bazılarının maksadının yalnızca bu olduğunu düşünmeye başladım. yazara bakıyorsunuz herkesi tanıyor. nickaltı deli gibi kalabalık. çoğu kişi hakkında sohbeti hoş falan yazmış. kankacılık şebekesi kurmuş resmen. birilerini tanımaya hevesli arkadaşlara tavsiyem sözlüğün derinliklerinde keşfedilmeye hazır pek çok yazarımız vardır. onlara da odaklanalım. bırakalım bu lobicilikleri.

edit: kimseye mesaj servisini kullanmayın mı dedik? komiksiniz valla. ayrıca lobiciler de kendisini belli etti teşekkürler. seviyesiz yorum yapanlara da ayrıca teşekkürler.
devamını gör...

neden okunduğuna bağlı bir bölümdür.

4 yıl şöyle böyle notlarla okuyım sonra aylak aylak iş arıyım diyorsanız işsizsiniz.

okuduktan sonra evde oturup napıcam ya diye düşünecekseniz işsizsiniz. (garanti)

minimum çabayla maksimum verim istiyorsanız işsizsiniz. (garanti)

çok keyif alıyorum ya, sanatı çok seviyorum diye okuyorsanız yine işsizsiniz.

sanat tarihi çok ciddiye alınması gereken, önemli faaliyetlerde bulunan, düşünce dünyasını ve bakış açısını genişleten, disiplin gerektiren bir bilimdir. sanat tarihini eğer bu yolda yürümek istiyorsanız okumalısınız. amacınız okuyup bırakmak olmamalı. yüksek lisans, doktora kesinlikle yapmalısınız. okurken bile sürekli makale yazmalısınız, çalışmalarda bulunmalısınız. sınavdan sonra batağa giden tiplerdenseniz bölümden değil de kendinizden bir şey beklememelisiniz zaten. okuduğunuz bölüm dünyanın en zırva bölümü de olsa, o alanda iyiyseniz veya iyi olma yolunda ilerleyebiliyorsanız paranızı da kazanırsınız keyfinizi de kazanırsınız.

önemli olan ne istediğini bilmek ve isteğe emin adımlarla yürümeyi becerebilmekte.
devamını gör...

yaptigi begenilerle dikkatimi cekmis cokkk tatli bir yazardir. peki ben bos durur muyum,durmadim tanimlamalarina goz gezdirdim ve hemen takibe aldim. girdigi tanimlamalar oldukca bilgilendirici, yazim stili oldukca akici cok daha onemlisi inanilmaz tatli, inanilmaz naif birisi... ayrica ufak bir detay duseyim, yazdiklarini begenince yuzu guluyor, gunu guzellesiyormus. boyle tatli bir yazarin bence gununu hep guzellestirelim. sozlugumuze iyi ki gelmis hos gelmis, kendisi de varligiyla sozlugumuzu guzellestirmis.
devamını gör...

bunu yazan kardeşimiz, aynı zamanda 1 mayıs rozeti almış. muhtemelen sadece ucuz diye.

trollük uğruna ya rab, ne kafalar yaşanıyor. şaşkınız.
devamını gör...

14 yaşındaki kızını istismar eden 22 yaşındaki genci 'evde kimse yok' mesajı ile evine çağırıp evire çevire döven baba. ohh. mis. eline sağlık. bu arada genç tutuklanmış. yani tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmamış.

--- alıntı ---

avustralya'da bir baba, 14 yaşındaki kızını istismar eden 22 yaşındaki gençten intikamını fena aldı. kızının sosyal medya hesabından istismarcısına 'evde kimse yok' mesajı atan baba, eve gelen genci tekme tokat dövdü.

avustralya'da 22 yaşındaki jamil chowdhury isimli genç, internet üzerinden tanıştığı 14 yaşındaki bir kıza defalarca cinsel istismarda bulundu.

kızının hesabından mesaj attı

küçük kızın annesi, kızlarının ınstagram mesajlarına bakınca durumu öğrendi. baba ise kızının sosyal medya hesabından, kızının ağzıyla jamil'e evde kimsenin olmadığını söyleyip davet mesajı attı.

tekme tokat dövdü

jamil eve girdiği sırada kızın babası genci yakalayıp yumruk ve tekmelerle dövmeye başladı. baba, dövdükten sonra polise haber verdi. gözaltına alınan jamil hakkındaki suçlamaları kabul etmezken, mahkeme istismarcı gencin tutuklanmasına karar verdi.

--- alıntı ---

kaynak: www.haberler.com/baba-kizin...
devamını gör...

adını ingilterenin somerset cheddar kasabasından alan muazzam lezzetli bir peynir çeşidi. zamanında, bir sütçünün unuttuğu bir kova süt ile icat edildiği söylentileri var. bir çok çeşidi, tarzı var. bazı yerler sırf daha turuncu görünsün diye gıdasal boya kullanıyorlar.
bu peyniri isterseniz evinizde yaptığınız burgerın arasına koyarak, ister fondü tabağında servis edebilirsiniz.

bu benim sevdiğim katı halde olanı;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

izlediğim en iyi diziler arasındadır diyebilirim. benim için ''oz'' ''battlestar galactica'' ve ''six feet under'' tanrı dağının zirvesindeki kutsal üçlüdür. onların arkasından gelen ikinci dalga dizi tercihlerimi sıralamaya başlarsam ''the americans''bu ikinci grubun en başlarında yer alır. evvela dizi anlattığı dönem özelinde ayrıntılara çok dikkat edilerek çekilmiş. bir kaç bölüm sonra yarattığı havanın içine balıklama atlıyorsunuz. soğuk savaş dönemini ve bu dönemde yaşanan tüm politik olayları da özellikle ilk sezonlarında olabildiğince * tarafsız işliyor. dizinin içinde alayına giden süper ajanlar yok. insan ajanlar var. acıları, korkuları, ikilemleri, sıkışmışlıkları, inanmışlıkları, sorgulamaları ve yaşadıkları benzeri duygusal dalgalanmalar ilmek ilmek işlenmiş.

tabi bunda oyunculuklarında inanılmaz önemi var. philip jennings'i canladıran matthew rhys bana göre bu konuda dizinin lokomotifi. dizinin ilk bölümlerinde; ''hay ben senin kalıbına...'' diyerek itina ile gömmek istediğim karakter, ilerleyen her bölümde resmen gözümde büyüdü. elizabeth jennings'i canlandıran keri russell'da ha keza çok başarılı. dizi başlarken philip dönme dolap kıvamındayken, elizabeth tam bir adanmış nefer modunda takılıyor ve yargı dağıtıyordu. sonrasında yaşanan olayların bu ikiliyi her anlamda yakınlaştırdığını gördüğümüzde yaşanan değişim her iki oyuncunun yarattığı sinerjinin ürünü diye düşünüyorum. aslında bu dizi için yazılacak sayfalarca yazı ve tartışılabilecek yüzlerce ayrıntı var lakin izlemeyenler için ipucu vermek istemediğim için oralara hiç girmeden, kenardan köşeden yazmaya çalışıyorum. mesela yine benim en hoşuma giden karakterlerden birisi margo martindale'in canlandırdığı claudia karakteri. kadın, ajanların efendisi gibi bir şey. zamanında tek yüzüğü parmağına takmış ama hüküm dağına varana kadar o yük onu öyle bir yıpratmış ki anlatamam. bilgeliği ve soğukkanlılığı da zaten buradan geliyor artı o karakter için de oyunculuk beş numara on yıldız diyebilirim.

nina krilova ve martha hanson karakterleri de iki taraf açısından kurban karakter olgusunu o kadar güzel veriyor ki, ah ulan deyip hayıflanmadan edemiyorsunuz. * stan beeman karakteri ise benim dizide bir türlü ısınamadığım ve canım sıkıldıkça saydırdığım karakter olma özelliğini gösteriyor. tamam adam feleğin çemberinden geçmiş. sızma görevinde falan bulunmuş lakin kafa attırıcı bir yönü var. gıcık oğlu gıcık. hele ki karşısında philip gibi bir karakter varken 10 bin kere yüz bin kere gıcık. tabi bir de sonradan olay örgüsüne orta yerinden giren bakan oğlu oleg ıgorev var. oda enteresan karakter. onun üzerine da bayağı konuşulur. nevi şahsına münhasır bir arkadaş. gabriel de, claudia'nın yerini tutmasa dahi her ikisi de aynı yolun yolcusu ve daha neler neler...

ez cümle politik gerilim filmlerini/dizilerini seviyorsanız, akıl oyunları ve türlü türlü stratejiler içeren, kısmi anlamda gerçekçi ve oyunculukları sağlam olan bu diziyi izlemenizde fayda var derim. şurada ipucu vermemek için 30 bin takla attım ki bu konuda kendimi tebrik etmem lazım. yoksa şu dizi için freni patlamış kamyon gibi durmadan yazmam lazımdı *
devamını gör...

üniversite mezunu olmak.
devamını gör...

bir cafeye gelmiş gibi davranması.
devamını gör...

her insanın yaptığı hatadır. elinde olmadan yaptığı hatadır. yarın da ertesi gün için yaşanacak ve bu böyle devam edecek. bunun için öğrenciler üzerinden güzel bir söz söylenmişti hatırladığım kadarıyla. "gençler en kötü yıllarını güzel geçirmek için en güzel yıllarını berbat geçiriyorlar." bu kesinlikle doğru bir tespit olmuş. bir öğrencinin yıllarca bir sınav için çalışıp test kitaplarına gömülmesi yarın için bu gününü mahvetmesi çok acı.
devamını gör...

herhangi bir çıkardan ötürü bir şeyin ya da kimsenin açıkça taraftarlığını ve savunuculuğunu yapan kişi.
devamını gör...

bana yaşadığın şehrin kapılarını aç
başka şehirleri özleyelim orda seninle.
bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar
ikimize yetmez.
devamını gör...

faydasi olan maddenin ayni zamanda fazlasının zehir olabileceğidir.
devamını gör...

müthiş bir alt metne sahip, vizontele'den önceki bir iş olmasına rağmen, bana göre mükemmellik bakımından vizontele'den sonra gelen, yılmaz erdoğan elinden çıkmış en güzel iştir zannımca...

müthiş dolu tiratları vardır. çok güzel mesajlar vardır...

misal;
''nedense beni anlasın istedim, içinde insan olan duvarlar'' diyor hilmi duran mesela... anlatırken anlamayacağını zaten bilerek suçlarken o duvarları, bir gün anlayacaklarına ve insan olabileceklerine dair umudu da taşıyor içinde... anlamazsanız insan olmayı başaramazsınız diyor, tek bir cümle ile... müthiş gerçekten... harika bir sorun tespiti ve çözümleme...

canım sıkıldıkça açar açar izlerim... bana kendimi gerçekten iyi hissettiriyor...

şöyle sevdiğim tiratlardan birini de aşağıya bırakayım...



'bir yerde artık tartışılmaz bir usul oluşmuşsa yeni bir usul yaratın' dedi.
zira bir şeyi yapmanın şekli yani usulü, amacının önüne geçmektedir.
amaçtan çok usulü kutsanır olmakta sonra...
o şeyi sevmek yetmez olmakta.
o sevginin herkes gibi gösterilmesi sevmekten daha önemli sayılmakta.
kardeşlerim! usul kavga sebebi yaratmakta...
usul gelse gelse yol manasına gelir ve eğer gerçeğe gitmekse maksadınız; herkes kendi yolunu bulmalıdır...
'siz bir anayol yapar ve gerisini yasak ederseniz eğer' dedi, 'ya yol yolsuzluk, ya yolsuzluk yol olur!' dedi...

devamını gör...

(bkz: polonya)'nın en büyük ikinci şehri. şehir merkezi (old town) unesco dünya mirası listesi'nde bulunuyor.
varşova'nın aksine, 2.dünya savaşı'nda tahrip olmadığı için tarihi dokusunu koruyor. varşova polonya'nın ankara'sı, kraków ise istanbul'u diyorlar.
tarihi ana meydanındaki (rynek glowny) dükkanları dolaşabilir, meydandaki 13.yüzyılda inşa edilen st.mary kilisesi'ni ziyaret edebilir, kilisede saat başı cama çıkıp trompet çalan ve el sallayan görevliye siz de el sallayabilirsiniz.
şehrin en önemli yapılarından wawel kalesi'ndeki viyana kuşatması'nda türklerden alınan ganimetleri inceleyebilirsiniz.
kaleden çıktıktan sonra şehri sarmalayan vistül nehri kıyısında oturabilirsiniz, hava -10 derece falan değilse. eğer hava soğuksa nehir donuyor. benim gibi görmemiş olan varsa dumura uğrayabilir.
kalenin hemen altındaki kocaman ejderha heykelinin 15 dakikada bir ateş püskürtmesini izlemeyi unutmayın. şehrin sembolü ejderha çünkü. hikayesini merak eden varsa buradan
bir de meraklısına, da vinci'nin lady with an ermine (c.1489) tablosunun kraków ulusal müzesi'nde sergilendiğini eklemiş olayım.
devamını gör...

aynen doğrudur.
türk halkı, aslen ermeni olan nubar terziyan, sami hazinses, garo mafyan, kenan pars gibi sanatçıları kendilerinden biri olarak kabul etmiş,
yahudilerin avrupa da dışlandığı, soykırıma uğradığı dönemlerde onlara kapılarını açmıştır. aslen rum olan futolcu lefter de türk halkının değer verdiği isimlerden biridir.
devamını gör...

"gregor samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu."
franz kafka -dönüşüm
devamını gör...

sabretmek.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

pavyona gitmis, ardından dans eden konsomatrise para takarken"şehitlerimiz var" demiş. hepsi birbirinden leş tipler.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim