antroposen çağı
ilk olarak paul crutzen ve eugene stoermer tarafından, "insan faaliyetlerinin gezegen sağlığı üzerinde önemli etkileri olmaya başladığı zaman" anlamına gelen resmi olmayan bir zaman dilimi olarak tanımlanmıştır.
devamını gör...
hozier
take me to church şarkısıyla herkesin aklında yer edinen irlanda asıllı sanatçı.
devamını gör...
her şeyi eleştirdiğinde gelen farklıyım havası
yazılarını, konuşmalarını, latince,yunanca veya ingilizce kelimeler ile süsler, anlaşılmaz olmaya çalışırlar.
yani siz bilmesi niz,ben bilirim havası, filozof felsefesi ile konuşurlar.
yani siz bilmesi niz,ben bilirim havası, filozof felsefesi ile konuşurlar.
devamını gör...
kızıl elma
türk mitolojisinde yeri olan ve oğuzlar tarafından gidilecek, fethedilecek diyarları amaçlayan kızıl elma, ziya gökalp tarafından turan ülküsü ile birleştirilmiştir. tarihte fatih dönemlerinde kızıl elma ile hedeflenen yerin italya toprakları ve roma olduğu söylenir. ama kesin olmayan soyut bir kavramdır.
devamını gör...
vincent van gogh
van gogh sarısının sahibidir. tablolarındaki renk yoğunluğu, van gogh 'un renklere olan tutkusundan gelir. öyleki gogh' un bazı zamanlar boyalarını yediği söylenir. kendisi zamanın ötesinde olan birçok dahi gibi, zamanının çok sonrasında değeri anlaşılmış sanat dehasıdır.
devamını gör...
make your choice
korku filmi izlemeyi sevmem, kesmeli biçmeli olursa kavga sebebidir benim için...
hele testere serisi, belki ucundan bir göz gezdirip bırakmışımdır, iyi de yapmışımdır kesinlikle. bana göre değil!
zaten konumuz da bu değil...
fuzûlî misin, fuzuli mi?
pesimist misin, optimist mi?
huzur veren mi, başa bela mı?
vefalı mısın, yanar döner mi?
her şeyi sen mi bilirsin, bilmiyorum'u bilir misin?
sabırlı mısın ya da kaç aylıksın?
yaramaz mısın, faydalı mı?
saklambaç oynarken ilk bulunanlardan mısın, unutulanlardan mı?
sen de birilerini yaraladın mı yoksa hep sen mi yara aldın?
hiç kimse seni anlamadı mı, anlaşılmaz olmak için özel çabalar mı harcadın?
ağaç yaşken mi eğildi, kimseye boyun eğmedin mi?
sıkıyor musun ya da sıkılıyor musun?
insanların seni üzmesine sessiz mi kaldın yoksa anlamadan dinlemeden sen mi üzdün onları?
bendini mi çiğneyip aştın yoksa ilk engelde, tökezlemede gerisin geri döndün mü?
ne yapsan olmadı mı yoksa her yaptığın doğru muydu?
sana kötülük yapıldığında hiç senin duruşuna uymasa da sen de kötülük yapmak istedin mi, kendin gibi kalmayı becerebildin mi?
insan olabilmek için yeterince çabaladın mı yoksa "ben böyleyim, işine gelirse" sözüne mi sığındın?
hani daha çok beslenme uzmanları ve sağlıklı beslenenlerin diline pelesenk olan bir söz vardır; "her şeyden ye, az az ye!" biz sanırım zaman zaman bunu beceremiyoruz kendi hayatlarımızda. ya çok ya az oluyoruz, ya çavlan oluyoruz ya da bir damla suyu esirgiyoruz. orta yolu bulamıyoruz. sakin kalamıyoruz. kararında bırakamıyoruz hiçbir şeyi.
yani aslında ne olduğumuza biz karar veriyoruz, ne olmadığımıza ya da ne olmayacağımıza da... ama suçu hep başkalarına yüklüyoruz.
yani make your choice! *
ben mi? ben hiç akıllanmayanlardanım...
hele testere serisi, belki ucundan bir göz gezdirip bırakmışımdır, iyi de yapmışımdır kesinlikle. bana göre değil!
zaten konumuz da bu değil...
fuzûlî misin, fuzuli mi?
pesimist misin, optimist mi?
huzur veren mi, başa bela mı?
vefalı mısın, yanar döner mi?
her şeyi sen mi bilirsin, bilmiyorum'u bilir misin?
sabırlı mısın ya da kaç aylıksın?
yaramaz mısın, faydalı mı?
saklambaç oynarken ilk bulunanlardan mısın, unutulanlardan mı?
sen de birilerini yaraladın mı yoksa hep sen mi yara aldın?
hiç kimse seni anlamadı mı, anlaşılmaz olmak için özel çabalar mı harcadın?
ağaç yaşken mi eğildi, kimseye boyun eğmedin mi?
sıkıyor musun ya da sıkılıyor musun?
insanların seni üzmesine sessiz mi kaldın yoksa anlamadan dinlemeden sen mi üzdün onları?
bendini mi çiğneyip aştın yoksa ilk engelde, tökezlemede gerisin geri döndün mü?
ne yapsan olmadı mı yoksa her yaptığın doğru muydu?
sana kötülük yapıldığında hiç senin duruşuna uymasa da sen de kötülük yapmak istedin mi, kendin gibi kalmayı becerebildin mi?
insan olabilmek için yeterince çabaladın mı yoksa "ben böyleyim, işine gelirse" sözüne mi sığındın?
hani daha çok beslenme uzmanları ve sağlıklı beslenenlerin diline pelesenk olan bir söz vardır; "her şeyden ye, az az ye!" biz sanırım zaman zaman bunu beceremiyoruz kendi hayatlarımızda. ya çok ya az oluyoruz, ya çavlan oluyoruz ya da bir damla suyu esirgiyoruz. orta yolu bulamıyoruz. sakin kalamıyoruz. kararında bırakamıyoruz hiçbir şeyi.
yani aslında ne olduğumuza biz karar veriyoruz, ne olmadığımıza ya da ne olmayacağımıza da... ama suçu hep başkalarına yüklüyoruz.
yani make your choice! *
ben mi? ben hiç akıllanmayanlardanım...
devamını gör...
uçurum kenarından atlayacak kişiye söylenecek son söz
saçların mı ıslak yoksa ıslak mı yaşamak dedim.
devamını gör...
sönmez reyiz
internetin derinliklerinde ortaya çıkmış yaratıcı küfürbaz alemin dayısı alemin reyizidir. en son twitchte yayın açmaya başlamıştı şu an ne yapıyor bilmiyorum. ayrıca eski sevgilimin attığı uzun mesaja sönmez reyizin kim okuyacak lan bunu videosunu gönderdiğim için kavga etmiştik.
devamını gör...
agatha christie
polisiye konusunda eline su dökülmeyecek bir ingiliz yazardır. kendisini daha yeni okumaya başladıysanız, katilin kim olduğunu asla çözemez ve kitabın sonunu görebilmek için tek seferde bitirirsiniz; ama bir koleksiyon yapıyorsanız agatha'nın düşünce yapısını çözdüğünüzden katili kitabın ortasında bulabilirsiniz. lakin katili bulmanıza rağmen olay örgüsü sizi şaşırtmaya devam eder.
agatha ile ilgili en şaşırtıcı olan ise 11 kayıp gününde istanbul'da ne yaptığıdır. araştırmalara konu olan bu gizem hala daha çözülebilmiş değildir. ayrıca bir dönem ilk kocasının metresini öldürmek istediği de söylenmiştir. hayatı da romanları kadar gizemli ve ilginçtir sizin anlayacağınız.
ilk kez okuyacaklara ufak bir tavsiye: on küçük zenci ile başlayınız. eminim diğer kitaplarını da okumak isteyeceksiniz.
agatha ile ilgili en şaşırtıcı olan ise 11 kayıp gününde istanbul'da ne yaptığıdır. araştırmalara konu olan bu gizem hala daha çözülebilmiş değildir. ayrıca bir dönem ilk kocasının metresini öldürmek istediği de söylenmiştir. hayatı da romanları kadar gizemli ve ilginçtir sizin anlayacağınız.
ilk kez okuyacaklara ufak bir tavsiye: on küçük zenci ile başlayınız. eminim diğer kitaplarını da okumak isteyeceksiniz.
devamını gör...
once upon a time in hollywood
filmin başarılı olduğu tek konu sadece bizi bir zaman makinesine atlatıp altmışlara geri dönmüş hissiyatı vermesi... bunun dışında nasıl bir film olduğunu kendi açımdan yorumlamak istiyorum; efsane milan kadrosu gibi bir oyuncu kadrosuna sahip olduğu, harika müziklerin eşlik edebildiği halde 2 saat 41 dakikalık bir hayal kırıklığı, başka hiçbir şey değil.
bir kere şunu söylemek istiyorum, elbette tarantino'nun filmlerinde belirli bir hikaye yoktur kısmı bir yana dursun, en azından o hikaye olmayan filmleri bir şekilde eski filmlerinde doldurabiliyordu, bu filmde ne yazık ki öyle bir şey söz konusu dahi olamaz!
manson çetesinin sharon tate'in öldürülme sürecine kadar giden o tuhaf zaman dilimini anlatmak istemiş de sanki o kısmı anlatmak isterken aradaki boşlukları leonardo di caprio ve brad pitt ile doldurmayı denemiş ama bunu da pek becerememiş gibi *kaldı ki brad pitt de, leonardo di caprio da olağanüstü oyunculuk sergilemesine rağmen!*
sevgili tarantino bu filmde hippilere olan nefretini öyle pis bir biçimde kusmuş ki, benim gibi "çiçek insanları pek samimi bulamıyorum" diyen insan bile rahatsız oldu düşünün artık. ama şu kadarını söyleyebilirim, hippileri bu kadar aptalca ve bu kadar saçma bir biçimde kim beyaz perdeye aktarır diye soracak olsanız, ya j.j. abrams ya da quentin tarantino derdim, hollywood'un yahudi lobisini her filmde pohpohlayıp kendilerine yer edinmeye çalışmış torpilli yağcıları sizi...
daha önemli bir detay daha eklemek istiyorum, polanski'nin tecavüz kısmı var ya hani bilirsiniz, filmde pussycat karakteri ile bu kısmı irdeleyip resmen kendince mesajlar vermeyi denemiş.
kısacası 2 saat 41 dakikama yazık etmiş bir film. ama konu tarantino olunca şaşırtmıyor bu yazık etme kısmı.
bir kere şunu söylemek istiyorum, elbette tarantino'nun filmlerinde belirli bir hikaye yoktur kısmı bir yana dursun, en azından o hikaye olmayan filmleri bir şekilde eski filmlerinde doldurabiliyordu, bu filmde ne yazık ki öyle bir şey söz konusu dahi olamaz!
manson çetesinin sharon tate'in öldürülme sürecine kadar giden o tuhaf zaman dilimini anlatmak istemiş de sanki o kısmı anlatmak isterken aradaki boşlukları leonardo di caprio ve brad pitt ile doldurmayı denemiş ama bunu da pek becerememiş gibi *kaldı ki brad pitt de, leonardo di caprio da olağanüstü oyunculuk sergilemesine rağmen!*
sevgili tarantino bu filmde hippilere olan nefretini öyle pis bir biçimde kusmuş ki, benim gibi "çiçek insanları pek samimi bulamıyorum" diyen insan bile rahatsız oldu düşünün artık. ama şu kadarını söyleyebilirim, hippileri bu kadar aptalca ve bu kadar saçma bir biçimde kim beyaz perdeye aktarır diye soracak olsanız, ya j.j. abrams ya da quentin tarantino derdim, hollywood'un yahudi lobisini her filmde pohpohlayıp kendilerine yer edinmeye çalışmış torpilli yağcıları sizi...
daha önemli bir detay daha eklemek istiyorum, polanski'nin tecavüz kısmı var ya hani bilirsiniz, filmde pussycat karakteri ile bu kısmı irdeleyip resmen kendince mesajlar vermeyi denemiş.
kısacası 2 saat 41 dakikama yazık etmiş bir film. ama konu tarantino olunca şaşırtmıyor bu yazık etme kısmı.
devamını gör...
engin günaydın
çoğumuzun gülse birsel'in yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı avrupa yakası dizisinden burhan altıntop tiplemesiyle tanıdığı, tokatlı mükemmel oyuncu.
vavien, yeraltı ve galip derviş isimli yapımlardaki oyunculukları favorimdir.
vavien, yeraltı ve galip derviş isimli yapımlardaki oyunculukları favorimdir.
devamını gör...
hayatı çekilir kılan detaylar
devamını gör...
çorapla uyuyan insan
temmuz ve ağustos ayı hariç, ben.
kendimi bildim bileli, 10 ay, lastiksiz, yumuşak çoraplarımı ayaklarıma geçirir, mutlu mesut uyurum. mis gibi bir şey.
kendimi bildim bileli, 10 ay, lastiksiz, yumuşak çoraplarımı ayaklarıma geçirir, mutlu mesut uyurum. mis gibi bir şey.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
gökyüzünde sirius bulutları görüyorsanız 1 - 2 güne yağmur geliyordur.
devamını gör...
mike
tanımlarının çoğu çok hoşuma giden ve artıları ile beni mutlu eden yazar arkadaşımızdır.
keyifle takip ediyorum.
keyifle takip ediyorum.
devamını gör...
çılgın hırsız
2010 yapımı çılgın hırsız -orijinal adıyla despicable me- çocuk, komedi türünde bir animasyon filmidir.
pierre coffin ve chris renaud yönetmenliğinde, cinco paul ve ken daurio'nun kaleminin mahsulüdür.
gru'nun karakteri analiz ederken hep bir ağızdan söylenen söz kötü karakterdir. hayatına bir anda dahil olan üç küçük kızın gru'nun içindeki baba figürünü, iyi tarafı, yufka yüreği gördüklerini ve bu sayede gru'nun değiştiğini ifade ederler.
gru aslında hepimiz kadar kötü. ortaya atılan özünde her insan iyidir safsatasına benim gibi siz de inanmıyorsanız ne demeye çalıştığımı çok iyi anlarsınız. hepimiz kötüyüz özümüzde ve iyi olmaya iyi kalmaya çalışıyoruz.
gru da öyle. o üç küçük kız çıkıp gelene kadar iyi olmak için bir nedeni yoktu. yorumların aksine kızlar çıkarmadılar o iyiliği gru iyiliği yansıtmak için bir neden buldu. biz küçük küçük hırsların peşinde koşarken, gizli saklı bir haltlar yerken gru bunları açık açık yapmaktan çekinmiyor. içini dışarı yansıtıyor. biz safi iyilik olduğumuzu iddia ederken o göğsünü gere gere nasıl kötü olunabiliri gösteriyor bize. işte katıksız samimiyet budur.
minyonların sahnelere sızıp birbirinden komik hallere girmeleri, sürekli şakalaşmaları ve tatlı tatlı birbirlerinin kuyularını kazmaları herkesleri kahkahaya boğuyor. sarı minik yaratıklar sürekli rol çalıyor ve özellikle çocuk izleyicileri güldürüyor. biraz kedilik var gibi geldi bana ama uzaylıda olabilirler emin değilim. gerçi zaten kedilerinde uzaylı olduğunu düşünürsek yine bir şekilde akraba çıkıyorlar.
agnes, margo, edith; gru'nun iyiliği seçme nedenleri. onlarda kendi tatminsiz çocukluğunu görüyor belki kim bilir? annesi tarafından biraz ötelenmiş bir çocuk minik gru, ciddiye alınmamış, sevgi gösterilmemiş... belki de kötü olma çabasının altında yatan sebep bu. bir intikam ya da bir şekilde yine de annesinin gözüne girme çabası. ama başarısız bir çaba kötü olamıyor gru. gözlere soka soka bakın ben en kötüyüm dese de üç küçük kızla birlikte ne olması gerektiğini öğreniyor.
seslendirme ekibi;
gru (ata demirer)
margo (melis severcan)
edith (mısra balkan)
agnes (idil küner)
vector (yekta kopan)
dr. nefario (faruk akgören)
mr. perkins (mazlum kiper)
miss hattie (özden ayyıldız)
fred mcdade (murat şenol)
turist baba (oğuz özoğul)
turist anne (ezel kalkan)
eleştiri oklarına maruz kalmış bir animasyon, belki beklentinin biraz altında ama ailecek ve keyifle izlenebilecek bir film. bir animasyondan ne bekliyorsanız hepsi var içinde. ayrıca karakterlerin oluşturulma şeklide çok hoş. hepsi kendine has. özellikle gru.
iyi seyirler efem.
pierre coffin ve chris renaud yönetmenliğinde, cinco paul ve ken daurio'nun kaleminin mahsulüdür.
gru'nun karakteri analiz ederken hep bir ağızdan söylenen söz kötü karakterdir. hayatına bir anda dahil olan üç küçük kızın gru'nun içindeki baba figürünü, iyi tarafı, yufka yüreği gördüklerini ve bu sayede gru'nun değiştiğini ifade ederler.
gru aslında hepimiz kadar kötü. ortaya atılan özünde her insan iyidir safsatasına benim gibi siz de inanmıyorsanız ne demeye çalıştığımı çok iyi anlarsınız. hepimiz kötüyüz özümüzde ve iyi olmaya iyi kalmaya çalışıyoruz.
gru da öyle. o üç küçük kız çıkıp gelene kadar iyi olmak için bir nedeni yoktu. yorumların aksine kızlar çıkarmadılar o iyiliği gru iyiliği yansıtmak için bir neden buldu. biz küçük küçük hırsların peşinde koşarken, gizli saklı bir haltlar yerken gru bunları açık açık yapmaktan çekinmiyor. içini dışarı yansıtıyor. biz safi iyilik olduğumuzu iddia ederken o göğsünü gere gere nasıl kötü olunabiliri gösteriyor bize. işte katıksız samimiyet budur.
minyonların sahnelere sızıp birbirinden komik hallere girmeleri, sürekli şakalaşmaları ve tatlı tatlı birbirlerinin kuyularını kazmaları herkesleri kahkahaya boğuyor. sarı minik yaratıklar sürekli rol çalıyor ve özellikle çocuk izleyicileri güldürüyor. biraz kedilik var gibi geldi bana ama uzaylıda olabilirler emin değilim. gerçi zaten kedilerinde uzaylı olduğunu düşünürsek yine bir şekilde akraba çıkıyorlar.
agnes, margo, edith; gru'nun iyiliği seçme nedenleri. onlarda kendi tatminsiz çocukluğunu görüyor belki kim bilir? annesi tarafından biraz ötelenmiş bir çocuk minik gru, ciddiye alınmamış, sevgi gösterilmemiş... belki de kötü olma çabasının altında yatan sebep bu. bir intikam ya da bir şekilde yine de annesinin gözüne girme çabası. ama başarısız bir çaba kötü olamıyor gru. gözlere soka soka bakın ben en kötüyüm dese de üç küçük kızla birlikte ne olması gerektiğini öğreniyor.
seslendirme ekibi;
gru (ata demirer)
margo (melis severcan)
edith (mısra balkan)
agnes (idil küner)
vector (yekta kopan)
dr. nefario (faruk akgören)
mr. perkins (mazlum kiper)
miss hattie (özden ayyıldız)
fred mcdade (murat şenol)
turist baba (oğuz özoğul)
turist anne (ezel kalkan)
eleştiri oklarına maruz kalmış bir animasyon, belki beklentinin biraz altında ama ailecek ve keyifle izlenebilecek bir film. bir animasyondan ne bekliyorsanız hepsi var içinde. ayrıca karakterlerin oluşturulma şeklide çok hoş. hepsi kendine has. özellikle gru.
iyi seyirler efem.
devamını gör...
hücum borusu gibi osurup ay pırt yaptım diyen kız
bu tarz komik olmayan liselilerin açtığı başlıklar engellenmez ise kafa sözlük uludağ sözlük gibi bir pislik yuvasına dönecektir. kalite mühim şey. trollük zeka gerektiren bir iştir. böyle olmaz.
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
vasat insanların yüceltilmesi, donanımlı insanların süründürülmesi.
her an başıma her şey gelebilir, bok yoluna gidebilirim hissi.
her an başıma her şey gelebilir, bok yoluna gidebilirim hissi.
devamını gör...
kiwa hirsuta
yeti crab adıyla da bilinen 2005 yılında antartika açıklarında keşfedilmiş bir yengeç türü. gözlerinin pigment içermediği ve kör olduğu düşünülüyor. her bir bacağı yaklaşık olarak 15 santimetre ve sarı tüylerle kaplı 10 adet bacağı bulunuyor. derin okyanuslarda, okyanusun derinliklerinde bulunan hidrotermal menfezlerde yaşıyorlar.
bu ilginç yengeçler sahip oldukları tüyleri beslenmek için kullanıyorlar. tüylü kıskaçlarında yaşayan iplik şeklindeki bakterilere tuzak kurup büyüyüp yayılmalarına izin veriyor, sonra da onları yalayarak hem tüylerini tarıyor, hem de oradaki bakterilerle besleniyorlar.
bu ilginç yengeçler sahip oldukları tüyleri beslenmek için kullanıyorlar. tüylü kıskaçlarında yaşayan iplik şeklindeki bakterilere tuzak kurup büyüyüp yayılmalarına izin veriyor, sonra da onları yalayarak hem tüylerini tarıyor, hem de oradaki bakterilerle besleniyorlar.
devamını gör...
reaction formation
psikoloji'de tersine çevirme - karşıt tepki duygu durumudur. bir kaygı bozukluğudur.
kabul edilmeyen dürtünün tersine çevirip davranış şekline dökülmesidir.
hoşlandığın birine kötü davranma : sevgi duygusunu karşıtı olan nefret duygusuyla ifade etme. büyük aşklar nefretle doğar sözünün alt metni olabilir. bunun tam tersi çok öfkeli bir çalışan'ın patronu'na çok kibar davranması olarak örneklendirilebilinir. bilinçdışı olarak ortaya çıkan bu durum aslında nevrotik savunma mekanizmasıdır. kişi çok stresli olduğu için duygularını dengeleyemeyeceğini düşündüğünden onu bastırmayı ve kendine bile inkar etmeyi tercih eder. duygusunun tehlikeli olduğunuda düşünebilir. yalnız tersine yarattığı duyguyu fanatikçe savunması aşırıya kaçması okb'nin ortaya çıkmasına neden olabilir.
kabul edilmeyen dürtünün tersine çevirip davranış şekline dökülmesidir.
hoşlandığın birine kötü davranma : sevgi duygusunu karşıtı olan nefret duygusuyla ifade etme. büyük aşklar nefretle doğar sözünün alt metni olabilir. bunun tam tersi çok öfkeli bir çalışan'ın patronu'na çok kibar davranması olarak örneklendirilebilinir. bilinçdışı olarak ortaya çıkan bu durum aslında nevrotik savunma mekanizmasıdır. kişi çok stresli olduğu için duygularını dengeleyemeyeceğini düşündüğünden onu bastırmayı ve kendine bile inkar etmeyi tercih eder. duygusunun tehlikeli olduğunuda düşünebilir. yalnız tersine yarattığı duyguyu fanatikçe savunması aşırıya kaçması okb'nin ortaya çıkmasına neden olabilir.
devamını gör...