bir keresinde arkadaslarla oturuyoruz. hava kararmış ve eve gitmem gerekiyor. ama ortam nasıl güzel anlatmam. şakalar, espriler, kahkahalar havada uçusuyor. biz üç avanak sohbet ederken havanın karardığının farkına varmamışız tabii. bir de aydın'dan izmir' e döneceğim ve son otobüse kalmamam lazım çünkü daha aktarma yapacağım. annem aradı neredesin diye. ben de aklıma ilk gelen yalanı oldukça profesyonelce söylemiş bulundum. arkadaşlarım ben telefonu kapatır kapatmaz koyuverdiler kahkahayı ve o günden sonra lakabım* yalancı yarim'e çıktı. o günden beri arkadaşlarımın telefonunda dahi o şekilde kayıtlıyım ve yalandan nefret ettiğimi bildikleri için beni sinir etmek istedikleri zaman "yalancı yarim"derler.
devamını gör...

ha böle gündemleri takip edemeyen biri olarak, benden önce tanım yazanlara duacı olduğum başlık. allah ne muradınız varsa versin. *
videonun ilk beş dakikasını ortancamla seyrettim. kendisi 17 yaşında tüm diğer videoları izlemiş. ülkede neler oluyor anne baksana, dedi.
baktım, sedat peker'in tarzı muhteşem, tam ata demirer-cem yılmaz ayarında. üç beş gazete okuyup araya yorumlar katarak, biraz da kuyruğuna basana çamur atarak hazırlanabilecek bir metni, stand up tarzında, full özgüvenli bir şekilde okuyor.
halka inmesi kısmı ise borsa gibi olmuş. arz ediyor bize kendini. önemliyiz biz çünkü. kim izler yoksa o videoları.*
zamanında o saydıklarına nemalanırken de biz aynı halktık. ama dün dündür bu gün bu gün de mi?
video severler için yeni eğlence. tik yok instagram sıkmıştı, netfix desen aynı şeyler dönüyor. bakalım biz dıklaya dıklaya aydınlanırken kim bu işten karlı çıkacak. onun için de yeni bir video gelir muhakkak. izleyenler buraya yazmaya devam etsin lütfen.* bende aydınlanayım,sevaptır.
devamını gör...

insan neslinin bir anda ortadan kalktıktan sonra dünya üzerindeki yaşanacak değişimler üzerine odaklanan oldukça etkileyici bir belgesel. belgesel dünyada hiç insan kalmadığı andan itibaren bir gün, bir hafta, bir ay, altı ay, bir sene gibi zaman periyotları ile dünyada gerçekleşen değişimleri aktarıyor. ilginç konusu ve özellikle görsel başarısı ile kesinlikle izlenmesi gereken bir belgesel. ilk olarak history channel'de 108 dakikalık versiyonu yayınlandı. daha sonra 45'er dakikadan 20 bölüm olarak yayınlanmıştır.
gelin bu değişimlere hep beraber bakalım:

insanlığın ortadan kalkışından saatler sonra dünya üzerindeki ışıklar sönmeye başlayacak.

ilk hafta:
-santralin yakıt ihtiyacını sağlayacak birileri yoksa dünyadaki şehirlerin ışıkları sönmeden önce santraller duracak. (rüzgar türbinlerinin de yağlanması gerekiyor, aksi takdirde çalışmaz.) tek çalışan santral sıradışı bir yapısı olduğu için hoover santrali olacak. yeraltı tünelleri de 36 kadar saat sonra, tünellere sızan suyla mücadele eden insanlar olmadığı için suyla dolmaya başlayacak. nükleer santrallede ise ortalama 2 yıl yetecek enerji vardır. ancak üretilen enerji tüketilmeyeceği için reaktörler iki gün içinde kendiliğinden kapanacak. santraller kapanırken güç azalacak şehirlerde kademe kademe karanlık başlayacak. birkaç hafta sonra gezegen derin bir karanlığa gömülecek.

10 gün sonra
-marketlerdeki ve buzdolaplarımızdaki gıda maddeleri bozulmaya başlıyor. evimizde beslediğimiz hayvanlar dışarı çıkamadıkları takdirde ölmüş olacak. ama onlar için dışarı çıkmak demek hayatta kalmak demek değil. fare gibi hayvanlar yavaştan evleri işgal etmeye başlayacak.

6 ay sonra
-kent alanları artık yaban hayat içermeye başlayacak. insanlar yüzünden yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan vahşi hayvanlar "anayurtlarına" dönmeye başlayacak.

1 yıl sonra
-otoyollar, park alanları ya da asfaltta (kısaca güneş gören her yerde) bitki popülasyonu artmaya başlayacak. yollardaki çatlaklarda otlar bitmeye başlayacak. bina duvarlarındaki bitki popülasyonu arttıkça binalar zarar görmeye başlayacak. doğal süreçler sonucu yangınlar ve seller olmaya başlayacak. dolayısıyla insan ürünü olan her şey yanıp kül olmaya başlayacak. bu durum, ortaya azot çıkmasını sağlayacak ve bundan beslenen bitkiler yönetimi ele geçirmeye başlayacak.

5 yıl sonra
-bitkiler her yeri kaplamış olacak. "yaa en fazla ne kadar kaplayabilirler ki!" deyip küçümserseniz buna bir örnek var: kamboçya'daki angkor tapınağı. 15. yüzyılda terk edilen bu tapınakların üstündeki ağaçlar gelişigüzel büyümüş ve dallarını tapınak duvarlarına dolamış (sarıp sarmalamış, bağrına basmış desek daha doğru olur). zamanla, bir zamanlar insanların kullandığı, çocukların koşup oynadığı parklarda ve çim alanlarda kendi kendilerine fidanlar büyümeye başlayacak ve bu popülasyon şehre, binaların olduğu tarafa doğru yayılmaya başlayacak.

20 yıl sonra
-aslında 20 yıl sonra insansız bir yere neler olabileceğinin yaşayan bir örneği var: ukrayna'nın pripyat şehri. pripyat 2014 itibarıyla tam 28 yıldır boş. 1986'da gerçekleşen nükleer felaketten bu yana bomboş bu şehir. pripyat'ı detaylı bir şekilde inceledikten sonra göreceksiniz ki, nükleer bir felaketten sonra bile yaşam devam ediyor. doğa, böyle bir faciadan sonra bile kendini toparlıyor. yine bu süre zarfında dondurucu soğukların yaşandığı yerlerdeki binalar, duvarlarının çatlaklarında biriken suların donup genleşmesinden dolayı zarar görecek. bitkiler bu genleşmenin büyüttüğü çatlaklardan sızıp rutubetin de etkisiyle çatlakların içinde ilerlemeye başlayacak.

25 yıl sonra
-öncelikle belirtelim ki, kırsal kesimlerde insandan iz kalmayacak. deniz seviyesine yakın olan şehirleri (londra, amsterdam gibi) su basacak. gökdelenlerdeki camlar sürekli darlaşıp genleşme baskısına dayanamayıp kırılmaya başlayacak. boşalan ve harabe haline gelen bu gökdelenlerin yeni sahipleri kuşlar ve böcekleri olacak. hamamböcekleri insanoğlunun artıklarıyla da beslendiği için bizim yok olmamıza üzülecekler, ama bu depresyon sadece 1 dakika sürecek ve hayatlarına kaldıkları yerden, kitapları ve bilumum şeyleri yiyerek, devam edecekler.

40 yıl sonra
-termitlerin açlığı ve küflenme sonucu özellikle kırsal kesimlerdeki evler artık yerle yeksan olmaya; bina duvarlarında biriken tuzlar, duvarı oluşturan taşları itmeye başlıyor. betonlardaki bu çürüme elbette barajları da etkileyecek ve özellikle sıkıştırılmış kaya veya topraktan yapılma barajlar birer birer yıkılmaya başlayacak. bunun doğal sonucu olarak ortaya çıkan korkunç su kütleleri önüne çıkan her şeyi silip süpürecek.

50 yıl sonra
-köprüler bakımsızlığın etkisiyle korozyon, yani paslanma sonucunda çökmeye ve yok olmaya yüz tutacak. çürüme, köprüleri taşıyan ve binlerce ton taşıma kapasitesine sahip çelik kablolardan başlayacak.

75 yıl sonra
-artık kullanılmayan otomobiller bulundukları yerin iklimine göre değişen hızlarda çürüyecek. kuru iklimdeki araçlar daha uzun sürede, nemli iklimdekiler daha kısa sürede çürüyecek.

150 yıl sonra
-köpekler popülasyonu artan kurt sürüleriyle fazlaca haşır neşir olup, çiftleşip daha vahşi bir tür haline gelecekler (öngörülen bu). insan yok olduktan sonra en hızlı değişim ve temizlik muhtemelen denizlerde olacak, denizdekicanlıları avlayan kimse kalmayınca popülasyon arttıkça artacak. köprülerin yıkılmasına sebep olan korozyon, insanoğlu yok olduktan 36 saat sonra suyla dolmaya başlayan yeraltı tünellerindeki çelik kirişleri de -deyim yerindeyse- toza çevirmiş olacak.

200 yıl sonra
-normal şartlarda korozyondan korumak için her 6-7 yılda bir boyanan eyfel kulesi ilgilenen olmayınca korozyona yenik düşüp yıkılacak.

300 yıl sonra
-seattle'da bulunan ve rüzgarlara karşı esneyecek şekilde inşa edilen space needle kulesi de korozyondan nasibini alacak ve rüzgarın etkisiyle yıkılacak. empire state, altındaki topraktan dolayı yavaş yavaş eğilecek ve yerçekimine dayanamayıp toprakla buluşacak. bu yıkımdan sears kuleleri de nasibini alacak.

500 yıl sonra
-insanoğlu yok olduktan 500 yıl sonra belki de insan medeniyetine dair hiçbir yapı, en azından hiçbir modern beton yapı kalmayacak. romalılar tarafından bulunan betonun ilk hali yaşamaya devam edecek belki ama daha sulu bir içeriğe sahip modern beton zamana boyun eğecek.

1000 yıl sonra
-insana dair hemen hemen tüm uygarlık (!) izleri silinmiş olacak. her yer bitki, her yer doğa. betondan, demirden, çelikten eser kalmayacak.

10.000 yıl sonra
-beton, demir, çelik, kağıt, kısaca her şey çürümüş olacak. ama sanmayın ki insan yapımı hiçbir şey kalmayacak. 10 bin yıl sonraya kadar dayanacağı öngörülen 3 adet yapı var: çin seddi, gize piramitleri ve rushmore dağı kafadarları. çin seddi daha uzun bir süre varlığını sürdürebilecek. gize piramitleri de kum tarafından kapatılana kadar yeryüzünü süslemeyi sürdürecek. (mühendislik harikası olarak adlandırılan hoover barajı maalesef bu zamana kadar çoktan yıkılmış oluyor.) rushmore dağı kafadarlarının binlerce yıl daha yeryüzünde kalması öngörülüyor, çünkü tek düşmanı rüzgar.

35.000 yıl sonra
-insana ait hemen hemen hiçbir şey kalmadığı için, dünya artık insanın doğaya verdiği hasarı gidermekle meşgul. bu hasarlardan biri de kurşun. insanoğlunun endüstriyel atıkları sonucu toprakta birikmeye başlayan kurşun, 35 bin yıl sonra topraktan temizlenmiş olacak.

7 milyon 200 bin yıl sonra
-rushmore dağı kafadarları, asteroid çarpması ya da güçlü bir deprem olmadıktan sonra varlıklarını sürdürmeye devam edecek. pcb ve dioksin gibi insan yapımı tehlikeli kimyasal bileşikler hala varlıklarını koruyor olacak.

10 milyon 200 bin yıl sonra
-bronz heykeller hala tanınabilir olacak.

4.5 milyar yıl sonra
-abd'deki yarım milyon ton uranyum-238 maddesi, henüz yarı ömrünü tamamlamış olacak. dünya, güneş'teki değişimlere bağlı olarak daha da ısınmaya başlayacak. en az bir milyar yıl boyunca da, ilk zamanlardaki gibi bir mikrobik yaşam, varlığını devam ettirecek.
devamını gör...

48'lik olanlarına sahip olanların havasının estiği, ilkokulda adeta statü sembolü olarak kabul edilen pastel boya markası.
devamını gör...

hem ilaç hem de zehir anlamına gelen yunanca kökenli kelime.
devamını gör...

tanrı belamı daha vermemiş çünkü hem yükselenmim ikizler hem de burcum.
devamını gör...

hızlandırılmış hayat sorgulaması. ben ne yapıyorum ne yapacağım nereye doğru gidiyorum offff.sonrası gideyim de çay demleyeyim.*
devamını gör...

aşık veysel şatıroğlu 25 ekim 1894 yılında sivas'ın şarkışla ilçesine bağlı sivrialan köyünde dünyaya geldi. annesi gülizar onu koyun sağmaya giderken doğurdu. babası ahmet "karaca" lakaplı bir çiftçiydi. o dönemlerde sivas'ta çok yaygın olan çiçek hastalığı nedeni iki kız kardeşini kaybeden veysel, kendisi de bu hastalığa yakalanmış ve tek gözünü kaybetmiştir. daha sonraları bir kaza geçirip diğer gözünü de kaybeden ve hayata büyük acılarla başlayan ozan o günleri şu cümlelerle anlatıyor: "çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. onu giyerek beni çok seven muhsine kadına göstermeye gitmiştim. beni sevdi. o gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. bir daha kalkamadım. çiçeğe yakalanmıştım. çiçek zorlu geldi. sol gözüme çiçek beyi çıktı. sağ gözüme de solun zorundan olacak perde indi. o gün bu gündür dünya başıma zindan."
babası karaca ahmet çocuğu veysel'in diğer çocuklar ile oynayamadığını fark eder ve ona oyalanması için bir bağlama alır. ilk başlarda başka ozanların türkülerini söyleyen ozan 40'lı yaşlara geldiği zaman kendi eserlerini söylemeye başlamıştır. 1.dünya savaşı başlaması nedeni ile seferberlik ilan edilmiş, veysel'in kardeşi ve yakın arkadaşları cepheye gitmiş ve ozanımız yalnız kalmıştır. hayatı acılar ile dolu ozan yalnız olduğu günleri şöyle dile getirmiştir: "eve girerim yüzüm asık, anam babam halimi bilmez. ben onlara derdimi dokunmasın diye açamam. onlar benim kafa tuttuğumu zannederler, bense derdimi dökmekten çekinirim. öyle ki sazdan bile farır gibi oldum."
vatan sevgisi ile dolu olan ve cepheye gidemeyen aşık veysel duygularını şu sözler ile dizeleştirir:

ne yazık ki bana olmadı kısmet

düşmanı denize dökerken millet

felek kırdı kolumu, vermedi nöbet

kılıç vurmak için düşman başına

bugünler müyesser olsaydı bana

minnet etmez idim bir kaşık kana

mukadder harici gelmez meydana

neler geldi bu veysel'in başına

kardeşlerinin seferberliğe gitmesi ve kendilerinin ölümünden sonra yalnız kalacağını düşünen ailesi veysel'i akrabalarının kızı olan esma ile evlendirirler. olumsuzlukların peşini bırakmadığı ozan ilk önce yeni doğan erkek çocuğunu, daha sonraları ise anne ve babasını kaybeder. karısının başka birisine kaçması sebebi ile 2 aylık kızıyla baş başa kalan aşık veysel daha sonra kızını da kaybetmiş ve dünyası başına yıkılmıştır. 1931 yılında yapılan halk şiirleri bayramı ile hayata tekrar tutunan ozan gülizar isminde bir kadınla evlenir.
ahmet kutsi tecer, aşık veysel'in eserlerini ilk kaleme alan kişi olmuş, halk edebiyatının hak ettiği yerlere gelmesi, eserlerin kaybolmaması ve gelecek nesillere aktarılması için çalışmıştır. tecer'in davet üzerine köy enstitüleri'nde saz hocası olarak çalışmaya başlayan veysel, türkiye'nin çeşitli yerlerinde eğitimler vermiştir. 1965 yılında türkiye büyük millet meclisi tarafından maaş bağlanan ozan 1973 yılında yakalandığı akciğer kanseri nedeni ile hayata gözlerini yummuştur.


bu hüzün dolu hayatını sözlere döken ozan eserlerinde doğa, insan sevgisi, yaşam sevinci, hüzün, din, siyaset, aşk gibi konulara yer vermiştir. eserlerinde yalın bir dile sahip olan ve dilini ustalıkla kullanan aşık veysel'in eserleri şunlardır:

aşık veysel'in eserleri

-uzun ince bir yoldayım,

-anlatamam derdimi,

-arasam seni gül ilen,

-atatürk'e ağıt,

-beni hor görme,

-beş günlük dünya,

-bir kökte uzamış,

-birlik destanı,

-çiçekler,,

-cümle alem senindir,

-derdimi dökersem derin dereye,

-dost çevirmiş yüzünü benden,

-dost yolunda,

-dostlar beni hatırlasın,

-dün gece yar eşiğinde,

-dünyaya gelmemde maksat,

-esti bahar yeli,

-gel ey aşık,

-gonca gülün kokusuna,

-gönül sana nasihatim,

-gözyaşı armağan,

-güzelliğin on para etmez,

-kahbe felek,

-kara toprak,

-kızılırmak seni seni,

-küçük dünyam,

-ne ötersin dertli dertli,

-necip,

-sazım,

-seherin vaktinde,

-sekizinci ayın yirmiikisi,

-sen varsın,

-şu geniş dünyaya,

-yaz gelsin,

-yıldız (sivas ellerinde).
devamını gör...

sarayda bozuk dr. oetker ürünlerine rastlanmış, reyisss ölene kadar sürünsün bu şerefsiz demiş.
devamını gör...

sigara içmek.
devamını gör...

kendisi son zamanlarda moderasyonla yakın ilişkiler içerisinde.
yetmezmiş gibi entellerle de yakın ilişkiler içerisinde.
kaç ay geçti ceza ve uçurulma da olmadı.
kendisinin artık troll vasfı taşıdığına inanmıyorum.

(bkz: lucifer'ın trollüğe geri kabulü)
devamını gör...

geldik mi yine x,y,z problemine.
devamını gör...

öleceğini bilen ve tek dileği küçük kurşunlarla ölmek olan bir çocuğun dünyanın tüm kurşunlarından daha ağır cümlesi.

çocuklara el uzatan herkesi lanetliyorum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
her yere atmam lazım
devamını gör...

papa francis'in çocuk kaçakçılığı ve dolandırıcılıkla ilgili olarak tutuklandigi yönünde çeşitli haberlerin mevcut olduğu olaydır.
askerler ve polislerin papanın vatikan'daki evine gittileri, onu ve diğer bazı yüksek rütbeli yetkilileri tutukladıları yazıyor.

kaynak
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1973'ten beri var olan dünya ralli şampiyonası'nda (bkz: wrc) yarış kazanabilmiş tek kadın pilottur..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
audi ile yarıştığı 1981 ve 1985 yılları arasında tam 4 adet yarış kazanmıştır, hatta 1982 yılını walter röhrl gibi ralli deyince akla gelen ilk efsanelerden birinin 1 saniye arkasında 2. olarak bitirmiştir.. group b gibi dünyanın en tehlikeli motorsporlarından birinde, aşırı modifiyeli +400 hp'lik otomobillerde gerçek sürücülerin yarıştığı, tabiri caizse yiğidin harman olduğu bir organizasyonda yer alıp bu başarılara imza atmış ve tüm dünya tarafından motorsporlarında kadın pilot denince akla gelen ilk pilotlardan olmuştur..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
23 haziran 1951 tarihinde fransa'nın güneyinde doğmuştur.. alplere yakın ve dolayısıyla fransa'da yapılan rallilerin dağ etaplarına yakın yerde doğmuş olmasıyla otomobillere ilgisi başlamış, 1972 yılında arkadaşı jean taibi'nin co-pilotu olarak ralli dünyasına adım atmıştır..
1973'te wrc kurulmuş ve orada da yine ilk yarışlarda co-pilot olarak devam etmiştir.. babasının "sana bir ralli aracı alırım ama bir şartla, co-pilot değil, pilot olarak yarışacaksın" teklifini kabul etmiş ve babasının aldığı alpine a110 ile pilotluk kariyeri başlamıştır.. 1974 fransa etabı ilk pilot olarak katıldığı yarıştır ve 12. olarak bitirmiştir.. bir sonraki yıl aynı etabı 7. olarak bitirmiştir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
her ne kadar büyük başarıları audi takımı ile atmış olsa da ilk başta alpine, fiat, audi ve kariyerinin sonlarında peugeot ile yarışmış olan michele mouton, ralli dışında 1975 yılında le mans'ta 2 litre prototip sınıfını 1. olarak bitirmiş, 1984'te group b'deki araçlardan bile daha yüksek güçte araçların yarıştığı amerika'da pikes peak international hill climb isimli uluslararası tırmanma yarışını kazanmıştır.. bu önemli bir başarıdır, çünkü rakipleri tek koltuklu büyük v8 araçlar iken michele ablamız, group b'de yarıştığı audi sport quattro'suyla yanında da biricik co-pilotu, biricik ablamız fabrizia pons ile katılmıştır.. henri toivonen'in kaza yapması sonucu hayatını kaybetmesi sebebiyle group b'nin yasaklanmasından sonra yarış kariyerini bitirmiş ve günümüzde fia'da ve wrc'de organizasyonların yönetim kadrolarında yer almaktadır.. eski rakiplerinden henri toivonen adına düzenlenen race of champions yarış organizasyonunun kurucularındandır..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


allah her petrolhead erkeğe böyle bir eş yada sevgili nasip etsin.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

devlet ile hükümet arasındaki farkı çok iyi bildiği halde, milletin önüne devleti sanki bir tarafmış gibi koyan, iktidarın provokasyon ve propaganda sorumlusu maaşlı trollerinin açtığı twitter başlığıdır.

z kuşağı için bilgilendirme: “ devlet ile hükümet arasında en önemli fark devletin devamlı olmasıdır. hükümetler geçici olup, belli bir süre görev yaparlar. bu süre dolduğunda hükümetin görevi sona erer. ancak devlette bu söz konusu değildir. hükümet devlet otoritesini işleterek politikalar belirler ve belirlenen politikaları devlet yürütür. devlet hükümetin bir aygıtıdır ve hükümet devleti işleten bir mekanizmadır. devletin kurumlarının halkın oylarıyla iktidara gelen hükümetler tarafından halk adına kullanması söz konusudur.”
akp devlet değildir.
hükümet devlet değildir.

çok güzel bir trol turnusolu olmuş. işin acı tarafı, ülkede adaleti, liyakati, demokrasiyi, eğitimi, üretimi bitiren, ekonomiyi çökertip gençlerin yarısını işsiz bırakan akp'nin bu başlıktaki destekçilerinin büyük bir kısmı gençlerden oluşan troller.
dört bir yandan ülkenin hızla bitirilmesi için uğraşıyorlar.
tanıyın , görün dayanabilirseniz yazdıklarına göz atın derim.
devamını gör...

tamam. güldük eğlendik. şimdi yavaşça o mouse'u bırak ve sakinleş. bak bu saatte yemek yapmaya başlarsam yan ve üst komşuyla karakolluk olurum.
tamam, malzememi çıkardım. yarın kuru dolma, ekşili köfte yapacağım. yanına da antep'ten gelen içli köfte ve lahmacun da eşlik edecek.
ama bunların hepsi yarın olacak.
hadi yapabilirsin. *
devamını gör...

pavyona gitmis, ardından dans eden konsomatrise para takarken"şehitlerimiz var" demiş. hepsi birbirinden leş tipler.
devamını gör...

saat 21:00 olsa da dinlesek denilen yayın..

cenk kusura bakma yalnız artık kız tarafını tutuyorum ben, robnaja ne dese "hakkıdır, haklıdır" diye yanında yer alacağım.*
seni artık başka yayında hoş tutarım.*

şimdiden kolay gelsin, iyi yayınlar.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim