ülkeler hakkında ilginç bilgiler
norveç’te 1 ocak 2009 tarihli bir kanunla “bedenin satışı insan onuruna aykırı bir uygulamadır” hükmüyle fuhuş yapmanın ve yaptırmanın yasaklanmış olması.
türkiye’de ise elli altı ilde bulunan genelevlerde üç binden fazla seks işçisi vesikalı olarak devlet kontrolünde çalışmaktadır. üç yüz binden fazla seks işçisi ise devlet kontrolünden uzakta çalışmaktadır.
türkiye’de ise elli altı ilde bulunan genelevlerde üç binden fazla seks işçisi vesikalı olarak devlet kontrolünde çalışmaktadır. üç yüz binden fazla seks işçisi ise devlet kontrolünden uzakta çalışmaktadır.
devamını gör...
dışarıdan soğuk görünen insan
koruma kalkanı ya da kişilik özelliği.. ne derseniz diyin. bu insanların %95’ini tanıdıkça daha çok seversiniz
devamını gör...
yedi numara
yedi numara dizisin de haydar'ın armagan'a aşkını ifade etmek icin söylediği sözlerle dizinin ne kadar muhteşem bir dizi olduğunu varın siz düşünün yazar kardeşlerim
"sıfır bir değer değildir. bir sayı bile degildir. ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır, tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür.
sana dese ki biri, "sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle". yine değeri sıfır mı olur senin için?"
"sıfır bir değer değildir. bir sayı bile degildir. ancak başka bir sayının yanına gelince değer yaratır, tıpkı sevda gibi. sevdanın da tek başına değeri yok. ille de biri olmalı. sıfır ne kadar çoksa sayı o kadar çoğalır. sevda ne kadar çoksa insan o kadar çoğalır, büyür.
sana dese ki biri, "sevdamı al, kendine ekle, bir ömür ile çarp, sonra sonsuza eşitle". yine değeri sıfır mı olur senin için?"
devamını gör...
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
flamingolarin yedikleri şeye bağlı olarak pembe renkli olması.
devamını gör...
bulmacayı etrafındakilere çözdüren kişi
bulmacayı sen mi çözüyorsun biz mi dedirten kişidir, bulmaca çözemeyip etrafındakilerle bir etkileşime girmiş ve bir yerden sonra herkesin bulmacayı çözmeye başlamasına vesile olan kişidir.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
seni bulmaktan önce aramak isterim
seni sevmekten önce anlamak isterim
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de
sana hep hep yeniden başlamak isterim.
özdemir asaf..
seni sevmekten önce anlamak isterim
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de
sana hep hep yeniden başlamak isterim.
özdemir asaf..
devamını gör...
patent duktus arteriozus
pulmoner arterle aort arasında fetal dönemde aktif olan açıklığın, doğumdan sonra kapanmamasıdır. normalde bebek doğunca ilk nefes alışla birlikte kapanması gerekir.
devamını gör...
misc radyo yayını
rezil yaz anısı erkekler için nasıl bir şey bilmiyorum ama kadınlar için bikini üstünün ipinin çözülmesidir. c'mon ya...
devamını gör...
büyük buhran
kara perşembe olarak da adlandırılan kapitalizmin büyük bunalımı. 1929 ekonomik krizi...
başlangıcı 24 ekim 1929 perşembe'dir. bitişi ise maalesef yok. bugün hala binbir çeşit etkisi, bunalımla birlikte oluşturulan ve insan üzerinde oynanan kuramları, karteller, sözleşmeler, insan hayatıyla oynayan yatırımlar, manevi değersizleştirme gibi pek çok alanda hakimdir hala bu bunalım.
zayıf ve spekülatif bankaların wall street'teki çöküşüyle başlayan bunalım, artan hisse senedi satışları, değerlerin düşmesi, bankaların günlerce piyasayı toparlamak için çırpınmasına rağmen fiyatların son sürat düşüşte olması, işsizlik, artan gelir dağılımındaki dengesizlik, dağılan sermaye birikimi, tarım ürünlerindeki arz-talep oranının düşüşü ve buna bağlı olarak çiftçilikte azalan satın alma gücü, yatırımlardaki düşüşün ulusal geliri azalan yönde tehdit etmesi, devletin piyasaya müdahalede bulunmaması... gibi faktörler bunalıma sebep unsurlar olarak gösterilmektedir.
kapitalist birikim modeli, bilindiği gibi, 1910'lu yıllardan başlayarak ikinci dünya savaşı’nın bitimine kadar uzanan bir yapısal bunalım süreci yaşamıştır. 1920'li yıllar ise abd'nin ekonomik üstünlüğünü tüm dünyaya kabul ettirdiği yıllardı. abd hem ekonomik hem de siyasi anlamda başat güç unsuru olmak adına efor sarfetmekteydi. ''kükreyen yirmiler'' olarak da adlandırılan o yıllardaki ''kükreme'' yalnızca hızla büyüyen abd ekonomisini değil, radikal bir biçimde değişen yaşam biçimlerini de anlatıyordu. abd'nin sonsuz refah ve zenginliğe kavuşan ilk ülke olduğuna inanılıyor (bkz: american dream), had safhada bireycilik üzerine yükselen ve tüketim çılgınlığı ile öne çıkan bir yaşam tarzı abd'ye egemen oluyordu.
döneme baktığımızda dikkat çeken bir diğer unsur ''borçlar döngüsü''dür. 20'lerde ekonomik durumları iyi ya da kötü olsun, birçok ülkenin ekonomisi yüklü miktardaki borçlar nedeniyle birleşik devletler ekonomisine göbekten bağlanmıştı. ancak asıl problem durumları iyi ve kötü olarak ayırt edilen ülkelerin tamamın aslında ekonomilerinin çok zayıf olmasıydı.
''amerika hapşırdığında dünyanın geri kalanı nezle olacaktır'' deyimini haklı çıkarır şekilde, 1929 yılında abd'de başlayan kriz tüm dünyayı süratle sarmaya başlamıştı. buradan itibaren, bir taraftan uluslararası üretimin ve ticaretin önemli ölçüde daralmasına sebebiyet veren bu bunalım,
diğer taraftan da batı avrupa ile kuzey amerika'nın sanayileşmiş ülkelerinin gündemine sürekli
ve yaygın bir işsizlik sorunu taşımıştır. bununla birlikte o tarihe değin sığınılan ekonominin kendi kendini düzenleyeceğini ileri süren liberal yaklaşıma -neoklasik teori- olan güven derinden sarsılmıştır.
adam smith'in görünmez el politikası fiyaskoyla sonuçlanmış, ''laissez faire, laissez aller, laissez passer'' yani piyasaya devlet müdahalesinin olmaması gerektiğini öngören ''bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler'' politikası mali piyasalar ve özel bankaları kontrolsüz bıraktığı için ekonomiyi global bir çöküşe sürüklemiştir.
sonraki süreçte bunalım dünyayı ikinci dünya savaşı'na sürüklemiştir. örneğin 1932'de almanya'da faal nüfusun % 17.2'si, abd'de 23.5'i, ingiltere'de % 13.1'i işsiz kalmıştı. abd'de zengin, kelli felli kesimin sokaklarda elma satmaya başlaması, insanların ''haftalık 1 dolarak çalışırım'' afişlerini göğüslerine asıp reklam panosu şeklinde köşe başlarında beklemeleri her kesimden insanın ne durumda olduğuna dair az çok fikir verecektir.
1929 bunalımını yalnızca ekonomik bağlamda ele almak şüphesiz ki bizi yanıltacaktır çünkü liberal ekonomik yaklaşımın çöküşü liberal siyasi yaklaşımın da çöküşü anlamına gelmiş; pek çok avrupa ülkesi diktatoryal rejimine yönelmiştir. bu yaşananlar mussolini'nin italya'da yönetime geçmesiyle aynı süreçte ilerlemiştir. sınai ve tarımsal krizle istikrarsızlaşan sınıflar, parlamenter demokrasilerin hantal işleyişine karşı tepkilerini ortaya koyan aşırı uç partileri desteklemiş; yıkılan tarımsal çıkarlar balkanlar'da sağcı rejimleri güçlendirirken, orta sınıfların ılımlı partilerden uzaklaşması almanya'da adolf hitler'in iktidara gelişi ile sonuçlanmıştır. böylece 1929 ekonomik krizi, ikinci dünya savaşı'nın nedenleri arasında en üst sıraya yükselmiştir.
abd'nin adam smith politikasının çöküşünün ardından keynes'çi politika izlemeye başlaması ile kriz ufak çapta atlatılmaya başlanmıştır. dönemin başkanı franklin roosevelt, abd'nin krizden çıkışı için new deal (yeni düzen) adı altında devletin piyasaya müdahale etmesini savunan ve devlete daha çok rol veren bir keynesçi politikanın benimsenmesi gerektiğini ilan ederek buradan itibaren 40 yıl boyunca devletlerin temel ekonomik programlarını oluşturan iktisadi görüşü tüm dünyaya duyurmuştur.
-
gelelim büyük bunalım bugüne olan etkisine...
1929 bunalımı buraya kadar gördüğümüz üzre dünya çapında bir çöküş, yapılandırma, savaş, çırpınış, kayıp, çaba ve sistematik sömürü getirmiştir. ikinci dünya savaşı'nın etkileri bugün hala hukuksal, ahlaki, norm, siyasi düzeyde global anlamda bireylerin son derece etkin hissettiği sonuçlar doğurmuştur.
öte yandan bireysel ve kültürel anlamda abd'nin toplumlar üzerindeki politikarını belirlemiş olan bunalım; bugün hepimize reklam kuşaklarıyla, bestseller romanlarla, fastfood zincirleriyle, kozmetik ürünlerle, sosyal ağlarla, hızlı ilişkilerle, manevi değerlerin yıkıma uğratılmasıyla, amerikan yapımı dizi filmlerin - reality showların gelenek yıkıcı faktörünü görmeksizin topluma emzirmesiyle etkisini sürdürmektedir. (bkz: kültürel akımların geleneksel toplumlardaki yansıma ve uygulamaları) (bkz: #17419)
bugün insan eti kokan alışveriş merkezlerinden birine girdiğinizde, alışveriş eylemi sonunda paketlerin içine bakıp ''gerçek'' bir ihtiyaç listesiyle ne derece örtüştüğü sorusunun cevabı aşikar. artan gelir dağılımındaki eşitsizliğe manevi yıkıntılarla tampon yaptırma amacı güden küreselleştirme-tek tipleştirme-tek dünya kültürü yaratma politikası son derece hızlı nufuz etmektedir günümüz toplumlarına. örneğin bugün motoruna yağ olduğumuz planlı eskitme, bernard london tarafından 29 bunalımından hemen sonra bir öneri olarak sunulmuş ancak o yıllarda kabul ettirememiştir. ne var ki bugün bizler planlı eskitmenin kurbanlarıyız ancak kurban olmakla kalmayıp son derece keyif aldığımız bir (bkz: fantazmagori) geliştirmiş durumdayız.
planlı eskitme konusu için: (bkz: planned obsolescence) (bkz: sistematik eskitme) (bkz: stil eskitmesi) (bkz: tüketerek eskitme)
kısacası hepinize ''walcome to the jungle'':
başlangıcı 24 ekim 1929 perşembe'dir. bitişi ise maalesef yok. bugün hala binbir çeşit etkisi, bunalımla birlikte oluşturulan ve insan üzerinde oynanan kuramları, karteller, sözleşmeler, insan hayatıyla oynayan yatırımlar, manevi değersizleştirme gibi pek çok alanda hakimdir hala bu bunalım.
zayıf ve spekülatif bankaların wall street'teki çöküşüyle başlayan bunalım, artan hisse senedi satışları, değerlerin düşmesi, bankaların günlerce piyasayı toparlamak için çırpınmasına rağmen fiyatların son sürat düşüşte olması, işsizlik, artan gelir dağılımındaki dengesizlik, dağılan sermaye birikimi, tarım ürünlerindeki arz-talep oranının düşüşü ve buna bağlı olarak çiftçilikte azalan satın alma gücü, yatırımlardaki düşüşün ulusal geliri azalan yönde tehdit etmesi, devletin piyasaya müdahalede bulunmaması... gibi faktörler bunalıma sebep unsurlar olarak gösterilmektedir.
kapitalist birikim modeli, bilindiği gibi, 1910'lu yıllardan başlayarak ikinci dünya savaşı’nın bitimine kadar uzanan bir yapısal bunalım süreci yaşamıştır. 1920'li yıllar ise abd'nin ekonomik üstünlüğünü tüm dünyaya kabul ettirdiği yıllardı. abd hem ekonomik hem de siyasi anlamda başat güç unsuru olmak adına efor sarfetmekteydi. ''kükreyen yirmiler'' olarak da adlandırılan o yıllardaki ''kükreme'' yalnızca hızla büyüyen abd ekonomisini değil, radikal bir biçimde değişen yaşam biçimlerini de anlatıyordu. abd'nin sonsuz refah ve zenginliğe kavuşan ilk ülke olduğuna inanılıyor (bkz: american dream), had safhada bireycilik üzerine yükselen ve tüketim çılgınlığı ile öne çıkan bir yaşam tarzı abd'ye egemen oluyordu.
döneme baktığımızda dikkat çeken bir diğer unsur ''borçlar döngüsü''dür. 20'lerde ekonomik durumları iyi ya da kötü olsun, birçok ülkenin ekonomisi yüklü miktardaki borçlar nedeniyle birleşik devletler ekonomisine göbekten bağlanmıştı. ancak asıl problem durumları iyi ve kötü olarak ayırt edilen ülkelerin tamamın aslında ekonomilerinin çok zayıf olmasıydı.
''amerika hapşırdığında dünyanın geri kalanı nezle olacaktır'' deyimini haklı çıkarır şekilde, 1929 yılında abd'de başlayan kriz tüm dünyayı süratle sarmaya başlamıştı. buradan itibaren, bir taraftan uluslararası üretimin ve ticaretin önemli ölçüde daralmasına sebebiyet veren bu bunalım,
diğer taraftan da batı avrupa ile kuzey amerika'nın sanayileşmiş ülkelerinin gündemine sürekli
ve yaygın bir işsizlik sorunu taşımıştır. bununla birlikte o tarihe değin sığınılan ekonominin kendi kendini düzenleyeceğini ileri süren liberal yaklaşıma -neoklasik teori- olan güven derinden sarsılmıştır.
adam smith'in görünmez el politikası fiyaskoyla sonuçlanmış, ''laissez faire, laissez aller, laissez passer'' yani piyasaya devlet müdahalesinin olmaması gerektiğini öngören ''bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler'' politikası mali piyasalar ve özel bankaları kontrolsüz bıraktığı için ekonomiyi global bir çöküşe sürüklemiştir.
sonraki süreçte bunalım dünyayı ikinci dünya savaşı'na sürüklemiştir. örneğin 1932'de almanya'da faal nüfusun % 17.2'si, abd'de 23.5'i, ingiltere'de % 13.1'i işsiz kalmıştı. abd'de zengin, kelli felli kesimin sokaklarda elma satmaya başlaması, insanların ''haftalık 1 dolarak çalışırım'' afişlerini göğüslerine asıp reklam panosu şeklinde köşe başlarında beklemeleri her kesimden insanın ne durumda olduğuna dair az çok fikir verecektir.
1929 bunalımını yalnızca ekonomik bağlamda ele almak şüphesiz ki bizi yanıltacaktır çünkü liberal ekonomik yaklaşımın çöküşü liberal siyasi yaklaşımın da çöküşü anlamına gelmiş; pek çok avrupa ülkesi diktatoryal rejimine yönelmiştir. bu yaşananlar mussolini'nin italya'da yönetime geçmesiyle aynı süreçte ilerlemiştir. sınai ve tarımsal krizle istikrarsızlaşan sınıflar, parlamenter demokrasilerin hantal işleyişine karşı tepkilerini ortaya koyan aşırı uç partileri desteklemiş; yıkılan tarımsal çıkarlar balkanlar'da sağcı rejimleri güçlendirirken, orta sınıfların ılımlı partilerden uzaklaşması almanya'da adolf hitler'in iktidara gelişi ile sonuçlanmıştır. böylece 1929 ekonomik krizi, ikinci dünya savaşı'nın nedenleri arasında en üst sıraya yükselmiştir.
abd'nin adam smith politikasının çöküşünün ardından keynes'çi politika izlemeye başlaması ile kriz ufak çapta atlatılmaya başlanmıştır. dönemin başkanı franklin roosevelt, abd'nin krizden çıkışı için new deal (yeni düzen) adı altında devletin piyasaya müdahale etmesini savunan ve devlete daha çok rol veren bir keynesçi politikanın benimsenmesi gerektiğini ilan ederek buradan itibaren 40 yıl boyunca devletlerin temel ekonomik programlarını oluşturan iktisadi görüşü tüm dünyaya duyurmuştur.
-
gelelim büyük bunalım bugüne olan etkisine...
1929 bunalımı buraya kadar gördüğümüz üzre dünya çapında bir çöküş, yapılandırma, savaş, çırpınış, kayıp, çaba ve sistematik sömürü getirmiştir. ikinci dünya savaşı'nın etkileri bugün hala hukuksal, ahlaki, norm, siyasi düzeyde global anlamda bireylerin son derece etkin hissettiği sonuçlar doğurmuştur.
öte yandan bireysel ve kültürel anlamda abd'nin toplumlar üzerindeki politikarını belirlemiş olan bunalım; bugün hepimize reklam kuşaklarıyla, bestseller romanlarla, fastfood zincirleriyle, kozmetik ürünlerle, sosyal ağlarla, hızlı ilişkilerle, manevi değerlerin yıkıma uğratılmasıyla, amerikan yapımı dizi filmlerin - reality showların gelenek yıkıcı faktörünü görmeksizin topluma emzirmesiyle etkisini sürdürmektedir. (bkz: kültürel akımların geleneksel toplumlardaki yansıma ve uygulamaları) (bkz: #17419)
bugün insan eti kokan alışveriş merkezlerinden birine girdiğinizde, alışveriş eylemi sonunda paketlerin içine bakıp ''gerçek'' bir ihtiyaç listesiyle ne derece örtüştüğü sorusunun cevabı aşikar. artan gelir dağılımındaki eşitsizliğe manevi yıkıntılarla tampon yaptırma amacı güden küreselleştirme-tek tipleştirme-tek dünya kültürü yaratma politikası son derece hızlı nufuz etmektedir günümüz toplumlarına. örneğin bugün motoruna yağ olduğumuz planlı eskitme, bernard london tarafından 29 bunalımından hemen sonra bir öneri olarak sunulmuş ancak o yıllarda kabul ettirememiştir. ne var ki bugün bizler planlı eskitmenin kurbanlarıyız ancak kurban olmakla kalmayıp son derece keyif aldığımız bir (bkz: fantazmagori) geliştirmiş durumdayız.
planlı eskitme konusu için: (bkz: planned obsolescence) (bkz: sistematik eskitme) (bkz: stil eskitmesi) (bkz: tüketerek eskitme)
kısacası hepinize ''walcome to the jungle'':
devamını gör...
adeta mükemmel
yiğit özgür'ün en sevdiğim karikatürlerinden birinde geçen bir cümledir. kahramanımız ilacın prospektüsünü okur ve yan etkileri karşısında "adeta mükemmel" der.
günlük hayatta konuşma dilinde sıkça kullandığım bu kalıbı şimdiye kadar burada kullanmamış olmam kendi açımdan adeta mükemmel. neyse efendim, geç olsun güç olmasın demişler.
günlük hayatta konuşma dilinde sıkça kullandığım bu kalıbı şimdiye kadar burada kullanmamış olmam kendi açımdan adeta mükemmel. neyse efendim, geç olsun güç olmasın demişler.
devamını gör...
yeni açılacak kitapçıya isim önerileri
bilmece.
sana soracaklar neden bilmece?
işte asıl bilmece bu.
sana soracaklar neden bilmece?
işte asıl bilmece bu.
devamını gör...
aynen kelimesine sinir olanlar
aynen.
devamını gör...
yetenek diye bir şeyin olmaması
yetenek diye bir şey vardır. ancak etkisi sanıldığı değildir. çalışmak daha önemlidir. yetenek destekleyici unsurdur. kremanın üstündeki çilektir. herkes her şeyi çalışarak yapabilir diye birşey yoktur.
devamını gör...
jenerik marka
cif. ciflemek diye bir şey var.
devamını gör...
toplu taşıma araçlarında gıcık olunan tipler
fordus mangandus tayfa.
otobüs viraj alsa da sürtünsem diye fırsat kollar ayılar.
otobüs viraj alsa da sürtünsem diye fırsat kollar ayılar.
devamını gör...
yıldız moran arun

1932- 1995 yılları arasında yaşamış türkiye'nin ilk kadın fotoğrafçılarından biri, belki ilki. aynı zamanda özdemir asaf'ın eşi, üç çocuğunun annesi.
robert kolej'de okumuş yıldız hanım, ingiltere'de fotoğrafçılık eğitimi almış. ilk sergisini 1953 yılında yurtdışında, henüz 21 yaşındayken açmış. 1954 yılında türkiye'ye dönüp istanbul'da kendisine bir atölye kurmuş. ve o yıl özdemir asaf ile tanışmış.

bu güzel fotoğraf çekimi de yine yıllar sonra eşi olacak yıldız moran arun'a ait.
1962 yılında özdemir asaf'tan ilk çocuğunu doğurur yıldız moran arun. henüz evli değillerdir. 1963 yılında evlenirler.
1950-1962 yıllarında başarıyla yaptığı fotoğraf sanatçılığını bırakır, evlenince.
yıldız moran arun, 1964 yılında özdemir asaf'ın 92 şiirini ingilizceye çevirir ve bu şiirler to go to adıyla yayınlanır.
şimdi yanyana aşiyan da yatıyor iki sevgili.

mezar taşında yazan şiir;
ikilem
sevgi ise, sevişeceğiz seninle ..
kavga ise, dövüşeceğiz seninle ..
ölümü de paylaştığımız yaşamda
ortaklaşa bölüşeceğiz seninle
kaynak : www.yildizmoran.com.tr/biog...
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan yazar iticiliği
insan merak ediyor. cidden bu düşünceler, fikirler kimden diye. varsa doğru düzgün bir profiliniz koyun gitsin. yoksa da koyun.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sevgili dostlar, bakıyorum sözlük yorgun düşmüş.zaten dün uyumadan sol tarafından kalitesinden belliydi!(bkz: sısısısı) haziranın ikinci gününün ilk günaydın mesajını şuracığa bırakmaktan kıvanç duyuyorum. işe gitmek zorunda olmayan dostlarım! evet sen, sen, ve de sen! kalkınca güzel bir kahvaltı hazırlayın da neşeniz yerine gelsin. bir yumurtalı patates olur,efenime söyleyeyim bir yumurtalı ekmek veya pişi veyahut keçi ayağı hamur kızartması, olmadı bol salçalı karışık bir tost! diyetçi kardeşim sen de koy bugün diyetin alüminyumuna! evet hayat kısa,kahvaltılar azalıyor.. herkesin günü güzel geçsin.
devamını gör...
sözlük mağazasına gerek olmadığı gerçeği
naçizane fikrimdir. amaçlanan tanımları arttırmak, insanları çekmek veya tutmak olabilir. ama sözlük yazarları, bu ufak değişimlerle ne kadar ilgilenir bilemiyorum. piyasadaki sözlüklerde olan boş ve kalitesiz muhabbetlerden sıkılan, kalite arayan kafa sözlük tabanında şekle değil niteliğe bakan bir yapı var. o yüzden, insanları rozet, gizlilik vs gibi şeylerle ayrıştırmaktansa interaktif şeylerle birleştirmek gerektiğini düşünüyorum. tanışalım, yazarlar olarak birbirimizi bilelim, daha çok konular üzerinde daha derinlemesine tartışalım gibi gibi.
devamını gör...
