kazıklı maria
çoğu düşüncesini kendi düşüncelerime benzettiğim ve sinir olduğum konularda konuşurken içimin yağlarını eriten şahane youtuber. ayrıca bu sözlüğü keşfetmemi sağladığı için kendisine teşekkür ediyorum.
devamını gör...
tanımların kutucuk içine alınması
an itibariyle sözlükteki son yenilik. yine bir gece yarısı operasyonu.
devamını gör...
kız kıza mesajlaşmak
bazı kızların en sevdiği eylemlerden biridir.
ülke ekonomisinden bahsedilir, döviz kuruna değinilir, biraz siyaset konuşulur, yerel ve genel seçim tahminleri yapılır, ülkemizin senelik ihracat ve ithalat veri tahminleri yapılır. en son da en sevdiğimiz oje markalarından ve saç kremlerinden bahsederiz. belki pofuduk kek tarifi de veririz.
mesajlaşmak isteyen kızlar acil dm.
ülke ekonomisinden bahsedilir, döviz kuruna değinilir, biraz siyaset konuşulur, yerel ve genel seçim tahminleri yapılır, ülkemizin senelik ihracat ve ithalat veri tahminleri yapılır. en son da en sevdiğimiz oje markalarından ve saç kremlerinden bahsederiz. belki pofuduk kek tarifi de veririz.
mesajlaşmak isteyen kızlar acil dm.
devamını gör...
an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı sorusu
yatakta oturuyorum, yeni uyandım.
saçlarımı bir o yana bir buna yana sallayıp sinirleniyorum.
saçlarımı bir o yana bir buna yana sallayıp sinirleniyorum.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
alt dudağımın titrediğini fark ettim. içimde minik bir hüzün. tam olarak isimlendiremediğim.
dışarıdan gelen çim biçme makinesinin sesi çirkinleştiriyor anı. oysa güzel bir güne uyanmayı hayal etmiştim. bugün daha güzel olacaktı. içimdeki endişe kıpırtılarını bir yana bırakacaktım.
yalnız uyandığım yatağa baktım. yanımda kocaman bir boşluk. dolduramadığım... yalnız uyunmaktan nefret ediyorum. beş yaşında bir çocuğa döndürüyor bu, beni.
uyanır uyanmaz motor bir hareketle elim telefona uzanıyor. bir mesaj okuyorum daha da sıkılıyor canım. bugün kendimi herkese, her şeye kapatma ihtiyacı duyuyorum. derin bir nefes almak istiyorum.
korkuyorum. çok korkuyorum. anlaşılmaz bir tabloya bakıyor gözlerim. hasta sayısı, vefat sayısı, entübe sayısı. bir tablo. sanki rakamların ardındakiler insan değilmiş gibi. bir anons duyuyorum. vaka oranı çok arttığı için, bulaşma hızı çok yüksek olduğu için evde kalmak konusunda uyaran bir belediye çalışanı. bir kerede anlaşılmadığı için olsa gerek ya da defalarca söylense bile bir güruh tarafından gözardı edildiği için olsa gerek sürekli, sürekli, sürekli tekrar eden bir anons.
kahvemi bile içmeden yola düşünüyoruz sonra. bir bina, içeriye girip çıkan onlarca insan. ben dışarıda kalıyorum, yalnız. sıkıntılı bir şekilde beklemeye başlıyorum, oldukça tedirgin.
biri yaklaşıyor yanıma. yüzünde maskesi yok, pantalonunun bir paçası kıvrık. yaklaşıyor, bir yandan bağırarak bir şeyler söylüyor. anlamıyorum. elimdeki telefonu işaret ediyor sonra. kötü, diyor. kötü... anlamıyorum, biraz da korkuyorum. iyice yaklaşıyor yanıma. maskesiz yüzü, yüzüme yaklaşıyor. kötü, o kötü, kızlar var, nah şurada kızlar, git, git! tamam, diyorum. bir adım geri çekiliyorum. hala deli gözleri telefona bakıyor. korkuyorum. yavaşça binaya yaklaşıyorum.
çok şeyden korkuyorum bugün. ölen, 40 yaşındaki polis memurundan, 36 yaşındaki berberden, 70 yaşındaki nineden. savaşacak gücümün olmamasından, nasıl savaşacağımı bilmemekten.
bahçenin yan tarafındaki kafeye bakıyorum. bütün sandalyeler ters çevrilmiş masalara. camda bir ilan. karton bardakta çay 1tl. içeride olması gereken insanları düşünüyorum, servis yapması gereken insanları. ekmeğini oradan çıkarması gereken insanları düşünüyorum, korkuyorum.
yanıbaşımda ayak sesini duyuyorum. yüzünde maske. ne, dedi doktor diyorum; raporunu uzatıyor.
birlikte geçecek beş gün, yapayalnız beş gün. sesini duyuyorum. orada olduğunu biliyorum. günışığı perdelerden ulaşmıyor. çok korkuyorum tek istediğim bir sonuç. negatif.
dışarıdan gelen çim biçme makinesinin sesi çirkinleştiriyor anı. oysa güzel bir güne uyanmayı hayal etmiştim. bugün daha güzel olacaktı. içimdeki endişe kıpırtılarını bir yana bırakacaktım.
yalnız uyandığım yatağa baktım. yanımda kocaman bir boşluk. dolduramadığım... yalnız uyunmaktan nefret ediyorum. beş yaşında bir çocuğa döndürüyor bu, beni.
uyanır uyanmaz motor bir hareketle elim telefona uzanıyor. bir mesaj okuyorum daha da sıkılıyor canım. bugün kendimi herkese, her şeye kapatma ihtiyacı duyuyorum. derin bir nefes almak istiyorum.
korkuyorum. çok korkuyorum. anlaşılmaz bir tabloya bakıyor gözlerim. hasta sayısı, vefat sayısı, entübe sayısı. bir tablo. sanki rakamların ardındakiler insan değilmiş gibi. bir anons duyuyorum. vaka oranı çok arttığı için, bulaşma hızı çok yüksek olduğu için evde kalmak konusunda uyaran bir belediye çalışanı. bir kerede anlaşılmadığı için olsa gerek ya da defalarca söylense bile bir güruh tarafından gözardı edildiği için olsa gerek sürekli, sürekli, sürekli tekrar eden bir anons.
kahvemi bile içmeden yola düşünüyoruz sonra. bir bina, içeriye girip çıkan onlarca insan. ben dışarıda kalıyorum, yalnız. sıkıntılı bir şekilde beklemeye başlıyorum, oldukça tedirgin.
biri yaklaşıyor yanıma. yüzünde maskesi yok, pantalonunun bir paçası kıvrık. yaklaşıyor, bir yandan bağırarak bir şeyler söylüyor. anlamıyorum. elimdeki telefonu işaret ediyor sonra. kötü, diyor. kötü... anlamıyorum, biraz da korkuyorum. iyice yaklaşıyor yanıma. maskesiz yüzü, yüzüme yaklaşıyor. kötü, o kötü, kızlar var, nah şurada kızlar, git, git! tamam, diyorum. bir adım geri çekiliyorum. hala deli gözleri telefona bakıyor. korkuyorum. yavaşça binaya yaklaşıyorum.
çok şeyden korkuyorum bugün. ölen, 40 yaşındaki polis memurundan, 36 yaşındaki berberden, 70 yaşındaki nineden. savaşacak gücümün olmamasından, nasıl savaşacağımı bilmemekten.
bahçenin yan tarafındaki kafeye bakıyorum. bütün sandalyeler ters çevrilmiş masalara. camda bir ilan. karton bardakta çay 1tl. içeride olması gereken insanları düşünüyorum, servis yapması gereken insanları. ekmeğini oradan çıkarması gereken insanları düşünüyorum, korkuyorum.
yanıbaşımda ayak sesini duyuyorum. yüzünde maske. ne, dedi doktor diyorum; raporunu uzatıyor.
birlikte geçecek beş gün, yapayalnız beş gün. sesini duyuyorum. orada olduğunu biliyorum. günışığı perdelerden ulaşmıyor. çok korkuyorum tek istediğim bir sonuç. negatif.
devamını gör...
normal sözlük 1. miğfer dibi zirvesi
orta dünyada bulunan yazarlarımız için düzenlediğimiz zirve.
5. günün şafağında yapılacaktır.
toplanma alanını bulamazsanız doğuya bakın.
5. günün şafağında yapılacaktır.
toplanma alanını bulamazsanız doğuya bakın.
devamını gör...
birhan keskin
"onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin.
titreme daha fazla kalbim.
bağışla kendini artık onu da
bırak gitsin.
bırak gitsin.
o senin ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha
seveceksin"
titreme daha fazla kalbim.
bağışla kendini artık onu da
bırak gitsin.
bırak gitsin.
o senin ezel gününden kaderin
sen onu nasılsa bin kere daha
seveceksin"
devamını gör...
düşünerek yorulmak
düşünerek daha derine batıp boğulmakla sonuçlanacak eylem.
devamını gör...
tatangalar
1990 yılında kurulmuş sakaryaspor taraftar grubudur. dahil olduğum için söylemiyorum ama türkiye’nin en sağlam tribünlerinden biridir. maraton tribününde konuşlanırlar.
devamını gör...
sabah buz gibi banyoda duş almak
su ılık bile olsa sıkıntı çıkarmayacak hadise. denize girmek gibi düşün ilk başta soğuk geliyor ama bir süre sonra alışıyosun. soğuğu hissetmemeye çalışacaksın.
devamını gör...
eğitim vizesi
gogolunpaltosu isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.
eğitim vizesi yani öğrenci vizesi, adından da anlaşılacağı üzere öğrencilere verilen bir vize çeşididir. sıradan vizelere göre daha avantajlı olduğu söylenir.
erasmus veya dil kursu tarzı akademik eğitimler için verilir.
eğitim vizesi yani öğrenci vizesi, adından da anlaşılacağı üzere öğrencilere verilen bir vize çeşididir. sıradan vizelere göre daha avantajlı olduğu söylenir.
erasmus veya dil kursu tarzı akademik eğitimler için verilir.
devamını gör...
baban ne iş yapıyor sorusu
pedogojik formasyon almayan öğretmen neslinin bizlere yaptığı işkence yöntemlerinden bir tanesi.
devamını gör...
üzerinde ne var sorusu
sis var.
koca bir şehre sis çökmüş her şeyi yutmuş gibi.
koca bir şehre sis çökmüş her şeyi yutmuş gibi.
devamını gör...
organize işler sazan sarmalı
tolga çevik ve özgü namal olmadan olmayacağı açık olan film.
ilk filmde ki o meşhur tabut dümenini bile halen açıp izlediğim zamanlar oluyor.
ama son zamanlarda bu olay yani tutan bir şeyin ikincisi çekilmesi ya da dizisinin yapılması önlenemez bir hastalık haline geldi.
ilk filmde ki o meşhur tabut dümenini bile halen açıp izlediğim zamanlar oluyor.
ama son zamanlarda bu olay yani tutan bir şeyin ikincisi çekilmesi ya da dizisinin yapılması önlenemez bir hastalık haline geldi.
devamını gör...
insan olun biraz (yazar)
devamını gör...
rütbe profil uyumu
uyum var mı yok mu buna yazarlar karar verebilir ancak. ama ben yine de uygun profil fotoğrafı ayarladım. tekrar teşekkürler...
devamını gör...
kadın erkek ilişkilerinden edindiğin bir tecrübe bırak
erkek için: olduğundan güçlü görünmeye çalışma. ben çalıştım, yıkıldım.
kadın için: "bu adam her şeyin üstesinden gelir" deme, onun yüküne bir omuz da sen at.
eski kafalı adamım. duygularımı, zayıflıklarımı asla söylemedim. her şeyi omuzlarım zannettim. sonra omuzlarıma üst üste yükler binmeye başladı. "bi dakka, dur bi şöyle yükleneyim" dememe fırsat kalmadan dizlerim kırıldı. hayat arkadaşım beni öyle bir günde terketti. o da haklıydı. yıllarca evli kaldığı adam hiç de söylediği kadar güçlü değilmiş.
o sıralar babam hastaydı. onunla da ilgileniyordum. doktorların "akciğerde, beyinde, omurlarda metastaz var, üç ay kadar yaşar. istersen yoğun bakıma alalım" demelerine "hayır" diyordum.
doktor odasından çıkarken babama "hadi bakalım ihtiyar, kefeni yırttın. bir kaç tedaviyle önceden hasar gören yerleri iyileştirecekler" diyordum. aynısını anneme ve kardeşlerime de söylüyordum.
zaten ağrı kesicilerini ben yapabiliyordum artık. oksijen tüpü de almıştık.
kendi evime geçince ağlayacak bir omuz arıyordum ama eşimin dertleri başkaydı.
babamın ölümüyle çöküş başladı. bende de bir şeyler ölmüştü. işimi kaybettim, evim-arabam gitti, evliliğim bitti.
bunları niye anlatıyorum; o zamanlar bir desteğe çok ihtiyacım vardı. gerçi suç benim. güçlü görünmeye çalışıp yardım istememiştim.
arkadaşlar; konuşun. zayıflıklarınızı da konuşun. erkekler allah değil. erkek 1 güçlüyse kadının desteğiyle 10 güçlü olur.
kadın için: "bu adam her şeyin üstesinden gelir" deme, onun yüküne bir omuz da sen at.
eski kafalı adamım. duygularımı, zayıflıklarımı asla söylemedim. her şeyi omuzlarım zannettim. sonra omuzlarıma üst üste yükler binmeye başladı. "bi dakka, dur bi şöyle yükleneyim" dememe fırsat kalmadan dizlerim kırıldı. hayat arkadaşım beni öyle bir günde terketti. o da haklıydı. yıllarca evli kaldığı adam hiç de söylediği kadar güçlü değilmiş.
o sıralar babam hastaydı. onunla da ilgileniyordum. doktorların "akciğerde, beyinde, omurlarda metastaz var, üç ay kadar yaşar. istersen yoğun bakıma alalım" demelerine "hayır" diyordum.
doktor odasından çıkarken babama "hadi bakalım ihtiyar, kefeni yırttın. bir kaç tedaviyle önceden hasar gören yerleri iyileştirecekler" diyordum. aynısını anneme ve kardeşlerime de söylüyordum.
zaten ağrı kesicilerini ben yapabiliyordum artık. oksijen tüpü de almıştık.
kendi evime geçince ağlayacak bir omuz arıyordum ama eşimin dertleri başkaydı.
babamın ölümüyle çöküş başladı. bende de bir şeyler ölmüştü. işimi kaybettim, evim-arabam gitti, evliliğim bitti.
bunları niye anlatıyorum; o zamanlar bir desteğe çok ihtiyacım vardı. gerçi suç benim. güçlü görünmeye çalışıp yardım istememiştim.
arkadaşlar; konuşun. zayıflıklarınızı da konuşun. erkekler allah değil. erkek 1 güçlüyse kadının desteğiyle 10 güçlü olur.
devamını gör...
ph kağıdı
eh sözlük canlandırdın anılarımı gene köftehor.(bkz: swh) zamanında bir kozmetik firmasında şampuan yapıyordum. bir ph metrem bile yoktu. bildiğin bu çubukla koca kazanın ph'ını ayarlar, viskozitesini de el yordamıyla yoklayarak doluma hazır derdim, bana sunulan imkanlar buydu naparsınız.(bkz: swh)
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
en kötüsü de, bu mutsuzluk denen zift ruhuma ne zaman yapıştı; onu merak ediyorum biliyor musunuz? geçmişi düşünüyorum, oralarda bir yerde mutluydum, biliyorum. lakin tam olarak mutsuzluğum ne zaman başladı, onu bulamıyorum.
cemal süreya güzel demiş sanırım, "mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir."
cemal süreya güzel demiş sanırım, "mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir."
devamını gör...