alevilik
öyleymiş böylemiş diye rivayetler döndüren yurdum insanına inat önce insan ol kavramını benimseyen,ne arar ise kendinde arayan,ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır nicesi için,ben beni bilmezdim hatır kırardım
meğer ilmim noksan imiş bilmedim..ne güzel felsefe be. ama halen ayrımcılık değil mi çünkü en kolayı.bilmediğini yerersin bir gün biri gelir seni yerer ağzın dilin tutulur anlatamazsın kendini bilmiyor ki cahil dersin ya işte öyle bir şey.
nicesini gördüm sevmeyen ama ilahi adaletide gördüm ben.
sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır nicesi için,ben beni bilmezdim hatır kırardım
meğer ilmim noksan imiş bilmedim..ne güzel felsefe be. ama halen ayrımcılık değil mi çünkü en kolayı.bilmediğini yerersin bir gün biri gelir seni yerer ağzın dilin tutulur anlatamazsın kendini bilmiyor ki cahil dersin ya işte öyle bir şey.
nicesini gördüm sevmeyen ama ilahi adaletide gördüm ben.
devamını gör...
odam kireç tutmuyor
her kesin bildiği bu halk türküsünün kanaatimce en güzel yorumudur. özü itibariyle çok da protest bir türküdür.
devamını gör...
çift olarak birbiriyle uyumlu olabilecek meslek grupları
mesleklerin insan üzerindeki inanılmaz şaşırtıcı etkisini görünce, uyum konusunda bir şey diyemiyorum.
devamını gör...
biyolojik silah
sözlükte bugün epeyce bal temalı başlık/entry görünce bende tarihte kullanılan ilk biyolojik silah olan deli bal'ın nasıl kullanıldığını yazmak istedim.
karadeniz bölgesinin yüksek rakımlı dağlarında yetişen dağ gülü olarak bilinen bitkiden üretilen bir halk arasında tutan bal olarak bilinen deli bal bir grup tarihçi tarafından bilinen ilk biyolojik silah kabul ediliyor. bulantı, kusma, kalp ritim bozuklukları, tansiyon problemleri ve halüsinasyonlara sebep olabilen bu bal farmakaloglarca ilaç yapımında kullanılabilsede kişilerin yüksek dozda tüketmesi zehirlenmeye ve ölümcül tabloların oluşmasına sebebiyet verebiliyor.
m.ö 67 yılında karadeniz bölgesinde hüküm süren 6. mithridates'in toprakları karadeniz fethine çıkan roma imparatorluğu generali pompey tarafından işgal edilmek ve roma topraklarına katılmak isteniyor. pompey, tarihin ilk biyolojik silahına maruz kalacağından habersiz ordusu ile karadeniz üzerine yürüyor. 6. mithridates ise savaş alanında doğrudan başarılı olunamayacağını ön görerek askeri dehasını konuşturuyor ve pompey'in ilerlediği yolların üzerine kovan kovan deli bal bıraktırıyor. pompey'in deli baldan habersiz ordusu lezzetli balı tükettikçe bulantı,ishal ve halüsinasyon şikayetleri ile yola devam edemeyecek hale geliyor ve tam bu sırada kral 6. mithridates'in ordusu pompey'in ordusunu esir alıyor.
karadeniz bölgesinin yüksek rakımlı dağlarında yetişen dağ gülü olarak bilinen bitkiden üretilen bir halk arasında tutan bal olarak bilinen deli bal bir grup tarihçi tarafından bilinen ilk biyolojik silah kabul ediliyor. bulantı, kusma, kalp ritim bozuklukları, tansiyon problemleri ve halüsinasyonlara sebep olabilen bu bal farmakaloglarca ilaç yapımında kullanılabilsede kişilerin yüksek dozda tüketmesi zehirlenmeye ve ölümcül tabloların oluşmasına sebebiyet verebiliyor.
m.ö 67 yılında karadeniz bölgesinde hüküm süren 6. mithridates'in toprakları karadeniz fethine çıkan roma imparatorluğu generali pompey tarafından işgal edilmek ve roma topraklarına katılmak isteniyor. pompey, tarihin ilk biyolojik silahına maruz kalacağından habersiz ordusu ile karadeniz üzerine yürüyor. 6. mithridates ise savaş alanında doğrudan başarılı olunamayacağını ön görerek askeri dehasını konuşturuyor ve pompey'in ilerlediği yolların üzerine kovan kovan deli bal bıraktırıyor. pompey'in deli baldan habersiz ordusu lezzetli balı tükettikçe bulantı,ishal ve halüsinasyon şikayetleri ile yola devam edemeyecek hale geliyor ve tam bu sırada kral 6. mithridates'in ordusu pompey'in ordusunu esir alıyor.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
henüz buralarda yeniyim
sonraki atışmalarda çok yazar üzerim
çaylak olduğuma bakma
bir gün ben de yazar olurum güzelim
yenileri sakın ola hor görme
çaylak yazısını görünce gülüp geçme
şu yazılanlara üç beş dakikanı ayır hele
bizler de alışırız buraya günden güne
sonraki atışmalarda çok yazar üzerim
çaylak olduğuma bakma
bir gün ben de yazar olurum güzelim
yenileri sakın ola hor görme
çaylak yazısını görünce gülüp geçme
şu yazılanlara üç beş dakikanı ayır hele
bizler de alışırız buraya günden güne
devamını gör...
fi tarihi
net zamanı belli olmayan tarihi ifade etmek için kullanılır.
osmanlıca’da tarihi belirtmek için , tarihin önüne ‘fi’ konurmuş ; misal fi 15 recep 450.
sonrasında ise o tarihleri belirtmek için ‘fi tarihi’ kalıbı kullanmaya başlanmıştır. şu anki kullanım alanı sadece o tarih aralığıyla sınırlı kalmaksızın, genel olarak eski tarihleri ifade etmek için kullanılır.
osmanlıca’da tarihi belirtmek için , tarihin önüne ‘fi’ konurmuş ; misal fi 15 recep 450.
sonrasında ise o tarihleri belirtmek için ‘fi tarihi’ kalıbı kullanmaya başlanmıştır. şu anki kullanım alanı sadece o tarih aralığıyla sınırlı kalmaksızın, genel olarak eski tarihleri ifade etmek için kullanılır.
devamını gör...
bill gates'in 1 milyon kilometrekare arazi satın alması
adamın 242000 acre toprağı var. 1 milyon km2yi rüyanızda mı görüyorsunuz? 242000 acre yaklaşık 979340201 m2 o da 979 km2 yapar. yanlış bilgi ve başlık düzeltilirse iyi olur. ilave 27000 acre o da 109 km2 toplam 1088 km2.
devamını gör...
yavru kedi bakımı
acil bilgi sahibi olmam gereken konu. bir yavrucakla tanıştık. biraz kirli. ne yer bu yavrucak? bir de elimi ısırmaya çalışması normal mi? hiç bir şey bilmiyorum. bilgisi olanlar yardım edebilirler mi?
devamını gör...
yoğun bakım
yoğun bakım ünitesi - ybu
ıntensive care unit - ıcu
ciddi ve hayati tehlikesi bulunan hastaların sıkı gözlem altında olduğu hastane ünitesidir. genelde her hastanede bulunurlar.
hastaların hemen yakınlarında bu tip durumlar için özelleşmiş hemşire ve hekimler bulunur. sürekli gözlem altındadırlar.
bu gözlemlenmeye ihtiyaç duyan hastalar genellikle ağır cerrahi geçirmiş hastalardır. ancak günümüz 'covid-19 pandemisi' sürecinde pandemi yoğun bakımları oluşturulmuştur.
ıntensive care unit - ıcu
ciddi ve hayati tehlikesi bulunan hastaların sıkı gözlem altında olduğu hastane ünitesidir. genelde her hastanede bulunurlar.
hastaların hemen yakınlarında bu tip durumlar için özelleşmiş hemşire ve hekimler bulunur. sürekli gözlem altındadırlar.
bu gözlemlenmeye ihtiyaç duyan hastalar genellikle ağır cerrahi geçirmiş hastalardır. ancak günümüz 'covid-19 pandemisi' sürecinde pandemi yoğun bakımları oluşturulmuştur.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
hayata bakış açımızı değiştiren bazen bir kitaptır, bazen bir filmdir, bazen yeni tanıştığın biri yada hep gördüğün konuştuğun birinin bir cümlesidir. çünkü hepsinde yaşanan bir hikaye vardır.
bizde öyle ufuk açarlar ki aslında dert ettiğimiz şeylerin yüzeyselliği ile bizi yüzleştirirler. kitabı kapatınca, film bitince yada sohbet bitince içinizdeki boşlukta uçan deli sorular başlar.
yada eskilerin dediği gibi başımıza gelen bir musibet bin nasihattan daha hayırlı olabiliyor. öyle bir olay yaşarız ki önceliklerimiz, dertlerimiz o kadar basit kalır ki..
anlayanın bir şekilde önem dereceleri değişiyor. hemen sonrasında yüzeysellikten uzak başka dertler ediniyorsunuz.
işte o dertleriniz o meraklarınız hayatınızı değiştiriyor. sizi başka biri yapıyor..
anlayanın dedim herkes de aynı etkiyi yapmadığını bire bir gözlemledim hayatımda, her insan gerçekten çok farklı, dolayısıyla her insanda etkide çok farklı oluyor.
hayata at gözlükleri bakmamak için, gerçekten okumak, bakmak, görmek, konuşmak, dinlemek gerekiyor.
bizde öyle ufuk açarlar ki aslında dert ettiğimiz şeylerin yüzeyselliği ile bizi yüzleştirirler. kitabı kapatınca, film bitince yada sohbet bitince içinizdeki boşlukta uçan deli sorular başlar.
yada eskilerin dediği gibi başımıza gelen bir musibet bin nasihattan daha hayırlı olabiliyor. öyle bir olay yaşarız ki önceliklerimiz, dertlerimiz o kadar basit kalır ki..
anlayanın bir şekilde önem dereceleri değişiyor. hemen sonrasında yüzeysellikten uzak başka dertler ediniyorsunuz.
işte o dertleriniz o meraklarınız hayatınızı değiştiriyor. sizi başka biri yapıyor..
anlayanın dedim herkes de aynı etkiyi yapmadığını bire bir gözlemledim hayatımda, her insan gerçekten çok farklı, dolayısıyla her insanda etkide çok farklı oluyor.
hayata at gözlükleri bakmamak için, gerçekten okumak, bakmak, görmek, konuşmak, dinlemek gerekiyor.
devamını gör...
sözlük radyosunun yayına başlaması
“ bir şarkı istiyorum uykusuzkahve, son bir şarkı. 'bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin' son defa çal benim için. “
hayırlı olsun hepimize, harikasınız. emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler, elinize sağlık.
hayırlı olsun hepimize, harikasınız. emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler, elinize sağlık.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
neyi yitirmişse en güzel onun türküsünü söylermiş insan.
- bu faşist dünyada yaşamak istemem, dedi.
+ peki ne yapacaksın o zaman?
- gideceğim.
+ nereye?
- kimsenin bulamayacağı ülkelere..
+ iyi ama nereye?..
- gideceğim.. .
+ nereye gidersen git, yüreğindekini de götürdüğün müddetçe kaçamazsın, kaçmak istediğin kendinsin.!
- gideceğim.
+ başka laf bilmez misin sen?
- gün doğarken... gideceğim...
....
dinlemeden mi okumak? yoo.. tık tık
- bu faşist dünyada yaşamak istemem, dedi.
+ peki ne yapacaksın o zaman?
- gideceğim.
+ nereye?
- kimsenin bulamayacağı ülkelere..
+ iyi ama nereye?..
- gideceğim.. .
+ nereye gidersen git, yüreğindekini de götürdüğün müddetçe kaçamazsın, kaçmak istediğin kendinsin.!
- gideceğim.
+ başka laf bilmez misin sen?
- gün doğarken... gideceğim...
....
dinlemeden mi okumak? yoo.. tık tık
devamını gör...
türkiye'de tartışma kültürü
“gerçeklere inanmayanlarla tartışmak yararsızdır; çünkü onlar insan değil, taştır” der epictetos.
hazırlık sınıfında oxford üniversitesi mezunu ingiliz hoca, ingilizce bir deyimin anlamını açıklarken ukala bir öğrenci o deyimin o anlama gelmediğini söyler.
hoca açıklamayı yapar ama öğrenci yanlış bildiğini savunmakta ısrar eder.
ingiliz hoca ertesi gün kaynakları da sınıfa getirip açıklama yapar. bizzat oxford’taki dilbilimcilere de danıştığını anlatır.
ama ukala öğrenci “onlar yanlış biliyor, ben bilirim, doğrusu bu” diye ısrarını sürdürünce diğer öğrenciler gülmeye başlar.
oxford üniversitesi’nin 1096 senesinde kurulmuş ve ingilizce konuşulan dünyanın en eski üniversitesi olduğunu da hatırlatayım.
ingiliz hoca türkiye’de ders vermeden önce türkçe’yi de çok iyi öğrenmiştir. bilal’e anlatır gibi anlatır ama karşıdakinin anlama kapasitesi olmayınca ne yapsan boş. tutturmuş "ben bilirim" diye.
cahil bir adamı tartışarak yenmek asla mümkün olmamıştır.
bir baronun düzenlediği konferansta daire başkanı konuşmasını yaparken yeni mezun biri “konuşmanızda …. dediniz. yanlış biliyorsunuz “ der.
daire başkanı: “dediğimin yanlış olduğunu hangi kaynağa dayanarak iddia ediyorsunuz” diye sorar.
yeni mezun: “bir kitapta okumuştum”.
daire başkanı: “kitabın ismi ve yazarını söyler misiniz?”
yeni mezun: “unuttum”.
daire başkanı: “üniversite kütüphanesinde mi o kitap?”
yeni mezun: “hayır. bir arkadaşımın kitabı idi”.
daire başkanı: “arkadaşınıza sorup o kitabın ismini ve yazarını sonra bana iletir misiniz?”
yeni mezun: “arkadaşımla irtibatı kestim. o yüzden soramam ama dediğinizin yanlış olduğunu biliyorum.”
daire başkanı da babacan biri. anlattığı konuda kitap yazan sadece birkaç hukukçu var, bir tanesi kendisi, diğerleri de tanıdıkları.
gene de yeni mezunu küçük düşürmek istemez. başka konuya geçmek ister ama yeni mezun ısrarla iddiasını sürdürür. salonda gülüşmeler çoğalır.
bu tür örnekleri günümüzde o kadar çok sık görürüz ki…hele televizyonda horoz dövüşüne dönen tartışmaları.
boş insanlar, boş konuşmalar, her konuda uzman kesilenler, karşısındakini dinlemeden konuşanlar…küfür kavga da peşi sıra. tartışmayı bilmedikleri için anca kavga ederler.
“münazarayı, kendisinden istifade edilmesi umulan âlimlerle yapılmalıdır” der imam gazali.
sen abdülhamit'i savundun videosu sözlükte defalarca yer aldığından;
eski medyumlardan memiş ile keto şiddet içerikli + 18 videosunu yurdumun tartışma kültürünün tipik bir örneği olarak bırakıyorum.
tartışmanın nedeni ise en büyük medyum kim konusudur.
videonun sonunda konunun tartışmaya kapalı olduğunu görürüz.
hazırlık sınıfında oxford üniversitesi mezunu ingiliz hoca, ingilizce bir deyimin anlamını açıklarken ukala bir öğrenci o deyimin o anlama gelmediğini söyler.
hoca açıklamayı yapar ama öğrenci yanlış bildiğini savunmakta ısrar eder.
ingiliz hoca ertesi gün kaynakları da sınıfa getirip açıklama yapar. bizzat oxford’taki dilbilimcilere de danıştığını anlatır.
ama ukala öğrenci “onlar yanlış biliyor, ben bilirim, doğrusu bu” diye ısrarını sürdürünce diğer öğrenciler gülmeye başlar.
oxford üniversitesi’nin 1096 senesinde kurulmuş ve ingilizce konuşulan dünyanın en eski üniversitesi olduğunu da hatırlatayım.
ingiliz hoca türkiye’de ders vermeden önce türkçe’yi de çok iyi öğrenmiştir. bilal’e anlatır gibi anlatır ama karşıdakinin anlama kapasitesi olmayınca ne yapsan boş. tutturmuş "ben bilirim" diye.
cahil bir adamı tartışarak yenmek asla mümkün olmamıştır.
bir baronun düzenlediği konferansta daire başkanı konuşmasını yaparken yeni mezun biri “konuşmanızda …. dediniz. yanlış biliyorsunuz “ der.
daire başkanı: “dediğimin yanlış olduğunu hangi kaynağa dayanarak iddia ediyorsunuz” diye sorar.
yeni mezun: “bir kitapta okumuştum”.
daire başkanı: “kitabın ismi ve yazarını söyler misiniz?”
yeni mezun: “unuttum”.
daire başkanı: “üniversite kütüphanesinde mi o kitap?”
yeni mezun: “hayır. bir arkadaşımın kitabı idi”.
daire başkanı: “arkadaşınıza sorup o kitabın ismini ve yazarını sonra bana iletir misiniz?”
yeni mezun: “arkadaşımla irtibatı kestim. o yüzden soramam ama dediğinizin yanlış olduğunu biliyorum.”
daire başkanı da babacan biri. anlattığı konuda kitap yazan sadece birkaç hukukçu var, bir tanesi kendisi, diğerleri de tanıdıkları.
gene de yeni mezunu küçük düşürmek istemez. başka konuya geçmek ister ama yeni mezun ısrarla iddiasını sürdürür. salonda gülüşmeler çoğalır.
bu tür örnekleri günümüzde o kadar çok sık görürüz ki…hele televizyonda horoz dövüşüne dönen tartışmaları.
boş insanlar, boş konuşmalar, her konuda uzman kesilenler, karşısındakini dinlemeden konuşanlar…küfür kavga da peşi sıra. tartışmayı bilmedikleri için anca kavga ederler.
“münazarayı, kendisinden istifade edilmesi umulan âlimlerle yapılmalıdır” der imam gazali.
sen abdülhamit'i savundun videosu sözlükte defalarca yer aldığından;
eski medyumlardan memiş ile keto şiddet içerikli + 18 videosunu yurdumun tartışma kültürünün tipik bir örneği olarak bırakıyorum.
tartışmanın nedeni ise en büyük medyum kim konusudur.
videonun sonunda konunun tartışmaya kapalı olduğunu görürüz.
devamını gör...
bulantı
spoiler! unutmusum.
ahmet caresiz bir adamdir. neden mi?
final sahnesinde temizlikci(anne figuru) olan kadinin ayaklari dibinde aglayan bir narsist olan ahmet adina sevinmis olabiliriz belki, yasadigi katarsis bizi mutlu eder. onun adina umitleniriz. kibir sonunda boyun bukmustur. guzel duygular yeşermistir.
ya da, oh olsun sana iste oyle egildin pislik, diyebiliriz. intikam almis hissederiz.
her seyden once sunu soylemek gerekir ki ahmet duygularini bastirmayi boyle biri olmayi cocukluk travmalari ve ebeveyn davranislariyla ogrenmis biridir.
peki ahmet neden caresizdir?
ahmet aslinda kucaklayici anne figurunu buldugunu sandi. intiharina az kala olmemek icin o kadinin ayaklarina kapandi.
peki ne oldu?
o kadin ahmet'e tipki kendi annesi gibi soguk, tepkisiz davrandi. ahmet katarsis yasadi ama cocukluk yarasini kapatamadi. donguyu kiramadi. idealize ettigi temizlikci kadin da onun narsistligini besleyecek sekilde davrandi. agladi ama emzik veren olmadi. kimse sesini duymadi.
ahmet ne yapmali? psikoterapi gormeli.
ahmet bence ne yapacak? bir sure daha hic degismeden yasayacak. agladigi icin utanacak, ofkelenecek, hicbir seyin degismedigini gorecek. o kadına da ofkelenecek, ayagini kaydiracak.
bir sure sonra da intihar edecek.
ahmet caresiz bir adam, cocuklugunda takilip kalmis...
ahmet caresiz bir adamdir. neden mi?
final sahnesinde temizlikci(anne figuru) olan kadinin ayaklari dibinde aglayan bir narsist olan ahmet adina sevinmis olabiliriz belki, yasadigi katarsis bizi mutlu eder. onun adina umitleniriz. kibir sonunda boyun bukmustur. guzel duygular yeşermistir.
ya da, oh olsun sana iste oyle egildin pislik, diyebiliriz. intikam almis hissederiz.
her seyden once sunu soylemek gerekir ki ahmet duygularini bastirmayi boyle biri olmayi cocukluk travmalari ve ebeveyn davranislariyla ogrenmis biridir.
peki ahmet neden caresizdir?
ahmet aslinda kucaklayici anne figurunu buldugunu sandi. intiharina az kala olmemek icin o kadinin ayaklarina kapandi.
peki ne oldu?
o kadin ahmet'e tipki kendi annesi gibi soguk, tepkisiz davrandi. ahmet katarsis yasadi ama cocukluk yarasini kapatamadi. donguyu kiramadi. idealize ettigi temizlikci kadin da onun narsistligini besleyecek sekilde davrandi. agladi ama emzik veren olmadi. kimse sesini duymadi.
ahmet ne yapmali? psikoterapi gormeli.
ahmet bence ne yapacak? bir sure daha hic degismeden yasayacak. agladigi icin utanacak, ofkelenecek, hicbir seyin degismedigini gorecek. o kadına da ofkelenecek, ayagini kaydiracak.
bir sure sonra da intihar edecek.
ahmet caresiz bir adam, cocuklugunda takilip kalmis...
devamını gör...
hiç aramıyorsun sormuyorsun hayırsız diyen insan tipi
iletişimin çift yönlü olduğunu unutan kişidir.
devamını gör...
yazarların çocukluk travması
önceleri utanırdım babamın anneme uyguladığı şiddeti anlatmaya. ben küçükken annem babamla kavga ettikleri zaman annem her dayak yediğinde, bir gün evlenirsem çocuklarımın yanında asla kavga etmeyeceğim derdim kendi kendime. annem çok konuşuyor diye dayak yiyor zannederdim. annem konuşmasa babam da dövmeyecek sanırdım. halbuki konuşsa da konuşmada da babam atacaktı o dayağı,. oysa annem gücü yetmediği babama ancak konuşarak tepki gösteriyordu.
şimdi gelelim tramvaya o dönem köyde yaşadığımız için babam odun hızarıyla köy köy gezip odun keserdi sonbaharda. bir gün annem yine sebepsiz yere dayak yemişti. ağzı burnu kan içinde kalmıştı. babamın elinden zor almıştık annemi. köyümüzün alt tarafında derede bir bahçemiz vardı. ben her yaz kayısı meyvesi dalından inene kadar o bahçede bekçilik yapardım. annemi babamın elinden aldıktan sonra bahçeye gittim. hala annemin o halini düşünüp içimi çeke çeke ağlıyorum. bi anda odun hızarının sesi geldi. kalbim yerinden söküldü sandım, öyle bir acı saplandı yüreğime. babamın o hızlarla annemi doğradığını döşündüm bi anda. bir çocuğun yürümesiyle yarım saat süren yolu ben on dakikada bitirip eve varmıştım. babamın harmanda odun doğradığını görünce derin bir oh çekerek gerisin geri bahçeye inmiştim. yaşım daha sekizdi o zamanlar.
artık gizlemiyorum bu şiddeti. önce kendime itiraf ettim tabi.
şimdi gelelim tramvaya o dönem köyde yaşadığımız için babam odun hızarıyla köy köy gezip odun keserdi sonbaharda. bir gün annem yine sebepsiz yere dayak yemişti. ağzı burnu kan içinde kalmıştı. babamın elinden zor almıştık annemi. köyümüzün alt tarafında derede bir bahçemiz vardı. ben her yaz kayısı meyvesi dalından inene kadar o bahçede bekçilik yapardım. annemi babamın elinden aldıktan sonra bahçeye gittim. hala annemin o halini düşünüp içimi çeke çeke ağlıyorum. bi anda odun hızarının sesi geldi. kalbim yerinden söküldü sandım, öyle bir acı saplandı yüreğime. babamın o hızlarla annemi doğradığını döşündüm bi anda. bir çocuğun yürümesiyle yarım saat süren yolu ben on dakikada bitirip eve varmıştım. babamın harmanda odun doğradığını görünce derin bir oh çekerek gerisin geri bahçeye inmiştim. yaşım daha sekizdi o zamanlar.
artık gizlemiyorum bu şiddeti. önce kendime itiraf ettim tabi.
devamını gör...