sohbet ederken keyif duyulan insan tipi
dinlemeyi bilen ve karşısındaki kişinin lafına pat diye girmeyen insandır. telefonu çalarsa müsaade ister öyle bakar. aynı şekilde kendisine saygı gösterilir. seviyorum böyle insanları.
devamını gör...
yüce tanrı pan
yüce tanrı pan, the great god pan, galler'li -wales'li- yazar arthur machen'ın 1894 tarihinde yayınlanan bir kitabıdır. ülkesindeki pagan tapınaklarını gezerken ilham alan yazar kitapta mitolojide insanlara korku salan tanrı pan'ı on dokuzuncu yüzyıla taşımaktadır. bir doktorun ruhani dünyaya erişmek için yaptığı ''yüce tanrı pan'ı görmek'' adlı deneyden sonra şehirde art arda vuku bulan gizemli olayları anlatan kitap bir korku klasiği olarak geçmektedir. kitap ilk çıktığı zamanlarda içeriği sebebiyle yazarın ününü zedelese de zaman içinde kabul görmüş ve kültleşmiştir. roman: howard phillips lovecraft, bram stoker, stephen king gibi yazarları etkilemiş; sinema sahnesine de taşınmıştır. pan'ın labirent'i filmine esin kaynağı olmuştur.
buradan sonrası kişisel fikirlerimi içeriyor ama okumadan önce bilmemeniz gereken bir şeyleri söylemeyeceğim. gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. kitapta toplam karakter sayısı az, kitabın sayfa sayısının da az olduğunu düşünürsek bir çırpıda kolayca anlaşılabilecek bir kitap. fakat ben çevirisinden pek hoşlanmadım (itahki yayınları). kime hitap edildiği, kimin hitap ettiği özellikle son sayfalarda karışıyor. bazı cümleler devrik ve bazı cümlelerde -belki de yazarın cümleyi uzun tutmasından dolayı- bağlaçlar sıfatlar birbirine giriyor.
gelelim korku edebiyatı meselesi. okuduğum ilk ''korku'' romanı olduğu için bir karşılaştırma yapamayacağım fakat gizem öğesi kesinlikle okuduğunuz her satırda hissediliyor. bir polisiye romanı havasında geçmemesi de ayrı bir noktası. sürekli yeni bir bilgi sayesinde farklı sonuçlara ulaşmıyorsunuz. kitap başından sonuna sizi tek bir konuda diken üstüne tutuyor. olaylar yaşanırken değil yaşandıktan sonra anlatılıyor kitapta. sanıyorum kısa olmasının sebebi bu. geçmiş zaman ile, karakterler olayları yaşadıktan sonra anlatıyorlar; olayı yaşayan karakterler anlatılmıyor. konuşmalarla, hikayelerle, olaylarla ve iç seslerle geçen kitap -tekrar söylüyorum- başından sonuna kadar sizi bu gizemin içinde tutuyor.
daha uzun olmasını dileyeceğim ama ne yazık ki çabucak biten bir kitap olarak da sonlanıyor. istenirse birkaç yüz sayfaya yayılabilecek bir konu yüzüncü sayfaya bile gelmeden bitiyor. gizemli, doğaüstü, sürükleyici roman okumayı sevenlerin seveceğini düşünüyorum bu kitabı. okurken, atmosferin içinde hissetmek isteyenler için de kesinlikle başarılı bir kitap olduğunu söyleyebilirim. belki karakterlerle birlikte nefesiniz kesilmeyecek ama o gri havada, evlerin arasında ve odalarda karakterle birlikte gezeceksiniz gibi geliyor bana.
buradan sonrası kişisel fikirlerimi içeriyor ama okumadan önce bilmemeniz gereken bir şeyleri söylemeyeceğim. gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz. kitapta toplam karakter sayısı az, kitabın sayfa sayısının da az olduğunu düşünürsek bir çırpıda kolayca anlaşılabilecek bir kitap. fakat ben çevirisinden pek hoşlanmadım (itahki yayınları). kime hitap edildiği, kimin hitap ettiği özellikle son sayfalarda karışıyor. bazı cümleler devrik ve bazı cümlelerde -belki de yazarın cümleyi uzun tutmasından dolayı- bağlaçlar sıfatlar birbirine giriyor.
gelelim korku edebiyatı meselesi. okuduğum ilk ''korku'' romanı olduğu için bir karşılaştırma yapamayacağım fakat gizem öğesi kesinlikle okuduğunuz her satırda hissediliyor. bir polisiye romanı havasında geçmemesi de ayrı bir noktası. sürekli yeni bir bilgi sayesinde farklı sonuçlara ulaşmıyorsunuz. kitap başından sonuna sizi tek bir konuda diken üstüne tutuyor. olaylar yaşanırken değil yaşandıktan sonra anlatılıyor kitapta. sanıyorum kısa olmasının sebebi bu. geçmiş zaman ile, karakterler olayları yaşadıktan sonra anlatıyorlar; olayı yaşayan karakterler anlatılmıyor. konuşmalarla, hikayelerle, olaylarla ve iç seslerle geçen kitap -tekrar söylüyorum- başından sonuna kadar sizi bu gizemin içinde tutuyor.
daha uzun olmasını dileyeceğim ama ne yazık ki çabucak biten bir kitap olarak da sonlanıyor. istenirse birkaç yüz sayfaya yayılabilecek bir konu yüzüncü sayfaya bile gelmeden bitiyor. gizemli, doğaüstü, sürükleyici roman okumayı sevenlerin seveceğini düşünüyorum bu kitabı. okurken, atmosferin içinde hissetmek isteyenler için de kesinlikle başarılı bir kitap olduğunu söyleyebilirim. belki karakterlerle birlikte nefesiniz kesilmeyecek ama o gri havada, evlerin arasında ve odalarda karakterle birlikte gezeceksiniz gibi geliyor bana.
devamını gör...
miyop erkeklerin geliri fazla olur
deme!
e miyop olan kadınlar!
bize bir şey yok mu?
ayıp ama sene olmuş neredeyse 2022 (bkz: cinsiyetçi başlıklar).
gidiyorum ben.
e miyop olan kadınlar!
bize bir şey yok mu?
ayıp ama sene olmuş neredeyse 2022 (bkz: cinsiyetçi başlıklar).
gidiyorum ben.
devamını gör...
sevgilisi tarafından hak ettiği değeri göremeyen kadın
umutsuzluğun dışavurumudur. yıllarca iç sesimle beraber böyle ezik çiftleri uzaktan izlerim, bi sabah cartt diye uyandım. korkudan, başka erkeklerin öcü gibi geldiği bu türden hanımların bir çoğu da kaçıp kurtulmak istiyorlar.
güzel bir kadın ve birlikte olduğu kıl tüy bir herif varsa, şansımı deneme özgürlüğümden alıkoyamaz beni kimse. en kötü tokat yerim. en iyi, şampuan kokan bir kadınla gece doyarım. risk almadan mutlu olamayız. artık hayal etmeyi bırakıp eyleme dökelim düşüncelerimizi.
yanında erkek arkadaşı olan üzgün her kadın, bir umuttur. o hayvan onun değerini bilmediyse biz ona hak ettiğini vermeliyiz. illaki veririz. olayımız bu.
güzel bir kadın ve birlikte olduğu kıl tüy bir herif varsa, şansımı deneme özgürlüğümden alıkoyamaz beni kimse. en kötü tokat yerim. en iyi, şampuan kokan bir kadınla gece doyarım. risk almadan mutlu olamayız. artık hayal etmeyi bırakıp eyleme dökelim düşüncelerimizi.
yanında erkek arkadaşı olan üzgün her kadın, bir umuttur. o hayvan onun değerini bilmediyse biz ona hak ettiğini vermeliyiz. illaki veririz. olayımız bu.
devamını gör...
kızların espri yapmayı becerememesi
kızlar neler yapabiliyor onları sıralayın daha kolay olcak sizin için böyle her eksiklerine başlık zor.
devamını gör...
insana verilmiş üç mucize
sevgi, hayat, mutluluk.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
sıksa da canımı bazı şeyler ben gülerim.
üzse de beni bazı şeyler ben yine gülerim.
ağlatsa da bazı şeyler ağlarken de gülerim.
çünkü bilirim, gülmek en büyük devrim.
“kahkahasız geçen bir gün, boşa geçmiş bir gündür.” - charlie chaplin *
üzse de beni bazı şeyler ben yine gülerim.
ağlatsa da bazı şeyler ağlarken de gülerim.
çünkü bilirim, gülmek en büyük devrim.
“kahkahasız geçen bir gün, boşa geçmiş bir gündür.” - charlie chaplin *
devamını gör...
son singapur vapuru (yazar)
benden bir hatıra.
devamını gör...
fake hesap açıp o hesapla yakınlaşmaya başlamak
mastor ukdesidir.
yazarlardan fayda yok bari kendim fake hesap açayım da oradan kendime yürüyeyim düşüncesi taşıyan yazarın ilginç hamlesidir. ne içiyorsa aynısında istiyorum, açık ve net…
yazarlardan fayda yok bari kendim fake hesap açayım da oradan kendime yürüyeyim düşüncesi taşıyan yazarın ilginç hamlesidir. ne içiyorsa aynısında istiyorum, açık ve net…
devamını gör...
ayıptır sorması
sosyal medyada ayyuka çıkan özgüvenli soru.
-ayıptır sorması siz ayrıldınız mı?
-evet, der ve biteceğini sanırsın
-ayıptır sorması niye ayrıldınız
-geçinemedik, der ve biteceğini sanırsın
-ayıptır sorması, kabahat kimdeydi?
-bendeydi, der ve bitirirsin.
karşı taraf bu aymaz cevaptan, daha aymaz olmaya çekinir
-hımmm, der
mesajı beğenirsen, diyalog sona erer.
-ayıptır sorması siz ayrıldınız mı?
-evet, der ve biteceğini sanırsın
-ayıptır sorması niye ayrıldınız
-geçinemedik, der ve biteceğini sanırsın
-ayıptır sorması, kabahat kimdeydi?
-bendeydi, der ve bitirirsin.
karşı taraf bu aymaz cevaptan, daha aymaz olmaya çekinir
-hımmm, der
mesajı beğenirsen, diyalog sona erer.
devamını gör...
kim lan bu erol egemen
erol egemen'in bir türlü ortaya çıkmamasından dolayı edilen sitem cümlesi.
kim ulan bu? kimse çıksın ortaya.
kim ulan bu? kimse çıksın ortaya.
devamını gör...
sözlük dergi yazılarını bekliyor
ooo zorlu işe girişilmiş. ama zorun başarıldığını düşünüyorum birazdan okumaya başlayacağım. bu vesile ile karambol’un “eski” mod statüsüne geçmiş olduğunu da öğrendim. emek verenlere teşekkürler. bir şeyler üretmek için çaba sarfetmek çok güzel bir şey bence. *
devamını gör...
anonim olmanın verdiği rahatlık
yargılanmaktan korkmadan tüm zayıflıklarınızı anlatabilmeniz. müthiştir.
hep güçlü görünmek, güçlü olmak zorundayız. yaşama karşı, çevremize karşı. diz çökmek zorunda kaldığımızda derteleşecek birini arıyor gözler. bir şeyler söylemek gerekiyor. bir çaresizliği anlatmak istiyor insan. bir çift gözün o bitkinliğe ortak olmasını istiyor. seni hiç tanımayan, senin de tanımadığın biri oluyor bazen bu kişi. olmayan bir omuzdur, kafamızı koyup uzaklara bakmak istediğimiz.
yaşam. her şeyiyle bize tuzak kurmayı biliyor. zayıf hissediyorum bu aralar. koca arturo bandini, kırılgan bir çocuk gibi. yaslanıp sızlanabileceği bir omuz arıyor. yaşam işte. neydim değil, ne oldum dedirtiyor bir anda. dün berrak bir zihinle, şu veya bu diyerek yargılar ortaya koyarken; bir gönülde sığıntı olabiliyor insan. tüm kanatları kesilmiş gibi hissedebiliyor. kafasını kaldırıp gökyüzüne "nedir bu, nedendir ?" diye bağırmak isteyebiliyor. birilerinin sesini duyup "bundandır" demesini istiyor. çözüm mü ? değil. lakin birinin duyduğunu bilmek istiyor işte. bir şarkı ona gerekenleri söylediğinde, onun cevabını yaşayan, yaşamış birilerine söylemek isteği vardır. anonimken, bu kolaydır işte. anonimlik güzeldir.
bizi saklanmaya, gözlerle anlatmaya zorlayan yaşama karşı bir çözüm üretmişiz. hiç tanımadığımız, bizi kınamayan bir insanın bizi anlamasıdır meselemiz. üzücüdür gerçekten. bir vazgeçişin derin hüznünü, vazgeçmeyenlerden başka kim bilebilir ki ?
hep güçlü görünmek, güçlü olmak zorundayız. yaşama karşı, çevremize karşı. diz çökmek zorunda kaldığımızda derteleşecek birini arıyor gözler. bir şeyler söylemek gerekiyor. bir çaresizliği anlatmak istiyor insan. bir çift gözün o bitkinliğe ortak olmasını istiyor. seni hiç tanımayan, senin de tanımadığın biri oluyor bazen bu kişi. olmayan bir omuzdur, kafamızı koyup uzaklara bakmak istediğimiz.
yaşam. her şeyiyle bize tuzak kurmayı biliyor. zayıf hissediyorum bu aralar. koca arturo bandini, kırılgan bir çocuk gibi. yaslanıp sızlanabileceği bir omuz arıyor. yaşam işte. neydim değil, ne oldum dedirtiyor bir anda. dün berrak bir zihinle, şu veya bu diyerek yargılar ortaya koyarken; bir gönülde sığıntı olabiliyor insan. tüm kanatları kesilmiş gibi hissedebiliyor. kafasını kaldırıp gökyüzüne "nedir bu, nedendir ?" diye bağırmak isteyebiliyor. birilerinin sesini duyup "bundandır" demesini istiyor. çözüm mü ? değil. lakin birinin duyduğunu bilmek istiyor işte. bir şarkı ona gerekenleri söylediğinde, onun cevabını yaşayan, yaşamış birilerine söylemek isteği vardır. anonimken, bu kolaydır işte. anonimlik güzeldir.
bizi saklanmaya, gözlerle anlatmaya zorlayan yaşama karşı bir çözüm üretmişiz. hiç tanımadığımız, bizi kınamayan bir insanın bizi anlamasıdır meselemiz. üzücüdür gerçekten. bir vazgeçişin derin hüznünü, vazgeçmeyenlerden başka kim bilebilir ki ?
devamını gör...
yazarların en sevdiği geçiştirme sözcüğü
ocakta ocagım var
devamını gör...
ilk buluşmada yapılmaması gerekenler
benim gibi iltifat alıp utanınca ne yapacağınızı şaşırıp karşınızdakine kaba davranmayın..
devamını gör...
lev troçki
stalin döneminde 11 yıl sürgün hayatı yaşamış, marksist teorisyen; sovyetler birliğinin kurulmasında etkili, halk komiserliğinden sorumlu bolşevik partinin politbüro üyesi, devrim sonrasında dış işleri ve savaş bakanlığı yapmış, baş komutan sıfatıyla kızıl ordu'nun kurulmasını sağlamış, olası muhalefeti bastırmakla görevlendirilmiş lev davidoviç troçki.
rusya, 1. dünya savaşı'ndan çekildikten sonra lenin ve bolşeviklerle brest-litovsk antlaşmas'nın *imzalanmasıyla ilgili fikir ayrılığına düşmüş, partiden uzaklaştırılmıştı. bu anlaşmanın imzalanmasından sonra başlayan iç savaş döneminde sol kanat ve troçki giderek etkisini kaybetti. lenin'in ölümünden (21 ocak 1924) sonra da stalin başa getirildi. troçki'nin stalinle iktidar mücadelesi de böylece başlamış oldu. troçki, önce savaş komitesi başkanlığından daha sonra da enternasyonal merkez yürütme komitesi'nden alındı. yani 2 yıl içinde elindeki bütün yetkiler alınmış oldu. 18 ocak 1929'da ülkeden sürüldü. sürgün gerekçesi "yasa dışı sovyet partisi kurmak"suçuydu. ve troçki devamında türkiye'ye sığındı.
türkiye'ye sığınan troçki, önce rus konsolosluğu'nda bir süre kaldı, oradan tokatlıyan oteli'nde ve ve nihayet bomonti’deki izzet paşa konağı’ndan sonra büyükada’da bir yalıya taşındı. köşkte çıkan yangın yüzünden ( troçki’nin bütün arşivi bu yangında kül oldu) bir süre savoy otel’de kalıp sonra da moda’da bir eve geçtiyse de adada yaşamak daha güvenli olacağından büyükada’daki yanaros köşkü'ne yerleşti.
dört yıllık sürgününün sonlarına doğru, 1932-1933 yılları arasında çok sıkı güvenlik önlemleri alınan yanaros köşkü'nde yaşmış, otobiyografisini ve rus devrim tarihi adlı kitabını burada yazmıştı.

20 şubat 1932'de sovyet vatandaşlığından da çıkartıldı. sürgün hayatı, danimarka, fransa (2 yıl, 1933'te sınır dışı edildi), norveç ve en son meksika ile devam etti. meksika'yı seçmesindeki en büyük etken frida kahlo ve diego rivera'nın oradaki varlıkları ve onu ağırlamak için gönüllü olmalarıydı. troçki bir süreliğine frida kahlo ve diego rivera'nın evinde misafir oldu.

meksiko city'de 4. enternasyonal çalışmalarını başlatmıştı. 1938'de avrupa, amerika ve asyadan gelen delegeler paris'te toplandılar ve stalin'in artık proletaryaya liderlik yapmaması gerektiği kararını aldılar. yani 4. enternasyonal sadece kapitalizmi değil stalin'i de karşısına almıştı.

stalin'in varlığını tehdit olarak gördüğü troçki, 1940 yılında ramón mercader adında bir stalinist ajan tarafından ağır yaralandı ve 21 ağustos 1940'ta öldü.
ölmeden önce şu cümleleri kurmuştu: "burjuva basına iyi malzeme olduk." ve "4. enternasyonalin zaferinden eminim."
kaynak
kaynak
rusya, 1. dünya savaşı'ndan çekildikten sonra lenin ve bolşeviklerle brest-litovsk antlaşmas'nın *imzalanmasıyla ilgili fikir ayrılığına düşmüş, partiden uzaklaştırılmıştı. bu anlaşmanın imzalanmasından sonra başlayan iç savaş döneminde sol kanat ve troçki giderek etkisini kaybetti. lenin'in ölümünden (21 ocak 1924) sonra da stalin başa getirildi. troçki'nin stalinle iktidar mücadelesi de böylece başlamış oldu. troçki, önce savaş komitesi başkanlığından daha sonra da enternasyonal merkez yürütme komitesi'nden alındı. yani 2 yıl içinde elindeki bütün yetkiler alınmış oldu. 18 ocak 1929'da ülkeden sürüldü. sürgün gerekçesi "yasa dışı sovyet partisi kurmak"suçuydu. ve troçki devamında türkiye'ye sığındı.
türkiye'ye sığınan troçki, önce rus konsolosluğu'nda bir süre kaldı, oradan tokatlıyan oteli'nde ve ve nihayet bomonti’deki izzet paşa konağı’ndan sonra büyükada’da bir yalıya taşındı. köşkte çıkan yangın yüzünden ( troçki’nin bütün arşivi bu yangında kül oldu) bir süre savoy otel’de kalıp sonra da moda’da bir eve geçtiyse de adada yaşamak daha güvenli olacağından büyükada’daki yanaros köşkü'ne yerleşti.
dört yıllık sürgününün sonlarına doğru, 1932-1933 yılları arasında çok sıkı güvenlik önlemleri alınan yanaros köşkü'nde yaşmış, otobiyografisini ve rus devrim tarihi adlı kitabını burada yazmıştı.

20 şubat 1932'de sovyet vatandaşlığından da çıkartıldı. sürgün hayatı, danimarka, fransa (2 yıl, 1933'te sınır dışı edildi), norveç ve en son meksika ile devam etti. meksika'yı seçmesindeki en büyük etken frida kahlo ve diego rivera'nın oradaki varlıkları ve onu ağırlamak için gönüllü olmalarıydı. troçki bir süreliğine frida kahlo ve diego rivera'nın evinde misafir oldu.

meksiko city'de 4. enternasyonal çalışmalarını başlatmıştı. 1938'de avrupa, amerika ve asyadan gelen delegeler paris'te toplandılar ve stalin'in artık proletaryaya liderlik yapmaması gerektiği kararını aldılar. yani 4. enternasyonal sadece kapitalizmi değil stalin'i de karşısına almıştı.

stalin'in varlığını tehdit olarak gördüğü troçki, 1940 yılında ramón mercader adında bir stalinist ajan tarafından ağır yaralandı ve 21 ağustos 1940'ta öldü.
ölmeden önce şu cümleleri kurmuştu: "burjuva basına iyi malzeme olduk." ve "4. enternasyonalin zaferinden eminim."
kaynak
kaynak
devamını gör...
eleştiride üslubun önemi
"ben evde televizyon izlemem de izletmem de." diyen kişi ile
evde yüz yüze konuşup çayımızı içmek varken neden birbirimizden haberimiz yokmuş gibi televizyon izleyelim? diyen kişinin mesajı karşıya farklı yansır.
evde yüz yüze konuşup çayımızı içmek varken neden birbirimizden haberimiz yokmuş gibi televizyon izleyelim? diyen kişinin mesajı karşıya farklı yansır.
devamını gör...
çocuğunuz ateist olduğunu söylese ne yaparsınız sorunsalı
ulan yazmayayım diyorum ama ne enteresan müslüman arkadaşlar var ya. çocuğu ateistim dese evlatlıktan reddedecek evden atacakmış. olum inandığınız kitapta hz nuh var adam peygamber son ana kadar oğlunun yanındaymış hep, hatta tufanda bile imanlıların bindiği gemiye defalarca cağırmış. siz kimsiniz ki evden atacak evlatlıktan reddedeceksiniz evladınızı? bu kafayla sakın çocuk falan yapmayın. ayrıca bu hareketlerinizle kafasında soru işareti olan gencin geri müslüman olacağını mı zannediyorsunuz? iman la bu iman inandığınız dine göre de allah nasip ediyor. yapabileceğiniz en iyi şey sevginizin değişmediğini göstermek güveneceği insanlar olduğunu bilmesi olur öbür türlü hareketleriniz dinden iyice soğutur bir dinsiz olarak söyleyeyim.
devamını gör...
müthiş kelimesinin aslında olumsuz olması
başlığa bakınca bir düşündüm, m harfini çıkarıp kalan sessizlere baktım: t-h-ş. "dehşet" ile benzer. m de genelde o şeyi yapan şey ya da kişiler için kullanılacağı zaman ekleniyor kelimeye. demek ki dehşet veren dedim
yalnız olmayan arapça bilgim ile bile mükemmelim
yalnız olmayan arapça bilgim ile bile mükemmelim
devamını gör...
