aşk.*

edit: yıldız güncellenmiştir.
devamını gör...

somurtkan şirin sen misin?

azınlıkta olan insanlardan biridir.
sevmezse sevmesin onun aşuresini de ben yerim.
devamını gör...

buraya kendimi girmek istiyorum. (bkz: mike)
devamını gör...

teşekkürler kafa sözlük ve teşekkürler bu organizasyonu yapan kıymetli yazar arkadaşlar. iyi ki varsınız.
devamını gör...

filmlerle ilgili çok şey yazmayı sevmem. fragman izlemem, gözüme sokulmadıysa kritik okumam. çoğu zaman başrolleri bile bilmem. zaten takip ettiğim bir yönetmense yeni filminden haberim olmuştur. en son kertede ise festival gösterimlerinde eğer görmediysem filmi sinemada, listeme eklemişimdir, oturur izlerim. benim gibi insanları da gözeterek sevmiyorum sinema yazma işini. çok şahsi bir konu bu çünkü. hem önceden film ile ilgili olumlu ya da olumsuz yorumlamaların bilgisine sahip olunmasını doğru bulmuyorum hem de izlediğinden aldığının yönlendirilmesini. titanik'in batacağını hepimiz biliyorduk. sinemada mesele ne anlatıldığı değildir. nasıl anlatıldığıdır. ve izleyici de anlatılanı kendine kadar, kendi gibi almalıdır.
şimdiyse bu filmle ilgili sayfalarca yazmak istiyorum. biriyle izlemiş olsam üzerinde saatlerce konuşmak isterdim. kendi kendimeyse ancak çok sınırlı konuşabilir, yazabilirim. zaten ben düşün dünyasında konuşmayı sevenlerdenim. ya da karşımda beni anlayan biri varsa, direkt ona.
yalnızdım. esasında bir açıdan iyi ki öyleydim. yalnız olmamam gerektiğini yalnızkenden daha çok, başka nasıl bu kadar "anlayabilirdim"? benim aldığım bu filmden. buyurun buradan yakın...


yaptığımız tercihler yönetiyor hayatımızı. fern gibi. kimisi bilinçli, kimisi razı geldiğimiz tercihler. evinden ayrılabileceği en erken zamanda ayrılmak fern'in bilinçli tercihi. yine gitmek isterken bo'nun yanında kalmak ise razı geldiği. istekli de olsa razı geliş razı geliştir. ve bu bokun her türlüsü kişiye zarar verir.
veda etmeyi sevmemek, yolda yeniden karşılaşmayı umanların işi. biz fern gibiler veda ederken de, sonrasında da evimizi kendimizle taşırız. hayır metafor değil.

teşekkürler chloé zhao.
en iyi filmi ya da yönetmeni alır 26 nisan'da. ikisini birden alacağını düşünmüyorum açıkçası. zaten altın küre'den sonra sürpriz değil. kesin bilgi, yayabiliriz yani.
ben gideyim ötede düşüneyim. hıhm.
devamını gör...

zülfü livaneli'nin romanıdır. gerçekten çok güzel bir kitap. içeriği çok güzel. kişiler ve olaylar birbiriyle çok iyi bağlantı kurularak yazılmış. hiçbir kopukluk yaşanmıyor. akıcı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gerek olmayan sebeplerdir.

istemezsiniz ve çocuk sahibi olmazsınız, bu kadar basit.

çocuk sahibi olmamak bencillik gibi görünüyor diyen olmuş. aslında tam tersine, çocuk yetiştirmek dünyanın en bencil eylemidir. özellikle de ebeveynlerin bir çoğunun çocuğunun inancı ve yaşam tarzı gibi şeyleri belirleme hakkını kendinde gördüğünü düşünecek olursak.
devamını gör...

normal sözlük kulüpleri'nin şu pandemi döneminde ne kadar yararlı olduğunu gösteren kulüplerden sadece biri.

bugün yaşlı adam ve deniz hakkında konuştuk. toplantıdan önce beni pek etkilemeyen kitap, toplantıdan ve dolayısıyla arkadaşlarla tartışma ve fikir alışverişimizden sonra soru işaretleriyle birlikte bambaşka yönlerden de bakmamı sağlayan bir kitaba dönüştü. kulüp olmasa okuyup kendimce çıkarımlarda bulunduktan sonra kitaplığıma kaldıracaktım lakin serin ama üşütmeyen bir sonbahar akşamı* gerçekleştirdiğimiz sohbetle anlamlı bir hâl aldı.
devamını gör...

özür dilemek ve teşekkür etmek en büyük göstergeleridir.
devamını gör...

baba ya baba. bir baba kızına nasıl tecavüz eder mi? bir baba engelli kızına nasıl tecavüz eder mi? korumaya, kollanmaya ihtiyacı varken herkesten önce kendi zarar verir mi? amca baba demektir bizde. böyle amca mı olur? böyle baba olursa soysuz kardeşide böyle olur neden şaşırıyorum ki. hadi hepsi pislik hepsi ahlaksız ya sen annesin ya anne. bir anne canı pahasına korumaz mı evladını? ayağına diken batsa oturup ağlamaz mı? uçan yelden nem kapar diye endişelenmez mi? insanlığınız batsın sizin babalığınız, anneliğiniz batsın. keşke hepsi ölse...
devamını gör...

ben kimseyi sabitlemem adam olan kendisi başta kalır diye bir şey okumuştum nerden okuduğumu hatırlamıyorum ama aynen öyle. adam olan kendi üstte kalır.
devamını gör...

umursamadan yoluna devam eden kedidir. arsızdır. nasıl olsa sahibi, pardon kölesi, gelip temizleyecektir. üzülmeye ne hacettir.
devamını gör...

an itibariyla, kominizm ayagina kapitalist duzenin sömurgesi altinda oldugumu ogrendigim baslik... bu arada övüldüm mü gömuldum mu anlamadim, bu detaya hic girmiyorum bile. ayrica türkce engelli ne demek? adamin asabini bozma ümüğünü sıkarım.*

(bkz: uğraşma benimle uğraşırım seninle)
devamını gör...

nietzsche'nin kendi hayatından da kesitler bulunan eseridir. hastalık dönemlerinden bahsederken bu bağlamda iklim ve beslenme konularına girer. hastayken bazı eserlerini nasıl bir anda yazıverdiğini anlatır. eserde sık sık zerdüşt'ten alıntılar vardır. olağanüstü şiirsel dilini takip etmek bazen zor olsa da genel olarak keyiflidir. ecce homo'nun bence en önemli taraflarından biri binlerce yıllık yalanlar olarak tanımladığı ideallere olan saldırısıdır. idealler yani yalanlar, der, nietzsche. hıristiyanlıkla olan meselesi de tam olarak budur aslında. ideallerin hakikati gizlemek için uydurulduğunu söyler. insanları hakikatten uzak tutabilmek için yapılmış girişimlerdir onun derdi. hıristiyanlık ise bunun en büyük sebebidir nietzsche açısından. hıristiyan ahlakı âdeta onun midesini bulandırır. insan bedenini hiçe sayan, dünyasal olan her şeye karşı olan, uydurduğu ideallerle insanları olmayan bir öteki dünyaya hazırlayan bir anlayıştır bu nietzsche için. ayrıca merhamet gibi duygular insanı zayıflattıkları için saldırıya uğrar. nietzsche kendisini "ilk ahlak karşıtı" olarak tanımlar. özellikle zerdüşt'ünde gördüğümüz o tanrısal/ilahi dil burda da karşımıza çıkar. konuşan âdeta bir tanrı veya peygamber gibidir, nietzsche her ne kadar zerdüşt(yani kendisi) bir peygamber değildir dese de. muhteşem bir kibir metnin başından sonuna hâkimdir. bunun yakıştığı başka bir insan ben henüz okumadım, çünkü nietzsche dehâ ve delilik sınırları arasında yaşamış ve sonunda delilik tarafına geçmiş bir insandır. kitapta nietzsche'nin polonya kökenlerine duyduğu kıvanç vardır. bunun yanında alman olan her şeyden(wagner hâriç) duyduğu nefret görülür. açıkçası ben nietzsche okurken ne zaman wagner meselesi karşıma çıksa acayip sıkılırım. wagner aşağı wagner yukarı patlayacak gibi olurum. ama ecce homo'da aslında ona yönelik alaycı saldırılar var. almanlara olan nefreti kuşkusuz hastalıklı bir şeydi. müthiş bir alman kültürü, sanatı, felsefesi(burası kimilerine göre hâlâ tartışmalı olsa da) , edebiyatı vardı nietzsche yaşarken. kendisinden önce de vardı o yaşarken de vardı. ama o bunun böyle olmadığını ve hatta bir alman'a dokunduğunda ellerini yıkadığı söyler. nietzsche aslında wagner veya schopenhauer'dan bahsederken bile kendisinden bahsettiğini söylemektedir. veya onlarda kendisini gördüğünü, tabii ki onlara üstün bir konumda onları temâşa ettiğini imâ eder. aslında ecce homo'nun yapısıyla da uyumlu bir bakış açısıdır bu. çünkü nietzsche kendisinden bahseder zaten, her şey bir yönüyle nietzsche'dir. kitabın kısımları "neden bir yazgıyım ben", "neden böyle iyi kitaplar yazıyorum ben" gibi başlıklardan oluşur. nietzsche insanın öfkeden, kızgınlıktan, intikam hırsından arınması gerektiğini söyler. bunları da aslında bir bakıma put olarak görür. tıpkı idealler gibi. yıkılması gereken putlardır bunlar.
devamını gör...

vardır bir sebebi diyerek yanıtladığım başlıktır. duygular bastırılmış, birikmiş birikmiş birden taşmıştır. önemli olan içi boşaltmak, hafiflemek, rahatlamaktır. ama sorun çözülmedikçe yine duygular birikecek istemsiz bu kısır döngü yine yaşanacaktır.
devamını gör...

bir çete var, onların en iyi yaptığı iş bu. inanılmaz samimiyetsiz inanılmaz. misal hiçbir şey yokken ortada çat diye nick altında övgüler düzülür. yahu ben en yakınlarıma bile öyle şeyler demem, bunlar burda soul mate olmuşlar. övme demiyorum hobi olarak yine öv ama ölçülü olun la biraz. anonim bir kişiliği nasıl bu kadar sevebilir bir insan hayret ya.
devamını gör...


gazeteci fatih altaylı, habertürk’teki teke tek programında, izleyicilerin kendisine, “tedbirleri artırdın mı, neden masada 2 tane dezenfektan var?” diye sorduğunu ifade ederek, tekel bayilerinin “tam kapanma” süresince satış yapamayacağı yönündeki kararı eleştirdi.

“biliyorsunuz alkol satışı yasaklandı, belki bunu da yasaklarlar, bunda da alkol var diye stok yaptım” tepkisini gösteren altaylı, “o yüzden 2 tane var. çünkü içinde alkol var diye bunu da yasaklayabilirler diye korktum” dedi

altaylı, “biliyorsunuz ne alakası varsa, yasaklar döneminde alkol satışı da yasaklandı. o yüzden stok yapıyorum” ifadelerini kullandı.

içişleri bakanı süleyman soylu, tam kapanma süreciyle ilgili yaptığı açıklamada tekel bayilerin kapalı olacağını söylemişti.

soylu, "istisnada yer almıyor ve kapalı. bu açıdan hem bir muafiyet yok hem de soru işareti de söz konusu değil" diye konuşmuştu.



buradan
devamını gör...

(bkz: sıcak yerel rüzgarlar)dan biridir.

bir dağı aşar ve öteki yamaçta alçalır; her 100 metrede 1 derece ısınarak oluşur.

ısıtıcı ve kurutucu etki gösterir.
devamını gör...

asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
ve asıl biz biliriz kederi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim