yazarlardan riyakarlık örnekleri
hayatımın dönüm noktası olan ve arkadaş seçimimde, daha dikkatli olmam gerektiğini öğrenmemi sağlayan bir riyakârlık ya da bana göre kalleşlik örneğini anlatacağım başlık. biraz uzun ve can sıkıcı olabilir. kusura bakmayın.
üniversite zamanları, hayatı daha yeni öğrenmeye başladığım yıllardı. farklı bir şehir, yeni yeni insanları tanımanın vermiş olduğu heyecan... yeni tanıştığım ve memleketlerimizin yakın olduğu bir arkadaşım vardı. bir yıl kadar uzun bir arkadaşlığımız olmuştu. kendisi otobüs yolculuğu yapardı, ben de uçak. bir gün kendisine, beraber yolculuk yapalım demiştim. param yok, uçak bileti alamam dediğinde ben sana alırım dedim ki sorun bu değil. ikimizde öğrenciydik ve durumunun iyi olduğunu da biliyordum ama arkadaş işte kıyamıyorum. yolculuk yapacağımız gün memleketime geldi ve getiren kişi erkek arkadaşı. sorun şu ki erkek arkadaşım dediği kişi aslında ikinci erkek arkadaşı ve birinci erkek arkadaşını tanıyorum. bir şey söyleyemedim o an. bir yerde oturduk yemek yedik, muhabbet ettik. ilk defa orada gördüğüm bir çocuktu ve hayatımda ilk defa bir insanın aşkla bakan gözlerine şahit olmuştum.
daha sonra sorduğumda, üniversiteye gelmeden önce de erkek arkadaşı olduğunu ve çocuğun ona deli gibi aşık olduğunu ve ne isterse aldığını, bunun da hoşuna gittiğini söylemişti. açıkçası çok tuhaf hissetmiştim ama karışmadım ve bir yorumda yapmadım. herkesin kendi hayatı, bana ne diyordum içimden. bir zaman sonra bu arkadaş memleketine gitti ve beni aradı. erkek arkadaşı kaza yapmış. sebebi ise şöyle; elinde bir buket ve hediye ile evine gidip sürpriz yapmak istemiş çocuk, benim arkadaş dediğim insanda habersiz geldi diye hakaret edip evden kovmuş. çocuk ağlayarak ayrılmış oradan. alkol almış ve bariyerlere girmiş.
kendisine, hastaneye gitmesini söylediğim halde gitmedi! durumu nedir öğren dediğim halde umursamadı. hayatımda, sadece bir kere gördüğüm bir çocuk için üzülüp ağladığımda ki ev arkadaşım bile görmediği halde ağladı benimle birlikte ama karşı tarafın gülmesi beni çok sinirlendirmişti. ilk başlarda şoka girdi sandım ama değildi.
bacağı kesildi! 20 gün komada kaldı ve öldü çocuk! ikiyüzlülüğün en kralını gördüğüm cümle ise şu oldu bende: 'benim uğrumda adamlar ölüyor be, bu da son hediyesiydi bana.'*
ben de ikiyüzlüydüm belki de. orada söylemedim gerçekleri, sustum. inanmadım da en başta öldüğüne, internete düşen haberi görünce bile kabullenemedim bir kere gördüğüm insanın öldüğüne. aklıma geldikçe üzülürüm yine. hayat bu kadar basit olmamalı, bir insan bu kadar kolay harcanmamalı.
üniversite zamanları, hayatı daha yeni öğrenmeye başladığım yıllardı. farklı bir şehir, yeni yeni insanları tanımanın vermiş olduğu heyecan... yeni tanıştığım ve memleketlerimizin yakın olduğu bir arkadaşım vardı. bir yıl kadar uzun bir arkadaşlığımız olmuştu. kendisi otobüs yolculuğu yapardı, ben de uçak. bir gün kendisine, beraber yolculuk yapalım demiştim. param yok, uçak bileti alamam dediğinde ben sana alırım dedim ki sorun bu değil. ikimizde öğrenciydik ve durumunun iyi olduğunu da biliyordum ama arkadaş işte kıyamıyorum. yolculuk yapacağımız gün memleketime geldi ve getiren kişi erkek arkadaşı. sorun şu ki erkek arkadaşım dediği kişi aslında ikinci erkek arkadaşı ve birinci erkek arkadaşını tanıyorum. bir şey söyleyemedim o an. bir yerde oturduk yemek yedik, muhabbet ettik. ilk defa orada gördüğüm bir çocuktu ve hayatımda ilk defa bir insanın aşkla bakan gözlerine şahit olmuştum.
daha sonra sorduğumda, üniversiteye gelmeden önce de erkek arkadaşı olduğunu ve çocuğun ona deli gibi aşık olduğunu ve ne isterse aldığını, bunun da hoşuna gittiğini söylemişti. açıkçası çok tuhaf hissetmiştim ama karışmadım ve bir yorumda yapmadım. herkesin kendi hayatı, bana ne diyordum içimden. bir zaman sonra bu arkadaş memleketine gitti ve beni aradı. erkek arkadaşı kaza yapmış. sebebi ise şöyle; elinde bir buket ve hediye ile evine gidip sürpriz yapmak istemiş çocuk, benim arkadaş dediğim insanda habersiz geldi diye hakaret edip evden kovmuş. çocuk ağlayarak ayrılmış oradan. alkol almış ve bariyerlere girmiş.
kendisine, hastaneye gitmesini söylediğim halde gitmedi! durumu nedir öğren dediğim halde umursamadı. hayatımda, sadece bir kere gördüğüm bir çocuk için üzülüp ağladığımda ki ev arkadaşım bile görmediği halde ağladı benimle birlikte ama karşı tarafın gülmesi beni çok sinirlendirmişti. ilk başlarda şoka girdi sandım ama değildi.
bacağı kesildi! 20 gün komada kaldı ve öldü çocuk! ikiyüzlülüğün en kralını gördüğüm cümle ise şu oldu bende: 'benim uğrumda adamlar ölüyor be, bu da son hediyesiydi bana.'*
ben de ikiyüzlüydüm belki de. orada söylemedim gerçekleri, sustum. inanmadım da en başta öldüğüne, internete düşen haberi görünce bile kabullenemedim bir kere gördüğüm insanın öldüğüne. aklıma geldikçe üzülürüm yine. hayat bu kadar basit olmamalı, bir insan bu kadar kolay harcanmamalı.
devamını gör...
kadın düşmanı başlıklara izin vermeyeceğiz
yok çirkin kadın yok evlenilmeyecek kadın nedir bu ya sürekli değerlendirin yargılayın. kırmadan üzmeden öldürmeden sevemiyor musunuz.
devamını gör...
türk sinemasının en iyi tiradı
-sen mi büyüksün?
-hayır.
-ben büyüğüm ben, yaşar usta!..
-hayır.
-ben büyüğüm ben, yaşar usta!..
devamını gör...
ayet el-kürsi
maneviyatına çok inanırım, her okuduğumda farklı bir huzur veriyor gerçekten.
devamını gör...
yeni biriyle tanışmak
ilk başta biraz heyecanlı gibi oluyor ama sonrası malum.insan belli bir süre sonra kimsenin hayatını merak etmiyor ve kendi hayatını,yapacaklarını anlatmak istemiyor.bu içe çekilme gibi bir durum değil veya geçmiş tecrübelerden kaynaklı bir durumda değil.insan sosyal bir varlık evet ama,kaliteli bir yalnızlık,bir çok insan tanımaya bedel.yapacaklarınız ve yapmak istediklerinize odaklı olursanız,maslow’un hiyerarşisine göre kendinizi gerçekleştirme evresine gelirseniz,ilişkilerinizde kaliteli oluyor ve devamlılığı sağlayabiliyorsunuz.diğer türlü hayatta aradığınızı bulamamışsanız,hayatta ona göre insanlar karşınıza çıkartıyor.insan tanımak güzeldir ama bir çok insanı tanımak güzel değildir.yetiştirdiğiniz karakterinize bağlı olarak özel olan kişi elbet sizinle tanışacaktır.
devamını gör...
anonim yazar
hiç sohbetimiz olmasa da tanımlarını beğenerek okuyor ve takip ediyordum, üzüldüm. geri dönersin umarım.
devamını gör...
yaş ilerledikçe azalan şeyler
alttan almalarim azaliyor, hatta bitti... yas olmus otuz, verimli gecirecegim zamanim artik kisitli. o zamani degmeyecek seylere,degmeyecek kisilere müsamaha gostererek neden harcayayim? omrumun en guzel senelerini hiç etmisim zaten...
devamını gör...
ülkemizde saygı duyulan meslekler
bence temizlik işçileri olmalıdır. iki gün grev yaptıklarında bile, özellikle büyük şehirlerde oluşan çöp dağları, çok büyük hastalık yuvaları olabilmekte. sokakları temizleyen, tüketim çılgını bir toplumun atıklarını toplayan tüm emekçilere selam olsun..
devamını gör...
gösteri peygamberi
"felsefenin onları nereye götürdüğüne bakın.
hepsi öldü. ben hayattayım. danışman öldü. herkes öldü.
dava düştü.
banyoda tıraş bıçakları var.
içebileceğim iyot var.
yutabileceğim uyku hapları var.
seçim meselesi. yaşa ya da öl.
aldığımız her nefes bir seçim.
geçen her dakika bir seçim.
olmak ya da olmamak.
kendinizi merdivenden atmadığınız her an bir seçimdir. arabanızı duvara çarpmadığınız her an hayata yeniden başlıyorsunuz."
bir chuck palahniuk romanı. bir çok gündelik bilgi edinmenin mümkün olduğu bir roman. telefonda arayan insanları intihara teşvik eden bir karakterin hikayesi. sevdiğin her şey bir gün ölecek diyor. arabanın bagajındaki kan lekeleri nasıl temizlenir? onu öğretiyor.
diyor ki: “intihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark, basında çıkacak haberlerin miktarıdır.”
“hiçliğe yapacağımız iniş başlamıştır. lütfen kemerlerinizi bağlayınız..”
hepsi öldü. ben hayattayım. danışman öldü. herkes öldü.
dava düştü.
banyoda tıraş bıçakları var.
içebileceğim iyot var.
yutabileceğim uyku hapları var.
seçim meselesi. yaşa ya da öl.
aldığımız her nefes bir seçim.
geçen her dakika bir seçim.
olmak ya da olmamak.
kendinizi merdivenden atmadığınız her an bir seçimdir. arabanızı duvara çarpmadığınız her an hayata yeniden başlıyorsunuz."
bir chuck palahniuk romanı. bir çok gündelik bilgi edinmenin mümkün olduğu bir roman. telefonda arayan insanları intihara teşvik eden bir karakterin hikayesi. sevdiğin her şey bir gün ölecek diyor. arabanın bagajındaki kan lekeleri nasıl temizlenir? onu öğretiyor.
diyor ki: “intihar etmekle şehit olmak arasındaki tek fark, basında çıkacak haberlerin miktarıdır.”
“hiçliğe yapacağımız iniş başlamıştır. lütfen kemerlerinizi bağlayınız..”
devamını gör...
şişme bebeklerden kendine harem kuran adam
neden anormal olarak algılanıyor?
bize kodlanan kültürün ötesine geçemiyoruz. yine mecburi tutulduğumuz sosyallik anlayışından bir adım ötesine geçemiyoruz. 20-30 yıl sonra bildiğimiz sosyal anlayış değişecek çünkü her iki doğumda bir otizmlinin doğması bekleniyor. daha otizmin tam nedeni saptanamadı, hormonal, bağırsak ya da nörolojik bir karışım olduğu söylenirken yıllar sonra otizm bir kişilik mi sorusu sorulacak. göz teması ve vücut teması içeren sosyal iletişim muhtemel tarihe karışacak. insanlar zaten teknoloji ile birlikte yüz yüze iletişimi aza indirmişti, otizmli sayısı çoğalınca işler çok değişecek.
bence insanların ilişki anlayışı robot seks oyuncaklarından ötesine geçmeyecek. şu an az sayıda fabrika tarafından üretildiği için pahalı olan bu tür oyuncaklar ilerleyen yıllarda daha gelişmiş halde uygun fiyatlara satılacak. konuşabilecek, yürüyebilecek, iliskiyi algılayıp inleyecek. bir noktadan sonra zaten yalnızlaşan insanlar bunu tercih edecek. daha şimdiden kavga gürültü çekip kendine şöyle iyisinden bir evlilik hayatı düşleyen kaç kişi kaldı? böyle bakmak lazım bu meselelere.
ben amcayı anormal bulmuyorum. ikili iletişimi denemiş, evlilik hayatını tatmış ve ona göre olmadığını anlamış. kendi yaşıtı bir kadınla flört etmek ve yeni insanlar tanımak zorunda olmak yerine evin her yerinde onu bekleyen görsel şölenler koymuş ve niye garip? bizim ilişki anlayışımıza uymadığı için mi? hugh hefner 90 yaşında evini 394 kadınla paylaşıyordu. bu abimiz elindeki imkanları farklı türlü değerlendirmiş. daha az iğrenç bir şey yapmış bence.
şu an kendi teknoloji algımız ve maddi imkansızlıklar nedenli, bi de elbette bize nasıl davranıp nasıl düşünmemiz gerektiğini öğreten o kültür var, her şey bize son derece saçma geliyor ama bu görüntülere alışmak lazım. insanlar ilerleyen zamanlarda ölen yakınlarının böyle görsellerini isteyecek eve. nasıl bir zamanlar insanların ölen insanların fotoğrafını çekmesi bize çok ilginç geliyorsa bana da şimdi ölen yakınlarının fotoğraflarını hareket ettiren şu program çok ilginç geliyor. bir fotoğraf aracılığı ile ölen yakınlarını canlandırmaya çalışıyor insanlar. bir gün ölen yakınlarının benzerlerini evlerde isteyecekler. sonra bir gün insanlar beğendikleri ünlülerin oyuncaklarını yaptırıp evde sevişecek.
ben kendi adıma inşallah o zamanlar geldiğinde çok yaşlanmış olmam ve teknolojinin sonuna kadar keyfini çıkarırım diyorum. ot gibi fakir fakir yaşıyoruz, elin emekli amcası bizden daha çok kıç baş görüyor. coğrafya hakkaten kader.
bize kodlanan kültürün ötesine geçemiyoruz. yine mecburi tutulduğumuz sosyallik anlayışından bir adım ötesine geçemiyoruz. 20-30 yıl sonra bildiğimiz sosyal anlayış değişecek çünkü her iki doğumda bir otizmlinin doğması bekleniyor. daha otizmin tam nedeni saptanamadı, hormonal, bağırsak ya da nörolojik bir karışım olduğu söylenirken yıllar sonra otizm bir kişilik mi sorusu sorulacak. göz teması ve vücut teması içeren sosyal iletişim muhtemel tarihe karışacak. insanlar zaten teknoloji ile birlikte yüz yüze iletişimi aza indirmişti, otizmli sayısı çoğalınca işler çok değişecek.
bence insanların ilişki anlayışı robot seks oyuncaklarından ötesine geçmeyecek. şu an az sayıda fabrika tarafından üretildiği için pahalı olan bu tür oyuncaklar ilerleyen yıllarda daha gelişmiş halde uygun fiyatlara satılacak. konuşabilecek, yürüyebilecek, iliskiyi algılayıp inleyecek. bir noktadan sonra zaten yalnızlaşan insanlar bunu tercih edecek. daha şimdiden kavga gürültü çekip kendine şöyle iyisinden bir evlilik hayatı düşleyen kaç kişi kaldı? böyle bakmak lazım bu meselelere.
ben amcayı anormal bulmuyorum. ikili iletişimi denemiş, evlilik hayatını tatmış ve ona göre olmadığını anlamış. kendi yaşıtı bir kadınla flört etmek ve yeni insanlar tanımak zorunda olmak yerine evin her yerinde onu bekleyen görsel şölenler koymuş ve niye garip? bizim ilişki anlayışımıza uymadığı için mi? hugh hefner 90 yaşında evini 394 kadınla paylaşıyordu. bu abimiz elindeki imkanları farklı türlü değerlendirmiş. daha az iğrenç bir şey yapmış bence.
şu an kendi teknoloji algımız ve maddi imkansızlıklar nedenli, bi de elbette bize nasıl davranıp nasıl düşünmemiz gerektiğini öğreten o kültür var, her şey bize son derece saçma geliyor ama bu görüntülere alışmak lazım. insanlar ilerleyen zamanlarda ölen yakınlarının böyle görsellerini isteyecek eve. nasıl bir zamanlar insanların ölen insanların fotoğrafını çekmesi bize çok ilginç geliyorsa bana da şimdi ölen yakınlarının fotoğraflarını hareket ettiren şu program çok ilginç geliyor. bir fotoğraf aracılığı ile ölen yakınlarını canlandırmaya çalışıyor insanlar. bir gün ölen yakınlarının benzerlerini evlerde isteyecekler. sonra bir gün insanlar beğendikleri ünlülerin oyuncaklarını yaptırıp evde sevişecek.
ben kendi adıma inşallah o zamanlar geldiğinde çok yaşlanmış olmam ve teknolojinin sonuna kadar keyfini çıkarırım diyorum. ot gibi fakir fakir yaşıyoruz, elin emekli amcası bizden daha çok kıç baş görüyor. coğrafya hakkaten kader.
devamını gör...
tek çocuk olmak
buyrun benim. evet üzerinizde yük oluyor ve ailenizin her şeyiyle siz ilgileniyorsunuz ama bu kardeşiniz olsa bile geçerli olabilir çünkü kardeşiniz yurt dışına gidebilir anne babasıyla ilgilenmek istemeyebilir vs.
bu arada evet benciliz ve ama buradaki bencillik özgüvenli birey olmak mıdır bundan emin değilim. çünkü genel olarak türk toplumu bireyelleşmiş insanı sevmez. (hele ki kadınları) aileniz siz küçükken istediğiniz çoğu şeyi yapmaya çalışmış olduğu için doyurulmuş bir egoya sahip olursunuz. ve baskıya aşağılanmaya pek gelemezsiniz. hele ki benim gibi hem tek çocuk hem de kızsanız ve baba baskıcı değilse toplumun kadın-erkek ayrımcılığına pek maruz kalmadığınız için daha özgürlüğüne düşkün bir kadın olabilirsiniz ama türk toplumu genelde bizi pek sevmez.
not: kardeşim bir de miras bölünmüyor en güzeli bu bence.
bu arada evet benciliz ve ama buradaki bencillik özgüvenli birey olmak mıdır bundan emin değilim. çünkü genel olarak türk toplumu bireyelleşmiş insanı sevmez. (hele ki kadınları) aileniz siz küçükken istediğiniz çoğu şeyi yapmaya çalışmış olduğu için doyurulmuş bir egoya sahip olursunuz. ve baskıya aşağılanmaya pek gelemezsiniz. hele ki benim gibi hem tek çocuk hem de kızsanız ve baba baskıcı değilse toplumun kadın-erkek ayrımcılığına pek maruz kalmadığınız için daha özgürlüğüne düşkün bir kadın olabilirsiniz ama türk toplumu genelde bizi pek sevmez.
not: kardeşim bir de miras bölünmüyor en güzeli bu bence.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
bekleyin, kenarda ölüp geleceğim.
devamını gör...
sipariş nickaltı
hiç gerek olmayan mevzu.
etmeyin eylemeyin, burda köylü ablanız var.
çoluk çocuğun rızkını çar çur etmeyin.
sizi kurda kuşa yem etmem.
efendi gibi hanımefendi gibi dmye gelin, yazayım en cicisinden nickaltınızı.
istediğim sadece hayır duası.
et duayı, al nickaltını.
etmeyin eylemeyin, burda köylü ablanız var.
çoluk çocuğun rızkını çar çur etmeyin.
sizi kurda kuşa yem etmem.
efendi gibi hanımefendi gibi dmye gelin, yazayım en cicisinden nickaltınızı.
istediğim sadece hayır duası.
et duayı, al nickaltını.
devamını gör...
mezar taşına yazılması istenen söz
merhumeyi az kazıklamadınız.
devamını gör...
5n1k
gazetecilik kuralıdır. ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin, kim sorularının altısını içermelidir. bunları içermiyorsa yazılanlar masal olur.
devamını gör...
aylak adam
daha bugün sevdiceğimle andık bay c’yi, sonra konu oblomov a geldi.
zebercet’i tabii ki unutmadık.
kitap konuşabileceğiniz kişiler olsun hayatınızda!
zebercet’i tabii ki unutmadık.
kitap konuşabileceğiniz kişiler olsun hayatınızda!
devamını gör...
jim carrey
truman show filmi performansı üstüne, performans tanımam.
çocukluğumu derinden etkileyen bir film olması yönünden de bunu, bu kadar içselleştiriyor olabilirim.*
t: duygusal filmlerin kurgusal karakteri. romantizmi komediye, duygusalı ise eğlenceye, kendine has bir üslupla dönüştürmeyi, tip-karakter ayrımını, üst düzey mimikleriyle ustaca sunabilen aktör.
magazinsel yönüne gelecek olursak, uzun zaman, eski kız arkadaşının intiharı sonucu eve kapanmış ve yeni yeni toparlanmaya başlamıştır. hala eski ününe ve karakterine geri döndüğü de söylenemez. e yani. yaşlanma diye de bir gerçek var. mental, sosyal ve ruhsal açıdan insanı olgunlaştırıp büyütüyor. *
her neyse, yeri doldurulabilseydi çok güzel olurdu.
çocukluğumu derinden etkileyen bir film olması yönünden de bunu, bu kadar içselleştiriyor olabilirim.*
t: duygusal filmlerin kurgusal karakteri. romantizmi komediye, duygusalı ise eğlenceye, kendine has bir üslupla dönüştürmeyi, tip-karakter ayrımını, üst düzey mimikleriyle ustaca sunabilen aktör.
magazinsel yönüne gelecek olursak, uzun zaman, eski kız arkadaşının intiharı sonucu eve kapanmış ve yeni yeni toparlanmaya başlamıştır. hala eski ününe ve karakterine geri döndüğü de söylenemez. e yani. yaşlanma diye de bir gerçek var. mental, sosyal ve ruhsal açıdan insanı olgunlaştırıp büyütüyor. *
her neyse, yeri doldurulabilseydi çok güzel olurdu.
devamını gör...
içler dışlar çarpımı
matematikte kullanılan bir terim.
şöyle bir eşitlik düşünelim:
a : b = c : d
bunu a/b = c/d şeklinde de yazabiliriz. yani a'nın b'ye bölümü, c'nin d'ye bölümüne eşit anlamına geliyor bu. burada a ve d dışlar, b ve c içler olarak adlandırılır. (a ve d formülde dışa doğru yazılmış, b ve c içte kalmış şeklinde düşünebilirsiniz.)
matematikte bu bölme işlemi, şu şekilde de yazılabilir:
a * d = b * c
yani a ve d'nin çarpımı, b ve c'nin çarpımına eşittir. buna kısaca "içler dışlar çarpımı" deriz ve karışık işlemlerde bölme işleminden kurtulmak için ideal bir yöntemdir.
sayısal örnek:
16 : 8 = 4 : 2
yani 2 = 2. gördüğünüz gibi tutarlı bir sonuç elde ettik.
içler dışlar çarpımı yapalım:
16 * 2 = 8 * 4
gördüğünüz gibi 32 = 32 ile eşitlik sağlanmış oldu. yine tutarsız bir durum yok.
***
şu basit kuralı da ekleyelim:
eşitliğin bir tarafında sadece tek bir sayı varsa bu durum normalde karşımıza a : b = c şeklinde çıkar. burada c'nin yanında çarpım olarak başka bir sayı yokmuş gibi görünse de, aslında 1 sayısı vardır. sayının 1'e bölümü kendisini vereceğinden bu doğru bir yaklaşımdır.
a : b = c : 1
bu durumda içler dışlar çarpımımız a * 1 = b * c şekline dönüşür ve işleme bu şekilde devam edilir.
şöyle bir eşitlik düşünelim:
a : b = c : d
bunu a/b = c/d şeklinde de yazabiliriz. yani a'nın b'ye bölümü, c'nin d'ye bölümüne eşit anlamına geliyor bu. burada a ve d dışlar, b ve c içler olarak adlandırılır. (a ve d formülde dışa doğru yazılmış, b ve c içte kalmış şeklinde düşünebilirsiniz.)
matematikte bu bölme işlemi, şu şekilde de yazılabilir:
a * d = b * c
yani a ve d'nin çarpımı, b ve c'nin çarpımına eşittir. buna kısaca "içler dışlar çarpımı" deriz ve karışık işlemlerde bölme işleminden kurtulmak için ideal bir yöntemdir.
sayısal örnek:
16 : 8 = 4 : 2
yani 2 = 2. gördüğünüz gibi tutarlı bir sonuç elde ettik.
içler dışlar çarpımı yapalım:
16 * 2 = 8 * 4
gördüğünüz gibi 32 = 32 ile eşitlik sağlanmış oldu. yine tutarsız bir durum yok.
***
şu basit kuralı da ekleyelim:
eşitliğin bir tarafında sadece tek bir sayı varsa bu durum normalde karşımıza a : b = c şeklinde çıkar. burada c'nin yanında çarpım olarak başka bir sayı yokmuş gibi görünse de, aslında 1 sayısı vardır. sayının 1'e bölümü kendisini vereceğinden bu doğru bir yaklaşımdır.
a : b = c : 1
bu durumda içler dışlar çarpımımız a * 1 = b * c şekline dönüşür ve işleme bu şekilde devam edilir.
devamını gör...

