uğur şahin'in aşı patenti açıklaması
doğru söylemiş adam, aşıyı hayriye’nin altın gününde yediğin börek mi sandın tarif istiyon denyo. adam zaten tübitak’la görüşmüş, tübitak şimdi başlasak 2022 sonuna yetişir diyor, kaynak. ne sanıyorsunuz, bir fiske tuz iki nitrojen çalkalayıp şırıngaya mı koyacaktınız, altyapın var mı, üretim kapasiten uygun mu, gereken standardı sağlayabilecek misin, neyine güvenip patent çığırtkanlığı yapıyon hayret bi şey ya.
artı, üretim hızlandırması için bazı avrupa ülkesi firmalarıyla da görüşmüş, lisans veriyormuş haziran gibi üretime başlanacakmış. derdiniz sayı yetersizliğiyse ben ürettiriyorum diyor işte, sen bulsaydın sen üretseydin birader, adam hayrına iş yapmak zorunda mı? şu kadar milyon kazanmış da yetermiş artık hayrına versinmiş toplum sağlığıymış. kimse para kazanmak için çıktığı yolda, tepeye ulaşmak için yıllarını verdiği bir konuda hayrına iş yapmak zorunda değil, vicdan yaptırma çabası çok komik geliyor bana.
artı, üretim hızlandırması için bazı avrupa ülkesi firmalarıyla da görüşmüş, lisans veriyormuş haziran gibi üretime başlanacakmış. derdiniz sayı yetersizliğiyse ben ürettiriyorum diyor işte, sen bulsaydın sen üretseydin birader, adam hayrına iş yapmak zorunda mı? şu kadar milyon kazanmış da yetermiş artık hayrına versinmiş toplum sağlığıymış. kimse para kazanmak için çıktığı yolda, tepeye ulaşmak için yıllarını verdiği bir konuda hayrına iş yapmak zorunda değil, vicdan yaptırma çabası çok komik geliyor bana.
devamını gör...
sehpaya çarpan serçe parmağı
(bkz: öldürmeyip süründüren şeyler)
devamını gör...
hafta sonu
insan ve arabadan tut, dağıtılan gazeteye kadar her şeyin "fazla" ve de "çok" olduğu, kaçtığı hafta dilimi.
nedense çocukken öyle değildi.*
nedense çocukken öyle değildi.*
devamını gör...
hayatında hiç antidepresan kullanmamış insan
benimdir. hayatımda o kadar zor badireler atlattım ki, bazen üst üste gelmesine rağmen aklımın ucundan bile geçirmedim. arkadaşlar antidepresan kangren olmuş bir kolu kesmek gibidir. kişinin çok ciddi, ölüme götürebilecek psikolojik sorunları varsa intihar etmesin vs. diye son çare olarak kullanılır. depresyonel vakalarda antidepresan kullanım oranı çok düşüktür çünkü hem çok derin, hemde uzun süreli maruz kalınmışsa ve kişi hayata dair bir çıkış yolu bulamıyorsa, “ doktor kontrolünde” ve belirli dozlarla verilir. öyle ergen ergen tribe girip hemen ilaca sarılmayın ve şunu düşünün. insanlar önceden bu ilaçlar yokken bu sorunlarla nasıl başa çıkıyorlardı ? unutmayın insan beyni ve vücudu koşullar ne olursa olsun hayatta kalmaya programlanmıştır. hayattaki çoğu problemimiz, biraz sabır, gayret ve destek ile çözülebilir.
devamını gör...
yarın öleceğini bilsen bugün ne yapardın sorunsalı
kesin olarak yarın ölecek olacağımı bilseydim, bugün ölebileceğim ama yarın öleceğimi bildiğim için beni öldüremeyecek ne varsa deneyimlerdim.
devamını gör...
esnaf lokantası sözlük olsa alınabilecek nickler
mercimek çorbası *
devamını gör...
en iyi arkadaşınızın bir kedi olması
aramızdaki tek sorun türkçe anlıyor ama konuşamıyor. bu nedenle hala dostuz zira beni eleştiremiyor.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının meslekleri
yiyip-içip, okuyup-gezen
devamını gör...
dijital kölelik
internetten, sanal dünyadan, sosyal medyadan, ekranlardan kopamamak. her an telefonlara bakmak, işyerinde bilgisayardan kopamayış, eğitimde usul usul bu yöne gidiş, nesnelerin interneti meselesine giderken tümden dijital prangalarla bağlanış.
devamını gör...
normal sözlük'ün 35 yaş istilasına uğramış olması
arkadaş, biz hiç bir yere sığmayacak mıyız yahu ?
yolun yarısını geçmişiz. artık yokuş aşağı gidiyoruz.
bırakın takılalım şurada. kimseye garezimiz yok inanın ki.
yolun yarısını geçmişiz. artık yokuş aşağı gidiyoruz.
bırakın takılalım şurada. kimseye garezimiz yok inanın ki.
devamını gör...
sözlük yazarlarının iban numaraları
bayram falan gelince hatırlatın başlığı tekrar canlandıralım,yoldaş benjamin üç beş bişey ateşler belki biz yazar dostlarına.
devamını gör...
ıza'nın şarkısı
nereden nasıl başlasam bilemediğim bir kitap bitirdim. çok nadirdir yüreğimi ağırlaştıran, kızdıran kitaplar. ama iza'nın şarkısı tam olarak böyle bir kitap oldu benim için. kitap bittikten sonra bir süre sindirmeyi bekledim hakkında konuşmak için. ama şimdi kafam ve duygularım kadar karışık fikirlerime geçebilirim sanırım.
ıza'nın şarkısı macar yazar magda szabó'nun kaleme aldığı bir roman. ilk defa macar edebiyatı okudum demeden de geçmek istemiyorum. araştırırken yazarın dilimize kazandırılan üç kitabı daha olduğunu gördüm. ama bunların arasında en bilinenikapı adlı kitabı.
kitabı okuyuculuguna çok güvendiğim bir arkadaşım çok beğeneceksin diye önermişti. kitapların arka kapaklarını genelde okumam. okumadan önce araştırma da yapmam. hiçbir fikrim olmadan edinip okumaya başladım bu kitabı. ve o kadar sevdim ki. bana karmakarışık hissettirdi, kendimi sorgulattı. bu kadar sade ve güzel bir dili olup, insanları bu kadar iyi gözlemleyip de duygularını bize aktaran bir yazarla tanıştığım için de ayrıca mutlu oldum. diğer kitaplarını da muhakkak okuyacağım.
konuya gelirsek eğer taşrada yaşayan birbirini seven bir aile. etelka ve vince. ve çok sevdikleri , gurur duydukları kızları iza. yoksulluklarına rağmen okutup doktor olan, sert mizaclı, her zaman ayakları yere basan olgun kızları iza eşinden ayrılınca yaşadığı yerden budapeşte'ye taşınıyor. özel günlerde bir araya gelseler de , kızları hep onlara para gönderse, hep iyilikleri için çabalasa da vince bir gün kanser oluyor ve o zaman hayatları değişiyor. olmesi kaçınılmaz olan bu hastalıkta o an geliyor ve bunun sonucunda iza annesini alıp yanına budapeşte'ye götürüyor.
yıllar sonra bir araya gelen anne ve kız . bunu heyecanını yaşayan, kendi fikirlerinden ve yaşamından yeniliğe ayak uydurmakta zorlanan etelka ve büyük sehre alışmış, düzenini kurmuş yıllardır yalnız yaşayan iza. sırf anne kız olmaları yuznden anlasabilecekler mi?
sahi anne ve kızlar her zaman anlaşır mı?
kendini kızına karşı hep sorumlu hisseden, onun için bir şeyler yapmanın heyecanında olan anne ama bunların hiçbirini kabul etmeyen kendi düzenini bozdurmayan bir kız. zaman ikisinden de götürüyor.. işte kitapta bu anne ve kızın iç hesaplaşmasını okuyoruz ve belki de biz çoğumuzun annenizle ilişkisini. ama tabiii yalnızca iza ve etelka 'nın hayatına değinmiyor yazar. vince, antal, gica.. ve bunu o kadar güzel yapıyor ki.
bu ay okuduğum en güzeller içindeydi. bence siz de tanışmalısınız.
keyifli okumalar...
ıza'nın şarkısı macar yazar magda szabó'nun kaleme aldığı bir roman. ilk defa macar edebiyatı okudum demeden de geçmek istemiyorum. araştırırken yazarın dilimize kazandırılan üç kitabı daha olduğunu gördüm. ama bunların arasında en bilinenikapı adlı kitabı.
kitabı okuyuculuguna çok güvendiğim bir arkadaşım çok beğeneceksin diye önermişti. kitapların arka kapaklarını genelde okumam. okumadan önce araştırma da yapmam. hiçbir fikrim olmadan edinip okumaya başladım bu kitabı. ve o kadar sevdim ki. bana karmakarışık hissettirdi, kendimi sorgulattı. bu kadar sade ve güzel bir dili olup, insanları bu kadar iyi gözlemleyip de duygularını bize aktaran bir yazarla tanıştığım için de ayrıca mutlu oldum. diğer kitaplarını da muhakkak okuyacağım.
konuya gelirsek eğer taşrada yaşayan birbirini seven bir aile. etelka ve vince. ve çok sevdikleri , gurur duydukları kızları iza. yoksulluklarına rağmen okutup doktor olan, sert mizaclı, her zaman ayakları yere basan olgun kızları iza eşinden ayrılınca yaşadığı yerden budapeşte'ye taşınıyor. özel günlerde bir araya gelseler de , kızları hep onlara para gönderse, hep iyilikleri için çabalasa da vince bir gün kanser oluyor ve o zaman hayatları değişiyor. olmesi kaçınılmaz olan bu hastalıkta o an geliyor ve bunun sonucunda iza annesini alıp yanına budapeşte'ye götürüyor.
yıllar sonra bir araya gelen anne ve kız . bunu heyecanını yaşayan, kendi fikirlerinden ve yaşamından yeniliğe ayak uydurmakta zorlanan etelka ve büyük sehre alışmış, düzenini kurmuş yıllardır yalnız yaşayan iza. sırf anne kız olmaları yuznden anlasabilecekler mi?
sahi anne ve kızlar her zaman anlaşır mı?
kendini kızına karşı hep sorumlu hisseden, onun için bir şeyler yapmanın heyecanında olan anne ama bunların hiçbirini kabul etmeyen kendi düzenini bozdurmayan bir kız. zaman ikisinden de götürüyor.. işte kitapta bu anne ve kızın iç hesaplaşmasını okuyoruz ve belki de biz çoğumuzun annenizle ilişkisini. ama tabiii yalnızca iza ve etelka 'nın hayatına değinmiyor yazar. vince, antal, gica.. ve bunu o kadar güzel yapıyor ki.
bu ay okuduğum en güzeller içindeydi. bence siz de tanışmalısınız.
keyifli okumalar...
devamını gör...
öyküler (neil gaiman)
bilenler bilir, takıntılı olduğum bazı yazarlar vardır ki neil gaiman bunlardan sadece birisi. bu yazarların ismi bir şeyin üzerinde yazılı ise onu mutlaka alırım. genelde de beni çok nadiren yanıltırlar. elbette bu antolojide de fantezi edebiyatın rock starı neil gaiman ve çağımızın önemli antolojistlerinden al sarrantonio iş birliğini görüp de kitaplığımızı bu çalışmadan mahrum bırakmak olmazdı. iyi ki de bırakmamışız zira içerisinde birbirinden iyi yirmialtı ismi bir araya getiren bu antoloji shirley jackson en iyi öykü derlemesi ödülünü de almış efendim. haddim olmayarak oldukça da yerinde bir ödül olduğunu ifade etmek isterim.
neil gaiman’ın çok tatlış bir önsözü ile başladığımız bu macerada kimler kimler yok ki? michael moorcock gibi fantezi efsanelerinden tutun da chuck palahniuk gibi bir yeraltı edebiyatı peygamberine ve hayao miyazaki'nin yürüyen şato isimli animesine uyarladığı muhteşem ve tatlış şato üçlemesi ile kalbimde ayrı bir yeri olan diana wynne jones gibi yazarlara ev sahipliği yapıyor. ayrıca kat howard,joe hill, richard adams, jonathan hill gibi daha önce çalışmalarını okuma şansı bulduğumuz pek çok yazarın yanında, bizi yeni yazarlarla da tanış ediyor.
neil gaiman’ın siyah dağlarda bir mağaradır hakikat öyküsüne ise ekstra değinmek istiyorum çünkü bence kendisinin gerçekten çok iyi çalışmalarından birisi. bu öykü daha sonra eddie campbell’ın resimlemeleri ile ayrı bir kitap olarak da basıldı ancak şu an sadece ingilizce olarak bulunabiliyor (bkz: the truth is a cave in the black mountains).
ithaki tarafından ciltli, şömizli olarak basılan bu antolojinin (öhöm az önce kontrol ettim ve maalesef) şu an baskısı yok (evet – yine). neyse ikinci el falan bulup alın efendim. pişman olmazsanız. ha olursanız da sizi michael moorcock’a havale ederim.
neil gaiman’ın çok tatlış bir önsözü ile başladığımız bu macerada kimler kimler yok ki? michael moorcock gibi fantezi efsanelerinden tutun da chuck palahniuk gibi bir yeraltı edebiyatı peygamberine ve hayao miyazaki'nin yürüyen şato isimli animesine uyarladığı muhteşem ve tatlış şato üçlemesi ile kalbimde ayrı bir yeri olan diana wynne jones gibi yazarlara ev sahipliği yapıyor. ayrıca kat howard,joe hill, richard adams, jonathan hill gibi daha önce çalışmalarını okuma şansı bulduğumuz pek çok yazarın yanında, bizi yeni yazarlarla da tanış ediyor.
neil gaiman’ın siyah dağlarda bir mağaradır hakikat öyküsüne ise ekstra değinmek istiyorum çünkü bence kendisinin gerçekten çok iyi çalışmalarından birisi. bu öykü daha sonra eddie campbell’ın resimlemeleri ile ayrı bir kitap olarak da basıldı ancak şu an sadece ingilizce olarak bulunabiliyor (bkz: the truth is a cave in the black mountains).
ithaki tarafından ciltli, şömizli olarak basılan bu antolojinin (öhöm az önce kontrol ettim ve maalesef) şu an baskısı yok (evet – yine). neyse ikinci el falan bulup alın efendim. pişman olmazsanız. ha olursanız da sizi michael moorcock’a havale ederim.
devamını gör...
koklear implant
ileri, çok ileri ya da total işitme kaybı* olan kişilerde koklea denen duyma organına elektrot yerleştirilerek, sesin elektrik enerjisine çevrilmesini sağlayan tıbbi cihaz.
bu kişiler duymayı yeniden öğrenirler. sizin önceden "elma" olarak duyduğunuz ses, implantasyon sonrası "ıııgıkl" gibi gelebilir mesela. o yüzden ciddi bir rehabilitasyon sürecinden geçerler bu kişiler. tabii sonrasında sen, ben gibi duyarlar, müzik aleti çalarlar, hayatlarını güzelce idame ettirebilirler. ameliyatı kulak burun boğaz hekimi tarafından yapılır, riskleri elbette vardır ama oldukça azdır; ameliyat boyunca ve ameliyat sonrası çeşitli kontroller odyolog tarafından sağlanır.
bu kişiler duymayı yeniden öğrenirler. sizin önceden "elma" olarak duyduğunuz ses, implantasyon sonrası "ıııgıkl" gibi gelebilir mesela. o yüzden ciddi bir rehabilitasyon sürecinden geçerler bu kişiler. tabii sonrasında sen, ben gibi duyarlar, müzik aleti çalarlar, hayatlarını güzelce idame ettirebilirler. ameliyatı kulak burun boğaz hekimi tarafından yapılır, riskleri elbette vardır ama oldukça azdır; ameliyat boyunca ve ameliyat sonrası çeşitli kontroller odyolog tarafından sağlanır.
devamını gör...
ilişkilerden edinilen tecrübe
en zayıf anında bırakıp gideceğini düşünerek yaşa.
devamını gör...
kendine bir not bırak
erteleme artık, erteleme.
devamını gör...
arkadaş zekai özger
dönemin siyasi karmaşasında homoseksüel bir türk şairi... yaşayacak ve anlatacak çok şeyi vardı ancak o yol kenarında bir kaldırıma yığılıp kaldı. eğer yaşasaydı, bugün türk şiirinin önde gelen isimlerinden biri olacaktı.
devamını gör...

