seslikitaparsivi
sevgili yazar @mahlassızım’ın değerli tanımı sayesinde haberdar olduğum sesli kitap okuma sitesi. bu vesile ile de ilk sesli kitap okuma girişimimi gerçekleştirmiş bulunuyorum. böyle okuyana fayda kazandıracak tanımları görmek ve kendimize bir tık daha ekleyebilmek çok güzel.
ücretsiz olması ise bonusu.
www.seslikitaparsivi.com/
ücretsiz olması ise bonusu.
www.seslikitaparsivi.com/
devamını gör...
dibe vurmuş insanlara tavsiyeler
dibe vurmuş insanları ancak benzer olayları yaşayanlar anlar.
size sizden başka kimsenin yardım edemeyeceğini bilin. ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz.
insanlar da devletler gibi dibe vurabilir. atatürk'ün amasya genelgesinde belirttiği: "milletin içine düştüğü buhrandan yine milletin kendisinin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır" sözleri rehber olmalıdır.
lotus çiçeğini düşünün. çamurlu sularda yaşamasına rağmen tertemizdir. en ufak toz kalıntısında bile yapraklarını sallar ve kirli olmaktan kurtulur. geceleri kapanıp suyun altına girer, gündüzleri çıkıp çiçek açar. lotus ruhun saflığını temsil eder, bataklıktan çıkan temiz ruhtur bu çiçek.
dibe vuran insanlar lotus çiçeğinden kendine dersler alırsa o dipten radikal kararlar alarak kurtulur.
gidilecek tek yön yukarısıdır. dibe vurmanın nedenleri bilinirse sonuç daha hızlı alınabilir.
"ancak her şeyini kaybettikten sonra gerçekten özgür olabilirsin"
hayaller gökyüzündeki yıldızlara benzer. onlara dokunamazsın ama karanlık gecelerini aydınlatan onlardan başkası değildir. her şeyin bir anda olmasını beklemeyin ancak yapılması gereken şeyleri de zamana bırakmayın.
nasıl ki mutluluk, sevinç, huzur sonsuza kadar sürmüyorsa acı, dert, keder de sonsuza kadar sürmez.
umut, insanoğlunun bütün acılarının merhemidir.
allah der ki “kimi benden çok seversen onu senden alırım”….
ve ekler: “onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.
ve mevsim geçer,
gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
olmaz dediğin ne varsa hepsi olur……
“düşmem” dersin düşersin,“şaşmam” dersin şaşarsın.
en garibi de budur ya “öldüm” der, yine de yaşarsın. (hz. mevlana)
size sizden başka kimsenin yardım edemeyeceğini bilin. ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz.
insanlar da devletler gibi dibe vurabilir. atatürk'ün amasya genelgesinde belirttiği: "milletin içine düştüğü buhrandan yine milletin kendisinin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır" sözleri rehber olmalıdır.
lotus çiçeğini düşünün. çamurlu sularda yaşamasına rağmen tertemizdir. en ufak toz kalıntısında bile yapraklarını sallar ve kirli olmaktan kurtulur. geceleri kapanıp suyun altına girer, gündüzleri çıkıp çiçek açar. lotus ruhun saflığını temsil eder, bataklıktan çıkan temiz ruhtur bu çiçek.
dibe vuran insanlar lotus çiçeğinden kendine dersler alırsa o dipten radikal kararlar alarak kurtulur.
gidilecek tek yön yukarısıdır. dibe vurmanın nedenleri bilinirse sonuç daha hızlı alınabilir.
"ancak her şeyini kaybettikten sonra gerçekten özgür olabilirsin"
hayaller gökyüzündeki yıldızlara benzer. onlara dokunamazsın ama karanlık gecelerini aydınlatan onlardan başkası değildir. her şeyin bir anda olmasını beklemeyin ancak yapılması gereken şeyleri de zamana bırakmayın.
nasıl ki mutluluk, sevinç, huzur sonsuza kadar sürmüyorsa acı, dert, keder de sonsuza kadar sürmez.
umut, insanoğlunun bütün acılarının merhemidir.
allah der ki “kimi benden çok seversen onu senden alırım”….
ve ekler: “onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.
ve mevsim geçer,
gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
olmaz dediğin ne varsa hepsi olur……
“düşmem” dersin düşersin,“şaşmam” dersin şaşarsın.
en garibi de budur ya “öldüm” der, yine de yaşarsın. (hz. mevlana)
devamını gör...
normal sözlük çocuk korosu
ben yine kaçırdım.
sürekli başlığa bakmıyorum ki. mesaj atsanız keşke...*
sürekli başlığa bakmıyorum ki. mesaj atsanız keşke...*
devamını gör...
unutulmayan reklam filmleri
çok eski olmasa da beni gaza getiren bir reklamdır hep.
devamını gör...
felsefe
felsefeci itirafçıdır.
bu ilk elden bir gözlem değil, (bkz: agah aydın)dan duydum ilk kez. sonra düşündüm üzerine. gittikçe daha da oturdu. önce ne demek felsefe biraz onu düşünmek lazım. ondan sonraysa itirafçılığın üzerine düşünürüz.
felsefeci olmak illa çok okumak, çok yazmak ya da akademide olmak değildir. felsefeci olmak en temel haliyle söylersek “ne düşündüğünü düşünen insanın kendi kendini kovalamasıdır.” derim ben. bu tabii ki insan olmanın bir getirisi olduğundan hepimiz zaman zaman felsefe yapıyoruz. fakat her pasta yapan pastacı olamadığına göre her düşünen de felsefeci olamıyor doğal olarak. bunu hayatının en azından bir bölümünde önemli bir noktaya koyup ona göre yaşayan biri olmak gerekir kendine felsefeci diyebilmek için. dolayısıyla bu konulara kafa yoran birinin ‘ben felsefeciyim’ demesi kadar doğal bir şey olamaz. bu kısmı biraz açmış olmamın sebebi “sen kimsin ulen felsefeciyim diyorsun?” sorusuna önceden cevap vermek istememdi.
ikinci kısımda itirafçı olmanın ne demek olduğuna baktığımızda şunu görüyoruz: olayın içerisinden bilgi sızdıran kişi. bu bakımdan yalnızca gözlemci olmaktan da ayrılıp kendisini de işin içine dahil etmek kastediliyor. yani bir sosyolog ya da psikolog gibi dışarıdan gözlem yapmak yerine olayı deneyimleyerek sonuçlara ulaşmak kastediliyor. evet, sahiden felsefeci olmak itirafçılık yapmaktır. hayatın karanlık yönlerini aydınlatmaktır. insanın ne’liğini sorgulamak ve bu konuda itiraflarda bulunmaktır. sizi şaşırtmayan birisi felsefeci olamaz. size sizi itiraf eder felsefeci. ondandır ki felsefeci karşısındakini bilir. beylik laflar etmez öyle, atıp tutmaz. itiraf eder.
kendimce itiraf ediyorum. hayatın, ahlakın, aşkın ne olduğunu çözmeye ve sonra da itiraf etmeye çalışıyorum. niye peki? çünkü anlam arıyorum. itiraf ederken aslında yardım dileniyorum, sürünüyorum ben. tıpkı diğer felseficiler gibi, itiraf ediyorum. annesinden onay almak için ispiyonlayan bir çocuk gibi. hep onun peşindeyiz biz. en büyük itirafımız da bu zaten. onaylanmak istiyoruz biz.
bu ilk elden bir gözlem değil, (bkz: agah aydın)dan duydum ilk kez. sonra düşündüm üzerine. gittikçe daha da oturdu. önce ne demek felsefe biraz onu düşünmek lazım. ondan sonraysa itirafçılığın üzerine düşünürüz.
felsefeci olmak illa çok okumak, çok yazmak ya da akademide olmak değildir. felsefeci olmak en temel haliyle söylersek “ne düşündüğünü düşünen insanın kendi kendini kovalamasıdır.” derim ben. bu tabii ki insan olmanın bir getirisi olduğundan hepimiz zaman zaman felsefe yapıyoruz. fakat her pasta yapan pastacı olamadığına göre her düşünen de felsefeci olamıyor doğal olarak. bunu hayatının en azından bir bölümünde önemli bir noktaya koyup ona göre yaşayan biri olmak gerekir kendine felsefeci diyebilmek için. dolayısıyla bu konulara kafa yoran birinin ‘ben felsefeciyim’ demesi kadar doğal bir şey olamaz. bu kısmı biraz açmış olmamın sebebi “sen kimsin ulen felsefeciyim diyorsun?” sorusuna önceden cevap vermek istememdi.
ikinci kısımda itirafçı olmanın ne demek olduğuna baktığımızda şunu görüyoruz: olayın içerisinden bilgi sızdıran kişi. bu bakımdan yalnızca gözlemci olmaktan da ayrılıp kendisini de işin içine dahil etmek kastediliyor. yani bir sosyolog ya da psikolog gibi dışarıdan gözlem yapmak yerine olayı deneyimleyerek sonuçlara ulaşmak kastediliyor. evet, sahiden felsefeci olmak itirafçılık yapmaktır. hayatın karanlık yönlerini aydınlatmaktır. insanın ne’liğini sorgulamak ve bu konuda itiraflarda bulunmaktır. sizi şaşırtmayan birisi felsefeci olamaz. size sizi itiraf eder felsefeci. ondandır ki felsefeci karşısındakini bilir. beylik laflar etmez öyle, atıp tutmaz. itiraf eder.
kendimce itiraf ediyorum. hayatın, ahlakın, aşkın ne olduğunu çözmeye ve sonra da itiraf etmeye çalışıyorum. niye peki? çünkü anlam arıyorum. itiraf ederken aslında yardım dileniyorum, sürünüyorum ben. tıpkı diğer felseficiler gibi, itiraf ediyorum. annesinden onay almak için ispiyonlayan bir çocuk gibi. hep onun peşindeyiz biz. en büyük itirafımız da bu zaten. onaylanmak istiyoruz biz.
devamını gör...
aşık değilken şiir yazamamak
oysa ki tam tersini iddia etmiştir şair.
"imkansız şey şiir yazmak aşıksan eğer,
ve yazmamak aylardan nisansa."
orhan veli yanılıyor olamaz :))
"imkansız şey şiir yazmak aşıksan eğer,
ve yazmamak aylardan nisansa."
orhan veli yanılıyor olamaz :))
devamını gör...
doping yaparken hamile kalan pesmerge
evet doping yaparken hamile kalan pesmerge nickinin anlamını açıkladıysa, rahat bir uyku uyuyabiliriz artık.:
devamını gör...
totoro (yazar)
profilinde meşhur anime, komşum totoro'nun resmini beklediğim yazarımız. kendi savunduğu görüşleri yazmaktan gram çekinmeyen, üslubu eğlenceli bir kedisever. kendisine hoşgeldin diyor, güzel vakitler diliyorum...
devamını gör...
insan sorgulamalı mı sorgulamamalı mı sorunsalı
mutsuz olmak istiyorsa sorgulasın,
mutlu olmak istiyorsa sorgulamasın.
mutlu olmak istiyorsa sorgulamasın.
devamını gör...
koku: bir katilin hikayesi
2006 yapımı, patrick süskind'in perfume isimli etkileyici romanından uyarlanan sinema filmi. ülkemizde koku: bir katilin hikayesi adıyla vizyona girmiştir.
--! spoiler !--
filmde olaylar 18. yüzyılda fransa'da geçmektedir. sefalet, açlık ve pislik içerisinde yüzen paris halkının içerisinden alınan kesitlerle başlar olaylar. jean-baptiste grenouille bir balık satıcısı kadının oğlu olarak tezgâh arkasında çöplerin arasında doğar. annesi ölü doğumlar konusunda sabıkalı olduğu için onu da ölecek sanarak çöplerin arasına atmıştır. lakin jean yaşar ve bir yetimhanede büyür. güçlü bir koku alma yeteneği olduğunu çok geçmeden fark eder. gençlik döneminde tabakhanede çalışmaya başlayan jean, şehre indiği günlerden birinde güzel bir genç kızın kokusunun büyüsüne kapılır ve onu takip eder. bir süre sonra kıza ulaştığında kız korkar ve çığlık atar. çevrenin onu duymasından endişelenen jean da panik içinde onun ağzını elleriye kapar. ne var ki bu durum kızın boğularak ölmesine yol açar. jean burada kızın her yerini koklayarak güzelliğin ve ölümün kokusunu içine sindirir. paris'in o dönemki parfüm endüstrisi liderlerinden giuseppe baldini diğer üreticilerle rekabet içindedir. jean onun dükkânını görmüş ve bu koku imparatorluğuna hayran kalmıştır. bir gün tabaklanmış derileri baldini'ye getiren jean ona paris'in en iyi burnunun kendisi olduğunu söyler. baldini önce inanmaz ancak jean rakip üreticinin mamulünü kısa bir sürede üretince şaşırır. bir süre sonra da jean ona mükemmel kokular üreterek yanında çalışmaya başlar. ancak jean'ın artık bir hedefi vardır. her şeyin kokusunu esir edebilmek. baldini'den bunu ona öğretmesini ister. güllerden imbiklerle koku üretimini gören jean her şeyin kokusunu bu sayede çıkarabileceğini düşünür. lakin işler umduğu gibi gitmez. imbikte kaynatıp damıtmayı denediği cam ve kedinin kokusunu alamaz. baldini o sırada ona koku konusunda efsaneyle karışık bilgiler vermiştir. 12 ana kokudan, bunların vereceği hissiyattan ve birleşecekleri 13. koku ile oluşturacakları mükemmeliyetden bahsetmektedir. bu konuşma jean'a yeni amacını gösterir. güzelliğin o kokusunu yakalamak. baldini'nin yanında onun teknikleri ile bu kokuları elde edemeyeceğini anlayan jean ondan grasse'de ki çiçekleme tekniğini öğrenir ve oraya gitmek üzere yola çıkar. grasse'de çalışmaya başlayan jean için ilk deneyini yapma vakti gelmiştir. bulduğu ilk kadını içine attığı imbikden de herhangi bir koku elde edemez. bunun üzerine tekniğini değiştirir ve onları önce hayvansal yağla kaplayarak sonra bu yağı damıtma yoluna gider. ikinci cinayeti sonrası tekniği verimini verir. insanın kokusunu elde etmiştir. cinayetler peş peşe başlar. bu arada kent halkında da panik başlar. kentin önde gelen kişilerinden antoine richis'in kızı laure jean'ın yeni gözdesidir. on üçüncü şise için onun güzelliğini seçer. on iki cinayet tamamlanınca bulunan yanlış katiller nedeni ile jean işini rahatlıkla götürür. ancak sıra laura'ya gelince babası bir şekilde kızının başına geleceği hissetmiş ve onu şehir dışına kaçırmıştır. jean için şehir dışı da olsa laurayı bulmak zor olmaz. istenmeyen ama beklenen olur ve laura'da damıtılmış 13. şişede yerini alır. aynı anda jean'ın çalıştığı eski yerde eski kurbanlara ait giysi ve saçlar bulunmuş ve onu bulumak üzere yola koyulunmuştur. jean iksiri tamamladığı anda yakalanır. işkence ve ölüme mahkûm edilir. şehir meydanında işkence platformu hazırlanır. meydana gelen jean iksirini sürdüğü an bir anda öfkeli kalabalık yerini bir sevgi kalabalığına bırakır. laura'nın babası dahi onu affeder. koku gücünü göstermiştir. ancak jean yalnızdır. paris'e geri döner, kokuyu üzerine boca eder ve halkın sevgi dolu saldırıları arasında yok olur gider.
--! spoiler !--
--! spoiler !--
filmde olaylar 18. yüzyılda fransa'da geçmektedir. sefalet, açlık ve pislik içerisinde yüzen paris halkının içerisinden alınan kesitlerle başlar olaylar. jean-baptiste grenouille bir balık satıcısı kadının oğlu olarak tezgâh arkasında çöplerin arasında doğar. annesi ölü doğumlar konusunda sabıkalı olduğu için onu da ölecek sanarak çöplerin arasına atmıştır. lakin jean yaşar ve bir yetimhanede büyür. güçlü bir koku alma yeteneği olduğunu çok geçmeden fark eder. gençlik döneminde tabakhanede çalışmaya başlayan jean, şehre indiği günlerden birinde güzel bir genç kızın kokusunun büyüsüne kapılır ve onu takip eder. bir süre sonra kıza ulaştığında kız korkar ve çığlık atar. çevrenin onu duymasından endişelenen jean da panik içinde onun ağzını elleriye kapar. ne var ki bu durum kızın boğularak ölmesine yol açar. jean burada kızın her yerini koklayarak güzelliğin ve ölümün kokusunu içine sindirir. paris'in o dönemki parfüm endüstrisi liderlerinden giuseppe baldini diğer üreticilerle rekabet içindedir. jean onun dükkânını görmüş ve bu koku imparatorluğuna hayran kalmıştır. bir gün tabaklanmış derileri baldini'ye getiren jean ona paris'in en iyi burnunun kendisi olduğunu söyler. baldini önce inanmaz ancak jean rakip üreticinin mamulünü kısa bir sürede üretince şaşırır. bir süre sonra da jean ona mükemmel kokular üreterek yanında çalışmaya başlar. ancak jean'ın artık bir hedefi vardır. her şeyin kokusunu esir edebilmek. baldini'den bunu ona öğretmesini ister. güllerden imbiklerle koku üretimini gören jean her şeyin kokusunu bu sayede çıkarabileceğini düşünür. lakin işler umduğu gibi gitmez. imbikte kaynatıp damıtmayı denediği cam ve kedinin kokusunu alamaz. baldini o sırada ona koku konusunda efsaneyle karışık bilgiler vermiştir. 12 ana kokudan, bunların vereceği hissiyattan ve birleşecekleri 13. koku ile oluşturacakları mükemmeliyetden bahsetmektedir. bu konuşma jean'a yeni amacını gösterir. güzelliğin o kokusunu yakalamak. baldini'nin yanında onun teknikleri ile bu kokuları elde edemeyeceğini anlayan jean ondan grasse'de ki çiçekleme tekniğini öğrenir ve oraya gitmek üzere yola çıkar. grasse'de çalışmaya başlayan jean için ilk deneyini yapma vakti gelmiştir. bulduğu ilk kadını içine attığı imbikden de herhangi bir koku elde edemez. bunun üzerine tekniğini değiştirir ve onları önce hayvansal yağla kaplayarak sonra bu yağı damıtma yoluna gider. ikinci cinayeti sonrası tekniği verimini verir. insanın kokusunu elde etmiştir. cinayetler peş peşe başlar. bu arada kent halkında da panik başlar. kentin önde gelen kişilerinden antoine richis'in kızı laure jean'ın yeni gözdesidir. on üçüncü şise için onun güzelliğini seçer. on iki cinayet tamamlanınca bulunan yanlış katiller nedeni ile jean işini rahatlıkla götürür. ancak sıra laura'ya gelince babası bir şekilde kızının başına geleceği hissetmiş ve onu şehir dışına kaçırmıştır. jean için şehir dışı da olsa laurayı bulmak zor olmaz. istenmeyen ama beklenen olur ve laura'da damıtılmış 13. şişede yerini alır. aynı anda jean'ın çalıştığı eski yerde eski kurbanlara ait giysi ve saçlar bulunmuş ve onu bulumak üzere yola koyulunmuştur. jean iksiri tamamladığı anda yakalanır. işkence ve ölüme mahkûm edilir. şehir meydanında işkence platformu hazırlanır. meydana gelen jean iksirini sürdüğü an bir anda öfkeli kalabalık yerini bir sevgi kalabalığına bırakır. laura'nın babası dahi onu affeder. koku gücünü göstermiştir. ancak jean yalnızdır. paris'e geri döner, kokuyu üzerine boca eder ve halkın sevgi dolu saldırıları arasında yok olur gider.
--! spoiler !--
devamını gör...
çaresizlik hırsızlık yapma hakkı verir mi sorusu
bu hakkı bütünüyle vermez fakat cezaların hafifletilmesi gerekir nitekim hz. ömer döneminde süregelen kıtlıkla beraber hırsızlara karşı uygulanan el kesme cezası geçici olarak kaldırıldı. çünkü insanların içinde bulunduğu açlık ve yokluk onları çalmaya mecbur bırakabilirdi.
yüksek adaleti elde edebilmiş sistemlerde benzerlerini görebilirsiniz hiçbir fakir karnını doyurmak için çaldığı ekmekten yüksek bir ceza almaz.
ülkemizin ve batının adalet sisteminde ise ekmek çalan bir kişi silivri'yi boylayabilecekken. hırsızlığı meslek haline getirip sürekli, nitelikli bir şekilde hırsızlık yapanlar kendilerini psikolojik olarak rahatsız gösterip silivrinin aksine boğaz yalılarında keyif sürebiliyor.
ne sandınız? sistem böyle olmasa en büyük hırsız en büyük sarayda kalmazdı!
yüksek adaleti elde edebilmiş sistemlerde benzerlerini görebilirsiniz hiçbir fakir karnını doyurmak için çaldığı ekmekten yüksek bir ceza almaz.
ülkemizin ve batının adalet sisteminde ise ekmek çalan bir kişi silivri'yi boylayabilecekken. hırsızlığı meslek haline getirip sürekli, nitelikli bir şekilde hırsızlık yapanlar kendilerini psikolojik olarak rahatsız gösterip silivrinin aksine boğaz yalılarında keyif sürebiliyor.
ne sandınız? sistem böyle olmasa en büyük hırsız en büyük sarayda kalmazdı!
devamını gör...
ter kokusu
ter kokusundan daha iğrenç bir koku varsa; ter ve parfümle karışık o leş kokudur.
guzel kardeşim bak sen yarım şişe parfüm sıktın diye o leş koku gitmiyor aksine perçinleniyor. bak çok zor degil bir duş bir roll-on, bir de paşabahçe kolonyası misss.
neden teke gibi kokmayı tercih ediyorsun?
güzel de kadınsın/adamsın , neden kuru şampuan kullanıyorsun? kuduz oldun da suyla bir sorun mu yaşıyorsun?
yaz günü o baygın parfümle karışan ter kokun yüzünden ülkeye amerika 'kimyasal silah var' diye demokrasi getirir.
nolur sabahları bir duş al. aksam da günün kirinden yorgunluğundan arınmak için de bir de akşam duş al. sonra mis gibi takıl. bize garezin ne? insaf et!
guzel kardeşim bak sen yarım şişe parfüm sıktın diye o leş koku gitmiyor aksine perçinleniyor. bak çok zor degil bir duş bir roll-on, bir de paşabahçe kolonyası misss.
neden teke gibi kokmayı tercih ediyorsun?
güzel de kadınsın/adamsın , neden kuru şampuan kullanıyorsun? kuduz oldun da suyla bir sorun mu yaşıyorsun?
yaz günü o baygın parfümle karışan ter kokun yüzünden ülkeye amerika 'kimyasal silah var' diye demokrasi getirir.
nolur sabahları bir duş al. aksam da günün kirinden yorgunluğundan arınmak için de bir de akşam duş al. sonra mis gibi takıl. bize garezin ne? insaf et!
devamını gör...
klara miliç
ivan turgenyev'e ait kısa ama etkileyici bir aşk öyküsü.
ruhen ve bedenen bakir bir adam, daha önce kimseye aşkını sunmamış gururlu ve başına buyruk bir kadın, kırılan bir kalp ve ardından gelen beklenmedik ölüm." ölümden sonra " bir uyanış, bin pişmanlık ve aşkın sonsuzluğunda kavuşan 2 ruh
yazar, kitabını " ölümden sonra" ismiyle yayınlamak istese de ispritizma suçlamalarına maruz kalmamak adına bu istediğinden vazgeçmiş ve kitap klara miliç adı ile yayınlanmış.
kitapta karşılıksız -olduğu düşünülen- bir aşkın, iki insanın hayatını nasıl etkilediği, ölümün aşkın devamına bir engel olup /olmadığı mistik unsurlar katılarak sürükleyici bir biçimde anlatılıyor.
yalın ve akıcı bir dille yazılmış,tek oturuşta bitirilebilecek insana ve aşka dair enfes bir eser .
bazen şöyle derdi:" istediğim gibi birine rastlayamayacağım... diğerlerinden zaten bana ne! "
"ya eğer rastlarsan?"
"rastlarsam benim olur!"
"peki istemezse?"
"o zaman... kendimi öldürürüm demek işe yaramaz biriymişim"
detaylı bilgi için
ruhen ve bedenen bakir bir adam, daha önce kimseye aşkını sunmamış gururlu ve başına buyruk bir kadın, kırılan bir kalp ve ardından gelen beklenmedik ölüm." ölümden sonra " bir uyanış, bin pişmanlık ve aşkın sonsuzluğunda kavuşan 2 ruh
yazar, kitabını " ölümden sonra" ismiyle yayınlamak istese de ispritizma suçlamalarına maruz kalmamak adına bu istediğinden vazgeçmiş ve kitap klara miliç adı ile yayınlanmış.
kitapta karşılıksız -olduğu düşünülen- bir aşkın, iki insanın hayatını nasıl etkilediği, ölümün aşkın devamına bir engel olup /olmadığı mistik unsurlar katılarak sürükleyici bir biçimde anlatılıyor.
yalın ve akıcı bir dille yazılmış,tek oturuşta bitirilebilecek insana ve aşka dair enfes bir eser .
bazen şöyle derdi:" istediğim gibi birine rastlayamayacağım... diğerlerinden zaten bana ne! "
"ya eğer rastlarsan?"
"rastlarsam benim olur!"
"peki istemezse?"
"o zaman... kendimi öldürürüm demek işe yaramaz biriymişim"
detaylı bilgi için
devamını gör...
chp'li belediye başkanına prefabrik tuvalet soruşturması
akıllara (bkz: nereye sıçacak bu millet) videosunu getiren soruşturmadır.
devamını gör...
kafayı boşaltma yöntemleri
arka arkaya 3 kere mermer merve demeye çalışmak.
devamını gör...
geceye bir bilgi bırak
eskiden kışın mazot donmasın diye arabaya kolonya koklatmak diye bir şey olduğunu öğrendim. alakasız bir bilgi olarak geceye bırakayım bari.
devamını gör...
reyhanlı ilçesindeki suriyelilerin ayaklanması
böyle olacağı belliydi, umarım hükümet bundan ders alıp önüne gelen her suriyeliyi ülkeye alıp vatandaş yapmaz diyeceğim de, arap seviyoruz biz onlar ağzımıza etse * yine araplarrrr diye aşk yaşarız.
t: acilen bastırılması gereken ayaklanma.
t: acilen bastırılması gereken ayaklanma.
devamını gör...
buke
daha çok olgun ya da olgunlaşmakta olan şarapların kokusunu anlamakta kullanılan bir terimdir.
devamını gör...
mutluluğu kendine fazla gören insan
çocukluğunda mutlu olmasına izin verilmeyen, değersiz hissettirilen insandır. bu bir sorundur ve üstüne gidip düzeltilmesi gerekir yoksa hayatı hem kendine hem de gerçekten hayatında olmak isteyenlere zindan eder.
devamını gör...
