kafa açan kesitler kadınlar günü özel
kendi adıma kadıköy beyefendisi'ne teşekkür ediyorum. ufacık bir şey bile farkındalık adına kıymetlidir benim için.
-hala- ütopik bir şekilde, hiçbir canlının şiddete, cinayete uğramadığı günler diliyorum.
-hala- ütopik bir şekilde, hiçbir canlının şiddete, cinayete uğramadığı günler diliyorum.
devamını gör...
birlikte yaşadığı kadını zincire bağlayıp işkence eden adam
tunceli’de oktay güler’in zincire bağlayarak 6 ay işkence yaptığı e.a., komşularının yardımıyla kurtuldu. kadının babası “kızımın telefonda diyebildiği tek şey,’baba gelin beni kurtarın, bu adam beni öldürecek’ oldu” dedi.
onedio
ntv
bu ruh hastaları ile aynı otobüse biniyor, aynı sokakta yürüyoruz. bizi geçtim artık en büyük korkum çocuklaradır.
onedio
ntv
bu ruh hastaları ile aynı otobüse biniyor, aynı sokakta yürüyoruz. bizi geçtim artık en büyük korkum çocuklaradır.
devamını gör...
geceye bir fotoğraf bırak

orhan kemal ve nazım hikmet'in bir arada olduğu ağustos 1968 basımlı kitabımdan az önce çektiğim fotoğraf. orhan kemal için nazım hikmet önder olmuş onunla tanıştıktan sonra yazarlığının dönüm noktasını yaşamıştır. ilk tanıştıkları anı kendi sesinden anlattığı plak kaydına buradan ulaşabilirsiniz. ne kadar tatlı heyecanlanıp bunu ne kadar güzel anlatmış. hayranlıkla dinlediğim bu kayıdın bir kısmını da şöyle bırakmak isterim.
kapı açıldı, gülümseyerek çıktı. göz göze geldik. mavi gözlerinde, gülümsemesinde tertemiz apaçık çocuksu bir şey vardı. nereye gitsem, ne yapsam diye düşünürmüş gibi durakladı sonra necati’yi gördü. ona doğru gitmek istedi fakat necati nâzım’a doğru koşarak beni takdim etti. nâzım askerce topuklarını birleştirerek ve yüzüne ciddi bir ifade vermeye çalışarak kendini takdim etti:
“ben nâzım hikmet!”
işte karşılaşmamız böyle oldu, böylece talebesi oldum.
ben de ona kendimden fazla inanıyordum.
devamını gör...
yılan hikayesi
1999-2002 yıllarında yönetmenliğini nihat durak'ın senaristliğini tayfun güneyer'in yaptığı ve kanal d'de yayımlanmış komedi, polisiye, dram ve aile dizisidir.
başrollerini meltem cumbul ve mehmet ali alabora paylaşmaktadır. yapımcı osman yağmurdereli'dir. 3 sezon devam etmiş ve meltem cumbul diziden ayrılmış fakat bir süre daha devam etmiştir.
ayten gökçer, çetin tekindor, emre kınay, tunca aydoğan ve süleyman turan dizinin kadrosu arasındadır.
zeyno'yu (meltem cumbul) kandıran erkan (emre kınay) köyü terk etmiş ve peşinden istanbul'a kadar zeyno'yu sürüklemiştir.
zeyno istanbul'da komiser memoli'nin (mehmet ali alobora) yanına gider ve erkan'ı bulmak için yardım ister. hikaye böylece başlar.
memoli başarılı ve bir çok düşmanı olan bir polistir. mafyanın korkulu rüyasıdır ve bu durum başına bir çok olayın gelmesine sebep olmuştur. can düşmanları tarafından öldürülür ve memoli oğlunun ölümü üzerine hayata küser ve mafyaya kök söktürür.
memoli ve ailesi geçmişte zeynoların köyünde yaşamış ve zeyno'yu oradan tanıyordur. zeyno, istanbul'a geldikten sonra o da maceradan maceraya savrulur. zeyno'nun kanlısı erkan, istanbul'un en büyük mafyalarından biri olan hasan ağa'nın yeğenidir. hasan ağa ölmüş ve tüm miras erkan'a kalmıştır. hasan ağanın sağ kolu kürşat (tunca aydoğan) ve genç karısı gülsüm (neriman uğur), erkan'nın varlığından rahatsız olur ve çeşitli planlar kurarlar. bu nefretten memoli'de payını alır ve dizi boyu bu ikiliden yakasını kurtaramayacaktır. tabi onlarda memoli'den.
mafyaların mafyası sinan (çetin tekindor), ölmüş numarası yapmış ve sırra kadem basmıştır. ama varlığı hala dizi içinde gizliden gizliye devam etmektedir.
memoli ve zeyno yakınlaşmış farklı bir ilişki içerisine girmişlerdir. olaylar 'yılan hikaye' sine dönüşmüş ve dizi değişik olay örgüleriyle örülmüştür. dizi yayınlandığı dönemde en çok izlenen diziler arasındadır. reyting rekorları kırmıştır.
başrollerini meltem cumbul ve mehmet ali alabora paylaşmaktadır. yapımcı osman yağmurdereli'dir. 3 sezon devam etmiş ve meltem cumbul diziden ayrılmış fakat bir süre daha devam etmiştir.
ayten gökçer, çetin tekindor, emre kınay, tunca aydoğan ve süleyman turan dizinin kadrosu arasındadır.
zeyno'yu (meltem cumbul) kandıran erkan (emre kınay) köyü terk etmiş ve peşinden istanbul'a kadar zeyno'yu sürüklemiştir.
zeyno istanbul'da komiser memoli'nin (mehmet ali alobora) yanına gider ve erkan'ı bulmak için yardım ister. hikaye böylece başlar.
memoli başarılı ve bir çok düşmanı olan bir polistir. mafyanın korkulu rüyasıdır ve bu durum başına bir çok olayın gelmesine sebep olmuştur. can düşmanları tarafından öldürülür ve memoli oğlunun ölümü üzerine hayata küser ve mafyaya kök söktürür.
memoli ve ailesi geçmişte zeynoların köyünde yaşamış ve zeyno'yu oradan tanıyordur. zeyno, istanbul'a geldikten sonra o da maceradan maceraya savrulur. zeyno'nun kanlısı erkan, istanbul'un en büyük mafyalarından biri olan hasan ağa'nın yeğenidir. hasan ağa ölmüş ve tüm miras erkan'a kalmıştır. hasan ağanın sağ kolu kürşat (tunca aydoğan) ve genç karısı gülsüm (neriman uğur), erkan'nın varlığından rahatsız olur ve çeşitli planlar kurarlar. bu nefretten memoli'de payını alır ve dizi boyu bu ikiliden yakasını kurtaramayacaktır. tabi onlarda memoli'den.
mafyaların mafyası sinan (çetin tekindor), ölmüş numarası yapmış ve sırra kadem basmıştır. ama varlığı hala dizi içinde gizliden gizliye devam etmektedir.
memoli ve zeyno yakınlaşmış farklı bir ilişki içerisine girmişlerdir. olaylar 'yılan hikaye' sine dönüşmüş ve dizi değişik olay örgüleriyle örülmüştür. dizi yayınlandığı dönemde en çok izlenen diziler arasındadır. reyting rekorları kırmıştır.
devamını gör...
kopuz
cura, bağlama ve birçok telli çalgının atası olan eski bir enstrümandır.
devamını gör...
yazarların uyumama sebepleri
uyuyamayacak kadar mutlu olmam. uzun zaman sonra, ilk defa...
devamını gör...
asosyal insan
tüm sosyalliğimi kaybettim. insan görmek istemiyorum artık. arkadaşlarımla bile çok az konuşur, görüşür oldum. yanımda birisi olunca dayanamıyorum. yalnız kalmak istiyorum. karantina bana asosyallik kattı bolca. ama böyle daha iyi gibi sanki.
devamını gör...
neden olmuyor
makinist ile son istasyon radyo yayınında kullanılacak başlıktır.
cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 00:00 da sözlük radyosunda. blog.kafasozluk.com/
çabalıyorsun, çalışıyorsun, istiyorsun, inanıyorsun, bir şekilde motive oluyorsun, bir şekilde pes etmiyorsun, ama olmuyor.
belki başkaları için oluyor, bunu görüyorsun fakat sen ne yapsan da olmuyor.
bakıyorsun, düşünüyorsun, değerlendiriyorsun ve tek bir soru hep cevapsız kalıyor.
neden olmuyor?
cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 00:00 da sözlük radyosunda. blog.kafasozluk.com/
çabalıyorsun, çalışıyorsun, istiyorsun, inanıyorsun, bir şekilde motive oluyorsun, bir şekilde pes etmiyorsun, ama olmuyor.
belki başkaları için oluyor, bunu görüyorsun fakat sen ne yapsan da olmuyor.
bakıyorsun, düşünüyorsun, değerlendiriyorsun ve tek bir soru hep cevapsız kalıyor.
neden olmuyor?
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
dünyadan uzak insanları, hepinizi seviyorum, güzel'i çok, bu akşam belki gomercan'ı anonsumu kestiği için biraz az. *
ohhh ne güzel oldu, ne de güzel bir yayın oldu.
(bkz: miko'nun tatlı sesi)*
ohhh ne güzel oldu, ne de güzel bir yayın oldu.
(bkz: miko'nun tatlı sesi)*
devamını gör...
sessizlik
konuşmak bir deneyim biçimidir. ama ille de sessizliğin yerini tutması gerekmez...
sessizlik sözlerin yokluğu demek değildir. doldurulması gereken bir boşluk değildir...
ozanlar, sessizliğin seslerine kulak verirler.
gündüz vassaf-cehenneme övgü
sessizlik sözlerin yokluğu demek değildir. doldurulması gereken bir boşluk değildir...
ozanlar, sessizliğin seslerine kulak verirler.
gündüz vassaf-cehenneme övgü
devamını gör...
alkol tüketmekle övünmek
arabası, evi ve parası ile övünenlerle aynı gruptalar. troll katagorisindeki tiplerde bunlara dahil. artık ölseniz mi kardeşim be bıktık sizden ciddi anlamda.
devamını gör...
4 nisan 2021 103 emekli amiralin bildirisine soruşturma açılması
103 emekli amiral imzasıyla, tbmm başkanı mustafa şentop'un montrö boğazlar sözleşmesi'ne ilişkin sözleri sonrası başlayan tartışmalara ve deniz ikmal komutanı tuğamiral mehmet sarı'nın "takke ve cübbe" giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin olarak yayımladıkları bildiri hakkında soruşturma başlatıldı.
buradan
devamını gör...
osteogenesis imperfecta
türkçe adı cam kemik hastalığı.tarihte sıklıkla görülmesine rağmen, bu hastalık 1895 yılında tıp literatürüne girmiştir. tip ı cam kemik hastalığı, kolajen üretiminden sorumlu genlerden bir veya birkaçının mutasyona uğrayarak işlevini yerine getirememesi sonucu ortaya çıkar. kolajen, kemik yapısında bulunan ve kemiklerin dayanıklılığı için gerekli olan önemli bir proteindir. kolajenin yeteri kadar üretilemediği durumlarda vücutta birtakım yapısal bozukluklar görülebilir ve bu durum da kemikleri daha savunmasız hale getirerek kırılmasını kolaylaştırır. cam kemik hastalığına sahip kişilerde kemik yoğunluğunun düşük olduğu söylenebilir.belirtiler hastalığı taşıyan bireylerin hayatının herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir.adında da anlaşılacağı gibi en büyük belirtisi kemiklerin kolaylıkla kırılmasıdır.
devamını gör...
iyi insan olmanın bir halta yaramaması
iyi insan olmanın hiç bir işe yaramadığını düşünen insan iyi insan değildir zaten. iyi olmak belli bir koşula veya karşılığa bağlı değildir çünkü.
insan; birileri övsün diye veya bir çıkar elde etmek için iyi olmaz, iyilik yapmaz. iyilik başka bir şey. bi defa karşılık beklememek ilk şartı iyi insan olmanın. sadece kendini iyi hissetmek için iyi insan olunur. bunun için iyi bir ahlak, iyi bir terbiye ve iyi bir eğitim gerekir.
iyi rol yapmak iyi oyuncu yapar insanı. iyi kazanmak/çıkar sağlamak akıllı insan veya iyi tüccar yapar insanı belki ama iyi insan yapmaz.o başka bişey…
insan; birileri övsün diye veya bir çıkar elde etmek için iyi olmaz, iyilik yapmaz. iyilik başka bir şey. bi defa karşılık beklememek ilk şartı iyi insan olmanın. sadece kendini iyi hissetmek için iyi insan olunur. bunun için iyi bir ahlak, iyi bir terbiye ve iyi bir eğitim gerekir.
iyi rol yapmak iyi oyuncu yapar insanı. iyi kazanmak/çıkar sağlamak akıllı insan veya iyi tüccar yapar insanı belki ama iyi insan yapmaz.o başka bişey…
devamını gör...
rektörü cumhurbaşkanının atamasının mantığı
1981 üniversite reformundan önceki yıllarda, türk yükseköğretim sistemi beş tür kurumdan oluşmaktaydı:
(1) üniversiteler,
(2) milli eğitim bakanlığı'na bağlı akademiler,
(3) bir kısmı diğer bakanlıklara, çoğu milli eğitim bakanlığı'na bağlı iki yıllık meslek yüksekokulları ile konservatuvarlar,
(4) milli eğitim bakanlığı'na bağlı üç yıllık eğitim enstitüleri,
(5) mektupla öğretim yapan yaykur
yükseköğretimin tüm düzeyleri için etkili ve koordineli bir merkezi plânlamanın olmaması, özellikle de altmışlı ve yetmişli yıllarda yükseköğretim kurumlarının sayısı, çeşidi ve öğrenci sayıları ile başka bir çok hususta gözlenen hızlı artış nedeniyle yukarıda belirtilen yükseköğretim sistemi bir süre sonra başarısızlık ve yozlaşma işaretleri vermeye başlamıştır. bunlara ek olarak 1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.
yükseköğretim, 1981'de çıkarılan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları yükseköğretim kurulu (yök) çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. böylece, söz konusu kanun hükümleri ve anayasa'nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan yükseköğretim kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.
türk yükseköğretim sistemi 1982 yılı itibarıyla yirmiyedi üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve yüksekokullarından oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. bu meyanda, yaykur'un işlevleri anadolu üniversitesi'ne devredilmiştir.
ezcümle, üniversite meselesi 1960'lı yıllarda başlayan ve 1980 askeri darbesine kadar 20 yıl boyunca süren öğrenci hareketleri, akademinin siyasallaşması vb nedenlerle 1980 darbesinden sonra üniversitelerin raptı zapt altına alınması amacıyla çıkarılan 2547 sayılı kanunun cumhurbaşkanına verdiği yetkiye dayanır. (2547 sayılı kanunda defalarca değişiklik yapılmış ancak rektörlerin atanması konusunda herhangi bir değişiklik olmamıştır.)
rivayet odur ki, dönemin devlet başkanı kenan evren, rektörlerin atanması işinin cumhurbaşkanınca yapılmasını istememiş ancak etrafındaki "kraldan çok kralcı" olan tayfa, bu yetkinin cumhurbaşkanına ait olmasının uygun olacağını söyleyerek kendisini ikna etmiştir.
o gün bugündür türkiye'de rektörleri cumhurbaşkanı atamıştır. kanunun değişmediği sürece de rektörler bu şekilde atanmaya devam edecek, her (yeni) rektör atamasında (cumhurbaşkanı kim olursa olsun) siyasal biat/akademik liyakat tartışmaları olacaktır.
(1) üniversiteler,
(2) milli eğitim bakanlığı'na bağlı akademiler,
(3) bir kısmı diğer bakanlıklara, çoğu milli eğitim bakanlığı'na bağlı iki yıllık meslek yüksekokulları ile konservatuvarlar,
(4) milli eğitim bakanlığı'na bağlı üç yıllık eğitim enstitüleri,
(5) mektupla öğretim yapan yaykur
yükseköğretimin tüm düzeyleri için etkili ve koordineli bir merkezi plânlamanın olmaması, özellikle de altmışlı ve yetmişli yıllarda yükseköğretim kurumlarının sayısı, çeşidi ve öğrenci sayıları ile başka bir çok hususta gözlenen hızlı artış nedeniyle yukarıda belirtilen yükseköğretim sistemi bir süre sonra başarısızlık ve yozlaşma işaretleri vermeye başlamıştır. bunlara ek olarak 1960-80 arasında ortaya çıkan siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlar, yükseköğretimdeki kötüye gidişi daha da artırmıştır. bu nedenle yetmişli yılların sonunda köklü bir reform kaçınılmaz hale gelmiş ve sonunda 1981 reformu yürürlüğe konmuştur.
yükseköğretim, 1981'de çıkarılan 2547 sayılı yükseköğretim kanunu ile akademik, kurumsal ve idari yönden yeniden yapılanma sürecine girmiştir. bu kanunla ülkemizdeki tüm yükseköğretim kurumları yükseköğretim kurulu (yök) çatısı altında toplanmış, akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürülmüş ve konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlanmıştır. böylece, söz konusu kanun hükümleri ve anayasa'nın 130. ve 131. maddeleriyle kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan yükseköğretim kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir.
türk yükseköğretim sistemi 1982 yılı itibarıyla yirmiyedi üniversite ile bunlara bağlı fakülte, enstitü, yüksekokul, konservatuvar ve yüksekokullarından oluşan birleşik bir yapıya dönüştürülmüştür. bu meyanda, yaykur'un işlevleri anadolu üniversitesi'ne devredilmiştir.
ezcümle, üniversite meselesi 1960'lı yıllarda başlayan ve 1980 askeri darbesine kadar 20 yıl boyunca süren öğrenci hareketleri, akademinin siyasallaşması vb nedenlerle 1980 darbesinden sonra üniversitelerin raptı zapt altına alınması amacıyla çıkarılan 2547 sayılı kanunun cumhurbaşkanına verdiği yetkiye dayanır. (2547 sayılı kanunda defalarca değişiklik yapılmış ancak rektörlerin atanması konusunda herhangi bir değişiklik olmamıştır.)
rivayet odur ki, dönemin devlet başkanı kenan evren, rektörlerin atanması işinin cumhurbaşkanınca yapılmasını istememiş ancak etrafındaki "kraldan çok kralcı" olan tayfa, bu yetkinin cumhurbaşkanına ait olmasının uygun olacağını söyleyerek kendisini ikna etmiştir.
o gün bugündür türkiye'de rektörleri cumhurbaşkanı atamıştır. kanunun değişmediği sürece de rektörler bu şekilde atanmaya devam edecek, her (yeni) rektör atamasında (cumhurbaşkanı kim olursa olsun) siyasal biat/akademik liyakat tartışmaları olacaktır.
devamını gör...
sevgiliyi seks yapamayacak kadar sevmek
seksi tabu, kötü aşağılayıcı olarak gören insanların içine düştüğü durumdur.
devamını gör...
muhafazakar ailenin kızı olmak
aşırı rahat bir ailenin içinde büyüdüm. kimsenin birbirinden haberi yoktu pek, bi de ben fazla bağımsız bir tip oldum hep, dur dedilerse bile hiç durmadım. okul başladıktan sonra eve girip çıkan ilk arkadaşım erkekti. yüzümüze gözümüze kek sürüp ders çalışırdık. 15 yaşında bile eve gece gelebiliyordum, kıyafetlerim hiç konu olmadı.
bu durumun getirdiği bir mallık var üstümde. yalan söylemeye gerek duymuyorum, her şeyi olduğu gibi söylüyorum. her şeyi o kadar normal gören bir ailenin içindeydim ki herkes her şeyi normal görür zannetmeye ısrarla devam ediyorum. bu da hep yanlış anlaşılmama neden oldu.
muhafazakar ailelerde büyüyen kız arkadaşlarda gördüğüm şey şu, hem harika yalan söylüyorlar hem de müthiş bir idare etme yetenekleri var. zorlu ailelerde büyümenin böyle bir güzelligi var, anneyi, abileri ve babayı idare ederken sosyal yetenekler kazanıyorlar. evlilik hayatında bu alışkanlık nedenli daha başarılı oluyorlar. her şeyi idare ediyorlar ya, çok acayip. iyi başarı sahiden.
mesela arkadaşlarım kayınvalidelerinin yüzüne gülüyor ama arkadan acayip sayıp sövüyor. harika bir alışkanlık. ben mesela az sonra intihar edecek bihter gibi kayınvalidenin yanağını tutar, sen görürsün bundan sonra çok ama çok dikkat et kendine der, kafam güzel gibi gülümserim kadına. sıfır idare etme yeteneği. hiç kimseyi idare etmek zorunda kalmadığım için olaya adapte olamadım hâlâ. yaş oldu 98.
haliyle bu şekilde bakarsak olumlu böyle bir yönü var. muhafazakar aile kızları yemin ederim ülke bile idare eder. bayılıyorum size.
bu durumun getirdiği bir mallık var üstümde. yalan söylemeye gerek duymuyorum, her şeyi olduğu gibi söylüyorum. her şeyi o kadar normal gören bir ailenin içindeydim ki herkes her şeyi normal görür zannetmeye ısrarla devam ediyorum. bu da hep yanlış anlaşılmama neden oldu.
muhafazakar ailelerde büyüyen kız arkadaşlarda gördüğüm şey şu, hem harika yalan söylüyorlar hem de müthiş bir idare etme yetenekleri var. zorlu ailelerde büyümenin böyle bir güzelligi var, anneyi, abileri ve babayı idare ederken sosyal yetenekler kazanıyorlar. evlilik hayatında bu alışkanlık nedenli daha başarılı oluyorlar. her şeyi idare ediyorlar ya, çok acayip. iyi başarı sahiden.
mesela arkadaşlarım kayınvalidelerinin yüzüne gülüyor ama arkadan acayip sayıp sövüyor. harika bir alışkanlık. ben mesela az sonra intihar edecek bihter gibi kayınvalidenin yanağını tutar, sen görürsün bundan sonra çok ama çok dikkat et kendine der, kafam güzel gibi gülümserim kadına. sıfır idare etme yeteneği. hiç kimseyi idare etmek zorunda kalmadığım için olaya adapte olamadım hâlâ. yaş oldu 98.
haliyle bu şekilde bakarsak olumlu böyle bir yönü var. muhafazakar aile kızları yemin ederim ülke bile idare eder. bayılıyorum size.
devamını gör...
gouda peyniri
kanada'da ozellikle italyan marketlerinde sikca karsima cikan hollanda'ya ait peynir turudur. neredeyse bir cok peynir turunde oldugu gibi adini uretildigi bolgeden almis. peynir genellikle inek sutunden uretilse de keci sutuyle de bu peyniri yapmak mumkun/mus. sekil olarak genellikle tekerlek seklinde uretiliyor. peynirin sade versiyonu oldugu gibi cesitli baharat ve cesnilerle harmanlanmis versiyonunu da bulmak mumkun. hafif yumusak, hafif sert bir peynir oldugunu soyleyebilirim. (kasara oldukca yakin bir peynir). tadini ise ben cok begenmedim gibi. yagli sutten uretildigi icin tadi oldukca agir (geldi), dolayisiyla kalorisi de yuksek...
devamını gör...
sözlüğün saygısız moderatörleri
aynı konu hakkında kaç tane başlık açmayı planlıyorsunuz ? yetişkin insanlarsınız , bütün moderatörlerle özel olarak iletişim kurma şansına sahipsiniz bence oturup gayet kendi aranızda halledebilirsiniz. halledemiyorsanız da bu konu hakkında bir sürü başlık zaten var . kimsenin avukatlığını yaptığımdan değil ama bir problemim olduğunda bana geri dönüş sağlayan hiçbir moderatör saygı çerçevesi dışına çıkmadı aksine gayet kibar ve anlayışlı bir yaklaşım sergiledi. problemi biraz kendinizi ifade etme biçiminizde aramaya ne dersiniz ? ayrıca karşınızdakiler insan , biraz bunun bilincinde hareket etmek daha sağlıklı adımlar atmanızı sağlar.
devamını gör...
normal sözlük'te tanışıp evlenecek ilk çift
bakın 14 madalyam var, olası düğünde bunları takmak isterim. zaten altın fiyatı uçmuş, madalya takmak daha hesaplı gibi duruyor.
devamını gör...