hıçkıra hıçkıra ağlamak
duşta yere yığılmışsın bir leş gibi, çırılçıplak, cinselliğinden sıyrılmış bir enkazken, yüzüne vuran damlalar karışır göz yaşlarına.
bu; bir daha sevememenin ve bunca mutlu olunamayacağının farkına hönkürerek varmaktır!
tanım : aslında bir kabulleniş olan eylem.
bu; bir daha sevememenin ve bunca mutlu olunamayacağının farkına hönkürerek varmaktır!
tanım : aslında bir kabulleniş olan eylem.
devamını gör...
clytie (yazar)
devamını gör...
kılcal damar
vücut yüzeyine yakın bulunan damarlardır. kapiller de denir. atardamarlar ile toplardamarlar arasında yer alarak madde alışverişini sağlar. kılcal damarların çatlaması sonucu oluşan varisler telenjiektazi olarak adlandırılır.
devamını gör...
yazarların gününü özetleyen kelime
yorucu.
devamını gör...
meja (yazar)
sözlükte şu ana kadar, hakkında nickaltı yazarken en fazla zorlandığım memeli insan. (memeyi koyduk yine oraya. yakıştı gerçi.) entel demeye gönlüm el vermiyor. sısıısıs
tüm erkek klişelerine tepki olarak doğmuş. korkutuyor beni bazen yazdıklarıyla.
farklı hanımları keşfedip asılma ve yeşilay kolu olarak, sıkıcı olarak anılan kafa sözlükteki ilk günlerimde, uzun uzun yazdığı entryleriyle fiziğe düşkünlüğü sebebi ile "sevgilimden ayrıldım çok yalnızım blog kızı" sanmıştım onu. her 10 kızdan 4'ü gibi. itiraf edeyim bari.
sonradan "hımm bu bir şeyler diyor" deyip daha dikkatli okumaya başlıyorsunuz. az çok analiz yeteneği varsa, derin bir anlam görüyorsunuz bu hanımda. "merhaba hanım, sizde derin bir anlam var diyorsunuz", "hadi lennn oradan" diyor. o ara radyoda paralelde.
çünkü derin anlam falan yok. sabah rafadan yumruta yiyip diş fırçaladıktan sonra kahvaltıya devam eden gri çoraplı bir fırlama çünkü. belirsiz grili cisim. tüm renkleri toplamış ve kısa zaman dilimlerinde hepsine bürünebilecek kıvraklıktaki arsız bukalemun.
bir anlamıolduğu belliydi. dikkatli gözlerden kaçmadı. çektiği hikayede paralel olduğunu tahmin ettiğim tırt endişelerim olduğu için, onu 'kurtarayım' dedim. onu kurtarırsam, vicdanen daha rahat uyurum, daha önce, daha önceki acı çekenlere yaptığım tüm boktan işlerden arınırım dedim. egoizmimi konuşturdum yine. o benim vicdan azaplarımı temizleme süpürgem olacaktı. onun bundan haberi yoktu. onu çok mutlu edip gidecektim. "bak işte artık daha mutlusun hadi çüüz" diyecektim.
o da olmadı. vazgeçtim bu sabah tost yerken. (yağmur vardı gibi sabah. -yağmur yoktu vurgu olsun diye salladım aslında. çok az çiseledi mi sanki? neyse lan.)
labirent gibi birleştirmemizi buyurdu hanfendi acılarını. yazdıklarından. daha açık oldu. hemen anladım ruh halini. açılmak ertesi gün pişman eder. sanki ona karşı olumlu bir kaç söz söyleme baskısını oluşturur. aa aynı ben dedim. ben bunu yapamayacak kadar yorgunum da dedim. bu keşifler yerine meme ucu birleştirmeyi yeğlerim her zaman. dar bir zaman dilimi haricinde herhangi bir stabil konuya dahi 3 günden fazla dayanamıyorum. o kurtarıcı ben olamam dedim. 10 saniye sonra olurum dedim. kafada dönen fazlasıyla gereksiz yığın var. kimsenin kederinden van gogh resmi çıkaramam ben. renkli renkli ıyyy. defolsun bunlar. defol pis washall. gıcık. fizik daha iyi. gülücük fiziği ve kanunu.
defolmuyor hiç. öyle bir yerden karşısına çıkıyor ki insanın, "son noktada mı acaba" sorusu ve şüphesi ile başbaşa bırakıyor kişiyi.
son nokta genelde, -boşluk hissi- tanımına uydurduğum bir faz. mar adentro izlerken havada uçan piçin yaptığı gibi, her boka üstten bakılan ve "anlamsızmış lan karınca gibi görünen şu mavilik" denilen an boşluk hissidir. sıvı ve katı ve gaz ve kulak memesi kıvamı arası ütopik bir yer. solcu işi. entelce.
"yok canım, aslında canı sıkılıyor onun da, başka hiçbir amacı yok" diyorsunuz birden. buyur buradan yak. sadece stres atma doğrultularımız farklı ama onun da "bundan sonrası" için bazı kararları var ve bunlar sabit diyorsunuz. değişmez bu kesin. yapar bu yazar böyle şeyleri. aniden böyle hissettirir. çok seksidir, hiç acımaz. acıtmaz velhasıl,
meja şaşırtır.
meja'yı okumak için en uygun zaman dilimi sızmak üzere olup, "içimi döksem mi" dediğiniz gece 04.30 dilimdir. eskilere mesaj atmayı önleyerek, masal kıvamında uyutuyor hanfendi o ara.
meja belirsizdir. tam olarak tanımlanamayan uçan cisimdir.
meja'yla gün bitimi olur bazen. bazen huysuzlaşırım fazla ciddiye aldığı için. bazen eleştirip içimden paralelde gülümserim, bu kadar bunalttığı için. bazen takdir eder "bebeğim ısıt yatağı geliyorum sabaha" yazayım derim. hepsinden vazgeçer silerim. onu sabaha karşı rahat bırakırım. sessiz kalırım. kalmasam da sorun olmaz derim.
daha hakkında en ufak şey bilmememe rağmen, gece çirkefleşip sabah kusura bakma desem de anlar o beni derim. kaçış noktam oluverir bazen. "sus lan şeytan kafalı" yazıp kaçar, tamam bebeğim sustum der - derim. bu kadar telepati fazla derim.
"bu kadar telepati olunca bir kızla kesin ona açılmam lazım ince ince" derim.
"yok be bu çok hanfendi, uğraşılmaz" derim.
varlığı ile bana sağlayacağı en büyük fayda iyi hissettirmesi derim, aklımın almadığı bazı konularda akıl almak ve 458 dakika discordda konuşmak olur bunun derim. ne de olsa kafası çalışan bir karşı cins derim. canım derim. off derim. oyhş derim. derim de derim.
solcu olsam, sol yanım derdim. sol yanım falan değil. sabah kramp giren bacağım olabilir. çamaşır makinesinde unuttuğum mavi tişörtüm gibi. fazla tanıyorum ben bu yazarı gibi. -derim.
içmek lazım bununla. karşılıklı anlatmak lazım. süper ağlama terapisi olan hanım. ağlamam gerçi, hep yalan dolan bunlar. hadi eve gidelim derim. kızlar bazen sütyen takıyor çünkü nietzche diye konuyu dağıtan entellere dönerim. onu demek istemiyorum bu bağyana nedense. camideki ikizim falan olabilir, ondan. sısıısıs
bilmiyorum, şimdilik iyi böyle. hep iyi o. varlığı şans oldu, tesadüf oldu. rahatlatıyor. acaba şimdi ne hissetti diye düşündüğüm nadir dişilerden.
canımsın. canımsın.
tüm erkek klişelerine tepki olarak doğmuş. korkutuyor beni bazen yazdıklarıyla.
farklı hanımları keşfedip asılma ve yeşilay kolu olarak, sıkıcı olarak anılan kafa sözlükteki ilk günlerimde, uzun uzun yazdığı entryleriyle fiziğe düşkünlüğü sebebi ile "sevgilimden ayrıldım çok yalnızım blog kızı" sanmıştım onu. her 10 kızdan 4'ü gibi. itiraf edeyim bari.
sonradan "hımm bu bir şeyler diyor" deyip daha dikkatli okumaya başlıyorsunuz. az çok analiz yeteneği varsa, derin bir anlam görüyorsunuz bu hanımda. "merhaba hanım, sizde derin bir anlam var diyorsunuz", "hadi lennn oradan" diyor. o ara radyoda paralelde.
çünkü derin anlam falan yok. sabah rafadan yumruta yiyip diş fırçaladıktan sonra kahvaltıya devam eden gri çoraplı bir fırlama çünkü. belirsiz grili cisim. tüm renkleri toplamış ve kısa zaman dilimlerinde hepsine bürünebilecek kıvraklıktaki arsız bukalemun.
bir anlamıolduğu belliydi. dikkatli gözlerden kaçmadı. çektiği hikayede paralel olduğunu tahmin ettiğim tırt endişelerim olduğu için, onu 'kurtarayım' dedim. onu kurtarırsam, vicdanen daha rahat uyurum, daha önce, daha önceki acı çekenlere yaptığım tüm boktan işlerden arınırım dedim. egoizmimi konuşturdum yine. o benim vicdan azaplarımı temizleme süpürgem olacaktı. onun bundan haberi yoktu. onu çok mutlu edip gidecektim. "bak işte artık daha mutlusun hadi çüüz" diyecektim.
o da olmadı. vazgeçtim bu sabah tost yerken. (yağmur vardı gibi sabah. -yağmur yoktu vurgu olsun diye salladım aslında. çok az çiseledi mi sanki? neyse lan.)
labirent gibi birleştirmemizi buyurdu hanfendi acılarını. yazdıklarından. daha açık oldu. hemen anladım ruh halini. açılmak ertesi gün pişman eder. sanki ona karşı olumlu bir kaç söz söyleme baskısını oluşturur. aa aynı ben dedim. ben bunu yapamayacak kadar yorgunum da dedim. bu keşifler yerine meme ucu birleştirmeyi yeğlerim her zaman. dar bir zaman dilimi haricinde herhangi bir stabil konuya dahi 3 günden fazla dayanamıyorum. o kurtarıcı ben olamam dedim. 10 saniye sonra olurum dedim. kafada dönen fazlasıyla gereksiz yığın var. kimsenin kederinden van gogh resmi çıkaramam ben. renkli renkli ıyyy. defolsun bunlar. defol pis washall. gıcık. fizik daha iyi. gülücük fiziği ve kanunu.
defolmuyor hiç. öyle bir yerden karşısına çıkıyor ki insanın, "son noktada mı acaba" sorusu ve şüphesi ile başbaşa bırakıyor kişiyi.
son nokta genelde, -boşluk hissi- tanımına uydurduğum bir faz. mar adentro izlerken havada uçan piçin yaptığı gibi, her boka üstten bakılan ve "anlamsızmış lan karınca gibi görünen şu mavilik" denilen an boşluk hissidir. sıvı ve katı ve gaz ve kulak memesi kıvamı arası ütopik bir yer. solcu işi. entelce.
"yok canım, aslında canı sıkılıyor onun da, başka hiçbir amacı yok" diyorsunuz birden. buyur buradan yak. sadece stres atma doğrultularımız farklı ama onun da "bundan sonrası" için bazı kararları var ve bunlar sabit diyorsunuz. değişmez bu kesin. yapar bu yazar böyle şeyleri. aniden böyle hissettirir. çok seksidir, hiç acımaz. acıtmaz velhasıl,
meja şaşırtır.
meja'yı okumak için en uygun zaman dilimi sızmak üzere olup, "içimi döksem mi" dediğiniz gece 04.30 dilimdir. eskilere mesaj atmayı önleyerek, masal kıvamında uyutuyor hanfendi o ara.
meja belirsizdir. tam olarak tanımlanamayan uçan cisimdir.
meja'yla gün bitimi olur bazen. bazen huysuzlaşırım fazla ciddiye aldığı için. bazen eleştirip içimden paralelde gülümserim, bu kadar bunalttığı için. bazen takdir eder "bebeğim ısıt yatağı geliyorum sabaha" yazayım derim. hepsinden vazgeçer silerim. onu sabaha karşı rahat bırakırım. sessiz kalırım. kalmasam da sorun olmaz derim.
daha hakkında en ufak şey bilmememe rağmen, gece çirkefleşip sabah kusura bakma desem de anlar o beni derim. kaçış noktam oluverir bazen. "sus lan şeytan kafalı" yazıp kaçar, tamam bebeğim sustum der - derim. bu kadar telepati fazla derim.
"bu kadar telepati olunca bir kızla kesin ona açılmam lazım ince ince" derim.
"yok be bu çok hanfendi, uğraşılmaz" derim.
varlığı ile bana sağlayacağı en büyük fayda iyi hissettirmesi derim, aklımın almadığı bazı konularda akıl almak ve 458 dakika discordda konuşmak olur bunun derim. ne de olsa kafası çalışan bir karşı cins derim. canım derim. off derim. oyhş derim. derim de derim.
solcu olsam, sol yanım derdim. sol yanım falan değil. sabah kramp giren bacağım olabilir. çamaşır makinesinde unuttuğum mavi tişörtüm gibi. fazla tanıyorum ben bu yazarı gibi. -derim.
içmek lazım bununla. karşılıklı anlatmak lazım. süper ağlama terapisi olan hanım. ağlamam gerçi, hep yalan dolan bunlar. hadi eve gidelim derim. kızlar bazen sütyen takıyor çünkü nietzche diye konuyu dağıtan entellere dönerim. onu demek istemiyorum bu bağyana nedense. camideki ikizim falan olabilir, ondan. sısıısıs
bilmiyorum, şimdilik iyi böyle. hep iyi o. varlığı şans oldu, tesadüf oldu. rahatlatıyor. acaba şimdi ne hissetti diye düşündüğüm nadir dişilerden.
canımsın. canımsın.
devamını gör...
iq ortalaması düşük ortamlar
içinde akraba bulunan her türlü ortam . whatsapp grupları başı çekmektedir.
devamını gör...
sözlükteki bitmez vedaların yazarları
haklı yazar beyanıdır efendim. çok haklı... baya haklı. çocuk parkına dönüyor akış.
devamını gör...
fun with dick and jane
başrolünde jim carrey'in olduğu eğlenceli film.
mimikleriyle kendine ait stili olan jim carrey bu filmde azıcık yaşlandığını yüzüyle gösteriyor ama hâlâ çok cool.
daha bir gün önce genel müdür olduğu büyük firmanın batması bir gün içinde batması ile işsiz kalan dick harper ve işinden istifa etmiş eşi jane harper'ın işsizlik sonrası yaptıkları küçükten büyüğe doğru soygunluklari işleyen film.
sonuncusunu soygunculuk denir mi bilinmez ama güzeldi.
filmde ara ara küçük kahkaha atacak komiklikler var.
jim carrey severler için zevkle izlenecek yaklaşık bir buçuk saat süren bir film.
keyifli seyirler.
mimikleriyle kendine ait stili olan jim carrey bu filmde azıcık yaşlandığını yüzüyle gösteriyor ama hâlâ çok cool.
daha bir gün önce genel müdür olduğu büyük firmanın batması bir gün içinde batması ile işsiz kalan dick harper ve işinden istifa etmiş eşi jane harper'ın işsizlik sonrası yaptıkları küçükten büyüğe doğru soygunluklari işleyen film.
sonuncusunu soygunculuk denir mi bilinmez ama güzeldi.
filmde ara ara küçük kahkaha atacak komiklikler var.
jim carrey severler için zevkle izlenecek yaklaşık bir buçuk saat süren bir film.
keyifli seyirler.
devamını gör...
vodafone müşteri temsilciliği
bir seferinde yaklaşık 10 dk bekledikten sonra hattı açtılar ama konuşmadılar. ben de alo alo sesim geliyor mu gibi sorular sordum ama cevap gelmeyince herhalde bi sorun oldu dedim. tam kapatacakken bi patırtı geldi. kulaklığın düşme sesi gibi bir şey. o an o kadar sinirlendim ki temsilcie ana avrat sövdüm. küfürlerim bitti ve bi sessizlik oluştu. lan cevap vermiyorsan kapatıyorum dedim dememle kapatması bir oldu. manyak mıdır nedir... bu da böyle bir anım
devamını gör...
din ve sanat
hayatta hiçbir şeyin din kadar tutku duyulduğu, ilgi gördüğü, hayran kaldığı başka bir şey yoktur bulamazsınız. yaratıcının yaratma sanatı, yaşatma sanatı, kusursuz olma sanatı insanların ilgisini hep çekmiştir. bazen bir ezan okuyan müezzinin sesinde, bazen rengarenk kusursuzca yaratılmış bir tavus kuşunda, bazense geceleri baktığımız gökyüzünde sanatı ve dini birlikte görür insan. tabi bunca şeyi göremeyen ve zırvalayan kişilerde yok değil. bunlar da sanatın bir parçasıdır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
"-peki bizim gibi insanlara ne olur?
+ nasıl yani?
- affedilemeyenlere."
gel buyur cevap ver, veremiyorum..
asıl hatam neydi biliyor musun? ben o senin seçtiğin şarkının hikayesini en baştan biliyordum ve sana söylemedim. bana her oneiro itane dediğinde içim yandı, söylemem lazım dedim ama olmadı bir türlü.
hiç olmaması gereken, baştan kaybedilmiş, hiç yaşanmamış bir aşkın hikayesini anlatıyordu o şarkı.. bunu bile bile onu seçmene izin verdim, ses çıkarmadım.
acaba içimin ta öz olan kısmı "zaten öyle olacak, sus" mu dedi o anlarda, onu da bilmiyorum.
şimdi o şarkının her çalışında içimde bir sürü cevapsız soru..
belki sen de biliyordun, belki sendin asıl saklayan?
artık her şey niçin; neyse...
oneiro itane
+ nasıl yani?
- affedilemeyenlere."
gel buyur cevap ver, veremiyorum..
asıl hatam neydi biliyor musun? ben o senin seçtiğin şarkının hikayesini en baştan biliyordum ve sana söylemedim. bana her oneiro itane dediğinde içim yandı, söylemem lazım dedim ama olmadı bir türlü.
hiç olmaması gereken, baştan kaybedilmiş, hiç yaşanmamış bir aşkın hikayesini anlatıyordu o şarkı.. bunu bile bile onu seçmene izin verdim, ses çıkarmadım.
acaba içimin ta öz olan kısmı "zaten öyle olacak, sus" mu dedi o anlarda, onu da bilmiyorum.
şimdi o şarkının her çalışında içimde bir sürü cevapsız soru..
belki sen de biliyordun, belki sendin asıl saklayan?
artık her şey niçin; neyse...
oneiro itane
devamını gör...
stevia
paraguay ve brezilyada yüzyıllardır şeker yerine kullanılan bir bitki. şeker otu olarak da geçiyor. ülkemizde ise bir ara çaykur üretmeye kalktı fakat olmadı. bim'in sattığı pembe kaplı bir çikolatası var tamamen şekersiz ve stevia'dan üretiliyor.

çaykur isimli kurumun devleti 16 milyon liradan fazla zarara uğrattığı haberide şuraya bırakalım.https://www.birgun.net/haber/caykur...

çaykur isimli kurumun devleti 16 milyon liradan fazla zarara uğrattığı haberide şuraya bırakalım.https://www.birgun.net/haber/caykur...
devamını gör...
gelin kalp krizi geçirince baldızı ile evlenen damat
neye niyet , baldıza kısmet miş.
devamını gör...
maske takmayan başbakana para cezası kesilmesi
paralel evrende yaşandığını düşündüğüm olaylardan bir tanesi.
tayland'da başbakan prayuth chan-ocha, maske takmadığı için covid-19 tedbirlerini ihlal etmek suçundan 6 bin baht (190 dolar) para cezasına çarptırıldı.
kaynak
tayland'da başbakan prayuth chan-ocha, maske takmadığı için covid-19 tedbirlerini ihlal etmek suçundan 6 bin baht (190 dolar) para cezasına çarptırıldı.
devamını gör...
islamofobi
avrupadaki veya dünyanın herhangi bir ülkesindeki intihar saldırısı, toplu katliam gibi olayların genelde müslüman olduklarını iddia eden insanlar tarafından yapılması nedeniyle, müslümanlar teröristtir anlayışını benimsediler ve müslümanlara karşı korku duyuyorlar. bu durumun adıdır.
devamını gör...
kickapoo
kuzey amerika'da yaşayan, algonkin dili konuşan bir kızılderili kabilesidir.
eskiden, bugünkü indiana, illinois göller bölgesi civarında yaşıyorlardı. beyazlar geldikten sonra, pontiac, tecumseh gibi reislerle birlikte birçok savaşa katıldılar. yenilgiden sonra mississippi'nin batısına gitmeyi kabul ettiler.
batıya geçtikten sonra yerleştikleri yerlerede beyaz adamlar gelip, sınırları çizince ayrı eyaletlerde hatta ülkede kaldılar.
bugün kansas, oklahoma, texas eyaletlerinde ve meksika'nın kuzeyinde rezervasyonları vardır. bu boy meksika'da kaldığı için algonkin dili konuşan en güneydeki kabile olmuştur.
eskiden, bugünkü indiana, illinois göller bölgesi civarında yaşıyorlardı. beyazlar geldikten sonra, pontiac, tecumseh gibi reislerle birlikte birçok savaşa katıldılar. yenilgiden sonra mississippi'nin batısına gitmeyi kabul ettiler.
batıya geçtikten sonra yerleştikleri yerlerede beyaz adamlar gelip, sınırları çizince ayrı eyaletlerde hatta ülkede kaldılar.
bugün kansas, oklahoma, texas eyaletlerinde ve meksika'nın kuzeyinde rezervasyonları vardır. bu boy meksika'da kaldığı için algonkin dili konuşan en güneydeki kabile olmuştur.
devamını gör...
numpy
bilimsel hesaplamalarla çok fazla uğraşanlar için kullanışlı olan python kütüphanesi. matematiksel ve istatistiksel hesaplamalar için oldukça uygun.
kullanımı np. kalıbı aracılığıyla oluyor. np.array, np.random gibi... tabi her kütüphane gibi önce programa import edilmesi gerekiyor. bunun için de import numpy as np kalıbını kullanıyoruz.
kullanımı np. kalıbı aracılığıyla oluyor. np.array, np.random gibi... tabi her kütüphane gibi önce programa import edilmesi gerekiyor. bunun için de import numpy as np kalıbını kullanıyoruz.
devamını gör...
yazarların kendilerini tanımlama şekli
iflah olmaz bir hümanist.
allahtan mevlana kadar değil.
ne oluyor, diyebiliyorum arada.
allahtan mevlana kadar değil.
ne oluyor, diyebiliyorum arada.
devamını gör...

