fikren bitse de duygusal olarak ilişkinin bitmediğini gösterir. kaldı ki biraz da yıkıklıktır ne bileyim. koca koca insanlarız unutamamak ne demek yani?
devamını gör...

ulaşılmak istenen, çaba ve ulaşılan üçgenini çok güzel anlatan bir roman bence.
jack london'ın okuduklarımdan en sevdiğim romanı.
devamını gör...

hıristiyanlık, isa'nın çarmıha gerilmesinden sonra üç asır boyunca yasa dışı sayılmış ve bu sebeple faaliyetini gizli gizli devam ettirmiş. anadolu'da da bulunan yeraltı şehir ve kiliseleri o zamanların ürünüdür. daha sonra roma imparatoru ve istanbul şehrinin kurucusu olan konstantinopolis'e ismini veren büyük konstantin (272 - 337), hıristiyanlığa sempati beslemeye başlayınca dinin önü açılmış ve isa'yı sevenler de yeraltından gün ışığına çıkıp özgür olmuşlar.
devamını gör...

sonuçlarının kötü olduğunu bildiğim halde sürekli yaparım.
devamını gör...

kalabalık bir meydan olmak isterdim. çokluğun içinde yalnızlığı yaşamayı, üzerimden geçip giden hayatları izlemek isterdim. her gün insanlara hitap etmeyi ama bana çöp atacak, yeri gelince tükürecek nankörlüklerini izlemek isterdim. insanların ne kadar aciz olduklarını bir kez daha görmek isterdim.
devamını gör...

herkes bana bişi diyor, anlar gibi oluyorum ama valla hiç bir bok anlamıyorum?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bunlardan en belirgin olanları genellikle ailenin sahip olduğu geleneklerden ötürü bir başka grubun gizemli ve ilginç görülmesidir. örneğin; ben çocukken alevilerle alakalı inanılmaz önyargılara sahiptim.

şimdi çocukken dediğim yaşlar 14 15 hatta 17 18, hiç de öyle el kadar bebe değildik. neyse, aleviler bana çok gizemli insanlar gibi gelirlerdi. sünni gelenekten gelen, hatta tarikatlarla iç içe geçmiş bir çevreye sahiptim. kendi gelenekleri dışında herhangi bir görüşün tartışılmasına izin verilmediğini düşüneceğiniz bir enerji vardır bu tip çevrelerde. bunun sebebi, genellikle nakşi ya da kadiri gelenekten gelen insanların yahut tarikatlarla alakası olmayıp, hanefi mezhebine bağlı standart bir anadolu müslümanının pek entelektüel bilgisinin olmayışındandır. o yüzden kafalarının almayacağı şeylerden korkarlar, tartışılmasını da istemezler. sanki bazı şeyler bunları dinden çıkaracakmış gibi gelir. yani esasında insanların bunlardan korkmasına rağmen türkiye'de sünni tarikat geleneğinden kimse durup "şunlar lanetli kavim, mnakoduklarım sizi" falan demiyor. bunları yapanlar ya selefi bir düşünceye kapılıp gitmiş olanlar ya da provakatörler oluyorlar. neyse, konumuza dönelim.

anadolunun sünni müslüman taifesini tanıyan insanlar da bilirler ki alevilik de bu konulardan biridir. çok üzerinde konuşulmaz, "işte saz çalıp ibadet ediyorlar" dır. bir de çirkin bazı söylentiler vardır ki bunu genellikle sizden 4 5 yaş büyük, manyak olmuş bir dinci fısıldar kulağınıza ya da ortamdan birileri sırf enteresan bir şeyler anlatıp ilgi çekmek amacıyla söyler. "hadi lan, yok ebesininkiii" diye şaşırırsınız ama iki dakika sonra unutursunuz. bu yüzden ayda yılda bir konusu açılan, açıldığında da enteresan şeyler söylenen bir grup benim için gizemli ve heyecan verici geliyordu. bir gün cemevleriyle alakalı bir haberde, hz. ali'yi betimleyen bir fotoğraf, bu ekiple alakalı merak duyguma korkuyu da eklemişti. haberi gece gördüğüm içindi ya da fotoğraftaki kişinin kocaman gözlerinin sürmeli olmasındandı bilemiyorum ama korkmuştum.

öyle yıllar geldi geçti. lan dedim bir gün, neymiş şu alevilik biraz araştırayım. bir pdf okudum 32 sayfalık, işte kerbeladan başlayıp 12 imama, oradan tarihsel kökenine, sürecine her şeye ufak ufak değiniyordu. çalışmalara devam ettim, ilgimi de çekti, belgeseller, röportajlar falan devam ettik öyle. baktım müthiş bir renkmiş bu, bizimkiler falancaymış, bunlar filanca. ikisinin de faydası, bana dinler tarihiyle alakalı müthiş bilgiler vermesi oldu. primitif dinlerden bugünlere kadar tüm dinler sürecinin, mücadelenin bir yansımasını, sosyolojiye ve psikolojiye olan etkisini de islam dinindeki yol ayrımlarında görebiliyoruz.

yanlış bakış açıları vardır, bugün size çok ters gelen bir düşünce varsa, onunla alakalı kesin hükümler vermek yerine araştırmalara girişin. gerekirse o düşünceye sahip insanlarla konuşun. üç beş kişinin etrafında gezdiği saçmalıklardan değil, kitleleri arkasına toplayan düşünceleri, ideolojileri anlamak hem kişisel gelişimimiz için önemlidir hem de toplumun yanlış yollara gitmemesi için faydalıdır. bugün pkk destekçilerinden tutun da siyasal islamcılara kadar birçok insanın kullandığı ad hominem, whataboutism gibi kavramların aşılamamasının sebebi bilgisizliktir ve eğer bunu temizleyemezsek başımız daha da ağrıyacak. bugün bile herhangi bir görüşe sahip insana gerçeği anlatamıyorsunuz, post truth politics denilen şey adeta memleketi esir aldı, herkes kendi inanmak istediği şeyi gerçeği kabul ediyor. hiçbir sorun çözülemiyor ve bu çözümsüzlükler üzerinden birileri güç devşiriyor.
devamını gör...

tamamlanabilirse evrene ilişkin her şeyi açıklayabileceği düşünülen kuram.

evrene ilişkin birçok konuyu açıklığa kavuşturan 4 temel kuvvet vardır:
1- zayıf nükleer kuvvet
2- güçlü nükleer kuvvet
3- elektromanyetik kuvvet
4- kütle çekim kuvveti


bunlardan ilk 3 tanesi, kuantum alan teorisi ile, özellikle de atom altı parçacıkları iyi bir şekilde açıklayan standart model ile oldukça uyumludur. ancak kütle çekim kuramı, daha doğrusu genel görelilik kuramı, kuantum dünyası ile henüz uzlaştırılamamıştır.

şu ana kadar ikisinin birlikte doğru kabul edilebileceği ortak bir kuram oluşturulamamıştır. ancak sorun şudur ki, ikisinin de uygulama alanı farklıdır ve ikisi de uygulandığı alanlarda doğruluğu kanıtlanmış kuramlardır. üstelik sicim teorisine göre, evrenin ilk oluşumu sırasında bu 4 kuvvetin zaten birleşik tek bir temel kuvvet olduğu ve zamanla birbirlerinden ayrıldıkları düşünülmektedir. bu durum, evrenin nasıl oluştuğuna ilişkin tüm soruların cevaplanabilmesi için, kütle çekim kuramı ile kuantum kuramının uyumlu şekilde bir araya getirilmesini zorunlu kılmaktadır.

bu hedefe ulaşabilmek adına yapılan "kuantum kütle çekimi" çalışmaları, son yılların en gözde araştırma konularındandır.
devamını gör...

bir alışveriş merkezinin asansör şeysi bölmesi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

zeytin kurmak. ilk toplandığında o kadar acı oluyor ve acılığının geçmesi için o kadar çok su içinde beklemesi ve suyunun değiştirilmesi gerekiyor ki yenilebilir hale gelene kadar nasıl vazgeçmediklerini merak ediyorum doğrusu.
devamını gör...

ingilizcesi " the elephant in the room" olan deyim aslında herkesin bildiği ama gerek toplumsal tabular gerek de başka konular yüzünden kimsenin konuşmaya yanaşmadığı, çekindiği şeyler için kullanılır. örnek verecek olursak seks türk milletinin tabusudur özellikle muhafazakar ailelerde. çocuk yapan bir çiftle konuşurken nasıl seviştiklerini soramazsınız, çocuk yapmak için sevişmiş olmaları gerektiğini bilirsiniz ama bu bir tabu yani odadaki fil olmuştur herkesin toplumun belirlediği ahlak çerçevesinde görmezden gelip yok saydığı şeylerden biri.
devamını gör...

ellerinde valizleri düşmüştü yollara. terminali gördüğünde içinde kocaman bir boşluk hissetti. otobüsten kan ter içinde indi. kavurucu bir sıcak vardı ilçede. yürümeye başladı. yürüdükçe vücudunun uyuşmaya başladığını hissetti. sıcak havayı hiç sevmezdi. bu sıcak nereden çıkmıştı böyle. galiba baygınlık geçirecekti. karşıdan ona doğru gelen, siyah elbiseli, çok şık siyah bir şapkası olan bir kadın gördü. kadının bir elinde şemsiye bir elinde ise yelpaze vardı. elbisesi yerde sürünüyordu. yüzü bembeyazdı. teninin beyazlığı kara gözlerini iyice belirginleştiriyordu. kadına, pardon hükümet konağı nerede acaba biliyor musunuz diye sordu. kadının suratında hiçbir mimik olmadığını fark etti. robot gibi hareket ediyordu. kadının tarifine bire bir uyduğundan emin olmasına rağmen binayı bulamadı.

başka birine daha sormaya karar verdi. bu sefer karşısına genç bir adam çıktı. adam bu sıcakta üzerine ceket giymişti. adamı o şekilde görünce, eridi bitti. zorlanarak da olsa hükümet konağının yerini sorabildi. üzerindeki giysiler terden ıslanmıştı. durduramıyordu terini. genç adamın söylediğine göre şu an çıktığı yokuşun hemen başındaydı bina. yokuşu çıktığında binanın olmadığını gördü. artık korkmaya başlamıştı. burası neresiydi, bu sıcak nereden çıkmıştı? hemen yanı başındaki ağacın gölgesinde oturdu. o şekilde ne kadar vakit geçirdiğinin bile farkında değildi. bir süre sonra kaymakamlık binasının hemen karşısında durduğunu fark etti.

müftü ile görüşme ayarlamıştı. epey geç kalmıştı bu görüşmeye. tarihi ve bakımsız bir binaydı. etrafında pek yapılaşma yoktu. müftülük en üst kattaydı. merdivenleri çıkmaya başladı. yukarı çıktıkça iyice ısınıyordu vücudu. dermanı kalmamıştı hiç. müftünün odasına zor bela girmeyi başardı. müftü sen de kimsin dedi. çok sıcak diye cevap verdi yusuf. evet dedi müftü buralar birkaç gündür epey sıcak. alnındaki teri silerken, yeni atanan imam olduğunu söyledi.
-saatlerdir bekliyordum seni. nerde kaldın? al bakalım görevlendirme yazını. hayırlı uğurlu olsun honki ponki köyünde çalışacaksın.
-şaşkın bir şekilde zar zor teşekkür ederek odadan çıktı.

dışarı çıktığında havanın kararmaya başladığını gördü. sıcaklık biraz olsun azalmıştı. bir insan görünceye kadar yürüdü. gördüğü ilk kişiye honki ponki köyüne nasıl gideceğini sordu. zayıf kır saçlı adam bilmiyordu köyü. bilse zaten çok şaşıracaktı yusuf. tekrar terminale gitmeye karar verdi. zor da olsa buldu terminali. orada bıyıklı şişman bir adam yardımcı olmaya çalıştı, genç imama. imam duydukları karşısında şok olmuştu. taksi bile gitmiyordu bu yere. şişman adam bıyıkları ile oynarken, bir süre düşündü. sonra, sabah tekrar uğra bir şeyler yapmaya çalışacağım dedi. başka hiç kimse yoktu terminalde. nereye gideceğini hiç bilmiyordu.

tekrar yürümeye başladı. sessizlik ve karanlıktan başka bir şey yoktu ortalıkta. ne kadar süredir yürüdüğünün, nereye doğru gittiğinin hiç farkında değildi. birden önüne at arabaları çıktı. bu arabaların burada ne işi var diye düşünürken, birisinin nereye gitmek istiyorsun diye sorduğunu işitti. uzun kır saçlı, esmer tenli zayıf bir arabacıydı soruyu soran. honki ponki köyüne gitmek istiyorum dedi yusuf. atla hemen, yolumuz uzun.
-neden gitmek istiyorsun oraya?
-ben imamım, oraya görevlendirildim.
başka bir konuşma geçmedi aralarında. imam derin bir uykuya daldı. uyandığında hava aydınlanmıştı. köye varmışlardı. arabacı muhtarın evini tarif etti.

şiddetli bir rüzgar karşılamıştı imamı. terk edilmiş evlerin damlarını uçurmaya niyetliydi rüzgar. havaya kalkan tozdan ortalık görünmez olmuştu. yusuf bir köşeye sinerek öylece kaldı. rüzgar bittiğinde muhtarın evine doğru yürüdü. muhtarın evi olduğunu sandığı, evin kapısında durdu. kırmızıya boyalı kapı, biraz ittirseniz açılacak gibi duruyordu. kapıya yavaşça vurdu. kapı kendiliğinden aralandı. koşar adımlarla, bir adamın yaklaştığını gördü. yüzünde şaşkın bir ifade olan uzun sakallı adam, sen de kimsin nereden çıktın böyle diye sordu. ben imamım, bu köye tayinim çıktı diye cevap verdi yusuf. adam sarıldı imama ve kendinden epey küçük hocanın elinden öpmeye çalıştı. yusuf elini kaçırdı. artık seninle birlikte üç kişiyiz hocam dedi, mutlu bir şekilde. adam gülümsemesini durduramıyordu. imam beyninden vurulmuşa dönmüştü. terk edilmiş bir köyde iki kişiye mi imamlık yapacaktı. birden sıcak basmıştı, kendini kötü hisseden yusuf, olduğu yere yığıldı.

annesinin sesiyle uyanan yusuf, yastığının ıslanmış olduğunu fark etti. tüm bedeni ter içindeydi. gördüğü bu kabus yüzünden uzun bir süre kendine gelemedi.
devamını gör...

küçük görüp horlamak, insan gururunu zedeleyen kötü bir davranıştır. insan susarak bu saygısız davranışlara da asla izin vermemelidir. zamanla duygusal çöküntülere de yol açabilir. bu, kabullenişte olmamalıdır. hayır diyebilmek güçlü bir beceridir ve kişi de büyük bir özgüven barındırmalıdır.
hani denir ya, insanların size nasıl davranacaklarını, siz öğretirsiniz diye.
ne olursa olsun, insanları küçümser tavır ile kendilerini aciz hissettirmemeli, onlara sorun değil, çözüm olunmalıdır.
unutulmamalı ki, hepimiz aynı yoldan ilerliyoruz.
devamını gör...

hollywood 'un en değerli aktörlerinden, jeff bridges, john goodman, steve buscemi ve john turturro 'yu bir araya getiren enfes film.

kabul edelim dude abimiz hepimizin imrendiği bir karakterdir. ayrıca, film içinde unutulmaz onlarca sahne olmasına rağmen, en sevdiğim sahne, dude karakterinin walkmanden bowling maçı kayıtlarını 'dinleme' sahnesidir. aklımda geldikçe sebepsiz gülerim..
devamını gör...

akıllıca açılmış, ekmeğinde yolunda başlık. efendim daha fazla köpek ile çözülebilir. daha fazla çoban istihdam edilerek çözülebilir. kurtlar çok acıktıkları zaman doğaları gereği gözleri hiçbirşeyi görmez, sürü halinde hareket ederlerse öyle iki kangalla falan baş edemezsiniz.
devamını gör...

yükselenim yengeç.
devamını gör...

ya inanılmaz ama ben de istiyorum. hem erkeklerden neden farklı olalım * . ben kişilerin çehresini görmeden muhabbet edemiyorum. üzgünüm ancak öyle bana reel geliyor.
devamını gör...

tanımlarını severek okuyup takibe aldığım güzide yazarımız. temennimiz, en kısa sürede asalet tasdiki gerçekleşir ve tanımlarını daha fazla silik görmeyiz umarım. tanımları parlak olsun.
devamını gör...

zamanın çembersel davrandığı bir kavram sanırım. tecrübenin hiçbir değeri yok; aynı hataları tekrar tekrar yapmaya devam ediyoruz. tanışık duygulara yabancılaşma, ilk defa yaşıyormuşçasına bir his; hatadan, tecrübeden kastım budur işte. ey beyin ödül yolu! yüce efendimiz! ne dengesiz ne aşağılık bir güçsün sen öyle!
devamını gör...

terbiyesizlik yapma ya terbiyesiz adam sözünün sahibi gazeteci.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim