çağımızın hastalığı
materyalizm; hayatı ve olayları sadece madde çerçevesinde yorumlama
her şeyin sebebini ve çaresini teknikte arama,
bulunduğumuz çağ insanlığın teknikte zirve olduğu çağdır. ama nasıl diğer devirlerde zirvede olanın perestleri olduysa bu devirdede maddeperest ve tekniğe adeta tapınan insanlar çağımıza en büyük zararı vermiştir ve halada vermektedir.
her şeyin sebebini ve çaresini teknikte arama,
bulunduğumuz çağ insanlığın teknikte zirve olduğu çağdır. ama nasıl diğer devirlerde zirvede olanın perestleri olduysa bu devirdede maddeperest ve tekniğe adeta tapınan insanlar çağımıza en büyük zararı vermiştir ve halada vermektedir.
devamını gör...
felsefenin amacı soru sormak mı yoksa çözüm bulmak mı sorunsalı
sorgulamak.
devamını gör...
kim var imiş biz burada yoğ iken
cemal kafadar'ın metis yayınları'ndan çıkan harikulade mikro tarih çalışması. alt başlığı konusunu da nispeten anlatıyor zaten: "dört osmanlı: yeniçeri, tüccar, derviş ve hatun". adını karacaoğlan'ın şu dörtlüğünden alır:
"karac'oğlan der ki bakın olana
ömrümün yarısı gitti talana
sual eylen bizden evvel gelene
kim var imiş biz burada yoğ iken"
kitap esasında kafadar'ın daha önce yazdığı dört makalenin bir derlemesidir. her bir makale zamanında yaşamış ve arşivin tozlu sayfalarında saklanmış olan kanlı canlı insanların hayatlarının tahayyülü, analizi ve yorumlanmasıdır.
özellikle "hatun" başlığına denk düşen, üsküplü asiye hatun'un anlatıldığı son bölüm, osmanlı öteki tarihi üzerine çok güzel bir denemedir. bu bölümde, "mütereddit bir mutasavvıf" anlatılır. asiye hatun'un şeyhine gönderdiği rüya mektuplarından yararlanılarak* yazılmıştır. kendisi bu mektuplarda şeyhinden rüyalarını yorumlamasını ister. buna göre asiye hatun; rüyalarında kendini peygamberin zevcesi olarak gören, allah aşkından sapıp küfre düşeceğinden korkan, ve daha da ilgi çekicisi, gerçekte şeyhinden romantik anlamda düpedüz etkilenen ve tereddüt içinde de olsa bunu açıkça belli eden bir kadındır. ilgili bölüm de böylece kitap için harika bir nokta niteliğindedir.
neticede, herhalde tarihe ilgi duyan herkes tarafından okunması gereken bir kitaptır. hele ki tarihçilik hevesinde olan her öğrencinin kütüphanesinde bulunması elzemdir. zira sadece kafadar'ın yazmış olduğu muhteşem mukaddimesi bile; tarihin amacı, metodu ve ne olduğuyla ilgili şahane tespitler barındırır. o girişten zamanında okurken altını çizmiş olduğum satırları da şöyle bırakayım:
"tarih, yok olanla değil bir zamanlar var olanla ilgilidir."
"... yoksa, tarihli toplumlar ütopyadan çok distopyaya meyleder."
"... sonuç olarak tarih, toplum ve insan bilimleri arasında kendine salıncak kurmayı yeğledi, hatta bilimsellikle hikâye etme arasında tercih yapmanın da şart olmadığına kanaat getirdi."
"insanların ve toplumların geçmişini anlama derdi taşıyan tarihçinin en önemli melekeleri arasında empati vardır, yani kendini başkalarının yerine koyma, başka hayatları, başka tecrübeleri adeta kendi bedeninde duyma yetisi. bu açıdan tarihçi, bir romancı veya bir tiyatro-sinema oyuncusu gibidir."
"... tarihsel olanın doğallaştırılmasına ("büyük balık küçük balığı yutar, dünyanın kanunu bu") izin vermemek, bunların başında gelir. bazı söylemlerde doğallaştırmanın yerini kutsallaştırma alır, ya da bu iki tavır birbiriyle harmanlanır: "kadınla erkek eşit olur mu? tanrı böyle yaratmış." oysa tarih, bir şey gösterirse eğer, her düzenin, her sömürü biçiminin, her kurumun, her kavramın, her hiyerarşinin, her karşı çıkış imkânının ve söyleminin, insanlar eliyle başka başka biçimlerde inşa edildiğini, usul usul da olsa tekrar tekrar dönüştürüldüğünü, yapılıp bozulduğunu gösterir."
"karac'oğlan der ki bakın olana
ömrümün yarısı gitti talana
sual eylen bizden evvel gelene
kim var imiş biz burada yoğ iken"
kitap esasında kafadar'ın daha önce yazdığı dört makalenin bir derlemesidir. her bir makale zamanında yaşamış ve arşivin tozlu sayfalarında saklanmış olan kanlı canlı insanların hayatlarının tahayyülü, analizi ve yorumlanmasıdır.
özellikle "hatun" başlığına denk düşen, üsküplü asiye hatun'un anlatıldığı son bölüm, osmanlı öteki tarihi üzerine çok güzel bir denemedir. bu bölümde, "mütereddit bir mutasavvıf" anlatılır. asiye hatun'un şeyhine gönderdiği rüya mektuplarından yararlanılarak* yazılmıştır. kendisi bu mektuplarda şeyhinden rüyalarını yorumlamasını ister. buna göre asiye hatun; rüyalarında kendini peygamberin zevcesi olarak gören, allah aşkından sapıp küfre düşeceğinden korkan, ve daha da ilgi çekicisi, gerçekte şeyhinden romantik anlamda düpedüz etkilenen ve tereddüt içinde de olsa bunu açıkça belli eden bir kadındır. ilgili bölüm de böylece kitap için harika bir nokta niteliğindedir.
neticede, herhalde tarihe ilgi duyan herkes tarafından okunması gereken bir kitaptır. hele ki tarihçilik hevesinde olan her öğrencinin kütüphanesinde bulunması elzemdir. zira sadece kafadar'ın yazmış olduğu muhteşem mukaddimesi bile; tarihin amacı, metodu ve ne olduğuyla ilgili şahane tespitler barındırır. o girişten zamanında okurken altını çizmiş olduğum satırları da şöyle bırakayım:
"tarih, yok olanla değil bir zamanlar var olanla ilgilidir."
"... yoksa, tarihli toplumlar ütopyadan çok distopyaya meyleder."
"... sonuç olarak tarih, toplum ve insan bilimleri arasında kendine salıncak kurmayı yeğledi, hatta bilimsellikle hikâye etme arasında tercih yapmanın da şart olmadığına kanaat getirdi."
"insanların ve toplumların geçmişini anlama derdi taşıyan tarihçinin en önemli melekeleri arasında empati vardır, yani kendini başkalarının yerine koyma, başka hayatları, başka tecrübeleri adeta kendi bedeninde duyma yetisi. bu açıdan tarihçi, bir romancı veya bir tiyatro-sinema oyuncusu gibidir."
"... tarihsel olanın doğallaştırılmasına ("büyük balık küçük balığı yutar, dünyanın kanunu bu") izin vermemek, bunların başında gelir. bazı söylemlerde doğallaştırmanın yerini kutsallaştırma alır, ya da bu iki tavır birbiriyle harmanlanır: "kadınla erkek eşit olur mu? tanrı böyle yaratmış." oysa tarih, bir şey gösterirse eğer, her düzenin, her sömürü biçiminin, her kurumun, her kavramın, her hiyerarşinin, her karşı çıkış imkânının ve söyleminin, insanlar eliyle başka başka biçimlerde inşa edildiğini, usul usul da olsa tekrar tekrar dönüştürüldüğünü, yapılıp bozulduğunu gösterir."
devamını gör...
bizim yaşımızda ebeveynlerimiz
babam ben yaşlardayken muhtemelen askerdeydi. annem 3. çocuğunu yeni doğurmuştu ve el işleri yaparak para kazanıyordu. ben, mezun ve 2 yıldır işsizim.
devamını gör...
z kuşağının normal sözlük'e girişinin yasaklanması gerekliliği
rahat bırakın çocukları. kafalarına göre takılsınlar.
devamını gör...
hırvatı ben yalamadım
kimse sormadan bu cevabı vermesi bile akıllarda soru işaretleri oluşturdu.
- hangi hırvat?
-niye hırvat?
-peki şimdi neden bunu söyledin? *
-kim yaladı bu hırvatı?
her şey yalanmış meğer. *
- hangi hırvat?
-niye hırvat?
-peki şimdi neden bunu söyledin? *
-kim yaladı bu hırvatı?
her şey yalanmış meğer. *
devamını gör...
üvercinka
cemal süreya'nın aşık olduğu güvercin kanatlı kadına taktığı isimdir. aynı zamanda ilk şiir kitabıdır
"bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek."
devamını gör...
yedi uyuyanlar
her duyduğumda cem karaca'nın sesinden kefeşletayyuş ille de kıtmir rap rap sözleri geliyor aklıma.
çocukken filmlerini izlediğimde kıtmir sayesinde köpeklere olan sevgim bir kat daha artmıştı.
çocukken filmlerini izlediğimde kıtmir sayesinde köpeklere olan sevgim bir kat daha artmıştı.
devamını gör...
geceye bir alıntı bırak
"şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi. "gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda."
oğuz atay/tutunamayanlar
oğuz atay/tutunamayanlar
devamını gör...
normak sözlük'ün kafasına göre gündem belirlemesi
olmayan durum. kim ne başlık açtıysa akışta o geliyor. moderasyon sadece aşırı troll ve cinsel içerikli amacı belli başlıklara haklı olarak müdehale ediyor. ve bunuda yapmakta gayet haklılar.
devamını gör...
kadın elini uzatmadan erkek elini uzatamaz
görgü kuralıdır evet.
kimse kimseye elide olsa dokunmak mecburiyetinde değil. tiksinti derecesinde pis ve kötü niyetli var çünkü.
kimse kimseye elide olsa dokunmak mecburiyetinde değil. tiksinti derecesinde pis ve kötü niyetli var çünkü.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin
bunu da öğren,
sevdiğin kadar sevilirsin…
can yücel- her şey sende gizli
devamını gör...
haklıyım ama mutlu değilim
hayat felsefemi nick olarak almış olan yazar.* yazmaları daim olsun.
devamını gör...
göğe bakma durağı
seviniriz göğe bakalım
şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
şu aranıp duran korkak ellerimi tut
bu evleri atla bu evleri de bunları da
göğe bakalım
falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
bu karanlık böyle iyi aferin tanrıya
herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
beni bırak göğe bakalım
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat.
devamını gör...
dolu kadehi ters tut
şarkıları eğlenceli ve kendini sevdiren bir tarzda umarım çizgisini bozmadan ilerler
devamını gör...
alfred hitchcock
ingiliz yönetmen. (1899-1980)
sinemayı seven herhangi birinin bu tombiş amcamdan hoşlanmaması beklenemez. sinemaya yepyeni bir soluk getirmiştir. gerilim filmleri ile tanınır.
en beğendiğim filmi için (bkz: rear window)
sinemayı seven herhangi birinin bu tombiş amcamdan hoşlanmaması beklenemez. sinemaya yepyeni bir soluk getirmiştir. gerilim filmleri ile tanınır.
en beğendiğim filmi için (bkz: rear window)
devamını gör...
normal sözlük memeleri
hooopp sakin! hemen umutlanmayın. bildiğimiz iki çift meme değil bu, ingilizce'de "meme" diye yazılan ve "miim" diye okunan meme bu. bir çoğunuzun bu kültürü bildiğinden zaten eminim. o yüzden, reddit'deki meme kültürüne aşina olan, benim gibi diğer loser yazarların memelerini beklediğim başlıktır.

not: yukarıdaki meme yüzde yüz gerçekleri anlatmaktadır. o cepte. ayrıca orijinalinde "enjoyer" denen kelimenin, türkçedeki tam bir karşılığı olmadığı için "sever" şeklinde çevirdim. zira bu kelimenin tam manası ancak ingilizce'nin kendine has incelikleri sayesinde anlaşılabilmekte. yine de bu çevirimin yanlış olduğunu düşünenlerin fikirlerini de bekliyorum.

not: yukarıdaki meme yüzde yüz gerçekleri anlatmaktadır. o cepte. ayrıca orijinalinde "enjoyer" denen kelimenin, türkçedeki tam bir karşılığı olmadığı için "sever" şeklinde çevirdim. zira bu kelimenin tam manası ancak ingilizce'nin kendine has incelikleri sayesinde anlaşılabilmekte. yine de bu çevirimin yanlış olduğunu düşünenlerin fikirlerini de bekliyorum.
devamını gör...


