aşı yaptırırsanız eş cinsel olursunuz
eşcinsel biri aşı yaptırınca o zaman hetero mu oluyor dediğim durum.
devamını gör...
metin altıok
sivas katliamında kaybettiğimiz çok değerli sanatçıdır...
kalemi aynı kendisi gibi nahif olan, okunduğunda insanın yüzünde buruk bir gülümse bırakan şiirlerin sahibidir.
kalemi aynı kendisi gibi nahif olan, okunduğunda insanın yüzünde buruk bir gülümse bırakan şiirlerin sahibidir.
devamını gör...
primat
fransızcada, elleri ve ayakları olan ve gözleri önde ve ileri bakan insansı hayvanları tanımlayan kelime. kelimenin kökü ise latincede öncü-ilk anlamına gelen primus kelimesinden gelir.
devamını gör...
capernaum
gerçekliğin mizahı yapılsa en fazla böyle bir şey ortaya çıkardı sanırım.
kefernahum yani nahum'un köyü diye geçiyor. başka bir deyime göre ise , atılmış eşyaların yığıldığı çöplük anlamına geliyor. incil’de hastaların isa’dan iyileşmek için mucize yaratmasını istediği kutsal şehrin adı... kefernahum, aslında tanrının lanetlediği sodom kadar cehennemlik bir yer, bir deyim haline gelmiş. filmin geçtiği o kaos ortamını anlatmak için isabetli bir seçim olmuş.
karakterimiz zain yaklaşık 12 yaşında ( yaklaşık diyorum çünkü beyrut' da mülteci oldukları için hiçbir belgesi olmayan, hor görülen bir ailenin çocugu zain ) bir cinayetten tutuklanıyor. açılış sahnesi zain'in " anne ve babama dava açmak istiyorum. beni dünyaya getirdikleri için" demesiyle geçmişe dönerek ilerliyor. zain çok iyi yazılmış bir karakter, onun öfkesi, merhameti, zekası her şeyiyle çok iyi yansıtılmış. zain'in zekasını özellikle yonas'ı beslemek için gösterdiği mücadele sırasındaki pratik çözümlerinden anlıyoruz. bilhassa ilaçları toz haline getirip suyla karıştırarak insanlara "yudumluk" diye satmasından.
film lübnan daki yerel halkın yanı sıra göçmen çeşitlemisini de sergiliyor beraberinde, etiyopyalısından (karakter) 'hamam böceği' ne kadar.
genel olarak zain'in gözünden baktığımız filmde, zain'in suçladığı gibi anne ve babasını da tümüyle yargılamıyor yönetmen. her karakterin kendi içindeki çaresizliği yansıtılmış.
filmin aldığı kötü eleştirilerin sebebi gerçekliğin dozunun çok fazla olmasından kaynaklı olsa gerek. nitekim filmin yalnızca gözyaşı döktüren, duygu sömürüsü yapan bir ucuzluğu yok, tüm duyguları çok derinden hissettiriyor.
izlemenizi tavsiye ederim.
kefernahum yani nahum'un köyü diye geçiyor. başka bir deyime göre ise , atılmış eşyaların yığıldığı çöplük anlamına geliyor. incil’de hastaların isa’dan iyileşmek için mucize yaratmasını istediği kutsal şehrin adı... kefernahum, aslında tanrının lanetlediği sodom kadar cehennemlik bir yer, bir deyim haline gelmiş. filmin geçtiği o kaos ortamını anlatmak için isabetli bir seçim olmuş.
karakterimiz zain yaklaşık 12 yaşında ( yaklaşık diyorum çünkü beyrut' da mülteci oldukları için hiçbir belgesi olmayan, hor görülen bir ailenin çocugu zain ) bir cinayetten tutuklanıyor. açılış sahnesi zain'in " anne ve babama dava açmak istiyorum. beni dünyaya getirdikleri için" demesiyle geçmişe dönerek ilerliyor. zain çok iyi yazılmış bir karakter, onun öfkesi, merhameti, zekası her şeyiyle çok iyi yansıtılmış. zain'in zekasını özellikle yonas'ı beslemek için gösterdiği mücadele sırasındaki pratik çözümlerinden anlıyoruz. bilhassa ilaçları toz haline getirip suyla karıştırarak insanlara "yudumluk" diye satmasından.
film lübnan daki yerel halkın yanı sıra göçmen çeşitlemisini de sergiliyor beraberinde, etiyopyalısından (karakter) 'hamam böceği' ne kadar.
genel olarak zain'in gözünden baktığımız filmde, zain'in suçladığı gibi anne ve babasını da tümüyle yargılamıyor yönetmen. her karakterin kendi içindeki çaresizliği yansıtılmış.
filmin aldığı kötü eleştirilerin sebebi gerçekliğin dozunun çok fazla olmasından kaynaklı olsa gerek. nitekim filmin yalnızca gözyaşı döktüren, duygu sömürüsü yapan bir ucuzluğu yok, tüm duyguları çok derinden hissettiriyor.
izlemenizi tavsiye ederim.
devamını gör...
dna computing
temel olarak transistörleri değil, canlıların yaşam şifresi olan dna'yı kullanan bir çeşit bilgisayar sistemi.
günümüzde kullandığımız bilgisayarlar başlangıçta oda boyutlarındaydı. transistörün icadı bilgisayar boyutlarını küçülttü. ancak teknoloji gelişmeye devam ettikçe transistör boyutları da küçülmeye devam etti. öyle bir noktaya geldik ki artık, tek bir elektron boyutunda bile transistörler yapılabiliyor. bu sayede de kuantum bilgisayarı denen aletleri yapabiliyoruz. fakat bundan öteye gidemiyoruz. bunları daha da küçültürsek kuantum tünelleme gibi sorunlarımız olacak. üstelik elektrondan daha da küçük olurlarsa, üstlerinden geçen elektrik akımı elektron boyutunda olduğundan bunlara fazla gelecek ve çevre birimlere dağılarak sisteme zarar verecek demektir bu. çok çekirdekli işlemciler bu nedenle girdi hayatımıza. boyutları daha fazla küçültmeden bulunan geçici bir çözümdü bu.
bazılarımız için kuantum bilgisayarlar bile gereksiz veya fazla olabilir ama bilim insanları için bir bilgisayarı çok daha hızlı hale getirmek, şifreleme sistemlerini daha güvenli yapmak, depolama alanlarını küçültmek, aynı anda yapılabilecek işlem sayısını artırmak gibi konular hâlâ oldukça önemli. bunun için bulunan, şimdilik son çare "dna hesaplama" da diyebileceğimiz bir çeşit sistem.
birkaç sene önce haberini okumuştum; bilim insanları dna'ya bilgi kodlamayı başarmıştı. (aslında bu fikir yeni değil, 1960'lara kadar uzanıyor ortaya ilk çıkışı. 90'lı yıllarda da biraz daha geliştirilmiş oldu.) şimdi bu sistem, bildiğimiz bilgisayarlar gibi kullanılabilir mi sorusunun yanıtı üzerinde duruluyor. dna dediğimiz canlı yapı, 4 adet baz içerir. bilgisayarlar da 0 ve 1'den ibaret olan 2 adet bit içerir. tıpkı bir bilgisayardaki her bilgiyi bu bitlerin çeşitli kombinasyonlarıyla ifade ediyor oluşumuz gibi, 4 adet bazın da çeşitli kombinasyonlarla bir araya gelmesi inanılmaz çeşitlilikte bilginin saklanabilmesini sağlar.
***
yukarıda dediğim gibi, 90'lı yıllarda dna hesaplama konusu biraz daha geliştirildi ve leonard adleman adlı bir bilgisayar bilimcisi tarafından hamilton yolu problemi adlı bir problemin çözümünde faydası olan bir yöntem olarak ele alındı ve bu yöntem bilim camiasında da bir heyecan yarattı. zira dna dediğimiz şey etrafımızda gördüğümüz canlılarda var olduğundan son derece düşük maliyetli ve aynı anda birçok problemin çözümünü, 4 adet baz kombinasyonlarıyla gerçekleştirebilirsiniz.
hız bakımından çok da avantajlı olmayan dna hesaplama, aynı anda birbirine paralel çok sayıda işlem yapılabilmesi bakımından son derece avantajlı. bir küp şeker boyutlarına 10 trilyondan fazla dna molekülü sıkıştırabilirsiniz. bunların hepsi aynı anda bir işlem yaparsa, saniyede 10 trilyon işlem kapasiteniz olur. 10 terabayta kadar da veri tutabilirler.
ancak bu dna "bilgisayarları" başında oturup oyun oynayabileceğiniz yahut render yapacağınız bilgisayarlar gibi aletler olmayacak. birkaç deney tüpü içerisine koyulmuş canlı hücrelerden bahsediyoruz burada. o nedenle -en azından çok yakın bir gelecek dahilinde- bu tür bir bilgisayarı parasını ödeyip almak ve evinizde kullanmak gibi bir şansınız yok.
günümüzde kullandığımız bilgisayarlar başlangıçta oda boyutlarındaydı. transistörün icadı bilgisayar boyutlarını küçülttü. ancak teknoloji gelişmeye devam ettikçe transistör boyutları da küçülmeye devam etti. öyle bir noktaya geldik ki artık, tek bir elektron boyutunda bile transistörler yapılabiliyor. bu sayede de kuantum bilgisayarı denen aletleri yapabiliyoruz. fakat bundan öteye gidemiyoruz. bunları daha da küçültürsek kuantum tünelleme gibi sorunlarımız olacak. üstelik elektrondan daha da küçük olurlarsa, üstlerinden geçen elektrik akımı elektron boyutunda olduğundan bunlara fazla gelecek ve çevre birimlere dağılarak sisteme zarar verecek demektir bu. çok çekirdekli işlemciler bu nedenle girdi hayatımıza. boyutları daha fazla küçültmeden bulunan geçici bir çözümdü bu.
bazılarımız için kuantum bilgisayarlar bile gereksiz veya fazla olabilir ama bilim insanları için bir bilgisayarı çok daha hızlı hale getirmek, şifreleme sistemlerini daha güvenli yapmak, depolama alanlarını küçültmek, aynı anda yapılabilecek işlem sayısını artırmak gibi konular hâlâ oldukça önemli. bunun için bulunan, şimdilik son çare "dna hesaplama" da diyebileceğimiz bir çeşit sistem.
birkaç sene önce haberini okumuştum; bilim insanları dna'ya bilgi kodlamayı başarmıştı. (aslında bu fikir yeni değil, 1960'lara kadar uzanıyor ortaya ilk çıkışı. 90'lı yıllarda da biraz daha geliştirilmiş oldu.) şimdi bu sistem, bildiğimiz bilgisayarlar gibi kullanılabilir mi sorusunun yanıtı üzerinde duruluyor. dna dediğimiz canlı yapı, 4 adet baz içerir. bilgisayarlar da 0 ve 1'den ibaret olan 2 adet bit içerir. tıpkı bir bilgisayardaki her bilgiyi bu bitlerin çeşitli kombinasyonlarıyla ifade ediyor oluşumuz gibi, 4 adet bazın da çeşitli kombinasyonlarla bir araya gelmesi inanılmaz çeşitlilikte bilginin saklanabilmesini sağlar.
***
yukarıda dediğim gibi, 90'lı yıllarda dna hesaplama konusu biraz daha geliştirildi ve leonard adleman adlı bir bilgisayar bilimcisi tarafından hamilton yolu problemi adlı bir problemin çözümünde faydası olan bir yöntem olarak ele alındı ve bu yöntem bilim camiasında da bir heyecan yarattı. zira dna dediğimiz şey etrafımızda gördüğümüz canlılarda var olduğundan son derece düşük maliyetli ve aynı anda birçok problemin çözümünü, 4 adet baz kombinasyonlarıyla gerçekleştirebilirsiniz.
hız bakımından çok da avantajlı olmayan dna hesaplama, aynı anda birbirine paralel çok sayıda işlem yapılabilmesi bakımından son derece avantajlı. bir küp şeker boyutlarına 10 trilyondan fazla dna molekülü sıkıştırabilirsiniz. bunların hepsi aynı anda bir işlem yaparsa, saniyede 10 trilyon işlem kapasiteniz olur. 10 terabayta kadar da veri tutabilirler.
ancak bu dna "bilgisayarları" başında oturup oyun oynayabileceğiniz yahut render yapacağınız bilgisayarlar gibi aletler olmayacak. birkaç deney tüpü içerisine koyulmuş canlı hücrelerden bahsediyoruz burada. o nedenle -en azından çok yakın bir gelecek dahilinde- bu tür bir bilgisayarı parasını ödeyip almak ve evinizde kullanmak gibi bir şansınız yok.
devamını gör...
lotus çiçeği
bilimsel adı ''nelumbo''dur ve mavi anlamına gelen ''nelum'' kelimesinden türemiştir. ortak ad olan ''lotus'' ise latince ''lotus''dan gelmiştir.
diğer çoğu çiçek gibi bu çiçeğin de anlamı daha doğrusu sembolizmi ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre farklılık göstermektedir.
örneğin, budistler ve hindular için lotus kutsaldır.
lotus çiçekleri renklerine göre farklı anlamlar içerir:
beyaz lotus: güzellik ve zarafet.
pembe lotus: ruhsal yoldan geçmek ve aydınlanmak.
sarı lotus: dini inançlar.
kırmızı lotus: şefkat, sevgi ve sempati.
mavi: bilgelik.
mor: kişinin kendi uyanışı.
alıntı: çiçeklerin anlamlarına buradan ulaştım.
diğer çoğu çiçek gibi bu çiçeğin de anlamı daha doğrusu sembolizmi ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre farklılık göstermektedir.
örneğin, budistler ve hindular için lotus kutsaldır.
lotus çiçekleri renklerine göre farklı anlamlar içerir:
beyaz lotus: güzellik ve zarafet.
pembe lotus: ruhsal yoldan geçmek ve aydınlanmak.
sarı lotus: dini inançlar.
kırmızı lotus: şefkat, sevgi ve sempati.
mavi: bilgelik.
mor: kişinin kendi uyanışı.
alıntı: çiçeklerin anlamlarına buradan ulaştım.
devamını gör...
koronavirüsün bize öğrettikleri
(bir düşünürün de işaret etmesiyle) içimizdeki virüsü göstermiştir, mesela şahsıma:
-ölüm haberlerine sevinerek bakıyorsak
-verilere, ölüm haberlerine çok bilmiş edayla bakıyorsak içimizdeki virüslü fikirleri sorgulamalıyız.
müspet(?) anlamda fikrim ise.
teknolojik ya da sanalda bazı gelişmeler yaşandı gibi. mesela(özel örnek) son dönem de sözlükler dahi çoğaldı vs. vs..
daha uzatılır ama yazımı burada sonlandırıyorum.
-ölüm haberlerine sevinerek bakıyorsak
-verilere, ölüm haberlerine çok bilmiş edayla bakıyorsak içimizdeki virüslü fikirleri sorgulamalıyız.
müspet(?) anlamda fikrim ise.
teknolojik ya da sanalda bazı gelişmeler yaşandı gibi. mesela(özel örnek) son dönem de sözlükler dahi çoğaldı vs. vs..
daha uzatılır ama yazımı burada sonlandırıyorum.
devamını gör...
komünist parayı feminist kocayı bulana kadar
ne alaka? koca bulunca savunduğumuz ilkeleri de mi unutuyoruz?
(bkz: ne salak salak başlıklar bunlar ya)
(bkz: ne salak salak başlıklar bunlar ya)
devamını gör...
insanlardan soğuma nedenleri
sanki kendilerinin de hataları ve saçmaladıkları noktalar yokmuşçasına, diğer insanları hataları ve kusurları sebebiyle küçük görüp aşağılamalarıdır.
devamını gör...
felsefe
benim için önemli bir kriterdir mesela...
ucundan veya köşesinden felsefe, matematik yahut sanatın herhangi bir dalına merakı ve bilgisi ölçüsünde, en ufak bir ilgisi olmayan insanla vakit harcamam.
hiçbiri yok diyelim, bari kedi seviyorsa bir şans verilebilir belki, bilemedim...
ucundan veya köşesinden felsefe, matematik yahut sanatın herhangi bir dalına merakı ve bilgisi ölçüsünde, en ufak bir ilgisi olmayan insanla vakit harcamam.
hiçbiri yok diyelim, bari kedi seviyorsa bir şans verilebilir belki, bilemedim...
devamını gör...
manga
her şeyiyle mükemmel bir grup. değerinin yeterince bilinemedigi kanaatindeyim.
devamını gör...
murathan mungan
bir çok şiiri bağıra bağıra söylenen şarkılara dönüşmüş bir şairimizdir kendisi, o muhteşem şiirlerinden birini bırakayım buraya..
hani erken inerdi karanlık,
hani yağmur yağardı inceden,
hani okuldan, işten dönerken,
ışıklar yanardı evlerde,
eskidendi, çok eskiden.
hani ay herkese gülümserken,
mevsimler kimseyi dinlemezken…
hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
eskidendi, çok eskiden.
hani hepimiz arkadaşken,
hani oyunlar tükenmemişken,
henüz kimse bize ihanet etmemiş,
biz kimseyi aldatmamışken,
eskidendi, çok eskiden.
hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
daha biz kimseye küsmemiş,
daha kimse ölmemişken,
eskidendi, çok eskiden.
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
geçen geçti,
geçen geçti,
geceyi söndür kalbim
geceler de gençlik gibi eskidendi
şimdi uykusuzluk vakti.
hani erken inerdi karanlık,
hani yağmur yağardı inceden,
hani okuldan, işten dönerken,
ışıklar yanardı evlerde,
eskidendi, çok eskiden.
hani ay herkese gülümserken,
mevsimler kimseyi dinlemezken…
hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
eskidendi, çok eskiden.
hani hepimiz arkadaşken,
hani oyunlar tükenmemişken,
henüz kimse bize ihanet etmemiş,
biz kimseyi aldatmamışken,
eskidendi, çok eskiden.
hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
daha biz kimseye küsmemiş,
daha kimse ölmemişken,
eskidendi, çok eskiden.
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
geçen geçti,
geçen geçti,
geceyi söndür kalbim
geceler de gençlik gibi eskidendi
şimdi uykusuzluk vakti.
devamını gör...
fikret kızılok
sesi kalbe dokunan, şarkılarında insanın muhakkak kendinden bir parça bulduğu 1946 doğumlu çok değerli bir sanatçı. sanırım gönül ve bu kalp seni unutur mu şarkıları en bilinen ve sevilen şarkılarından.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
çok bilinmeyen ingilizce kelimeler diye bir sayfaya denk gelmiştim, oradan almıştım bu kelimeyi ama sosyal medya hesabımda kullanıyordum.arkadaşım bana bu sözlüğü önerdiğinde bu çok sevdiğim kelimeyi burada kullanmak istedim, belki güzel şeylere vesile olur diye. nyctophilia ; geceyi, karanlığı seven ya da gece olduğunda bir nevi sakinleşme rahatlatma hissi yaşayan kişi anlamına gelir. oradaki 07'nin herhangi bir anlamı yoktur.
devamını gör...
yolda yürürken yapılmaması gerekenler
insanların yolda yürürken yapmaktan zevk aldıkları o kadar çok şey var ki. sadece şunu söylemek istiyorum, sizi küçük ve ezik gösterecek yakışmayan hareketler yapmayın. çoğu insanın küfürüne ve kötü konuşmalarına maruz kaldığınızı bir anlayın lütfen.
devamını gör...
ithaki yayınevi
zaman çarkı serisinin 14 kitabının yeni basımını tamamlamıştır. daha önceki basımların aksine bu kez karton kapaklı basılan seri, bu sayede daha ucuza alınabilir olmuş.
devamını gör...
italya denilince akla gelenler
(bkz: floransa) aklıma geliyor, italyancası ile (bkz: firenze).
(bkz: arno nehri) çevresinde kurulmuş toskano bölgesi’nde bir şehir.
rönesans sanatını ve mimarisini yansıtan, orta çağın halen izlerini taşıyan mükemmel bir şehir. duomo meydanı (bkz: piazza del duomo) ve michalengelo tepesi efsane güzellikler barındırır.
gün batımına doğru michalengelo tepesi’nde kahvenizi yudumlarken eşsiz manzarasıyla baş başa kalmak insanın ruhunu dinlendirebilir. roma’dan daha güzel masalsı rönesans manzarasıyla karşılaşabileceğiniz bir şehir.
(bkz: arno nehri) çevresinde kurulmuş toskano bölgesi’nde bir şehir.
rönesans sanatını ve mimarisini yansıtan, orta çağın halen izlerini taşıyan mükemmel bir şehir. duomo meydanı (bkz: piazza del duomo) ve michalengelo tepesi efsane güzellikler barındırır.
gün batımına doğru michalengelo tepesi’nde kahvenizi yudumlarken eşsiz manzarasıyla baş başa kalmak insanın ruhunu dinlendirebilir. roma’dan daha güzel masalsı rönesans manzarasıyla karşılaşabileceğiniz bir şehir.
devamını gör...


