sigma (yazar)
tanımlarını beğenerek okuduğum, fikirleri ile aydınlatan, sohbeti tatlı, sevdiğim yazarımdı. çaylak olduğunu öğrendim ve üzüldüm.
ha gene seviyorum, ama işte üzüldüm.
formatların gücü adına demek.
müstehcenlikte artı sonsuza giden, içinde sadece belden aşağı olan tanımları engelleye engelleye bitiremiyorum kendi halinde ufuk açan tanımlar formata takılıyor.
bir alemsin sözlük.
ha gene seviyorum, ama işte üzüldüm.
formatların gücü adına demek.
müstehcenlikte artı sonsuza giden, içinde sadece belden aşağı olan tanımları engelleye engelleye bitiremiyorum kendi halinde ufuk açan tanımlar formata takılıyor.
bir alemsin sözlük.
devamını gör...
her şeyi eleştirdiğinde gelen farklıyım havası
yazılarını, konuşmalarını, latince,yunanca veya ingilizce kelimeler ile süsler, anlaşılmaz olmaya çalışırlar.
yani siz bilmesi niz,ben bilirim havası, filozof felsefesi ile konuşurlar.
yani siz bilmesi niz,ben bilirim havası, filozof felsefesi ile konuşurlar.
devamını gör...
bi bitmediniz dedirtenler
kulaktan duyma sözle bilgiyi sonuna kadar savunan insanlar
devamını gör...
normal sözlük'te darbe olurken tanım girenler
ben değilimdir. hesaba giremedim ulan.*
neyse biz cevabizimizi 28 şubat gecesi verdik deriz artık.
neyse biz cevabizimizi 28 şubat gecesi verdik deriz artık.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
koskoca bir boşluğun ağırlığı altında eziliyorum gün be gün, o ağırlığın altında nasıl nefessiz kaldığımı anlatmayacaktım aslında. hayat elbette devam ediyor. o boşluğu görmezden gelerek değil, o boşluğu kabullenerek. düşünmediğim anlarda bile orada olduğunu, geceden başlayıp tüm güne yayıldığını, beni nasıl sarıp sarmaladığını, bir güç ayaklarımı yere çivilemese sanki o boşluğun içinde kaybolup gideceğimi, sancılarımı, kızgınlığımı, kırgınlığımı...
fakat hayır bunları da anlatmayacaktım.
noktadan sonra... acı ve haz aynı şeydi. ne dallarımızda titreyen gün ışığı ne de gövdemizi kemiren kurt...
çocukların tomurcuk ellerine susamış genç bir ağaçtı alnımız.
başka şeyler yazmak istiyordum. yazamıyorum. birkaç cümleden fazlasını okuyamıyorum bile. ölüm her cümlemin baş köşesine oturuyor maalesef. geçecek. her şey geçer. fakat hiçbir şey eskisi olmayacak. temelde acılar sıkıntılar yer ve zaman değiştiriyor. biz ise azalarak ve çoğalarak, gülerek ve ağlayarak yaşamın bize sunduğu her şeyi çaresizce kabullenerek, hayat düz bir çizgiymiş gibi devam ediyoruz yolumuza.
fakat hayır bunları da anlatmayacaktım.
noktadan sonra... acı ve haz aynı şeydi. ne dallarımızda titreyen gün ışığı ne de gövdemizi kemiren kurt...
çocukların tomurcuk ellerine susamış genç bir ağaçtı alnımız.
başka şeyler yazmak istiyordum. yazamıyorum. birkaç cümleden fazlasını okuyamıyorum bile. ölüm her cümlemin baş köşesine oturuyor maalesef. geçecek. her şey geçer. fakat hiçbir şey eskisi olmayacak. temelde acılar sıkıntılar yer ve zaman değiştiriyor. biz ise azalarak ve çoğalarak, gülerek ve ağlayarak yaşamın bize sunduğu her şeyi çaresizce kabullenerek, hayat düz bir çizgiymiş gibi devam ediyoruz yolumuza.
devamını gör...
metonya
2011 yılında gerçekleşen şirince kasırgası sonucunda yerle yeksan olmuş ülke.
devamını gör...
damat kadar taş düşsün başınıza
damat düşsün onda sıkıntı yokta damadın içlediği* paralar kadar taş düşerse sıkıntı.
devamını gör...
istanbul sözleşmesi olayının çok abartılması
okuyun da çok büyüttüğümüz sözleşmenin ne işe yaradığını görün.
yıllar önce 21 yaşında çarşaflı bir kadına barodan avukat olarak görevlendirilmiştim. buradaki çarşaf vurgusu tamamen bağlı bulunduğu tarikatle ilgilidir ve kesinlikle ayrımcılık içermemektedir. yanlış anlaşılmak istemem.kadın 8.5 aylık hamileydi. kadının eşi bir camide imamdı ve hamile olduğu halde kadını tekmeleyerek dövmüştü. 20 aylık büyük kızını da annesinden koparmış ve kadını sokağa atmıştı. kadın ağzı yüzü dağılmış vaziyette ve iki gözü iki çeşme ofise geldi. hemen 6284 sk gereği tedbir talep ettim ve istanbul sözleşmesi'ne atıf yaparak 20 aylık bebeğin annesine teslim edilmesini sağladım. sonra da müftlüğe başvurarak imam hakkında soruşturma açılmasını sağladım. hatta konuyu basına açacağımı söyleyerek müftülüğü harekete geçmeye zorladım. 8.5 aylık hamile kadının bebekleriyle birlikte kurtulmasını istanbul sözleşmesi sağladı. genç kadının annesi arada bir beni arar ve kendi bildiği dille teşekkür eder. "kızım da torunlarım da senin emeğin ve çabanla kurtuldu" der. ben işimi yaptım elbette. ama elimde başvuracağım bir uluslararası sözleşme vardı ve yargıcı ikna ederek 2 gün içinde gerekli tüm tedbirleri almasını ve işlemleri yapmasını kolaylaştıran istanbul sözleşmesi olmuştu. dünkü cb kararından o hamile kadın ölse veya 20 aylık bebeğe bir zarar gelse daha çok mutlu olacaklarını anladım
.
kaynak
yıllar önce 21 yaşında çarşaflı bir kadına barodan avukat olarak görevlendirilmiştim. buradaki çarşaf vurgusu tamamen bağlı bulunduğu tarikatle ilgilidir ve kesinlikle ayrımcılık içermemektedir. yanlış anlaşılmak istemem.kadın 8.5 aylık hamileydi. kadının eşi bir camide imamdı ve hamile olduğu halde kadını tekmeleyerek dövmüştü. 20 aylık büyük kızını da annesinden koparmış ve kadını sokağa atmıştı. kadın ağzı yüzü dağılmış vaziyette ve iki gözü iki çeşme ofise geldi. hemen 6284 sk gereği tedbir talep ettim ve istanbul sözleşmesi'ne atıf yaparak 20 aylık bebeğin annesine teslim edilmesini sağladım. sonra da müftlüğe başvurarak imam hakkında soruşturma açılmasını sağladım. hatta konuyu basına açacağımı söyleyerek müftülüğü harekete geçmeye zorladım. 8.5 aylık hamile kadının bebekleriyle birlikte kurtulmasını istanbul sözleşmesi sağladı. genç kadının annesi arada bir beni arar ve kendi bildiği dille teşekkür eder. "kızım da torunlarım da senin emeğin ve çabanla kurtuldu" der. ben işimi yaptım elbette. ama elimde başvuracağım bir uluslararası sözleşme vardı ve yargıcı ikna ederek 2 gün içinde gerekli tüm tedbirleri almasını ve işlemleri yapmasını kolaylaştıran istanbul sözleşmesi olmuştu. dünkü cb kararından o hamile kadın ölse veya 20 aylık bebeğe bir zarar gelse daha çok mutlu olacaklarını anladım
kaynak
devamını gör...
srebrenitsa katliamı
bosna hersek’de üç buçuk yıl devam eden savaşta 312.000 kişi hayatını kaybetti, 2 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı. 27.734 kişi resmi kayıtlara kayıp olarak geçti. toplu mezarları araştırma enstitüsü’nün 20 yıldır sürdürdüğü çalışmalarda 20.000 kaybın cesedine ulaşıldı, bunlardan yaklaşık 18.000’inin kimliği belirlendi. toplu mezarlarda bulunan cesetlerin çoğu parçalandığı ve yakıldığı için kimlik tespit çalışmaları "hala" zorlukla sürdürülüyor. bosna hersek kayıpları arama enstitüsü verilerine göre, 1995 yılından bu yana ülke genelinde 500’den fazla toplu, 5.000’in üzerinde müstakil mezar bulundu. kimlikleri tespit edilen kurbanlar, her yıl 11 temmuz günü düzenlenen törenle srebrenitsa’da toprağa veriliyor.
devamını gör...
öz hakiki kafa sözlük
başlık esnaf lokantası kokuyor.
devamını gör...
john william waterhouse
1849-1917 yılları arasında yaşamış ingiliz ressam.
roma'da doğmuş. ailesi sanatla ilgilendiği için erken yaşlarda kendini geliştirme fırsatı bulmuş, babasının stüdyosunda asistanlık yapmış.
1870'de londra'da kraliyet akademisi'ne kabul edildiğinde önce heykel üzerine çalışsa da daha sonra resim yapmaya başlamış. lawrence alma tadema ve frederic leighton etkilendiği ressamlardan.
hem neo-klasisizm hem ön raffaeloculuğun en önemli temsilcilerinden. döneminde de değer görmüş, kraliyet akademisi'ne üye seçilmiş ve bir çok ressamı etkilemiştir.
kendisi hakkında bir tanım yazmadan önce eserlerini uzun bir süre inceledim. çünkü araştırırken öğreniyorum ve uzun bir süredir hangi tabloyu beğensem kendisi karşıma çıkıyor. ben de peşine düştüm.
200'den fazla çalışması var, bunların bir çoğu bir yerlerde görmüş olabileceğimiz ve hikayesi olan eserler. eserlerinde homeros'tan, shakespeare'den esintiler görebilir, tarihi karakterleri ve mitleri bulabilirsiniz. tablolarının çoğu bir hikayeyi bize ustaca anlatıyor. galiba bu yüzden çok ilgimi çeken bir ressam.
tablolarında ana figür kadın genelde. circe gibi, cleopatra gibi, the lady of shalott gibi, lamia gibi güçlü kadınları ve onların hikayelerini anlatan tabloları var ve onları çok güzel resmetmiş. duru güzelliklerine, güzel yüzlerine ve elbiselerine, özellikle tablolardaki renklere bakmaya doyamıyor insan. daha nasıl öveyim.
the soul of the rose (1908)
diogenes (1882)
the lady of shalott (1888)
bir kaç eserini tanım olarak girmiştim, onları da buraya bırakayım.
isabella and the pot of the basil
boreas
pandora'nın kutusu
tüm eserlerini incelemek isteyenler için buradan
kaynak
roma'da doğmuş. ailesi sanatla ilgilendiği için erken yaşlarda kendini geliştirme fırsatı bulmuş, babasının stüdyosunda asistanlık yapmış.
1870'de londra'da kraliyet akademisi'ne kabul edildiğinde önce heykel üzerine çalışsa da daha sonra resim yapmaya başlamış. lawrence alma tadema ve frederic leighton etkilendiği ressamlardan.
hem neo-klasisizm hem ön raffaeloculuğun en önemli temsilcilerinden. döneminde de değer görmüş, kraliyet akademisi'ne üye seçilmiş ve bir çok ressamı etkilemiştir.
kendisi hakkında bir tanım yazmadan önce eserlerini uzun bir süre inceledim. çünkü araştırırken öğreniyorum ve uzun bir süredir hangi tabloyu beğensem kendisi karşıma çıkıyor. ben de peşine düştüm.
200'den fazla çalışması var, bunların bir çoğu bir yerlerde görmüş olabileceğimiz ve hikayesi olan eserler. eserlerinde homeros'tan, shakespeare'den esintiler görebilir, tarihi karakterleri ve mitleri bulabilirsiniz. tablolarının çoğu bir hikayeyi bize ustaca anlatıyor. galiba bu yüzden çok ilgimi çeken bir ressam.
tablolarında ana figür kadın genelde. circe gibi, cleopatra gibi, the lady of shalott gibi, lamia gibi güçlü kadınları ve onların hikayelerini anlatan tabloları var ve onları çok güzel resmetmiş. duru güzelliklerine, güzel yüzlerine ve elbiselerine, özellikle tablolardaki renklere bakmaya doyamıyor insan. daha nasıl öveyim.
the soul of the rose (1908)
diogenes (1882)
the lady of shalott (1888)bir kaç eserini tanım olarak girmiştim, onları da buraya bırakayım.
isabella and the pot of the basil
boreas
pandora'nın kutusu
tüm eserlerini incelemek isteyenler için buradan
kaynak
devamını gör...
e-kitap okumak
önceden kitap başka, onun o kokusu olmadan okuyamam derdim. fakat yükselen fiyatlardan ve basılı olarak bulamadığım bazı kitapları ekitap olarak okuduktan sonra sevmeye başladım olay. önyargı işte. elbette basılı kitabın yerini tutamaz ama zaman zaman çok kullanışlı oluyor. mesela şu an teletonumda yüzden fazla ekitap var ve hepsi cebime sığıyor. benim için yerine göre ikisi de kullanışlı. ama tercih etme zorunluluğum olursa basılı kitap derim.
devamını gör...
gereğinden fazla abartılan kitaplar
fahrenheit 451. o kadar büyük beklenti ile okudum ki sonra hayal kırıklığı. güzel fakat daha iyisi var.
devamını gör...
bir anneye verilecek öğütler
lütfen çocuklarınıza şiddettin hiç bir zaman çözüm olmadığını, birey olmanın sorumluluklarını ve sevmenin gücünü öğretin.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının meslekleri
türkçe öğretmeni.
devamını gör...
şefkate ihtiyaç duymak
biri elini yüzüme doğru uzattığında yanağımı avuç içine oturtmak suretiyle kediye dönüşürüm. insanlar şefkat göstermeyi o kadar bilmiyorlar ki 'ayıp bir şey' yapmışım gibi bakıyorlar. oysaki ben köşe başında kimsenin dönüp bakmadığı o sarman kediyim işte.
devamını gör...




