kitapta bir çok cümle var altı çizilesi,

"belki de gökyüzü insanlardan uzak olduğu için bu kadar güzeldir."

küçük prens
devamını gör...

“sevgilim, bir günün ortası şimdi
taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
uzat bana uzat ellerini
izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

ben seni düşünüyorum seni
hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
kalbim diyorum kalbim
daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
aşkı anılar besliyor düşler kadar
bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
sevgi eskidikçe sevgi.

günümüz ekmeğimiz, türkümüz
çoluğumuz çocuğumuz
binalar yan yana yükselip gidiyor
vapurların ağzı köpük içinde
uzaklarda ne kapılar açılıyor
trenin biri bir istasyona varıyor
ordan çıkıyor biri.

her şey biliyor her şey
sen biliyor musun bakalım
seni nice sevdiğimi?
üstüne titrediğimi?
geldiğimi?
gittiğimi
hadi!“

cemal süreya şiiri.
devamını gör...

nasyonal sosyalist alman işçi partisi, swastika olarak da bilinen bu sembolü 1920 yılında parti bayrağına ve kol bantlarına uyarlamış, kırmızı, siyah, beyaz renkte olan eski alman imparatorluğu'nun renkleriyle beraber kullanmıştır. adolf hitler, kavgam ( mein kampf) isimli kitabında, nazi bayrağı'nı pek çok deneme sonucu çizdiğini ve swastika' yı aryan halkının zafer kavgasının sembolü olarak kullandığını yazmıştır.
devamını gör...

varoluşçu psikoterapi bireyin varoluşundan kaynaklanan kaygılara odaklanır. yaşamın bir gün sona erecek olması, tek başınalık, kendi hayatının belirleyicisi olmak ve tüm bunlara bir dayanak olarak yaşam için anlam oluşturmak kaygı yaratır. varoluşsal kaygılar olarak tanımlanan ölüm, yalıtılmışlık, özgürlük ve anlamsızlık, tükenmesi veya azaltılması gereken türden kaygılar değildir. aksine hayatta olduğumuz sürece varlığını sürdürecek olan ve yaşamı anlamlı kılan, hayattan ne istediğimizi belirlememize yardımcı olan türden kaygılardır. yalom, ölümün yaşamımızın bir parçası olduğunu ve kaygı olmadan ölümle yüzleşmenin mümkün olmadığını ifade eder. o halde kaygı yaşam boyunca sürmektedir. insan ölümlü bir varlık olduğu gerçeğiyle yüzleştiğinde de kendi istekleri doğrultusunda -otantik- bir yaşam sürer ancak kişinin kendi hayatını kendi seçimlerine göre yaşaması ürkütücüdür. çünkü bu durumda sorumluluk yalnızca kişinin kendisine aittir. böyle de olmalı aslında çünkü varoluş tek başına başlar ve tek başına sona erer. insan bu gerçekle yüzleşmediği ve kendisini bu kaygıdan başkalarının varlığıyla kurtarmaya çalıştığı sürece otantik benliğini keşfedemez. böylesi bir ihtiyaçla ilişkilere başlamak kısa süreli bir bütünleşme hissi yaşatır. ancak insan ihtiyaç odaklı etkileşimler kurduğunda, iletişim kurduğu insanla etkin bir şekilde ilgilenemez. yalnızlığına katlanamayan kişinin diğerleriyle ve kendisiyle sağlıklı etkileşimler kurabilmesi pek mümkün değildir. dolayısıyla varoluşçu psikoterapinin amacı otantik varoluştur.

bir soru: insan seçimlerinde özgürdür diyebilir miyiz?
devamını gör...

geçen her günün bir önceki günle aynı,sıkıcı ve bomboş bir şekilde ilerlemesi .
devamını gör...

doğru söylemiş adam, aşıyı hayriye’nin altın gününde yediğin börek mi sandın tarif istiyon denyo. adam zaten tübitak’la görüşmüş, tübitak şimdi başlasak 2022 sonuna yetişir diyor, kaynak. ne sanıyorsunuz, bir fiske tuz iki nitrojen çalkalayıp şırıngaya mı koyacaktınız, altyapın var mı, üretim kapasiten uygun mu, gereken standardı sağlayabilecek misin, neyine güvenip patent çığırtkanlığı yapıyon hayret bi şey ya.

artı, üretim hızlandırması için bazı avrupa ülkesi firmalarıyla da görüşmüş, lisans veriyormuş haziran gibi üretime başlanacakmış. derdiniz sayı yetersizliğiyse ben ürettiriyorum diyor işte, sen bulsaydın sen üretseydin birader, adam hayrına iş yapmak zorunda mı? şu kadar milyon kazanmış da yetermiş artık hayrına versinmiş toplum sağlığıymış. kimse para kazanmak için çıktığı yolda, tepeye ulaşmak için yıllarını verdiği bir konuda hayrına iş yapmak zorunda değil, vicdan yaptırma çabası çok komik geliyor bana.
devamını gör...

merve dinçkol
sırf kadına aşık olmayayım diye hafta sonu kanal d ana haberi bile seyredemiyorum.
devamını gör...

bahçeli köy evi.
devamını gör...

bu konuda saatlerce kafa patlatmış, bu konuyla alakalı kitaplar okumuş, sözler dinlemiş bir fizik öğretmenliği öğrencisi kardeşiniz olarak size iki tavsiyem var.
1-önce mevlana'nın mesnevisini okuyun, şems'in 40 öğüdü var, bir de ona bakabilirsiniz.

2- paul davies'in yazdığı tüm kitaplarla werner heisenberg'in yazdığı fizik ve felsefe: modern bilimde devrim isimli kitabı okuyun. bunların ardından da farabi'nin kitab-ül burhan'ını okuyabilirsiniz.

aradığınız tüm cevapları ismini verdiğim kitaplarda bulacaksınız.
devamını gör...

hiç bir fikrim olmadığı gibi bu işten anlasa anlasa kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası anlar dediğim başlıktır.
açılın evinizin kimyageri geldii....
devamını gör...

türkçe karşılığı gece gökkuşağı.
rutubetli havalarda ay ışığı ile oluşan ve nadir görülen bir doğa olayıdır.
devamını gör...

kynodontas'dan sonra beni sinir hastası yapan yorgos lanthimos filmi. günümüz toplumuna ve ilişkilerine getirdiği eleştiriden dolayı bir parça sevgimi kazanmış olsa bile görüntü yönetmeninin gözlerinden öpmek dışında bu filme övgü dizemiyorum.filmekimi'nde bilet bulup son dakika aksiliği ile kaçırmıştım, film 2017 gibi aklıma düşünce evde pinekleyerek izledim belki ondan filme biraz gereksiz sinir oluyorum ama şu var ki film oldukça iyi sadece lanthimos için yetersiz kalıyor. lanthimos'un o sade ve doğal bir şekilde sunulmuş şiddeti bu filmde de var ama sanki bu sahnelerin yarısını çıkarmışlar filmden, öyle bir havası var. zekice tasarlanmış bir senaryo, iyi oyunculuklar - colin farrell için ayrı bir parantez açmak gerek, true detective sevgimden arınıp objektif bir biçimde adam rolünü oynamamış yaşamış dedirtiyor- ve iyi bir görüntü yönetmeni ama sonuç vasatın biraz üstü bir film. o distopik ortam güzel yakalanmış ama eksik ve tatsız gelen bir şey var yine de film bir noktadan sonra güzel bir ivme yakalıyor ve tamamen izleyiciye bırakılmış bir final sahnesi ile kapanıyor.



david karakteri -colin farrell etkisi ile- bize güzel bir sorgulama yaptırıyor. içine tıkılı kaldığımız sistemden sıyrılsak bile farkında olmadan yine de ona boyun eymeye devam ediyoruz ki david karakteri bunu shortsighted ablamız ile birlikteliğinde net bir şekilde gösteriyor. ( kadına ilgisinin başlama sebebinin onunda miyop olduğunu farketmesi ve daha sonra kadın kör olduğunda sistemin onaylayacağı bir birliktelik için kendi gözünü bıçakla oymaya karar vermesi buna net bir örnek.)

otelin kurallarının daha katı ve daha rahatsız edici olmasını beklerdim ama lanthimos beklediğimden daha az şiddet ögesini ön plana çıkarmış ve heartless woman olarak adlandırılan ablamızın donuk bir ifade ile bir köpeği tekmeleyerek ve karnını boydan boya keserek öldürmesi bile bu doğal vahşet noksanlığını kapatmaya yetmemiş. ayrıca bir diğer eksiklik loners dediğimiz ekibin avlanma riski olmasına rağmen inatla ormanda kalmaya devam etmesi. filmin ilerleyen dakikalarında otele karşı bir yıldırma politikası izlemeyi seçtikleri için bunu yaptıklarını öğrensek bile yine de bir eksiklik var; filmde diğer ülkelerden söz edilse bile asla aynı sistemi uygulayıp uygulamadıklarından söz edilmiyor, ee bu salaklar ne diye kaçıp başka bir ülkeye gitmiyorlar diye sorgulamaya başlıyoruz bir noktadan sonra. onun dışında muhtemelen filmin final sahnesi dışında en etkileyici sahnesi bana kalırsa david'in sevmediğimiz şeyleri seviyormuş gibi yapmanın, sevdiğimiz bir şeyi sevmiyormuş gibi yapmaktan daha zor olduğunu idrak ettiği sahneydi.



hotel manager: why a lobster?
david: because lobsters live for over one hundred years, are blue-blooded like aristocrats, and stay fertile all their lives. ı also like the sea very much.

he didn't burst into tears and he didn't think that the first thing most people do when they realise someone doesn't love them anymore is cry.

one day, as he was playing golf, he thought that it is more difficult to pretend that you do have feelings when you don't that to pretend you don't have feelings when you do.

devamını gör...

etli çiğköftenin, içindeki çiğ etten dolayı hemen tüketilmesi gerekir. hemen tüketilmezse bakteri üreyebileceği için hastalıklara sebep olur. bu yüzden dışarda etli çiğköfte satmak yasaktır. hiçbir satıcı etli olarak satamaz. bence maliyetinden dolayı da etli olarak satmazlar zaten. yine de evde yapılıp yenmesi en iyi seçenektir.
devamını gör...

arnavut ciğeri, özenli bir şekilde yapılmış olacak, özellikle zarının sıyrılmış olması ve kızartıldığı yağın ayçiçek yağı olmaması şart.

ananas, ne kadar taze kesilmiş o kadar iyi. ortasında ki o sert tabaka alınıp o şekilde yenmeli ki tadına doyum olmasın.

ve en önemlisi bir çift güzel göz. böyle iri iri, kocaman iki kiraz misali. baktıkça daha bir için gidecek, kapılacaksın.
devamını gör...

ibrahim tatlıses
devamını gör...

siyâset siyaset olsaydı konuşurduk. *
devamını gör...

dünya çapında bir yalan.
devamını gör...

o kadar elektrigi minnos bedenine nasil sigdirdin diye sormak istedigim pokemon guzeli.
devamını gör...

hayırlı uğurlu olsun başlıyoruz demek istediğim başlıktır.
içeride dolanan çaylakların ensesine vuruyorum sevinçten yürüyün len kenardan kenardan dolaşın.
devamını gör...

belki de geliyordur. biri gelecekten geliyorum dese bir sonraki durağı ruh ve sinir hastalıkları hastanesi olur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim