biri de dememiş ki ağa o "de" neden ayrı.

anlatım bozukluğu içeren başlık.
devamını gör...

şimdiye kadar yaptığım/ız en güzel, en birlikte, en omuz omuza, en anlamlı yayındı benim için.
yayını hazırlarken çok zorlandım, anons ederken sesim titredi, anlatamadım derdimi diye düşündüm. ama öyle değil, derdimiz bir zaten hepimiz aynı derde sahibiz.
birlikte gülmek güzel canım insanlar, birlikte ağlamak da çok güzelmiş bugün bunu gördüm. iyi ki varsınız, hepiniz ayrı ayrı o kadar güzelsiniz ki; size dair söyleyebileceğim tek şey kocaman bir "iyi ki"!
birlikte güzel ve güneşli günler göreceğimiz daha aydınlık yarınlarımız olsun...
devamını gör...

özellikle dolunay zamanı ya da yıldızların net görülebildiği anlarda çok etkileyici bir aktivitedir.romantik insanlar bunu tekrarlamaktan çok keyif alır. *

bu arada 17 ağustos gölcük depreminin gecesindeki gökyüzünün güzelliğini başka hiçbir zaman göremedim.o toz bulutu arasında uzansam yıldızları tutabilecek gibiydim. korkunç bir afetin bile bazen güzel bir tarafı olabiliyor. hayat gerçekten çok garip.
devamını gör...

istenmediğin bir ortamda kalmaya ısrarla devam etmek.
devamını gör...

uzun bir sakal, bol bir elbise ve büyükçe bir tesbih. birde etrafındaki herkes günahkarmış gibi bakıyorsa bilin ki o bir tarikat üyesidir.
devamını gör...

olacak o kadar bu akşam değil miydi ya.
devamını gör...

facebook'taki fesli dayıların necip fazıl diyeceği versus. hatta necip fazıl'ın nazım hikmet'e ibretlik dersler verdiği fıkraları bir hayli severler.

"nazım hikmet ve necip fazıl ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış. necip fazıl oruç ama nazım hikmet değil.

nazım hikmet, necip fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek demiş ki:
-şunun haline bak oruç tutmaktan ne hale gelmiş.

necip fazıl'da durur mu, yapıştırmış cevabı:
-aa nazım bilmiyor musun, hayvanlar oruç tutmaz."
devamını gör...

pasifist olamıyorsam bu herifler yüzünden çünkü alayı yanıp gitmedikçe orta doğu bok çukuru olmaya devam edecek.

bu adamlar bundan tiksinmiyorlar lan. onlar için yaşamın bir parçası. tiksinti duymadıkça ahlaki açıdan ilerlemeyecekler. ahlak böyle inşa edilir çünkü. bilinç kazanıp yapılanlardan tiksinti duyarsın. toplumsal olarak ahlakın ilerleyişinin temel faktörü bildiğimiz iğrenmektir.

bu adamlar yaptıkları şeyi korkudan falan yapmıyorlar. emir kulu da değil bu adamlar. haklı görüyorlar kendilerini. haklı olduğunu bilsen bile yine de birinin kafasını kesebilecek raddeye tiksinmeden gelmek başka bir şey ama. cinnet anı değil, kuşku yok, pişmanlık yok, tiksinti hiç yok. hastalıklı bir şeyin ürünü bu.

benim abim yılların adli tıp uzmanı ama bazen kâbuslar görüyor hâlâ lan. bu adamın işi insan kesip biçmek ama eline versen bıçağı birinin kafasını boynundan ayıramaz.

bugün biri toplu katliam yapsa en iyi ihtimalle bir deliğe tıkılsın isteriz. en kötü ihtimali yazarların hayal gücüne bırakıyorum. adalet sistemi zaten bizim bu vahşice kararlar verme dürtümüzü baskılamak için var ama s***r edin ya. bu adamları bir yargı sisteminde yargılayamazsın. suçlu olarak görmüyorlar kendilerini çünkü. sadece hepsinin kökünü kurutabilirsin.

hepsini geçtim bu adamların gönül rahatlığıyla bu ülkeye girip çıkabilmesi fikri hiçbirinizin mi ödünü koparmıyor?

biz bu adamlarla aynı masaya oturuyoruz lan. çocuklara sulanan, uyluk kesen, insanları köleleştirenlerle.

kafa kesen, sanata, doğaya, tarihe, insana, sana, bana, kendileri dışındaki her şeye düşman olan adamlarla aynı çizgideyiz artık.

başka bir o. çocuğunun daha halt yemesi değil bu. bu bok çukurunda ne ilk ne son olacak. bizi bu tiplerden o kadar ayrı düşünmeyin. artık dünya sahnesinde durduğumuz çizgi tam olarak bu.
devamını gör...

"neyse bari tanım gireyim" demek ve yazacağınız tanımın da daha önce girilmiş olmasıyla katlanan hayal kırıklığıdır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

tdk'na göre yaşlı ve saygı duyulan kadın.

haminne gibi bir köşede oturuyor, fırtınalar sonrasında sökülmediğine şaştığım varlığıma gecikmiş bir sevecenlikle bakıyordum.
devamını gör...

american gods, iskandinav mitolojisi, koralin ve yokyer gibi harika eserleri bulunan, bilim-kurgu & fantastik roman yazarıdır.

gaiman'ı instagram'dan da takip ediyorum iki yıldır. kendisi amerika'nın farklı eyaletlerindeki kitapçılarda gizli gizli kendi kitaplarını bulup kitaplarını imzalıyor ve gönderi olarak paylaşıyor. komik ve hayal gücü kuvvetli biri olduğu kesin. hakeza koralin ve amerikan tanrıları'nı yazmak da her yiğidin harcı değil.

türkçe'ye çevrilmemiş daha bir çok eseri var. çocuk kitabı da yazmış bir ara... neil gaiman iyidir.
devamını gör...

hakan günday'ın 2013 yılında yayınladığı kitabının ismidir.

bir çocuk düşünün, öyle bir çocuk düşünün ki dünyaya gözlerini açtığındaki gözyaşları hayata geldiği için değil, yaşamının sonlanacağı amaçlandığı için olsun. öyle bir çocuk düşünün ki, babası bir katil olmasaydı, doğmayacak olan ve her şeye rağmen doğmak için tüm zorluklardan geçen...

o çocuk, gazâ. babası ahad olan gazâ, hani şu insan kaçakçılarından biri olan, 9 yaşındaki çocuğunu ise sırf param cebimde kalsın diye yanına çırak seçen ahad'ın oğlu gazâ... işte bu kitapta insan kaçakçılığı yapan ahad'ın oğlu gazâ'nın hayatında yer edinmeye çalışıyoruz, onun korkularına eşlik ediyor, belki bazen eleştiriyor, bazense ona tavsiyeler veriyoruz.

hakan günday bu kitabında da ince düşüncesini, farklı konulardaki bilgisini ve görüşlerini büyük bir ustalıkla işlemiş. örneğin; roman, rönesans resmindeki dört temel tekniğin isimlerinin verildiği alt bölümlere ayrılarak yazılmış. ikinci dikkatimi çeken olay ise yazarımızın platon'un devlet kitabında bahsettiği ''mağara alegorisi''nden esinlenebileceği düşüncesi oldu. bence kitapta fazla geçen ''devlet'' kelimesi ve alegorideki mağarayı çağrıştıran depo ve kayalık bu alegorinin ögelerindendi. ayrıca bir kısımda ''onlar sadece gördüklerine inanıyordu. gördükleri ne kadarsa, hayatları da oydu'' sözü, alegoride geçen mağaradaki gölgeleri gerçeklik sanan tutsakları çağrıştırdı bana.
uzun lafın kısası, zekice örülmüş olay örgüsü ve değindiği konularda insanı uzunca düşündüren yapısıyla gerçekten kalbe ve beyne dokunan bir romandı. kitabın kapağı bile büyük bir özenle hazırlanmış, kitaptaki en ufak kelimenin bile büyük bir titizlikle seçilmiş olması gibi.

şimdi kitaptaki en sevdiğim, geçmişimizin bir gölge gibi nasıl istemesek de peşimizden geldiğini en güzel özetleyen alıntıyı paylaşıp tanımımı sonlandıracağım.


hiçbir şey yerinde durmuyor bu hayatta. hiçbiri memnun değil yerinden. belki de hiçbir şeyin yeri yok aslında. onun için sığmıyorlar bıraktığın çukurlara. halbuki sırf onlar için, boylarını ölçüp de ona göre kazmışsın. ama hiçbir halta yaramıyor! hepsi de gözünü kırpmanı bekliyor. kaçıp gitmek için. ya da yer değiştirip seni delirtmek için. özellikle de geçmişin..
devamını gör...

yüzlerce yıldır, milyarlarca insanı kandırdı, yarattığı hurafe örtüsü ile müslüman coğrafyasındaki insanların cahil kalmasına ve diğer uyanan milletler tarafından sömürülmesine sebep oldu. milyonlarca tacize, katliamlara sebep oldu. sırf farklı inanıyorlar diye insanlar arasında düşmanlıkların yaygınlaşmasına sebep oldu. yüzlerce farklı din gibi islam da kendi hakimiyeti için oluk oluk kan akmasına sebep oldu. yetmez mi?
devamını gör...

erkekler ağlamaz başlığında 'güç istenci'nden falan söz edilmşti. erkekler ağlamaz ya da belli etmez falan. bişeyler anlatılmıştı işte.

taş mısın be erkek adam yok mu duyguların, ağlayamıyorsan psikolojik bi problemin vardır belki. ne yapacaksın hep içine mi atacaksın. sonra şarkıdaki gibi olmayasın; içime içime ata ata pat diye patliicam valla'*. bence patlamana gerek yok bilader, sal gitsin! *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dünyaya çin'den yayılan pişirme yöntemi. yemek çeşidi olarak adlandırılsa bile sanıyorum pişirme biçimi olarak adlandırmak daha uygun olacaktır. ascoli piceno'da aotsuki ve ristorante shang-hai, cenova'da re naya felaket güzel iş çıkartmaktadır bu konuda. ristorante shang-hai sos konusunda yetersiz yine de piceno sınırları içerisinde hot pot denilince bence ilk uğranması gereken yerlerden biri ama aotsuki sanırım artık bu hizmeti sunmuyor. re naya ise gerçekten aşmış durumda, özellikle mantarları her zaman taze oluyordu. ha italyaya gidip çin yemeği yemek mantıklı gelmiyorsa eğer çin sınırları içerisinde özellikle guangzhou bölgesinde catch'e falan gidip manzara için o kadar para bayılmaya gerek yok sokakta bulunan küçük işletmeler daha iyisini yapıyor ayrıca catch'de uzun süre bekletiyorlar zaten. tienjin bölgesinde de sokaktaki küçük yerlerde çok güzel tadını çıkartmak mümkün ki zaten kuzeye yaklaştıkça daha sık denk geliyorsunuz.

hot pot'ın mantığı çok basit aslında. yaygın olarak ortasından kalın bir çıkıntı ile ayrılmış bakır bir kabın bir tarafına içinde yağ bulunan su diğer tarafına çeşitli baharatlar ile (genelde acı) hazırlanmış su konularak yapılır. buradaki mantık bir arada olan bir grubun masanın ortasındaki ateşte sürekli kaynayan bakır kap içindeki sulara ince bir şekilde doğranmış et, deniz mahsülü, erişte ve çiğ sebze gibi çeşitli yiyecekleri sohbet esnasında sırayla ekleyerek birbirinden oldukça farklı olan tatları birleştirip yemesinden geliyor aslında. her birinin pişme süresi farklı olan yiyecekleri yenilecek duruma geldikçe chopstick ile bakır kabın içerisinden alarak soslara batırıp yemek yeme süresi uzayıp da tatlar birleştikçe orgazmik bir zevke dönüşüyor. bir toplanma ritüeli gibi işlediği için de zaten bazen hatta çoğu zaman saatler alabiliyor. tek bir kap içerisine masadaki herkes dilediği şeyi eklediği için fazla titiz arkadaşlara çok önerilmemektedir, panik atak falan geçirirler sonra*. günümüzde ortada bulunan tek bir bakır kap yerine bireysel olarak herkes için ayrı ayrı sunan yerler olsa bile öyle çok tadı çıkmıyor kanımca. öyle kafaya göre her şeyi atayım suyun içine mantığı da genelde kusma eylemi ile sonuçlanıyor. denenmiş ve önerilmiş lezzetlerden gitmekte fayda var çünkü herkesin midesi koyun eti ile karidesin tadını aynı anda kaldıracak mideye sahip değil. ek olarak domuz eti ile kalamarı aynı sosa batırıp aynı zevki almak bile mümkün olmadığından neyi hangi sos ile yemek gerektiğini bilmekte fayda var. basit mantıkta pişirildiği an yenilebilen güveç demek mantıklı olur sanıyorum. enoki ile beraber karides çok güzel gitmektedir ama ben patates kızartmasını reçele batırıp yiyen bir insan olduğum için benden tavsiye almanın mantıklı olduğunu hiç ama hiç sanmıyorum. yemek yerken arada yemek yemeyi bırakıp ağızdaki tat sıfırlansın diye sıvı tüketmek -ki geleneksel bir yerdeyseniz genelde çok hoş kokan bir çay veriyorlar- ve sohbete dahil olmak da işin güzel kısmı. ayrıca masadakilerden biri hadi kaz bağırsağı atalım suya dediğinde genelde sanırım ben doydum diyerek yemeyi bırakmak kafidir, zorlamayın. özellikle etler ince dilimlendiği için ve farklı lezzetler ile sürekli karıştığından - baharatlı kısımda pişmesi daha iyi oluyor bence- bir etin hakkını vererek yemek için kesinlikle denenmeli. suya lütfen herhangi bir canlının bacağını veya dilini atmayın, kendine veya kendine yoksa bile masadakilere saygısı olan kimse yapmamalı bunu. bunu midesiz bir arkadaş yüzünden az kalsın deneyimleyecektim son dakika suda yüzen şeyi algılayamadığımdan ucundan döndüm, kötü kötü çok kötü.

edit:imla
devamını gör...

konuşanlar adlı güldürü programının sunucusu.
hiç kimse:
hasan can kaya öksürür
seyirciler: ahshshshhshahahshshahahawhhqaha.
devamını gör...

toplumsal cinsiyet rollerinin, erkekler üzerindeki dayatmalarından yalnızca bir tanesidir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim