telefon almak zorunda mısın
zorundayım, almazsam ölecekmişim öyle dediler.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
"bu memleket geri zekalılarla, delilerle, ruh hastalarıyla doludur."
hüseyin nihal atsız
hüseyin nihal atsız
devamını gör...
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
sizi yarı yolda bırakanların mutlaka sağlam bir bahanesi vardır, çünkü sizden önce kendilerini inandırmaları gerekir...
*
*
devamını gör...
geceye neşeli bir şarkı bırak
gözleri aşka gülen
taze söğüt dalısın
...
gel bana her gece sen
gönlüme dolmalısın
...
tatlı gülüş pek yaraşır
gözlerin ömre bedel
ah ne güzel ne güzel
seni sevmek
ah ne güzel ne güzel...
taze söğüt dalısın
...
gel bana her gece sen
gönlüme dolmalısın
...
tatlı gülüş pek yaraşır
gözlerin ömre bedel
ah ne güzel ne güzel
seni sevmek
ah ne güzel ne güzel...
devamını gör...
oğuzhan uğur
sivri ve kıvrak dilli. ağzını bozduğunda çizgiden çıkabilen ancak gerektiği yerde gerektiği şekilde konuşmayı bilen bir isimdir. ana muhalefetin başına gelse bugün ülkeye kat kat daha fazla yarar sağlayacaktır. eğlenmeyi ve eğlendirmeyi sever ancak size uygunsa tarzı. bir ara siyasetçileri konuk alarak büyük bir şeyi başardı. sayın (bkz: selim kotil) i onun sayesinde tanıdım. binali yıldırım'ı konuk ederek katı ve yaşlı siyasetçileri bile alarak bürokraside zirvelere oynadı. umarım başarılı olur.
devamını gör...
normal sözlük’te 6 kişi kalmak
devamını gör...
sense8
seneryosunu, müziklerini, oyunculukları ve akışı sevdiğim dizi. chicago, san francisco, nairobi, mexico city, mumbai, berlin ve seul şehirlerinde yaşayan sekiz kişinin ortak hikayesini anlatıyor. izlemenizi öneririm.
devamını gör...
konya’daki obruklar
özellikle konya ovası için tehdit olan dehşetli coğrafi çöküntüler . bir anda dev bir çukurun açılıp üzerinde bulunan tarla, ağaç, yol, hatta ev, yani ne varsa yutması olası. hani yer yarıldı içine girdi
deyiminin gerçek ve korkutucu durumu.
en çok obruğun oluştuğu bölge de cihanbeyli ilçesi. bilim insanları tarafından 2021 yılında konya kapalı havzası'nda bini geçkin obruk saptanmış ve zaten giderek artan kuraklık ve küresel ısınma tehdidi yükselmişken bu sayının giderek artacağı işaretleri veriliyor.
bölgedeki çiftçiler, gökte ararken yerde buldukları suya ulaşmak için 100 metre derine inen sondaj kuyuları açarak yeraltı sularını kullanıyorlar. güçlü motorlar ile derinlerden çıkardıkları yeraltı sularını, fazla getirisi olmayan buğday ve arpa tarımına alternatif olarak şeker pancarı ve mısır gibi çok gelir getiren ama yetişmesi için çok suya gereksinim duyan tarım ürünlerini yetiştirmek için kullanıyorlar.
sonuç olarak da, yer altından çekilen suların yerini boşluklar alıyor ve eriyen minerallerden oluşan yüzeydeki topraklar da suyu gördüğü an, kademe kademe çökerek bu devasa çukurlara zemin hazırlıyorlar.
deyiminin gerçek ve korkutucu durumu.
en çok obruğun oluştuğu bölge de cihanbeyli ilçesi. bilim insanları tarafından 2021 yılında konya kapalı havzası'nda bini geçkin obruk saptanmış ve zaten giderek artan kuraklık ve küresel ısınma tehdidi yükselmişken bu sayının giderek artacağı işaretleri veriliyor.
bölgedeki çiftçiler, gökte ararken yerde buldukları suya ulaşmak için 100 metre derine inen sondaj kuyuları açarak yeraltı sularını kullanıyorlar. güçlü motorlar ile derinlerden çıkardıkları yeraltı sularını, fazla getirisi olmayan buğday ve arpa tarımına alternatif olarak şeker pancarı ve mısır gibi çok gelir getiren ama yetişmesi için çok suya gereksinim duyan tarım ürünlerini yetiştirmek için kullanıyorlar.
sonuç olarak da, yer altından çekilen suların yerini boşluklar alıyor ve eriyen minerallerden oluşan yüzeydeki topraklar da suyu gördüğü an, kademe kademe çökerek bu devasa çukurlara zemin hazırlıyorlar.
devamını gör...
sir james chadwick
1891'de ingiltere'de doğmuş olan önemli bir fizikçi ve aynı zamanda eğitmendir.
atom çekirdeğindeki nötronu ilk keşfeden kişidir.
bu keşif sayesinde hidrojen ve atom bombası gibi oldukça tehlikeli nükleer silahların üretilmesinin önü açılmış oldu.
bu tür sebeplerden dolayı tarihteki rolü oldukça büyüktür.
1932 yılında nötronun varlığını kanıtlaması sebebiyle fizik dalında nobel ödülü almıştır. 1945 yılında da ingiltere'de sir unvanıyla taçlandırılmıştır.
1974 senesinde vefat etmiştir.
atom çekirdeğindeki nötronu ilk keşfeden kişidir.
bu keşif sayesinde hidrojen ve atom bombası gibi oldukça tehlikeli nükleer silahların üretilmesinin önü açılmış oldu.
bu tür sebeplerden dolayı tarihteki rolü oldukça büyüktür.
1932 yılında nötronun varlığını kanıtlaması sebebiyle fizik dalında nobel ödülü almıştır. 1945 yılında da ingiltere'de sir unvanıyla taçlandırılmıştır.
1974 senesinde vefat etmiştir.
devamını gör...
forrest gump
baştan bir uyarı yapmak isterim, spoiler içeren uzun bir yazı okuyacaksınız. filmi izlemeyen kişiler lütfen okumasın, teşekkürler.
yılların eskitemediği, birden çok izlenebilecek nadir filmlerden biri.
filmi izlemeye başladığım ilk anda, yani filmle ilgili henüz hiçbir fikrim yokken, o minik kuş tüyünün forrest'ın ayağının ucuna düşmesi ve onu alıp elindeki çantasına koyması bana kendi anı kutumu hatırlatmıştı. bir gün ben de önüme çıkan her şeyi saklayan biri olur muyum diye düşünmüştüm. o kuş tüyünün neyi ifade ettiğini filmin sonunda anladım, üzücüydü.
jenny ile arasındaki ilişki bana herkesin herkese öğretebileceği bir şeylerin olabileceğini düşündüren ilk deneyimlerimden biriydi sanırım, deneyim denirse tabii. herkes birilerinden bir şey öğrenebilir ve bence insanlar bir şeyler öğrendikleri ve öğretebildikleri kişilerin yanında daha huzurlu ve mutludur.
forrest'ın koşmaya başladığı ilk anda insanların hayatında her zaman var olan ama farkında olamadıkları engeller geliyor akla. bu engelleri görmek bazen uzun yıllar sürüyor, bazen hiç göremiyoruz. engellerden kurtulmak, özgür olmak için bazen çok sevdiğimiz ya da bizi çok seven birinin iki kelimesi ya da minicik bir dokunuşu yeterli olabiliyor.
jenny'nin forres'ta sen sevgi nedir bilmiyorsun dediği an sevgiyi bilmeyen forrest mı yoksa kendini normal olarak addeden bizler miyiz diye düşünmeden edemiyor insan. çünkü sanırım çoğu insan saf sevgiyi genç yaşında unutmaya başlıyor. hem zeki bir adam olmasa da sevginin ne olduğunu çok iyi biliyor forrest.
forrest'ın bubba'yı bulmak için koşup durması, hedefe kitlenme şekli ve çoğu insanın herhangi bir hedefinin bile olmaması. bubba'nın son sözleri... "eve gitmek istiyorum."
forrest'ın kendisine yapılan zorbalıkları algılamıyor olması, dünya üzerinde kötü denen şeyden haberdar olmaması ne kadar güzel ama hüzünlü. keşke ben de bazı kötülükleri anlamasaydım, keşke kötü diye bir şey hiç olmasaydı.
kaçımız verdiğimiz sözleri gerçekten tutabiliyoruz hayatta? forrest tuttu, forrest her şeye rağmen karides teknesi kaptanı olmayı başardı, forrest pek çok şey başardı.
"hayat bir kutu çikolataya benzer forrest, içinden ne çıkacağını bilemezsin." annesi gerçekten de bir şeyleri forrest'ın anlayacağı şekilde anlatmayı çok güzel başarıyordu.
tüm bunlar olurken, hayatı değişirken, bir sürü paranın içinde yüzerken bile her şeye rağmen jenny'yi düşünmeye devam etmek. sevgi ya da aşk, adı neyse işte, sanırım böyle bir şey.
bazen yeterince taş bulunmuyor...
neden döndüğünü bilmiyordum ama umurumda değildi diyor ya forrest, bunun sevince olduğundan çok eminim.
'beni neden sevmiyorsun jenny? zeki bir adam değilim ama sevmenin ne olduğunu biliyorum.'
koşmak, koşmak ve koşmak. her şeye rağmen hiçbir şey bilmeden ve bir sürü insana umut olarak koşmak. "hayatta devam edebilmek için geçmişi arkada bırakmak gerekir."
"babasının adı da mı forrest" saflık böyle bir şey mi? çocuğuyla ilgili sorduğu ilk sorunun "zeki mi yoksa..." diye başlaması...
annesinin yattığı o yatakta aynı şekilde jenny'yi görmek kim bilir neler hissettirmiştir. ölüm de hayatın bir parçası ve jenny bir kuş olmayı başardı sonunda. bir tüy olup ayakucuna kondu ve bir tüy hafifliğinde savrulup gitti.
yılların eskitemediği, birden çok izlenebilecek nadir filmlerden biri.
filmi izlemeye başladığım ilk anda, yani filmle ilgili henüz hiçbir fikrim yokken, o minik kuş tüyünün forrest'ın ayağının ucuna düşmesi ve onu alıp elindeki çantasına koyması bana kendi anı kutumu hatırlatmıştı. bir gün ben de önüme çıkan her şeyi saklayan biri olur muyum diye düşünmüştüm. o kuş tüyünün neyi ifade ettiğini filmin sonunda anladım, üzücüydü.
jenny ile arasındaki ilişki bana herkesin herkese öğretebileceği bir şeylerin olabileceğini düşündüren ilk deneyimlerimden biriydi sanırım, deneyim denirse tabii. herkes birilerinden bir şey öğrenebilir ve bence insanlar bir şeyler öğrendikleri ve öğretebildikleri kişilerin yanında daha huzurlu ve mutludur.
forrest'ın koşmaya başladığı ilk anda insanların hayatında her zaman var olan ama farkında olamadıkları engeller geliyor akla. bu engelleri görmek bazen uzun yıllar sürüyor, bazen hiç göremiyoruz. engellerden kurtulmak, özgür olmak için bazen çok sevdiğimiz ya da bizi çok seven birinin iki kelimesi ya da minicik bir dokunuşu yeterli olabiliyor.
jenny'nin forres'ta sen sevgi nedir bilmiyorsun dediği an sevgiyi bilmeyen forrest mı yoksa kendini normal olarak addeden bizler miyiz diye düşünmeden edemiyor insan. çünkü sanırım çoğu insan saf sevgiyi genç yaşında unutmaya başlıyor. hem zeki bir adam olmasa da sevginin ne olduğunu çok iyi biliyor forrest.
forrest'ın bubba'yı bulmak için koşup durması, hedefe kitlenme şekli ve çoğu insanın herhangi bir hedefinin bile olmaması. bubba'nın son sözleri... "eve gitmek istiyorum."
forrest'ın kendisine yapılan zorbalıkları algılamıyor olması, dünya üzerinde kötü denen şeyden haberdar olmaması ne kadar güzel ama hüzünlü. keşke ben de bazı kötülükleri anlamasaydım, keşke kötü diye bir şey hiç olmasaydı.
kaçımız verdiğimiz sözleri gerçekten tutabiliyoruz hayatta? forrest tuttu, forrest her şeye rağmen karides teknesi kaptanı olmayı başardı, forrest pek çok şey başardı.
"hayat bir kutu çikolataya benzer forrest, içinden ne çıkacağını bilemezsin." annesi gerçekten de bir şeyleri forrest'ın anlayacağı şekilde anlatmayı çok güzel başarıyordu.
tüm bunlar olurken, hayatı değişirken, bir sürü paranın içinde yüzerken bile her şeye rağmen jenny'yi düşünmeye devam etmek. sevgi ya da aşk, adı neyse işte, sanırım böyle bir şey.
bazen yeterince taş bulunmuyor...
neden döndüğünü bilmiyordum ama umurumda değildi diyor ya forrest, bunun sevince olduğundan çok eminim.
'beni neden sevmiyorsun jenny? zeki bir adam değilim ama sevmenin ne olduğunu biliyorum.'
koşmak, koşmak ve koşmak. her şeye rağmen hiçbir şey bilmeden ve bir sürü insana umut olarak koşmak. "hayatta devam edebilmek için geçmişi arkada bırakmak gerekir."
"babasının adı da mı forrest" saflık böyle bir şey mi? çocuğuyla ilgili sorduğu ilk sorunun "zeki mi yoksa..." diye başlaması...
annesinin yattığı o yatakta aynı şekilde jenny'yi görmek kim bilir neler hissettirmiştir. ölüm de hayatın bir parçası ve jenny bir kuş olmayı başardı sonunda. bir tüy olup ayakucuna kondu ve bir tüy hafifliğinde savrulup gitti.
devamını gör...
diyelim ki o bunu okumayacak
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
ay ay ay belim belim belim
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
birbirimizi kıl payı kaçırmış olamazdık,
beraber yaşlanamıyorsak bir sebebi olmalıydı,
kaldı ki bu kadar aynı hissedip bu kadar ayrı yollara savrulmak,
hesabı sadece rüzgardan sorulacak bir kabahat de olamazdı yazılı olmayan aşk kanunlarına göre,
aynı dediğime bakmayın,
hırpalanmış bir kalbin sukūtuhayali olabilir bu en fazla.
kimse aynı sevmez çünkü birbirini,
üstelik kalbine söz geçirebilenlerin birincilikle tamamlamaya girişeceği bir müsabakaya dönüşme ihtimali de saklıdır bu düzeni bozuk oyunun;
daha çok sevenin daima kaybettiği,
unutuyoruz bazen, insanlık hali...
daha çok seven her şeyi daha çok yapıyor,
daha çok pervane oluyor, daha çok mutlu etmeye çalışıyor,
daha çok feragat ediyor, daha çok özlüyor,
daha çok çabalıyor, daha çok üzülüyor, daha çok kafasına takıyor.
"al" diyor "ben canımı daha fazla yakamadım, sen dilediğin gibi örsele",
adeta celladının önünde diz çöküp, kaderini onun ellerine bırakmış bir ölüm mahkumu gibi,
ister vur, ister okşa diyor *, razıyım
gerçekleri görmek dışında her şeyi daha çok yapıyor,
halbuki görebilse o bulutların üzerinde çıktığı yolculuktan sert bir düşüşle inecek yeryüzüne,
darmadağın, lime lime etrafa saçılmış halde.
bilmiyor ki kandırılmış olmaktan daha fazla yanmayacak canı...
beraber yaşlanamıyorsak bir sebebi olmalıydı,
kaldı ki bu kadar aynı hissedip bu kadar ayrı yollara savrulmak,
hesabı sadece rüzgardan sorulacak bir kabahat de olamazdı yazılı olmayan aşk kanunlarına göre,
aynı dediğime bakmayın,
hırpalanmış bir kalbin sukūtuhayali olabilir bu en fazla.
kimse aynı sevmez çünkü birbirini,
üstelik kalbine söz geçirebilenlerin birincilikle tamamlamaya girişeceği bir müsabakaya dönüşme ihtimali de saklıdır bu düzeni bozuk oyunun;
daha çok sevenin daima kaybettiği,
unutuyoruz bazen, insanlık hali...
daha çok seven her şeyi daha çok yapıyor,
daha çok pervane oluyor, daha çok mutlu etmeye çalışıyor,
daha çok feragat ediyor, daha çok özlüyor,
daha çok çabalıyor, daha çok üzülüyor, daha çok kafasına takıyor.
"al" diyor "ben canımı daha fazla yakamadım, sen dilediğin gibi örsele",
adeta celladının önünde diz çöküp, kaderini onun ellerine bırakmış bir ölüm mahkumu gibi,
ister vur, ister okşa diyor *, razıyım
gerçekleri görmek dışında her şeyi daha çok yapıyor,
halbuki görebilse o bulutların üzerinde çıktığı yolculuktan sert bir düşüşle inecek yeryüzüne,
darmadağın, lime lime etrafa saçılmış halde.
bilmiyor ki kandırılmış olmaktan daha fazla yanmayacak canı...
devamını gör...
the mentalist
her bölümünde pek tahmin edilemez sonların yaşandığı (olması gerektiği gibi) ve her bölümünün kısa suç öyküleri tadında olduğu polisiye dizisidir. ana hikayenin başlangıcı; psikoloji hakkında çocukluktan itibaren edindiği bilgileriyle ve zekasıyla medyumvari bir düzenbaz olup ünlenen jane'in, bir televizyon programına çıkıp ünlü seri katil red john ile dalga geçmesinin ardından ailesinin red john tarafından feci şekilde öldürülmesidir. bu cinayetten sonra jane, katili bulmak için kaliforniya soruşturma bürosuna (cbı) dedektif danışmanı olarak girer. ana hikaye, alakalı-alakasız cinayetlerin çözüldüğü bölümlerde verilen küçük gelişmelerle bu doğrultuda ilerler.
aşk ilişkileri faktörünü sadece bir virgül olarak göreceğiniz dizilerdendir. olması gerektiği gibi aşk üzerinde fazla durmaz ve sizi olayın içinde yaşatır. izlenmesi gereken epey güzel dizilerdendir.
aşk ilişkileri faktörünü sadece bir virgül olarak göreceğiniz dizilerdendir. olması gerektiği gibi aşk üzerinde fazla durmaz ve sizi olayın içinde yaşatır. izlenmesi gereken epey güzel dizilerdendir.
devamını gör...
georges perec
kendisiyle bu dünya üzerinde sadece iki ay aynı zamanda diliminde bulunma şansına eriştiğim için büyük onur ve mutluluk duyduğum fransız yazardır.

okuduğum ilk kitabı bahçedeki gidonları kromajlı pırpır da neyin nesi idi. ve bitir bitirmez yeni bir kitabına başlamam gerektiğini düşündüm ve hemen hiç “ e “ harfi kullanmadan yazdığı şaheseri kayboluş’u okudum.
bu romandan sonra da georges perec ile dostluğumun sonsuza kadar süreceğine olan inancım perçinlendi.
hayat kullanma kılavuzu birçok insanın anlam veremeyip yarım bıraktığı bir kitapmış, bunu sonradan öğrendim ama benim için tam bir şaheserdi.
perec başka bir adam, bambaşka bir zihin yapısına sahip. kuralları, sınırları, sınırlamaları yok sayıyor. kendi edebiyat alemini yaratıyor ve bunu o kadar güzel yapıyor ki okur bu alemde olmaktan büyük keyif almakla kalmıyor, yokluğunu da hissetmeye başlıyor zamanla.
perec okumak için perec’i tam olarak anlamak gerek. anlamsız görünen birçok şeyin içinden anlamlı bir bütün ortaya çıkarabilen bir yazardır.
sadece edebi zevk almak için değil ücret artışı talebinde bulunmak için servis şefine yanaşma sanatı ve biçimini öğrenmek için de okuyabilirsiniz yazarı.

okuduğum ilk kitabı bahçedeki gidonları kromajlı pırpır da neyin nesi idi. ve bitir bitirmez yeni bir kitabına başlamam gerektiğini düşündüm ve hemen hiç “ e “ harfi kullanmadan yazdığı şaheseri kayboluş’u okudum.
bu romandan sonra da georges perec ile dostluğumun sonsuza kadar süreceğine olan inancım perçinlendi.
hayat kullanma kılavuzu birçok insanın anlam veremeyip yarım bıraktığı bir kitapmış, bunu sonradan öğrendim ama benim için tam bir şaheserdi.
perec başka bir adam, bambaşka bir zihin yapısına sahip. kuralları, sınırları, sınırlamaları yok sayıyor. kendi edebiyat alemini yaratıyor ve bunu o kadar güzel yapıyor ki okur bu alemde olmaktan büyük keyif almakla kalmıyor, yokluğunu da hissetmeye başlıyor zamanla.
perec okumak için perec’i tam olarak anlamak gerek. anlamsız görünen birçok şeyin içinden anlamlı bir bütün ortaya çıkarabilen bir yazardır.
sadece edebi zevk almak için değil ücret artışı talebinde bulunmak için servis şefine yanaşma sanatı ve biçimini öğrenmek için de okuyabilirsiniz yazarı.
devamını gör...
mesajınız var turuncusu
(bkz: turuncu muymuş?)
devamını gör...
şehirler arası otobüslerde gösterilen filmler
ben telefonumun şarjı da bittiği için, biraz ön yargılı olduğum, düğün dernek filmini izlemek zorunda kalmıştım, ve çok gülmüştüm,
tüpçü adamın bir yerde su içip, yüzünü buruşturup, "musluk suyu değil bu" demesine çok gülmüştüm.
tüpçü adamın bir yerde su içip, yüzünü buruşturup, "musluk suyu değil bu" demesine çok gülmüştüm.
devamını gör...
tanrının size verdiği en önemli yetenek
elimle ceviz kırabiliyorum. kendimde en çok gurur duyduğum şey bu. veriyorum mehteri sonra, dosta güven, düşmana korku salıyorum.
devamını gör...

