çikolataya en çok yakışan şey
kesinlikle çam fıstığıdır.
üstüne tanımam.
üstüne tanımam.
devamını gör...
aramadan başlık açanlar ceza alsın kampanyası
saçmalık.
aynı sıkıcı başlıklara, yazmaktan sıkılanlara alternatif işte.
güncelleme diye düşünün.
düşün ki kedin bunu okuyor, başlığına her gün yeni ne yazılabilir?
kediler okuma bilmiyor, farkında mısınız?
kedilerin umurunda değilsiniz,
kedilerin sizin hakkında ne düşündüğünü de umursamıyorum.
dört ayaklı, sevimli bir canlı kedi, o kadar.
aman neyse, benimde aklıma başlık gelmiyor bu akşam.
hadi düşünün siz kediyi, o sizi düşünüyormuş gibi.
aynı sıkıcı başlıklara, yazmaktan sıkılanlara alternatif işte.
güncelleme diye düşünün.
düşün ki kedin bunu okuyor, başlığına her gün yeni ne yazılabilir?
kediler okuma bilmiyor, farkında mısınız?
kedilerin umurunda değilsiniz,
kedilerin sizin hakkında ne düşündüğünü de umursamıyorum.
dört ayaklı, sevimli bir canlı kedi, o kadar.
aman neyse, benimde aklıma başlık gelmiyor bu akşam.
hadi düşünün siz kediyi, o sizi düşünüyormuş gibi.
devamını gör...
hi my i run
buradan yoldaş'a ve yönetim'e sesleniyorum. kendisinin bir dediğini iki etmeyin, onu görünce ceketinizi ilikleyin. tüm çaylaklar onun emrinde, arkası sağlam.
kafasını bozarsanız emrindeki çaylak ordusuyla beraber sözlüğe darbe falan yapar aman dikkat!
kafasını bozarsanız emrindeki çaylak ordusuyla beraber sözlüğe darbe falan yapar aman dikkat!
devamını gör...
herhangi bir diziyi bitirince içinde oluşan his
genelde uzun diziler izlemeyi sevdiğim için bi boşluk oluşuyo içimde o yüzden hemen yeni dizi önerileri istiyorum arkadaşlarımdan ya da zaten aklımda olan başka bi diziye-filme başlıyorum beklemeden *.
devamını gör...
geceye bir poyraz karayel repliği bırak
"gözüne uyku giriyorsa sen aşık değilsin. boğazından lokma geçiyorsa sen aşık değilsin. sözün özü sen sende olduğun sürece aşık değilsin."
devamını gör...
yalnız yazarlar toplanma alanı
ne istiyorsun bizden tam olarak arkadaşım ?
devamını gör...
semai
halk edebiyatında bir nazım şeklinin adıdır. halk şiiri konularına göre dinsel ve dindışı olarak iki dalda incelenir.
semailer; koşma, varsağı, destan* gibi dindışı halk şiirlerdir.
semailer; aşk, güzellik, doğa ile ilgili konularda, halk ozanları ('âşık'lar) tarafından -genellikle bir bağlama eşliğinde- çalınır söylenirler.
(burada bir parantez açmamız gerekiyordu, çünkü, halk şiiri divan şiiri gibi yazılan değil, çalınıp söylenen bir şiirdir. âşıklar bu şiirleri -çoğunlukla- doğaçlama çalıp söylerler.) (bkz: doğaçlama)
üç ya da beş dörtlükten oluşan semailer, diğer halk şiiri nazım şekilleri gibi hece ölçüsüyle ve halk şiirine özgü bir kafiye şeması ile oluşturulur.
yani; ilk dörtlük :
aaaa/abab/abcb/abba.......... gibi farklı farklı olabilirler ama,
ikinci ve daha sonraki dörtlükler kesinlikle ilk üç dize kendi arasında, son dize ise ilk dörtlüğün son dizesiyle aynı olmak zorundadır. şöyle ki;
ilk dörtlük abab olsun, sonraki dörtlükler; cccb, dddb, eeeb...... şeklinde olur.
ölçüsü de -'durak'lar değişik olsa bile- 8'li hece ölçüsüdür.
(duraklar; 5+3, 4+4 olabilir.)
semailerin aşk, güzellik, doğa konularında söylendiklerini söylemiştik. batı şiirinde semainin iki karşılığı vardır: lirik (aşk ve duygularla ilgili) ve pastoral (doğa ile ilgili) şiirler.
türk halk şiirinde en güzel semai örneklerini karacaoğlan, erzurumlu emrah gibi ozanlar -aşıklar- vermişlerdir.
benim çok sevdiğim bir karacaoğlan semaisi ile yazıyı sonlandıralım -ki bu semai türk halk müziğini çağdaş ezgilerle yorumlayan -modern folk üçlüsü gibi- müzik gruplarınca da başarıyla yorumlanmıştır.-
incecikten bir kar yağar
tozar elif elif diye
deli gönül abdal olmuş
gezer elif elif diye
elif'in uğru nakışlı
yavru balaban bakışlı
yayla çiçeği kokuşlu
kokar elif elif diye
elif kaşlarını çatar
gamzesi bağrıma batar
ak elleri kalem tutar
yazar elif elif diye
evlerinin önü çardak
elif'in elinde bardak
sanki yeşil başlı ördek
yüzer elif elif diye
karac'oğlan eğmelerin
gönül sevmez değmelerin
iliklenmiş düğmelerin
çözer elif elif diye
ve modern folk üçlüsünden de dinleyelim, ne dersiniz?
semailer; koşma, varsağı, destan* gibi dindışı halk şiirlerdir.
semailer; aşk, güzellik, doğa ile ilgili konularda, halk ozanları ('âşık'lar) tarafından -genellikle bir bağlama eşliğinde- çalınır söylenirler.
(burada bir parantez açmamız gerekiyordu, çünkü, halk şiiri divan şiiri gibi yazılan değil, çalınıp söylenen bir şiirdir. âşıklar bu şiirleri -çoğunlukla- doğaçlama çalıp söylerler.) (bkz: doğaçlama)
üç ya da beş dörtlükten oluşan semailer, diğer halk şiiri nazım şekilleri gibi hece ölçüsüyle ve halk şiirine özgü bir kafiye şeması ile oluşturulur.
yani; ilk dörtlük :
aaaa/abab/abcb/abba.......... gibi farklı farklı olabilirler ama,
ikinci ve daha sonraki dörtlükler kesinlikle ilk üç dize kendi arasında, son dize ise ilk dörtlüğün son dizesiyle aynı olmak zorundadır. şöyle ki;
ilk dörtlük abab olsun, sonraki dörtlükler; cccb, dddb, eeeb...... şeklinde olur.
ölçüsü de -'durak'lar değişik olsa bile- 8'li hece ölçüsüdür.
(duraklar; 5+3, 4+4 olabilir.)
semailerin aşk, güzellik, doğa konularında söylendiklerini söylemiştik. batı şiirinde semainin iki karşılığı vardır: lirik (aşk ve duygularla ilgili) ve pastoral (doğa ile ilgili) şiirler.
türk halk şiirinde en güzel semai örneklerini karacaoğlan, erzurumlu emrah gibi ozanlar -aşıklar- vermişlerdir.
benim çok sevdiğim bir karacaoğlan semaisi ile yazıyı sonlandıralım -ki bu semai türk halk müziğini çağdaş ezgilerle yorumlayan -modern folk üçlüsü gibi- müzik gruplarınca da başarıyla yorumlanmıştır.-
incecikten bir kar yağar
tozar elif elif diye
deli gönül abdal olmuş
gezer elif elif diye
elif'in uğru nakışlı
yavru balaban bakışlı
yayla çiçeği kokuşlu
kokar elif elif diye
elif kaşlarını çatar
gamzesi bağrıma batar
ak elleri kalem tutar
yazar elif elif diye
evlerinin önü çardak
elif'in elinde bardak
sanki yeşil başlı ördek
yüzer elif elif diye
karac'oğlan eğmelerin
gönül sevmez değmelerin
iliklenmiş düğmelerin
çözer elif elif diye
ve modern folk üçlüsünden de dinleyelim, ne dersiniz?
devamını gör...
tekne kazıntısı
ankara yöresinde bu deyimin gelişi şöyle anlatılır:
ekmek (hamur) teknesinde hamur mayalanarak kopmaya bırakılır. kopmada mayanın olgunlaşmasıdır, bir süre sıcak tutacak şekilde tekne sarmalanır ya da tencerede vs. koparılır, tekneye eklenir. ekmek teknesi:

neyse işte buradan hamur topları (hamur malası/kesici yardımıyla) koparılarak, oklava-merdane düzleştirilir (açılır). bu süreç böyle devam eder. en sonunta teknenin içerisine bulaşmış hamur parçaları malayla kazılır. o parçalar bir araya getirilerek kör-topal bir ekmek çıkartılır. genelde de şekilsiz, küçük ya da görece (kuruduğu için) daha sert bir ekmek elde edilir. işte bu ucube olan ekmek "tekne kazıntısı"dır.. ayrıca şekilsiz ve sert olmasından dolayı genelde ilk tüketildiğinden, sıcak, pofuduk ve elbette daha lezzetli ki ateşin en olgun hamur (mayanın en çok kaldığı hamur olduğundan) ve ateşin en olgun halinde piştiğinden dolayıda demlenmiş kabul edilir, köylü ateş üzerine pratiklik kazanmış ve yokluğu gördüğündende kıt kaynakları görece en yüksek verimde tüketmeye çalıştığından o ateşi zamanla gözlemeyi/gözlemlemeyş öğrenmşltir. tamda bu yüzden genelde çocuklara verilir.
eğer o ekmek diğerleri gibi bırakılırsa görece daha da sertleşeceğinden ve şekilsizliğinden bu yol izlenir.
hamur malası, bu ikisinin karışımı ancak siyah ve metal bir parçadır:


ayrıca bu entry içerisinde: "ekmek teknesi" tabiri/deyimini de kabaca açıklamış olduk.
edit: toparlamak gerekirse, olgunlaşan/demlenen ateşin (seks/arzu diyebiliriz) hamurun en mayalı (anne-babanın) halinin, sert-şekilsizde olsa en lezzetli (küçük çocuğun tatlılığına) atfedilmiştir. genelde de "tekne kırıntısı" en küçük çocuğa değil, ya velilerin yaşlarının görece büyük olduğu yaşta doğan çocuklara ya da kardeşler arasında 8-10 yaş olan son çocuklara verilir. kaldı ki iki senaryonunda geçerli olduğu durumlarda görünür. yani hesap dışı, artıklardan oluşan en olgun ateşte en mayalı halde lezzetli ucubenin olması gibi bir anlama gelmektedir :)
ekmek (hamur) teknesinde hamur mayalanarak kopmaya bırakılır. kopmada mayanın olgunlaşmasıdır, bir süre sıcak tutacak şekilde tekne sarmalanır ya da tencerede vs. koparılır, tekneye eklenir. ekmek teknesi:

neyse işte buradan hamur topları (hamur malası/kesici yardımıyla) koparılarak, oklava-merdane düzleştirilir (açılır). bu süreç böyle devam eder. en sonunta teknenin içerisine bulaşmış hamur parçaları malayla kazılır. o parçalar bir araya getirilerek kör-topal bir ekmek çıkartılır. genelde de şekilsiz, küçük ya da görece (kuruduğu için) daha sert bir ekmek elde edilir. işte bu ucube olan ekmek "tekne kazıntısı"dır.. ayrıca şekilsiz ve sert olmasından dolayı genelde ilk tüketildiğinden, sıcak, pofuduk ve elbette daha lezzetli ki ateşin en olgun hamur (mayanın en çok kaldığı hamur olduğundan) ve ateşin en olgun halinde piştiğinden dolayıda demlenmiş kabul edilir, köylü ateş üzerine pratiklik kazanmış ve yokluğu gördüğündende kıt kaynakları görece en yüksek verimde tüketmeye çalıştığından o ateşi zamanla gözlemeyi/gözlemlemeyş öğrenmşltir. tamda bu yüzden genelde çocuklara verilir.
eğer o ekmek diğerleri gibi bırakılırsa görece daha da sertleşeceğinden ve şekilsizliğinden bu yol izlenir.
hamur malası, bu ikisinin karışımı ancak siyah ve metal bir parçadır:


ayrıca bu entry içerisinde: "ekmek teknesi" tabiri/deyimini de kabaca açıklamış olduk.
edit: toparlamak gerekirse, olgunlaşan/demlenen ateşin (seks/arzu diyebiliriz) hamurun en mayalı (anne-babanın) halinin, sert-şekilsizde olsa en lezzetli (küçük çocuğun tatlılığına) atfedilmiştir. genelde de "tekne kırıntısı" en küçük çocuğa değil, ya velilerin yaşlarının görece büyük olduğu yaşta doğan çocuklara ya da kardeşler arasında 8-10 yaş olan son çocuklara verilir. kaldı ki iki senaryonunda geçerli olduğu durumlarda görünür. yani hesap dışı, artıklardan oluşan en olgun ateşte en mayalı halde lezzetli ucubenin olması gibi bir anlama gelmektedir :)
devamını gör...
milletin midesine kuru ekmek giriyorsa o zaman aç değildir diyen vekilin haberine erişim yasağı
haberin tamamı şu : kuru ekmek yiyorsalar aç değiller demektir" sözleriyle tepki çeken akp’li denizli milletvekili şahin tin'in, yediği kebapların ücretini denizli'nin çivril belediye başkanlığı’na yazdırdığı haberine erişim engeli getirildi. adamın seviyesizliği, çapsızlığı üzerine söz söylemeye gerek yok, zaten öyle olmasaydı iktidar haramilerine katılamazdı. bu spesifik durumun özelinde, ülkemizin haline genel bir bakış için önemsiyorum bu haberi. hoş zaten erişim engeli gelmiş bile.
bir söz vardır “damlaya damlaya göl olur” işte bunlar “damlacık” , neyin damlacığı peki; kestirmeden söyleyim , yolsuzluğun ve yozlaşmanın. üstü örtülen, erişim engeli getirilen konu, kamuyu ilgilendiriyor. ana ne gam bas engeli gitsin. dünya yolsuzluk sıralamasında tarihinin en alt seviyesine düşen yalnız ve güzel ülkemizin damlacıkları işte bunlar. üstelik artık göl değil bütün ülkeyi boğmaya çalışan bir denize dönüştüler.
saygılarımı sunuyorum...
bir söz vardır “damlaya damlaya göl olur” işte bunlar “damlacık” , neyin damlacığı peki; kestirmeden söyleyim , yolsuzluğun ve yozlaşmanın. üstü örtülen, erişim engeli getirilen konu, kamuyu ilgilendiriyor. ana ne gam bas engeli gitsin. dünya yolsuzluk sıralamasında tarihinin en alt seviyesine düşen yalnız ve güzel ülkemizin damlacıkları işte bunlar. üstelik artık göl değil bütün ülkeyi boğmaya çalışan bir denize dönüştüler.
saygılarımı sunuyorum...
devamını gör...
gazetelerden kupon kesmiş nesil
içinde bulunduğum nesildir.
neler neler almıştım o kuponlarla... en değerlisi manyetik küreydi ama, hala duruyor.
hatta evimizin ilk televizyonu da gazete kuponu ile alınmıştı.
neler neler almıştım o kuponlarla... en değerlisi manyetik küreydi ama, hala duruyor.
hatta evimizin ilk televizyonu da gazete kuponu ile alınmıştı.
devamını gör...
ben uyurken acaba birisi beni boğabilir mi
japon yazar ryunosuke akutagava’nın çarklar isimli nevrotik ve sinir bozucu öyküsünün uçaklar isimli bölümünün son cümlesidir.
yazar bu öyküyü yazdıktan sonra aşırı dozda ilaç alarak intihar etmiştir. kendi kararıyla hayatına son verebilecek raddeye gelmesinin nedenlerinden biri de yazmaya gücünün kalmaması ve artık böyle yaşamak istememesidir. japon kısa öykü edebiyatının babası sayılan ve ölümünü ardından adına bir ödül de verilmeye başlanan büyük yazarın bu son cümlesi beni çok etkiledi.
yazdıklarını okuyunca yazarın ne büyük acılar içinde olduğunu görmek mümkün. zaten yazı yazmak, kendini yazarak ifade etmek kimsenin görmediği gizli yaraları bir şekilde açık etmenin sessiz ve edilgen bir yöntemidir.
yazarın isteği uykusunda ölmektir. belki de bilinen en huzurlu ölüm biçimi ile. hayatı boyunca bulamadığı ve en sonunda aramaktan vazgeçti huzuru ölüm anında bulmak isteyen bir yazardır ryunosuke akutagava.
ve bu yolculuğa aslında kendi başına çıkmak istemez. birisi, herhangi birisi yapsın ister onun yerine bu ölümün girizgahını.
ve bu vasiyeti şöyle yazar:
yazmaya devam edecek gücüm yok. böyle hissederek yaşamak bana acı veriyor. ben uyurken acaba birisi beni boğabilir mi?
yazar bu öyküyü yazdıktan sonra aşırı dozda ilaç alarak intihar etmiştir. kendi kararıyla hayatına son verebilecek raddeye gelmesinin nedenlerinden biri de yazmaya gücünün kalmaması ve artık böyle yaşamak istememesidir. japon kısa öykü edebiyatının babası sayılan ve ölümünü ardından adına bir ödül de verilmeye başlanan büyük yazarın bu son cümlesi beni çok etkiledi.
yazdıklarını okuyunca yazarın ne büyük acılar içinde olduğunu görmek mümkün. zaten yazı yazmak, kendini yazarak ifade etmek kimsenin görmediği gizli yaraları bir şekilde açık etmenin sessiz ve edilgen bir yöntemidir.
yazarın isteği uykusunda ölmektir. belki de bilinen en huzurlu ölüm biçimi ile. hayatı boyunca bulamadığı ve en sonunda aramaktan vazgeçti huzuru ölüm anında bulmak isteyen bir yazardır ryunosuke akutagava.
ve bu yolculuğa aslında kendi başına çıkmak istemez. birisi, herhangi birisi yapsın ister onun yerine bu ölümün girizgahını.
ve bu vasiyeti şöyle yazar:
yazmaya devam edecek gücüm yok. böyle hissederek yaşamak bana acı veriyor. ben uyurken acaba birisi beni boğabilir mi?
devamını gör...
eski nickin başka bir yazar tarafından alınması
3. ayımın dolmasıyla* maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim mahlasını alarak gerçekleştirmeyi düşündüğüm eylem.*
şimdi fark ettim de, honki ponki çok sıkıcı da fena olmayabilir.*
şimdi fark ettim de, honki ponki çok sıkıcı da fena olmayabilir.*
devamını gör...
bu ne dünya kardeşim
yeliz'in 70'li yıllara damga vuran şarkısı.
hababam sınıfı uyanıyor filminin bir sahnesinde de hababamlar tarafından söylenmiştir. onu da şarkının altına ekleyelim.
bu ne dünya kardeşim gülen gülene
bu ne dünya kardeşim böyle
ben de bunlar gibi gülsem mi öyle
yüreğim kan ağlasa bile
ne bir kürk ister bu sen gönlüm
ne bir han ne de saray, lalalay la la lalay
ye iç eğlen çok kısa ömrün
sev çünkü sevmek en kolay
hababam sınıfı uyanıyor filminin bir sahnesinde de hababamlar tarafından söylenmiştir. onu da şarkının altına ekleyelim.
bu ne dünya kardeşim gülen gülene
bu ne dünya kardeşim böyle
ben de bunlar gibi gülsem mi öyle
yüreğim kan ağlasa bile
ne bir kürk ister bu sen gönlüm
ne bir han ne de saray, lalalay la la lalay
ye iç eğlen çok kısa ömrün
sev çünkü sevmek en kolay
devamını gör...
insanı çaresiz bırakan durumlar
ailevi sorunlar.
ne bırakıp gidebilirsin, ne duzeltebilirsin.
ortada b*k gibi kalırsın sadece. bütün kactigin yollarin sonunda aynı nokta bekler seni.
üstelik bunların hiç birinde payın olmadığı halde bu hengamenin içinde kalıyor oluşunu cozemedikce içten içe yorulursun.
ne bırakıp gidebilirsin, ne duzeltebilirsin.
ortada b*k gibi kalırsın sadece. bütün kactigin yollarin sonunda aynı nokta bekler seni.
üstelik bunların hiç birinde payın olmadığı halde bu hengamenin içinde kalıyor oluşunu cozemedikce içten içe yorulursun.
devamını gör...
kişinin büyüdüğünü fark ettiği anlar
annenin veya babanın yaşlandığını görmek..
devamını gör...





