kitap alıntıları
"doymuyorum.
ne fiziksel olarak ne de psikolojik olarak.
içimdeki derin bir boşluğu yemekle ve ilgiyle doyurmak istiyorum ama dolmuyor.
sanki bir karadelik var içimde ve sömürüyor beni.
ne sevildiğimi tam hissediyorum,
ne de değerli olduğumu...
ne huzuru hissediyorum,
ne de sakinliği...
ne güvende hissedebiliyorum,
ne de güvenebiliyorum.
içimi kemiren derin bir boşluk ve huzursuzluk hali beni esir almış durumda.
sürekli onun istediğini yapmama rağmen bir türlü doyum sağlamayan biri gibi beni ele geçirmiş durumda.
ona karşı koyamıyorum.
o hissi hissetmektense, onun istediğini vermek daha kolay geliyor.
sürekli bir kontrol halinde olmama neden oluyor.
ve her an kaybedilmeye yakın bir kontrol hali. aniden öfkelenebiliyorum.
istediğim gibi olmayan şeyler karşısında bocalıyorum.
küçücük şeylere bile orantısız anlamlar yükleyip, orantısız tepkiler verebiliyorum.
bunun adı boşluk hissi imiş.
duygusal olarak doyurulamayan çocuğun, oluşan o boşlukla baş etmek için yaptığı şeylermiş yaptıklarım.
geçmişim boşlukları, geçmişin eksiklikleri bugününün rotasını belirler diye boşa demiyorlarmış.
bugün hissetmekten korktuğum o derin boşluktan kaçmak için yaptıklarıma dur demem gerektiğini anladım.
durup o duygumla başetmem gerektiğini anladım.
sürekli ona kulak verip, onun kontrolüne girmemem gerektiğini anladım.
ve o boşlukla baş etmeyi öğrendikçe, o boşluk karşısında güçlendikçe, o boşluğu oluşturanların eksik bıraktıklarını kendime vermeyi öğrendikçe daha az ihtiyaç duyar oldum hem yemeğe hem de diğer insanlara.
şimdi daha huzurluyum.
şimdi daha farkındayım."
psikoterapist ziya ünlütürk
ne fiziksel olarak ne de psikolojik olarak.
içimdeki derin bir boşluğu yemekle ve ilgiyle doyurmak istiyorum ama dolmuyor.
sanki bir karadelik var içimde ve sömürüyor beni.
ne sevildiğimi tam hissediyorum,
ne de değerli olduğumu...
ne huzuru hissediyorum,
ne de sakinliği...
ne güvende hissedebiliyorum,
ne de güvenebiliyorum.
içimi kemiren derin bir boşluk ve huzursuzluk hali beni esir almış durumda.
sürekli onun istediğini yapmama rağmen bir türlü doyum sağlamayan biri gibi beni ele geçirmiş durumda.
ona karşı koyamıyorum.
o hissi hissetmektense, onun istediğini vermek daha kolay geliyor.
sürekli bir kontrol halinde olmama neden oluyor.
ve her an kaybedilmeye yakın bir kontrol hali. aniden öfkelenebiliyorum.
istediğim gibi olmayan şeyler karşısında bocalıyorum.
küçücük şeylere bile orantısız anlamlar yükleyip, orantısız tepkiler verebiliyorum.
bunun adı boşluk hissi imiş.
duygusal olarak doyurulamayan çocuğun, oluşan o boşlukla baş etmek için yaptığı şeylermiş yaptıklarım.
geçmişim boşlukları, geçmişin eksiklikleri bugününün rotasını belirler diye boşa demiyorlarmış.
bugün hissetmekten korktuğum o derin boşluktan kaçmak için yaptıklarıma dur demem gerektiğini anladım.
durup o duygumla başetmem gerektiğini anladım.
sürekli ona kulak verip, onun kontrolüne girmemem gerektiğini anladım.
ve o boşlukla baş etmeyi öğrendikçe, o boşluk karşısında güçlendikçe, o boşluğu oluşturanların eksik bıraktıklarını kendime vermeyi öğrendikçe daha az ihtiyaç duyar oldum hem yemeğe hem de diğer insanlara.
şimdi daha huzurluyum.
şimdi daha farkındayım."
psikoterapist ziya ünlütürk
devamını gör...
geceye bir 2000'ler şarkısı bırak
dilek budak-aşka yürek gerek
devamını gör...
tüm normal sözlük yazarlarının ergen olması
ee yani? o ergenlik döneminde ise sen de başka gelişimsel dönemdesin. bunun bir hakaret olarak kullanmak nasıl bir cehaletin ürünü?
devamını gör...
4 mart 2021 bitlis'te askeri helikopter kazası
ailelerin cenaze törenindeki ağlayan ve perişan durumları, tabutun arkasından yürüyen eşleri, tabuta dokunan, öpüp koklayan çocuklarının görüntüleri, insanın içini cız ettiriyor. burada istediğimizi söylesek ve yazsak da boş. giden geri gelmiyor, ateş düştüğü ocakları yakıyor. şurada 4 gün sonra biz başka gündemlerle döneceğiz ama o ailelerin o hüznü, acısı, özlemi sürüp gidecek.
devamını gör...
yazarlar olarak tuttu tutmadı oynuyoruz
tuttu.
30'lu yaşlardasın.
30'lu yaşlardasın.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en sevdiği yemek
kendi yaptığım sos ile tatlandırdığım makarnayı seviyorum. belki garip gelebilir ama insan kendi yapınca bi başka oluyor doğrusu.
devamını gör...
twisted sister
80'lerde dünyayı kasıp kavuran kiss dalgasını eleştirmek için kurulan anti-kiss rock grubudur.
kiss grubu kendilerini glam rock * olarak tanıttığı için, twisted sister grubu da "biz de öyleyse hide rock * olarak tanımlıyoruz kendimizi" demiştir.
her ne kadar kiss'i tiye almak için çıkmış olsa da çirkin makyaj konusunda ortaya çok da yeni bir şey koyamamıştır.
en beğenilen şarkıları we're not gonna take it ve i wanna rock'tır.
kiss grubu kendilerini glam rock * olarak tanıttığı için, twisted sister grubu da "biz de öyleyse hide rock * olarak tanımlıyoruz kendimizi" demiştir.
her ne kadar kiss'i tiye almak için çıkmış olsa da çirkin makyaj konusunda ortaya çok da yeni bir şey koyamamıştır.
en beğenilen şarkıları we're not gonna take it ve i wanna rock'tır.
devamını gör...
muharrem ince’nin yeni parti logosu
biraz daha bekleyip düşünseler daha kötü logo fikirleri çıkabilirdi. o yüzden bence bu iyi.
dikkatli açın logo içerir
devamını gör...
yalnızlığın en çok dokunduğu an
sen anlaşılmadığını zannederek çırpınıp dururken aslında anlaşılmak istenmediğini fark edersin, işte o an.
devamını gör...
özdemir asaf
“her insanın bir öyküsü vardır, ama her insanın bir şiiri yoktur.'’
devamını gör...
he man
jeneriği yeter.dosta güven,düşmana korku veren karizma.
devamını gör...
recep tayyip erdoğan'ı tiye alan inşaat işçileri
devamını gör...
makinist ile son istasyon radyo yayını
merhabalar sevgili dostlar
bu geceki yayınımızda acı çekmeyi neden severiz isimli başlıktan konuşacağız.
yazdıklarınızı yayında okuyup üzerine fikirlerimizi paylaşacağız.
saat 24:00 da sözlük radyosundayız. radyo.kafasozluk.com/
iki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması neyi değiştirir
son istasyonun.
bu geceki yayınımızda acı çekmeyi neden severiz isimli başlıktan konuşacağız.
yazdıklarınızı yayında okuyup üzerine fikirlerimizi paylaşacağız.
saat 24:00 da sözlük radyosundayız. radyo.kafasozluk.com/
iki rayı gibiyiz
bir tren yolunun
yakın olması neyi değiştirir
son istasyonun.
devamını gör...
yazarların gününü özetleyen şarkı
devamını gör...
yazarken kitap kazan
her ay üyelerimize ücretsiz kitaplar hediye ediyoruz. detaylı bilgiyi aşağıda görebilirsin
buraya tıklayarak normal sözlük'e hemen kayıt olabilirsin
merhaba,
normal sözlük bitmeyen, depresyona, trafiğe, korna seslerine, kaygı bozukluklarına, kirli siyasete, sosyal fobiye, sonu gelmeyen mesailere, kalbe, tansiyona ve yalnızlığa iyi geldiği isviçreli bilim adamları tarafından ispatlanmış, gezegen üzerindeki en müthiş sözlüktür.

burada her şey hakkında yazarız, sosyalleşiriz ; stres atarız, eğleniriz, bilgileniriz, gündemi takip ederiz.
her birimiz günlük hayatta çok pis argo söylemlerde bulunabiliyor olsak da, sözlüğümüzü küfürsüz tutuyoruz.
aynı zamanda üyelerine sürekli olarak ücretsiz kitap ulaştıran da bir sözlüğüz.
kendimize ait, sürekli büyüttüğümüz bir kütüphanemiz var.
bu zamana kadar yüzlerce üyemize kütüphanemizden ücretsiz olarak kitap ulaştırdık, ulaştırmaya devam ediyoruz.
bu hafta kitap gönderdiğimiz yazarlarımız :

sözlüğümüze kayıt olmak için :
normalsozluk.com/kayit-ol
kütüphanemizi ziyaret etmek için :
kutuphane.normalsozluk.com
sözlüğümüz ile alakalı diğer öne çıkan özellikleri görmek için #özellik sayfasını ziyaret edebilirsin.
son olarak,
bu kadar insan bir araya geldik, iyi şeyler de yapmalıyız diyerek kimi zaman toplanıp yardım organizasyonları düzenliyoruz, yapıyoruz böyle şeyler.
köy okullarına kitap, kırtasiye yardımı.
koruncuk kimsesiz kız çocukları vakfına yılbaşı hediyeleri,
hayvan barınaklarına mama yardımı,
gibi.
aklına bir şey takılacak olursa, üye olduktan sonra online yazarlar listesinde en üstte yer alan turuncu renkli moderatörlerimize istediğin konu hakkında yazabilirsin.
şimdiden aramıza hoş geldin.
buraya tıklayarak normal sözlük'e hemen kayıt olabilirsin
merhaba,
normal sözlük bitmeyen, depresyona, trafiğe, korna seslerine, kaygı bozukluklarına, kirli siyasete, sosyal fobiye, sonu gelmeyen mesailere, kalbe, tansiyona ve yalnızlığa iyi geldiği isviçreli bilim adamları tarafından ispatlanmış, gezegen üzerindeki en müthiş sözlüktür.

burada her şey hakkında yazarız, sosyalleşiriz ; stres atarız, eğleniriz, bilgileniriz, gündemi takip ederiz.
her birimiz günlük hayatta çok pis argo söylemlerde bulunabiliyor olsak da, sözlüğümüzü küfürsüz tutuyoruz.
aynı zamanda üyelerine sürekli olarak ücretsiz kitap ulaştıran da bir sözlüğüz.
kendimize ait, sürekli büyüttüğümüz bir kütüphanemiz var.
bu zamana kadar yüzlerce üyemize kütüphanemizden ücretsiz olarak kitap ulaştırdık, ulaştırmaya devam ediyoruz.
bu hafta kitap gönderdiğimiz yazarlarımız :

sözlüğümüze kayıt olmak için :
normalsozluk.com/kayit-ol
kütüphanemizi ziyaret etmek için :
kutuphane.normalsozluk.com
sözlüğümüz ile alakalı diğer öne çıkan özellikleri görmek için #özellik sayfasını ziyaret edebilirsin.
son olarak,
bu kadar insan bir araya geldik, iyi şeyler de yapmalıyız diyerek kimi zaman toplanıp yardım organizasyonları düzenliyoruz, yapıyoruz böyle şeyler.
köy okullarına kitap, kırtasiye yardımı.
koruncuk kimsesiz kız çocukları vakfına yılbaşı hediyeleri,
hayvan barınaklarına mama yardımı,
gibi.
aklına bir şey takılacak olursa, üye olduktan sonra online yazarlar listesinde en üstte yer alan turuncu renkli moderatörlerimize istediğin konu hakkında yazabilirsin.
şimdiden aramıza hoş geldin.
devamını gör...
aşık olacak yerlerin ağrıması
çoğumuzun muzdarip olduğu kara humma gibi bulaşıcı olan bir hastalık.
insan başkasıyla mutlu olmaktan umudunu kesip; kendi kendine de mutluluğu keşfedince yolun sonunda aşık olacak yerleri falan ağrıyor.
ünlü bilim mercii grup vitamin'nin de belirttiği gibi;
"kader defterimin kabı yırtıldı
hayret ettim inanmadım gözüme
yüreğimin sol kapağı burkuldu
al aşkını sok, sok gözüne gözüne"
insan başkasıyla mutlu olmaktan umudunu kesip; kendi kendine de mutluluğu keşfedince yolun sonunda aşık olacak yerleri falan ağrıyor.
ünlü bilim mercii grup vitamin'nin de belirttiği gibi;
"kader defterimin kabı yırtıldı
hayret ettim inanmadım gözüme
yüreğimin sol kapağı burkuldu
al aşkını sok, sok gözüne gözüne"
devamını gör...
istemem eksik olsun
cyrano de bergerac’tan, “istemem eksik olsun” isimli bir tirattır.
rüştü asyalı (a.k.a. keloğlan) çok güzel seslendirmiştir.
ne yapmak gerek peki?
sağlam bir arka mı bulmalıyım?
onu mu bellemeliyim?
bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
istemem!
herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım le bret?
sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
taklalar mı atmalıyım?
istemem! eksik olsun!
her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
istemem! eksik olsun böyle bir şöhret!
eksik olsun!
ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?
eleştiriden mi çekinmeli?
“adım mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı?
istemem!
istemem! eksik olsun!
korkmak, tükenmek, bitmek…
şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
istemem! eksik olsun!
istemem! eksik olsun!
ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek…
tek başına…
özgür olmak…
dünyaya kendi gözlerinle bakmak…
sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak…
bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak…
ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
isteyince ay’a bile gidebilmek.
başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.
demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?
– dök içindeki öfkeyi dostum. ama saklama benden seni sevmediğini.
– sus… ”
edit:alıntıdır.
rüştü asyalı (a.k.a. keloğlan) çok güzel seslendirmiştir.
ne yapmak gerek peki?
sağlam bir arka mı bulmalıyım?
onu mu bellemeliyim?
bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
bilek gücü yerine dolanla tırmanmak mı?
istemem!
herkesin yaptığı şeyleri mi yapmalıyım le bret?
sonradan görmelere övgüler mi yazmalıyım?
bir bakanın yüzünü güldürmek için biraz şaklabanlık edip,
taklalar mı atmalıyım?
istemem! eksik olsun!
her sabah kahvaltıda kurbağa mı yemeli?
sabah akşam dolaşıp pabuç mu eskitmeli?
onun bunun önünde hep boyun mu eğmeli?
istemem! eksik olsun böyle bir şöhret!
eksik olsun!
ciğeri beş para etmezlere mi “yetenekli” demeli?
eleştiriden mi çekinmeli?
“adım mercuré dergisinde geçse” diye mi sayıklamalı?
istemem!
istemem! eksik olsun!
korkmak, tükenmek, bitmek…
şiir yazacak yerde eşe dosta gitmek.
dilekçeler yazarak içini ortaya dökmek?
istemem! eksik olsun!
istemem! eksik olsun!
ama şarkı söylemek, düşlemek, gülmek, yürümek…
tek başına…
özgür olmak…
dünyaya kendi gözlerinle bakmak…
sesini çınlatmak, aklına esince şapkanı yan yatırmak…
bir hiç uğruna kılıcına ya da kalemine sarılmak…
ne ün peşinde olmak, para pul düşünmek,
isteyince ay’a bile gidebilmek.
başarıyı alnının teriyle elde edebilmek.
demek istediğim asalak bir sarmaşık olma sakın.
varsın boyun olmasın bir söğütünki kadar.
yaprakların bulutlara erişmezse bir zararın mı var?
– dök içindeki öfkeyi dostum. ama saklama benden seni sevmediğini.
– sus… ”
edit:alıntıdır.
devamını gör...
sensörlü lamba
bir kitapta bu lambayla ilgili harika bir kısım vardı bulunca mutlaka ekleyeceğim.
buldum emrah serbes erken kaybedenler kitabındaymış.
“apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın bülent?”
“hangisini?”
“otomatik yanan, sensörlü lamba.”
“hayır.”
“komşu görmüş, yalan söyleme. süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.”
önüme baktım.
“neden kırdın?”
cevap yok.
“hasta mısın evladım? söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…”
“kırdımsa kırdım, ne olacak! çok mu değerliymiş?”
“lamba senden değerli mi evladım, lambanın a***** k******, lamba kim? yöneticiye de dedim. lambanızı s****, kaç paraysa veririz. sen değerlisin benim için.”
“beni görünce yanmıyordu baba.”
“nasıl ya?”
“görmezden geliyordu, yanmıyordu. kaç sefer yok saydı beni.”
“e beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.”
“hadi ya! sahiden mi?”
“evet. ucuzundan takmışlar. bizimle bir alakası yok.”
babama sarıldım yıllar sonra.”
buldum emrah serbes erken kaybedenler kitabındaymış.
“apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın bülent?”
“hangisini?”
“otomatik yanan, sensörlü lamba.”
“hayır.”
“komşu görmüş, yalan söyleme. süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.”
önüme baktım.
“neden kırdın?”
cevap yok.
“hasta mısın evladım? söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…”
“kırdımsa kırdım, ne olacak! çok mu değerliymiş?”
“lamba senden değerli mi evladım, lambanın a***** k******, lamba kim? yöneticiye de dedim. lambanızı s****, kaç paraysa veririz. sen değerlisin benim için.”
“beni görünce yanmıyordu baba.”
“nasıl ya?”
“görmezden geliyordu, yanmıyordu. kaç sefer yok saydı beni.”
“e beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.”
“hadi ya! sahiden mi?”
“evet. ucuzundan takmışlar. bizimle bir alakası yok.”
babama sarıldım yıllar sonra.”
devamını gör...

