mob: şiddet uygulayan düzensiz kalabalık
mobile vulgus: kararsız kalabalık
devamını gör...

"bahçede mama kalmamış lan, kalk mama ver bana, şiii kime diyorum?"

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ey büyük atatürk;
açtığın yolda,
gösterdiğin hedefe,
durmadan yürüyeceğime and içerim.
varlığım;
türk varlığına armağan olsun.
ne mutlu türküm diyene!
devamını gör...

kitabı manevi değeri kadar maddi değeriyle de ele alıyoruz. önceden benim de düştüğüm yanılgıydı. sayfalarını dikkatle çevirirdim, zarar görmesin diye bir ton uğraş verirdim. sonra bir arkadaşımın söyledikleri bakış açımı değiştirdi.

"neden senden ödünç aldığım kitaplarda altı çizili cümleler bulamıyorum?"


birçok şey konuştuk ama en can alıcı cümle buydu. hakkı vardı. kitaplığınızdan herhangi bir kitap aldığınızda, şöyle bir sayfalarını çevirip oradan geçtiğinizi görmelisiniz. ne çok yol gittiğinizi kir pas içindeki ayakkabılarınızdan anlamak gibidir. bırakın sayfanın bir kenarında katlanma izi kalsın. hatta bir sonraki ize bakıp "ne kadar uzun okumuşum" diye sevinin.
devamını gör...

ıhlamurdur efenim.
çiçekleri açtığında o kadar güzel kokar ki ta sokak başından alırsınız kokusunu. yaprakları ve çiçekleri şifacıdır.
devamını gör...

kapitalizm, en çok tenkit edilen sistemlerden birisidir. buna rağmen ilginç bir şekilde varlığını sürdürmekte ve her geçen gün güçlenmektedir. bu neden olur? insanlar neden kapitalizmden vazgeçemiyor? bunları incelemeliyiz. öncelikle kapitalizm insanlığa birçok avantaj sunar. bunlardan birisi, daha kaliteli mal tüketme avantajıdır. bunun sebebini hemen açıklayalım. marksist ekonomik görüş, tam tersini anlatsa da kapitalizm büyük oranda tekelleşmenin önüne geçmektedir. kapitalizmin alternatifi olarak devletçi ve totaliter ekonomik yapılar vardır. birisi, sosyalizmdir. sosyalist ekonomik sistemde devlet, tüm araçlara sahip olur ve kamu yararını gözetir. e ne güzel, işte her şeyi devlet yapsın ve biz de bundan faydalanalım. neden üretim araçları özel şahısların malı olsun ki? bu çok olumlu ve iyi niyetli bir düşünce olmasına rağmen çok büyük bir sorunu açığa çıkarır. ona tekelleşme denir. tekelleşme, bir malın piyasasının yalnızca bir kurumun elinde olması durumudur. bu da demektir ki; üreten, satan ve doğal olarak fiyatı belirleyen de tek kurumdur. bu, doğal olarak verimsizliğe sebep olur. kapitalizmin bir diğer avantajı da belli oranda özgürlüğü sağlamış olması yani ilerlemeyi hızlandırmasıdır. kapitalist ülkeler, büyük oranda özgür ülkelerdir. çünkü; serbestlik, kapitalizm için önemli bir olgudur. serbest piyasa ekonomisi kapitalizmin bir parçasıdır. buna sadece ekonomik olarak bakmamak gerekir. serbest piyasa, fikir serbestisine de işaret eder. çünkü serbest piyasa, aynı zamanda bir fikir pazarıdır. kapitalizmde fikirler pazara çıkarlar. en çok beğenilen fikir, en çok ödüllendirilir. bu da insanların birbirleriyle yarış halinde olmasını sağlar ve sürekli olarak yeni fikirler üretilmesine olanak verir. marksist sistemde her şey devlet tekelinde olduğundan insanları bir ödül için motive eden bir oluşum sağlanamaz. bu da durgunluk ve verimsizliğe yol açar. şimdi kapitalizmin başka bir yönüne değinelim. kapitalizm, diğer sistemlere göre daha fazla zenginlik vaat eder. ancak bu, büyük oranda başka birisinin fakirliğine yol açar. çünkü, ekonomide kıtlık denilen bir olgu vardır ve dünya üzerinde herkese yetecek kadar kaynak yoktur. bunu duyunca aslında herkese yetecek kadar kaynak olduğunu düşünebilirsiniz fakat burada sadece ihtiyaçtan söz edilmez. istekler de bu konunun içerisindedir. herkesin istediği kadar kaynak yoktur. kapitalizm, ekonomisi gereği sömürmeye ve sömürülmeye açık bir sistemdir. doğal olarak da size zenginlik vaat ederken başka birisinin fakirliğine yol açmış olur.
devamını gör...

sedat simavi'nin küçük oğlu ve veliahtı.

1953'te babalarının vefatı üzerine abisi haldun simavi ile beraber hürriyet gazetesinin başına geçen erol simavi, bu esnada 23 yaşında bir ışık lisesi mezunudur. 1960'larda abisinin hisselerini alarak günaydın gazetesini çıkarması üzerine erol simavi ileriki yıllarda gazetenin tek patronu haline gelecektir.

hürriyet, uzun yıllar orduya en yakın gazeteydi. bunun da etkisiyle mi bilmem ama erol simavi bıyığını balta kesmez bir patrondu. başbakanlık yemeğinde, o günlerde medyada hızla büyüyerek anap merkez medyasını oluşturmaya çalışan asil nadir'le "gel hürriyet'i de sana satarım, turgut bey'e de aracılığı için avanta veririz" diye dalga geçmişliği vardır. keza özal suikastında da adının geçtiği, özal'ın da bunu bildiği ama simavi'nin gücünden çekinerek ona dokunmadığı iddia edilirdi. bir başka hakkında sıkça anlatılan rivayet de ibrahim tatlıses'e fiil-i livata ettirip fotoğraflarını çekerek ona şantaj yaptığı... belki bunlar rivayet, ama piyasanın en çapkın adamı olduğu, elinden ne nükhet duru'nun ne de gönül yazar'ın kurtulduğu bir gerçek. keza gazinocular kralı fahrettin aslan ile ilişkileri (fahri bey'in oğlu sacit aslan'ım yeni kitabında da gündeme geldi) ve masonluğu da öyle. gazetenin 40. kuruluş yıldönümü vesilesiyle emin çölaşan'a verdiği röportajda kendisi kabul etmiş hem de.

90'ların başında oğlunun ölümüyle hayata küsen ve kendini emekli ederek monaco prensliğine taşınan simavi, hürriyet'i yabancı bir medya grubuna (maxvell) satmak isterken son anda bu işe taş konmuş, daha sonra da gazeteyi aydın doğan'a satmıştı. (burayı sabahattin önkibar aktarır, hatta önkibar'ın o dönem konuştuğu bir general "evet hürriyet'i gavura bırakamazdık" diye taş koyanın kimler geldi olduğunu itiraf etmiş). 2015'te ölen erol bey'i eski çalışanları her daim sitayişle anar. örneğin emin çölaşan, kendisini sendikaya izin veren, toplu sözleşmeye harfiyen uyan, ayrıca tüm baskıyı göğüsleyen ve "şu haberi geçme, şu yazıyı yazma" demeyen bir patron olarak betimler (kovulduk ey halkım unutma bizi kitabında). göcek'teki domuz adası'nın da sahibidir ayrıca, ada kendisinden sonra eşi belma simavi'ye kalmıştır.
devamını gör...

merak etmeyin avrupalı ülkeler kapar bunu. bize de plaj kenarında nargile içen barzosu kalır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
birinci dünya savaşı'nda 1915-1918 yılları arasında on beş günde bir yayımlanmış bir mecmuadır. harbiye nezareti tarafından çıkarılmıştır. orduya ve millete moral aşılamak amacı vardır. oldukça fazla fotoğraf var, ciddi bir propaganda aygıtı olarak görülebilir. orijinali o dönemki yazım kurallarına göre harb mecmû'ası. türk tarih kurumu tarafından eksiksiz neşri yapılmıştır. öyle kaliteli görseller var ki incelerken âdeta savaşı bir yönüyle yaşatıyor size. tabii ki o dönemde bu mecmuanın(gazete/dergi) yayımlanma amacı göz önünde tutulursa tamamen nesnel bir savaş okuması yapmak mümkün değildir. mecmuayı incelerken umduğum şey böyle bir kazanım değil zaten. tarihin çok kritik bir olayı olan birinci dünya savaşına osmanlılar zâviyesinden bakabilmek ve görseller, şiirler, yazılar, ilânlar aracılığıyla o yılları bir şekilde tecrübe edebilmek mecmuayı incelerken mümkün oluyor. yayına hazırlayanlar mecmuanın osmanlı devrindeki tertibine aynen uymuşlar, tek değişiklik latin harflerine aktarılması. günümüz türkçe kurallarına dikkat edilmiş, mecmuanın orijinalliği bozulmadan düzeltmeler yapılmış. benim açımdan mecmuanın en keyifli taraflarından biri o dönemki dili incelemek ve seçici bir bakış açısıyla bilmediğim bazı eski kelimeleri öğrenmek. tabii türk tarih kurumunun çok kaliteli baskısı da önemli bence. sunuşta mecmuanın yayımlandığı dönemde diğer mecmualardan çok daha kaliteli bir baskıya sahip olduğu söyleniyor. harbiye nezareti tarafından yayımlanması herhalde bu farkı ortaya koymaktadır. dediğim gibi mecmua aslında kaliteli bir propaganda aracı gibi. bazı görselleri paylaşıyorum. bunlar gibi binlercesi var. bu ilk sayıdan padişahın fotoğrafı
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

t: keşkeli zaman hadiseleridir.

bazen bir şeyleri geçiştirmek maksatlı küçük yalanlar söyleyebiliyorum, bu basit ve küçük yalanların açığa çıkması bende hep yerin dibine girme hissi uyandırır.

jonathanlivingston ukdesidir.
devamını gör...

sevdiğim bir deyimdir.
bokunu çıkarmamak ile aynı anlama gelir.
devamını gör...

ivanmilinski çok seviyorum birer çay içsek mi.
devamını gör...

neresinden tutulursa tutulsun elde kalan film. bug'ları görmezden gelirsek bir şeyler oluyor gibi oluyor ama yine oldurulamıyor. keyifli vakit geçirmiştim şahsen izlerken, orası ayrı.

şimdi,

--! spoiler !--

ilk olarak filmin ilk yarısındaki sahnelerden birinde kendi kuyruğunu yiyen yılandan bahsediyor karakterimiz (uroboros), bu da izleyicide direkt bir sonsuz paradoks-döngü ışıklarını yakıyor. zaten ardından gelen bir 'tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan' muhabbetiyle 90'dan çakıyorlar filmin mesajını.

bir paradoksun oluşabilmesi için başlangıç noktası şarttır ilkesini ele alarak filmdeki karakterin başlangıç noktasını göremediğimizi belirtmek isterim. zaten izleyicinin tüm filmi anladıktan sonra kalakaldığı tek soru bu. ''peki jane'in asıl anne babası kim?'' senaryoda izleyici bu soruya takılı kalmasın diye ''zaman makinesi falanca yıldan ötesine gidemiyor'' gibi bir cevap verilmiş. yani biz (zaman ajanıyla birlikte) ancak jane'in sadece yetimhane kapısına bırakıldığı güne gidebiliyoruz. öncesi yok. fakat bu durumda tanrı(?) tarafından jane şak diye bu paradoksa dışarıdan kondurulmadıysa, bizim görmediğimiz bir anne babası varsa işin içine biyoloji girer ve kendi kendiyle birlikte olarak doğurduğu çocuk yine kendisi olamaz. sonuçta rastlantısal olarak spermler seçiliyor ve yumurtada dölleniyor. doğan bebeğin de jane/john olması çok abuk. eğer ki jane'in kendinden ayrı bir anne babası yoksa bu paradoksa dışarıdan dahil edildi demektir. ya da film zaten bunun imkansızlığı üzerine kurulmuştur kim bilir... yani filmin belirmesinin sebebi bu çıkmazdır belki de. ya da ben azla eksiğim birleştiremiyorum, pek mümkün.

şuna da değinelim. bay robertson, ajanımıza/barmene zamanda yaptığı her yolculukta yaptığı küçük değişiklikler olduğunu
ama sonucun değişmediğini söylüyordu bir sahnede, ya da buna benzer bir şeydi her neyse; jane/john/barmen/bombacı ne yaparsa yapsın kaderini değiştiremiyor. kendisine son derece obsesif şekilde aşık. seçme şansı olduğunu bilmesine rağmen geçmişe her gidişinde kendisine aşık oluyor, kendisiyle birlikte oluyor ve kendisini yeniden doğuruyor. filmin sonuna doğru bombacı kütüphanedeki kızla ilişki yaşamaya çalıştığını denediğini ancak kızın bunu kaldıramadığını yürümediğini söylüyor. çünkü kendisinden başka kimseye birlikte olamamakta... "the only thing that i know for sure is that you are the best thing that's ever happened to me. i miss you dreadfully" diyor adam kendisi için, daha ne desin. yani buradan da geçmişe yolculuklarda ne kadar değişim yapmaya çalışırsa çalışsın filmde sonucun değişmeyeceğini alıyoruz. örneğin o süreçte bir yerlerde adamın (john'un) yüzü yanıyor, yüz nakli yapılıyor vs fakat süreçteki değişiklik sonucu etkilemiyor. karakter yine bir şekilde geçmişe döndüğünde kendisiyle tanışıyor, kendisine aşık oluyor, kendisini hamile bırakıyor, kendisini doğuruyor ve geçmişe dönüp kendisini yetimhaneye bırakıyor.

--! spoiler !--

anası babası zamanında sahip çıkmamış işte bak ne hale gelmiş yavrucak.
böyle şeyler izlemeyin.

gidip ders falan çalışın

bye.
devamını gör...

'kişiyi yansıtan şey yaptığı işlerdir laflarının kıymeti yoktur, kişinin akıl seviyesi eserleriyle belli olur' anlamına gelen ziya paşa'ya ait veciz söz.
devamını gör...

(bkz: gambiya) ülkesinin başkentidir.
devamını gör...

(bkz: senin fikrinin ne önemi var vasat herif)
devamını gör...

bugün benim yüzümden kaybedecek pilottur.

maalesef seni destekliyorum abi o yüzden kaybedeceksin.


edit: totem başarılı.
devamını gör...

(bkz: hay kafanıza kadın kadar taş düşsün)
devamını gör...

hiçbir şeyim yok arkadaşım
keten bir yatakta ölü gibiyim
üzerimde gezinen bir sinek bile yok arkadaşım
ağır bir yağ kokusu
kan ter içindeyim

hiç kimsem yok arkadaşım
dilimi de, gücümü de almış gelenler
sabahları bir sarı ışık vuruyor yüzüme arkadaşım
yalnız o görüyor beni günlerdir
büyük bir acı içindeyim
devamını gör...

türkiye de birini öldürdükten sonra serbest kalabiliyorsunuz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim