ecstasy
sanıyorum metamfetaminden sonra en kolay bağımlılık yaratan uyuşturucu türü. oral yolla vücuda alıyor ve tüm kimyanızı bu şeyle allak bullak ediyorsunuz. etkileri çoğunlukla benzer olmakla birlikte kişiden kişiye değişmekte. bünyesi güçlü bir tip bu zıkkımı yuvarladıktan sonra en ufak bir ruh hali değişikliği yaşamadan sadece düşüşünü hissedebiliyor (evet yükselmeden alçalmak gibi, nereye böyle?) kalp ritmini arttırdığı için zayıf bir bünyeniz varsa ya da kronik bir hastalığa sahipseniz kalp krizi geçirerek ölme ihtimaliniz son derece yüksek. yine alışkın olmayan bir tip bu b**u ilk kullanışında fazla heyecan yapıp kaldıramadığında kusma ihtiyacı hissedebiliyor; bu durumda kusamayıp, kusmayı reddedip içinizde tuttuğunuz vakit kanınızı zehirleme olasılığı da son derece yüksek. (ben kusmak isteyip de reddeden ancak saatler sonra kustuğunda masmavi bir jöle kusan birinin kendine çektirdiği eziyete şahit olarak söylüyorum bunu)
piyasada türlü türlü üretimi söz konusu. merdiven altı denilen ürünlerden birine denk geldiyseniz içinde ne halt olduğunu bilmeden salak salak patlayıp durursunuz ortalıkta. ertesi gün zangır zangır titreyen eller, tuvaletten dışarı çıkamamaklar, yemek yiyememekler, içtiğiniz suyun tuzlu gibi gelmesinden mütevellit su tüketememek, fakat dehidrasyon sebebiyle yaşanan yine el titremeleri, baş ağrıları, günlerce rutine dönemeyen ruh hali, standarda inemeyen beden fonksiyonları, hafızadaki boşluklar; sabah yediğin yemeği unutmak gibi, iş yerindeki kasada 100 lira açık vermek gibi, çene kemiklerinin iki gün boyunca kasılıp durmasından mütevellit akıcı konuşma yetisini yitirmek gibi... bir çok zararı, açığı, yan etkisi var bu şeyin.
ortamın mı denk geldi, bir deneyeyim nasıl olsa bir şey olmaz diye düşünerek bulaştın mı bu pisliğe; ilkinin sana muazzam kafalar yaşatması hep aynı kafaları yaşayacağın anlamına gelmiyor. başka bir ortamda yine denk geldiğinde ilk deneyişinden aldığın cesartle bir kez daha patlarken yükselttiğin kafaya vücudun ya da hayal gücün yetişmeyebilir (evet bunu yaşayanı da gördüm, kulaklıkları takıp dinlediği müziklerle kafasını 7890000 fite kadar yükseltip bedeni bu kafaya yetişmediği için ağlama krizlerine girdiler) bu durum seni acayip bunalımlara sürükleyebilir. halüsinatif etkileriyle karşılaştığında üç gün ortalıkta paranoyaklar gibi dolaşır tik sahibi olursun. kafayı yedirtir sana sen fark etmeden.
en iğrenci de gerçekten güzel deneyimler yaşamışsan bu zıkkımı özleyecek olmandır. maksimum iki saat farklı boyutlarda gezindikten ve o an sahip olduğun tüm mutluluk hormonunu harcadıktan sonra gerçek hayata dönüş insanı üzer/üzecektir. bilirsin ama ''nooolur bir saat daha sürsün hemen çekip gitmesin'' diye mızıldanırsın. mutsuzluktan ölecek gibi olur ve hep bir daha istersin; bir daha ve daha fazla. aynı b.ktan bir tane alanla, dört tane alan aynı kafayı yaşar o an gözünün önünde; o eşiğin yükselmesi kolaydır çünkü. eşiği yükseltecek kadar bu b.ka battığında da yapman gereken kendini doyurmak değil arkana bakmadan koşarak uzaklaşmaktır. sana nasıl kafalar yaşatırsa yaşatsın yapay olduğunun, doğal olmadığının, kurcaladığın şeyin gerçek olmadığının farkına vardığın gün özlemekten vazgeçeceksin. o zaman tıpkı sevgilinden ayrılır gibi üzüntüyle, kederle, münakaşa ile ayrılacaksın ondan. bazı insanlar bu noktada ya bir gün bir yerde, bir barda, bir arkadaşımın evinde rastlarsam ona gibi endişeler taşıyacaklar (tıpkı eski sevgilinle karşılaşma telaşı gibi) o zaman da bir an kafan karışacak, allak bullak olacak, sana hissettirdiği şeyleri hatırlayacak tekrar bir araya gelmek; onunla yakınlaşmak isteyecek fakat neden ilişkinizin yürümediğini ve yürümeyeceğini kendine hatırlatarak oradan uzaklaşacaksın. en önemlisi de onu sana hatırlatan şarkılardan uzak duracaksın.
bu sebeple tüm bu eziyeti çekmek yerine en iyisi en başından meraka ya de türevlerine yenilmeyip hiç bulaşmamaktır buna. durduk yere hayatı perişan etmeye gerek yok. sağlıklı düşünceler, sağlıklı ruh halleri, sağlıklı ilişkiler, sağlıklı hayaller, sağlıklı müzikler insanın yaşamını kolaylaştırır. kolay yaşayın.
piyasada türlü türlü üretimi söz konusu. merdiven altı denilen ürünlerden birine denk geldiyseniz içinde ne halt olduğunu bilmeden salak salak patlayıp durursunuz ortalıkta. ertesi gün zangır zangır titreyen eller, tuvaletten dışarı çıkamamaklar, yemek yiyememekler, içtiğiniz suyun tuzlu gibi gelmesinden mütevellit su tüketememek, fakat dehidrasyon sebebiyle yaşanan yine el titremeleri, baş ağrıları, günlerce rutine dönemeyen ruh hali, standarda inemeyen beden fonksiyonları, hafızadaki boşluklar; sabah yediğin yemeği unutmak gibi, iş yerindeki kasada 100 lira açık vermek gibi, çene kemiklerinin iki gün boyunca kasılıp durmasından mütevellit akıcı konuşma yetisini yitirmek gibi... bir çok zararı, açığı, yan etkisi var bu şeyin.
ortamın mı denk geldi, bir deneyeyim nasıl olsa bir şey olmaz diye düşünerek bulaştın mı bu pisliğe; ilkinin sana muazzam kafalar yaşatması hep aynı kafaları yaşayacağın anlamına gelmiyor. başka bir ortamda yine denk geldiğinde ilk deneyişinden aldığın cesartle bir kez daha patlarken yükselttiğin kafaya vücudun ya da hayal gücün yetişmeyebilir (evet bunu yaşayanı da gördüm, kulaklıkları takıp dinlediği müziklerle kafasını 7890000 fite kadar yükseltip bedeni bu kafaya yetişmediği için ağlama krizlerine girdiler) bu durum seni acayip bunalımlara sürükleyebilir. halüsinatif etkileriyle karşılaştığında üç gün ortalıkta paranoyaklar gibi dolaşır tik sahibi olursun. kafayı yedirtir sana sen fark etmeden.
en iğrenci de gerçekten güzel deneyimler yaşamışsan bu zıkkımı özleyecek olmandır. maksimum iki saat farklı boyutlarda gezindikten ve o an sahip olduğun tüm mutluluk hormonunu harcadıktan sonra gerçek hayata dönüş insanı üzer/üzecektir. bilirsin ama ''nooolur bir saat daha sürsün hemen çekip gitmesin'' diye mızıldanırsın. mutsuzluktan ölecek gibi olur ve hep bir daha istersin; bir daha ve daha fazla. aynı b.ktan bir tane alanla, dört tane alan aynı kafayı yaşar o an gözünün önünde; o eşiğin yükselmesi kolaydır çünkü. eşiği yükseltecek kadar bu b.ka battığında da yapman gereken kendini doyurmak değil arkana bakmadan koşarak uzaklaşmaktır. sana nasıl kafalar yaşatırsa yaşatsın yapay olduğunun, doğal olmadığının, kurcaladığın şeyin gerçek olmadığının farkına vardığın gün özlemekten vazgeçeceksin. o zaman tıpkı sevgilinden ayrılır gibi üzüntüyle, kederle, münakaşa ile ayrılacaksın ondan. bazı insanlar bu noktada ya bir gün bir yerde, bir barda, bir arkadaşımın evinde rastlarsam ona gibi endişeler taşıyacaklar (tıpkı eski sevgilinle karşılaşma telaşı gibi) o zaman da bir an kafan karışacak, allak bullak olacak, sana hissettirdiği şeyleri hatırlayacak tekrar bir araya gelmek; onunla yakınlaşmak isteyecek fakat neden ilişkinizin yürümediğini ve yürümeyeceğini kendine hatırlatarak oradan uzaklaşacaksın. en önemlisi de onu sana hatırlatan şarkılardan uzak duracaksın.
bu sebeple tüm bu eziyeti çekmek yerine en iyisi en başından meraka ya de türevlerine yenilmeyip hiç bulaşmamaktır buna. durduk yere hayatı perişan etmeye gerek yok. sağlıklı düşünceler, sağlıklı ruh halleri, sağlıklı ilişkiler, sağlıklı hayaller, sağlıklı müzikler insanın yaşamını kolaylaştırır. kolay yaşayın.
devamını gör...
vietnam savaşı
çocukken babam nike, adidas, puma gibi yerlerin sevk kısımlarında çalışırdı. bazen içerisinde mont, tişört gelen kolilerin ufacık bir yerleri yırtık olurdu, o yırtıktan dolayı da sevk edecekleri bayiler bunu kabul etmezdi, babamlar da o kolileri yırtar ve içerisindeki tişörtleri, eşofmanları falan çalışanlar ile birlikte paylaşırdı.
birçok nike giysinin etiketine bakınca made in vietnam yazısını görürdüm, o çocuk halimle anneme "anne, vietnam savaşını amerika kazanmamış mıydı?" diye sorardım.
yaşım ilerledikçe bu olayı araştırmak için çok fırsatım oldu, amerika'da, ingiltere'de vietnam savaşı sonrası bile dönen sistematik savaşı tarafsızca anlatmış gazetecilerin olmasıyla ben de oldukça aydınlandım diyebilirim, bana göre vietnam savaşının resmi bitiş tarihi 15 mayıs 1975'tir, ama o 15 mayıs 1975 sonrası gayriresmi bir savaş daha başlatmışlardır vietnam'a, bu amerikalılar agent blue isminde bir ilaç üretiyorlar, bu ürettikleri ilaç, toprak ile temas edince toprağı tamamen kurutacak bir madde, pirinç gibi vietnam'ın temel gıda kaynaklarını kullanılamaz, tüketilemez hale getiren cinsten.
savaş boyunca zaten bol bol bu ilacı kullanıyor amerika ama vurucu kısım vietnam'dan çekildiği kısımda başlıyor, verebilecekleri en büyük zararı vermeye karar verip çekildikleri her kısma bu ilacı serpiyorlar.
bu ilaç onlarca yıl boyunca sürecek olan büyük bir yemek kıtlığına sebebiyet veriyor, zira topraktan verim alacakları hiçbir şey olmuyor vietnamlı kardeşlerimizin, yetmiyor bir de amerika tarafından ambargo yiyorlar.
sovytler, çin ve küba gibi devletler yardım etmeye çalışıyor ama ne fayda... sonrası mı? kapitalizmin en göreceli yanı olan giysi üretim fabrikalarında köle gibi çalışmaya giden süreç başlıyor.
birçok nike giysinin etiketine bakınca made in vietnam yazısını görürdüm, o çocuk halimle anneme "anne, vietnam savaşını amerika kazanmamış mıydı?" diye sorardım.
yaşım ilerledikçe bu olayı araştırmak için çok fırsatım oldu, amerika'da, ingiltere'de vietnam savaşı sonrası bile dönen sistematik savaşı tarafsızca anlatmış gazetecilerin olmasıyla ben de oldukça aydınlandım diyebilirim, bana göre vietnam savaşının resmi bitiş tarihi 15 mayıs 1975'tir, ama o 15 mayıs 1975 sonrası gayriresmi bir savaş daha başlatmışlardır vietnam'a, bu amerikalılar agent blue isminde bir ilaç üretiyorlar, bu ürettikleri ilaç, toprak ile temas edince toprağı tamamen kurutacak bir madde, pirinç gibi vietnam'ın temel gıda kaynaklarını kullanılamaz, tüketilemez hale getiren cinsten.
savaş boyunca zaten bol bol bu ilacı kullanıyor amerika ama vurucu kısım vietnam'dan çekildiği kısımda başlıyor, verebilecekleri en büyük zararı vermeye karar verip çekildikleri her kısma bu ilacı serpiyorlar.
bu ilaç onlarca yıl boyunca sürecek olan büyük bir yemek kıtlığına sebebiyet veriyor, zira topraktan verim alacakları hiçbir şey olmuyor vietnamlı kardeşlerimizin, yetmiyor bir de amerika tarafından ambargo yiyorlar.
sovytler, çin ve küba gibi devletler yardım etmeye çalışıyor ama ne fayda... sonrası mı? kapitalizmin en göreceli yanı olan giysi üretim fabrikalarında köle gibi çalışmaya giden süreç başlıyor.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
entel dantel sen bunları boşver
selam melam bunlar boş işler
herkes yazar, herkes kasa
fırlatılır atılır en nihayetinde bir kenera
selam melam bunlar boş işler
herkes yazar, herkes kasa
fırlatılır atılır en nihayetinde bir kenera
devamını gör...
melankoli bağımlılığı
sizi devamlı olarak sistematik bir şekilde negatif enerji pompalayarak yoran insanlar vardır elbette, sanki kahrın her türlüsünü o çekmiş, hayat sillesini bir ona vurmuş, ıssız adam gibi kendini dağa taşa vurmak istercesine söylenmeleri olur. dert dinleyeyim derken dertlenir çıkarsınız. belli bir süre sonra sizi de kendine benzetir, uzun vade de inanılmaz derecede katlanılmaz itici tiplerdir.
devamını gör...
freeganizm
bazı avrupa ülkelerinde ve abd'de ortaya çıkan, tüketim karşıtı bir orta sınıf harekettir.
bedava anlamına gelen ‘free’ ve hayvansal herhangi bir ürünü tüketmeye karşı olmak anlamına gelen ‘vegan’ sözcüklerinin birleşiminden türemiştir
bedava anlamına gelen ‘free’ ve hayvansal herhangi bir ürünü tüketmeye karşı olmak anlamına gelen ‘vegan’ sözcüklerinin birleşiminden türemiştir
devamını gör...
foto isteme manyaklığı
dış görüntünün karakterden daha önemli olduğu bir zaman diliminde birbirini hiç görmeden tanışan insanların hakkı olan istektir.
mantıksız veya manyaklık değildir.
(bkz: bence).
mantıksız veya manyaklık değildir.
(bkz: bence).
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
boşver be mıstık, takma kafana. boş dükkana kira ödedik işte.. (bkz: dar alanda kısa paslaşmalar)
devamını gör...
yös'e girmeden eczacı olup atanan suriyeli
ben de kendimi eczacı ilan ediyorum. gönüllere şifa veriyorum. şaka bir yana yine şaşırmadığım bir haber daha.
devamını gör...
anneye söylenip babaya söylenmeyen şeyler
genelde ince işlerdir ve bunu yine genellikle kızlar yapar. hayır canım cinsiyetçilik değil toplumun kanayan yarası. erkek kükreyerek kız arkadaşını ilân ederken kız gizli saklı köşelerde buluşur.
devamını gör...
bir erkeği mutlu etmenin yolu
yüzünde tebessüm etmesini sağlayın, kandırmayın yeter.
gerçekten başka bir şeye gerek kalmaz.
gerçekten başka bir şeye gerek kalmaz.
devamını gör...
kitap sayfalarını ayraç niyetine katlayan insan
değişik bir modeldir. kitabına saygısı yoktur. ben kuş tüyü koyuyorum daha şık duruyor.
devamını gör...
pandemi nedeniyle ölmeye yüz tutan türk gelenekleri
(bkz: pandeminin pozitif yönleri)
devamını gör...
bir oturuşta şu kadar bira içtim diye övünen insan
kendini kime, neye kanıtladığını anlayamadığım insan modeli. 1-2 içtim bira içtim diyen insanla aaaa sen o kadar mı içebiliyorsun diye eziklemeye çalışır.
devamını gör...
köylü yazardan ironiler
sözlüğün en yüksek, en havadar ve yeşil yerine sırça köşkünü inşa ettirmek istediğim ışık saçan kadın yazar.
yazdıklarını biraz okumak bile yeterli oluyor samimiyetini anlamak ve tecrübesine saygı duymak için.
hayata baktığı penceresi dilerim hep böyle en güzel manzaralara açılsın.
mutlu sözlükler.
yazdıklarını biraz okumak bile yeterli oluyor samimiyetini anlamak ve tecrübesine saygı duymak için.
hayata baktığı penceresi dilerim hep böyle en güzel manzaralara açılsın.
mutlu sözlükler.
devamını gör...
babaların garip huyları
hunharca halk tv izlemek.
sanırsın televizyonu halk tv icat etmiş ve vefa borcunu ödüyor.
sanırsın televizyonu halk tv icat etmiş ve vefa borcunu ödüyor.
devamını gör...
ailenin en küçük çocuğu
en küçük teyzem diyor ki “bi evin en küçüğü olacağına, dağda keçi ol.” o kadar kötü sanırım. ben demiyorum, o diyor. ben anlamam yoksa bu işlerden. tek çocuğum ben.
devamını gör...
dışarıdan yemek siparişi verince annenin üzülmesi
ne üzülmesi ya,kızması hatta beddua etmesi.
gecenin 1inde koca koca adamları kapıya diziyorsunuz allah sizi ne yapsın..? ne yapsın anam?
gecenin 1inde koca koca adamları kapıya diziyorsunuz allah sizi ne yapsın..? ne yapsın anam?
devamını gör...
karizmatik teknik direktör isimleri
sir alex ferguson. bundan daha karizmatik bir td ismi duymadım.
devamını gör...

