bir evin huzurlu olduğunu gösteren detay
o evde yaşayan çocukların ve evcil hayvanların mutlu olması.
devamını gör...
avokado
auroraaa’nın avokado tarifi:
1 adet olgun avokado*
1 limon
karabiber, kırmızıbiber, tuz
maydanoz
3-4 adet çeri domates
5-6 adet ceviz içi
avokadoyu püre haline getirin, limonu sıkıp suyunu dökün, maydanozu, domatesi ve cevizleri küçük küçük doğrayın, baharatları ve tuzu da ekleyip karıştırın. kızarmış ekmeğe sürün, üstüne de peynir koyun (hellim çok yakışıyor) veee gömün hehe*
1 adet olgun avokado*
1 limon
karabiber, kırmızıbiber, tuz
maydanoz
3-4 adet çeri domates
5-6 adet ceviz içi
avokadoyu püre haline getirin, limonu sıkıp suyunu dökün, maydanozu, domatesi ve cevizleri küçük küçük doğrayın, baharatları ve tuzu da ekleyip karıştırın. kızarmış ekmeğe sürün, üstüne de peynir koyun (hellim çok yakışıyor) veee gömün hehe*
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın kelebek, günaydın kuşlar, günaydın balıklar, günaydın dünya...günaydın sözlük. ayy ne oluyor sabah sabah ben bi yumuşadım hahahayt.
devamını gör...
ekşi sözlük'te çaylak olmak
zor günlerdi, kendi kendime konuşuyor gibiydim. ayda bir, biri entryimi beğenirdi, sevinirdim. sonra bir gün akışta kafa sözlük'ü gördüm, tıkladım, sonra kafa sözlük'e üye oldum. tanımlar girdim, sonra birileri tanımlarımı beğendi, sonra yeni tanımlar girdim yine birileri tanımlarımı beğendi sonra ben de birilerinin tanımlarını beğendim. ve son...
devamını gör...
şiir bilen şiir okuyan şiirden konuşabilen yazarlar lokali
devamını gör...
pazar gününü iyi yapan şeyler
biz bugün yazıyoruz. pazar gününü iyi yapan çok şey var.
cumartesiyi iyi yapan şeyler ne olacak? mesela boş boş kahkaha atabilmek.
neyse yarın flood günüymüş. başlık sahibi öyle diyor.
yarın görüşürüz.*
cumartesiyi iyi yapan şeyler ne olacak? mesela boş boş kahkaha atabilmek.
neyse yarın flood günüymüş. başlık sahibi öyle diyor.
yarın görüşürüz.*
devamını gör...
günün sözü
kendi mütevazi yaratıcı çabamı sürdürürken, en çok da henüz bilmediklerime ve henüz yapmadıklarıma bel bağlarım
ekonomist, sosyolog ve ressam olan max weber'den gelsin.
ekonomist, sosyolog ve ressam olan max weber'den gelsin.
devamını gör...
temiz vajina
(bkz: 1997 model temiz vajina)
hahahaha bu gece ne olmuş lan size, başlıklara bak, biri coco yasallaşsın diyor, bir diğeri kadının ayak parmağından su içeyim diyor.
hahahaha bu gece ne olmuş lan size, başlıklara bak, biri coco yasallaşsın diyor, bir diğeri kadının ayak parmağından su içeyim diyor.
devamını gör...
üzgün güzel bir kız gören erkeklerin psikolog kesilmesi
üzgün kız olunca moral vermiyorlar üzgün ve güzel kız olunca veriyorlar acaba neden bana moral veren olmadı çirkin olduğumdan mi?. ingaa diye ağlayasım var.
devamını gör...
gölge kavramı
isviçreli psikiyatr carl jung'a göre, her insanın içinde kötülüğe meyilli bir gölge
(kişinin karanlık tarafı) vardır. jung, insanların karanlık tarafını reddetmesini istemez tam tersi gölge yanını tanıyıp kontrol edebilmesi sonucunda iyi bir insan olabileceğini savunur.
kendi karanlık taraflarını keşfetmemiş bir insan iyi bir insan olmaktan çok korunmasız saf bir insan olurdu çünkü kişinin saf olması değil gölge yanlarını fark edip kontrol ederek
erdemli olması mesele aslında. tabii bir de gölge yanlarını tanımaktan gelen karşındakileri de kontrol etme ihtimali var faydası azımsanamaz "kendi karanlık taraflarını bilmek, diğer insanların karanlık taraflarıyla uğraşmaktaki en iyi yöntemdir. " örneğin.
gölge kavramı esasında kişinin kötü yanıdır di'mi? bunu biliyoruz. ama işte gölge yanımızın üzerindeki kontrolü yitirdiğimiz an felaket çanları çalmaya başlıyor, neden? artık kötü biri olmak an meselesi çünkü.
" her türlü kötülüğü yapma imkanın varken, kötü bir şey yapmamak, işte, budur iyilik.
" andre gide
öfke -nefret gibi karanlık tarafı besleyen duygular, gölgenin insanı ele geçirmesini sağlar ve artık onu durdurmak çok zordur. insan, hayat yolculuğu boyunca türlü halleriyle de tanışabilir belki tek başına yetmez ama merhamet ve vicdan yanından hiç ayırmadığı güneşi olmalıdır ki gölge hep karanlıkta kalsın.
(kişinin karanlık tarafı) vardır. jung, insanların karanlık tarafını reddetmesini istemez tam tersi gölge yanını tanıyıp kontrol edebilmesi sonucunda iyi bir insan olabileceğini savunur.
kendi karanlık taraflarını keşfetmemiş bir insan iyi bir insan olmaktan çok korunmasız saf bir insan olurdu çünkü kişinin saf olması değil gölge yanlarını fark edip kontrol ederek
erdemli olması mesele aslında. tabii bir de gölge yanlarını tanımaktan gelen karşındakileri de kontrol etme ihtimali var faydası azımsanamaz "kendi karanlık taraflarını bilmek, diğer insanların karanlık taraflarıyla uğraşmaktaki en iyi yöntemdir. " örneğin.
gölge kavramı esasında kişinin kötü yanıdır di'mi? bunu biliyoruz. ama işte gölge yanımızın üzerindeki kontrolü yitirdiğimiz an felaket çanları çalmaya başlıyor, neden? artık kötü biri olmak an meselesi çünkü.
" her türlü kötülüğü yapma imkanın varken, kötü bir şey yapmamak, işte, budur iyilik.
" andre gide
öfke -nefret gibi karanlık tarafı besleyen duygular, gölgenin insanı ele geçirmesini sağlar ve artık onu durdurmak çok zordur. insan, hayat yolculuğu boyunca türlü halleriyle de tanışabilir belki tek başına yetmez ama merhamet ve vicdan yanından hiç ayırmadığı güneşi olmalıdır ki gölge hep karanlıkta kalsın.
devamını gör...
chris hadfield
uzayda yürüyen ve bunun için gerçekten ömrünü adamış olan ilk kanadalı astronot. güzel bir başarı hikâyesi var. motivasyon isteyenler okusun derim.
hadfield 1959 doğumlu. yani ay'a ayak basıldığı ilk görev onun çocukluğuna denk geliyor. kanada'da bir yaz tatili esnasında, kendi evlerinde televizyon olmadığı için bir komşularının evinde toplanıp ay'a inen neil armstrong'u izlediğinde henüz o yaştayken karar veriyor: "büyüyünce astronot olacağım."
herhangi bir 9-10 yaşındaki çocuğu ve onun yaşamını düşünün. doğal olarak gayet çocukça bir hayat sürer ve çoğunlukla işin makarasındadır. istisnaları hariç tutuyorum*. hadfield normal bir çocuk gibi düşünmek yerine "bir astronot olacaksam nasıl bir hayat sürmeliyim" diye düşünmeye başlıyor.
bu kararlılığı aslında daha televizyon izlediği o gece belli ediyor kendisini. eve dönerken gökteki ay'a bakıyor ve düşünüyor bir yandan. o günlerde kanada uzay ajansı henüz kurulmadığı ve nasa da sadece amerikalı astronotları kabul ettiğinden, küçük hadfield karamsarlığa düşmek üzereyken şunu düşünüyor: bu akşama kadar ay'a gitmek de imkânsızdı ama birileri gitti. öyleyse benin astronot olmamam için de bir neden yok.
hadfield hemen işe koyuluyor. astronotlar sebze, meyve gibi sağlıklı yiyecekler mi yer yoksa cips gibi zararlı şeyler mi? erkenden uyanıp kitap mı okurlar yoksa geç saatlere kadar oturup gündüz de geç mi kalkarlar? bu soruların cevaplarını doğru şekilde verecek bir yetişkin gibi davranıyor ve hayatını o şekilde yönlendirmeye başlıyor.
artık okula gitmek, çoğu öğrenciye olduğu gibi, ona eziyet gibi görünmemeye başlıyor. büyük bir hevesle okuyor ve bir yandan da zenginleştirilmiş bir eğitim programına katılıyor. traktör sürmeye çalışıyor babasının yerine çiftlikte, traktörün arkasındaki demiri kırınca lehim yapmayı öğreniyor... kısacası daha küçücük yaşında, öğrenebildiği her şeyi öğrenmeye çalışıyor ve bol bol da okuyarak kendini geliştiriyor.
***
ilgilenenler bilir; astronotlar, kozmonotlar vs genellikle test ya da savaş pilotluğu yapmıştır. hadfield bu konuda da şanslı çünkü uçaklar en sevdiği şeylerden biri. 13 yaşına geldiğinde bir çeşit havacılık programına katılıyor. 2 sene sonra planör pilotu lisansı alıyor. ondan 1 sene sonra da motorlu uçakları uçurmaya başlıyor.
bir taraftan "ya astronot olamazsam" diye düşünse de bir yandan bu hayalinden asla vazgeçmiyor. hayali uğruna yaptığı, öğrendiği şeyler ona keyif verdiği için zaten durumdan da asla sıkıntı duymuyor.
biraz daha büyüyor, evleniyor, askerlik, çocuk falan derken ve önce olumsuz gibi görünüp bir anda onun lehine dönen bazı hayat şartları neticesinde, 1991 yılında, 2 yıl önce kurulmuş olan kanada uzay ajansı'ndan, hayat boyu beklediği haber geliyor: "astronot aranıyor."
hadfield hemen bir cv dolduruyor. tabii cv dediği şey öyle yarısı boş tek bir kâğıttan ibaret değil. öyle uzun ve dolu bir cv yazıyorlar ki eşiyle birlikte oturup, en sonunda neredeyse bir kitapçık kadar olan cv'yi ciltletiyor ve o şekilde gönderiyorlar. 5329 başvuru arasından ilk 500'e kalıyor. ardından ilk 100, 50 derken bir gün çalan telefonda ajansın en önemli elemanlarından birinin "astronot olmak ister misin?" sorusuyla seçildiğini öğreniyor. 10 yaşından 32 yaşına kadar bu uğurda harcanmış bir hayatın boşa harcanmadığını görmenin nasıl bir şey olduğunu ve insanın çocukluk hayalini gerçekleştirmesinin nasıl hissetirmiş olabileceğini tahmin edebiliyorsunuz, değil mi?
***
hadfield 3 kez uzay görevine atandı. uzaya ilk gidişi "yuvarlak kapıdan geçmesi gereken köşeli bir astronottum" şeklinde anlatır. malumunuz, uzay giysileri pek de öyle yuvarlak hatlı değildir. çocukluk hayali olan uzayla arasında bulunan son engel olan araç çıkış kapısı ise yuvarlaktır. o kapıyı açınca karşısında gördüğü manzarayı düşündüğümüzde, "tüm bu zorluklara değdi mi?" sorusunun cevabı da kendiliğinden geliyor.
bence hadfield'ın hayatından hepimizin çıkarması gereken çok ders var.

görselin kaynağı
hadfield 1959 doğumlu. yani ay'a ayak basıldığı ilk görev onun çocukluğuna denk geliyor. kanada'da bir yaz tatili esnasında, kendi evlerinde televizyon olmadığı için bir komşularının evinde toplanıp ay'a inen neil armstrong'u izlediğinde henüz o yaştayken karar veriyor: "büyüyünce astronot olacağım."
herhangi bir 9-10 yaşındaki çocuğu ve onun yaşamını düşünün. doğal olarak gayet çocukça bir hayat sürer ve çoğunlukla işin makarasındadır. istisnaları hariç tutuyorum*. hadfield normal bir çocuk gibi düşünmek yerine "bir astronot olacaksam nasıl bir hayat sürmeliyim" diye düşünmeye başlıyor.
bu kararlılığı aslında daha televizyon izlediği o gece belli ediyor kendisini. eve dönerken gökteki ay'a bakıyor ve düşünüyor bir yandan. o günlerde kanada uzay ajansı henüz kurulmadığı ve nasa da sadece amerikalı astronotları kabul ettiğinden, küçük hadfield karamsarlığa düşmek üzereyken şunu düşünüyor: bu akşama kadar ay'a gitmek de imkânsızdı ama birileri gitti. öyleyse benin astronot olmamam için de bir neden yok.
hadfield hemen işe koyuluyor. astronotlar sebze, meyve gibi sağlıklı yiyecekler mi yer yoksa cips gibi zararlı şeyler mi? erkenden uyanıp kitap mı okurlar yoksa geç saatlere kadar oturup gündüz de geç mi kalkarlar? bu soruların cevaplarını doğru şekilde verecek bir yetişkin gibi davranıyor ve hayatını o şekilde yönlendirmeye başlıyor.
artık okula gitmek, çoğu öğrenciye olduğu gibi, ona eziyet gibi görünmemeye başlıyor. büyük bir hevesle okuyor ve bir yandan da zenginleştirilmiş bir eğitim programına katılıyor. traktör sürmeye çalışıyor babasının yerine çiftlikte, traktörün arkasındaki demiri kırınca lehim yapmayı öğreniyor... kısacası daha küçücük yaşında, öğrenebildiği her şeyi öğrenmeye çalışıyor ve bol bol da okuyarak kendini geliştiriyor.
***
ilgilenenler bilir; astronotlar, kozmonotlar vs genellikle test ya da savaş pilotluğu yapmıştır. hadfield bu konuda da şanslı çünkü uçaklar en sevdiği şeylerden biri. 13 yaşına geldiğinde bir çeşit havacılık programına katılıyor. 2 sene sonra planör pilotu lisansı alıyor. ondan 1 sene sonra da motorlu uçakları uçurmaya başlıyor.
bir taraftan "ya astronot olamazsam" diye düşünse de bir yandan bu hayalinden asla vazgeçmiyor. hayali uğruna yaptığı, öğrendiği şeyler ona keyif verdiği için zaten durumdan da asla sıkıntı duymuyor.
biraz daha büyüyor, evleniyor, askerlik, çocuk falan derken ve önce olumsuz gibi görünüp bir anda onun lehine dönen bazı hayat şartları neticesinde, 1991 yılında, 2 yıl önce kurulmuş olan kanada uzay ajansı'ndan, hayat boyu beklediği haber geliyor: "astronot aranıyor."
hadfield hemen bir cv dolduruyor. tabii cv dediği şey öyle yarısı boş tek bir kâğıttan ibaret değil. öyle uzun ve dolu bir cv yazıyorlar ki eşiyle birlikte oturup, en sonunda neredeyse bir kitapçık kadar olan cv'yi ciltletiyor ve o şekilde gönderiyorlar. 5329 başvuru arasından ilk 500'e kalıyor. ardından ilk 100, 50 derken bir gün çalan telefonda ajansın en önemli elemanlarından birinin "astronot olmak ister misin?" sorusuyla seçildiğini öğreniyor. 10 yaşından 32 yaşına kadar bu uğurda harcanmış bir hayatın boşa harcanmadığını görmenin nasıl bir şey olduğunu ve insanın çocukluk hayalini gerçekleştirmesinin nasıl hissetirmiş olabileceğini tahmin edebiliyorsunuz, değil mi?
***
hadfield 3 kez uzay görevine atandı. uzaya ilk gidişi "yuvarlak kapıdan geçmesi gereken köşeli bir astronottum" şeklinde anlatır. malumunuz, uzay giysileri pek de öyle yuvarlak hatlı değildir. çocukluk hayali olan uzayla arasında bulunan son engel olan araç çıkış kapısı ise yuvarlaktır. o kapıyı açınca karşısında gördüğü manzarayı düşündüğümüzde, "tüm bu zorluklara değdi mi?" sorusunun cevabı da kendiliğinden geliyor.
bence hadfield'ın hayatından hepimizin çıkarması gereken çok ders var.

görselin kaynağı
devamını gör...
türk lirası
son bir yıl itibariyle demir ve pamuk israfıdır.
devamını gör...
kendi başlığına gelen tüm tanımlara favori atan yazar
mütevazi olduğunu düşündüğüm yazardır.
devamını gör...
kendi saçını kesmek
erkek için ense kısmını almak imkansıza yakındır yapana saygı duyarım
devamını gör...
sevgilerde
behçet necatigil şiiri.
en sevdiğim şiirlerin başında gelir. oğuz atay'ın anlatmaya çalıştıklarını getirir akla.
--! spoiler !--
...bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı...
--! spoiler !--
en sevdiğim şiirlerin başında gelir. oğuz atay'ın anlatmaya çalıştıklarını getirir akla.
--! spoiler !--
...bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı...
--! spoiler !--
devamını gör...
düğünlerden nefret etme sebepleri
düğün yapmadan evlenmiş sayılmamak.
yahu ben evlenmesem de istediğim insanla beraber yaşarım. size ne bundan? resmi nikâh birlikteliği resmiyete dökmüyor mu kardeşim? döküyor ama bizim toplumumuzda sanki resmi nikahın hükmü yok gibi davranılıyor. nikâhlı çiftler bile düğün yapmadan beraber yaşayamıyor. el alem ne der? el alemin köküne kibrit suyu.
yahu ben evlenmesem de istediğim insanla beraber yaşarım. size ne bundan? resmi nikâh birlikteliği resmiyete dökmüyor mu kardeşim? döküyor ama bizim toplumumuzda sanki resmi nikahın hükmü yok gibi davranılıyor. nikâhlı çiftler bile düğün yapmadan beraber yaşayamıyor. el alem ne der? el alemin köküne kibrit suyu.
devamını gör...
ocean's eleven

soyguncular isimli eserden uyarlanan, 2001 yılında sinemalarda oynayan filmdir.
yönetmenliğini steven soderbergh yapmıştır.
başrollerinde george clooney, brad pitt, matt damon, andy garcia, julia roberts oynamıştır.
kadronun en hoş olduğu zamanlarının filmidir.
brad pitt, film boyunca sürekli bir şeyler yiyen ve gözleriyle özgüven dolu bakışlar atan ve oyun kurucu olmanın kitabını yazacak adamı oynamıştır.
george clooney, kendine has ağzı kapalı gülüşü ile hedefini belirledikten sonra ona yol almak için sakin kalmanın, ekip ruhuna inanmanın ve mazisi olmanın gel gitlerini yaşayan adamı oynamıştır.
julia roberts, sevdiği adam ile sevebileceği adam arasında kalan, hem hoş hem de meziyetli bir kadını oynamıştır.
andy garcia, kontrollü mantıklı ve maksimum düzeyde sakin bir patronu oynamıştır.
film bir soygun hikayesidir. filmi izlerken sakin olmanın, özgüvenli olmanın, kendinden emin olmanın neleri başarmaya muktedir olduğu görülebilir.
legal olmayan işleri bu ladar kolay hale getiren özgüven, legal olan işleri ne yapmaz diye düşündüm.
brad pitt, george clooney, andy garcia çok yakışıklı tamam, onlar özgüven sahibi olabilir, bu kolay. peki, julia roberts. o ilk bakışta çok hoş bir kadın gibi durmuyor ama çok hoş duruyor. o duruşa nasıl sahip olmuş. özgüvenli olmak dik durmak, karşıdaki insana senin her halini de ikna edebilirim hissini verebilmek nelere muktedir tam anlaşılabilecek bir film.
devamını gör...
sen benim kim olduğumu biliyor musun sorusu
felsefik cevap vermek isteyen bir so called philosophy olabilir.
-sen benim kim olduğumu biliyor musun?
-bilmiyorum.
-doğru cevap, zaten ben de bilmiyorum.
*
-sen benim kim olduğumu biliyor musun?
-bilmiyorum.
-doğru cevap, zaten ben de bilmiyorum.
*
devamını gör...
annelerin tehdit cümleleri
devamını gör...

