yavruağzı
böyle turuncu gibi olup aslında çok da turuncu olmayan, pembe renge yakın, turuncumsu pastel tonlarında, yiyecek bekleyen kırlangıç yavrularının ağızlarını açtığında görünen bir renk.
devamını gör...
ıslak maydanoz
adından da anlaşılıyor. ıslak olan maydanoz demektir. lakin ki öyle değildir. gelin anlatayım.
elimizden ısrarla silkelememize rağmen düşmeyen bu maydanoz, hayatımıza yapışmış insanlar vardır ya, çökelek falan da deriz onlara, bizi maddi manevi sömürmeye odaklı, neden, ne ara, nasıl soktuk hayatımıza bilmeyiz falan insanları yani, onları tanımlamak için kullandığımız bir metafor efendim. kurtulana kadar kılı kırk yardığımız. illet. aç suyu gitsin, karışsın yer altı sularına şerefsiz.
canım nevermore ukdesi.
bugün de sinirlendik şükür.
elimizden ısrarla silkelememize rağmen düşmeyen bu maydanoz, hayatımıza yapışmış insanlar vardır ya, çökelek falan da deriz onlara, bizi maddi manevi sömürmeye odaklı, neden, ne ara, nasıl soktuk hayatımıza bilmeyiz falan insanları yani, onları tanımlamak için kullandığımız bir metafor efendim. kurtulana kadar kılı kırk yardığımız. illet. aç suyu gitsin, karışsın yer altı sularına şerefsiz.
canım nevermore ukdesi.
bugün de sinirlendik şükür.
devamını gör...
dört halifeden üçünün öldürülmesi
herkes öldürür sevdiğini desek?
devamını gör...
geceye az bilinen bir şarkı bırak
pilli bebek - olsun
devamını gör...
bir sözlüğü kalitesiz yapan detaylar
kankacılık. müthiş giriler yazan insanlar var. özeniyorlar, üretiyorlar, bilgilerini tecrübelerini hiç çekinmeden paylaşıyorlar. tık yok profillerinde. ama bakıyosun şizofrenisi on metre öteden anlaşılan tipler el üstünde tutuluyor. favoriler, artılar havada uçuşuyor. kankacılık kanseri bütün platformları yok eder. üç beş asalak kalır diğer herkes soğur ortamdan. hele ki henüz yeni kurulmuş bir platformda daha da dikkatli olunmalı. ama yönetimin de buna yapabileceği bir şey yok. ilgi budalası şizofrenler her yerde var. kafaya bi huni geçir, azıcık abart, komik olmaya çalış bitti gitti.
devamını gör...
sürekli özür dileyen insan
benimdir. sürekli; haklı durumda bile aptal durumuna düşmektir.
devamını gör...
son zamanlarda ortaya çıkmış saçma kelimeler
müko
devamını gör...
gereğinden fazla abartılan kitaplar
beğeni denen şey kişiden kişiye değiştiği için ortaya çıkan kitap grubu. bize harika gelen bir şey, bir başkasına çok sönük gelebilir, normaldir.
kendi adıma konuşacağım çünkü yukarıda da söylediğim gibi, bu işler göreceli. bana göre simyacı, sofi'nin dünyası, yeni hayat, tavuk suyuna çorba gibi birkaç kitap ve kişisel gelişim kitapları bu grupta. tabii ki bunlardan kendi hayatına göre birtakım sonuçlar çıkaran, bunların faydasını gören insanlar vardır ama yine kendi adıma konuşuyorum, benim için tamamen vakit kaybıydı bu kitaplar. yine de okumayı seven biri olarak çok büyük bir pişmanlık saymıyorum hiçbirini.
kendi adıma konuşacağım çünkü yukarıda da söylediğim gibi, bu işler göreceli. bana göre simyacı, sofi'nin dünyası, yeni hayat, tavuk suyuna çorba gibi birkaç kitap ve kişisel gelişim kitapları bu grupta. tabii ki bunlardan kendi hayatına göre birtakım sonuçlar çıkaran, bunların faydasını gören insanlar vardır ama yine kendi adıma konuşuyorum, benim için tamamen vakit kaybıydı bu kitaplar. yine de okumayı seven biri olarak çok büyük bir pişmanlık saymıyorum hiçbirini.
devamını gör...
garip akımı
şöyle bir fotoğrafı vardır: (1930'lar ankara güvenpark)

hadi canım sen de, edebiyat akımının fotoğrafı mı olurmuş demeyin. önce resme bakın, dikkatlice. tanıyabildiniz mi onları? tanıyamadınız mı?
bırakalım da kendini tanıtsın o halde fotoğraf:
***
dört kişi parkta çektirmişiz,
ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
anlaşılan sonbahar
kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
babası daha ölmemiş oktay'ın,
ben bıyıksızım,
orhan, süleyman efendiyi tanımamış.
ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz.
***
işte böyle yazmış melih cevdet, hastane odasında bu fotoğrafı görünce.
bir de ben tanıştırayım sizi fotoğraftakilerle, soldan sağa sırasıyla: orhan veli (kanık), şinasi baray, oktay rifat, melih cevdet (anday).
'iyidir güzeldir de kimdir yahu bunlar' dediğinizi duyar gibiyim:
ankara'da gazi lisesi'nden dört dosttur onlar, dört garip, türk yazınının garipleri, uyumsuzları, asileri, kuralları şiddetle reddedenleridir..
orhan'ı, oktay'ı, melih'i tanırız da, kimdir bu şinasi? gariplerin lise dostlarındandır şinasi, o vakitler çıkardıkları dergide de yazardır üstelik, sanat tutkunudur o da diğerleri gibi. hayat bu ya, onun yolu doğrudan edebiyatla rastlaşmasa da dostları gibi, kıyısından dolaşmıştır.
liseden mezun olan şinasi babaannesine ait olan eski bir konağın eskiden ahır olarak kullanılan bodrumunda bir lokanta açmıştır: üç nal… bu lokanta zamanla ankara’nın ünlü lokâllerinden biri haline gelir. zamanın ünlü şair ve yazarlarının da uğrak yeri olur: sabahattin eyyüboğlu, orhan veli, can yücel, melih cevdet, nahit hanım vs.. hatta can yücel şiir bile yazar bu lokal hakkında.
duvarlarında gelenlerin yazdığı şiirler, resimler vardır. kapağında üç nal çakılı olan bir deftere de müdavimler yazılar yazarlar.
mekânın adı da eskiden ahır olarak kullanılmasından gelir aslında. bununla ilgili komik bir anekdot da vardır:
şinasi dükkânının dekorasyonunu yaparken babaannesi ziyarete gelir. ahırdan bozma mekânda açılış için son hazırlıklar yapılmaktadır. orhan veli de bir direğe dayanmış, içkisini yudumlamaktadır. babaanne direğe bakarak mırıldanır: “eskiden merkebi oraya bağlardık”.
orhan veli sürekli gittiği üç nal ile ilgili ülkü dergisinin 16 haziran 1946 tarihli sayısında bir de yazı yazar. o yazıda şöyle der:
“(… )şinasi hem sanatkâr, hem de okur yazar bir insan olduğu için lokantasını sanatkârlarla okur yazarların sık sık gidecekleri, gittikleri vakit de zevkle oturacakları bir yer olarak tertipledi. her giden hoşlanıyor. ben de onlardanım. salonun türlü türlü süsleri arasında zaman zaman mısralara rastlıyorsunuz. tuvalete koyduğu bir abajurun üstüne de refik halit’in bir avuç saçma adlı eserinden bir parça yazmış. güzel bir buluş değil mi? gel gelelim şinasi memnun değil. diyor ki; ‘her içeriye giren refik halit’in yazısına dalıyor. dışarıda da bir sürü insan sıra bekliyor’. şinasi’nin ticari bakımdan hoşnutsuzluğuna sebep olan bu hal edebiyat namına beni sevindirdi. demek ki halkımız edebiyatla da meşgul oluyor.”
***
ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz.
***
sahi, melih cevdet'e ölümü hatırlatan neydi bu resimde?
şinasi'nin cebeci'de bir sevgilisi vardır. ne kendisinde ne de arkadaşlarında para yoktur ki dolmuşa binsin de sevgilisine kavuşsun. onlar da hacı bayram veli camii'ne gider, oradan bir cenaze arabasına atlar, şinasi'yi cebeci'ye sevgilisinin yanına götürürlermiş.
sanırım melih cevdet'e ölümü hatırlatan şey bu cenaze arabaları idi:)

hadi canım sen de, edebiyat akımının fotoğrafı mı olurmuş demeyin. önce resme bakın, dikkatlice. tanıyabildiniz mi onları? tanıyamadınız mı?
bırakalım da kendini tanıtsın o halde fotoğraf:
***
dört kişi parkta çektirmişiz,
ben, orhan, oktay, bir de şinasi...
anlaşılan sonbahar
kimimiz paltolu, kimimiz ceketli
yapraksız arkamızdaki ağaçlar...
babası daha ölmemiş oktay'ın,
ben bıyıksızım,
orhan, süleyman efendiyi tanımamış.
ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz.
***
işte böyle yazmış melih cevdet, hastane odasında bu fotoğrafı görünce.
bir de ben tanıştırayım sizi fotoğraftakilerle, soldan sağa sırasıyla: orhan veli (kanık), şinasi baray, oktay rifat, melih cevdet (anday).
'iyidir güzeldir de kimdir yahu bunlar' dediğinizi duyar gibiyim:
ankara'da gazi lisesi'nden dört dosttur onlar, dört garip, türk yazınının garipleri, uyumsuzları, asileri, kuralları şiddetle reddedenleridir..
orhan'ı, oktay'ı, melih'i tanırız da, kimdir bu şinasi? gariplerin lise dostlarındandır şinasi, o vakitler çıkardıkları dergide de yazardır üstelik, sanat tutkunudur o da diğerleri gibi. hayat bu ya, onun yolu doğrudan edebiyatla rastlaşmasa da dostları gibi, kıyısından dolaşmıştır.
liseden mezun olan şinasi babaannesine ait olan eski bir konağın eskiden ahır olarak kullanılan bodrumunda bir lokanta açmıştır: üç nal… bu lokanta zamanla ankara’nın ünlü lokâllerinden biri haline gelir. zamanın ünlü şair ve yazarlarının da uğrak yeri olur: sabahattin eyyüboğlu, orhan veli, can yücel, melih cevdet, nahit hanım vs.. hatta can yücel şiir bile yazar bu lokal hakkında.
duvarlarında gelenlerin yazdığı şiirler, resimler vardır. kapağında üç nal çakılı olan bir deftere de müdavimler yazılar yazarlar.
mekânın adı da eskiden ahır olarak kullanılmasından gelir aslında. bununla ilgili komik bir anekdot da vardır:
şinasi dükkânının dekorasyonunu yaparken babaannesi ziyarete gelir. ahırdan bozma mekânda açılış için son hazırlıklar yapılmaktadır. orhan veli de bir direğe dayanmış, içkisini yudumlamaktadır. babaanne direğe bakarak mırıldanır: “eskiden merkebi oraya bağlardık”.
orhan veli sürekli gittiği üç nal ile ilgili ülkü dergisinin 16 haziran 1946 tarihli sayısında bir de yazı yazar. o yazıda şöyle der:
“(… )şinasi hem sanatkâr, hem de okur yazar bir insan olduğu için lokantasını sanatkârlarla okur yazarların sık sık gidecekleri, gittikleri vakit de zevkle oturacakları bir yer olarak tertipledi. her giden hoşlanıyor. ben de onlardanım. salonun türlü türlü süsleri arasında zaman zaman mısralara rastlıyorsunuz. tuvalete koyduğu bir abajurun üstüne de refik halit’in bir avuç saçma adlı eserinden bir parça yazmış. güzel bir buluş değil mi? gel gelelim şinasi memnun değil. diyor ki; ‘her içeriye giren refik halit’in yazısına dalıyor. dışarıda da bir sürü insan sıra bekliyor’. şinasi’nin ticari bakımdan hoşnutsuzluğuna sebep olan bu hal edebiyat namına beni sevindirdi. demek ki halkımız edebiyatla da meşgul oluyor.”
***
ama ben hiç böyle mahzun olmadım;
ölümü hatırlatan ne var bu resimde?
oysa hayattayız hepimiz.
***
sahi, melih cevdet'e ölümü hatırlatan neydi bu resimde?
şinasi'nin cebeci'de bir sevgilisi vardır. ne kendisinde ne de arkadaşlarında para yoktur ki dolmuşa binsin de sevgilisine kavuşsun. onlar da hacı bayram veli camii'ne gider, oradan bir cenaze arabasına atlar, şinasi'yi cebeci'ye sevgilisinin yanına götürürlermiş.
sanırım melih cevdet'e ölümü hatırlatan şey bu cenaze arabaları idi:)
devamını gör...
göç etme ihtiyacı
tarih boyunca meydana gelen göçlerin, doğal, sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan çok farklı sebepleri olabilmektedir. bunların bazıları gönüllü göçler olmakla beraber bazıları zorunlu göçlerdir. zorunlu göçlerin başlıca sebepleri arasında güvenlik ihtiyacı vardır. her insan kendini güvende hissetmeye ihtiyaç duyar. çünkü güvenli ortamı bozulduğunda beslenme, barınma gibi en temel ihtiyaçlar da karşılanamaz hale gelecektir. dolayısıyla göç deneyiminin ortaya çıkardığı öncelikli ihtiyaç, yaşamak için güvenli bir yer bulmaktır.
göç olayını, yer değişikliği olarak algılamak ne kadar doğru değilse bir yerin nüfusunun azalıp bir yerin nüfusunun artması olarak değerlendirmek de o kadar yanlış olacaktır. göç, sosyo-ekonomik boyutu oldukça fazla olan bir nüfus hareketi olarak ele alındığında, göçten sonra geçim ihtiyaçlarını karşılamak en önemli ihtiyaçlardandır. örneğin; çiftçilikle uğraşan bir ailenin göçtüğü yerdeki topraklar tarım yapmaya elverişli değilse yeni bir geçim kaynağı bulmak bir sorun haline gelecektir. bu örnekte, 1923 tarihli mübadele göçünde de en sık karşılaşılan durumlardan birini görmekteyiz.
göç deneyimi, sadece fiziksel ihtiyaçlardan ibaret olmayıp beraberinde sosyo-kültürel ve psikolojik açıdan da birçok ihtiyaç getirmektedir. bunlardan birisi göç edilen toplum tarafından sosyal kabul (onay) almaktır.
göç olayını, yer değişikliği olarak algılamak ne kadar doğru değilse bir yerin nüfusunun azalıp bir yerin nüfusunun artması olarak değerlendirmek de o kadar yanlış olacaktır. göç, sosyo-ekonomik boyutu oldukça fazla olan bir nüfus hareketi olarak ele alındığında, göçten sonra geçim ihtiyaçlarını karşılamak en önemli ihtiyaçlardandır. örneğin; çiftçilikle uğraşan bir ailenin göçtüğü yerdeki topraklar tarım yapmaya elverişli değilse yeni bir geçim kaynağı bulmak bir sorun haline gelecektir. bu örnekte, 1923 tarihli mübadele göçünde de en sık karşılaşılan durumlardan birini görmekteyiz.
göç deneyimi, sadece fiziksel ihtiyaçlardan ibaret olmayıp beraberinde sosyo-kültürel ve psikolojik açıdan da birçok ihtiyaç getirmektedir. bunlardan birisi göç edilen toplum tarafından sosyal kabul (onay) almaktır.
devamını gör...
avrupa birliği
bünyesinde yirmi yedi ülkeyi* barındıran siyasi ve ekonomik bir birliktir. 1992 senesinde maastricht antlaşması sonucunda kurulmuştur.
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
öncelikle yüce huninin;
hunisinden öpüp, önünde saygıyla eğiliyorum.
deliliğini başımızdan eksik etmesin. hunisi her daim, bize deliliği göstersin.
kulübümün bana vermiş olduğu, #1150021 tanımda geçen, görevi layığıyla yerine getireceğimden hiç bir hunilinin şüphesi olmasın efendim.
haydar haydar türküsünü söylerek yavaş yavaş gökyüzüne doğru çıkacağım.
topladığım yıldızları çok sevgili hunidaşlı kardeşlerimin hunilerine takacağım.
üstün telepati yeteneğim sayesinde tanrılar ve uzaylı kardeşlerimizden öğreneceğim tüm delilikleri sizlere anlatacağım.
elbet bir gün hunimiz ayda da dalgalanacaktır.
ulu ruhlar bizleri delilikten ayırmasın.
hunisinden öpüp, önünde saygıyla eğiliyorum.
deliliğini başımızdan eksik etmesin. hunisi her daim, bize deliliği göstersin.
kulübümün bana vermiş olduğu, #1150021 tanımda geçen, görevi layığıyla yerine getireceğimden hiç bir hunilinin şüphesi olmasın efendim.
haydar haydar türküsünü söylerek yavaş yavaş gökyüzüne doğru çıkacağım.
topladığım yıldızları çok sevgili hunidaşlı kardeşlerimin hunilerine takacağım.
üstün telepati yeteneğim sayesinde tanrılar ve uzaylı kardeşlerimizden öğreneceğim tüm delilikleri sizlere anlatacağım.
elbet bir gün hunimiz ayda da dalgalanacaktır.
ulu ruhlar bizleri delilikten ayırmasın.
devamını gör...
normal sözlük fenomeni olacağını düşündüğünüz yazarlar
ismi kısa olabilir
devamını gör...
ölürken çalması istenen şarkılar
devamını gör...
antalya'da bir kadının cinsel saldırıya uğraması
ne zaman daha kötüsü olamaz desem hep daha kötüsü oluyor.
ülkemi ne kadar çok sevsem de bu çok dokunuyor çünkü hep daha kötüsü oluyor ve kimse engel de olmuyor. biz burada ne kadar ses çıkartırsak çıkartalım bu o mahkeme de verilen karara müdahale edeneyeceğiz. ya o mahkemede karar verenlerden olacağız ya da o mahkemedekileri gerçekten bağımsız yapacaklar sadece isimde kalmayacak.
ülkemi ne kadar çok sevsem de bu çok dokunuyor çünkü hep daha kötüsü oluyor ve kimse engel de olmuyor. biz burada ne kadar ses çıkartırsak çıkartalım bu o mahkeme de verilen karara müdahale edeneyeceğiz. ya o mahkemede karar verenlerden olacağız ya da o mahkemedekileri gerçekten bağımsız yapacaklar sadece isimde kalmayacak.
devamını gör...
mastor vs tayber doğan
tayber nikini değiştir aslanım. o nikle karşında ebu cehil’de olsa onu tercih ederim. azılı muhalif şahsım nikine ziyadesiyle irite oluyor.
devamını gör...
fransızcadan türkçeye geçmiş kelimeler
(bkz: randevu) fransızca hali;rendez-vous. telafuz şekli ise; "ğandevu" şeklindedir.
devamını gör...

