madonna'nın 1980'lerdeki kült şarkısı. çok kişinin kulağa aşina olan ve ismini bilemediği yabancı şarkılardan biridir. gene o döneme ait olan self control ve life is live ile aynı klasmandadır.
devamını gör...

her gün yeni bir sorunsalla karşılaşıp neye şaşıracağımı da şaşırtan durumdur. insanlar kendilerince sorunlar yaratıp, kendi isteklerini de çocukları üzerinden gerçekleştiriyorlar ona kızıyorum sadece burada. 18 yaşından sonra umarım istediği soyadı neyse onu alır bahsi geçen durumdaki çocuk. yani bu soy olayı da ne kadar abartılıyor anlamıyorum. bu zihniyetteki kimsenin soyunun da devam etmemesi gerek ama işte çoğaldıkça çoğalıyoruz. zaten dna ile aktarılmış soyu, soyadını almasa ne olacak?
kadının da kendince haklı nedenleri vardır ama hiç bir neden bir çocuğun bu ve benzeri şekilde istismar edilmesini gerektirmiyor bence.
devamını gör...

böyle benzer başlıkları gördükçe aklımdan
" herkes ekmeğinde " diyorum.
hayırlı işler
devamını gör...

"birini sevmeye başlamak, başlı başına bir iştir. güçlü, cömert ve biraz kör olmak zorundasındır. hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki, bir uçurumun kıyısına gelir ve atlayarak karşıya geçmek durumunda kalırsın; işte o an düşünmeye kalkarsan aşamazsın o uçurumu."

-jean paul sartre, bulantı
devamını gör...

hepimizin kanayan yarası bunaltan sıcak havalarda kadınlar sütyen takmak zorunda değildir. davarlara bulaşmak için açtığım başlıktır. canım sıkılıyor çünkü anlatabiliyor muyum dostum bir iki avel sözel tacizde bulunacak ya da bön bön bakılacak diye bunu çekmek zorunda değiliz.
dünyada görmeyi istediğimiz değişimin kendisi olmalıyız sonuçta değil mi?
devamını gör...

en başarılı introya sahip dizilerden bir tanesi. bildiğiniz geriyor. zaten bu introyu hazırlayan kyle cooper, se7en'ın se7en olmasında büyük etkisi olan o introyu da hazırlayan adam. bunların dışında the walking dead'inkini de yapmış. aslında daha çok yapmış ama gözüme bunlar çarptı. adam yapıyor.
her sezonun kendine has bir hikayesi, bir tarzı oluyor. sezon isimlerini sırasıyla yazayım da tam olsun.
devamını gör...

yine pişman olacağımız bir haltlar yedik.
devamını gör...

ister istemez gözümün kaydığı sekmedir. sanki dünya çapında ünlü bir yazarım da herkes beğenmek için sıraya girmiş. yazdığımsa 2 satır bir şey.
devamını gör...

konuşamam, sadece telegram!, yapılabilir artık bence.
devamını gör...

pedi gazeteye sarmak ve siyah poşete koymak büyük ihtimalle tarihe karışırdı.
devamını gör...

ailelerin bilgilendirilmesi lazım. kadına siddet uygulayan şahısların zihniyeti belli.
burda iş anne-babaya düşüyor.

maalesef türkiye'de kimse doğru çocuk eğitimi nedir bilmiyor. herkes doğru yanlış demeden kendi bildiğini uyguluyor, nasıl gördüyse o şekilde yetiştiriyor (ama sorsan çocuğunu en doğru yetiştiren de o)

burda iş devlete düşüyor. insanların, özellikle anne baba olacaklarin bilgilendirilmesi gerekiyor, seminerler yapılmalı ama malum parti'nin pek umrunda değil gibi görünüyor.
o günler nerdeee...
devamını gör...

azerbaycan türkçesi türkçenin ne kadar güzel bir varyasyonu. ezgisel tınısal olarak farsçaya da benzetiyorum. bayılıyorum.
devamını gör...

kafa izninin gereğinin oldukça dışında kullanılmasından dolayı, sistemdeki yükünü düşünerek bir güncelleştirmeye gitmek durumunda kaldık.

artık kafa izni hakkı 30 günde 1 defa sağlanıyor.
eğer kafa izni yapılmış ve dönülmüşse, tekrar kafa izni opsiyonunu aktifleştirmek için, 30 günlük bir süre geçmesi gerekiyor.

kafa izninden dönüş prosedüründe ise bir değişikliğe gitmedik.
kafa izni aktif edildikten 50 saat sonra, hesabınıza giriş yaparak, kafa iznini bitirebilir, hesabınızı aktif edebilirsiniz.
devamını gör...

burda anonim takılan,
bu gün a yarın b sonra c olup devam eden yazarın, orijinal olmaması, copyci pastci olması.*
bana ırak hal. ben oldum bittim ben takılmayı severim.
kelime başlıkları hariç, girdiğim tanımlar yüzde yüz benden.
başkasının anlattığı şeyi de onu da anarak bahsetmesi bana daha anlatılır geliyor. ilber ortaylı demiş ki demesi hoş, sanki benimle sohbet ederken demiş gibi. *
devamını gör...

henüz 4-5 yaşlarındayken bunları dinleyecek kadar ne yaşamış olabilirim acaba?
"yar yar vurma beni derinden" kısmına bağırarak eşlik ediyordum bir de.
devamını gör...

epeycesene sevdiğim değerli türk şair, yazar, manken, düşünür, pembe bir battaniye ve sosyopattır.

kendisiyle her gün düzenli olarak oyun oynarız. araya 6-7 saat koyunca yoksunluk belirtisi gösterip işi gücü bırakıp oyun oynamaya başlıyoruz. neyin kafasını yaşıyoruz onu da bilemiyorum. ne zaman kazansam arıyorum deli kadınlar gibi kahkahalar atıyorum, 4 dakika boyunca gülüyorum, olabildiğine sesli şekilde bu zaferi kutluyorum. ancak kendisi ne zaman yeniyor gibi olsa karnım ağrıyor, başım ağrıyor ya da ağzımdan kan geliyor bir dakika bahaneleri ile oyundan çıkıyorum ve ortadan kayboluyorum. saatlerce içime kapanıyorum. yenilmeye 5 gr tahammülüm varsa kendisine yenilmeye tahammülüm hiç yok. hırsımı alamayıp tartışmak için aradığım zaman telefonu "bekle teslim oluyorum" diye açıp zaferden vazgeçen bir komutandır. daha dün benimle hayvan gibi alay etti aha yenilirim bile demez, akıllı adamdır, dırdır ile uğraşmaz. lütfen abiiiii lütfen teslim olun, hadi be abbi diye yalvartabileceğini bildiği halde hiç o toplara girmez. bu nedenle pembe bir battaniyedir.

durup dururken garip garip laflar soktuğu, aynı anda iki işe birden odaklanamadığı için arayanı telefonun bir ucunda unuttuğu, basit bir yemek tarifini dinleyerek asla yapamadığı, kafası bir başka âlemde yaşadığı ve bir noktadan sonra (6-7 gün uğraşıp) sinirleri oynatıp tartışma başlattığı zaman telefonun ucundan sinsi sinsi güldüğü için sosyopattır.

pembe bir battaniyelik ve sosyopatlık arasında geçirdigi yaşamında başarılar diliyorum değerli dostuma. umarım bir gün kullandığı maddeyi hepimiz ile paylaşır çünkü herkesin bu kafaya ihtiyacı var.

hoşşa ğal.
devamını gör...

kimseye ihtiyacım yok. i hate everybody konuşması sonrası insanın "kendi" ile yalnız kalması durumu. azı yarar fazlası zarar. dikkat etmek lazım alışılması durumunda birey çok fazla yalnızlaşabilir.
devamını gör...

ödevler hariç gereksiz sohbet grubudur.
devamını gör...

an itibarı ile akış'taki yerinden kaldırılması ile üzen başlıktır. ne kadar destek olamasam da destek olacak kişiler artık ulaşmakta güçlük çekecekler*
devamını gör...

robert bresson'un geroges bernanos’nun romanı olan mouchette’i 1967’de senaryolaştırıp sinema dünyasına hediye ettiği film ötesi şaheser. robert bresson, mouchette için tam bir sefalet ve acımasızlık’tır der. gerçekten sefaletide acımasızlığıda bu filmde hançer gibi kalbimize saplar. film aslında savaşın yıkımlarının eseri olan insanların sevgisizliği ve ruhsuzluğunu anlatarak başlar annesi yatalak olan mouchette abisi ve kundakta olan kardeşi ile annesinin başında olan ifadesizliği aslında bir çok ifade barındırmaktadır. mouchette ne okulda ne kasabada ne ailesinden kimseye sevgi gösterir soğuktur kendisini bile sevmez. okulda olan koro sahnesinde bunu çok çok iyi anlarız herkesin şarkı söyleyip eğlenirken mouchette'in öyle soğuk duruşundan. ailenin sefaleti savaş sonrasında olan durumları siyah beyaz bir etki ile gözümüze gözümüze sokar çıkmayacak şekilde yönetmen. küçük ayaklı büyük papuçlu bir kızdır mouchette ve onu hissederiz kalbimizde. aslında herkes acımasız herkes sevgisizdir mouchette'e karşı yatalak annesi hariç ama o sadece mouchette karşı değil kendisi giderse çocukları ne olacak diye düşünür. büyük papuçları ile yürüyemeyişiyle yüreğinize bir öküz oturur hele son sahnede kendisini suya bırakırken gözyaşlarınızı tutamayabilirsiniz.
klasik robert bresson tarzı iç çatışmalar ve karanlıkla dolu bir film ağlamak istiyorsanız izleyebilirsiniz efendim.

edit :ah tavşan sahnesi izleyip yazdığım için ağlarken yazmayı unutmuşum.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim