18 yaşından büyükse sorun yoktur karışılmaması gerekendir tavsiye verilmesi gerekirse erkekler bazen kendini fazla deneyimli görüp kızın isteklerini ya da yaşına göre yapması uygun olan şeyleri çocuksu bulabilir bunlara izin vermemelidir ve kendini olduğu gibi kabul ediyorsa bu ilişkiyi kabul etmelidir
devamını gör...

başkanlığa aday olduğu zaman ona oy vermektir. ilkokulda hoslandigim cocuk biraz kiloluydu. ailesi beslenme çantasına meyve dışında yiyecek bir şey koymuyordu . ben de kendi beslenme çantamdaki tüm yemeğimi onunla paylaşıyordum. sayemde gittikçe kilo almaya obez olmaya başlamıştı. ortaokula geçtikten sonra da ailesi kaydını başka okula aldırmıştı. yillar sonra otobüste denk geldik tabi. baktim hala kilolu alman tipli hans'ım obeziteyi sınırlarda yaşıyor. gözlerini kısarak bana baktı sanki bu iri cüssem senin eserin der gibi. hemen gözlerimi kaçırıp otobüste arka koltuğa dogru yürüdüm.
devamını gör...

(bkz: nerde lan benim görsel)

hah, buldum!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

vay, kimin aklına gelirdi?

benim gelirdi, geliyordu, aslına bakarsan hiç gitmiyordu ama olma ihtimali yok denecek kadar azdı. "geçer, gider" dediğim ne varsa yerinden bir milim kıpırdamadı, aksine ağırlığı bin kat daha arttı.

vay!

olmazlar dünyamın olur zamanına denk geldim, oldu. sonra arkamdan konuşuyorlar "bu deli adam bulutları niye öpüyor?" diye, anlatamam ki?
bakın "böyle bir bitmezlik, böyle bir feveran, böyle bir yoksunluk vardı ama bitti" diyeceğim 2-3 kişi vardı, onlara anlattım sadece, onların yüzündeki benim adıma olan gülümsemeyi gördüm, yeter.

vay?

vay ki vay!
devamını gör...

yeni sözlük eğlencem. kokpitten açıyorum ukte kısmını, bakıyorum başlıklara. varsa güzel bir şeyler, yazıyorum.
devamını gör...

yer yer hatırlıyorum ‘avuç içi’ öpme ile alakalı bu herife bir nick altı girmiştim.

şimdi adını hatırlayamadığım bir mod. bunu silmemi istemişti. sısıs eylulcuğumdü galiba, ‘bu ara kendisinden uzak durmamı’ istemişti. bende eylüle yanık olduğumdan direkt silmiştim o yazıyı.

o yazımı okuyanlar, hatırlar.

bu herifi de buna benzer sosyopat hiçbir enteli sevmiyorum. ben bu tiplerin ve yardakçılarının ruhunu biliyorum lan. aylardır yazıyorum entellerin psikopatlığını.

herneyse, sözlükte tecavüzcü de oldum tacizci de. gandalf teşekkür ederim bir kere daha gayet net anlatmış.

ispat diyorum karşılığı yok lan sısısı kimi sistematik taciz ettiysem ekran görüntüsü atsın allah aşkına.

herkese tatlımlı yavrumlu konuşuyorum bu mu taciz-tecavüz?

benim mağduriyetim nasıl giderilecek?
devamını gör...

liberaller liberal olmayanlar tarafından durmaksızın (bkz: ad hominem) yapılarak eleştiriliyor. nerede liberalizm karşıtı bir söylem görsem muhakkak içine liberallerin ne kadar kötü insanlar olduğu bilgisi sıkıştırılır. mesela yoksul bir liberalseniz burjuva özentisi olmakla suçlanıp fakir halinizle neden liberal olduğunuz sorgulanır ve eleştirilirsiniz. varsıl iseniz bu kez de zaten paranız olduğu için tuzunuzun kuru olduğu söylenir ve şımarık burjuva olarak eleştirilirsiniz. iler tutar yanı olan argümanlar yerine sürekli fikirleriniz yerine size saldırılr. bunu da öyle okumamış etmemiş insanlar da yapmaz. işte beni şaşırtan da bu olmuştur hep.
devamını gör...

benden uzak olsun dediğim melek . en kıl olduğum ve yazmaktan bile soğutan bir durum ve sözlük ruhuna aykırı . takibe takip mantığıyla hareket eden sosyal medyadaki yıkıklığın sözlük versiyonudur . yazarlara bir saygısızlık olarak görüyorum.

edit:imla
devamını gör...

penguen medyası olarak adlandırdığımız türk medyasının yapamadığı çok güzel işler basarmışlardır. herhangi bir siyasi parti veya lider propagandası yaptıklarını düşünmüyorum. toplumun her kesimini yansıtmaya ve dinlemeye çalışıyorlar. hoşunuza gitmeyen bir şey yaptıklarında kötü ve yandaş olduklarını iddia etmek doğru değildir. yeri geldiğinde ayasofyanın cami olmasını isteyen ve önünde sabah namazı kılan insanların da haberini yaptılar. lgbt topluluklarının da haberini yaptılar. hakkariden edirneye her yere ulaşmaya çalışıyorlar hem de başladıklarında hiçbir maddi destek almadan.
devamını gör...

bir yanlış anlaşılmayı düzeltelim, ortada malvarlığına el koyma durumu yoktur. tecavüz mağdurunun açtığı manevi tazminat davasında, failin malvarlığını elden çıkarmaması, halk arasındaki tabirle mal kaçırmasını engellemek için mallarının üzerine tedbir konulmuştur. dava nihayete erene kadar suçlunun malları satması engellenmiş oluyor böylece.
devamını gör...

yuval noah harari tarafında kalame alınmış olan "hayvanlardan tanrılara sapiens", kitabın kapağından da anlaşılacağı üzere "insan türünün kısa bir tarihi"ni ele almaktadır. insanların yüz bin yıl önceki tarihinden bugüne kadar bilinen en az altı farklı insan türünün olduğuna işaret eder ve bu güne kadar insan türünün nasıl bir evrimleşme sürecinden geçtiğinden bahseder. ayrıca insan türünün muhteşem değişimine ve tarihine ışık tutan bu kitapta yüz bin yıl öncesinden günümüze kadar sadece bu altı insan türünden homo sapiens'in var olduğunu ve bu varlığını kimi zaman yıkım ve kendinden başka her türlü canlı için büyük bir tehdit oluşturarak sürdürdüğünü kimi zaman da varlığını muhteşem değişimlerle kendinden sonraki nesillere aktardığını anlatır.
sadece insan türünün biyolojik gelişimini anlatmaz bu kitapta harari. bu biyolojik gelişmenin (evrimleşme) beraberinde getirmiş olduğu, insanların ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel, tarihi, dini vb. roller açısından sapiens'in küresel ekosisteme etkileri üzerine de durmaktadır. kitap öncelikle insanın biyolojik devrimi ile başlayıp bilimsel devrimle beraber insanların kendilerini nasıl tanrılaştırdığına değinerek sona ermektedir. sadece bu iki başlık arasında insanların zaman içerisinde kendilerini keşfedip para ekonomisinin de gücünü kullanarak nasıl bir değişim ağının parçası olduğuna kitabın sonuna gelmeden her bir satırda hayret ediyorsunuz. öyle ki çoğu satırda sadece canlı türleri içerisinde ayakta kalmak için başka bir türün yok oluşunu umursamayan insanın vahşiliği karşısında dehşete düşüyor, başka bir satırda ise gelişmişliğin doruklarına kadar eriştiği için yaratılmış en benzersiz canlı olduğunu düşünüyorsunuz.
son olarak kitap içerisinden şu an içerisinde bulunduğumuz pandemi sürecine atıfta bulunacak olursak kitabın ilk bölümlerinden birinde -uzun zaman önce okuduğum için hatırladığım kadarıyla- şöyle der; " binlerce yıl önce de küresel çapta büyük salgınlar vardı ancak insanlar avcı göçebe toplumlar şeklinde yaşadığı için sürekli hareket halinde olduklarından dolayı bu tür durumları çok kolay atlatırlardı."
bir gün okumaya karar verirseniz diye şimdiden keyifli okumalar dilerim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

belkide dünya başka bir gezenin cehennemidir sözüyle başka bir boyuta da taşınabilir.
devamını gör...

gündemde ilgi çekici başlık sayısı çok az. bazı başlıklar da gereksiz .
devamını gör...

bu refah seviyesi, rahata alışmış gençlik varken kimse savaşa girmez. adamlar şu pandemi zamanı dans edip parti yapamıyoruz diye polisle çatışıyor, bunlarmı savaşa gidecek. ama ekonomileri bozulursa yeni toplama kampları başta türkler bütün göçmenler için kurulabilir.
devamını gör...

yüzümü gizlememi anlayışla karşılarsınız umarım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

her insanın hoşuna gidecek olay. takdir edilmek güzeldir. seri artıcıları saymıyorum.

normal şartlarda mutlaka birkaç 10 adet bildirim olur ama şunu gördüğümde gerçekten şaşırmıştım:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

reuters'ın dikkat çektiği, ırak'ın yarı otonom kürt bölgesel yönetimi'nde kurulan 'soran ninja takımı'dır.

3 ay önce kurulan 50 kişilik ekip, uluslararası tanınırlık istiyor. ninja ekibi uluslararası yarışmalara katılmak ve dünyanın en tanınan ekiplerinden biri olmayı hedefliyor.

haber linki: t24 haber
devamını gör...

bir sıkıntınızı anlatırken araya girip ''ben de ona benzer bir şey yaşadım ya bak şimdi blablabla'' diye tamamen kendi tecrübelerini anlatmaya başlaması.
devamını gör...

günaydın sözlük.
hiçbir zaman iyi bir insan olduğumu iddia etmedim. şans verdiğim kadar başka insanlar da bana şans verdi ve ben onlara geçmişte ne kadar ciddi hatalar yaptığımı tekrar tekrar hatırlattım.

birini suçlamak her zaman kolaydır ve bu benim sessizliğimle de alakalı olsa gerek suçlanan tarafım her zaman. buna kızmıyorum. birşey olduğu zaman bende ilk kendimi suçlarım zaten. ancak kabul etmediğim birşey var, birini suçlayıp vicdan rahatlatıp kaçamazsınız. çekmiş olduğu bütün sıkıntıyı yalnızca bana yüklemek biraz fazla bencillik. acaba ben neden sustum, hiç düşündüğü olmuş mudur? zannetmiyorum.

insan kendi konfor alanının kölesidir. bunu hep söyledim. ben konfor alanımdan asla çıkmam. alanımı tehdit eden her unsura karşı da vahşileşirim.

bir insanı tanıyarak bir yola çıkıyorsanız, beklentileriniz karşılanmadığında saldırganlaşamazsınız. ben bu saldırıyı kabul etmiyorum. etmeyeceğim. haklı haksız davası değil bu, bir taraf kendini tamamen melek sanmasın artık. ben şeytan olmaktan bıktım çünkü. eskiden uzatmadan özür dilerdim, kötü biriyim derdim ve kenara çekilirdim. ancak kabul etmiyorum.

ve burayı da okuduğunu biliyorum, o yüzden buraya yazıyorum. söylediğin hiçbir şeyi kabul etmiyor, bencilliğinde boğulmanı diliyorum. koyduğun mesaj engeli de umrumda değil. böylesi iyi. biraz yüzün varsa o engeli bir daha da kaldırmazsın.
devamını gör...

grinin benim için hayata denk düşen fazlaca uzun biraz gereksiz anlamı:

soluk bir kartpostalın arkasına heyecanla yazılmış birkaç cümleyi düşünmekten kendimi bir türlü kurtaramıyorum. nasıl oluyor da elimizin altında ağır bir tahakkümle hükmettiğimiz onca şey birden grileşerek uzaklaşan bir hatıraya dönüşüveriyor. fotoğraflara, mevsimlere ve ihtiyar yüzlere baktıkça bu hayatın asıl rengi griymiş gibi geliyor bana. insan nerde, nasıl ve kiminle olursa olsun bir yanı her zaman mat ve gri. bana kalırsa hatıra dediğimiz; o bazen naif bazen unutulası, bazen garip ve ince bir tılsıma dönüşen geçmiş zaman vakalarının bir rengi varsa gri olmalı. çünkü ben gri renge ihtiyatla baktığım zaman, çocukluğumun geçtiği sokak gözlerimin önünden uzun uzun ilerleyerek toprak bir top sahasına dönüşüyor. ben yalnız kendim dönüp herhangi bir şeye baktığım zaman neyi geçiriyorsam aklımdan, hayatı ve hatıraları onunla tanımlıyorum. bir renge böyle bir yükü yüklemenin haksızlığı beni ürkütmüyor. çünkü beyaz, yalnız ve sadece beyaz olması ile tüm kirlerin günahını üzerine almışken, griye elbette ne hissettiğini sormayacaklar. fakat bir soruyu yine de tereddütsüz cevaplayamıyorum: kapıdan adımını atar atmaz sokağın pisliğini üstüne yüklenmek mi, artık temiz kalmışlığı hafızalarda dahi hatrı sayılacak kadar tartışılır bir sokağın bizatihi kendisini sırtlamak mı? hangisi, çocukluk arkadaşımızın yere düşmesine artık üzülmeyecek kadar içindekini yitirmek kadar ağır? tam burda; bir gece yarısı aslında modern insanlığın hiç de derdi olmayan bir renk üzerine kafa patlatmanın cevabını buluyorum. bu cevap diğer tüm cevaplarımdan farklı hiçbir yola açılmıyor. insan; bir renk, bir başka insan, bir ağaç, gökyüzü, küfürlü bir duvar, hatta kırık bir şemsiye gördüğünde aynı cevabı bulduğu için duraksıyor: ömrümüz çok çabuk grileşiyor. hıçkırmaktan boğazının yırtılması da sevinç naralarından sesinin kısılması da bir süre sonra gözlerinin önünde aynı eksik, aynı soğuk, aynı soluk renge dönüşüyor. o zaman, yalnızca bir renge değil aslında bir ömre kafa patlattığını nihai netice olarak anlıyor insan. fakat griden ve ömrümden bağımsız olarak ısrarla soruyorum: yalnızca bir rengi yahut yalnızca bir kartpostalı gecelerce düşünüp kafa patlatsaydım ve bu; ne bir ömür yahut daha mühim veya gereksiz herhangi bir şey anlamına gelmeseydi, yani ben sırf modern dünya gündemini hiç meşgul etmeyen çok küçük ve zavallı bir şey için beynimin çeperlerini acımasızca kazımış olsaydım, bundan utanacak mıydım? yani ben kendimi paraladığım her neyse; insanlar nazarında kıymetli olduğunda mı vaktimi ve beynimi boşa harcamamış olacaktım? ben, yalnızca bir rengi bu kadar düşünmüş olmanın, insanlar tarafından hoyratça kınanacağı düşüncesinin verdiği eziklikle mi "aslında bu kendimi paraladığım yalnızca bir renk değildir" diye izaha ihtiyaç duyuyor ve yazıyor ve yazıyorum?

gri, kartpostal veya her neyse. insan düşündükçe çıldıran, çıldırdıkça insana düşman olan bir varlıktan başka şey değil. dönüp dolaşıp insana gelen bu kaçıncı lakırdı. üstelik ömür acımasızca grileşirken.
gri, ömrümüzü fütursuzca tüketirken anılarımızı emanet ettiğimiz güzide renk.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim