12742 km çapındaki bir çöp kutusu.
devamını gör...

nickaltımda bana entel diyen kalitesiz trolldür. yüz kere dedik uzak durun lütfen diye de ekledik sonuna değil mi? anladık eğlenmeyi seviyorsunuz da az ötede oynayın.
devamını gör...

venüs projesinin mimarı, 101 yaşında aramızdan göçüp gitmiş fütürist. çok değerli fikirleri var, bence kesinlikle dinlenilmeli.

hepsinde türkçe altyazı seçeneği mevcuttur:

depresyon ve özsaygı
bolluk, dini simgeler ve bilimin dürüstlüğü
koyvermek, meditasyon, fantazi
kaynak bazlı ekonomi
insanlaşmak

alakalı:
(bkz: zeitgeist: the movie)
devamını gör...

selülit kimi insanda genetiktir. ne kadar temiz beslense de gitmez vücuttan. yağ oranını asgari düzeyden bile aşağıya çekmek gerekir ki bu sefer de regl döngüsü bozulmaktadır. selülitli ve selülitsiz her insan güzeldir.
devamını gör...

cahit külebi'nin şiiri, (şiirin sonunda, şairin kendi ağzından hikayesi vardır).

senin dudakların pembe
ellerin beyaz,
al tut ellerimi bebek
tut biraz!

benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu,
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz!

benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu,
dağıt saçlarını bebek
savur biraz!

benim doğduğum köyleri
akşamları eşkıyalar basardı.
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz!

benim doğduğum köylerde
kuzey rüzgârları eserdi,
ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz!

sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
benim doğduğum köyler de güzeldi,
sen de anlat doğduğun yerleri,
anlat biraz!

şairin kendi ağzından hikaye şiirinin hikayesi:


şiir benim daima kafamda uzun süre içide yaşayarak oluşur. ama hikaye şiirim birdenbire yazılmıştır. anadolu’da bir yerdeyiz. okul eve yakın, bitişik. eşim süreyya bir çocuk doğurdu, ali denen çocuğu. süreyya okuldan gelir terli terli emzirirdi ali’yi. yoksulduk, parasızdık. süreyyayla bir konuda tartıştık. sonra o okula dersine gitti. tarih öğretmeniydi. ben okuldan bazı belgeleri temize çekmek için getirdiğim ödünç daktiloyla oturdum bu şiiri yazdım. öyle daktiloya takılı kalmış.
*
hep aslında sahip olduğum şeye “değilim”, olan şeye “yoktur” diye yazmışım aslında. benim doğduğum köyler türkiye’nin en güzel ceviz ağaçlarını olduğu yerdi, ceviz tarlaları içinde doğdum desem yeridir. gülmesini de bilen insanların arasında yaşadım.
ama gerçekten de dudaklarım hep çatlak çatlaktır. hep krem almışımdır ömrüm boyunca!”
devamını gör...

bükülmüş gövdeye sahip yaklaşık 400 tane eğri çam ağacının bulunduğu crooked forest polonya’nın gryfino kasabasında yer alıyor. uzun yıllardır beri bilim insanlarının ve meraklı turistlerin ilgi odağı bir yer.



1930-1934 yılları arasında, almanların yönetimindeki 1,7 hektarlık alana dikilmiş bu çamların neden gövdelerinin bir kısmından sonra 90 derecelik bükülmeyle eğri bir şekilde büyüdükleri henüz tespit edilememiştir. kaynak

yaklaşık 15 metre uzunluğundaki bu ağaçlar için kimi genetiği değiştirilmiş tohum kullanılmış diye iddia etmiş ama iddiayı destekleyecek bir kanıt bulunamamıştır.
ağaçların fotosentez için güneşe yönelmek istemesi, fırtınaya tutulmuş olmaları, gençken kalın bir kar tabakası altında kalmaları, sel gibi doğal bir afete maruz kalmalarından dolayı ağaçların eğrildiği ileri sürülmüş ama tatmin edici bir açıklama yapılamamıştır.
mahlassızım çektiği güzel fotoğraflara cooked ormanını da ekleyebilir.

çevredeki aynı yaştaki ağaçlar düzgünken crooked forest ağaçlarının eğri olması bölgedeki benzersiz bir çekim kuvvetinden mi oluşmuştur?
yüzüklerin efendisi’nin büyücüleri gandalf, saruman, radagast, alatar ve pallando burada toplantı mı yapmıştır? *
ormancılar, oldukça dayanaklı bir gövdeye sahip olan bu ağaçları gençken deforme mi etmiştir?
bilim insanları crooked ormanı ile ilgili çalışmalarına devam etmektedir.

bir mucize gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar" - saffat suresi 14. ayet.
devamını gör...

çağış çağış çağış, pava ? pava yok.
devamını gör...

sosyoloji, antropoloji ve etnoloji bilimlerinde kullanılan, marcel mauss tarafından popüler edilen zor bir kavram. arkaik toplumlarda bir inanç biçimini ifade eder. bir güç ifade eder ancak salt güç değildir. bir varlık, bir eylem ya da bir durum değildir mana. ancak tinsellikle ve ruhanilikle ilgili bir kavramdır. birinin manası var denildiğinde bir nitelik ifade eder. cesur anlamına gelir. ama aynı zamanda bir fiili de ifade eder. olağanüstü bir güç belirtisi eylemini de ifade eder. insanlar ve objeler arasında iletişime sokulabilen bir şeydir.

bilgisayar daha doğrusu frp oyunlarında büyü yapma gücü anlamına da sahiptir.
devamını gör...

aklıma hep "beyaz zambaklar ülkesinde" adlı kitabı getiren ve bir zamanlar ülkeye fazla katkı sağlamış ama kısa sürede kapatılmış eğitim kurumudur.

günümüzde belki finlandiya bunu uygulamıyordur fakat türkiye cumhuriyeti'nin mutlaka uygulaması gereken bir eğitim sistemidir. verimli topraklarımız var. hayvancılığımız var... ülkemizdeki bir çok zanaat ve sanat yok oluyor. herkes şehirlerde yaşıyor ve büyük bir işsiz ordusu var.

bu işsizler ordusu eğitimli, bir konuda eğitim almış ve o mesleği icra etmek istiyor; fakat herkes aynı şeyi yapmaya çalışıyor. herkes aynı mesleklere sahip artık. en son ne zaman bir ipek böcekciliği yapan biriyle tanıştınız?

halbuki, bölgesel olarak ipek böcekciliği eğitiminin bile verildiği kurumlarmış.

aşağıdaki fotoğraflarda kız çocuklarını da görüyoruz, demek ki köylerimizde yaşayan kız öğrencilere bile ulaşmış eğitimdir. bir kadın olarak bu kurumdan mezun olmayı yeğlerdim. işsiz kaldığım bir mühendislik diplomam var elimde ama sırf "mühendis" olabilmek için bir zanaat veya sanat öğretilmedi bizlere.

galeri1

dersler
devamını gör...

normal yaşıyorduk oğlum napıcaz. genciz işte, yönelimimize göre karıya kıza ya da erkeğe adama falan yürüyoduk yine. konsere bilmemneye gidiyoduk, sokakta bira içip kusuyoduk yani ne olabilir.

akıllı telefondan önce dendiğine göre, akılsız telefonların mevcut olduğu dönemden bahsediliyor sanırım, 2000-2010(+1/2) arası. bilgisayarımız vardı msn’e giriyoduk. hoşlandığımız kıza “şşş akşam mesene’ye gelsene” diye sms atıyoduk. sms vardı, 160 karakter tutan. tanesi 2 kontördü. sonra avea bi kampanya yaptı, 100 kontöre 1000 sms verdi, sıkıntı yaşadık. şu keyboard layout’la benim klavyedeki hızımdan daha hızlı yazabilen kız arkadaşlarımız oldu:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sıranın altına telefonu koyup bakmadan falan yazıyorlardı, çohacayip.

mp3 çalarlarımız vardı. spotify yerine oradan takılıyoduk. forumlar vardı, sosyal medyanın öncülü. turkishmusic.org’da sezen aksu’ya ayıplı şeyler söyleyip kavga ediyolardı.

genel olarak böyleydi işte. daha mı sıkıcıydı? yoo. daha mı eğlenceliydi? yoo. her nesil bi öncekine göre kendini daha şanslı görüyor, her nesil bir sonrakini kendine göre daha kadirbilmez biliyor ama öyle bir şey yok. herkes kendi zamanında kendi gençliğini yaşıyor işte bir şekilde. benim şimdiki nesilde tek üzüldüğüm şey, gençliklerinin pandemiye denk gelmesi. hiç istemezdim ne lise çağlarımın ne üniversite çağlarımın bu döneme denk gelmesini. it ayağı yemiş gibi gezmeleri gereken günlerde maske - mesafe - temizlik. pekih.
devamını gör...

atatürke hakaret eden başlıklar, nerede onlar, biz kör müyüz?

edit: siyasal islamcı falan değilim boşuna iftira atma. ve gayet de fikir özgürlüğüdür, siz burada siyasal islam, siyasal bilmem ne yazabiliyorsunuz, diğerleri neden siyasal atatürkçülük diye başlık açınca gözünüze batıyor anlamıyorum.
devamını gör...

25 yıl yaşadım. hukuk okudum, liseli bir ergenin tepkisel olarak yaptığı bir seçimdi. bölüm şu anda umrumda değil. ruhsatı 1-2 aya alacağım ve hala ne yapacağımı bilmiyorum. kendi hayatımı kendi ellerimle mahvettiğimi düşünür dövünürüm hala, geç büyüdüm biraz. hatrı sayılır güzellikte bir ömrüm olmadı, absürt çelişkiler-engeller-angaryalar arasında sıkışmışlık ve dağınıklık içinde stres dolu bir hayat. huzurla nefes aldığım günler sayılıdır.
çok sonradan farkına vardığım şey ise huzurlu hissettiğim her anın hep bazı katı gerçeklere sırtımı döndüğümde gerçekleşmesiydi. küçümsemeyin, çünkü bu gerçekleri yadsıma meselesi melankolik ve genel olarak depresif bir ruh haline sahip insanlar için paha biçilmez bir psikolojik terapidir. ya da kişisel gelişimci gibi konuşmayı bırakıp şöyle söyleyelim bu çarpıtmanın kendisi bir köle ahlakıdır.
ben, 2 senelik inişli-çıkışlı karşılıklı olarak da çeşitli fedakarlıklarla geçen ilişkimde hiç ummadığım bir anda aldatıldım.
zor bir hazım sürecinden sonra -buraya üç harfle hemencecik yazılan zor kelimesi çok fazla şey taşımaktadır- karşımdaki kişiye kendi zihnimdeki ideal insanı giydirdiğimi, bunun ilişki içerisindeyken karşı tarafı gerçekten tanımayı imkansızlaştırdığını, sürecin benim için kör ve mutlu olarak geçtiğini gördüm. ilişki içerisindeyken görmezden geldiğim veya yüzleşmediğim bir çok şeyi işin dışına çıkıp rasyonel bir şekilde düşündüğümde karşımdaki kişinin karakterine ve mizacına dair onlarca ipucuyla yüzleşmediğimi ve onları görmezden geldiğimi farkettim. manipüle olmuştum ancak bunun farkına, manipüle olduğum sürecin dışına çıkmadan varamazdım. burada sorun ilk baştaydı, yani manipüle olmanın kendisiydi sorun. hatta en son aldatılmama bu kadar şaşırmama şaşırır bir halde buldum kendimi.
bu bireysel ve insan-insana edinilen tecrübeler bir çok teorik aydınlanmadan güçlüdür. doğrudan öznesinin siz olduğu bir süreç sonu gelinen duygu durum değişimlerine kitaplarla gelinmez. bunu eskiler hakk-ul-yakîn/ ayn-ül-yakîn/ilm-ül-yakîn diye ayırmışlar.
bu ayrım kısaca şunu ifade eder; size denizde yüzmenin nasıl olduğunu anlatırım ve yüzmek hakkında bir takım teorik bilgilere sahip olursunuz, sonrasında gelir yüzen insanları kendiniz izler ve bilginizi güçlendirirsiniz. ancak hakk-ul yakin olmak için o denize girmeniz şarttır. girmezseniz, suyun teninize değmesinin nasıl bir şey olduğunu hiçbir zaman öğrenemezsiniz. yani gerçek anlamıyla yüzmek nedir bunu bilmek için teorilerle yetinemezsiniz. bundan dolayı insanı asıl dönüştüren şey tecrübeleridir, düşünceler sonradan gelir.
kişi yapıp ettiklerinin çoğunu düşünceleri ile değil, duyguları -veya buraya güdüleri de yazabilirdim aynı şey- ile yapar. ki bilindiği gibi 2500 senedir sanılanın aksine insan irrasyonel bir varlıktır. bu gerçeklerin farkında olduğum için saç-baş yolmadım tabiki. ilk başta kendime kızsam da bunun yersiz olduğunu anlamam için insan doğası üzerine biraz kafa yormam yeterli oldu. çünkü kadın-erkek ilişkilerinde belirleyici olan şey güdüler ve duygulardır. karşı cins işin içine girdiğinde denklemde hep fazladan bir bilinmeyen daha olur. bu tür doğal güdülerin ve duyguların işlerlik kazandığı her türlü ilişkide akıl karardığı için kişi manipüle olmaya açık hale gelir. gördüğünüz gibi çok zor bir denklem değil bu. tabiki denklem dıştan bakarken zor değil, ilişkinin içindeyken denklemi dahi göremezsiniz ki bir de çözeceksiniz. imkansızdır. tüm bunlardan dolayı da; süreç sonunda "bunların nasıl farkına varamadım", "ne salakmışım" tarzı gereksiz yakınmaların hiçbir anlamı yoktur. çünkü ilişki içerisinde iken burada anlattığım gibi teorik ve rasyonel süreçler yoktur. benim birçok şeyi gözardı etmem bilinçli olarak yaptığım bir şey değildi. orada schopenhaur'ın "irade" dediği ve kör bir bilinci oturttuğu güç hakimdi. aklı kapatan duygu durumlarının içerisindeyken hiçbir zaman rasyonel olarak kendinizi çözümleyemezsiniz. o yüzdendir ki vaizler her zaman felsefecileri yenerler. duyguya oynayan her zaman kazanır. kimse heidegger'in teorik-soyut-anlaşılmaz dilini cübbeli ahmet hoca'nın esprilerine tercih etmez. çünkü insan esas itibariyle doğal bir varlıktır ve onu bükerek-çarpıtarak yani düşünerek kültürü inşa etmiştir. bu sahte yapıntılar içinde insan sadece duygulara-inançlara ihtiyaç duyar. hiçbir zaman "düşünce" bir ihtiyaç olmamıştır. çünkü düşünce yalnızlaştırır, belirli ortak gelenek-inanç ve duygulara dayalı olarak oluşan toplum, bunların tümünü düşünerek yadsıyan tek başına bir adamdan doğal olarak nefret edecektir.
aciz bir varlık olan insanın aklının kusurlu yapısı rasyonel olarak çalışmaz. hayatta kalmak için ötelerden gelen bir anlama- amaca ihtiyacı vardır. bu amacın etrafında kümelenenler işbirliği içinde yaşayabilir, düzen kurabilir, gelenekler icat edebilir ve birbirlerine güvenebilirler. bu sahteliklerin kurulmasının yegane amacı budur. hayatta kalmak için doğayı gerek teorik gerekse pratik bunca çarpıtmaya karşın gerçekliğin kendisi dolaysız olarak romantize edilecek veya anlamlandırabilecek bir şey değildir. gerçeği çarpıtmanın benim yaşadıklarım gibi ağır bedelleri vardır, ilk başta düşünmek yalnızlaştırsa da, kişi kendi hayatının öznesi olmayı ve nasıl olduğunu bilmediğimiz ve fırlatıldığımız bu varoluşu en gerçekçi kavrayışı düşünerek kazanır.
insan bilmediği şeye arzu duyamaz. hiç somon füme yemeyen birinin canı balık çekemez. düşünmek de böyledir, düşünmenin ve sağduyuyu yıkmanın hazzı onu tatmadan, başlangıçta birçok bedeli göze alarak yola çıkıp düşünmeden bilinemez. gerçeği olana indirgeyen ve kavramı tanımayan hiçkimse kendi hayatının öznesi olamaz. edilgenleşir ve içinde bulunduğu popülist akışın müşterisi olarak kalır. müşteri olarak kalmak bütün içerisinde birey olarak erimek demektir ve bu anlamsız ve yaşanmaya değmeyen bir varoluş tecrübesidir. neyi niçin yaptığını düşünsel olarak temellendiren kişi, önceden ona verili ve kurulmuş hiçbir hakikati ve kültürü kabullenmediği kendi ahlakını ve dünya görüşünü kendisi düşünerek inşa ettiği için "kendisi için varlık" olabilir. bütün bunlardan dolayı düşünmek ilk başta yıkıcı bir faaliyettir ve yıkmak gerçek anlamda özne olmanın tek şartıdır. işte bu tecrübe gerçekle temas etme şansını doğurur.
dil, görüntü veya yazı ile kurulan anlatıların hepsi gerçeği, öyle veya böyle indirger, gerçeği kendisi imal eder ve bu sahtedir. çoğu psikolojik-sosyolojik krizin de muhtemel sebepleri bu anlatıların gereğinden fazla topluma mal olması ve gerçekle ilişkinin imal edilmiş-üretilmiş şeyler üzerinden kurulmaya çalışılmasıdır. bu durum tüm topluma sirayet ettikçe hastalık da kolektif bir salgına dönüşmektedir. bu salgının dışında kalmak yukarıda dediğim düşünsel bir süreçle mümkündür.
bu süreçte edinilenlerin doğru-yanlış olması önemli değildir. önemli olan sağduyudan kaçınabilmek, yanlış da olsa öznenin ve kurucu ögenin insan olmasıdır. aristo'da yanıldı. biz bugün yerçekimini biliyoruz yani aristo'nun iddia ettiği gibi maddenin hareketinde bir erek yok, mesele kütleçekim. ama öyle güzel yanılmıştır ki aristo, o yanlışlardan bugün medeniyet dediğimiz şey doğmuştur.
leyla ile mecnun hiç yaşamadı. yaşadılarsa bile leyla şu an akp'li bir müteahhitle evli. rant konuşulan yemeklerde eşinin yanında gururla boy gösteriyor, instagrama yeni boyattığı evini atıp çevresine nispet yapıyor. lost dizisindeki gibi bir ada yok. hiçbir zaman da olmadı. insanlık hiçbir zaman doğa kanunlarının öyle veya böyle kesintiye uğradığına şahit olmadı. zamanda yolculuk diye bir şey yok. şehir ve medeniyet dediğimiz şeyin temelleri savaş ve sömürüye dayalı. hayat koca bir lars von trier filmi gibi. hiçbir zaman adil bir dünya kurmak mümkün olmadı. ötelerden insanlığa haber getiren, uçan kaçan herkes sahtekar, deli veya hasta. bilimin katı yasaları ve felsefenin teorik kavramlarıyla kurulu bir kültür ve medeniyet var. ve bu medeniyet tamamen sahte. doğal değil, ancak çok güzel. insan ne kadar çarpıtmaya ihtiyaç duysa da gerçek, hiçbir zaman bizim içimizdeki çocuğu, sevgi kelebeğini, filmlerde etkilendiğimiz hikayeleri onaylamayacak. gerçek tüm ihtişamıyla ortada. tek otorite doğa. öyleki onunla veya ona rağmen her şeyi kuruyor ve yapıyoruz.
insan olmanın en temel şartı özgürlüktür. kölelik kalkalı 150 sene oluyor daha. biz insanlık tarihinin çok çok ilkel bir aşamasındayız. bundan böyle her şey hızla gelişecek, değişecek ve mekanize olacak. bu kulağa hoş gelmiyor, ancak böyle. tüm bunlara rağmen bir şekilde evimizi arıyoruz. bir anlam olsun, varlığımız anlam kazansın istiyoruz. otorite ve büyük anlatılar uyduruyoruz. en temel insani ihtiyacımız ironik bir şekilde özgürlüğü devrecek bir otorite bulmak. ama yok. hala arıyoruz.
devamı gelecek.
devamını gör...

antik bir fenike kenti olan tyr'de üretimi yapılan, genellikle kabuklu murekslerin kaynatılması yöntemi ile elde edilen renktir. günümüz dünyasında alay konusu bir renk olmasına karşın tüm ilkçağ ortaçağ ve yeniçağda mor renk daima asaletin ve soyluluğun rengi olarak kabul görmüştür.

ek olarak quenya ve sindarin lehçelerinde karanlık demektir.
devamını gör...

bir sürü kaliteli bulduğum oyun vardır ancak sadece birisi gönlüme taht kurmuştur.
(bkz: cimri, -moliere-)

buradan ulaşabilirsiniz
devamını gör...

şehir merkezinde bulunan geniş yeşil parkları ile central park havası taşıyan güzide şehir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

vikinglerden kalan bir cenaze ritüelidir. ölen kişinin arkasından mezar birası yani gravöl içilir ve eğlenilir.
devamını gör...

ülkemiz dizilerden daha trajikomik, bizde bulunuyor fakat tutuklanmıyor.
devamını gör...

kesinlikle doğru önerme. hatta örneklemeyi evlendiğiniz kişi ve aldığınız arabayla da çağaltabiliriz.
devamını gör...

sosyal medyada tanınan bir doktordur. kitap tavsiyeleri paylaştığı instagram sayfası için link #dfambookclub etiketiyle siz de okuduğunuz kitapları paylaşabilir, yorumlayabilirsiniz.
devamını gör...

1728-1779 yılları arasında yaşamış ingiliz denizci ve kaşiftir, büyük okyanus'ta yaptığı keşiflerle ünlüdür.

- 1769'da (bkz: yeni zelanda)'yı ziyaret eden ikinci avrupalı oldu. daha önce tek ada olduğu düşünülen yeni zelanda'nın iki adadan oluştuğunu keşfetti ve kuzey adası ile güney adası arasındaki boğaz (bkz: cook boğazı) ismini aldı.
- 1770'de (bkz: avustralya)'nın güney kıyılarını keşfetti.
- 1778'de (bkz: hawaii) adalarına ulaşan ilk avrupalı oldu.
- avrupa ülkelerinin büyük okyanus'ta sömürge kurmalarında da james cook öncülük etmiştir.

*gemi teknelerinden birinin çalınması üzerine girdiği bir tartışmada yerliler tarafından 1779'da öldürüldü.

* 1.yolculuk (kırmızı), 2.yolculuk (yeşil) ve 3.yolculuk (mavi) seferlerini gösteren bir harita.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu sözlük kütüphanesi online yazarlar kulüpler yazarak kitap kazan puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim