jesse pinkman
devamını gör...
apollo 13
11 nisan 1970 tarihinde ay'a insanlı iniş yapmak üzere başlatılan, ancak olmadık bir aksilik nedeniyle ay'a iniş yapamadan geri dönen astronotların yer aldığı nasa programı.
meraklısına detaylar geliyor. uzun bir yazı, uyarmadı demeyin.
--- mürettebat ---
görevin ilk mürettebatı gordon cooper, donn eisele ve edgar mitchell olarak belirlenmişti. fakat bu durum uzun sürmedi. kiminin eğitim sırasındaki davranışları, kiminin özel hayatındaki sorunlar göreve de yansıdı. böylece mürettebat alan shepard, stuart roosa ve edgar mitchell olarak yeniden düzenlendi. bu kez de ortaya birtakım sağlık sorunları çıktı derken yeniden bir düzenleme yapıldı: jim lovell, fred haise ve ken mattingly. mattingly de bir hastalık geçirince mürettebat yine yenilendi ve jim lovell, fred haise ile jack swigert görevde yer almak üzere son seçilen kadro oldu.
soldan sağa: swigert, lovell ve haise

(görsel, astronomy. com'dan alıntıdır.)
lovell daha önce nasa'da çalışıyordu zaten. haise ve swigert ise daha önce askeri pilotluk yapmıştı. bu nedenle ekip uçuş konusunda oldukça tecrübeliydi. bu, ilerleyen günlerde gelecek olan felaketler için büyük bir avantajdı.
--- uçuş öncesi ---
mekik, servis modülü, kumanda modülü odyssey ve ay örümceği aquarius adlı kısımlardan oluşuyordu. ay üzerindeki fra maura adlı bölgeye iniş planlanmıştı.
temsili bir çizim:

(görsel, awesomestories. com'dan alıntıdır.)
uçuştan önceki haftalarda geri sayım aşaması için tatbikat yapıldı. bir test sırasında, oksijen tankındaki likit oksijen boşaltılarak yerine gaz halinde oksijen dolduruldu. test sonrasında tank boşaltılırken, aracın boru tesisatının kontrol edilmediği görüldü. bunun üzerine gerçekleştirilen kontrol sırasında, ısıtıcı sistemin kullanacağı elektriği sağlamak için yeni bir düzenleme yapıldı.
burada bir ihmal söz konusu oldu. roket üreticisi ile oksijen tankı üreticisi arasında bir görüşme yapıldı ve tank üreticisine, termostatların çalışması için gereken voltaj aralığının yükseltilmesi gerektiği söylendi. ancak ne yazık ki bu yapılmadı. üstelik buna rağmen tank 2. kez kontrol edildi ve yıpratıldı ki zaten tankın üretilmesinin üzerinden yıllar geçmişti. bu ihmalin neye yol açtığını az sonra yazacağım.
--- uçuş günü ve sonrası ---
roket ateşlendi, araç beklenen yörüngeye oturdu. 2 saat kadar sonra, pogo salınımı başlayınca motorda bir tuhaflık olduğu fark edildi. aslında benzer bir durum apollo 6'nın testlerinde de ortaya çıktığı için, bir çeşit önlem alınmıştı bu duruma karşı. bu önlem devreye alındı ve sonrasında ay'a doğru yolculuk başladı. her şey düzeldi zannedildi ancak ne yazık ki durum sandıklarından daha kötüydü.
uçuşun 56. saatinde, her şey yolundaymış gibi görünürken son derece yüksek sesli bir patlama gerçekleşti.
ilk başta lovell bunu, test zamanlarında haise tarafından yapılan şakalardan biri zannetmiş. zira haise vanalarla oynayarak patlamaya benzer sesler çıkarmalarına neden olarak eğlenirmiş. ancak patlamanın ardından lovell ile göz göze geldiklerinde, haise korku dolu bir suratla "ben yapmadım" deyince lovell da endişelenmeye başlamış.
patlayan şey, yukarıda bahsettiğim ihmal nedeniyle, oksijen tankının ta kendisiydi çünkü tanka kontrol aşamasında 65 voltluk gerilim sağlayan bir devre düzenlemesi getirilmişti. fakat tank üreticisi yapılması gerekeni yapıp sistemi buna uygun hale getirmediğinden, tankın sıcaklığı 80 dereceyi bulmuştu. bu da ortamdaki sıvı oksijeni harekete geçirmişti. düşmesi gereken sıcaklık da hatalı sistem nedeniyle düşürülemediğinden süreç patlamayla sonuçlanmıştı.
--- houston, bir sorunumuz var ---
filmlerden bildiğimiz bu cümle, swigert'ın dudaklarından dökülen cümle oldu. oksijen tankına ait göstergede koca bir "sıfır" görünüyordu. modülün camından dışarıya baktıklarında, uzayın derinliklerine doğru yol alan bir sızıntı gördüler. ardından diğer tank da sıfırlandı ve kumanda modülünde gerekli teknik desteği sağlayan oksijen bir anda tükendi. bunun anlamı, kumanda modülünün işe yaramaz hale gelmesiydi.
yapılacak tek şey kalmıştı: ay örümceği aquarius'a geçmek (çünkü onun oksijen tankı sağlamdı) ve görevi falan bir kenara bırakıp dünyaya dönmek.
ancak aquarius, ay'a iniş için tasarlanmıştı. aslında bu da geri dönüşü sağlayabilecek bir araçtı ama yer atmosferine girildiğinde gerekecek olan ısı kalkanı bu araçta yoktu. normal şartlarda kumanda modülünü taşıyan mekikle geri dönüş mümkündü ama bunu yapmak için aquarius'u mekikten ayırmaları gerekiyordu. oysa şimdi iş, aquarius aracılığıyla geri dönmeye kalmıştı ki bu da başlı başına bir sorundu.
aquarius'un içerisinde sıcaklık dondurucu seviyelerdeydi. üstelik haise bir üriner enfeksiyon nedeniyle rahatsızlanmıştı ve halsiz bir şekilde bir kenara yığılmıştı. ihtiyaç olan elektrik seviyesi ellerinde bulunandan yüksekti. bu nedenle yer ekibiyle olan bağlantıları sık sık kesiliyordu.
neyse ki lovell oldukça tecrübeli biriydi. birkaç yörünge düzeltmesi ile ay'ın etrafından dolanıp dünyaya doğru yönelmeyi başardılar. dönüş için 2 kişiyi 2 gün süresince idare edecek bir oksijen filtresi vardı aquarius'un içerisinde. ancak dönüşün 4 gün süreceği ve içeride 3 kişi olduğu düşünülünce sıkıntının büyüklüğü anlaşılabilir sanıyorum. burada da yardıma yerdeki ekip koştu ve onların talimatı ile kumanda modülünün kare filtresini alarak binbir güçlükle aquarius'un yuvarlak bir kısmına takmayı başardılar. böylece araç içerisinde biriken karbondioksit sorunu çözülmüş oldu.
dünyaya yaklaşınca, ısı kalkanının devreye girmesi gerektiğinden, işe yaramaz haldeki odyssey yeniden çalıştırılmalıydı. üstelik aquarius'un da odyssey'den ayrılması gerekiyordu.
burada detaya fazlaca girmeme gerek yok. yer ekibinin yaptığı bir plan sayesinde işler yolunda gitti. odyssey pasifik okyanusu'na inmeyi (ya da düşmeyi diyelim) başardı. böylece filmlerdekilere benzeyen kabus gibi birkaç gün sona ermiş ve astronotlar bu görevden canlarını sağ salim kurtarmayı başarmıştı.
ay'a kadar gidip yüzeye epeyce yaklaşıp onu yakından görmek ama üzerine inemeden gerisin geri dönmek oldukça moral bozucu olmalı. ancak hayatınızın devamı ile görev aşkını kıyaslayınca, bunu sineye çekmek belki biraz daha kolay oluyordur, kim bilir.
kumanda modülü:

(görsel, space. com'dan alıntıdır.)
ay örümceği:

(görsel, wikimedia. org'dan alıntıdır.)
meraklısına detaylar geliyor. uzun bir yazı, uyarmadı demeyin.
--- mürettebat ---
görevin ilk mürettebatı gordon cooper, donn eisele ve edgar mitchell olarak belirlenmişti. fakat bu durum uzun sürmedi. kiminin eğitim sırasındaki davranışları, kiminin özel hayatındaki sorunlar göreve de yansıdı. böylece mürettebat alan shepard, stuart roosa ve edgar mitchell olarak yeniden düzenlendi. bu kez de ortaya birtakım sağlık sorunları çıktı derken yeniden bir düzenleme yapıldı: jim lovell, fred haise ve ken mattingly. mattingly de bir hastalık geçirince mürettebat yine yenilendi ve jim lovell, fred haise ile jack swigert görevde yer almak üzere son seçilen kadro oldu.
soldan sağa: swigert, lovell ve haise

(görsel, astronomy. com'dan alıntıdır.)
lovell daha önce nasa'da çalışıyordu zaten. haise ve swigert ise daha önce askeri pilotluk yapmıştı. bu nedenle ekip uçuş konusunda oldukça tecrübeliydi. bu, ilerleyen günlerde gelecek olan felaketler için büyük bir avantajdı.
--- uçuş öncesi ---
mekik, servis modülü, kumanda modülü odyssey ve ay örümceği aquarius adlı kısımlardan oluşuyordu. ay üzerindeki fra maura adlı bölgeye iniş planlanmıştı.
temsili bir çizim:

(görsel, awesomestories. com'dan alıntıdır.)
uçuştan önceki haftalarda geri sayım aşaması için tatbikat yapıldı. bir test sırasında, oksijen tankındaki likit oksijen boşaltılarak yerine gaz halinde oksijen dolduruldu. test sonrasında tank boşaltılırken, aracın boru tesisatının kontrol edilmediği görüldü. bunun üzerine gerçekleştirilen kontrol sırasında, ısıtıcı sistemin kullanacağı elektriği sağlamak için yeni bir düzenleme yapıldı.
burada bir ihmal söz konusu oldu. roket üreticisi ile oksijen tankı üreticisi arasında bir görüşme yapıldı ve tank üreticisine, termostatların çalışması için gereken voltaj aralığının yükseltilmesi gerektiği söylendi. ancak ne yazık ki bu yapılmadı. üstelik buna rağmen tank 2. kez kontrol edildi ve yıpratıldı ki zaten tankın üretilmesinin üzerinden yıllar geçmişti. bu ihmalin neye yol açtığını az sonra yazacağım.
--- uçuş günü ve sonrası ---
roket ateşlendi, araç beklenen yörüngeye oturdu. 2 saat kadar sonra, pogo salınımı başlayınca motorda bir tuhaflık olduğu fark edildi. aslında benzer bir durum apollo 6'nın testlerinde de ortaya çıktığı için, bir çeşit önlem alınmıştı bu duruma karşı. bu önlem devreye alındı ve sonrasında ay'a doğru yolculuk başladı. her şey düzeldi zannedildi ancak ne yazık ki durum sandıklarından daha kötüydü.
uçuşun 56. saatinde, her şey yolundaymış gibi görünürken son derece yüksek sesli bir patlama gerçekleşti.
ilk başta lovell bunu, test zamanlarında haise tarafından yapılan şakalardan biri zannetmiş. zira haise vanalarla oynayarak patlamaya benzer sesler çıkarmalarına neden olarak eğlenirmiş. ancak patlamanın ardından lovell ile göz göze geldiklerinde, haise korku dolu bir suratla "ben yapmadım" deyince lovell da endişelenmeye başlamış.
patlayan şey, yukarıda bahsettiğim ihmal nedeniyle, oksijen tankının ta kendisiydi çünkü tanka kontrol aşamasında 65 voltluk gerilim sağlayan bir devre düzenlemesi getirilmişti. fakat tank üreticisi yapılması gerekeni yapıp sistemi buna uygun hale getirmediğinden, tankın sıcaklığı 80 dereceyi bulmuştu. bu da ortamdaki sıvı oksijeni harekete geçirmişti. düşmesi gereken sıcaklık da hatalı sistem nedeniyle düşürülemediğinden süreç patlamayla sonuçlanmıştı.
--- houston, bir sorunumuz var ---
filmlerden bildiğimiz bu cümle, swigert'ın dudaklarından dökülen cümle oldu. oksijen tankına ait göstergede koca bir "sıfır" görünüyordu. modülün camından dışarıya baktıklarında, uzayın derinliklerine doğru yol alan bir sızıntı gördüler. ardından diğer tank da sıfırlandı ve kumanda modülünde gerekli teknik desteği sağlayan oksijen bir anda tükendi. bunun anlamı, kumanda modülünün işe yaramaz hale gelmesiydi.
yapılacak tek şey kalmıştı: ay örümceği aquarius'a geçmek (çünkü onun oksijen tankı sağlamdı) ve görevi falan bir kenara bırakıp dünyaya dönmek.
ancak aquarius, ay'a iniş için tasarlanmıştı. aslında bu da geri dönüşü sağlayabilecek bir araçtı ama yer atmosferine girildiğinde gerekecek olan ısı kalkanı bu araçta yoktu. normal şartlarda kumanda modülünü taşıyan mekikle geri dönüş mümkündü ama bunu yapmak için aquarius'u mekikten ayırmaları gerekiyordu. oysa şimdi iş, aquarius aracılığıyla geri dönmeye kalmıştı ki bu da başlı başına bir sorundu.
aquarius'un içerisinde sıcaklık dondurucu seviyelerdeydi. üstelik haise bir üriner enfeksiyon nedeniyle rahatsızlanmıştı ve halsiz bir şekilde bir kenara yığılmıştı. ihtiyaç olan elektrik seviyesi ellerinde bulunandan yüksekti. bu nedenle yer ekibiyle olan bağlantıları sık sık kesiliyordu.
neyse ki lovell oldukça tecrübeli biriydi. birkaç yörünge düzeltmesi ile ay'ın etrafından dolanıp dünyaya doğru yönelmeyi başardılar. dönüş için 2 kişiyi 2 gün süresince idare edecek bir oksijen filtresi vardı aquarius'un içerisinde. ancak dönüşün 4 gün süreceği ve içeride 3 kişi olduğu düşünülünce sıkıntının büyüklüğü anlaşılabilir sanıyorum. burada da yardıma yerdeki ekip koştu ve onların talimatı ile kumanda modülünün kare filtresini alarak binbir güçlükle aquarius'un yuvarlak bir kısmına takmayı başardılar. böylece araç içerisinde biriken karbondioksit sorunu çözülmüş oldu.
dünyaya yaklaşınca, ısı kalkanının devreye girmesi gerektiğinden, işe yaramaz haldeki odyssey yeniden çalıştırılmalıydı. üstelik aquarius'un da odyssey'den ayrılması gerekiyordu.
burada detaya fazlaca girmeme gerek yok. yer ekibinin yaptığı bir plan sayesinde işler yolunda gitti. odyssey pasifik okyanusu'na inmeyi (ya da düşmeyi diyelim) başardı. böylece filmlerdekilere benzeyen kabus gibi birkaç gün sona ermiş ve astronotlar bu görevden canlarını sağ salim kurtarmayı başarmıştı.
ay'a kadar gidip yüzeye epeyce yaklaşıp onu yakından görmek ama üzerine inemeden gerisin geri dönmek oldukça moral bozucu olmalı. ancak hayatınızın devamı ile görev aşkını kıyaslayınca, bunu sineye çekmek belki biraz daha kolay oluyordur, kim bilir.
kumanda modülü:

(görsel, space. com'dan alıntıdır.)
ay örümceği:

(görsel, wikimedia. org'dan alıntıdır.)
devamını gör...
sonradan gelen devlet devlet değildir
yaşlandıktan sonra gelen zenginlik işe yaramaz anlamındaki atasözü.
çünkü zengin, varlıklı olmanın tadı ancak gençlikte çıkarılır.
bu yüzden para hayatımızın amacı değil amaca yönelik araç olmalıdır.
(bkz: birdaha mı geleceğiz bu dünyaya)
çünkü zengin, varlıklı olmanın tadı ancak gençlikte çıkarılır.
bu yüzden para hayatımızın amacı değil amaca yönelik araç olmalıdır.
(bkz: birdaha mı geleceğiz bu dünyaya)
devamını gör...
normal sözlük’ün muhafazakar bir sözlük olması
muhafazakarın anlamını bilmiyor herhalde? dediğim başlık.
devamını gör...
ecosia
ortalama 45 arama yaptığınızda bir ağacın dikilmesine sebep olabileceğiniz harikulade bir iş.
devamını gör...
bir ailenin çocuğuna yapacağı en büyük kötülük
aşağılamak.
sürekli korkutmak (doktor, polis, hırsız, ölüm, öcü...)
korkularıyla dalga geçmek.
bir iş yaptırırken baskı uygulamak.
hiçbir işe yaramadığını söylemek.
ve son öldürücü darbe:
ergenlik döneminde başkalarıyla kıyaslamak.
tamam. ilişmeyin, öldü artık.
sürekli korkutmak (doktor, polis, hırsız, ölüm, öcü...)
korkularıyla dalga geçmek.
bir iş yaptırırken baskı uygulamak.
hiçbir işe yaramadığını söylemek.
ve son öldürücü darbe:
ergenlik döneminde başkalarıyla kıyaslamak.
tamam. ilişmeyin, öldü artık.
devamını gör...
anadol
ilk türk spor otomobili olan a4 stc-16 modeline sahip otomobil markası.
eralp noyan tarafından tasarlanan model, 1973 ve 1975 arasında üretilerek devrim araçlarından sonra türkiye'de tasarlanıp üretilen ikinci otomobildir.
üretildiği tarihlerde yaşanan petrol krizi ile birlikte maliyetlerin de yükselmesi ile üretimi durdurulmuştur.


fotoğraf kaynağı
eralp noyan tarafından tasarlanan model, 1973 ve 1975 arasında üretilerek devrim araçlarından sonra türkiye'de tasarlanıp üretilen ikinci otomobildir.
üretildiği tarihlerde yaşanan petrol krizi ile birlikte maliyetlerin de yükselmesi ile üretimi durdurulmuştur.


fotoğraf kaynağı
devamını gör...
türkiye'de üniversite okumanın hiçbir işe yaramaması
dayın yoksa pek işe yaramaz. çünkü bu ülke liyakatsizlikler ülkesidir.
devamını gör...
sözlüğün en sevilen yazarı
(bkz: wylde)
(bkz: maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim)
(bkz: bal yerine reçel yapan arı)
(bkz: koltuksevdalisi)
(bkz: başımızaicatçıkarmadenilençocuktum)
(bkz: kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası)
(bkz: köylü yazardan ironiler)
(bkz: _zavallısada_)
(bkz: jew)
çoğuyla tanışma fırsatım olmadı ama tanımlarını sevdiğim yazarlar kendileri.
(bkz: maçın zor geçeceğini bilmiyordum özür dilerim)
(bkz: bal yerine reçel yapan arı)
(bkz: koltuksevdalisi)
(bkz: başımızaicatçıkarmadenilençocuktum)
(bkz: kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası)
(bkz: köylü yazardan ironiler)
(bkz: _zavallısada_)
(bkz: jew)
çoğuyla tanışma fırsatım olmadı ama tanımlarını sevdiğim yazarlar kendileri.
devamını gör...
odadaki cinlerin camı açması
bunalmışlardır. açmasınlar mı?
devamını gör...
iş görüşmesinde sorulan saçma sorular
kendinizi 5 yıl içinde nerede görüyorsunuz?
devamını gör...
uyarma
çalışandan yapması beklenen görev ve sorumluluklarına gösterdiği özensiz liği ortadan kaldırmak için verilen ceza, ikaz etme, ihtardır.
devamını gör...
ilk buluşmaya f-16 ile gelen erkek
fazla oksijenden kafası güzel erkektir.
devamını gör...
normal sözlük'te herkesin fakir olması
tanım: bir iddia
şimdi bu başlığı açan arkadaşın hevesini kırmak istemiyorum ama 20k diyince beni bir gülme tuttu, hala gülümsüyorum yazııık diye.*
şimdi bu başlığı açan arkadaşın hevesini kırmak istemiyorum ama 20k diyince beni bir gülme tuttu, hala gülümsüyorum yazııık diye.*
devamını gör...
çoklu kişilik bozukluğu
literatürdeki adı dissosiyatif kimlik bozukluğu'dur.
genellikle çocukluk döneminde yaşanan şiddetli travmadan ve çocuk istismarından kaynaklanır. bu travma aşırı veya tekrarlayan, fiziksel, cinsel veya duygusal istismar olabilir. bunun dışında genetik ve biyolojik faktörlerin de rol oynadığına inanılmaktadır. kişi, bu dayanılmaz acıyı tek başına kaldıramadığı için kendine farklı kişilikler yaratır. bu kişiliklerin hepsinin farklı bir hikayesi olmakla birlikte yaşları, cinsiyetleri, karakterleri vs. farklıdır. öznel yorumum dayanılmaz acılarını farklı kişilikler yaratarak onlara paylaştırdığı yönünde.
nadir bir hastalıktır, tedavi olarak psikoterapi seansları ve ilaç tedavisi uygulanır. günümüzde birçok dizi ve filme konu olan hastalıktır ayrıca. kill me heal me ve split (film) örnek olarak gösterilebilir.
tabii bu dizi ve film'de 12-24 gibi sayıca çok fazla kimlikler işlenmiş fakat çoklu kişilik bozukluğu diyebilmemiz için 2 tane farklı kişilik/kimlik olması yeterlidir. bu kimliklerin kişinin düşünce ve davranışlarına etki ettiği unutulmamalıdır. bana ilginç gelen bir araştırma sonucunu sizlerle paylaşayım, farklı kimlikler bir bedende farklı ellerini kullanıyorlar. yani bir kişi kendi benliğinde sağ elini kullanırken, diğer kişiliği solak olabilir.
genellikle çocukluk döneminde yaşanan şiddetli travmadan ve çocuk istismarından kaynaklanır. bu travma aşırı veya tekrarlayan, fiziksel, cinsel veya duygusal istismar olabilir. bunun dışında genetik ve biyolojik faktörlerin de rol oynadığına inanılmaktadır. kişi, bu dayanılmaz acıyı tek başına kaldıramadığı için kendine farklı kişilikler yaratır. bu kişiliklerin hepsinin farklı bir hikayesi olmakla birlikte yaşları, cinsiyetleri, karakterleri vs. farklıdır. öznel yorumum dayanılmaz acılarını farklı kişilikler yaratarak onlara paylaştırdığı yönünde.
nadir bir hastalıktır, tedavi olarak psikoterapi seansları ve ilaç tedavisi uygulanır. günümüzde birçok dizi ve filme konu olan hastalıktır ayrıca. kill me heal me ve split (film) örnek olarak gösterilebilir.
tabii bu dizi ve film'de 12-24 gibi sayıca çok fazla kimlikler işlenmiş fakat çoklu kişilik bozukluğu diyebilmemiz için 2 tane farklı kişilik/kimlik olması yeterlidir. bu kimliklerin kişinin düşünce ve davranışlarına etki ettiği unutulmamalıdır. bana ilginç gelen bir araştırma sonucunu sizlerle paylaşayım, farklı kimlikler bir bedende farklı ellerini kullanıyorlar. yani bir kişi kendi benliğinde sağ elini kullanırken, diğer kişiliği solak olabilir.
devamını gör...
bir erkeğin en tatlı olduğu an
ağlayan erkekler gözüme hep bir tatlı gelir sebepsiz..psikopat falan değilim arkaaşlar,ağlayan erkek görünce (bir de yakısıklıysa) sarılıp öpmek isterim sürekli..ağladığı için gözüme masum gelmesinden midir nedir bilemedim şimdi yauv..
devamını gör...
wilhelm reich
dinle küçük adam kitabını okurken bir çok not almıştım.
"sen mutluluğun için gereken ekonomik koşulları, "mekanizmayla" karıştırdın. devletin büyüklüğünü insanlığın kurtuluşu; katı, aptal parti disiplinini büyük amaçlar için duyulan fedakarlık arzusu; tankların geçit törenini milyonların uyanışı sandın. aşkın özgürleşmesini tüm kadınların ırzına geçmekle, yoksulluğun yok edilmesini bütün yoksulları, zayıfları ve yardıma muhtaç olanları yok etmekle, memeye gereksinim duyan bebeleri vatansever yetiştirmekle, doğum kontrolünü on çocuk annesine madalya vermekle karıştırdın."
"senin yakınında küçük adam, mutluluğu yiyip bitirmek kolaydır, ama mutluluğu elde tutmak zordur."
"deha senin satmak için pazara getirdiğin ticari bir markadır. ancak kaşif bir dahi olursa, onun dünyaya getirdiği mutluluğu daha iyi yiyip bitirebilirsin. evet onu iştahla yiyebilirsin; çünkü sonra küçük adam gelip seninle birlikte, "dahi, dahi" diye haykıracaktır. ve insanlar kitle halinde gelip elindeki ürünü yiyip tüketecektir."
"yaşayanın izinde olan herkesi onurun ya da akademik unvanın, dinin, para cüzdanın ya da tankın uğruna suçladın, lekeledin, yalanladın, mahkum ettin ya da sakatladın."
"işte sen busun küçük adam, sen çok iyi boşaltabilir, tüketebilir, kaşıklayabilir ve yiyip bitirebilirsin ama yaratamazsın. sen hiçbir gelişme göstermezsin, yeni düşünceler için hiçbir şansın yok. çünkü sen hiçbir zaman vermedin, yalnızca başkalarının senin önüne hazırca sunduklarını kaşıkladın."
"dönüp de senin vatansever dediklerine bak bir kere. onlar adım atmıyor, hücum ediyorlar. onlar düşmanlarından nefret etmiyorlar, onlar ezeli düşmanlarını on yılda bir değiştirdikleri ezeli düşman yapmak için ebedi arkadaş yapıyorlar. şarkı söylemiyorlar, yürüyüş marşları söylüyorlar. onlar kız arkadaşlarını kucaklamıyorlar, sadece onları becerip bir gecede kaç kez iş bitirdiklerini hesaplıyorlar."
"senin cinsel açlık içinde olduğunu, diğer cinsten insanlara nasıl şehvetle baktığını, dostlarınla aşk meseleleri üzerine pis şakalar yaptığını, pis pornografik fantezilerin olduğunu sen biliyorsun, ben biliyorum, herkes biliyor (...) senin kafanda her türlü ahlaksızlık marifeti oluşuyor. benim sevgiyle kucaklayışım senin yaşamında pornografik bir sahne haline geliyor. benim neden söz ettiğimi bilmiyorsun küçük adam.
bu yüzden hep geride kaldın küçük adam."
"sen bir kartal olmak istemiyorsun küçük adam ve bu yüzden de akbabalar tarafından yenileceksin. sen kartallardan korkuyorsun, bu yüzden de sürü içinde yaşıyorsun ve büyük sürülerin ve kitlelerin yemi olacaksın.şimdi sen büyük kitleler arasında açlık çekiyorsun, büyük kitleler içinde ölüyorsun ve senin civcivlerini kuluçkalayan kartaldan hala korkuyorsun."
"sen hitler yanlılarını ancak milyonlarca insanı öldürdükten sonra asıyorsun. bu milyonlar öldürülmeden önce nerdeydin ve ne düşünüyordun? doğru düşünmen için bir düzine ceset yetmez mi? insanlığın ancak milyonlarca ceset gördüğünde mi ortaya çıkıyor? senin bu tek tek küçüklüklerin, insan-hayvandaki büyük sefaleti ortaya çıkarıyor."
"evin hala kum üstünde duruyor, çatı başına yıkılıyor ama senin 'proleter' ya da 'ulusal namus'un var. su borun patlıyor ve çocuğun boğuluyor; ama sen yine çocukların sopayla ödüllendirildiği eğitim ve düzenden yanasın."
"boks maçı yerine kitapçıya git, eğlence merkezlerine gitmek yerine uzak ülkelere seyahat et.doğayı düzetlmeye çalışma, onu kavramayı ve korumayı öğren..."
"daha yüzyıllar boyunca dostlarını öldüreceksin ve bütün halkların, proleterlerin önderlerini efendilerin olarak ödüllendireceksin. bir efendinin ardından diğerini yücelteceksin. sen yüzyıllar boyunca yaşamı korumak yerine kan dökeceksin, celladının yardımıyla özgürlüğünü temellendirdiğine inanacaksın..."
"sen gerçekler konuşulduğu zaman dinlemiyorsun; sen yalnızca gürültüyü dinliyorsun. ve sonra 'yaşasın' diye bağırıyorsun."
"biliyorum küçük adam bir gerçek işine gelmediğinde hemen deli damgası vuruyorsun. ve sen kendini normal insan kabul ediyorsun. delileri içeri tıktın ve bu dünyayı normal insanlar idare ediyor..."
"senin kamuoyu dediğin şey küçük adam, bütün küçük adamların ve kadınların düşüncelerinin ürünüdür. her küçük adamın, her küçük kadının içinde bir doğru ama aslında tamamen yanlış bir düşünce vardır.diğer küçük adamların ve kadınların yanlış düşüncelerinden korktukları için yanlış düşüncelere sahiptirler. bu yüzden doğru düşünceler ön plana çıkamıyor."
"gerçek bilim ve sanat zincire vurulmaya dayanamaz."
""gerçekten büyük olan bir adamdan seni ayıran tek bir nokta var: büyük adam da bir zamanlar çok küçük bir adamdı; ama bir tek önemli yetenek geliştirdi: düşünce ve davranışlarında küçük olduğu noktaları görmeyi öğrendi. demek ki büyük adam, ne zaman ve hangi alanda küçük olduğunu bilir. küçük adam, küçük olduğunu bilmez ve bunu bilmekten korkar. kendisinde var olan düşünceye değil, kendi aklına gelmeyen düşünceye hayrandır. en az anladığı şeylere en çok inanır ve kolayca anladığı fikirlerin doğruluğunu kabul etmez. "
dinle küçük adam - wilhelm reich
"sen mutluluğun için gereken ekonomik koşulları, "mekanizmayla" karıştırdın. devletin büyüklüğünü insanlığın kurtuluşu; katı, aptal parti disiplinini büyük amaçlar için duyulan fedakarlık arzusu; tankların geçit törenini milyonların uyanışı sandın. aşkın özgürleşmesini tüm kadınların ırzına geçmekle, yoksulluğun yok edilmesini bütün yoksulları, zayıfları ve yardıma muhtaç olanları yok etmekle, memeye gereksinim duyan bebeleri vatansever yetiştirmekle, doğum kontrolünü on çocuk annesine madalya vermekle karıştırdın."
"senin yakınında küçük adam, mutluluğu yiyip bitirmek kolaydır, ama mutluluğu elde tutmak zordur."
"deha senin satmak için pazara getirdiğin ticari bir markadır. ancak kaşif bir dahi olursa, onun dünyaya getirdiği mutluluğu daha iyi yiyip bitirebilirsin. evet onu iştahla yiyebilirsin; çünkü sonra küçük adam gelip seninle birlikte, "dahi, dahi" diye haykıracaktır. ve insanlar kitle halinde gelip elindeki ürünü yiyip tüketecektir."
"yaşayanın izinde olan herkesi onurun ya da akademik unvanın, dinin, para cüzdanın ya da tankın uğruna suçladın, lekeledin, yalanladın, mahkum ettin ya da sakatladın."
"işte sen busun küçük adam, sen çok iyi boşaltabilir, tüketebilir, kaşıklayabilir ve yiyip bitirebilirsin ama yaratamazsın. sen hiçbir gelişme göstermezsin, yeni düşünceler için hiçbir şansın yok. çünkü sen hiçbir zaman vermedin, yalnızca başkalarının senin önüne hazırca sunduklarını kaşıkladın."
"dönüp de senin vatansever dediklerine bak bir kere. onlar adım atmıyor, hücum ediyorlar. onlar düşmanlarından nefret etmiyorlar, onlar ezeli düşmanlarını on yılda bir değiştirdikleri ezeli düşman yapmak için ebedi arkadaş yapıyorlar. şarkı söylemiyorlar, yürüyüş marşları söylüyorlar. onlar kız arkadaşlarını kucaklamıyorlar, sadece onları becerip bir gecede kaç kez iş bitirdiklerini hesaplıyorlar."
"senin cinsel açlık içinde olduğunu, diğer cinsten insanlara nasıl şehvetle baktığını, dostlarınla aşk meseleleri üzerine pis şakalar yaptığını, pis pornografik fantezilerin olduğunu sen biliyorsun, ben biliyorum, herkes biliyor (...) senin kafanda her türlü ahlaksızlık marifeti oluşuyor. benim sevgiyle kucaklayışım senin yaşamında pornografik bir sahne haline geliyor. benim neden söz ettiğimi bilmiyorsun küçük adam.
bu yüzden hep geride kaldın küçük adam."
"sen bir kartal olmak istemiyorsun küçük adam ve bu yüzden de akbabalar tarafından yenileceksin. sen kartallardan korkuyorsun, bu yüzden de sürü içinde yaşıyorsun ve büyük sürülerin ve kitlelerin yemi olacaksın.şimdi sen büyük kitleler arasında açlık çekiyorsun, büyük kitleler içinde ölüyorsun ve senin civcivlerini kuluçkalayan kartaldan hala korkuyorsun."
"sen hitler yanlılarını ancak milyonlarca insanı öldürdükten sonra asıyorsun. bu milyonlar öldürülmeden önce nerdeydin ve ne düşünüyordun? doğru düşünmen için bir düzine ceset yetmez mi? insanlığın ancak milyonlarca ceset gördüğünde mi ortaya çıkıyor? senin bu tek tek küçüklüklerin, insan-hayvandaki büyük sefaleti ortaya çıkarıyor."
"evin hala kum üstünde duruyor, çatı başına yıkılıyor ama senin 'proleter' ya da 'ulusal namus'un var. su borun patlıyor ve çocuğun boğuluyor; ama sen yine çocukların sopayla ödüllendirildiği eğitim ve düzenden yanasın."
"boks maçı yerine kitapçıya git, eğlence merkezlerine gitmek yerine uzak ülkelere seyahat et.doğayı düzetlmeye çalışma, onu kavramayı ve korumayı öğren..."
"daha yüzyıllar boyunca dostlarını öldüreceksin ve bütün halkların, proleterlerin önderlerini efendilerin olarak ödüllendireceksin. bir efendinin ardından diğerini yücelteceksin. sen yüzyıllar boyunca yaşamı korumak yerine kan dökeceksin, celladının yardımıyla özgürlüğünü temellendirdiğine inanacaksın..."
"sen gerçekler konuşulduğu zaman dinlemiyorsun; sen yalnızca gürültüyü dinliyorsun. ve sonra 'yaşasın' diye bağırıyorsun."
"biliyorum küçük adam bir gerçek işine gelmediğinde hemen deli damgası vuruyorsun. ve sen kendini normal insan kabul ediyorsun. delileri içeri tıktın ve bu dünyayı normal insanlar idare ediyor..."
"senin kamuoyu dediğin şey küçük adam, bütün küçük adamların ve kadınların düşüncelerinin ürünüdür. her küçük adamın, her küçük kadının içinde bir doğru ama aslında tamamen yanlış bir düşünce vardır.diğer küçük adamların ve kadınların yanlış düşüncelerinden korktukları için yanlış düşüncelere sahiptirler. bu yüzden doğru düşünceler ön plana çıkamıyor."
"gerçek bilim ve sanat zincire vurulmaya dayanamaz."
""gerçekten büyük olan bir adamdan seni ayıran tek bir nokta var: büyük adam da bir zamanlar çok küçük bir adamdı; ama bir tek önemli yetenek geliştirdi: düşünce ve davranışlarında küçük olduğu noktaları görmeyi öğrendi. demek ki büyük adam, ne zaman ve hangi alanda küçük olduğunu bilir. küçük adam, küçük olduğunu bilmez ve bunu bilmekten korkar. kendisinde var olan düşünceye değil, kendi aklına gelmeyen düşünceye hayrandır. en az anladığı şeylere en çok inanır ve kolayca anladığı fikirlerin doğruluğunu kabul etmez. "
dinle küçük adam - wilhelm reich
devamını gör...
bir insanın mutsuzluğu üzerine mutluluk kurmak
mumkunati yoktur, kurulan mutluluk degil, hissedilen gecici haz duygusudur. kisi "ben mutluyum" yanilsamasiyla yasaya dursun, bir yerlerde yaptiklarinin karsiligini alacagi planlamalar devreye er ya da gec girecektir. cunku duzen boyledir. ekilen her daim bicilir.
kim bir iyilik yaparsa, yaptığının on katıyla mükâfatlandırılacaktır. kim de bir kötülük yaparsa ancak o kötülüğe denk bir ceza görecektir. kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır.
enam/160
kim bir iyilik yaparsa, yaptığının on katıyla mükâfatlandırılacaktır. kim de bir kötülük yaparsa ancak o kötülüğe denk bir ceza görecektir. kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacaktır.
enam/160
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
acilen bir psikolog tarafından düşünce ve duygularımın çözümlenmesine ihtiyacım var galiba.
bir süredir duygularımı düşüncelerimi anlayamıyor, çözemiyorum. düşünüyorum adlandıramıyorum. düşünürken bedenim garip tepkiler veriyor ama anlamıyorum. çok garip bir durum. çok acayip. bugün bu yüzden uyuyamadım.
bir süredir duygularımı düşüncelerimi anlayamıyor, çözemiyorum. düşünüyorum adlandıramıyorum. düşünürken bedenim garip tepkiler veriyor ama anlamıyorum. çok garip bir durum. çok acayip. bugün bu yüzden uyuyamadım.
devamını gör...