mutsuz uyumak
eğer mutlu uyuyacak olmanız tek bir mesaja bağlıysa beklemeyin atın o mesajı dedirten başlık. dostlar belki yıllar önce olsa birisiyle iletişime geçip aklımızdaki tüm belirsizlikleri ortadan kaldırmak için mektup yazmamız gerekirdi hem de karşı taraftan mektup alabilmek için belki aylarca bile beklememiz gerekebilirdi fakat şuan yaşamakta olduğumuz dönemde birisiyle iletişime geçmek için saniyeler bile yetebiliyor. haydi ne duruyorsunuz atın o mesajı ve sizi üzen belirsizlikler yaşamanıza sebep olan bu durumdan kurtulun. hayat kısa kuşlar uçuyor ve dünyada bizlerden daha değerli hiçbir şey yok kimsenin de bizleri üzmeye hakkı yok.. atın o mesajı..
devamını gör...
ilişki mi değil mi anlayamamak
ben bu olaydan da nefret ediyorum ha. ulan seviyorsanız sevgili olalım deyin, sevmiyorsanız ne oyalıyorsunuz? kelime oyunu yapmayın, insan olun.
devamını gör...
20 mart 2021 merkez bankası başkanı naci ağbal'ın görevden alınması
faizi artırmasına değil de görevden alınmasına saşıranlar anlatsa da dinlesek biraz.
devamını gör...
telefon hafızası doldu bildirimi
bu sıralar sürekli karşıma çıkarak beni ayar eden bildirim.
ben de gırtlağıma kadar doldum taştım bir şey diyor muyum? şikayet ediyor muyum? biraz empatik ol yavşak xiaomi.
ben de gırtlağıma kadar doldum taştım bir şey diyor muyum? şikayet ediyor muyum? biraz empatik ol yavşak xiaomi.
devamını gör...
ukulele
çok sevdiğim eski bir öğretmenimin çaldığı müzik aletidir. oldukça güzel sesi vardır.
devamını gör...
annelerin çöp diye attığı muhteşem şeyler
6-7 yaşlarındayken bir sabah kalktığımda tüm barbie bebeklerimi yeni alınanlar da dahil hepsini atmıştı. hayatımda hiç o kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum.
barbie bebek koleksiyonu yapıp gözüne sokasım geliyor şimdi.
barbie bebek koleksiyonu yapıp gözüne sokasım geliyor şimdi.
devamını gör...
ölmedim ama hafif sürünüyorum (yazar)
beğeni konusunda oldukça bonkör olan kafa sözlük yazarı.
sevgiler. :))
sevgiler. :))
devamını gör...
sadi şirazi
"bir gece sevdiğim içeri girdi. yerimden öyle bir fırlamışım ki elbisemin eteği mumu söndürdü. güzelliği ile karanlığı dağıtan sevgilim sordu : ben gelince neden ışığı söndürdün.? dedim ki : güneş doğdu zannettim.." sözlerinin sahibi.
devamını gör...
kar yağdığında herkesin kar fotoğrafı paylaşması
yıllardır önünü alamadığımız çılgınlık.
bunun daha beteri haber bültenlerinde yaşanıyor her sene. kışın "havalar şöyle soğuyacak, böyle öldük bittik" yazın da "çok sıcak olacak, yanacağız, pişeceğiz" haberleri... yahu kış soğuk, yaz da sıcak olacak illa ki! her sene neyin tatavası bu? sanırsın temmuzda kar yağacak da adam onun haberini sunuyor...
bunun daha beteri haber bültenlerinde yaşanıyor her sene. kışın "havalar şöyle soğuyacak, böyle öldük bittik" yazın da "çok sıcak olacak, yanacağız, pişeceğiz" haberleri... yahu kış soğuk, yaz da sıcak olacak illa ki! her sene neyin tatavası bu? sanırsın temmuzda kar yağacak da adam onun haberini sunuyor...
devamını gör...
hititler
dönemin büyük medeniyeti asur'dan payını* alan, avrupa kökenli anadolu medeniyeti.
ahmet ümit'in patasana romanı, bu medeniyeti kavrama noktasında yardımcı olacaktır.
ahmet ümit'in patasana romanı, bu medeniyeti kavrama noktasında yardımcı olacaktır.
devamını gör...
tandır ekmeği
güneydoğu anadolu bölgesinde sıkça tüketilen ekmek türüdür.
o bölgelere giderseniz, neredeyse her evin bahçesinde, ya da her apartmanın ortaklaşa kullandığı bir tandırı olduğunu görürsünüz.
bir evin tandırının olmaması, büyük bir eksiklik olarak görülür.
tandırı olmayanlar, komşularının tandırına vururlar ekmeğini, o da rica, minnet ile.
öyle lezzetli bir ekmektir ki bu.
hele de hamuru süt ve tereyağıyla yoğrulduysa...
üzerine de bol yumurta ve çörek otu... allah'ım sana geliyorum.
kokusu bile mutlu eder.
tandır başında edilen sohbetler de cabası.
diyarbakır'a her gittiğimde beni en mutlu eden şeylerin başında tandır ekmeği gelir.
küçükken, babaannem bize özel olarak, küçücük yapardı ona da, " kılorék" derdik.
nasıl mutlu ederdi, o küçük yuvarlak ekmek.
en son bütün ekmekleri bitirdikten sonra, kalan ateşin içine patates atardık.
şu an belki de ihtiyacım olan tek şey, o samimi ortam, o sıcak ekmeğin kokusu ve bir de o patates.
acıkmış olabilirim bilmiyorum.
o bölgelere giderseniz, neredeyse her evin bahçesinde, ya da her apartmanın ortaklaşa kullandığı bir tandırı olduğunu görürsünüz.
bir evin tandırının olmaması, büyük bir eksiklik olarak görülür.
tandırı olmayanlar, komşularının tandırına vururlar ekmeğini, o da rica, minnet ile.
öyle lezzetli bir ekmektir ki bu.
hele de hamuru süt ve tereyağıyla yoğrulduysa...
üzerine de bol yumurta ve çörek otu... allah'ım sana geliyorum.
kokusu bile mutlu eder.
tandır başında edilen sohbetler de cabası.
diyarbakır'a her gittiğimde beni en mutlu eden şeylerin başında tandır ekmeği gelir.
küçükken, babaannem bize özel olarak, küçücük yapardı ona da, " kılorék" derdik.
nasıl mutlu ederdi, o küçük yuvarlak ekmek.
en son bütün ekmekleri bitirdikten sonra, kalan ateşin içine patates atardık.
şu an belki de ihtiyacım olan tek şey, o samimi ortam, o sıcak ekmeğin kokusu ve bir de o patates.
acıkmış olabilirim bilmiyorum.
devamını gör...
zaman bir algı mıdır yoksa gerçek mi sorunsalı
güzel bir soru.
fizik mühendisi değilim ama şansımı deneyeceğim. *
önce dünyada neye "zaman" dediğimizi anlamak gerek sanırım.
gündüz, gece, yaz, kış dediğimiz olaylar, güneş'in etrafında dönerken, kendi eksenimiz etrafında da döndüğümüz için gerçekleşen bazı olaylar, bu cepte. elimizde hareketli bir dünya var, doğup battığını gördüğümüz bir güneş var ve bu doğma batma sürecini eşit parçalara ayırmak istiyoruz. bunu en iyi nasıl yaparız? hiç değişmeyen ya da çok az değişen bir şeyleri temel alarak. konuya merakı olanlar, sezyum 133 atomunun belirli bir salınım sayısına saniye dediğimizi biliyordur mutlaka. işte bu atomun bu hareket sayısından yola çıkarak, günümüzü, yılımızı belirli zamanlara böldük ki işlerimizi kolaylaştırabilelim.
şimdi meşhur bir düşünce deneyini irdeleyelim: elimizde 2 adet kutu var. bunların içerisinde de kutunun üst ve alt tabanındaki aynalara her çarpışında seken ve her bir çarpmasında 1 saniye geçen birer foton var. yani 2 tane ışık saatimiz var. bu saatler yan yana dururken ikisi için de 1 saniye, 2 saniye, 3 saniye... süresi eşit şekilde geçecek. sonra ben geliyorum ve kutulardan birini alıp yürümeye başlıyorum. şimdi, normalde bir aşağı bir yukarı gidip gelen foton bu kez benimle birlikte hareket eden kutunun içerisinde, alt ve üst tabanlara vurmak için hareket etmek ve belli bir yolu almak zorunda kalacak.
temsili görsel (soldaki duran, sağdaki hareketli olan saat):

(görsel, physics.stackexchange. com'dan alıntıdır.)
bu durum, başta eşit süreler deneyimleyen ışık saatlerinin o eşitlik durumunu bozdu. artık ilk saatimiz hareketsiz olduğundan saniyeleri aynen baştaki gibi saymaya devam ederken, 2. kutudaki fotonumuzun 2 çarpışı arasında geçen süre uzamaya, yani artık zamanımız daha yavaş akmaya başladı.
kütle çekimi nedeniyle uzay zamanın bükülmesi dediğimiz şey, büyük kütlelerin yakınında daha yüksek seviyelerde meydana geliyor. böyle büyük kütlelerin yakınındaysanız ve bu tür bir kütleye doğru düşüyorsanız, kütlenin büyüklüğü ve kendi kütlenize bağlı olarak belirli bir ivme kazanıp hızlanırsınız. hızlandığınız zaman, taşıdığınız ışık saatinizdeki parçacığın alması gereken yol da gittikçe artar ve 2 çarpma arasında geçen süre daha da uzar. bu da büyük kütlelerin yanında neden zamanın neredeyse durma sınırına geldiğini açıklar.
yalnız burada olup bitenlerin, referans çerçevesine bağlı olduğunu unutmayın. ben saati taşırken benim için hiçbir değişiklik hissedilmez ama dışarıdan bakan kişiye göre saat yavaşlamış olur. biyolojik faaliyetlerimiz de saatle paralel şekilde ilerlediğinden, yüksek hızlarda hareket edenlerde yaşlanma, o kişilere eylemsiz referans çerçevesinden bakanlara kıyasla daha geç gerçekleşir.
fizik mühendisi değilim ama şansımı deneyeceğim. *
önce dünyada neye "zaman" dediğimizi anlamak gerek sanırım.
gündüz, gece, yaz, kış dediğimiz olaylar, güneş'in etrafında dönerken, kendi eksenimiz etrafında da döndüğümüz için gerçekleşen bazı olaylar, bu cepte. elimizde hareketli bir dünya var, doğup battığını gördüğümüz bir güneş var ve bu doğma batma sürecini eşit parçalara ayırmak istiyoruz. bunu en iyi nasıl yaparız? hiç değişmeyen ya da çok az değişen bir şeyleri temel alarak. konuya merakı olanlar, sezyum 133 atomunun belirli bir salınım sayısına saniye dediğimizi biliyordur mutlaka. işte bu atomun bu hareket sayısından yola çıkarak, günümüzü, yılımızı belirli zamanlara böldük ki işlerimizi kolaylaştırabilelim.
şimdi meşhur bir düşünce deneyini irdeleyelim: elimizde 2 adet kutu var. bunların içerisinde de kutunun üst ve alt tabanındaki aynalara her çarpışında seken ve her bir çarpmasında 1 saniye geçen birer foton var. yani 2 tane ışık saatimiz var. bu saatler yan yana dururken ikisi için de 1 saniye, 2 saniye, 3 saniye... süresi eşit şekilde geçecek. sonra ben geliyorum ve kutulardan birini alıp yürümeye başlıyorum. şimdi, normalde bir aşağı bir yukarı gidip gelen foton bu kez benimle birlikte hareket eden kutunun içerisinde, alt ve üst tabanlara vurmak için hareket etmek ve belli bir yolu almak zorunda kalacak.
temsili görsel (soldaki duran, sağdaki hareketli olan saat):

(görsel, physics.stackexchange. com'dan alıntıdır.)
bu durum, başta eşit süreler deneyimleyen ışık saatlerinin o eşitlik durumunu bozdu. artık ilk saatimiz hareketsiz olduğundan saniyeleri aynen baştaki gibi saymaya devam ederken, 2. kutudaki fotonumuzun 2 çarpışı arasında geçen süre uzamaya, yani artık zamanımız daha yavaş akmaya başladı.
kütle çekimi nedeniyle uzay zamanın bükülmesi dediğimiz şey, büyük kütlelerin yakınında daha yüksek seviyelerde meydana geliyor. böyle büyük kütlelerin yakınındaysanız ve bu tür bir kütleye doğru düşüyorsanız, kütlenin büyüklüğü ve kendi kütlenize bağlı olarak belirli bir ivme kazanıp hızlanırsınız. hızlandığınız zaman, taşıdığınız ışık saatinizdeki parçacığın alması gereken yol da gittikçe artar ve 2 çarpma arasında geçen süre daha da uzar. bu da büyük kütlelerin yanında neden zamanın neredeyse durma sınırına geldiğini açıklar.
yalnız burada olup bitenlerin, referans çerçevesine bağlı olduğunu unutmayın. ben saati taşırken benim için hiçbir değişiklik hissedilmez ama dışarıdan bakan kişiye göre saat yavaşlamış olur. biyolojik faaliyetlerimiz de saatle paralel şekilde ilerlediğinden, yüksek hızlarda hareket edenlerde yaşlanma, o kişilere eylemsiz referans çerçevesinden bakanlara kıyasla daha geç gerçekleşir.
devamını gör...
normal sözlük’te tanımlarını sevdiğiniz yazarlar
sözlükte, vakit geçirebildiğim süre içinde yorum yazan paylaşım yapan sayın yazarları , merakla ilgiyle okumaya ve takip etmeye çalışıyorum. doğru, anlaşılabilir bir üslup kullanan ve paylaşımları ile kendini belli eden sayın yazarlar hep var olsunlar. keyifli vakit geçirmek için buradayız ve yorumlarınızı okumaya değersiniz.
devamını gör...
geceye bir türkü bırak
devamını gör...
şebnem ferah
sesi gibi kişiliği de çok güçlü olan nadir insanlardan şarkıları hep yaşıyacak
devamını gör...
ulu önder
mustafa kemal atatürk'tür.
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin'e soru sor
yoldaş benjamin franklin'de bizi duyacak mı?
sözlüğü twitter gibi kullanan çaylaklarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
sözlüğü twitter gibi kullanan çaylaklarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
devamını gör...
küt saç
bu saçın yakışması için projekte elmacık kemiklerine ve projekte alın yapısına sahip olmak gerekir. yani bir deyişle yüzünüz öykü karayel gibi küresel değil, bade işçil misali tepsi misali düzlemsel olmalıdır. bu yüzden bu saç dolikosefal kafatası yapısına sahip kuzey avrupalılara yakışır sadece. ortadoğululara yakışan uzun saçtır.
devamını gör...
ebeveynlerin kabullenemedikleri gerçekler
her çocuk onların çocuğu değil doğanın çocukları olduğu gerçeği. hayata onların vasıtasıyla geliyorlar ama onlara ait değiller. o yüzden günün birinde onlardan ayrılacak gibi yetiştirmeleri gerekir .
devamını gör...