu yapıyorlar sağ olsunlar. neyse işte bir su getirin yok anca gelen suya dil atın. arkadaşım senin de suyun var orda ben gelip senin suyuna saldırıyor muyum? suyu doldurup getiriyorum sehbaya daha ben yudum almadan hop oradalar. bakın dedim bu böyle olmaz kendinize çeki düzen verin yoksa yaş mamalarınızı keserim. şimdilik kabul etmişe benziyorlar dinleyip kafa salladılar.
gerçi bety bugün vukuat yaptı. kendileri hasta haliyle bir de aşk istediği için garip gurup hallere büründü. köşede görmüş olduğunuz canım kaktüsümün kumlarını eşelemiş ben geldiğim an çişini yapıyordu. totosuna şaplağı yedi ama durum vahim. kısırlaştırma yapamayız başka ilaçta kullanamıyoruz iğne vurduralım biraz ertelesin. evde, odalarda yakışıklı bir kedi var sanıyor sanırım sürekli kapıları tırmalıyor. aç diye. hep bir seslenme edası arkadaşım yok kimse neden anlamıyorsun diyorum. 'miaaavvvv' oldu hanım oldu. burası türkiye kır dizini otur vallahi yollu derler diyorum 'maaauuuvvvv'.
devamını gör...
herkes hoşlandığı sözlük yazarını itiraf etsin etkinliği
durduk yere kendimizi ifşa edeceğiz yani!
ya o hoşlanmıyorsa?
ben yokum.
ya o hoşlanmıyorsa?
ben yokum.
devamını gör...
ders çalışmamak için yapılanlar
ben değil vücudum yapıyor, ders çalışacağımı anladığı an mide bulantısı ve hafakan basma hissi oluşturuyor sağolsun.
devamını gör...
hemopeksin
plazmada bulunan serbest hem molekülünü bağlayan bir nevi haptoglobin gibi etkisi olan plazma proteinidir.
hemoliz durumlarında seviyesi azalır.
hemolizde arka arkaya yapılan hemopeksin ölçümleri haptoglobin göre daha değerli bir göstergedir.
hemoliz durumlarında seviyesi azalır.
hemolizde arka arkaya yapılan hemopeksin ölçümleri haptoglobin göre daha değerli bir göstergedir.
devamını gör...
geceye bir bilgi bırak
yeşilzeytin birleşik yazılır.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
kendisine verilmiş sözüm üzre, ilk yayınına bir türkü seslendirmek sureti ile katkıda bulunacağım, dinleyenlerinin yüreklerini kâh havai fişeklerle, rengarenk gök kuşakları ile; kâh kor alevlerle, boğaza oturan ve büyüklüğü en az demirci yumruğu kadar tanımsız bir şey hissi ile dolduran, biricik radyo sorumlumuz gomercan'ın müjdesi ile tekrar döneceğine bizleri sevindiren, beklenen, özlenen radyo programı...
devamını gör...
manas destanı gibi tanım giren sözlük yazarı
taktir edilesi yazardır. benim beceremediğimdir. ve fakat keyifle okuyorum elimden geldiğince, sonunda da breeh breeh breehh millet neler yazıyor yahu diyorum.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
irlandalı'mın barbie evi yarasından sonra bir yaramı da ben paylaşmak istedim şimdi.
hani şu mama yiyip kaka yapan akıllı bebekler vardı, ağlayınca mamasını yediriyor daha sonra kakasını yapınca bezini değiştiriyordunuz. heh işte o bebeklere ilk gördüğüm günden beri vurgundum. nerede görsem "ben bundan istiyorum" derdim bizimkilere ama ağlamazdım hiç. zaten şimdiye kadar "ben bundan istiyorum" diye ağladığım bir şey olmadı hayatımda. alınmıyorsa ya diretiyor ya da kabulleniyordum sanırım emin değilim. ama o bebek benim hassas noktamdı. hiç unutmam bir gün bir hastane işi için izmir'e gittik sonrasında büyük bir markete girdik. markette gezerken olmazsa olmazım olan oyuncak reyonunun önünde durduk.
yere oturdum "ben bu bebeği istiyorum lütfen anne alın" dedim. babam "ama bu çok pahalı" dedi. "ama istiyorum, çok istiyorum" dedim. babam elini cebine attı, yokladı. "tamam ama onu alırsan kardeşine oyuncak alamayız, şu diğer bebeklere bakalım mı?" dedi. bu cümle değil de bu cümleyi kurmadan önce cebini yoklaması içimde bir yerleri acıttı. sonra annem "bak şu emzikli bebekler var ya, onlardan alalım. eczaneden de biberon alırız ben sana mama hazırlarım yediririz bebeğe" dedi. "üstünü de örter uyutur muyuz anne?" dedim. "ninni bile söyleriz" dedi. sonra yerden kalktım, babamın elini tuttum, ucuz olan bebeği, sonra da erkek oyuncaklarının reyonuna gidip oradan da kardeşime oyuncak kamyonunu aldık.
o gün el ele çıktık marketten ama bende minik bir değişiklik vardı. küçük minik bir değişiklik ama beni büyüten bir şeydi. babamın arkasını dönüp cebini kontrol etmesi, sonra o cümleyi kurması büyüttü sanki beni.
her neyse sonra annem söz verdiği her şeyi yaptı. o emzik emen bebek alındı bana, biberonu da. annem bir sürü kıyafet bile dikti. kardeşimin oyuncak kamyonunda gezdirdim bebeğimi. o gün iyi ki o mama yiyip kaka yapan bebeği değil de sadece emzik emen bebeği aldım. o gün iyi ki babamın yeterli parası yoktu ve ben bazı şeyleri erken anladım.
şimdi istediğim her bebeği alacak param olsa bile o gün o marketten ailemle birlikte el ele bir şeylerin farkına vararak çıkmam en büyük zenginlikti sanırım bana.
yeri gelmişken sizi seviyorum anne ve baba, ha bir de seni de başımın belası kardeşim!
hani şu mama yiyip kaka yapan akıllı bebekler vardı, ağlayınca mamasını yediriyor daha sonra kakasını yapınca bezini değiştiriyordunuz. heh işte o bebeklere ilk gördüğüm günden beri vurgundum. nerede görsem "ben bundan istiyorum" derdim bizimkilere ama ağlamazdım hiç. zaten şimdiye kadar "ben bundan istiyorum" diye ağladığım bir şey olmadı hayatımda. alınmıyorsa ya diretiyor ya da kabulleniyordum sanırım emin değilim. ama o bebek benim hassas noktamdı. hiç unutmam bir gün bir hastane işi için izmir'e gittik sonrasında büyük bir markete girdik. markette gezerken olmazsa olmazım olan oyuncak reyonunun önünde durduk.
yere oturdum "ben bu bebeği istiyorum lütfen anne alın" dedim. babam "ama bu çok pahalı" dedi. "ama istiyorum, çok istiyorum" dedim. babam elini cebine attı, yokladı. "tamam ama onu alırsan kardeşine oyuncak alamayız, şu diğer bebeklere bakalım mı?" dedi. bu cümle değil de bu cümleyi kurmadan önce cebini yoklaması içimde bir yerleri acıttı. sonra annem "bak şu emzikli bebekler var ya, onlardan alalım. eczaneden de biberon alırız ben sana mama hazırlarım yediririz bebeğe" dedi. "üstünü de örter uyutur muyuz anne?" dedim. "ninni bile söyleriz" dedi. sonra yerden kalktım, babamın elini tuttum, ucuz olan bebeği, sonra da erkek oyuncaklarının reyonuna gidip oradan da kardeşime oyuncak kamyonunu aldık.
o gün el ele çıktık marketten ama bende minik bir değişiklik vardı. küçük minik bir değişiklik ama beni büyüten bir şeydi. babamın arkasını dönüp cebini kontrol etmesi, sonra o cümleyi kurması büyüttü sanki beni.
her neyse sonra annem söz verdiği her şeyi yaptı. o emzik emen bebek alındı bana, biberonu da. annem bir sürü kıyafet bile dikti. kardeşimin oyuncak kamyonunda gezdirdim bebeğimi. o gün iyi ki o mama yiyip kaka yapan bebeği değil de sadece emzik emen bebeği aldım. o gün iyi ki babamın yeterli parası yoktu ve ben bazı şeyleri erken anladım.
şimdi istediğim her bebeği alacak param olsa bile o gün o marketten ailemle birlikte el ele bir şeylerin farkına vararak çıkmam en büyük zenginlikti sanırım bana.
yeri gelmişken sizi seviyorum anne ve baba, ha bir de seni de başımın belası kardeşim!
devamını gör...
ölümcül hastalık umutsuzluk
mahlassızım nickli yazarımızın ukdesidir. kendisinin kafa izninde olduğunu görmek üzücü.
hemen dolduralım:
varoluşçuluğun babası, søren kierkegaard'ın eseridir.
"kierkegaard’a göre umutsuzluk evrenseldir, çünkü insan sonluluktan sonsuzluğa geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. umutsuzluk kaçınılmazdır, onu bir an olsun yabana atamayız. benliğin iflah olmaz hastalıklarına karşılık umut üzerine topyekûn iyimser bir felsefe geliştirmek ruhumuza yapılabilecek en ağır saldırılardan biridir. bir mustarip kötü bir teselliyle avutulabilir mi? umut üzerine gerekli-gereksiz sarfedilen sözler ölümcül bir hastanın yanında yapılan gaflara benzeyecektir ve pek az teskin edicidir! oysa umudunu sonuna kadar tüketmiş bir ruh hali gerçeği kavramak adına daha doğru bir adım atmış olur. umutsuzluk kaçınılmazdır, insanın karşıtların bir sentezi olmasının, daha doğrusu diyalektik bir varlık oluşunun gereğidir. sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan insan “kendi olma” sürecini umutsuzluk içinde yaşar.
kierkegaard için umutsuzluk ölümcül hastalıktır. “bu hastalıktan ölünmesinden veya bu hastalığın fiziksel ölümle sona ermesinden çok, bu hastalığın işkencesi, can çekişen ama ölemeden ölümle savaşan kişi gibi ölememektedir, sürekli bir can çekişme hali içindedir.” “ölümcül hastalık dar anlamda kendisinden sonra hiçbir şey bırakmadan ölüme giden bir hastalık demektir. ve umutsuzluk budur.” umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmamasıdır.
kierkegaard bir dinin çerçevesi içinde yapıtlar üretmesine karşılık aynı zamanda insanoğlunun en temel sorunlarını ortaya koyar. kierkegaard birden ve doğrudan varoluş gizeminin içine dalar. hegel’de en üst noktasına ulaşan akıl ve sistem felsefesine karşı bireyin varoluşunun akıldışılığını, paradoksunu açığa serer."
kaynak
hemen dolduralım:
varoluşçuluğun babası, søren kierkegaard'ın eseridir.
"kierkegaard’a göre umutsuzluk evrenseldir, çünkü insan sonluluktan sonsuzluğa geçişi umutsuzluk yoluyla gerçekleştirir. umutsuzluk kaçınılmazdır, onu bir an olsun yabana atamayız. benliğin iflah olmaz hastalıklarına karşılık umut üzerine topyekûn iyimser bir felsefe geliştirmek ruhumuza yapılabilecek en ağır saldırılardan biridir. bir mustarip kötü bir teselliyle avutulabilir mi? umut üzerine gerekli-gereksiz sarfedilen sözler ölümcül bir hastanın yanında yapılan gaflara benzeyecektir ve pek az teskin edicidir! oysa umudunu sonuna kadar tüketmiş bir ruh hali gerçeği kavramak adına daha doğru bir adım atmış olur. umutsuzluk kaçınılmazdır, insanın karşıtların bir sentezi olmasının, daha doğrusu diyalektik bir varlık oluşunun gereğidir. sonlu varlığı ile sonsuz varlığı arasına sıkışan insan “kendi olma” sürecini umutsuzluk içinde yaşar.
kierkegaard için umutsuzluk ölümcül hastalıktır. “bu hastalıktan ölünmesinden veya bu hastalığın fiziksel ölümle sona ermesinden çok, bu hastalığın işkencesi, can çekişen ama ölemeden ölümle savaşan kişi gibi ölememektedir, sürekli bir can çekişme hali içindedir.” “ölümcül hastalık dar anlamda kendisinden sonra hiçbir şey bırakmadan ölüme giden bir hastalık demektir. ve umutsuzluk budur.” umutsuzluğun özü yaşamın hiçbir şey olmamasıdır.
kierkegaard bir dinin çerçevesi içinde yapıtlar üretmesine karşılık aynı zamanda insanoğlunun en temel sorunlarını ortaya koyar. kierkegaard birden ve doğrudan varoluş gizeminin içine dalar. hegel’de en üst noktasına ulaşan akıl ve sistem felsefesine karşı bireyin varoluşunun akıldışılığını, paradoksunu açığa serer."
kaynak
devamını gör...

