arthur rimbaud
her şeyden evvel ''je est un autre'' sözünü yeryüzüne bırakıvermiştir. yani ''ben bir başkasıdır''...
rimbaud'dan sonra ne yazılır? bu soruya 21. yüzyıl şairleri herhangi bir cevap bulamadı. peki ya rimbaud'yu anlamak? işte bu hiçbir zaman 'tam anlamıyla' mümkün olmasa da, onu anlamayı yaşamak diye bir gerçeklik var. rimbaud'nun yaşamı, çalışmaları, düşünü, diyalektiği, ben ve öteki bilinci üzerine yıllarca çalışan dostlarım oldu. nihayetinde rimbaud'yu 'tam olarak' anlayamamanın verdiği kaosu sonuna dek yaşamış oldular.
o ben bir başkasıdır derken de zaten anlaşılamamayı koymuştur ortaya. hem kendi hem başkaları tarafından bir anlaşılamayış. çünkü her yeni dakikada ben bir başkasıdır der. kendi öz yabancılaşmasından, gelişiminden, değişiminden, ilerleyişinden, durdurulamayışından, her yeni anda bir önceki andaki 'ben'in ne derece öteki olduğundan söz eder. kendine tez ve aynı zamanda antitezdir o. kendi kendine ne denli yabancı olduğundan ve bu yabancılaşmadan yani kendi'den kurtulamayıştan bahseder. yaşam pek çok unsur, madde, manevi biçimden etkilense de asıl etkilenen yaşam değil kendi var oluşudur.
rimbaud'yu düşünmek anlamanın yarısıdır. bundan ilerisi ise var edilmemiştir.
rimbaud okuyunuz. rimbaud sevmeyiniz.
rimbaud'dan sonra ne yazılır? bu soruya 21. yüzyıl şairleri herhangi bir cevap bulamadı. peki ya rimbaud'yu anlamak? işte bu hiçbir zaman 'tam anlamıyla' mümkün olmasa da, onu anlamayı yaşamak diye bir gerçeklik var. rimbaud'nun yaşamı, çalışmaları, düşünü, diyalektiği, ben ve öteki bilinci üzerine yıllarca çalışan dostlarım oldu. nihayetinde rimbaud'yu 'tam olarak' anlayamamanın verdiği kaosu sonuna dek yaşamış oldular.
o ben bir başkasıdır derken de zaten anlaşılamamayı koymuştur ortaya. hem kendi hem başkaları tarafından bir anlaşılamayış. çünkü her yeni dakikada ben bir başkasıdır der. kendi öz yabancılaşmasından, gelişiminden, değişiminden, ilerleyişinden, durdurulamayışından, her yeni anda bir önceki andaki 'ben'in ne derece öteki olduğundan söz eder. kendine tez ve aynı zamanda antitezdir o. kendi kendine ne denli yabancı olduğundan ve bu yabancılaşmadan yani kendi'den kurtulamayıştan bahseder. yaşam pek çok unsur, madde, manevi biçimden etkilense de asıl etkilenen yaşam değil kendi var oluşudur.
rimbaud'yu düşünmek anlamanın yarısıdır. bundan ilerisi ise var edilmemiştir.
rimbaud okuyunuz. rimbaud sevmeyiniz.
devamını gör...
b12 vitamini eksikliği
dikkat dağınıklığı, cümle kuramama, konuşmayı tamamlayamama , yorgunluk, sinirlilik, başarısızlık, kramplar, seğirmeler vb. gibi belirtilerin nedeni olabilen vitaminin eksikliğidir. ileride büyük sorunlara yol açabilecek bir durum. depresyon etkisi yapabildiği gibi, unutkanlık ve kansızlık en önemli sonuçlarıdır.
devamını gör...
vaka kontrol çalışması
latent dönemi uzun, toplumda seyrek görülen hastalıklarda ideal olan araştırma yöntemidir.
öldürücülüğü yüksek hastalıkların neden-sonuç ilişkilerinin incelenmesine dayanır.
bu araştırma yönteminin dezavantajı ise araştırma yapan kişinin taraf tutma ihtimalinin yüksek olmasıdır.
bu çalışmayla tahmini rölatif risk hesaplanır.
öldürücülüğü yüksek hastalıkların neden-sonuç ilişkilerinin incelenmesine dayanır.
bu araştırma yönteminin dezavantajı ise araştırma yapan kişinin taraf tutma ihtimalinin yüksek olmasıdır.
bu çalışmayla tahmini rölatif risk hesaplanır.
devamını gör...
öyle birine aşık ol ki
seni tamamlasın. düştüğünde elinden tutup kaldıracak ilk ve tek kişi o olsun. sadakatini asla sorgulamayacağın biri olsun. öyle birine aşık ol ki dünyayı unut yanında. ona bakarken kendini gör.
mesela oturup bir şeyler konuşun. mahkeme duvarı olmayın birbirinize.
öyle birine aşık ol ki en ummadık anda seni dünyanın en mutlu insanı yapsın.
sevgisi, saygısı, sadakati daim olsun.
öyle birine aşık ol ki hata yapsan bile arkanda dağ olsun.
sevgisini dile getirmeyen insandan yoldaş olmaz.
kendini severken sana da bu sevgiyi aşılasın.
öyle birine aşık ol ki yanındayken kimsenin olmasına gerek kalmasın.
çocuklar gibi eğlenmeli, pamuk şeker almak için küçük küçük tartışmalı. adil olan kazanmalı bu aşk oyununda.
öyle birini sevmeli ki bu hayatta merhametiyle kalbine kazak örmeli..
ben öyle birini sevmeliyim ki tüm bu yaşadığım hayatın ödülü olmalı. neşem, inancım, hasretliğim, sevgim, vicdanım, merhametim, kıyamadığım olmalı.
ben güzel severim de işte öyle biri yok aşık olacağım.
mesela oturup bir şeyler konuşun. mahkeme duvarı olmayın birbirinize.
öyle birine aşık ol ki en ummadık anda seni dünyanın en mutlu insanı yapsın.
sevgisi, saygısı, sadakati daim olsun.
öyle birine aşık ol ki hata yapsan bile arkanda dağ olsun.
sevgisini dile getirmeyen insandan yoldaş olmaz.
kendini severken sana da bu sevgiyi aşılasın.
öyle birine aşık ol ki yanındayken kimsenin olmasına gerek kalmasın.
çocuklar gibi eğlenmeli, pamuk şeker almak için küçük küçük tartışmalı. adil olan kazanmalı bu aşk oyununda.
öyle birini sevmeli ki bu hayatta merhametiyle kalbine kazak örmeli..
ben öyle birini sevmeliyim ki tüm bu yaşadığım hayatın ödülü olmalı. neşem, inancım, hasretliğim, sevgim, vicdanım, merhametim, kıyamadığım olmalı.
ben güzel severim de işte öyle biri yok aşık olacağım.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar
devamını gör...
yurdum kadınlarının kendini dua lipa sanması
dua lipa beni görseydi kendini baştan yaratırdı bence.
hiç sanmam.
hiç sanmam.
devamını gör...
gülmekten gözden yaş gelme emojisinin aşırı itici olması
ben az önce kayıt oldum,bir şey yapmadım suçum ne?
devamını gör...
cafede yalnız başına oturan insanın yalnızlık sebebi
'yahu yalnızız diye çay, kahvede mi içmiyek?' dedirten başlık.
bir gün bir avm'de bir arkadaşımla denk geldim. 'ne yapıyorsun sen burda?' dedi. 'sinemaya geldim' dedim. 'kimle?' dedi. 'tek' dedim. 'nasıl yani tek?' , 'tek gidilir mi? beni çağırsaydın. beraber izlerdik.' dedi.
o ve bir çok arkadaşım hala benim tek başıma sahilde yürüş yapmama, bir cafede oturmama, alışverişe gitmeme vsvs anlam veremiyorlar. hele ki yalnız yaşıyor oluşum toplum tarafından 'hep hadi canım' la karşılandı. (uzun yıllar sonra bir süredir annemle yaşıyorum buarada. sahi siz neden birileriyle yaşıyorsunuz? bakın bu çok daha zor ve sıkıcı.)
asıl soru şu siz bu yalnızlıktan neden bu kadar korkuyorsunuz? yalnız zaman geçirmek, yalnız yaşamak, yalnız yemek yemek, yalnız vakit geçirmek neden anlaşılması güç bir olay gibi geliyor size?
her şey sürü halinde yapılmaz ki ay. bu da kafa, insan az tek başına zaman geçirmek istiyor.
bir gün bir avm'de bir arkadaşımla denk geldim. 'ne yapıyorsun sen burda?' dedi. 'sinemaya geldim' dedim. 'kimle?' dedi. 'tek' dedim. 'nasıl yani tek?' , 'tek gidilir mi? beni çağırsaydın. beraber izlerdik.' dedi.
o ve bir çok arkadaşım hala benim tek başıma sahilde yürüş yapmama, bir cafede oturmama, alışverişe gitmeme vsvs anlam veremiyorlar. hele ki yalnız yaşıyor oluşum toplum tarafından 'hep hadi canım' la karşılandı. (uzun yıllar sonra bir süredir annemle yaşıyorum buarada. sahi siz neden birileriyle yaşıyorsunuz? bakın bu çok daha zor ve sıkıcı.)
asıl soru şu siz bu yalnızlıktan neden bu kadar korkuyorsunuz? yalnız zaman geçirmek, yalnız yaşamak, yalnız yemek yemek, yalnız vakit geçirmek neden anlaşılması güç bir olay gibi geliyor size?
her şey sürü halinde yapılmaz ki ay. bu da kafa, insan az tek başına zaman geçirmek istiyor.
devamını gör...
anathema
hayranlıktan öte duygular besliyorum bu grup için. beni öyle zamanlarımda yakaladılar, yaralarımı sardılar ki bırakamıyorum. bir de konserlerinde stüdyo kaydından daha güzel söylüyorlar. (bkz: flying)
devamını gör...
sen okumuş adamsın bilirsin denince yaşanan tedirginlik duygusu
duyulan saygının ifade ediliş biçimlerinden biridir. ancak insanın omzuna öyle bir yük bindirir ki kişinin yüzünde acının tatlı tebessümü belirir. okumuş olmak her şeyi bilmek demek değildir ama gel de anlat işte. ben politik cevaplar vererek geçiştirmeyi ve "yok canıım ne alakası var" demeyi tercih ediyorum.
devamını gör...
duş aldıktan sonra gelen ferahlama
fiziksel olduğu kadar zihinsel olarak da gelen rahatlatıcı histir.
devamını gör...
bir günde dört vatandaşın geçim sıkıntısından intihar etmesi
devamını gör...
spontane radyo yayını
teşekkürler çok eğlendim.
devamını gör...
kuantum sistemi
kuantum mekaniği kanunlarına tabi olan, mikro ölçekteki her şey.
devamını gör...
van gölü canavarı
haritada'ki van gölü görüntüsü'nün canavara benzetilmesi'dir bu kadar sadece.çaresizce göl'ün başında bekleyenler oldu ya balık çıktı ya domuz.. hiç biri bir canavar değildi ama bir dönem gündemi epey işgal etti. en büyük katkısıda coğrafya dersine oldu.
devamını gör...
babadan para istemek
istemiyorum, direkt cebinden ne kadar istersem ne kadar ihtiyacım varsa alıyorum. sonra bana şakacıktan hırsız diyor. bir kere evde değildi, para bıraktı, lazım olur diye gitti, gelecek birkaç güne. ben de aldım parayı bankaya yatırdım, istedi, vermedim, çatır çatır harcadım. genelde"al bakalım harçlık, senin hakkın." demez." al parayı gez dolaş. " demez, ee ben de nerde para bıraktıysa cebime katarım, para üstlerini vermem.
devamını gör...
kitap alıntıları
"şunu iyi bil ana, insanlar korktukça bataklık içinde çürüyen ağaçlar gibi ölüp, yok olurlar."
gorki-ana
gorki-ana
devamını gör...
yazarların sarhoşken yaşadıkları utanç verici anlar
yıllar önce bir iddiaya girmiştim. şu kadar içip buradan ayakta çıkarsan şunu yaparım, bunu veririm içerikli bir iddiaya... çocukluk işte, geldik gaza.
başladım koca arjantinleri yuvarlamaya: 1, 2, 3...
söylenen sayıyı içtim ama bir ara tamamen kopmuşum. gözümü açtığımda mekânın tuvaletinde, iddiaya girdiğim kişi parmağını boğazıma sokup midemi boşaltmaya çalışıyordu.
fakat en utanç verici kısmı bu değildi bence. o zamanlardaki aklımla çok çekici bulduğum yabancı bir aktör vardı. mekândaki garsonlardan biri ona benziyordu. çıkarken karşılaştık "yavvvrumm!" dedim adama. * gözleri kocaman oldu, bakakaldı yüzüme adam. tam rezillik...
hayatımda bir daha o kadar içmedim. zaten artık 1 yudum bile içmiyorum. almayayım, alana da engel olmayayım.
iddiaya gelince... ayakta çıkamadım mekândan, onu da kaybettim.
başladım koca arjantinleri yuvarlamaya: 1, 2, 3...
söylenen sayıyı içtim ama bir ara tamamen kopmuşum. gözümü açtığımda mekânın tuvaletinde, iddiaya girdiğim kişi parmağını boğazıma sokup midemi boşaltmaya çalışıyordu.
fakat en utanç verici kısmı bu değildi bence. o zamanlardaki aklımla çok çekici bulduğum yabancı bir aktör vardı. mekândaki garsonlardan biri ona benziyordu. çıkarken karşılaştık "yavvvrumm!" dedim adama. * gözleri kocaman oldu, bakakaldı yüzüme adam. tam rezillik...
hayatımda bir daha o kadar içmedim. zaten artık 1 yudum bile içmiyorum. almayayım, alana da engel olmayayım.
iddiaya gelince... ayakta çıkamadım mekândan, onu da kaybettim.
devamını gör...



