(cehennem için olmazsa olmaz şart günahtır.
sonra insan günahı icat eder. böylelikle cehennem işlerlik kazanır.
sonrası ise şöyle gelişir.)

insan çok zaman önce bazı şeylere günah dedi. söylediği şeylerin günah olduğuna inandı.
günahları insan çok önemsedi. onları beyninin en karanlık odalarına soktu. kapıları üzerlerine kilitledi.
önceleri kendini güvende hissetti insan. günahlardan uzak durunca cennete gideceğini umdu. mutlu ve huzurluydu insan.
sonraları kapalı kapılar ardındaki günahlar tıkılı kalmaktan çok sıkıldı. odalarında rahat durmadılar. hoplayıp zıplamaya başladılar. onlar hareketlendikçe insan da kendi deyimiyle rahat durmamaya başladı. kendi inandığı günahları işlemeye başladılar.
günah işledikçe cehennemde yanacağını düşündüler. düşündükçe yandı insanlar.
kendi cehennemine odun kömür attı insan.
attığı odunlar ateşi kızdırdı iyice. en karanlık odalarda tutulan günahlar bu ateş sayesinde kapılardan sızmayı başardı.
(o günahlar karanlık odaları boşaltıp yavaş yavaş insanın tüm ruhunu elegeçirir.)
insan artık günahtan kaçamaz oldu. günah işledi sürekli insan. cehennem korkusundan dolayı işlediği günahlar için azap çekti. bir taraftan da acı çekmek tarifi mümkün olmayan bir zevk vermeye başladı insana. korktukça günah işledi insan, günaha battıkça acı çekti. en kısırından bir döngüye girdi insan.
devamını gör...

gözlüğünüzü nereye koyduğunuzu hatırlamıyorsanız arayıp bulmak biraz zaman alabilir çünkü gözlüğünüz yüzünüzde değildir.
devamını gör...

gencecik insanları astılar, sanki bir babanın evladı değilmiş gibi.
ahmet arif'in dediği gibi "bahçeleriniz bahar görmesin."
..
cemil gezmiş, deniz'in babası.
hıdır inan, hüseyin'in babası.
beşir aslan, yusuf'un babası.


üçü de bir ara boşanacak gibi oluyor, sonra oğullarıyla yaptıkları son görüşmelerini düşünüp, metin olmaya çalışıyorlardı.
üçü de bir ara bozulacak gibi oluyor, oğullarının yargılandıkları günleri düşünüyor, netleşiyorlardı.
üçü de bir ara kahredecek gibi oluyor, geçmiş günlerin anılarıyla kahırlarını dindiriyorlardı.
ölüm ve ayrılık duygusu, bu niteliğiyle, kendi tesellisini de getiriyordu. yapılacak tek şey onların ölmediğini düşünmekti.
üç baba da bunu yaptılar..
..
6 mayıs sabahı gök sancılanırken, saat 04.00 sıralarında görevliler deniz'in babasını almaya geldiler. onların gelişleri, o ana kadar, deniz'in babasının yüreğindeki soyut titreyişleri; soyut titreyişler halindeki düşleri bir anda donuklaştırdı.
ondan sağ olarak aldıklarını, ona cansız olarak vereceklerdi..
o ana kadar onun saymadıkları şey, artık onundu.
..
sonra karşıyaka mezarlığı'na geldiler.
hıdır inan, oğlunu görmek istediğini söyledi. müdür beyin izniyle, yanına 3-5 polis verilerek oğlunun olduğu bölüme gönderildi.
deniz, yusuf ve hüseyin yıkanılmak üzere yan yana uzatılmışlardı. üzerleri örtülüydü, fakat deniz uzun boyuyla belliydi. hıdır inan sırayla üçünün de yüzünü açtı ve birer birer alınlarından öptü. (...) yaşayan insan kokuları, daha gövdelerinden uzaklaşmamıştı. (...) bu onları son gören göz, onlara son yaklaşan dudak ve insani soluk oldu.
hıdır inan, yıllar sonra oğlunu ancak bu şekilde, bu kadar yakından ve içten öpebilmişti.

..
"benim yavrumu yuğdular
başucunda döne döne"


(bkz: darağacında üç fidan)
devamını gör...

tekila.
devamını gör...

bir zamanların efsane mesajlaşma uygulamasıdır. ne dinliyorum özelliği, titreşim gönderme, beraber oyun oynama, internetten istediğin emojiyi bulup kaydederek kullanma şansı, çeşit çeşit animasyonlar gönderme gibi akıllardan çıkmayan özellikleri vardı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kendisi için rengarenk nickler oluşturur *, farklı yazı fontları kullanırdık. çünkü o zaman havalı olan oydu. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ilk mesajlaşma uygulaması olmamasına rağmen bizi bu kadar etkilemiş olmasının en büyük nedeni bence o zamanlar alternatiflerinin çok az olmasıdır. zaten cep telefonu herkeste yoktu, birinin cep telefonu olsa bile o cep telefonunda internet yoktu. sms paketleri bir yere kadardı, hem msn'ye kıyasla hiç eğlenceli değildi. doğal olarak herkes orada toplanıyordu.
şimdi birçok alternatifimiz var ama hiçbiri bir msn değil. * keşke tamamen aynı şekilde geri gelse ve biz büyüklü küçüklü -d@h@ doqrusu büyüqlü qüçüqlü- yazmaya başlasak. * senin gibi bir uygulama gelmedi be msn...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


resimlerin kaynağı
devamını gör...

bir askerin başına gelebilecek en vahim olaydır. ceza olarak uygulanan yaptırımı tam olarak bilmiyorum fakat bu durumun bir benzerini yaşadığımdan, başımdan geçen hikayeyi anlatmak isterim;

askerlik yaptığım bölge, kış aylarında inanılmaz kar yağışı alan bir bölgeydi. dağın başına konumlanmış bir jandarma karakolu idi.
yine kar yağışının etkili olduğu gece saatlerinde, göz gözü görmeyecek şekilde bir tipi hakimdi. tabii şans bu ya, tam da benim nöbete gideceğim saatler...
sonrasında nöbet vakti geldi. doldur-boşalt istasyonuna gittik, nöbetçi astsubay gözetiminde silahlarımıza şarjörlerimizi taktık, başladık nöbet yerlerimize doğru gitmeye. üç nöbetçiyiz, üçümüz de ayrı mevzilere, ayrı yönlere doğru yürüyoruz. kar yerde bir metreye varan yükseklikte, haliyle penguen gibi yamuk yumuk zor bela yürüyorum. eninde sonunda nöbeti devralacağım mevziye geldiğimde, omzuma astığım 1972'lik g3'ümü çıkarıp, elime almamla birlikte ne göreyim? şarjör yok!
kar fırtınası esnasında, soğuktan elim ayağım tutmuyor ve haliyle silahı doldururken şarjörü yuvasına tam oturtamamışım. şarjör büyük olasılıkla mevziye doğru yürürken yere düşüvermiş. hücum yeleğimden başka bir şarjör takarak nöbeti bitirdim. nöbet biter bitmez o kar fırtınasında, yürüdüğüm rotayı resmen karış karış taradım, karı ellerimle yoklayarak... ama yok! yer yarıldı içine girdi sanki.
sonrasında durumu nöbetçi astsubaya bildirdim. tabii bildirir bildirmez tutanak tutuldu. imzamızı attık. ertesi günü karakol komutanı çağırdı yanına. bir hafta içinde şarjörü bulamadığım takdirde askeri mahkemeye tutanağın yollanacağını söyledi. tutanak, askeri mahkemeye ulaşırsa altı aylık bir hapis cezası alabileceğimi söyledi. sonuçta dolu şarjör, boru değil...
doğuda bir karakolda askerlik yaptığımdan mütevellit, batıda olduğu gibi silahlığa teslim etme falan yok. yani silahı sana zimmetledikleri gün, hücum yeleği ile birlikte askerliğin bitene kadar yanından ayırmıyorsun. yatarken yattığın ranzaya asıyorsun. devamlı yanında, yörende oluyor. tabii böyle olmasının avantajı şu ki kaybolan şarjörümün yerine bir başkasının şarjörünü alabilirim. ama almadım. bir arkadaşımın güzelliği ile onun şarjörünü sanki benimkiymiş gibi karakol komutanına gösterdik. karakol komutanı böyle bir tezgah çevireceğimizi düşünmediğinden olsa gerek hemen inandı ve şarjörü boşaltıp mermileri kurutmamı istedi.
bu olaydan tam iki ay sonra, mart ayı geldi, kar eridi. benimse askerliğimin bitimine tam iki gün kala şarjör ortaya çıktı...
tabii benim artık askerliğim neredeyse bittiğinden, artık nöbete çıkmıyor, zaman geçsin diye devamlı uyuyorum. şarjörü bulan alt devreden bir çocuk, bulur bulmaz gitmiş karakol komutanının yanına. tabii hemen ben de çağırıldım. sonrası küfür kıyamet...
sonra karakol komutanı baktı gariban bir askerim, kalmış şunun şurasında iki günüm, şarjörde de fiziki bir hasar yok, çalışmayacak durumda da değil. sadece paslanmış vaziyette. adam baktı bana şöyle, dedi ki "al bu şarjörü, pasını kirini iyice temizle, pırıl pırıl et, sonra da s.git" emredesiniz komutanım dedim çıktım odasından. iki gün sonra da koşa koşa çıktım nizamiye kapısından...
devamını gör...

ülkemizde yok artık, yuh, vay anasını gibi şaşırma durumlarında söylenen sözün karşılığına gelen batılı ülkelerdeki şaşırma sözcüğü.
devamını gör...

hoşlanılan kızın mutasavvıf olduğunu gösteren über absürt ve bir o kadar ulvi durum.

*cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
*şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
*başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
*hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
*tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
*hoşgörülükte deniz gibi ol.
*ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
devamını gör...

sarhoş atlar zamanı filmine gitmiştim. koca salonda hepi topu 10 kişiydik. tek sap bendim. sanırım tek izleyen de bendim.
devamını gör...

kanada'da, yaz mevsiminde suyu buharlaştığından, geride kalan kristalleşmiş magnezyum sülfat nedeniyle arkasında ilginç bir görüntü bırakan tuz gölü.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eski türkçe'de "çamur" anlamına gelen sözcüktür.

"balçık" kelimesi de buradan gelmektedir.
devamını gör...

tam olarak roman değil hikayelerden oluşmaktadır. başkomser nevzat olmasa okur muydum? bilemem. bu kitabı okurken beklenti yüksek olmamalı diye düşünüyorum.

"-erkek olmak zor iş be nevzat bey!
-ben insan olmanın çok zor olduğunu düşünürüm zihni bey. bu işin kadını erkeği yok."

(bkz: ahmet ümit)
devamını gör...

zamanında siyasi yasaklar nedeniyle, türkiye'de çekilememiş olan, güzel bir senaryoyla beyaz perdeye taşınmasını istediğim, yaşar kemal'in 4 ciltlik ince memed kitabıdır.
devamını gör...

trafikte yeşil ışık yanar yanmaz kornaya basmak.
devamını gör...

aslında kavga etmek için sebebe bile ihtiyaçları yoktur. yolda karşılaşmaları bile bu deliler için kavga sebebidir.
misal, bir tanesi sen neden benim yoluma çıktın diye kavgayı başlatır diğeri de asıl sen neden benim yoluma çıktın der ve garip garip sesler çıkarmaya başlayıp kavgaya girişirler.

akrabasınız siz ya akraba, bu ne kin bu ne nefret?
devamını gör...

kültürel merkeziyetçilik olarak tanımlanan sosyolojik bir kavramdır.kişinin kendi kültür değerlerininden yola çıkarak diğer kültürleri yargılamasıdır.
devamını gör...

bu kedi köpek ayrımı yüzünden hayvan severleri ikiye böldünüz zalımlar. ikisi de candır. ikisinin de farklı ve güzel özellikleri vardır. her genelleme gibi yapılan genellemeler yanlışları da içinde barındırıyor. okuduğum kadarı ile kedilerin hepsini karakter sahibi ilkeli yaratıklar haline getirmişsiniz ki, duy da inanma derler adama.

siz karakterli köpeklerle karşılaşmamışsanız biz ne yapalım yani ? misal bizim bir tane kızımız var evlere şenlik. diyorum çıkayım bahçeye seveyim şu keratayı, havasında değilse hanım efendi poposunu bile kaldırmıyor. masmavi gözleri ile buz gibi bakıyor bana. ben biraz bahçede dolaştıktan sonra lütfederse yerinden kalkıyor, etrafımda geziniyor. sonra bir zahmet başını uzatıyor. ondan sonra gerisin geri yerine geri dönüyor. canı isterse de bahçeye çıkmamla birlikte üzerime atlıyor ve beni yere yıkma teşebbüsünde bulunuyor. ondan sonra vur patlasın çal oynasın. yani kedileri övdüğünüz özellikler bizim hanım kızımızda ziyadesi ile var. tabiri caizse burnundan kıl aldırmıyor. onu kandırmanın tek yolu, kendisi ile top oynamak. işte o zaman kendini durduramıyor. saniyesinde ayaklanıp, ortalığı duman ediyor. bunu da yine kendi keyfi istediği için yapıyor.

oğlumuzda karakter sahibidir lakin hanım kızımız kadar ehli keyif değil. ona da öldürseniz top oynatamıyorsunuz. biz hanım kızımızla top oynarken beyefendi yayılıyor bahçenin muhtelif yerlerine kaldırabilene aşk olsun. öyle her durumda kuyruk sallayıp yaltaklanma huyları yok yani.

birde kedi çetemiz var. bağımsız bir birlik gibi. arkada bizimkiler olduğu için ön bahçeyi mekan belliyorlar. çete lideri ''kötü kedi şerafettin''in vücut bulmuş haliydi. adını osman koymuşlar. bizde kendisine osman demeye devam ediyorduk. olmadık saatlerde camı tıklatır, haracını kesmeye gelir, biz ödemesini yaptıktan sonra ağır ağır bahçede dolanır sonra rahat hissettiği yere yatar şekerleme yapardı. bir trafik kazasında hayatını kaybetti. şimdilik çetenin liderliğini oğlu küçük osman aldı. hık demiş babasının burnundan düşmüş. aynı özellikler onda da var. lakin diğerleri osmangillerden çok farklı. bahçeye çıktığınız an ayaklarınıza dolanır, sürtünür ve gelecek mamayı beklerler yani tabiri caizse köpeklere ithaf edilen yaltaklanma eylemini gerçekleştirirler. tabi bu onları da sevmemizi engellemiyor.

ez cümle; her hayvanın kendine göre farklı karakteri var. ne tüm kediler kedi insanlarının söylediği gibi karakter sahibi ne de köpekler karaktersiz. ayrıca şunu da unutmayınız kedilerden ''hachiko'' ya da ''edinburglu boby'' gibi epik kahramanlar çıkmaz. kahramanlar genelde köpeklerden çıkar *

ayrıca sokakta yaşamak zorunda kalan dostlarımız arasındaki ayrıma tamamen karşıyım. zira onlar karınlarını doyurmak için ne yapsalar yeridir. sokakta yeterince zorluk yaşıyorlar zaten. ve sevgiye açlar. sırf sizi gördüğü için yanınıza kuyruk sallayarak yaklaşan bir köpek karaktersiz olmadığı gibi. hemen önünüzde yuvarlanmaya başlayan ve size türlü şebeklikler yapan kedilerde karaktersiz değildir. hepsinin sevgiye ve ilgiye ihtiyacı var o kadar.

tosbağa konusuna hiç girmeyelim, kalbinizi kırarım *
devamını gör...

kıymeti elden gidince anlaşılan nadir şeylerden biridir.

çok güzel bir duygudur.

sigara, alkol gibi ürünler bu güzelliği yok eder hem tüketen kişi için hem de yakınında tüketilen kişi için.
devamını gör...

türkiye'nin en yaşanabilir şehri olma yolunda ilerliyor ankara. ankaralılar çok şanslılar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim