yüzünü yıkama adı altında tüm kafayı suya sokan tip
zaten lavabolar, küçültülmüş küvetler değil mi? bırakın alsın. nem çok nem!
devamını gör...
herkesin sevdiği sizin sevmediğiniz şey
eksileme butonu olsa en çok kullanacağım başlıktır. öyle şeyler yazmış ki kıymetli yazarlarımız inanamıyorum. lahmacun diyen var ya :(
devamını gör...
kötü ilişki vs yalnızlık
tabii ki yalnızlık deli olmayın canınızı sokakta mı buldunuz?
devamını gör...
kırmızı pazartesi
kırmızı pazartesi, 1982’de nobel edebiyat ödülüne layık görülmüş gabriel garcía marquez tarafından yazılmış bir romanıdır. kitapta başından işleneceği belli olan bir cinayet anlatılıyor. kitabın ilk sayfasından itibaren okur da cinayetin işleneceği kasabanın halkı da cinayetin işleneceğini biliyor ancak bu durum kitaba sürükleyiciliğinden bir şey kaybettirmiyor.
kitap bir bakıma ibretlik bir kitap. sürü psikolojisini güzel yansıttığını düşünüyorum. tüm halk cinayetin işleneceğini bilirken cesaret edip öldürülecek karaktere hiçbir şey söyleyemiyorlar bile.
bunun yanında kitap ataerkil toplumu, töresel yaşamı da ele alıyor. kitap ilerledikçe ataerkiyi daha çok hissettim, ne kadar korkunç bir sistem olduğunu bir kez daha algılamış oldum. namus cinayetlerinden bir tanesi işlenmiş, işin kötüsü o toplumda namus cinayetleri haklı görülüyor. biriyle namus sorununuz varsa onu delik deşik edebilirsiniz ancak yine de masum kalırsınız.
“onu bilinçli olarak öldürdük” demişti pedro vicario, “ama biz masumuz.”
“belki tanrı katında öylesinizdir”, demişti peder amador.
“tanrı katında da, insanların gözünde de” demişti pablo vicario da. “bu bir namus sorunuydu.”
-
"neyin hazırlığı içinde olduklarını biliyordum," dedi bana, "yalnızca onlarla aynı fikirde olmakla kalmıyordum, erkeklik görevini yerine getirmeyecek olursa onunla asla evlenmeyecektim."
-
santiago nasar, yaptığı kötülüğün kefaretini ödemiş, vicario kardeşler erkekliklerini kanıtlamışlardı, aldatılan kız kardeş de namusunu yeniden kazanmıştı.
erkekliğiniz batsın!
kitapta tek işlenen şey ataerki, cinayet ve cinayetin nasıl işlendiği değil, evliliğe zorlanan bir kadının hayatı da az biraz yansıtılıyor, uğradığı fiziksel şiddet gözler önüne seriliyor. sadece kadınlara gelince geçerli olan namus zırvalığı da barınıyor kitapta. yazar ataerki ve namus kavramları hakkında ne düşünüyor bilemiyorum tabii, anlatılan kavramlar bilinçli olarak mı anlatıldı yoksa sadece cinayeti açıklamak için gerekli minik detaylar mıydı bilemeyeceğim.
her neyse, kısaca damada üstü açılır bir araba hediye edilirken kadınlara çatal bıçak takımı armağan edilen, erkekler önlerine gelen her kadınla ilişkiye girse sorun olmayan ancak iş kadınların “bekaretlerini” kaybetmelerine gelince saatlerce dövüldüğü bir dünyada işlenen bir namus cinayeti anlatılıyor.
kitap üstte belirttiğim gibi sürükleyici, dil ve anlatımı kompleks, sanatsal olmaktan ziyade daha sade denebilir. yazarın çocukluk kasabasında işlenmiş gerçek bir cinayeti anlatıyor. okunmasını tavsiye edebilirim ama okurken benim içimi baydığı gerçeğini söylemeden edemeyeceğim. normalde 2 günde bitireceğim kitabı 10 gün içinde okudum, ancak okunması gereken bir kitap olmadığını düşünsem muhtemelen bu kadar ısrarcı olmazdım bu kitap üzerinde.
kitap bir bakıma ibretlik bir kitap. sürü psikolojisini güzel yansıttığını düşünüyorum. tüm halk cinayetin işleneceğini bilirken cesaret edip öldürülecek karaktere hiçbir şey söyleyemiyorlar bile.
bunun yanında kitap ataerkil toplumu, töresel yaşamı da ele alıyor. kitap ilerledikçe ataerkiyi daha çok hissettim, ne kadar korkunç bir sistem olduğunu bir kez daha algılamış oldum. namus cinayetlerinden bir tanesi işlenmiş, işin kötüsü o toplumda namus cinayetleri haklı görülüyor. biriyle namus sorununuz varsa onu delik deşik edebilirsiniz ancak yine de masum kalırsınız.
“onu bilinçli olarak öldürdük” demişti pedro vicario, “ama biz masumuz.”
“belki tanrı katında öylesinizdir”, demişti peder amador.
“tanrı katında da, insanların gözünde de” demişti pablo vicario da. “bu bir namus sorunuydu.”
-
"neyin hazırlığı içinde olduklarını biliyordum," dedi bana, "yalnızca onlarla aynı fikirde olmakla kalmıyordum, erkeklik görevini yerine getirmeyecek olursa onunla asla evlenmeyecektim."
-
santiago nasar, yaptığı kötülüğün kefaretini ödemiş, vicario kardeşler erkekliklerini kanıtlamışlardı, aldatılan kız kardeş de namusunu yeniden kazanmıştı.
erkekliğiniz batsın!
kitapta tek işlenen şey ataerki, cinayet ve cinayetin nasıl işlendiği değil, evliliğe zorlanan bir kadının hayatı da az biraz yansıtılıyor, uğradığı fiziksel şiddet gözler önüne seriliyor. sadece kadınlara gelince geçerli olan namus zırvalığı da barınıyor kitapta. yazar ataerki ve namus kavramları hakkında ne düşünüyor bilemiyorum tabii, anlatılan kavramlar bilinçli olarak mı anlatıldı yoksa sadece cinayeti açıklamak için gerekli minik detaylar mıydı bilemeyeceğim.
her neyse, kısaca damada üstü açılır bir araba hediye edilirken kadınlara çatal bıçak takımı armağan edilen, erkekler önlerine gelen her kadınla ilişkiye girse sorun olmayan ancak iş kadınların “bekaretlerini” kaybetmelerine gelince saatlerce dövüldüğü bir dünyada işlenen bir namus cinayeti anlatılıyor.
kitap üstte belirttiğim gibi sürükleyici, dil ve anlatımı kompleks, sanatsal olmaktan ziyade daha sade denebilir. yazarın çocukluk kasabasında işlenmiş gerçek bir cinayeti anlatıyor. okunmasını tavsiye edebilirim ama okurken benim içimi baydığı gerçeğini söylemeden edemeyeceğim. normalde 2 günde bitireceğim kitabı 10 gün içinde okudum, ancak okunması gereken bir kitap olmadığını düşünsem muhtemelen bu kadar ısrarcı olmazdım bu kitap üzerinde.
devamını gör...
normal sözlük'e veda ederken açılacak başlık
(bkz: kalan kafalar sizin olsun)
(bkz: hoçça ğalın ğidiyom ben)
(bkz: kafasını dinleyip gelecek)
(bkz: ben giderim tanımlarım kalır takipçilerim beni hatırlasın)
(bkz: hoçça ğalın ğidiyom ben)
(bkz: kafasını dinleyip gelecek)
(bkz: ben giderim tanımlarım kalır takipçilerim beni hatırlasın)
devamını gör...
kazık temel
inşaat mühendisliğinde bir uygulamadır. vakti zamanında bu işle uğraşan bir firmada epey çalışmıştım, firmanın ismini söyleyince millet dalga mı geçiyorsun der gibi bakardı. ne iş yapıyorsunuz dediklerinde dünyaya kazık çakmakla meşgulüz diyordum, yalanda değildi hani.
kazık temel, üst yapı yükünün tamamını veya bir bölümünü zayıf zeminden derinlerdeki sağlam tabakalara aktaran temel sistemlerine denmekte olup diğer bir adı da derin temeldir. kazık temeller, yapıların temellerinde gevşek zeminli bölgelerin (dolgu , balçık, alüvyon , moloz gibi..) taşıma gücü değerleri düşük , zemin emniyet gerilmesi yapı yüklerini karşılamayan çürük zeminlerde uygulanır.
diğer adıyla derin temel, sağlam tabakalara iletme görevini yaparak zeminle yapı temeli arasında rijit bir bağlantı oluşturur. yani bir nevi gevşek zemin üzerinde olan yapıyı zeminin altındaki sağlam tabakaya çivileme görevi yapar. çakma ve foraj (sondaj) yolu ile yapılır.
çakıldıktan sonra, ağırlığın tek bir kazığın kendi başına destekleyebileceğinden daha geniş bir alana dağıtılması için her kazığın üzerine bir kazık başlığı yerleştirilir.
çakma kazığın foraj(sondaj) yoluyla yapılan kazıklara göre önemli bir avantajı, kazıklar çakılırken aynı zamanda, yerinden çıkan toprağın çakılan kazığın etrafında sıkışarak daha büyük miktarda sürtünme sağlaması, bu sürtünme ile yük taşıma kapasitelerini artırmasıdır.
biraz fazla teknik bilgiye boğmuş olabilirim. size bu uygulamanın kullanıldığı iki örnek vereyim, istanbulda iseniz hergün ya bunları görüyorsunuz ya da kullanıyorsunuz:
haydarpaşa tren istasyonu denize ahşap kazıkların çakılması ile yapılmıştır. 1908 de açılan haydarpaşa garı, her biri 21 metre uzunluğunda olan 100 ahşap kazık üzerine inşa edilmiştir. bu kazıklar zamanında buharlı çekiçlerle (o zamanlar şahmerdan denirdi) yerine çakılmıştır.
diğeri de yeni galata köprüsü ; herbiri 2 metre çapında 75-80 metre uzunluğundaki 114 çelik kazık üzerine oturtulmuştur.
foraj yoluyla yapılan kazık (fore kazıkta denir):
çakma kazık:
kazık temel, üst yapı yükünün tamamını veya bir bölümünü zayıf zeminden derinlerdeki sağlam tabakalara aktaran temel sistemlerine denmekte olup diğer bir adı da derin temeldir. kazık temeller, yapıların temellerinde gevşek zeminli bölgelerin (dolgu , balçık, alüvyon , moloz gibi..) taşıma gücü değerleri düşük , zemin emniyet gerilmesi yapı yüklerini karşılamayan çürük zeminlerde uygulanır.
diğer adıyla derin temel, sağlam tabakalara iletme görevini yaparak zeminle yapı temeli arasında rijit bir bağlantı oluşturur. yani bir nevi gevşek zemin üzerinde olan yapıyı zeminin altındaki sağlam tabakaya çivileme görevi yapar. çakma ve foraj (sondaj) yolu ile yapılır.
çakıldıktan sonra, ağırlığın tek bir kazığın kendi başına destekleyebileceğinden daha geniş bir alana dağıtılması için her kazığın üzerine bir kazık başlığı yerleştirilir.
çakma kazığın foraj(sondaj) yoluyla yapılan kazıklara göre önemli bir avantajı, kazıklar çakılırken aynı zamanda, yerinden çıkan toprağın çakılan kazığın etrafında sıkışarak daha büyük miktarda sürtünme sağlaması, bu sürtünme ile yük taşıma kapasitelerini artırmasıdır.
biraz fazla teknik bilgiye boğmuş olabilirim. size bu uygulamanın kullanıldığı iki örnek vereyim, istanbulda iseniz hergün ya bunları görüyorsunuz ya da kullanıyorsunuz:
haydarpaşa tren istasyonu denize ahşap kazıkların çakılması ile yapılmıştır. 1908 de açılan haydarpaşa garı, her biri 21 metre uzunluğunda olan 100 ahşap kazık üzerine inşa edilmiştir. bu kazıklar zamanında buharlı çekiçlerle (o zamanlar şahmerdan denirdi) yerine çakılmıştır.
diğeri de yeni galata köprüsü ; herbiri 2 metre çapında 75-80 metre uzunluğundaki 114 çelik kazık üzerine oturtulmuştur.
foraj yoluyla yapılan kazık (fore kazıkta denir):
çakma kazık:
devamını gör...
mutluluk ile huzursuzluk arasında git gel yapan duygu durum
birbirine tamamen zıt duygular arasında gidip gelmekten bir nebze daha normal sayılabilecek durum. hatta içinde bulunduğumuz şu dönemin koşullarında oldukça normal bana göre. bu vaziyetteki bir ülkede tam anlamıyla mutlu olan bir insan kafayı sağlam çekiyordur jkjkgjffhhchg.
bir an öfkeden delirip dünyayı yıkıp parçalamak isterken, bir sonraki anda kendinizi valhalla'ya gitmiş viking gibi hissediyorsanız asıl o zaman durum patolojik olabilir.*
bir an öfkeden delirip dünyayı yıkıp parçalamak isterken, bir sonraki anda kendinizi valhalla'ya gitmiş viking gibi hissediyorsanız asıl o zaman durum patolojik olabilir.*
devamını gör...
sabahattin ali
insan dünyaya sadece yemek, içmek ve koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı!!!
daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.
daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.
devamını gör...
çocukken ansiklopedi okumak
çocukken yapmaktan en hoşlandığım aktivitedir. her türlü ansiklopediyi karıştırmak o kadar zevkliydi ki. şu anki çocukların bunu yaşayamaması çok üzücü.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının olmak istediği masal karakteri
alice. harikalar diyarına gitmek günümüzde çok kolay değildir.
devamını gör...
ölmeye verilen isimler
ölen kişiye hitaben "amel defteri kapanmış"
devamını gör...
olgunluk belirtileri
herhangi bir konuda karşıt görüşlü birini dinlemekten kaçmamak, etkilenmekten korkmamak. çünkü bu, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilme yetisinin ne kadar geliştiğini, düşüncelerine bağlılığın da kararında olduğunu gösterir.
kişi, böyle zamanlarda içinden şunu geçirir "ben karşılaştığı düşünceleri olduğu gibi, sorgulamadan, tartmadan kabul eden biri değilim. kolayca manipüle edilemem."
kişi, böyle zamanlarda içinden şunu geçirir "ben karşılaştığı düşünceleri olduğu gibi, sorgulamadan, tartmadan kabul eden biri değilim. kolayca manipüle edilemem."
devamını gör...
normal sözlük yazarlık rütbeleri
memati denmiş bana da. neymiş hemen bi gugılladım
1. ölüm.
ay müthiş bi şey bu harika.. inanılmaz bi algoritma muhteşem tek kelimeyle..
(bkz: allah belanızı versin)
1. ölüm.
ay müthiş bi şey bu harika.. inanılmaz bi algoritma muhteşem tek kelimeyle..
(bkz: allah belanızı versin)
devamını gör...
ergenlikte ailelerin cinselliği bastırması
ileride ciddi sorunlara sebep olacak bir durum.
neyseki aileler tanrı olmadığından her niyet ettiklerini yapamıyorlar. bildiğinizi okumaya devam edin. bir noktada aileye 'he he' diyip paşa gönlünü dinlemek şart.
neyseki aileler tanrı olmadığından her niyet ettiklerini yapamıyorlar. bildiğinizi okumaya devam edin. bir noktada aileye 'he he' diyip paşa gönlünü dinlemek şart.
devamını gör...
8-9 senedir kendini kötü hissedenler
8-9 sene önce henüz ilkokul çocuğu olduğum için nasıl hissettiğimi bilemiyorum bu sebeple dahil olamayacağım insan grubudur.
devamını gör...
yargılanırım korkusuyla başlık açamamak
yılbaşında açtığım başlık sonrası yargılanmam sürüyor.17 mayıs'ta duruşmam var.10 yıl isteniyor ama iyi halden yarı yarıya düşer umarım.
sevgili yoldaş'ın ifadesi çok önemli.beni ancak sen kurtarabilirsin değerli kurucumuz.
sevgili yoldaş'ın ifadesi çok önemli.beni ancak sen kurtarabilirsin değerli kurucumuz.
devamını gör...
konuştuğunuz kişinin sizi hiç merak etmemesi
tam bela okumalık insan.
ben bela okuyamam diyen de allah layığını versin desin.
bu arada, hiç böyle bir derdim olmadı.
ben karşımda insan bulunca sormasına gerek kalmadan dökülürüm.
bir şey kalmaz eteğimde.
ezcümle:
ya insanı değiştir ya kendini.
hadi bakim think biraz.
bu arada, acılı adana seviyorum diyen de kendi bilir.
ben bela okuyamam diyen de allah layığını versin desin.
bu arada, hiç böyle bir derdim olmadı.
ben karşımda insan bulunca sormasına gerek kalmadan dökülürüm.
bir şey kalmaz eteğimde.
ezcümle:
ya insanı değiştir ya kendini.
hadi bakim think biraz.
bu arada, acılı adana seviyorum diyen de kendi bilir.
devamını gör...
her inşaatta bulunan iki buçuk litrelik boş kola şişesi
gülüyoruz, eğleniyoruz belki ama bu hakaret edici bir duruma evrilmemelidir. ben de yaşadım, biliyorum o yemek saatinde gelen kolanın tadını.
birincisi gelen yemek yemek değildir. en yakın yerdeki lokantadan ucuza alinmiş ekmek arası ya da paketlenmiş soğuk yemek olur.
mecburen karnını o soğuk yemekle ve pörsümüş yeşilliklerle dolduran işçi, yanındaki kola ile de kapitalizmin bastırmacı politikasını kola ile gidermeye çalışır.
patrona yalakalik yapmayan emekçiler yoldaşlarımız kola içerken kola romantizmini düşünmezler.
bilmezler birileri tarafından fetiş öğesi olacağını.
üstüm başım toz içinde, sakallarım pas içinde siz benim o kolayı nasıl ictigimi nerden bileceksiniz pis normal sözlük yazarları.
birincisi gelen yemek yemek değildir. en yakın yerdeki lokantadan ucuza alinmiş ekmek arası ya da paketlenmiş soğuk yemek olur.
mecburen karnını o soğuk yemekle ve pörsümüş yeşilliklerle dolduran işçi, yanındaki kola ile de kapitalizmin bastırmacı politikasını kola ile gidermeye çalışır.
patrona yalakalik yapmayan emekçiler yoldaşlarımız kola içerken kola romantizmini düşünmezler.
bilmezler birileri tarafından fetiş öğesi olacağını.
üstüm başım toz içinde, sakallarım pas içinde siz benim o kolayı nasıl ictigimi nerden bileceksiniz pis normal sözlük yazarları.
devamını gör...
eşin anne babasına ne denmeli sorunsalı
efendim, aklımın ermediği zamanlar bir büyüğüme sormuştum :
" yahu, arkasından kaynanam diyorsunuz yüzüne de anne diyorsunuz, yüzüne niye kaynana demiyorsunuz?
" yüzüne kaynana dersek ayıp olur."
" yüzüne anne deyip de arkasından kaynana deyince ayıp olmuyor mu?
tabi ki bu hususta yanılan da benmişim.
" yahu, arkasından kaynanam diyorsunuz yüzüne de anne diyorsunuz, yüzüne niye kaynana demiyorsunuz?
" yüzüne kaynana dersek ayıp olur."
" yüzüne anne deyip de arkasından kaynana deyince ayıp olmuyor mu?
tabi ki bu hususta yanılan da benmişim.
devamını gör...
