hayattan zevk alıyorum aktiviteleri
kutu bira kapağını açmak.
bir kafeye gidip etrafı kesip, üç beş karalamak.
dostlarla sohbet.
üretmek.
yaratmak.
bir kafeye gidip etrafı kesip, üç beş karalamak.
dostlarla sohbet.
üretmek.
yaratmak.
devamını gör...
30 temmuz 2021 istanbul'da ulaşıma gelen zam
igneden iplige herseye zam geliyor hic baslik acmiyorsunuz?! gün dogmus akboylara.
edit; bebegim var bedava biniyorum tesekkurler ekrem ımamoglu.
edit; bebegim var bedava biniyorum tesekkurler ekrem ımamoglu.
devamını gör...
pratfall etkisi
bir kişi ne kadar mükemmel değilse, hata yapabiliyorsa o kadar sempatik ve çekicidir diyen psikolojik araştırma.
sevdiğimiz kişilerin ufak hatalar yapması, mükemmel olmaması hoşumuza gider ve bu doğallık onlara olan sevgimizi arttırır. buna da psikolojide pratfall etkisi deniyor. bu teori psikolog elliot aronson tarafından ortaya atılmış ve test edilmiştir. deneyde farklı farklı kişilere sorular sormuş ve ses kayıtlarını gönüllülere dinleterek bu ses kayıtlarının sevimlilik açısından değerlendirilmesini istemiştir. sonuç olarak soru cevaplama sırasında sakarlık yapıp önündeki kahveyi dökenler daha çekici ve sempatik bulunmuştur. sebebi basit aslında. insanlar hata yapabilen, biraz kusurlu olan kişileri daha fazla tercih edilebilir görür. hiç hata yapmayan mükemmel kişileri de daha soğuk ve ulaşılmaz görür ve tercih etmez.
sevdiğimiz kişilerin ufak hatalar yapması, mükemmel olmaması hoşumuza gider ve bu doğallık onlara olan sevgimizi arttırır. buna da psikolojide pratfall etkisi deniyor. bu teori psikolog elliot aronson tarafından ortaya atılmış ve test edilmiştir. deneyde farklı farklı kişilere sorular sormuş ve ses kayıtlarını gönüllülere dinleterek bu ses kayıtlarının sevimlilik açısından değerlendirilmesini istemiştir. sonuç olarak soru cevaplama sırasında sakarlık yapıp önündeki kahveyi dökenler daha çekici ve sempatik bulunmuştur. sebebi basit aslında. insanlar hata yapabilen, biraz kusurlu olan kişileri daha fazla tercih edilebilir görür. hiç hata yapmayan mükemmel kişileri de daha soğuk ve ulaşılmaz görür ve tercih etmez.
devamını gör...
yazarların karşılaştığı yobazlıklar
birinin * kadınların utanç verici ve haram olduğu, bu yüzden hayatları boyunca kapanıp -örtünüp-, kendini teşhir etmemesi gerektiğini söylesi. *
devamını gör...
ılgın ağacı
bahar aylarında parklarda bahçelerde pembe saçlarını dağıtmış bir hanım görürseniz işte bu ılgındır.tamarix ya da salt cedar (tuz sediri) olarak da adlandırılır.

kurak iklimlerde yaşayabilen,rüzgara dayanıklı yayılmacı bir çalı, bazen de boyu altı metreyi geçen bir ağaç olarak karşımıza çıkar.dallarında tuz biriktirir bu da onun soğuğa karşı da dirençli olmasını sağlar. yazların sıcak geçtiği bölgelerde etrafı sarar. tam güneş alan kumlu toprakları tercih eder. menşei asya ve doğu avrupa olan bu bitki,amerika’nın bazı bölgelerinde istilacı tür olmaya başlamıştır.
soluk pembeden daha koyu pembeye değişen güzelim çiçekleri dikkat çekicidir.

hem arıların polen toplaması hem de kuşların yuvalanıp beslenmesi için önemli bir kaynaktır.kökleri derinlere iner ve bu haliyle erozyonu da önlemeye yardımcıdır.rüzgar siperi ya da çit olarak da çevre düzenlemede yer alabilir.sert gövdesi dayanıklı aletler yapmak için idealdir.
www.gardenia.net/plant/tama...
www.gardenersworld.com/plan...
en.m.wikipedia.org/wiki/Tam...

kurak iklimlerde yaşayabilen,rüzgara dayanıklı yayılmacı bir çalı, bazen de boyu altı metreyi geçen bir ağaç olarak karşımıza çıkar.dallarında tuz biriktirir bu da onun soğuğa karşı da dirençli olmasını sağlar. yazların sıcak geçtiği bölgelerde etrafı sarar. tam güneş alan kumlu toprakları tercih eder. menşei asya ve doğu avrupa olan bu bitki,amerika’nın bazı bölgelerinde istilacı tür olmaya başlamıştır.
soluk pembeden daha koyu pembeye değişen güzelim çiçekleri dikkat çekicidir.

hem arıların polen toplaması hem de kuşların yuvalanıp beslenmesi için önemli bir kaynaktır.kökleri derinlere iner ve bu haliyle erozyonu da önlemeye yardımcıdır.rüzgar siperi ya da çit olarak da çevre düzenlemede yer alabilir.sert gövdesi dayanıklı aletler yapmak için idealdir.
www.gardenia.net/plant/tama...
www.gardenersworld.com/plan...
en.m.wikipedia.org/wiki/Tam...
devamını gör...
nanoteknoloji
bilim ve teknolojinin, nanometre, yani metrenin milyarda biri boyutlarındaki çalışmalarda bir araya gelmesi.
bu boyutlardaki yapılara, doğada rastlanabilir. örneğin bir sineğin göz yapısı, nano boyutlarda bir biyolojik "doğal teknoloji"dir aslında. bu doğal yapılara ek olarak, bilim insanlarının, bir objeyi oluşturan atomların dizilimini değiştirmek suretiyle oluşturduğu nano yapılar da mevcut. bu çalışmalar tıp, gıda, temel bilimler, mühendislik gibi birçok alanda yer buluyor. ayrıca nanorobotlar da özellikle ameliyatlarda, titizlikle yapılması gereken ince işlerde gelecekte oldukça etkili olacak.
aslında bu teknoloji çok da yeni değil. fikir olarak temeli daha geriye gitse de, özellikle 1970'lerden bu yana gündemde ve üzerinde çalışılıyor. bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik aletlerde -mesela transistörlerde- yararlanılıyor kendisinden. ancak tabi bu boyutlardaki malzemelerde kuantum mekaniğinin özellikleri devreye girdiğinden, çalışmalar özen gerektiriyor.
bu boyutlardaki yapılara, doğada rastlanabilir. örneğin bir sineğin göz yapısı, nano boyutlarda bir biyolojik "doğal teknoloji"dir aslında. bu doğal yapılara ek olarak, bilim insanlarının, bir objeyi oluşturan atomların dizilimini değiştirmek suretiyle oluşturduğu nano yapılar da mevcut. bu çalışmalar tıp, gıda, temel bilimler, mühendislik gibi birçok alanda yer buluyor. ayrıca nanorobotlar da özellikle ameliyatlarda, titizlikle yapılması gereken ince işlerde gelecekte oldukça etkili olacak.
aslında bu teknoloji çok da yeni değil. fikir olarak temeli daha geriye gitse de, özellikle 1970'lerden bu yana gündemde ve üzerinde çalışılıyor. bilgisayar, cep telefonu gibi elektronik aletlerde -mesela transistörlerde- yararlanılıyor kendisinden. ancak tabi bu boyutlardaki malzemelerde kuantum mekaniğinin özellikleri devreye girdiğinden, çalışmalar özen gerektiriyor.
devamını gör...
kendi işini kendi halleden insan
özgüveni yüksek insandır. baş tacıdır.
devamını gör...
israil
dünyayı parmağında oynatan devlet.. onu devlet olarak ilk tanıyan da türkiye.
devamını gör...
scent of a woman
yakın zamanda izlediğim için hala taze iken fikirlerimi yazmak isterim: al pacino gerçekten büyük bir oyuncu. izlediğim film sayısı iki üçtür ama yine de bu yorumu yapacak kadar gördüm sanırım. bu filmde de kendisi kör birini oynar, kör biri iken görüyor taklidi yapar, gerçekten şahane bir oyunculuğu var. gerek üzüldüğü sahnelerde, gerek kükrediği gerek düşüncelere daldığı gerekse kişiliğini yansıttığı. bu film al pacino için izlenir fakat değinmeden geçmeyeceğim bir iki noktası da yok değil:
filmin isminin kadın kokusu olması beni, bu tarz sahnelerin daha çok olacağına itmişti. fakat filmde bu yoğunlukta, derinlikte sahnelere pek rastlayamadım. yani filmin ismi sanki filmi daha iyi tanımlayacak bir başka isim ile değiştirilebilirmiş gibi geldi bana.
sonu. film eskiden asker olan ''zor'' birinin bakıcılığını üstlenen genç ile yaşadığı zaman dilimini anlatıyor. bu hikayeyi izlerken yoğunluğundan, ağırlığından ve derinliğinden çıkamadığımız sahneler görüyoruz. burada eleştirimi yıkıcı anlamda söylemiyorum hatta tüm bu duyguları yaşatan al pacino'ya tekrar teşekkürümü sunayım. ama böyle derin anlamlı sahneler içeren filmin bir robin williams filmi gibi bittiğini düşünüyorum. bu kadar gri tonlarına (konu olarak) dalmış bir filmin sonunda renk paletinin bu kadar açılması beni şaşırttı biraz.
ama tüm bu yazdıklarım onu hala izlenmeye değer bir film yapmaktan çıkarmıyor. kesinlikle izlenmesi gereken bir film bile olabilir. saygı, kadınlar, doğruluk, ahlak, hayat bilgisi... çoğu şeyinde içinde bulabileceğiniz, izleme zevki yüksek bir eser.
filmin isminin kadın kokusu olması beni, bu tarz sahnelerin daha çok olacağına itmişti. fakat filmde bu yoğunlukta, derinlikte sahnelere pek rastlayamadım. yani filmin ismi sanki filmi daha iyi tanımlayacak bir başka isim ile değiştirilebilirmiş gibi geldi bana.
sonu. film eskiden asker olan ''zor'' birinin bakıcılığını üstlenen genç ile yaşadığı zaman dilimini anlatıyor. bu hikayeyi izlerken yoğunluğundan, ağırlığından ve derinliğinden çıkamadığımız sahneler görüyoruz. burada eleştirimi yıkıcı anlamda söylemiyorum hatta tüm bu duyguları yaşatan al pacino'ya tekrar teşekkürümü sunayım. ama böyle derin anlamlı sahneler içeren filmin bir robin williams filmi gibi bittiğini düşünüyorum. bu kadar gri tonlarına (konu olarak) dalmış bir filmin sonunda renk paletinin bu kadar açılması beni şaşırttı biraz.
ama tüm bu yazdıklarım onu hala izlenmeye değer bir film yapmaktan çıkarmıyor. kesinlikle izlenmesi gereken bir film bile olabilir. saygı, kadınlar, doğruluk, ahlak, hayat bilgisi... çoğu şeyinde içinde bulabileceğiniz, izleme zevki yüksek bir eser.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
yiğit dediğin teker teker gelir
yazar dörtlüğünü kendini bilir
vişne vurur, ozgur1ey vurur
ne yıkılır hıyar ne de sinirlenir?
yazar dörtlüğünü kendini bilir
vişne vurur, ozgur1ey vurur
ne yıkılır hıyar ne de sinirlenir?
devamını gör...
arkadaşımın aşkısın
bestesi enrico macias'a ait olan, 60'lı yılların retro "sound"'u, fecri ebcioğlu'nun sözleri ve juanito'nun kırık türkçesiyle hatırlanacak şarkı.
devamını gör...
sevgilisi olmayan kişi
insanlar için ilişki aranan bir şey halini aldı. ya da hep öyleydi. belki de öyle olması gerekiyor bilemiyorum. bana kalırsa işin normali yalnız olmak...
neden sevgilim yok ?
çünkü bu zor bir şey. hayatında birinin olması ve daha da önemlisi bunu sürdürebilmek. o yüzden sürekli olarak ilişkisi olan insanların bence ciddi bir efor sarf ediyor olmaları lazım.
şunu anlatmaya çalışıyorum; ilişki, sevgi, aşk meşk, aranacak şeyler değil. aranıp da bulunacak şeyler değil. kaldı ki böyle bir manyaklığa gerek de yok. ilişki, geldiği zaman senin içeri almadan edemeyeceğin bir şey. yani öyle olmalı. işte bu yüzden sevgilim yok.
ortalarda görüşebileceğim bir kişi olmadığı için değil, ortalarda görüşmeden edemeyeceğim biri olmadığı için...
neden sevgilim yok ?
çünkü bu zor bir şey. hayatında birinin olması ve daha da önemlisi bunu sürdürebilmek. o yüzden sürekli olarak ilişkisi olan insanların bence ciddi bir efor sarf ediyor olmaları lazım.
şunu anlatmaya çalışıyorum; ilişki, sevgi, aşk meşk, aranacak şeyler değil. aranıp da bulunacak şeyler değil. kaldı ki böyle bir manyaklığa gerek de yok. ilişki, geldiği zaman senin içeri almadan edemeyeceğin bir şey. yani öyle olmalı. işte bu yüzden sevgilim yok.
ortalarda görüşebileceğim bir kişi olmadığı için değil, ortalarda görüşmeden edemeyeceğim biri olmadığı için...
devamını gör...
2250 yılında normal sözlük başlıkları
hedef 2253. ulu başkan rte organ nakli için yeni donörler arıyor.
chp lideri "bu seçimlerde iktidar biziz, anketler yalan söylemez" dedi.
kediye tecavüz eden kişiye sadece para cezası verilmesine kızan hayvanseverler "hayvanları koruma kanunu artık çıkmalı" dedi.
amerika birleşik devletleri marsa kolonileşmeyi bitirdi. tüm nüfusunu marsa taşıyan abd dünyadaki topraklarını üçüncü dünya ülkelerine parça parça satışa çıkarttı. ulu liderimiz, biz bize yeteriz diyerek toprak istemedi.
chp lideri "bu seçimlerde iktidar biziz, anketler yalan söylemez" dedi.
kediye tecavüz eden kişiye sadece para cezası verilmesine kızan hayvanseverler "hayvanları koruma kanunu artık çıkmalı" dedi.
amerika birleşik devletleri marsa kolonileşmeyi bitirdi. tüm nüfusunu marsa taşıyan abd dünyadaki topraklarını üçüncü dünya ülkelerine parça parça satışa çıkarttı. ulu liderimiz, biz bize yeteriz diyerek toprak istemedi.
devamını gör...
normal sözlük kapansa olacaklar
çok da bir şey olmaz diyeceğim başlıktır.
güzel bir rüyaydı fakat rüyadan uyandık der evlerimize dağılırız.
güzel bir rüyaydı fakat rüyadan uyandık der evlerimize dağılırız.
devamını gör...
lindy hop
lindy hop, 1928'de harlem, new york city'deki afrikalı-amerikalı topluluklarda doğmuş ve o zamandan beri gelişen bir amerikan dansıdır.
lindy hop kendisinden önce gelen veya gelişimi sırasında popüler olan ancak esas olarak caz, tap, breakaway ve charleston'a dayanan birçok dansın bir birleşimiydi. sıklıkla bir caz dansı olarak tanımlanır ve swing dansı ailesinin bir üyesidir.
frankie manning, yeni nesil lindy hoppers'ın bir parçası ve tarihteki en ünlü lindy hopper'dır. al minns ve pepsi bethel, leon james ve norma miller da lindy hop'un çağdaş tarihlerinde önemli bir yere sahiptir. frankie manning'in birkaç dans fotoğrafını aşağıya ekliyorum.


'lindy hop' isminin kökeni hala lindy hop toplulukları arasında çok fazla tartışılan bir konudur.
bir açıklamaya göre 19. ve 20. yy. amerikan sokak dilinde 'lindy' genç kızlara verilen bir isimdi. 'hop' kelimesinin ise 1913 tarihinde swing dansları için kullanılan bir terim olduğu belgelenmiştir. ayrıca texas tommy dansında temel adım için kullanılan bir terim olarak kullanılmıştır.
2000'li yıllardan itibaren tüm dünyada yaygınlaşmaya başlayan bu dans türkiye'de ilk istanbul'da swing istanbul stüdyosuyla eğitime başlamıştır.
sosyal bir ortam olarak harika bir atmosferin olduğu bu sınıflardan sonra pratik yapma ve her hafta olan dans partileride işin ayrı bir güzelliği doğrusu.
eskilerden siyah&beyaz bir dans videosu
buda 2019 yılında yapılan meşhur yarışmalardan birtanesinden kesit
lindy hop kendisinden önce gelen veya gelişimi sırasında popüler olan ancak esas olarak caz, tap, breakaway ve charleston'a dayanan birçok dansın bir birleşimiydi. sıklıkla bir caz dansı olarak tanımlanır ve swing dansı ailesinin bir üyesidir.
frankie manning, yeni nesil lindy hoppers'ın bir parçası ve tarihteki en ünlü lindy hopper'dır. al minns ve pepsi bethel, leon james ve norma miller da lindy hop'un çağdaş tarihlerinde önemli bir yere sahiptir. frankie manning'in birkaç dans fotoğrafını aşağıya ekliyorum.


'lindy hop' isminin kökeni hala lindy hop toplulukları arasında çok fazla tartışılan bir konudur.
bir açıklamaya göre 19. ve 20. yy. amerikan sokak dilinde 'lindy' genç kızlara verilen bir isimdi. 'hop' kelimesinin ise 1913 tarihinde swing dansları için kullanılan bir terim olduğu belgelenmiştir. ayrıca texas tommy dansında temel adım için kullanılan bir terim olarak kullanılmıştır.
2000'li yıllardan itibaren tüm dünyada yaygınlaşmaya başlayan bu dans türkiye'de ilk istanbul'da swing istanbul stüdyosuyla eğitime başlamıştır.
sosyal bir ortam olarak harika bir atmosferin olduğu bu sınıflardan sonra pratik yapma ve her hafta olan dans partileride işin ayrı bir güzelliği doğrusu.
eskilerden siyah&beyaz bir dans videosu
buda 2019 yılında yapılan meşhur yarışmalardan birtanesinden kesit
devamını gör...
gereksiz yere para verilen tatlılar
evde yapmaya başladıktan sonra tüm tatlılara verilen para gereksiz gelir.
devamını gör...
la letteratura e gli dèi
italyan yazar roberto calasso tarafından yazılmış olan eser. calasso'nun diğer eserlerinde üzerinde durduğu konu aslında bu eserde yeniden ortaya çıkıyor fakat edebi bir anlatıdan ziyade daha akademik bir dil tercih etmiş calasso. hristiyanlık çağının başlangıcından sonra yavaş yavaş ortadan kaybolan pagan tanrılarının modern çağda bir ibadet nesnesi olarak değil sanatsal ilham olarak yeniden doğuşunu irdeliyor ve 'mutlak edebiyat'ı temeline alıyor. ki yine de bu çalışmasındaki merkezi önemine rağmen, calasso “mutlak edebiyat” terimini “edebiyat” kelimesinin “bir tür ve üslup modeli” olarak geleneksel anlayışını sorguladığı bölüme kadar tam olarak tanımlamamıştır; daha ziyade, on sekizinci yüzyıldan beri edebiyat, bir tür “sadece kendi içinde temellenen ve her yere yayılan bir bilgi”ye dönüşmüştür. burada esas mesele; "her sınırı aşmak." calasso'nun deyimi ile “yalnızca ve münhasıran edebi kompozisyon yoluyla erişilebilir olduğunu iddia eden bir bilgi” haline gelmiştir. bağlı olmayan, herhangi bir görevden veya ortak amaçtan, herhangi bir sosyal faydadan muaf olarak tanımlanabilir.
edebi modernizmin ilkelerine aşina olmayanlar için basitçe ifade etmek gerekirse; edebiyatın fayda tanrısının önünde eğilmemesi, bunun yerine kendi ikonoklastik estetik amaçlarına hizmet etmesi gerektiği on dokuzuncu yüzyıl sonu avangardının temel varsayımlarından biriydi. "sanat için sanat" ifadesinde görüldüğü gibi. bununla birlikte, calasso, mutlak edebiyatı bir bilgi biçimi olarak tanımlarken, edebi modernizm daha geniş çapta asimile edildiğinden bir şekilde kaybolan bir anlayışı yeniden yaratmayı da hedefler. friedrich nietzsche'den charles baudelaire'a çok yönlü bir inceleme ile edebiyat ve tanrılar, form ve tanrısallık arasındaki bu okült ilişkiyi inceleme girişimi tamamen dipnotlara boğulmamış, biraz zorlama görünse bile okuması keyifli ve üzerine tartışmaya değecek bir eser.
una mattina del 1851, racconta baudelaire, parigi si svegliò con la sensazione che fosse successo «un fatto considerevole»: qualcosa di nuovo, qualcosa di «sintomatico», che però si presentava come un qualsiasi fait divers. nelle teste ronzava con insistenza una parola: rivoluzione. ora, si dava il caso che, a un banchetto commemorativo della rivoluzione del febbraio 1848, un giovane intellettuale avesse proposto un brindisi al dio pan. «ma che cosa c'entra il dio pan con la rivoluzione?» aveva chiesto baudelaire al giovane intellettuale. <ma come?» era stata la risposta.
«è il dio pan che fa la rivoluzione. è lui la rivoluzione». baudelaire insisteva: «allora non è vero che è morto da tanto tempo? credevo che si fosse sentita planare una grande voce al di sopra del mediterraneo, e che questa voce misteriosa, che si ripercuoteva dalle colonne d'ercole sino alle rive dell'asia, avesse detto al vecchio mondo: ıl dıo pan e morto». ma il giovane intellettuale non sembrava turbato. disse: «e una voce che corre. sono delle malelingue; ma non c'è niente di vero. no, il dio pan non è morto! il dio pan vive ancora, continuava alzando gli occhi al cielo con bizzarra tenerezza... tornerà. baudelaire chiosa: «stava parlando del dio pan come del prigioniero di sant'elena». ma il dialogo non era finito, baudelaire vuole sapere qualcosa di più: allora, non sarà forse che siete pagano?». ıl giovane intellettuale risponde con tracotanza: ma certo; ignorate forse che solo il paganesimo, se ben inteso, ovviamente, può salvare il mondo? occorre tornare alle dottrine vere, offuscate per un istante dall'infame galileo. d'altronde, giunone mi ha gettato uno sguardo favorevole, uno sguardo che mi ha penetrato sino all'anima. ero triste e melanconico in mezzo alla folla, mentre guardavo il corteo e imploravo con occhi amorosi quella bella divinità, quando uno dei suoi sguardi, benevolo e profondo, è venuto a risollevarmi e incoraggiarmi.
al che baudelaire aggiunge: giunone vi ha gettato uno dei suoi regards de vache, boopis ere.
edebi modernizmin ilkelerine aşina olmayanlar için basitçe ifade etmek gerekirse; edebiyatın fayda tanrısının önünde eğilmemesi, bunun yerine kendi ikonoklastik estetik amaçlarına hizmet etmesi gerektiği on dokuzuncu yüzyıl sonu avangardının temel varsayımlarından biriydi. "sanat için sanat" ifadesinde görüldüğü gibi. bununla birlikte, calasso, mutlak edebiyatı bir bilgi biçimi olarak tanımlarken, edebi modernizm daha geniş çapta asimile edildiğinden bir şekilde kaybolan bir anlayışı yeniden yaratmayı da hedefler. friedrich nietzsche'den charles baudelaire'a çok yönlü bir inceleme ile edebiyat ve tanrılar, form ve tanrısallık arasındaki bu okült ilişkiyi inceleme girişimi tamamen dipnotlara boğulmamış, biraz zorlama görünse bile okuması keyifli ve üzerine tartışmaya değecek bir eser.
una mattina del 1851, racconta baudelaire, parigi si svegliò con la sensazione che fosse successo «un fatto considerevole»: qualcosa di nuovo, qualcosa di «sintomatico», che però si presentava come un qualsiasi fait divers. nelle teste ronzava con insistenza una parola: rivoluzione. ora, si dava il caso che, a un banchetto commemorativo della rivoluzione del febbraio 1848, un giovane intellettuale avesse proposto un brindisi al dio pan. «ma che cosa c'entra il dio pan con la rivoluzione?» aveva chiesto baudelaire al giovane intellettuale. <ma come?» era stata la risposta.
«è il dio pan che fa la rivoluzione. è lui la rivoluzione». baudelaire insisteva: «allora non è vero che è morto da tanto tempo? credevo che si fosse sentita planare una grande voce al di sopra del mediterraneo, e che questa voce misteriosa, che si ripercuoteva dalle colonne d'ercole sino alle rive dell'asia, avesse detto al vecchio mondo: ıl dıo pan e morto». ma il giovane intellettuale non sembrava turbato. disse: «e una voce che corre. sono delle malelingue; ma non c'è niente di vero. no, il dio pan non è morto! il dio pan vive ancora, continuava alzando gli occhi al cielo con bizzarra tenerezza... tornerà. baudelaire chiosa: «stava parlando del dio pan come del prigioniero di sant'elena». ma il dialogo non era finito, baudelaire vuole sapere qualcosa di più: allora, non sarà forse che siete pagano?». ıl giovane intellettuale risponde con tracotanza: ma certo; ignorate forse che solo il paganesimo, se ben inteso, ovviamente, può salvare il mondo? occorre tornare alle dottrine vere, offuscate per un istante dall'infame galileo. d'altronde, giunone mi ha gettato uno sguardo favorevole, uno sguardo che mi ha penetrato sino all'anima. ero triste e melanconico in mezzo alla folla, mentre guardavo il corteo e imploravo con occhi amorosi quella bella divinità, quando uno dei suoi sguardi, benevolo e profondo, è venuto a risollevarmi e incoraggiarmi.
al che baudelaire aggiunge: giunone vi ha gettato uno dei suoi regards de vache, boopis ere.
devamını gör...
normal sözlük'te küfrün yasak olması saçmalığı
küfürlü entry yazmak isteyenler başka sözlüklere gidebilir, özgürsünüzdür sonuçta değil mi?
küfür toplumumuzda öyle bir hal aldı ki, her şeye söver olduk. adeta son birkaç yılda küfür toplumun içine işledi. bırakın bari burada olmasın küfür.
küfür toplumumuzda öyle bir hal aldı ki, her şeye söver olduk. adeta son birkaç yılda küfür toplumun içine işledi. bırakın bari burada olmasın küfür.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
az önce "uçurtma avcısı" kitabına yapılan kötü yorumları görünce hemen bir savunasım geldi. yapılan emeğe haksızlık edilmiş gibi. hayatımdaki herkese ya da tanımadığım insanlara bile haksızlık yapılmasına tahammül edemiyorum. hep bir diğer taraf da var diye düşünüyorum. bir şey kötü yapıldıysa bile emeğe saygı gösteriyor, olur tarafına bakmaya çalışıyorum . kötü insanların bile geçirdikleri kötü yaşantılar yüzünden böyle olduklarını düşünüyor, onlar adına da üzülüyorum. sonra dönüp bakıyorum. omzumda koskocaman bir yük ile herkesi anlamaya çalışmaktan bitap düşmüş oluyorum. bazen hediye edilen bir kıyafeti dandik diye bir kenara atmak, kötü yazılmış bir kitabı çöpe atmak, beni üzen insanları hayatımdan çıkarmak istiyorum. hep öfkem geçiyor, bir şekilde affediyorum.
sonra dönüp bakıyorum 'bir kendime acımasızım' . biraz da safça olan bu yaklaşımla nasıl hayatta kalıyorum hala nasıl birileri bunu kötüye kullanmıyor emin olamıyorum. ya sandığım kadar saçma biri değilim ya da inanmadığım tanrı beni çok seviyor ki gerçekten kötülük yapacak insanlarla karşılaştırmıyor. *
sonra dönüp bakıyorum 'bir kendime acımasızım' . biraz da safça olan bu yaklaşımla nasıl hayatta kalıyorum hala nasıl birileri bunu kötüye kullanmıyor emin olamıyorum. ya sandığım kadar saçma biri değilim ya da inanmadığım tanrı beni çok seviyor ki gerçekten kötülük yapacak insanlarla karşılaştırmıyor. *
devamını gör...
