kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

twitter'da dün başlatılan iğrenç,ahlaksız ve komik olmayan trol denemesini başlatan küçük yaş arkadaşların gözaltına alınması durumu.tahmin edildiği gibi 3 kişininde yaşı 18'den küçük.

kaynak
devamını gör...

maske takmaya devam ederim gibi geliyor... kolay kolay bırakamam.*
devamını gör...

gözlerinin içine bakmak; ben seni son derece dikkatle dinliyorum, buradayım demek olduğu için insan ilişkilerinde çok önemli bir yeri olabilir.

baktığınız kişinin tam olarak gözlerinin içine değil, iki kaşının ortasına bakarsanız da gözlerinin içine bakmış gibi izlenim verebilirsiniz. en gözü pek öğretmenlerle baş etme taktiğim buydu benim.
devamını gör...

geçirdiği araba kazası neticesinde kolunun yarısını az daha kaybedecek olduğundan sözlüğe kısa süre ara vermiş ama uykusuzkahve'nin ısrarlarına dayanamayarak sözlüğe koşarak geri dönmüş yazar bozuntusu. zaten kendisinin kahveye zaafı olduğu bilinmekle beraber dostu olan kahveye de hayır diyememiştir.*

patlayacak dikişlerinin sorumluluğu tamamen uykusuzkahve'ye aittir...
devamını gör...

yüz hatları kişiliğiyle tam uyumlu bir kompozisyon oluşturan tarihi kişilik. her iki ucu da aşağı doğru kavislenen çizgi şeklinde sıkılmış dudaklar, her iki ucu da aşağı doğru kavislenen iri gözler, tam ortada hiçbir asimetrisi olmadan kavissiz, eğimsiz bir şekilde aşağı inen kemersiz ve dik burun, çok hafif bir şekilde geriye doğru giden alnı sayesinde ileride kalan despot bir çene hattı. yüzünde ifadesini yumuşatan tek bir çizgi, kavis, tümsek, gamze vesaire yok. adam resmen diktatör olmak için doğmuş.
devamını gör...

ziya gökalp türkçülüğün esasları.

bu kitap atatürk'ün türkçülük tanımının ve kemalizmin bir yerde temeli olmuştur.
devamını gör...

babam polis olmasına rağmen devlet memuru derdim.

babam; polis olduğumu söyleme bir de onlarla uğraşmayalım demişti. ne demek istediğini çok sonra anladım.
devamını gör...

erkin koray-cemalim
cem karaca-gecenin karasını

şunları dinlerken büyülenmemek elde değil.
devamını gör...

cat stevens'in albümünde dinlediğimiz, hüznü hissettiren ve bence en sevilen şarkısıdır. bu kadar çok dokunan bir başka şarkı mı? henüz tanışmadım.

cat stevens'in, sevgilisi patti d’arbanville’in ölümü üzerine yazdığı bilinmekte, öyle anlatılır. işten eve döndüğü bir akşam yatakta uzanmış olan sevgilisinin yanına gidip saçlarını okşayarak konuşmaya başlayan ama cevap alamayan stevens'in yaşadığı inkarı, acıyı ve hüznünü dizelerinden iliklerinize kadar hissediyor olacaksınız.

şarkı için:

sözleri için:

my lady d’arbanville, why do you sleep so still?
kadınım d’arbanville, neden bu kadar hareketsiz uyuyorsun?

ı’ll wake you tomorrow
seni yarın uyandıracağım

and you’ll be my fill, yes, you will be my fill
ve sen benim eşim olacaksın, evet, eşim olacaksın

my lady d’arbanville, why does it grieve me so?
kadınım d’arbanville, neden beni böylesine kederlendiriyor?

but your heart seems so silent
ama kalbin çok sakin görünüyor

why do you breathe so low, why do you breathe so low?
neden böylesine yavaş nefes alıyorsun, neden böylesine yavaş nefes alıyorsun?

my lady d’arbanville, why do you sleep so still?
kadınım d’arbanville, neden bu kadar hareketsiz uyuyorsun?

ı’ll wake you tomorrow
seni yarın uyandıracağım

and you’ll be my fill, yes, you will be my fill
ve sen benim eşim olacaksın, evet, eşim olacaksın

my lady d’arbanville, you look so cold tonight
kadınım d’arbanville, öyle soğuk görünüyorsun ki bu gece

your lips feel like winter
dudakların sanki kışı andırıyor

your skin has turned to white, your skin has turned to white
derin beyaza dönmüş, derin beyaza dönmüş

my lady d’arbanville, why do you sleep so still?
kadınım d’arbanville, neden bu kadar hareketsiz uyuyorsun?

ı’ll wake you tomorrow
seni yarın uyandıracağım

and you’ll be my fill, yes, you will be my fill
ve sen benim eşim olacaksın, evet, eşim olacaksın

la la la la la…

my lady d’arbanville, why do you grieve me so?
kadınım d’arbanville, neden beni böylesine kederlendiriyorsun?

but your heart seems so silent
(i: ama kalbin çok sakin görünüyor


why do you breathe so low, why do you breathe so low?
neden böylesine yavaş nefes alıyorsun, neden böylesine yavaş nefes alıyorsun?

ı loved you my lady, though in your grave you lie
seni sevdim kadınım, içinde yattığın mezara rağmen

ı’ll always be with you
daima seninle olacağım

this rose will never die, this rose will never die
bu gül hiç solmayacak, bu gül hiç solmayacak…

ne kadar gerçekçi bir tasvir olduğu konusunda dinleyenler hemfikirdir. ama asıl ilginç olan, bu kadar gerçekçi bir anlatımın aslında bir fiziksel değil ruhsal bir yaşanmışlığa dayanmış olmasıdır. yani hikayemizin baş karakteri olan oyuncu patti d’arbanville aslında ölmemiştir; cat stevens yaşadığı ruhsal acıyı ne kadar derinden hissediyorsa o kadar gerçek yaşamış ve bize de bunu yaşatmıştır. şarkıyı dinleyenlerin tepkileri benim yazının başında verdiğim tepki gibi "ah, vah, tüh.." olunca ve türlü efsaneler dolanmaya başlayınca patti d’arbanville bir röportaj vermek durumunda kalmıştır:


"cat stevens’ın değişken ruh halinin üstüne bir de patti’nin oyunculuğu için sürekli gezmeleri eklenince bu ilişkinin uzun olamayacağı anlaşılır. londra’da olduğu sürece cat’in yanında kalan patti, kendini sürekli new york’ta veya paris’te bulur. 1 yılın üzerinde geçirdikleri bir ilişkinin sonunda patti d’arbanville, kendisi hakkında yazılmış bu şarkıyı radyoda dinler. ilişkilerinin böylece bittiğini anlamış olur. verdiği bir röportajda şarkıyla alakalı şunları söylemiştir:

"steven, o şarkıyı new york’a gittiğim bir zamanda yazmıştı. sadece bir aylığına gitmiştim. bu dünyanın sonu değildi, değil mi? fakat o gitti, “lady d’arbanville, neden böyle sakin uyuyorsun” diye bir şarkı yazdı. şarkı benim ölümümle alakalı. yani onun için new york’ta olmam tabutta yatmamla aynı şeydi. bu şarkıyı yazdı, çünkü beni özlemişti, üzülüyordu. bu gerçekten üzücü bir şarkı… şarkıyı duyduğumda ağladım, ilişkinin bittiğini biliyordum çünkü."

sevdiğini kaybetmek mi? hiçbir formu kolay değil, bilemiyorum.. her şeye rağmen hala dünyanın en iyi şarkılarından biri benim için lady d’arbanville.
devamını gör...

osmanlı ordusunda padişahın hassa ordusunun atlı birliklerini oluşturan, tıpkı yeniçeriler ve diğer kapıkulu ocakları gibi ulufe alan seçkin birliklerin adı. dış görünüş olarak tımarlı sipahilere göre daha ihtişamlı ama kullandıkları silahlar aynıdır. kapıkulu sipahilerinde de bozulma dönemi 17.yüzyıl başlarında başlamıştır.

16. yüzyılın ünlü diplomatlarından busbecq bu sipahileri şu şekilde tarif eder: “üzengileri altın, gümüş ve değerli taşlardan parlayan kapadokya, suriye veya başka cins en soylusundan bir at üzerinde önünden geçip giderken, böyle bir türk şövalyesinden daha ihtişamlı bir görüntü yoktur. üzerine altın ve gümüş işlemeli kumaştan, hafif veya ağır ipekten ya da koyu kırmızı, sarı yahut lacivert renkte değerli başka bir elbise giyiyor. iki yanında birinde yayın durduğu ve diğerinde renkli oklarla dolu olan, partların ülkesindekiler gibi seçkin elişi ile işlenmiş iki sadak taşıyor. sol kolunda taşıdığı, oklara ve kılıç veya topuz darbelerine dayanıklı kalkanı da aynı seçkin işçiliktendir. boş bırakmayı yeğlemediği takdirde, sağ elinde çoğunlukla yeşil renkte hafif bir mızrak taşıyor. kısa ve değerli taşlarla bezenmiş bir kılıç kuşanıyor ve eyerden topuzu sarkıyor.

diyorsunuz ki bu kadar silah niye? öyleyse biliniz ki bu süvari tüm bu silahları kullanmasını gayet iyi biliyor. şimdi de diyorsunuz ki, bir kişi hem yayı, hem de mızrağı nasıl bir arada kullanabilir? yayını ancak mızrağını attıktan veya kırdıktan sonra mı çıkarıyor? hayır, zira mızrağı mümkün olduğunca yanında tutuyor, ama savaşın gidişatı yayı kullanmasını gerektiriyorsa, hafif ve buna göre düzenlenmiş mızrağı eyerinin ve bacaklarının arasına o şekilde sıkıştırıyorlar ki, ucu arkadan yukarı doğru bakıyor, böylece mızrağı dizleri ile istediği kadar sıkıca tutabiliyor. mızrakla savaşmaları gerekiyorsa, yayı ya sadağına yerleştiriyor ya da kalkanının üzerinden sol koluna asıyor. başlığı, ortasından şeritler ile bölünmüş koyu kırmızı bir ipek kumaşın uzandığı bembeyaz ince pamuklu bir kumaştan oluşuyor. birçoğu başlıklarını ayrıca siyah tüyler ile süslüyorlar”.

dünyanın en iyi atlı binicileri olan bu sipahiler, tabii ki çoğunlukla kıymetli olan atlarına çok değer veriyorlardı ve çok iyi bakıyorlardı. bilhassa at cinslerinin ıslahı ile uğraşan hipologlar ve soylu at yetiştiricileri için, busbecq’in çağdaşı olan başka yazarlar tarafından da teyit edilen bu ilgi çekici anlatımından, o dönemlerde bir atın akıllıca ve sevgi ile beslenmesinin osmanlı sipahilerinin hristiyan ülkelerine karşı üstünlük kazanmalarında büyük etkisi olduğunu anlamak mümkün.
sipahiler, tıpkı osmanlı’nın tüm süvari birlikleri gibi, mükemmel atları ile savaş alanında hücumlarının şiddeti ile kendilerini gösteriyorlardı. hücumlarına daima havayı yırtan ve hristiyan süvarilerin demir gibi saflarını bile titreten korkunç bir nara eşlik ediyordu.

uzaktan hala en önemli hücum silahları yaydı. sipahiler tarafından büyük bir çeviklik ve güvenle kullanılıyordu. busbecq, bu hususta mucizevi şeyler anlatır. isterse düşmanın göz bebeği olsun, hedef nadiren ıskalanıyordu. erkek çocuklar 7-8 yaşlarından itibaren kısa ama oldukça güçlü yaylar ile alıştırma yapıyorlardı ve güçlü bir kol gerektiren bu silahla yapılan savaş oyunları, bayram günlerinde erkeklerin ve yaşlıların en büyük eğlencesiydi.

kapıkulu sipahileri hassa ordusu olduklarından, kendileri tımarlı sipahilerin üstünde görüyorlardı. esas itibariyle orhan gazi’nin tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, osmanlı askeri teşkilatının oluşumunda çok büyük hizmetleri geçen kardeşi alaeddin’in bir eseri olarak ortaya çıkmışlardı ve ilk örgütsel yapılanmalarıyla da uyum içinde olupdaha kesin olarak geliştirilmeleri ve teşkilatlandırılmaları ise sultan 1.murad’ın aynı şekilde büyük hizmetleri bulunan beylerbeyi timurtaş paşa sayesinde gerçekleştirilmişti.
başlangıçta saltanat sancağını korumakla görevlendirilen en fazla 2500 kadar seçkin adamdan oluşan bu birlik, zamanla önemli ölçüde takviye edilerek daha geniş bir oluşum ve buna uygun bir sınıflandırma kazandı. kısa bir süre sonra, kapıkulu süvarileri adı altında, özelliklerini belirten farklı isimlerle dört bölüğe ayrıldılar.

*sipahiler

*silahdarlar

*ulufeciler

*garipler.

yavuz sultan selim, bu sipahilerin sayısını 3500 kişiye çıkarmıştı. padişahın süvari hassa ordusunda ilk sıradaydılar, ordugahta daima padişahın yanında bulunmak ve mesela kötü hav şartlarında, yağmur veya kar yağdığında, muhtemelen havada daha uygun bir ısı oluşturmak üzere, padişahın otağında veya otağın önünde uyumak zorunda kalan 500 kişilik bir birlik temin etmek gibi tuhaf bir yükümlülüğü yerine getirmek zorundaydılar. ulufeleri o zamanlar günlük 20 ile 40 akçe arasında değişiyordu ve başlarında günlük 80 akçe ulufeli, rütbe olarak yeniçeri ağasına en yakın sipahiler ağası bulunuyordu. sipahiler, kırmızı sancak ve mızraklarının ucunda kırmızı şeritler taşıyorlardı.

aynı zamanda silahdarlar da 2500 kişiye çıkartılmışlardı. rütbe olarak sipahiler ile aynı seviyede bulunan silahdarlar, günlük 20 ile 40 akçe arasında değişen miktarlarda ulufe alıyorlardı. başlarında bulunan silahdar ağası tıpkı sipahi ağası gibi 80 akçe ulufe alıyordu. sancaklarının rengi ise sarı renkteydi.

kanuni sultan süleyman’ın hükümdarlığı döneminde gerek sayıları, gerekse ulufeleri bakımından bazı değişiklikler meydana geldi. 1534’te sayıları 11500 kişiye kadar çıkmıştı. ilk iki bölükle dördüncü bölükten her biri 3000, üçüncü bölük ise 2500 kişiden oluşuyordu. 20 yıl sonra ilk üç bölük 2000 kişiden oluşurken, dördüncü bölük 1500 kişilikti ve ilk iki bölüğün ulufeleri 15 ile 45 akçe arasında değişirken, üçüncü bölüğün ulufeleri 10 akçe, dördüncü bölüğün ulufeleri ise 8 akçeye kadar indirilmişti.

ilk üç bölüğe çıkanlar o dönemlerde genelde saraydan, savaş sırasında esir alınan hristiyan çocuklarının yetiştirildiği içoğlanı ocaklarından gelen içoğlanlarıydı. dördüncü bölük olan garipler de yine aynı şekilde devşirmeydi ve daha az ulufe alıp daha az itibar görüyorlardı.

3.murad zamanındaki iran seferlerine kadar, kapıkulu süvarilerinin sayısı, her biri 500 kişilik bölükler halinde vezirlerin maiyetine verilen 2500 kişi ve adeta veziriazamın muhafız kıtası gibi doğrudan onun emrinde bulunan 1000 kişi dahil olmak üzere, 14-16 bin kişi arasında sabit kaldı. iran seferleri sonucunda, bilhassa batı kaynaklı 1590 ve 1594 tarihli raporlardan anlaşılabileceği üzere, sayıları yaklaşık 40 bine çıkacak şekilde takviye edilmişlerdi.



halbuki sayılarının bu denli yükselmesi, bu seçkin birliklerin bozulmaya başladığını gösteriyordu. iran seferleri, bu açıdan iki sebepten ötürü osmanlı askeri teşkilatına uğursuz gelmişti. öncelikle sefere bu kadar büyük sayıda birlikler çıkarabilmek için eski asker toplama yöntemlerinden vazgeçmek ve eksik kalan yerleri yalnızca sarayın içoğlanı ocaklarından doldurmak yerine, sipahilerin arasına onlarla aynı hünerlere sahip olmayan ne kadar vasıfsız adam varsa almak zorunda kaldılar. ikinci olarak, bu savaşlarda yalnızca insan olarak değil iyi atlar bakımından da maruz kalınan büyük kayıplar sipahi birliklerini öyle bir hle getirdi ki, o dönemden sonra bir daha eski ihtişamlı günlerine geri dönemediler.

kapıkulu sipahilerinde, tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, mevcut direniş, isyan ve ayaklanma ruhu, böylece gitgide daha fazla beslendi ve oldukça tehlikeli bir girişim gösterdi. zorlu yürüyüş insanlarla atları harap ettiği için, terk ve talan edilmiş topraklarda en iyi ihtimalle hiçbir şey alınamayacağı için iran seferine hiç istemeyerek çıktılar. zira türklerin “kızılbaş” diye adlandırdıkları iran şahının savaş yönetim sistemi, düşman yaklaştıkça sınır eyaletlerini yakarak harap etmek ve halkın tamamını iç kısımlara doğru çekmekti. böylece osmanlı birliklerinin buralarda ihtiyaçlarını gidermesi epey zor hatta imkansız bir hale gelirdi.

kapıkulu sipahileri 1826 yılına kadar varlıklarını sürdürdüler. 1826 yılında sultan 2.mahmud yeniçeri ocağını ortadan kaldırdığında sipahilere dokunulmadı ve anlaşarak yeni kurulan orduya katıldılar.
devamını gör...

bana zamandan söz ediyorlar
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. hepsini bilirsiniz zaten, bir ise yaramadığını bildiğiniz gibi. dahası onlar da bilirler. ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden
karşılaşmak kolay değildir elbet. kolay değildir bunlarla baş etmek,
uğruna içinizi öldürmek. zaman alır.
zaman
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar
dibe çöker. hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. bir
yerlerden
bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
dilerim geri teper. yoksa gerçekten
bitmişsinizdir.
bana ait değildir ama çok severim.
devamını gör...

umarım ölmüşsündür.
devamını gör...

ismi hatırlanmayan veya söylenmek istenmeyen küçük ve önemsiz şeyi anlatmak için kullanılan sözcük.
devamını gör...

bihter'in kendini kalbinden vurması... eednan'ın sen benim oğlumdun demesi, nihal'in feryadı ve ona hiç yakışmamış gelinliğiyle yere yığılması, behlül'ün küçük emrah bakışı, arka fonda gerilimli toygar ışıklı müziği... bir nesil unutamaz bu sahneyi..
devamını gör...

bir delinin dediği gibi yaklaşılması gereken mevzu.
yatağa yatmak vucüdu, salağa yatmak ruhu dinlendir.
devamını gör...

edebiyat.
devamını gör...

yazar olanının başlığının ( yazar) olarak ayrılmasını savunduğum başlık.

aynı başlık altında meja'nın blok manas destanı tadında tanımı da var, sivas ilinin köyü de var, gökteki sarı şey de var.

ayırın lütfen benim yazar arkadaşımı. merci.
devamını gör...

aslen balıkesir'in havran ilçesinden olan çanakkale savaşı kahramanı.

havran'dan geçerken, yol üzerinde top mermisini taşıyan heykeli göze çarpar.

ayrıca, edremit'e bağlı bostancı mahallesi sınırlarında olan "balıkesir koca seyit havalimanı" ismi ile, unutulmaz hizmetleri ve hatırası yaşamaya devam etmektedir.
devamını gör...

sen benim hiçbir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz

galiba eski liman üzerindesin
nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
dudaklarınla cama çizdiğin
en fazla sonbahar otellerinde
üniversiteli bir kız uykusu bulmak
yalnızlığı öldüresiye çirkin
sabaha karşı öldüresiye korkak
kulağı çabucak telefon zillerinde

sen benim hiçbir şeyimsin
hiçbir sevişmek yaşamışlığım
henüz boş bir roman sahifesinde
hiç kimse misin bilmem ki nesin
ne çok çığlıkların silemediği
zaten yok bir tren penceresinde

sen benim hiçbir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlayarak

sen benim hiçbir şeyimsin
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim