yanlış yöne doğru yürüdüğünü fark ettiğinde geri dönmeye çalışmak.
devamını gör...

beklenmedik sonuçlar doğurabilen bir durumdur. aman dikkat.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kazuo ıshıguro romanıdır.

zamanı doldurmak için bir şeylerle uğraşmak insanoğlunun toplumsal hafızasına kazınmış bir meşgale. gün boyu uğraşıp didindikten sonra, yapmamız gerekenleri yaptıktan, kendimize ait an parçalarını biriktirdikten sonra yorgun bir mutlulukla yatağa girdiğimiz anda aklımızda olan tek şey günden kalanlardır. bir muhasebe defterine döner zihnimiz ve hesaplaşma başlar.

bunu daha büyük ölçekte yaptığımız zaman hesaplaşma da büyür ödeyeceğimiz bedeller de. uzun bir yaşamı ortaya döküp olumlu ve olumsuz yanlarını ayıklamak en az o yaşam kadar uzun ve meşakkatli olacaktır.

bekçi mürteza’yı ilk olarak okuma fırsatını bulmadan izlemek durumunda kalmıştım. belki 10 belki 11 yaşında idim. o zamanlar vazife aşkı diye bilinen şimdi ise işkoliklik diye adlandırılıp anlamı bozulan o takıntının ne menem bir şey olduğunu bekçi mürteza ile anlamıştım.

günden kalanlar’daki stevens’ı da vazife aşkı ile yanıp tutuşan ve işini vakar içinde yapmak için ter döken bir başkahya. biz kitap boyu kendimizi onun yerine koyarak hikayesini, onun için günden kalanları takip ediyoruz.

ishiguro’nun her kitabı gibi bu kitap da gerçeğe farklı bir bakış açısı getirirken içimizdeki merhamet duygusunu okşuyor. büyüksün ishiguro!
devamını gör...

ülkemizde az da olsa güzel şeyler olduğunu gösteren bir durumdur. tam umudumuzu kaybediyoruz, güzel haberlerle karşılaşıyoruz. parayla tez yazdıranlar bir tarafa bu güzel gençler bir tarafa...
devamını gör...

rap’te onca ön planda insan varken bula bula eypio [abdurrahim akça], hadise [hadise açıkgöz], mero [enes meral] ve murda’yı [önder doğan] bulması acun ılıcalı’nın rap’e karşı bakış açısını net bir şekilde gözler önüne seriyor.

söz konusu jürileri gösterir poster için: acun ılıcalı/instagram
güncelleme: kimse söz konusu linke erişilemediğini söylemediği için hâlen çalıştığını sandım. söz konusu linkin ara ara gösterdiği “bad url timestamp” uyarısına karşı buradan da hikâyedeki o postere bakabilirsiniz.
devamını gör...

mantık hataları zincirini barındıran başlıktır. tikel varlıkların zıddı olmaz. karıncanın veya atın da zıttı yoktur. zıtlık kavramlar içindir. (bkz: kant'ın kategorileri)(bkz: aristoteles'in kategorileri)(bkz: kategoriler)*

edit: zıttı olmayan kavramlar varlığını kaybeder evet, bu doğrudur. mesela, ayrılık kavramı olmasa, birleşme olur mu? yaşam olmasa ölüm olur mu? iki zıt birbirini 'var' eder her zaman.

edit 2: zıtlık, zaten diğerinin yoksunluğudur da aynı zamanda. iki zıt aynı anda vücut bulmuyosa zıtlık yoktur mu diyoruz? eğer 'bu yoksunluktur, zıtlık değildir' dersek, faklı kelimelerle aynı şeyi söylemiş oluruz. içerik aynı tanım farklı olmuş olur.
devamını gör...

"baba, bu değirmenin niçin suyu yok?"
"o bir yel değirmeni yavrum"
"tamam da niçin suyu yok?"
devamını gör...

kız arkadaşımla şöminenin karşısında sallanan sandalyelerimize oturup birbirimize sırayla şiir okuyoruz. o sırada kitaplıktan üvercinka'yı açıp rastgele bir sayfa çevirdim ve elimdeki white russian kadehini yere düşürerek "olamaz!" dedim. kız arkadaşım bana dönerek "oğulcan noluyor!!" dedi ve beni sandalyeye boylu boyunca oturtarak gömleğimin düğmelerini çözüverdi.

nasıl olurdu bu? nasıl?

bilmiyorum daha önce bahsettim mi. ben askerliğimi 97/4 dönem kıbrıs jandarma komutanlığında yaptım. orada neredeyse her gün patates soyardık. tertibim muzaffer sürekli "gardaççım sana bizim buranın müziklerini dinleteceyim" diyerek gider gırnata müzik açardı, kıvırta kıvırta patates soyardık anasını satim. her gün ama her gün patates soyup gırnata çalıyorduk istisnasız. bir keresinde selami çavuş girmişti de rezil olmuştuk. bak manzarayı anlatıyorum sana. muzaffer denilen bu herifçioğlunun patatesleri tek parça olarak soyabilme gibi gereksiz bir yeteneği vardı. haliyle patatesin kabuğu upuzun oluyordu. heh, işte bu manyak herif o patates kabuklarını birleştirip kendisine bir peruk takmış saçlarını savura savura gırnata oynuyor. çavuş da tam o anda içeri girdi aliminyum. bir de o sırada hıyarın birisi yangın alarmına mı ne basmış artık nasıl becerdiyse, bütün garnizon dışarı fırladık. çavuş önde ben arkada, atletli ve patates kabuğu peruklu bir şekilde muzaffer arkada gittik. bu manyak herif hala farkında değil. nasıl bir görüntü olduğunu hala hatırlar hatırlar gülerim. öyle böyle sağlam dayak yemedik ama.

neyse ne diyordum. vikinglerin hiçbirinin patates soymamış olduğundan bahsediyordum. gittim wikipedia'dan araştırdım bunlar savaşçı millettir. her viking asker doğar diye.. ama adamların kültüründe kışla mutfağında patates soymak yok lan. vallahi yok billahi yok. sabah gazetesinden 50 kupona aldığımız britania ansiklopedisine baktım orada da yok. yale üniversitesinde nordik tarihi üzerine doktora yapan bir arkadaşıma sordum o da bilmiyor. en son ülkemizin ulusal değeri, yaşayan efsanesi ilber ortaylı hoca'ya mail olarak attım. bakın hocam yanlışımız olmasın askerde nasıl patates soyulmaz diye dipnot düştüm. muhtemelen dönmeyecek ama olsun.

whatsapp'tan muzaffer'e yazdım.

"hacı öncelikle selamunalekyüm barça-celta maçı kg var." diyerek konuya girdim, ondan sonra konuyu uzun uzun anlattım. herif hakikaten de şaşırdı, "harbi gardaççım bunlar da gendilerine asgerlik yabdım sanır vallah doru diyon" dedi.

inanılacak gibi değil ya. esra da şimdi bana süt hazırlıyor mutfakta. canım benim ya. süt gaz yapar mı diye sordum, yok süd zehiri alır diyor. ben bu kıza aşığım ya aşık.
devamını gör...

geleceğim, bekle dedi, gitti..
ben beklemedim, o da gelmedi.
ölüm gibi bir şey oldu..
ama kimse ölmedi.
özdemir asaf
devamını gör...

memleket isterim
memleket isterim gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
memleket isterim ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
kardeş kavgasına bir nihayet olsun. memleket isterim ne zengin fakir,
ne sen ben farkı olsun;
kış günü herkesin evi barkı olsun. memleket isterim yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
olursa bir şikayet ölümden olsun.
(bkz: cahit sıktı tarancı)
devamını gör...

hindistan'da bir bölge. isminin kökeni tavla oynayanlara tanıdık gelen penç, yani beş ve su anlamına gelen ab sözcüklerinin birleşimi. türkçe karşılığı beş su.
bölgede toplam beş büyük nehir varmış. ismi farsça ve hintçe dillerinde o sebeple pencap olmuş. burası tarihte büyük iskender ve ordusunun geldiği uç bölge. burada belki de şimdiye kadar görmedikleri suyu ve bitkisi bol bir orman ve fil, maymun, papağan, yılan gibi egzotik hayvanlar ve bitkiler ile karşılaşmışlar.
devamını gör...

çok güzel sabahlardan biridir. o doğa kokusu, o kuş cıvıltıları insanı mutlu eder.
devamını gör...

ya kopsun da bana zaman mekan fark etmez, yeter bu kadar doydum ben.* koptu da şafağımız kaldı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

konu aşağı bak ya da aşağıdan git mevzusu mu gerçekten sizce? sadece arkadaşlarıyla birlikte yürüyorlar. hiçbir taşkınlıkları yok, slogan atmıyorlar. sadece yürüyorlar. o öğrenciler terörist değil. o öğrenciler bu ülkenin geleceği olacaktı ve emin olun hepsini kaybettiniz bile. haklarını savundukları ve demokrasi istedikleri için gözaltına alınmayı böyle bir muamele görmeyi hak etmediler.

çoğumuz unuttu belki ama türkiye'nin en iyi öğrencilerinin bulunduğu üniversitenin çevresinde hale ağır silahlı polisler devriye geziyor. mezunları ve basın mensupları içeri alınmıyor.

muhalefetten o zaman ümidi kesmiştik zaten. en azından bizden bir önceki nesilin bize bıraktıkları yıkıntının sorumluluğunu almasını bizi z kuşağı diye sürekli hor görecek bir şeyler bulmayı bırakmalarını ve haklı olduğumuzda bizi ezmek yerine yanımızda durmalarını beklerdik.*

ama pardon aşağı bak demedi aşağıdan git dedi. suçlu biziz..
devamını gör...

yedi numara dizisin de haydar'ın armagan'a aşkını ifade etmek icin söylediği sözlerle dizinin ne kadar muhteşem bir dizi olduğunu varın siz düşünün yazar kardeşlerim

"sıfır bir değer değildir. bir sayı bile degildir. ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır, tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür.

sana dese ki biri, "sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle". yine değeri sıfır mı olur senin için?"
devamını gör...

acemilik eserlerim.*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

su adama cirkin denir mi taş olursun (bkz: swh)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

alışıyoruz birbirimize, o kadar çok alışıyoruz ki ne olursa olsun uzaklarda da olsalar bir yerde alıştığımız insanları bulacağımızı sanıyoruz. değer verdiğimiz kişileri kırdığımızda illaki onun gönlünü alırım diye vicdan azabından kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz. ölüm tüm dengeleri bozuyor. belki de bundandır.

ha insan, ha hayvan, ha bitki fark etmez; ölüm her türlü canlının yüzünde hüzünlü bir ifade bırakıp onları hayatlarımızdan çıkartıyor. bizlere de bir gün aynısını yaşayacağımızı hatırlatıyor, yalnız hissettiriyor. etrafında ne kadar çok insan bulunursa bulunsun, bir gün madden ya da manen ortadan kaybolacaklar, bunu anımsatıyor. ölüm, asilliğini bu nedenle koruyabiliyordur belki de, hayatın en gerçek hali olduğu için. yüzlerdeki gülümseme, gözlerdeki yaş, alınan nefes bile gerçekmiş gibi gelmeyebilir bazen insana, ancak ölüm kaçamayacağımız bir gerçek. ölüye de bundan saygı duyuyor olabiliriz, belki de bu nedenle değere biniyor.

ayrıca ölüler konuşamaz, tartışamaz, kalp kıramaz, melek gibi masumdurlar. tüm kötülükler ruhlardan çıkar, geride bıraktıkları bedense kıyafetler gibidir. bir önemi yoktur. ölen ruhun anıları da eskiyene kadar seninledir, ölümün üzerinden çok zaman geçince yırtılmış kıyafetleri nasıl çöpe atıyorsak, yok olmuş ruhun anıları da beynimizin en kenar köşelerine atarız. o kıymet de uzun sürmüyor yani. bence tabii.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim