fiyatının hakkını veren yiyecekler
hatay dürüm.
devamını gör...
obsesyon
en bilindik nedenlerinden birisi travma yaşamış olmak olan hastalık. bir psikolog ile bu travmanın üzerine gidip, onu kazıyarak bilinçaltından yük atılabilir. bu sayede kişi bir hayli hafifler, obsesif kompulsif bozukluk da azalış gösterir.
devamını gör...
esenyurt'ta kaçak kreşe yapılan baskın
bütün şakalar yapılmış, bana kalmamış.(bkz: swh)
1- insanlar çalışmak zorunda.
2- herkesin anası babası torun bakmak istemeyebilir ki zorunda da değil.
3- asgari ücret ortada.
4- ee bol sosyal etkinlikli ipadli kreş fiyatları da malum.
bu 4 maddeyi topladığımızda şaşırtmayandır.
1- insanlar çalışmak zorunda.
2- herkesin anası babası torun bakmak istemeyebilir ki zorunda da değil.
3- asgari ücret ortada.
4- ee bol sosyal etkinlikli ipadli kreş fiyatları da malum.
bu 4 maddeyi topladığımızda şaşırtmayandır.
devamını gör...
yemek yapabilen insan
iyi yemek yaptığım söylenir. evde ev yemeği yenir, mantığındayım.
dolayısıyla haftada 3 gün yemek yaparım.
10 seneden fazla da profesyonel olarak çalışmıştım. faydasını görüyorum şimdi.
dolayısıyla haftada 3 gün yemek yaparım.
10 seneden fazla da profesyonel olarak çalışmıştım. faydasını görüyorum şimdi.
devamını gör...
şeyle yazılan her şeyin ayrı yazılması
bugün pek çok tanımda gördüğüm durumdur, herşey değil doğrusu her şeydir. cümleyi yazarken bile hatalı olduğu belli olunca kelimenin altında kırmızı şerit çıkıyor. ona da mı bakmıyorsunuz?
edit: sakin olun ilk kez aynı başlıklar açılmıyor sözlükte, resmen taşlanır gibiyim.
edit: sakin olun ilk kez aynı başlıklar açılmıyor sözlükte, resmen taşlanır gibiyim.
devamını gör...
kurtlarladans
bu, ne güzel bir kafa böyle. resmen sayfaya düştüm kaldım. öyle ki tumturaklı sözlerle falan övesim yok. hatta bir şeyi çok beğenip kimselerle paylaşmak istemez ya insan, tam olarak onu hissettim ama bencilliğe de lüzum yok. sanırım şu sözle tanımlamalıyım "harika!.."
devamını gör...
durduk yere insanı mutlu eden şeyler
yeğenlerim.
o kadar seviyorum onları ki tarif edilemez bir sevgi bu. büyük olan yeğenim doğduğunda o kadar mutlu olmuştum ki, niye bu kadar mutlu olduğumu ben de anlamamıştım. sonra ilk adımı attığında, hele bana ilk amca dediği zaman, o mutlulukların en güzeliydi. büyüğü bu yıl okula başladı, sabah okula giderken odamın kapısını açıp amca ben okula gidiyorum hadi bay bay deyip kocaman sarılıyor ki güne mutlu başlıyorum. o okula gidince küçüğüyle oyunlar oynayıp, çizgi film seyrediyoruz ki küçükken çizgi film izlerken bu kadar mutlu olmamıştım. birgün büyüyecekler, büyüyünce de beni hep böyle mutlu ederler mi?
o kadar seviyorum onları ki tarif edilemez bir sevgi bu. büyük olan yeğenim doğduğunda o kadar mutlu olmuştum ki, niye bu kadar mutlu olduğumu ben de anlamamıştım. sonra ilk adımı attığında, hele bana ilk amca dediği zaman, o mutlulukların en güzeliydi. büyüğü bu yıl okula başladı, sabah okula giderken odamın kapısını açıp amca ben okula gidiyorum hadi bay bay deyip kocaman sarılıyor ki güne mutlu başlıyorum. o okula gidince küçüğüyle oyunlar oynayıp, çizgi film seyrediyoruz ki küçükken çizgi film izlerken bu kadar mutlu olmamıştım. birgün büyüyecekler, büyüyünce de beni hep böyle mutlu ederler mi?
devamını gör...
mabel matiz
31 ağustos 1985 doğumlu türk şarkıcı ve besteci ve diş hekimi.
neredeyse bütün şarkılarının sözü ve müziği ve yönetmenliği kendisine ait olan, her şarkısı kısa metrajlı film tadı veren, işini en iyi şekilde yapan, albümüne annesinin adını * verecek kadar güzel bir insan. çukur isimli şarkısında da babasının fotoğrafı vardı sigara tablasında. o sıralar babası vefat etmişti sanırım... ne kadar duyarlı bir insan olduğunu bir kez daha anlamıştım... asıl adı fatih karaca...
neredeyse bütün şarkılarının sözü ve müziği ve yönetmenliği kendisine ait olan, her şarkısı kısa metrajlı film tadı veren, işini en iyi şekilde yapan, albümüne annesinin adını * verecek kadar güzel bir insan. çukur isimli şarkısında da babasının fotoğrafı vardı sigara tablasında. o sıralar babası vefat etmişti sanırım... ne kadar duyarlı bir insan olduğunu bir kez daha anlamıştım... asıl adı fatih karaca...
devamını gör...
hristiyanismail
kıvrak dilli, türkçe'yi yerinde kullanan, okurken yormayan bir kalem cambazı.
zeka pırıltısı damlatarak yazan bir sözlüktaş. insan, okuyunca kendini acayip yakın hissediyor. karşı karşıya gelinse 30 yıllık dost sohbeti misali kaynayıp karışacak bir hissiyat var yazdıklarında.
hem güldüren, hem düşündüren, doyurucu üslubu, yerinde tespitleri, söylenmeyenleri söyleyebilen yönü, duyarlılığı ile takdirimi kazanan, her geçen gün kalemini daha da sivrilten, her yazdığı ile günüme renk katan, her yazdığı ile de taşı gediğine oturtan, kendini iyi kötü kabul ettirebilen, düşüncelerini çatır çatır dile getirebilen bilgili ve mantıklı bir vatandaş.
seçtiği konular ve bakış açısı fevkalade yerinde. bu konular üzerinden tartışılabilir başlıklar çıkarabilen bir yazar ayrıca.
sözlüğün eşine nadir rastlanan yeşilçam, müzik , magazin konularındaki uzman kişisi. bu konularda araştırmacı gazeteci edası ve pratikliği ile medyakritik yapıyor. özellikle yazdıkları televizyon seyrederken yenen karışık kuruyemiş ile eşdeğer.
dipnot : tanımı okuyup da kıskananlar, " bize niye böyle nickaltı girmedin? " diye hayıflananlar, " amma da yıkama yağlama yaptın " diye söylenenler, "bu kadar da uzun nickaltı mı girilir kardeşim? " diye homurdananlar mutlaka olacaktır ama işte hristiyanismail gibi bir sözlük yazarı için de öyle beş altı sözcükle de mahlas altı tanımı giremezdim. bir kere hristiyanismail gibi biri 40 yılda bir gelir. ben de 40 yılda bir böyle bir mahlas altı girdim.
zeka pırıltısı damlatarak yazan bir sözlüktaş. insan, okuyunca kendini acayip yakın hissediyor. karşı karşıya gelinse 30 yıllık dost sohbeti misali kaynayıp karışacak bir hissiyat var yazdıklarında.
hem güldüren, hem düşündüren, doyurucu üslubu, yerinde tespitleri, söylenmeyenleri söyleyebilen yönü, duyarlılığı ile takdirimi kazanan, her geçen gün kalemini daha da sivrilten, her yazdığı ile günüme renk katan, her yazdığı ile de taşı gediğine oturtan, kendini iyi kötü kabul ettirebilen, düşüncelerini çatır çatır dile getirebilen bilgili ve mantıklı bir vatandaş.
seçtiği konular ve bakış açısı fevkalade yerinde. bu konular üzerinden tartışılabilir başlıklar çıkarabilen bir yazar ayrıca.
sözlüğün eşine nadir rastlanan yeşilçam, müzik , magazin konularındaki uzman kişisi. bu konularda araştırmacı gazeteci edası ve pratikliği ile medyakritik yapıyor. özellikle yazdıkları televizyon seyrederken yenen karışık kuruyemiş ile eşdeğer.
dipnot : tanımı okuyup da kıskananlar, " bize niye böyle nickaltı girmedin? " diye hayıflananlar, " amma da yıkama yağlama yaptın " diye söylenenler, "bu kadar da uzun nickaltı mı girilir kardeşim? " diye homurdananlar mutlaka olacaktır ama işte hristiyanismail gibi bir sözlük yazarı için de öyle beş altı sözcükle de mahlas altı tanımı giremezdim. bir kere hristiyanismail gibi biri 40 yılda bir gelir. ben de 40 yılda bir böyle bir mahlas altı girdim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
en uzun yol; insanın içiymiş. yani bu dünyada var olmamızın en büyük sebeplerinden biri kendimize dönmek mi? kendimizi incelemek, kendimizi öbek öbek ayırmak, kendimizi sentezlemek, ayrıştırmak… yolun sonundaki amaç; öz’e ulaşmak mı?
….
iç dünyamda yürüdüğüm yol çıkmaz sokak gibi… benim bir sonum yok. bana düşen gitmek. hiçbir yerde kalıcı olamadım. yolun sonunda nereye varacağımı bilmeden gitmek istedim.
…
yola devam ettikçe öğrenmeye devam. acımaya, ağlamaya, gülmeye, hüzünlenmeye, en çok da heyecanlanmaya devam. yanlış yapa yapa doğruyu, biriktirdiğim doğrulardan iyi insan olmayı öğrenmeye devam.
…
kimi zaman muntazaman ipe dizilmiş boncukların ipe dair başlattığı isyanı benimseyip darmadağın olacağım kimi zaman damlaya damlaya göl olacağım.
…
yol uzun, belirsiz, ıssız, bazen kimsesiz, bazen çiçekli. dış dünyaya faydalı bir birey olabilmek için iç dünyadaki yolculuğu keyifli kılmak önemli. kabuğuma girmeyeceğim. kabuğuma girersem çıkamayacağımı biliyorum. o yüzden yola devam. en uzun yolda… içimde bir şarkı…
“ kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim…”
….
iç dünyamda yürüdüğüm yol çıkmaz sokak gibi… benim bir sonum yok. bana düşen gitmek. hiçbir yerde kalıcı olamadım. yolun sonunda nereye varacağımı bilmeden gitmek istedim.
…
yola devam ettikçe öğrenmeye devam. acımaya, ağlamaya, gülmeye, hüzünlenmeye, en çok da heyecanlanmaya devam. yanlış yapa yapa doğruyu, biriktirdiğim doğrulardan iyi insan olmayı öğrenmeye devam.
…
kimi zaman muntazaman ipe dizilmiş boncukların ipe dair başlattığı isyanı benimseyip darmadağın olacağım kimi zaman damlaya damlaya göl olacağım.
…
yol uzun, belirsiz, ıssız, bazen kimsesiz, bazen çiçekli. dış dünyaya faydalı bir birey olabilmek için iç dünyadaki yolculuğu keyifli kılmak önemli. kabuğuma girmeyeceğim. kabuğuma girersem çıkamayacağımı biliyorum. o yüzden yola devam. en uzun yolda… içimde bir şarkı…
“ kendimi arıyorken olmaktan korktuğum yerdeyim…”
devamını gör...
adolph ludwig knigge
sizlere bugün biraz görgü kurallarından bahsedeceğim.
tam adı; adolph franz friedrich ludwig freiherr knigge’dir. 1752 yılında almanya da doğmuş, henüz 44 yaşında 1796 yılında ölmüş alman yazardır. ölüm nedeni bilinmesede, mason ve illuminati bağlantısı nedeniyle, politik bir sebeple öldürülmüş olduğuna inanılır.
yazdığı kitap “über den umgang mit menschen” türkçeye “görgü kuralları” veya “ adabı-ı muaşeret” olarak çevrilmiştir. çeviri bana göre “insanın iletişimi üzerine” olmalıdır.
bakınız; kitabı ve yazarın resmi

450 sayfalık kitap, görgü kurallarını ve insanların iletişimin nasıl olması gerektiği konusunda yazılmış detaylı bir eserdir. öyle ki, bugün bir çok avrupa ülkesinde “knigge kuralları” adı altında orta ve lise düzeyindeki okullarda müfredata alınmıştır.
yazdığı kitap, bilimsel araştırmalara konu olmuş, hakkında makaleler yazılmıştır. knigge’ye ait başka kitaplarda bulunur ancak “görgü kuralları” kitabı ile tanınır. edebiyat bilimcisi prof. karl-heinz göttert, knigge'nin kitabını yakından incelemiş. göttert'e göre knigge'nin kitabı daha çok bir sosyal araştırma niteliğindedir. prof. göttert, knigge hakkında ise şöyle buyurur;
“pervasızca şunu söyleyebilirim: insanların bu konuda hiçbir bilgisi yok. knigge'nin eserleri arasında sekiz roman ile filozof kant ve edebiyatla ilgili incelemelerin de olduğunu kim biliyor? knigge o dönemde yazılabilecek herşeyi yazmış. çok sayıda eser vermiş ama kimsenin bundan haberi yok. çünkü hiçbiri okunmamış."
prof haklı. çünkü ben de sadece bu kitabını biliyordum.
gördüğünüz üzere pek değeri bilinmeyen bir yazardır knigge. ancak yazdığı “görgü kuralları” kitabı ile adeta bir marka olmuştur. almanya'da 'knigge', yani yazarın adı, adab-ı muaşeret kurallarını tanımlayan bir kavram. günümüzde alman kitapevlerinde davranış kurallarıyla ilgili kitaplar bu kategori altında bulunabiliyor.
bugün hayatımıza giren bir çok görgü kuralının yazılı mucididir demek yanlış olmaz.
edit: uyarılar üzerine üç beş on imla hatası düzeltilmiştir. çok iyi cümle deviririm.*
tam adı; adolph franz friedrich ludwig freiherr knigge’dir. 1752 yılında almanya da doğmuş, henüz 44 yaşında 1796 yılında ölmüş alman yazardır. ölüm nedeni bilinmesede, mason ve illuminati bağlantısı nedeniyle, politik bir sebeple öldürülmüş olduğuna inanılır.
yazdığı kitap “über den umgang mit menschen” türkçeye “görgü kuralları” veya “ adabı-ı muaşeret” olarak çevrilmiştir. çeviri bana göre “insanın iletişimi üzerine” olmalıdır.
bakınız; kitabı ve yazarın resmi

450 sayfalık kitap, görgü kurallarını ve insanların iletişimin nasıl olması gerektiği konusunda yazılmış detaylı bir eserdir. öyle ki, bugün bir çok avrupa ülkesinde “knigge kuralları” adı altında orta ve lise düzeyindeki okullarda müfredata alınmıştır.
yazdığı kitap, bilimsel araştırmalara konu olmuş, hakkında makaleler yazılmıştır. knigge’ye ait başka kitaplarda bulunur ancak “görgü kuralları” kitabı ile tanınır. edebiyat bilimcisi prof. karl-heinz göttert, knigge'nin kitabını yakından incelemiş. göttert'e göre knigge'nin kitabı daha çok bir sosyal araştırma niteliğindedir. prof. göttert, knigge hakkında ise şöyle buyurur;
“pervasızca şunu söyleyebilirim: insanların bu konuda hiçbir bilgisi yok. knigge'nin eserleri arasında sekiz roman ile filozof kant ve edebiyatla ilgili incelemelerin de olduğunu kim biliyor? knigge o dönemde yazılabilecek herşeyi yazmış. çok sayıda eser vermiş ama kimsenin bundan haberi yok. çünkü hiçbiri okunmamış."
prof haklı. çünkü ben de sadece bu kitabını biliyordum.
gördüğünüz üzere pek değeri bilinmeyen bir yazardır knigge. ancak yazdığı “görgü kuralları” kitabı ile adeta bir marka olmuştur. almanya'da 'knigge', yani yazarın adı, adab-ı muaşeret kurallarını tanımlayan bir kavram. günümüzde alman kitapevlerinde davranış kurallarıyla ilgili kitaplar bu kategori altında bulunabiliyor.
bugün hayatımıza giren bir çok görgü kuralının yazılı mucididir demek yanlış olmaz.
edit: uyarılar üzerine üç beş on imla hatası düzeltilmiştir. çok iyi cümle deviririm.*
devamını gör...
bibliyografik
(bkz: bibliyografya) ile ilgili olan anlamında, bibliyografya sözcüğünün sıfatı, sıfat olma hali.
örnek cümle: "bu bibliyografik eserlerin hiçbiri ne yazık ki bize aradığımız bilgiyi vermemektedir."
(neden olumsuz anlamlı bir cümle kurduysam. içime sinmedi, bir de olumlu cümle kuralım.)
örnek cümle: "kütüphanemiz, yüzlerce yıl öncesinden kalan, son derece önemli bibliyografik eserlere sahip olmasıyla ünlüdür."
örnek cümle: "bu bibliyografik eserlerin hiçbiri ne yazık ki bize aradığımız bilgiyi vermemektedir."
(neden olumsuz anlamlı bir cümle kurduysam. içime sinmedi, bir de olumlu cümle kuralım.)
örnek cümle: "kütüphanemiz, yüzlerce yıl öncesinden kalan, son derece önemli bibliyografik eserlere sahip olmasıyla ünlüdür."
devamını gör...
güne bir aforizma bırak
“düşünmek, bir yıkıma hazırlanmaktır.”
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük,
anda kalmak... son zamanların en meşhur söylemlerinden biri... çok zor şeylerden biri...
bana göre geçmişin tüm önyargılarını, varsayımlarını bırakıp nötr bir şekilde geleceğe bakabilmek demek..
mesela, "bugüne kadar ki hayatım çok kötüydü, bundan sonra da öyle olacak" dememek,
çünkü bir noktadan sonra bu varsayımlar, "kendi kendini gerçekleştiren kehanet"e dönüşüyor... şimdiye kadar her şey kötü gittiği için mi bundan sonra da kötüye doğru gidecek, yoksa sen zaten her şeyin kötü gideceğine dair bir ön kabulle yaşadığın için iyiye doğru gideceğine dair bir inancın kalmadığından kılını bile kıpırdatmadığın için mi kötüye doğru gidecek?
bir şeyde istenmeyen durumlar varsa, orada yapılacak en iyi şey, üzülmek, umutsuzluğa düşmek, kurban rolüne bürünmek değil, harekete geçmektir... her an yepyeni bir an ve yepyeni olasılıklarla dolu ama önyargısız bakabilmeyi bilebilirsek...
anda kalmak... son zamanların en meşhur söylemlerinden biri... çok zor şeylerden biri...
bana göre geçmişin tüm önyargılarını, varsayımlarını bırakıp nötr bir şekilde geleceğe bakabilmek demek..
mesela, "bugüne kadar ki hayatım çok kötüydü, bundan sonra da öyle olacak" dememek,
çünkü bir noktadan sonra bu varsayımlar, "kendi kendini gerçekleştiren kehanet"e dönüşüyor... şimdiye kadar her şey kötü gittiği için mi bundan sonra da kötüye doğru gidecek, yoksa sen zaten her şeyin kötü gideceğine dair bir ön kabulle yaşadığın için iyiye doğru gideceğine dair bir inancın kalmadığından kılını bile kıpırdatmadığın için mi kötüye doğru gidecek?
bir şeyde istenmeyen durumlar varsa, orada yapılacak en iyi şey, üzülmek, umutsuzluğa düşmek, kurban rolüne bürünmek değil, harekete geçmektir... her an yepyeni bir an ve yepyeni olasılıklarla dolu ama önyargısız bakabilmeyi bilebilirsek...
devamını gör...
en son alınan iltifat
bilginin eksik olduğunu söyleme, potansiyelin var ve iyi yönetiyorsun. salı günü mutlaka durumu dile getir,seneye bir üst mevkiye geç aksi durumu kabul etme.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
iki kalp
iki kalp arasında en kısa yol:
birbirine uzanmış ve zaman zaman
ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol
merdivenlerin oraya koşuyorum,
beklemek gövde gösterisi zamanın;
çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
bir şeyin provası yapılıyor sanki.
kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
cemal süreya
iki kalp arasında en kısa yol:
birbirine uzanmış ve zaman zaman
ancak parmak uçlarıyla değebilen
iki kol
merdivenlerin oraya koşuyorum,
beklemek gövde gösterisi zamanın;
çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
bir şeyin provası yapılıyor sanki.
kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
cemal süreya
devamını gör...
bal şarabı
mitolojide, tarihte bilinen en eski alkollü içkidir. "tanrıların içkisi", "odin'in içkisi", "odin'in ganimeti" olarak da bilinir. geçmişi milattan önce 7000'lere kadar dayanır.
iskandinavlar savaşta ölenlerin valhalla'ya gittiğine inanırlardı. bu içkiyi de o sarayda güzel bir kız tarafından dağıtılan bir içki olarak kabul etmişlerdir.
eski yunanlılar ise bahar yağmurlarıyla balı karıştırıp şöminenin yanına koyarlar ve afrodit'i memnun etmek için içerlermiş. tapınaktakiler ise geleceği görmek için bu içkiden içerlermiş.
miti de şu şekildedir(mead of poem):
"aesir ve vanir arasındaki savaş sonrasında tüm tanrılar toplanıp bir kavanozun içine tükürerek antlaşma mühürlerler. bu tükürükler boşa gitmesin diye de o tükürüklerden bir insan oluştururlar. adı kvasir olan bu insan da dokuz dünyadaki en bilge insandır. dünyayı gezerek tüm bilgisini insanlara aktarır.
bir gün iki cücenin yanına gider(fjalar, galar). bu iki cüce bu bilge insanı öldürüp kanıyla balı karıştırır ve bal şarabını oluşturur. şarabı içen bilge ya da şairw dönüşmektedir. bu şarabı da kendilerine saklarlar.
şir, adamın yerini öğrenmesi için birilerini gönderir fakat bu bilgenin kendi kendine öldüğü söylenir. daha sonra dev gilling ve karısı bu cüceleri ziyarete gider. cüceler de kocasını boğup karısını da değirmen taşıyla ezip öldürür.
bu devler eve dönmeyince oğulları suttung ailesini aramaya çıkar. cüce kardeşlerle karşılaşır ve ailesini bu cücelerin öldürdüğünü öğrenir. bu dev cüceleri ölümle tehdit eder. cüceler de yaşamaları karşısında adamın kendisine üç kavanoz bal şarabı verir ve adam cüceleri bırakır ve bal şaraplarını alıp hnitbjörg dağındaki evine götürür. dağın derinliklerinde bir oda yaratıp kızı gunnloğ' u bu bal şaraplarını gece gündüz koruması için görevlendirir.
odin bunu duyduğunda o bal şaraplarına sahip olmak ister ve erkek kılığına girerek kendisine bölverkr (keder işçisi) adını verir.
bölverkr, jötenheim'a gider ve sonunda dokuz kişinin bir tarlada çalıştığı ve çim biçtiği bir vadiye gelir. bölverkr, tırpanların keskin olmaması nedeniyle köylülerin işlerinin yavaş ilerlediğini fark eder. sohbeti başlatan bölverkr, erkeklerin suttung'un kardeşi baugi için çalıştığını öğrenir ve bölverkr onların tırpanlarını keskinleştirmeyi teklif eder. bölverkr bileme işlemini bitirdikten sonra işlerinin hızlandığını gören köylüler bileme taşını almak için bölverkr'e teklifte bulunurlar. bölverkr de bu teklifi kabul eder ve bileme taşını havaya fırlatır. tüm köylüler dönerek almaya çalışırken tırpanlarıyla birbirini öldürürler. dokuz köylü de yere yığılır.
o akşam bölverkr, dev baugi'nin çiftliğine gelir ve baugi köylülerinin öldüğünü öğrenir. bökverkr de tüm sezonluk işi kendi başına yapabileceğini söyler fakat karşılığında kardeşi suttung'un şarabından ister. baugi bunu kabul eder.
bir sezon sonunda bölverkr dokuz köylünün yaptığı işten fazlasını yapmıştır. baugi ve bölverkr, suttung'un yanına gider fakat suttung bal şarabından vermeyi reddeder.
baugi ve bölverkr bal şarabını bulmak için dağa çıkarlar. baugi bir burgu çıkarır. dağı birkaç yerden delerek sonunda odayı bulurlar. bölverkr kendisini yılana çevirerek delikten girer. o sırada baugi yılanı öldürmeye çalışır fakat yapamaz.
bölverkr kendisini tekrar insana çevirir ve taburede bal şaraplarının yanında oturan gunnloğ'u görür. kızı kandırır ve üç gün birlikte yatarlar. sonunda kız bölverkr'in her istediğini yapacak duruma gelmiştir. bölverkr bal şaraplarından üç yudum almayı teklif eder. kız da bunu kabul eder. ilk yudumda birinci kazandaki tüm bal şarabını mideye indirir. ikinci yudumda ikinci kazanı ve üçüncü yudumda da üçüncü kazanı mideye indirir. (ağzında tuttuğu da söylenir.)mağaradan çıkarak kendisini kartala dönüştürür ve sarayına uçar. suttung bunu gördüğünde o da kendisini kartala çevirir ve peşinden uçar.
bölverkr sarayına döndüğünde herkes dışarıda kavanoz ve kazanları dizmiştir. bölverkr(artık odindir) tüm şarapları kazanlara doldurur ve şair olmayı hak eden insanlara bundan ikram eder."
iskandinavlar savaşta ölenlerin valhalla'ya gittiğine inanırlardı. bu içkiyi de o sarayda güzel bir kız tarafından dağıtılan bir içki olarak kabul etmişlerdir.
eski yunanlılar ise bahar yağmurlarıyla balı karıştırıp şöminenin yanına koyarlar ve afrodit'i memnun etmek için içerlermiş. tapınaktakiler ise geleceği görmek için bu içkiden içerlermiş.
miti de şu şekildedir(mead of poem):
"aesir ve vanir arasındaki savaş sonrasında tüm tanrılar toplanıp bir kavanozun içine tükürerek antlaşma mühürlerler. bu tükürükler boşa gitmesin diye de o tükürüklerden bir insan oluştururlar. adı kvasir olan bu insan da dokuz dünyadaki en bilge insandır. dünyayı gezerek tüm bilgisini insanlara aktarır.
bir gün iki cücenin yanına gider(fjalar, galar). bu iki cüce bu bilge insanı öldürüp kanıyla balı karıştırır ve bal şarabını oluşturur. şarabı içen bilge ya da şairw dönüşmektedir. bu şarabı da kendilerine saklarlar.
şir, adamın yerini öğrenmesi için birilerini gönderir fakat bu bilgenin kendi kendine öldüğü söylenir. daha sonra dev gilling ve karısı bu cüceleri ziyarete gider. cüceler de kocasını boğup karısını da değirmen taşıyla ezip öldürür.
bu devler eve dönmeyince oğulları suttung ailesini aramaya çıkar. cüce kardeşlerle karşılaşır ve ailesini bu cücelerin öldürdüğünü öğrenir. bu dev cüceleri ölümle tehdit eder. cüceler de yaşamaları karşısında adamın kendisine üç kavanoz bal şarabı verir ve adam cüceleri bırakır ve bal şaraplarını alıp hnitbjörg dağındaki evine götürür. dağın derinliklerinde bir oda yaratıp kızı gunnloğ' u bu bal şaraplarını gece gündüz koruması için görevlendirir.
odin bunu duyduğunda o bal şaraplarına sahip olmak ister ve erkek kılığına girerek kendisine bölverkr (keder işçisi) adını verir.
bölverkr, jötenheim'a gider ve sonunda dokuz kişinin bir tarlada çalıştığı ve çim biçtiği bir vadiye gelir. bölverkr, tırpanların keskin olmaması nedeniyle köylülerin işlerinin yavaş ilerlediğini fark eder. sohbeti başlatan bölverkr, erkeklerin suttung'un kardeşi baugi için çalıştığını öğrenir ve bölverkr onların tırpanlarını keskinleştirmeyi teklif eder. bölverkr bileme işlemini bitirdikten sonra işlerinin hızlandığını gören köylüler bileme taşını almak için bölverkr'e teklifte bulunurlar. bölverkr de bu teklifi kabul eder ve bileme taşını havaya fırlatır. tüm köylüler dönerek almaya çalışırken tırpanlarıyla birbirini öldürürler. dokuz köylü de yere yığılır.
o akşam bölverkr, dev baugi'nin çiftliğine gelir ve baugi köylülerinin öldüğünü öğrenir. bökverkr de tüm sezonluk işi kendi başına yapabileceğini söyler fakat karşılığında kardeşi suttung'un şarabından ister. baugi bunu kabul eder.
bir sezon sonunda bölverkr dokuz köylünün yaptığı işten fazlasını yapmıştır. baugi ve bölverkr, suttung'un yanına gider fakat suttung bal şarabından vermeyi reddeder.
baugi ve bölverkr bal şarabını bulmak için dağa çıkarlar. baugi bir burgu çıkarır. dağı birkaç yerden delerek sonunda odayı bulurlar. bölverkr kendisini yılana çevirerek delikten girer. o sırada baugi yılanı öldürmeye çalışır fakat yapamaz.
bölverkr kendisini tekrar insana çevirir ve taburede bal şaraplarının yanında oturan gunnloğ'u görür. kızı kandırır ve üç gün birlikte yatarlar. sonunda kız bölverkr'in her istediğini yapacak duruma gelmiştir. bölverkr bal şaraplarından üç yudum almayı teklif eder. kız da bunu kabul eder. ilk yudumda birinci kazandaki tüm bal şarabını mideye indirir. ikinci yudumda ikinci kazanı ve üçüncü yudumda da üçüncü kazanı mideye indirir. (ağzında tuttuğu da söylenir.)mağaradan çıkarak kendisini kartala dönüştürür ve sarayına uçar. suttung bunu gördüğünde o da kendisini kartala çevirir ve peşinden uçar.
bölverkr sarayına döndüğünde herkes dışarıda kavanoz ve kazanları dizmiştir. bölverkr(artık odindir) tüm şarapları kazanlara doldurur ve şair olmayı hak eden insanlara bundan ikram eder."
devamını gör...




