sevilisi olmayanların yalnız olmadığını, büyük bir birlik olduğumuzu dile getirerek gönlümüzü aldılar allah razı olsun.
devamını gör...

benim de beslediğim çok güzel bir hanımefendi var ama bugün bir şey oldu ve bir anda sinirlenip, herkese saldırmaya başladı. vee maalesef önüne çıkan ilk kişi bendim... ona zarar gelmesinden korktuğum için sert davranamadım ve elinden de kurtulamadım... sağ olsun elim, ayağım mahvoldu. durulmayınca barınaktan gelip yakalayıp, götürdüler. kuduz olup olmadığını anlamak için bir süre orada kalacakmış. tabii ben de hemen hastaneye gittim tedbir için aşımı falan oldum. çok korkunç bir gün geçirdimm. neler olduğunu hatırlamıyorum bile. hayatımda bu kadar korktuğum çok az an olmuştur. hareket bile edemedim. evdekiler anlatıyor. neden böyle yaptığını da hiç anlamadım. kucağımdaydı sonra attı kendini yere kaçmam için fırsat bile vermedi. normalde böyle bir kedi de değildir. arada oyun oynarken çizerdi ama normalde hiç saldırmazdı bana. şimdi neler olacak bilmiyorum ama çok özledim kızımı.
devamını gör...

beklenmedik bir şekilde mahlası iştahımı açan yazardır. gece gece yapılır mı bu, daha doğrusu bir insanın canı neden salata çeker?*

işin şakası bir yana, yazdıkları hem eğlendiren hem de düşüncelerinizi etkileyen tarzda bir yazar. bunun yanında da kendinizi rahat hissetmenizi sağlayacak tatlı bir dile sahip. yeni tanıdım, iyi ki tanıdım*.
devamını gör...

sonradan görme, görgüsüz tavırlar. insanı bu kadar alçaltan bir hareket olamaz ya.
devamını gör...

soyadı kanunu zamanında soyadları verilirken köy yerlerindeki kişiler kendi özelliğine ters soyadı seçerlermiş. mesela korkak biriyse soyadını cesur, cimri biriyse soyadını cömert, sarışın kumral yapıdaysa soyadını saçıkara olarak koydurtmuş.
devamını gör...

1916’da yayımlanan james joyce romanı. joyce, ana karakter stephen üzerinden ilk gençlik yıllarının portresini çizer.
arkadaşlık ilişkileri, kentteki dindar çevrenin baskısı, gelenekçi ailenin akrabalık ilişkilerine gösterdiği ihtimam, okuldaki otoritelerin uyguladığı şiddet, ilk cinsel deneyime giden çalkantılı süreç, kısıtlanmışlık vb.

birçok önemli meseleyi muntazaman birbirine bağlayarak etkileyici bir olay örgüsü yaratmıştır. anlattıkları, tecrübesiz ama olağanüstü yeteneklerle donatılmış zeki bir gencin, usta bir “sanatçı” olma yolunda ilerlerken karşılaştıklarıdır esasında.
devamını gör...

bizim çocuğa okul sonrası etüt koymuş devlet okulu. kayıt ücreti 750 tl istiyor. kitap ücretiymişmiş. hani eğitim beleşti?

sadece ağaya mı beleş?

evde üç çocuk biri özel eğitim. bakım parası için başvuralım dedik. sürünelim istiyorlar. ev olmasın, araba olmasın, eve giren para açlık sınırında olsun... ee sonra? ne anladık biz o zaman bu özel çocuk maaşından? ne istiyorsunuz asfalttaki suları mı yalayalım? çöpten mi beslenelim?

ev kiraları bulunduğumuz semtte 2000 civarı. bakın öyle lüks bir yerde oturmuyoruz. izmitin küçük bir ilçesi. köprü varmış. yersen? yenmiyor arkadaş ben denedim. neyse ki bizimkiler akıllı davranıp borç, harç, kredi bir ev almış zamanında. hoş krediyi daha ödüyor baba. iki işte çalışıyor. gece 4te gidiyor ve akşam 10'da geliyor.

furkan bazen annesine `anne ara babamı gelsin, gelsin beni gezmeye götürsün. söyle furkan çok sıkıldı de söyle' diyor. baba gelemiyor. bu babaya koyuyor. bu anneye koyuyor. bu furkan'a koyuyor. bu diğer iki çocuğa koyuyor. peki bu kime koymuyor? işte bunu çok iyi düşünmek lazım. bu kime koymuyorsa?..

hayat neden bu kadar pahalı? ve bu maaşlar neden küçük bir ailenin geçimi için yetmiyor? ahh pardon dış minnaklar. ve almanya bizi kıskanıyor.

aslında kafamıza çayı şöyle sağlam bir atsalar ne dert kalacak ne tasa.
devamını gör...

ikiz kuleler bombalandığı için
abd her akşam trabzon üzerinden geçen uçaklarla ırak'a bombalar yolluyor, seslerini duyuyorum, tam ben oğlumu yatırırken. ben oğlumu uykuya yatıyorum abd ırak'taki çocukları ölüme yolluyor.
dünya ne garip bir yer.
devamını gör...

marketlerde bulunan yoğurt, peynir tarzı şeylerin satıldığı soğuk rafların önünden geçerken karnım ağrıyor. çok küçük yaştan beri böyle bi huyum var ve her seferinde aynı şey oluyor. elimden geldiğince ordan geçmemeye ya da oyalanmamaya çalışıyorum çünkü gerçekten karnım ağrıyo. anlam veremiyorum ben de değişik biraz*.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

beyazların birinci, asyalıların ikinci, melezlerin üçüncü ve siyahların dördüncü sınıf olduğu bir yönetimdi. her ırkın takılabileceği yerler ayrılmıştı ki apartheid, aslında ayrı tutmak gibi bir anlamı var.
beyazlar kendilerini o kadar üstün görüyorki sahibi oldukları, para kazanacakları alışveriş merkezlerine bile siyah ve melezlerin haftada sadece iki saat gelmesine izin veriliyor.
her ırkın yaşayabileceği semt kanunlara göre ayrılmış, o yüzden akşam saat 7'den sonra beyazların semtinde gezen bir siyahı vursalar suç değilmiş. yaşlı bir teyze anlatmıştı, 5'te işten çıktıktan sonra minibüs, otobüs beklerlermiş ve eğer minibüs bulamazlarsa başlarlarmış yürümeye melez semtine doğru, en azından beyazların semtinden çıkalımda bizi vurmasınlar derlermiş.
devamını gör...

sıcak suyun soğuk sudan önce donduğunu söyleyen fizik yasası.

okul yıllarında erasto bartholomeo mpemba ve arkadaşları, okulda dondurma üretmek için deneylere girişirler. kaynar su içinde şekeri çözerek buzdolabına koyarlar. ancak mpemba acele eder ve sütü, soğumasını beklemeden dolaba koyar. fakat onun koyduğu kaynar süt, arkadaşlarının koyduğu soğuk sütten daha çabuk donar.

mpemba durumu öğretmeniyle paylaşır ancak öğretmen inanmaz. o esnada bir de profesör gelmiştir okula, bir konferans için. mpemba profesöre "neden kaynar su, soğuk sudan önce donuyor?" diye sorar fakat profesör soruyu hatalı bulur ve tekrar ettirir.
mpemba yaptıkları deneyi ve durumu açıklayıp bunun nedenini yeniden sorar. profesörün ilgisini çeker bu iş ve deneyi mpemba ile birlikte tekrarlamak ister.

profesör, ikna olana dek tekrar tekrar yaparlar deneyi ve en sonunda o da mpemba'nın haklı olduğuna inanır. birlikte bir makale yayımlarlar ve olay mpemba'nın adıyla literatüre girer.
devamını gör...

dinlenir dinlenir en son denilir ki ben bir daha dinliyim bi ya. ayrıca pentagram aslında bir semboldür. daire içerisinde el çizimi yıldızdır. satanik olduğu da bilinir.*
devamını gör...

şiddet kullanmama felsefe'sini kullanarak, hindistan 'ın bağımsızlığını elde etme mücadelesini yürütmüştür.
devamını gör...

özellikle türk dizilerinde görülen, müzik sesinin bir türlü ayarlanamaması durumudur. elinde kumanda ses açıp kapamaktan helak olursun. konuşmaları fısır fısır şeklinde çekiyorlar zaten, duymak için sese abanıyorsun. sonra birden hölölölö diye müzik giriyor devreye. olmaz ki böyle, bu nasıl bir kurguculuktur? bu nasıl bir ben bu müziği çok sevdim sen de son ses dinleciliktir? konu komşu küfür edecek vallahi.
devamını gör...

kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?
devamını gör...

yaz aylarında hoş kokulu pembe veya beyaz çiçekler açan çok yıllık çiçekli bir bitkidir. kediotu çiçeğinin öz sıvısı 16. yüzyılda parfüm olarak kullanılmıştır.
devamını gör...

evet, okunmama gibi büyük bir sorun var burada.
bunun da sebebi, burada bulunma amacı.
ne için burdasın, gerçekten okuyup okutup birşeyler öğrenmek öğretmek için mi yoksa lakırdı yapmak, sadece dikkat çekmeye odaklı boş işlerle uğraşmak için mı ?
bu tercih belirliyor senin konumunu, nerde durabileceğini.
büyük bir çoğunluğun lakırdıyı tercih ettiği çok açık ortada maalesef.
devamını gör...

geceleri bi geliyor bu farkındalık sabah mecbur unutmaya çalışıyorum devam edelim güne diye...
devamını gör...

ösym için müdür yardımcılarının webcamle çektikleri rezil fotoğraflardır. allah kahretsindir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim