ruh hastası bir varlığın tutuklanması olayıdır. toplumumuz korkunç bir çürüme içerisinde, bunu yapan kişi sonucunda onaylanacağını biliyor -hem de binlerce kişi tarafından. çünkü atatürk'e hakaret eden, özgecan'a söylenmedik söz bırakmayan birçok kişi var bu ülkede.
bu tarz ruh hastalarını rehabilite etmeye çalışmamalı, tamamen toplumdan izole etmeliyiz. geri kazanılacak bir tip değil çünkü, eğitim vs. böylelerine işlemez. insancıl düşünmenin de bir yararı yok. hapis yatıp çıktıktan sonra da yine aynı hareketlere ve hatta daha fazlasına devam edecek çünkü.
devamını gör...

olumsuz fikirlerin %99 u düşüncede kalır, bunların ancak %1 i gerçekleşir veya gerçek bir nedene bağlıdır. sorun düşünme seklimizdir. sorunların çoğunu sadece düşüncelerinizi düzelterek cözebilirsiniz.
devamını gör...

evvela şunu belirtmekte fayda var; misak-ı milli günümüzde bir hedef haritası değildir. teknik olarak, 30 ekim 1918 tarihi itibarıyla elde kalmış olan toprakların korunmasını amaçlamış bir metindir ve o döneme has bir nitelik arz eder. emperyalizmin çiğ çiğ yemek için 32500 takla attığı avuçta kalan toprakları müdafaa edebilmek adına ortaya atılmış bir belgedir ki, bu belgeyi daha sonra ortaya çıkan proje belgelerle karşılaştırmak benim indimde af buyurunuz cahillik olarak addedilir. misal misak-ı milli de batı trakya için halk oylaması talep edilmiştir. yani orayı da alalım burayı da alalım kafası yoktur o metinde. bir ulusun kendini savunma meşru hakkının tezahürüdür.

artı misak-ı milli haritası olarak internette dolanan haritaların çoğu da tahribata uğramıştır. çok zor değil 30 ekim 1918'de elde hangi topraklar varmış bakarsınız ve bu toprakların ne olduğunu görürsünüz. başka ülkelerin topraklarını gösteriyor derken musul'u falan kast ediyorsanız, ingiltere'nin musul'u işgali 11 kasımdır. altını çiziyorum kelimenin; işgal! musul'un işgalden kurtulabilmesi içinde gerekli girişimler yapılmıştır ancak isyanlar vesaire buna mani olmuştur. *

netice olarak polatlı'ya kadar gelmiş işgal güçlerini geri püskürtüp, müdafaa hedefi konulan toprakları büyük oranda savunabilmiş ve türkiye cumhuriyeti'ni kurmuş kadronun misak-ı milli'yi tam olarak tecelli ettirememiş olması yüzünden o günkü haritayı yayılım ve proje haritaları ile aynı kefeye koymak cidden fahiş bir hatadır. misal musul sorunu zaten 1926 ankara antlaşması ile çözülmüş bitmiş. günümüzde böyle bir mesele uluslar arası antlaşmalar kapsamında zaten yok.

ha bölgede yaşanan yeni gelişmeler vesaireler de misak-ı milliyi yayılmacı bir harita gibi göstermek isteyenleri haklı çıkarmaz. zira tarihi olaylar o dönem şartlarına göre değerlendirilir. bunu yapmıyorsanız üzerinize anakronizm yorganını çekmiş uykuya dalmışsınız demektir. bunun da, olayları analiz etmek açısından kimseye faydası olmaz. fikirsel anlamda güzel rüyalar ya da kabuslar görürsünüz o kadar.
devamını gör...

hafızam beni yanıltmıyorsa nazilerin kafayı iyiden iyiye kırdığı yıllardı. barbarossa harekatı işlevsel hale gelmiş, hitlerin psikopatları ukrayna kapılarına dayanmıştı. ortalık kan revan. hal böyle olunca dinamo kiev'li futbolcuların büyük bir bölümü cephenin yolunu tuttu. kimi bu direniş esnasında öldü, kimi esir düştü, kimi de kefeni kıl payı yırtıp geri döndü. anlayacağınız sovyetler tarihinin en başarılı takımlarından birisi olan dinamo kiev yok oldu gitti. kulüp kapandı. benim anlatacağım olaylara tanıklık etmem ise tamamen tesadüfi. elbette bizde yeteneğimiz üst düzeyde olsun, kiev'de top koşturalım isterdik ama konu futbol olunca tanrı vergi affına gitmiş ve bizi yeteneksizlik abidesi olarak kiev meydanına dikmiş, elimize de fırın küreğini tutuşturmuş. yani o dönemler yetenek tanımım fırına ekmek sürmekle sınırlı. hatta bazen ekmekleri geri çıkarırken sıkıntı bile yaşıyorum ancak konu bu değil. neyse bir gün çok sıkıldım ve fırının kapısına çıkıp bir sigara yaktım. bizim fırının sahibi kordik ise sigara düşmanı bir adam, henüz ilk nefesi ciğerlerime çekmiştim ki tepemde bitiverdi. at şu lanet şeyi diye bağırmaya başladı. tam panikle sigarayı söndürüyordum ki, gülerek yanımıza yaklaşan boylu poslu bir adam kurtarıcım oldu. kordik bana olan ilgisini kaybetmişti. şen bir kahkaha patlatarak fırına gelen adama sarıldı. sonradan öğrendim ki, bu adam dinamo kiev takımının efsane kalecisi nikolai trusevich'miş ve benim tarihe tanıklığım kendisinin benimle aynı fırında çalışmaya başlaması sayesinde gerçekleşti.

kordik, nikolai ile her gün ateşli şekilde bir şeyler konuşuyor ve onu dinamo kiev'i yeniden kurması konusunda ikna etmeye çalışıyordu. ben ise hamur yoğuruyor, fırına ekmek atıyor, fırından ekmek çekiyor ve sonrasında, evet takımı yeniden kurmalısınız diyerek çaktırmadan sigara içmeye kaçıyordum. bir kaç gün böyle geçtikten sonra nikolai baskılara dayanamadı ve takımı yeniden kurma konusunda öncülük etme kararı aldı. ancak eski kiev oyuncularının hepsine ulaşabilmek mümkün değildi. yukarıda da yazmış olduğum üzere bazıları ölmüş bazıları ise esir kamplarında hayatta kalmaya çalışıyordu. uzun uğraşlar sonunda nikolai 8 kişi toplamıştı. arkadaşları ile fırına gelmiş ve eksik üç kişiyi nereden bulacaklarını tartışıyorlardı. tabi ben durur muyum atladım hemen mevzuya, ben oynarım dedim. hepsi garip garip yüzüme baktı. kordik fırın küreği ile ağzıma vurmak ister gibi hareketler yapıyordu. olayı hemen üzerimden atmalıydım. ''peki takımın adı ne olacak?'' diye sordum. afallama sırası şimdi onlardaydı. onlar kem küm ederken, bu almanlar size dinamo kievi tekrar kurma imkanını vermezler biliyorsunuz değil mi? diye ekledim. nikolai doğru diyerek başıyla onayladı. işte o anda, tarihi elimde fırıncı küreği ile yazmaya başlamıştım. sonrasında kiev'de fırıncılar lakabı ile anılacak olan fc start kulübü, gizli dinamo kiev olarak, çalıştığım fırıncıda kurulmuş oldu. eksik üçlüyü ise lokomotiv takımından tamamladılar. ben ise üzerime düşen her görevi yapmaya ant içmiştim. birinci yedek ve top toplayıcı olarak ekibe dahil oldum.

yerel lige çok hızlı girdik. geleni geçeni dümdüz ediyorduk. macar ve romen garnizon takımlarını falan ezdik geçtik. bu maçlarda inanılmaz şekilde top topladığım için ziyadesiyle takdir edildim. yıldızım parlamaya başlamıştı. naziler fırıncıların yükselişinden rahatsızdı. haddimizi bildirmek niyetiyle bize maç teklifinde bulundular. vali, general, üstün insan eberhardt bizim çocuklarla maç yaparsanız size idman yapmanız için stat ayarlarım diyerek, gönlümüzü çaldı. tabi biz bu esnada bir kaç toplama işgalci takımı yendiğimiz için kulağımızın çekilmek istendiğinin farkındaydık. sonuç olarak adamlar karşımıza hava kuvvetlerinin yenilmez armadası flakelf'i çıkardılar. üstün alman teknolojisi olan bu takımı evire çevire 5-1 yendik ve ben o gün hiç yoksa 20-25 tane top toplayarak yine maçın yıldızı olmuştum. almanlar çok sinirlenmişlerdi. maçın sonucunun duyulmaması için hepimizi kulaklarımızdan tuttukları gibi evlerimize götürdüler. üç gün sonra ise sanki ilk kez oynanıyormuş gibi rövanş maçının duyurusunu yaptılar.

9 ağustos 1942 günü sahaya çıktık. tribünler alman askerleri ile doluydu. o, bu, değil de en çok zoruma giden şey hakemin ss subayı olduğunu görmek oldu. ama daha da fenası varmış. hakem yanımıza geldi ve seremonide bizden nazi selamı vermemizi istedi. işte bu ahval ve şerait içerisinde sovyet spor selamı vererek ''yaşa spor'' diye bağırdık. ben taç çizgisinin oradaydım ama sesim çok gürdür. bütün stat duymuştur diye düşünüyorum. adamlar maça bizimkileri döverek başladı. hakem ss subayı olunca, o gün saha da bizi rahat rahat dövdüler. ama üçün birini de aldılar zira ilk yarı 3-1 bizim lehimize bitti. hakem efendi soyunma odasına gelerek yenilmemiz gerektiğiniz yenilmezsek sonumuzun çalışma kampları olacağını söyledi ve ekledi; ''çalışmak özgürleştirir!'' bu haleti ruhiye içerisinde ikinci yarıya çıktık ve 35-40 top topladığım ikinci yarıyı da 5-3 önde tamamladık. ama asıl mevzu bu değil. asıl mevzu klimenko'nun yaptığı şeydi. nazileri tespih tanesi gibi ipe dizdi, alman kaleciyi de geçip, kale çizgisinden topu gerisin geriye vurdu. işte o an almanlara karşı asıl zafer kazanılmıştı. almanlar sözlerini tuttular, bazı oyuncular idam edildi. bazı oyuncular toplama kamplarına gönderildi, bazıları ise işkencelerden geçti.

onlar adına yapılan anıt; ''kazandığınız zafer unutulmayacak korkusuz kahramanlar.''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

işte o muhteşem 11... ben de oradayım ama kendimi ifşa etmeyi düşünmüyorum. bulabiliyorsanız bulun.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tabi bu muazzam hikaye beyaz perdeye de ilham kaynağı oldu. escape to victory (zafere kaçış) ve ket felidö a pokolban (cehennemde iki devre) bu olaydan esinlenerek çekilmiştir. tabi her iki filme verdiğimiz katkıda yadsınamaz lakin konumuz bu değil.

hülasa; bu direniş dinamo kiev tarihine altın harflerle kazınmıştır.

tanım: dinamo kiev tarihine altın harflerle kazınan direniş *
devamını gör...

ustaca planlanmış ve halen açığa net olarak çıkarılamamış bir suikast'e kurban giden vali.

erdal beşikçioğlu'nun oynadığı 2006 yapımı vali isminde bir film var aynı zamanda.
devamını gör...

fav attığım tüm yazarlardır.

1973 kişi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ikisi de ırkçılıktır.

senin kontrolünde olmayan, sana birşey katmaz.

babanı, anneni seçemezsin. doğduğun yeri, doğduğun çevreyi seçemezsin. ülkeni, bölgeni, memleketini, rengini, dilini, seçemezsin. seçemediğin şey üzerinden üstün olma ideolojisi, akıllı insanlar için anlamsızdır.
devamını gör...

(bkz: turnike)
devamını gör...

aklıma geleni arar sorarım. yok o yazmadı yok bu yazmadı. vefadan olsa biraz da gerek. gururu olmaz böyle işlerin. ararım merakım diner.o onun insansızlığıdır.*
devamını gör...

küçükken ailemin maddi durumu iyi değildi. kış için alınan botu kış geçince de giymek zorunda kalmıştım. sınıfta dalga geçenler bile olmuştu. sonunda mevsimine uygun okul ayakkabısı alındığında çok sevinmiştim. ilk işim o dalga geçenlere ayakkabımı göstermek olmuştu.
devamını gör...

chuck palahniuk tarafından rahatsız edilmek için yazıldığı halde sadece can sıkıntısı veren bir kitap demek yerinde olacaktır. ben palahniuk'un yazım tarzını pek sevmem, bir şeyler eksik ve çiğ gelir daima ama hiçbir kitabını da vasat altı olarak görmemiştim hatta lullaby dahil. yani kitap nereden tutsak elde kalır türden, aşırı zorlama. okuyucuyu çarpsın hatta rahatsız etsin diye yazıldığı halde benim uykum geldi. kitap tamamen porno endistürisine ışık tutar cinsten, güzel göndermeler ve hatta eleştiriler de yok değil ama bir yerden sonra kitap yavaş yavaş boğmaya başlıyor. farklı karakterlerin ağzından okumak ilk başlarda keyifli fakat bir süre sonra -okuyucu konudan koptuğunda- bu durum külfete dönüşmeye başlıyor. ayrıca muhtemelen kafasını duvara sertçe geçirmek istenilecek -en azından dört sene önceki ben bunu istedi- numara 72 gibi bir karakteri de barındırıyor içinde. kitabı bu kadar gömsem bile hakkını da yemek istemiyorum, bazı şeyleri tüm çıplaklığı ile anlatmak oldukça zor bir iş. palahniuk kendini tüm bu düşünce sansüründen arındırıp, süzgeçten geçirmeden sert bir biçimde yazıyor ki normalde çoğu kitabında da oldukça etkileyici duruyor ama burada biraz fazla zorlama görünüyor.


“ıt only takes one mistake,' the dan banyan guy says, 'and nothing else you ever do will matter.' with his empty hand, he takes one of my hands. his fingers feel hot, fever-hot, and pounding with his heartbeats. he turns my hand palm-up saying, 'no matter how hard you work or how smart you become, you'll always be known for that one poor choice.' he sets the blue pill on my palm, saying, 'do that one wrong thing- and you'll be dead for the rest of your life.”
devamını gör...

+1 ile beğeniyi yapıştırdığım pozlardır.

yahu sanat eseri gibi kadın.
devamını gör...

evet olurdum. kendimden daha iyisini mi bulacağım.
devamını gör...

çok şükür bugün de ifsalandık demelik başlık.

lokomotif gülşen, çıtı pıtı birsen ah bir görsen,cici bici ebru ,esmer banu tanışabilsek. *

(bkz: konuşamam yalnızca yazarlar)
devamını gör...

aile çalışma ve sosyal hizmetler bakanı zehra zümrüt selçuk'un yazılı açıklamasında toplum sağlığını önemsemeyen güvensiz maske üreten 43 markaya idari süreç başlattıklarını beyan etti.
--- alıntı ---

kişisel koruyucu donanımların denetimi sonrasında 17 marka/model maske için önleyici tedbir aldık, 43 marka için de idari süreç başlattık. bu ürünlerle ilgili gerekli görülmesi halinde piyasa arzının yasaklanması ve bertaraf edilmesi gibi işlemler uygulanacak. ayrıca, 14 marka için de test işlemlerimiz devam ediyor. sürecin ardından güvensiz ürünler, güvensiz ürün bilgi sistemi (gübis) sistemine dahil edilecek. kimsenin vatandaşlarımızın sağlığı ile oynamasına fırsat vermeyeceğiz.

--- alıntı ---
kaynak
devamını gör...

bir gün gelecek, yazarların en sevdiği fotoğrafları diye bir başlık açılacak. ve o gün artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. *
devamını gör...

klise bir soz vardir, mezarlıklardan korkanların henüz orada sevdiği yoktur diye; sevdiğiniz var ise orada onun topraktan tekrar çıkmasından bile korkmazsınız kaldi ki onunla mezarında geçireceğiniz herhangi bir zamanda o mekandan korkasınız
devamını gör...

cep telefonunun başladığı işi pandeminin bitirmesiyle ortaya çıkan çıkmaz sokak.

bir yere yemeğe gittiğimde etrafımda çok sık gördüm, 4 kişinin ayrı ayrı telefonlarıyla oynamakta olup birbirlerinin yüzüne bile bakmadığını. kader resmen "alın ulan! bundan sonra hakikaten görmeyin birbirinizin yüzünü de telefonlarla görüşmeye muhtaç olun!" dedi.

lafım o "kendini bilen"lere; siz kaşındınız.
devamını gör...

dudakları mahveden eylem. pudra şekeri bağımlıları gibi ben de dudak yeme bağımlısıyım.*
devamını gör...

sıklıkla yaptığım eylemdir. sonra yediğim için daha çok sinirlenirim.

bizi her şey sinirlendirir çünkü paramız yok.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim