mutluluk
hani böyle sıkışırsınız ya çişiniz gelir dışarda bir anda ama öyle böyle değil sanki bi adım atsanız hemen oracıkta altınıza kaçıracaksınızdır eğilir büzülürsünüz gözlerinizle bi wc ararsınız ter içinde kalmışsınızdır. içinizde kendini dışarı atmak için inat eden sabırsız bir sıvı vardır kasıklarınıza ağrı girer o lanet wc yoktur durmazssınız, bilirsiniz ki adım atmadığınız an altınıza kaçırırsınız ve o wc karşınıza çıkar can havli ile içeriye dalar ve işersiniz. hah mutluluk o rahatlama anıdır işte, yüzdeki gülümseme vücuttaki rahatlamadır. hadi geçmiş olsun.
devamını gör...
erdoğan'ın kanal istanbul’a karşı çıkanlar atatürk ve cumhuriyet düşmanıdır sözü
teröriste alıştık gari. yeni bi yafta lazım.
taaa antalya'dan 8 yaşındaki oğlumu anıtkabire götürmek için yola çıkıp, bi gece konaklayıp geri dönen ben atatürk düşmanıymışım.
bana bi gülme geldi, yazamayacağım.
taaa antalya'dan 8 yaşındaki oğlumu anıtkabire götürmek için yola çıkıp, bi gece konaklayıp geri dönen ben atatürk düşmanıymışım.
bana bi gülme geldi, yazamayacağım.
devamını gör...
multi branding
türkçesi çoklu marka stratejisi, aynı şirket altında aynı alanda farklı markalar kisvesi altında pazarlama yaklaşımı olarak tanımlanır. çoklu marka stratejisinin ana fikri, rekabeti sınırlamak veya yerine göre sona erdirmek ve firmanın pazar payını artırmaktır. asıl amaç müşteri hep benim ürünlerimi alsın, başka firma ürünlerini tercih etmesindir.
genelde çok büyük şirketler, aynı anda pazarda farklı markalar ile çoklu marka stratejisi uygularlar. buna en güzel verilebilecek örnek facebook'tur. mark zuckerberg ilk önce facebook'u kurmuş, daha sonra instagram, whatsapp, messenger ve bizim ülkede kullanılmayan bir çok uygulamayı kendi bünyesine almıştır. burada dikkat edilecek olan husus facebook ile instagram, messenger ve whatsapp gibi birbirine rakip ürünlerin aynı çatı altında olabilmesidir.
türkiye'de de verilebilecek en güzel örnek arçelik ve bekodur. her ikisi de bildiğiniz gibi koç holding bünyesinde olan firmalardır.
her strateji gibi bu stratejininde kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır.
avantajları:
1- ana markaya o kadar güvenmişsinizdir ki, ana firma yeni bir marka yarattığı zaman gözü kapalı o markaya yönelirsiniz. (açıkçası bu bende çok oluyor, firmaya güvenmişsem kaçarı yok).
2- aslında bu biraz ilk madde ile alakalı, yeni markalar denemek isteyen müşteriler ana firmanın bir ürününden diğer ürününe kolayca geçebilir.
3- marketlerin raflarında çoklu marka ürünleriniz daha fazla yer kapladığı için diğer firmalara karşı bir adım önde olursunuz. (örnek olarak unilever ürünleri temizlik ürünleri satılan rafların yarıdan fazlasını kaplıyor).
4- bazen müşteriler aldığı markanın bir çoklu marka olduğunu bilmeden alabilirler, bu durumda kazanan gene üretici olarak siz olursunuz.
dezavantajları:
1- çoklu markanız varsa, her markayı bağımsız ve güçlü tutmanız gerekir, eğer başarısızlıktan dolayı bir markayı kapatırsanız bu tüketicinin gözünde sizin adınıza kötü bir puan olacaktır (kaçan müşteri zor geri gelir).
2- yeni bir ürün çıkartırsanız ve bu diğer ürününüzü sollayıp geçerse bu durumda firma olarak daha düşük performanslı ürüne daha fazla zaman ayırıp, pazarlamaya devam etmelimiyiz, bu markaya yatırım yapmaya değer mi diye kendi kendinizi sorgular hale geleceksinizdir.
3- piyasayı çok markaya boğarsanız, tüketici sizi tamamen bırakıp, başka firmaların ürünlerine yönelebilir.
-
genelde çok büyük şirketler, aynı anda pazarda farklı markalar ile çoklu marka stratejisi uygularlar. buna en güzel verilebilecek örnek facebook'tur. mark zuckerberg ilk önce facebook'u kurmuş, daha sonra instagram, whatsapp, messenger ve bizim ülkede kullanılmayan bir çok uygulamayı kendi bünyesine almıştır. burada dikkat edilecek olan husus facebook ile instagram, messenger ve whatsapp gibi birbirine rakip ürünlerin aynı çatı altında olabilmesidir.
türkiye'de de verilebilecek en güzel örnek arçelik ve bekodur. her ikisi de bildiğiniz gibi koç holding bünyesinde olan firmalardır.
her strateji gibi bu stratejininde kendine göre avantaj ve dezavantajları vardır.
avantajları:
1- ana markaya o kadar güvenmişsinizdir ki, ana firma yeni bir marka yarattığı zaman gözü kapalı o markaya yönelirsiniz. (açıkçası bu bende çok oluyor, firmaya güvenmişsem kaçarı yok).
2- aslında bu biraz ilk madde ile alakalı, yeni markalar denemek isteyen müşteriler ana firmanın bir ürününden diğer ürününe kolayca geçebilir.
3- marketlerin raflarında çoklu marka ürünleriniz daha fazla yer kapladığı için diğer firmalara karşı bir adım önde olursunuz. (örnek olarak unilever ürünleri temizlik ürünleri satılan rafların yarıdan fazlasını kaplıyor).
4- bazen müşteriler aldığı markanın bir çoklu marka olduğunu bilmeden alabilirler, bu durumda kazanan gene üretici olarak siz olursunuz.
dezavantajları:
1- çoklu markanız varsa, her markayı bağımsız ve güçlü tutmanız gerekir, eğer başarısızlıktan dolayı bir markayı kapatırsanız bu tüketicinin gözünde sizin adınıza kötü bir puan olacaktır (kaçan müşteri zor geri gelir).
2- yeni bir ürün çıkartırsanız ve bu diğer ürününüzü sollayıp geçerse bu durumda firma olarak daha düşük performanslı ürüne daha fazla zaman ayırıp, pazarlamaya devam etmelimiyiz, bu markaya yatırım yapmaya değer mi diye kendi kendinizi sorgular hale geleceksinizdir.
3- piyasayı çok markaya boğarsanız, tüketici sizi tamamen bırakıp, başka firmaların ürünlerine yönelebilir.
-
devamını gör...
homofobik olmak
#712310 gizli eşcinsel olma ihtimalimiz bile varmış?! vay arkadaş! bu nasıl bir bakış açısıdır?
buna göre "islamofobikler de gizli müslümandır" denilebilir.
fobik mobik falan değilim, mide bulandırıcı ve iğrenç bir durum.
zorlama saygı talep edilmesi de ayrı bir hezeyan.
buna göre "islamofobikler de gizli müslümandır" denilebilir.
fobik mobik falan değilim, mide bulandırıcı ve iğrenç bir durum.
zorlama saygı talep edilmesi de ayrı bir hezeyan.
devamını gör...
baş ucu eserleri
emeklerinize sağlık dedirten gelişmedir. çok hoştur ama şimdi profile girince de "ben bunları seviyorum siz de okuyun" diye milletin gözüne gözüne sokuyormuşum gibi geldi*. yukarıdaki tanımlardaki bir butonla tıklama fikrini ben de oldukça destekliyorum.
devamını gör...
altın kurbağa
o bölgelerde yaşayan kızılderililer oklarının ucunu bu kurbağanın derisine sürerlermiş çünkü sadece derisine değmesi bile, ok'un zehirli olmasına yetiyormuş.
devamını gör...
konuşacak birinin olmaması
bunun varmış gibi görünüp aslında yok olanı mevcuttur. bahsettiğim pasif arkadaşlık... bilirsin ki o hep telefonun ucunda konuşurken birbirinizi her zaman anladığınızı ima eden sevgi sözcükleriyle kucaklarsınız. fakat öyle değildir işte anlaşılmamanın hissiyatıyla bir kez karşılaştın mı o el telefona gitmez geriye sadece canım cicim kalır. ve sen aslında kendi yalnızlığında kendi kendinin tek arkadaşı olarak hayatına devam edersin. konuşmamak zorlayıcıdır ama bil ki bu dertten muzdarip olan çok kişi vardır.
devamını gör...
akçaabat köftesi
tescilli bir trabzon lezzetidir.
masanın ortasında piyaz olur ekseriyetle. ayran ile servis edilir. yemeğin sonunda fındıklı baklava ya da laz böreği, yanında sınırsız çay ikram edilir.
1930 lu yıllarda trabzon'un akçaabat ilçesinde, akçaabatlı lokantacılar tarafından yapılmıştır.
masanın ortasında piyaz olur ekseriyetle. ayran ile servis edilir. yemeğin sonunda fındıklı baklava ya da laz böreği, yanında sınırsız çay ikram edilir.
1930 lu yıllarda trabzon'un akçaabat ilçesinde, akçaabatlı lokantacılar tarafından yapılmıştır.
devamını gör...
pavlov'un göbeği
benim de tanımımı silmişliği olan mod.
devamını gör...
chp'li dursun çiçek'in hdp'ye bakanlık verebiliriz demesi
siyasetten pek anlamam ama chp'nin mustafa kemal'in kurduğuyla uzaktan yakından alakası kalmadığını söyleyebilirim. tamamen iktidara gelmek için çırpınan üçkağıtçı bir topluluk.
devamını gör...
the expanse
sıfır beklentiyle başladığım, zamanla izlediğim en iyi bilimkurgu yapımları arasına giren, hali hazırda amazon prime bünyesinde bulunan daniel abraham'ın romanından uyarlanan top-tier kalite bilimkurgu dizisi. biraz delirirsem battlestar galactica ve startrek ile bile kıyaslayabilirim. belki de daha iyidir kim bilir?
yapımın merkezinde 24.yy'a gelinmesine rağmen insanların hâlâ aynı açgözlülük ve sömürüyle, ellerinin ulaştığı her türlü yaşam kaynağını somürmeye odaklı üç evrensel güç arasındaki kaynak mücadelesi yatıyor. nihayet marsı kolonileştirmeyi başaran insanlık, jupiter ve satürnden dünyaya su kaynaģı için buz taşıyan, uçsuz bucaksız boşlukta mekik dökuyan uzay gemileri, tüm bu sömürünün ortasından kalmış köprü görevi gören, aşağılanmış, kenara atılmış the belt ve kibirli bürokrasisiyle kendini hâlâ evrenin merkezinde sanan dünya, dünyadışı varlıkların izini bulunduran protomolecule adlı madde, kapsamlı bir kaos ve savaş dizide süregelmekte. izlediğiniz çoğu şeyden farklı, fazlasıyla özgün bir yapım.
açıkçası izlerken işleyişine hayran kaldım. karakter gelişimleri, dizinin oluşturduğu atmosfer, oyuncu kadrosunun ortaya koyduğu performans, zaman zaman kötü kararlar vermesine rağmen sağlam bir senaryo yazarı, beni diziyi izlemek için ayırdığım bir dakika için bile pişman etmedi. bilimkurgu delisi uslanmaz bir insansanız izleyin efendim. eğer protomolecule sizle de iletişime geçerse şimdiden geçmiş olsun.
yapımın merkezinde 24.yy'a gelinmesine rağmen insanların hâlâ aynı açgözlülük ve sömürüyle, ellerinin ulaştığı her türlü yaşam kaynağını somürmeye odaklı üç evrensel güç arasındaki kaynak mücadelesi yatıyor. nihayet marsı kolonileştirmeyi başaran insanlık, jupiter ve satürnden dünyaya su kaynaģı için buz taşıyan, uçsuz bucaksız boşlukta mekik dökuyan uzay gemileri, tüm bu sömürünün ortasından kalmış köprü görevi gören, aşağılanmış, kenara atılmış the belt ve kibirli bürokrasisiyle kendini hâlâ evrenin merkezinde sanan dünya, dünyadışı varlıkların izini bulunduran protomolecule adlı madde, kapsamlı bir kaos ve savaş dizide süregelmekte. izlediğiniz çoğu şeyden farklı, fazlasıyla özgün bir yapım.
açıkçası izlerken işleyişine hayran kaldım. karakter gelişimleri, dizinin oluşturduğu atmosfer, oyuncu kadrosunun ortaya koyduğu performans, zaman zaman kötü kararlar vermesine rağmen sağlam bir senaryo yazarı, beni diziyi izlemek için ayırdığım bir dakika için bile pişman etmedi. bilimkurgu delisi uslanmaz bir insansanız izleyin efendim. eğer protomolecule sizle de iletişime geçerse şimdiden geçmiş olsun.
devamını gör...
normal sözlük'ün yavaşlaması
dünden beri hissediliyor. tek başıma mıyım acaba? yoksa aynı sorunu yaşayan var mı?
devamını gör...
doğru söylüyor dedirten şarkı sözleri
bu dünyada sevgi büyük ihtiyaç
devamını gör...
rasim ozan kütahyalı'nın canlı yayında aşı olması
mal a** dedirten olaydır. kusura bakma sözlük küfür için ama artık tutamıyorum kendimi. huzurum kalmadı.
ayrıca aşı rok’u virüs diye öldürmezse ben o aşıyı olmam seval. kan benim damar benim.
ayrıca aşı rok’u virüs diye öldürmezse ben o aşıyı olmam seval. kan benim damar benim.
devamını gör...
gece kahve içen tip
üşüdüğümde, huzurlu olduğumda, mutsuz hissetiğimde...... durumlardan bağımsız olarak yaptığım eylem. uykumu açmaz benim. istersem içip uyurum, istersem sabahlarım. canım keyfim, kahyam ve kahvem.
devamını gör...
burg eltz
eltz kalesi, almanya'da bulunan bir ortaçağ kalesidir, şato demek de yanlış olmaz. renanya-palatina eyaletinde, moselle nehri üzerindeki tepelere inşa edilmiş bu yapı, kendisi ile aynı bölgeyi paylaşan, yıkılmamış üç kaleden birisidir. 12. yüzyıldan beri eltz ailesinin olan kalenin sahipleri de bu soyun günümüzdeki üyeleridir. tam 33 kuşaktır ve ,bir kısmı için, halen orada yaşamaktalar.
bir kaya üzerine kurulu kale önemli bir ticaret yolu üzerinde, üç tarafı nehirlerle çevrili şekilde vadinin içinde konumlanmıştır. yakının da bir de eltz ormanı bulunur. eltz ailesi üç ayrı koldan oluşuyordu (bir kaynakta okuduğuma göre üç kardeş arasında çıkan anlaşmazlıktan dolayı aile üç kola ayrılıyor, farklı armalar alıyorlar: altın aslan, gümüş aslan, sığır boynuzu.) ve buna istinaden kale de üç ayrı bina şeklinde yapılandı. zamanında savaşlar görmüş, mancınıklar tutulmuş, kuşatılmış, onarılmış, değiştirilmiş ve üzerine eklemeler yapılmış bu kale günümüzde hala dimdik ayakta durarak o zamanların atmosferini bizlere yaşatmaktadır. ziyarete açık olan bölümleri gezilip görülebilir.
1965 ve 1992 yılları arasında kullanılan 500 birimlik mark (alman para birimi) kağıt parasında simge olarak eltz kalesi kullanılmıştır. bu kale sadece paralar üzerinde değil farklı zamanlarda yaşamış farklı ressamların tuvalleri üzerinde de yer bulmuştur.
kaynakça ve daha fazlası: wikipedia, seturday.com, ucanhollandaliler.com, ancient-origins.net
bir kaya üzerine kurulu kale önemli bir ticaret yolu üzerinde, üç tarafı nehirlerle çevrili şekilde vadinin içinde konumlanmıştır. yakının da bir de eltz ormanı bulunur. eltz ailesi üç ayrı koldan oluşuyordu (bir kaynakta okuduğuma göre üç kardeş arasında çıkan anlaşmazlıktan dolayı aile üç kola ayrılıyor, farklı armalar alıyorlar: altın aslan, gümüş aslan, sığır boynuzu.) ve buna istinaden kale de üç ayrı bina şeklinde yapılandı. zamanında savaşlar görmüş, mancınıklar tutulmuş, kuşatılmış, onarılmış, değiştirilmiş ve üzerine eklemeler yapılmış bu kale günümüzde hala dimdik ayakta durarak o zamanların atmosferini bizlere yaşatmaktadır. ziyarete açık olan bölümleri gezilip görülebilir.
1965 ve 1992 yılları arasında kullanılan 500 birimlik mark (alman para birimi) kağıt parasında simge olarak eltz kalesi kullanılmıştır. bu kale sadece paralar üzerinde değil farklı zamanlarda yaşamış farklı ressamların tuvalleri üzerinde de yer bulmuştur.
kaynakça ve daha fazlası: wikipedia, seturday.com, ucanhollandaliler.com, ancient-origins.net
devamını gör...
erzurum
termometrelerin eksi 21 dereceyi gördüğü, havaya atılan sıcak suyun donup kristalleştiği doğu anadolu kenti.
devamını gör...
kitapların pahalı olduğu gerçeği
demin yine yüzüme tokat gibi çarpan gerçek. elime 300 tl geçti kitap almaya karar verdim, uzun zamandır okumak istediğim kitapları en ucuz sitede sepete attım 400'ü buldu. şimdi büyük tasarım'dan mı vazgeçsem yoksa huzursuzluğun kitabı'ndan mı diye düşünüyorum.
devamını gör...

