evde en çok küfredilen eşyalar
sehpanın veya sandalyenin bacağı ağız dolusu küfrü hak eden yerdir.
serçe parmağın mahvına sebep olur.
serçe parmağın mahvına sebep olur.
devamını gör...
cumartesi gecesi evde yalnız takılmaktan hoşlanan kadın
sokağa çıkma yasağını çiğnememiştir,tebrikler.
devamını gör...
tanışılan en ünlü kişi
bir sürü var ama en efsanesi
(bkz: paul pogba)
fotoğraf çektirmiştim hatta yanında lucas digne ve bir kaç kişi daha vardı ama o zamanlar bir tek pogba'yı tanıdığımdan onları sallamamak gafletine düşmüştüm.
edit: konum gaziantep. hayatta neyin nerede karşınıza çıkacağını bilemezsiniz.
(bkz: paul pogba)
fotoğraf çektirmiştim hatta yanında lucas digne ve bir kaç kişi daha vardı ama o zamanlar bir tek pogba'yı tanıdığımdan onları sallamamak gafletine düşmüştüm.
edit: konum gaziantep. hayatta neyin nerede karşınıza çıkacağını bilemezsiniz.
devamını gör...
6 mart 2021 denizli'de sokak ortasında bir kadının katledilmesi
ve yine bir kadin cinayeti daha, yine bosanmak istenilen es tarafindan ustelik. denizli'nin çal ilçesinde boşanma aşamasında olduğu eşini evinin önünde av tüfeğiyle vurduktan sonra otomobille kaçan şüpheli, jandarma ve polis ekipleri tarafından arama çalışması başlatıldı.

haberin devami

haberin devami
devamını gör...
arctic monkeys
kuruluş hikâyeleri, modern müzik tarihinin en güzel hikâyelerinden biridir.
buyrun;
--- alıntı ---
2002’de ingiltere, sheffield'lı komşu iki genç; 16 yaşındaki alex turner ve jamie cook, ailelerinden noel hediyesi olarak gitar istediler. arkadaşları matt helders çat pat davul çalıyordu. toparlanıp amatörce müzik yapmaya başladılar. ilk konserlerini 2003 haziranında 13 kişiye verdiler. 2004’ün sonlarında bir arkadaşları, demoları beneath the boardwalk'u internet sitesine koydu ve adresi arkadaşlarına gönderdi. arkadaşları kendi arkadaşlarına, onlar da başkalarına, oradan mp3 arama motorlarına derken birden herkes onlar hakkında konuşmaya başladı. bbc radyosu ve ingilizlerin meşhur tabloid gazeteleri, şarkılarla değil, arctic monkeys’in birden nasıl herkesin konuşma konusu olduğuyla ilgileniyordu.
arctic monkeys, müziklerini internet'te yaymaya devam etmek istiyordu. londra’daki meşhur astoria’yı dolduracak kadar hayranları vardı, konserleri kapalı gişe gidiyordu. 2005 mayısında kendi imkânlarıyla ilk ep’leri five minutes with arctic monkeys'ten bin tane bastılar. röportajlarda plak firmaları için “buraya kadar onlarsız geldik, bundan sonra neden onlara ihtiyaç duyalım ki!” demişlerdi.
--- alıntı ---
kaynak: wikipedia
buyrun;
--- alıntı ---
2002’de ingiltere, sheffield'lı komşu iki genç; 16 yaşındaki alex turner ve jamie cook, ailelerinden noel hediyesi olarak gitar istediler. arkadaşları matt helders çat pat davul çalıyordu. toparlanıp amatörce müzik yapmaya başladılar. ilk konserlerini 2003 haziranında 13 kişiye verdiler. 2004’ün sonlarında bir arkadaşları, demoları beneath the boardwalk'u internet sitesine koydu ve adresi arkadaşlarına gönderdi. arkadaşları kendi arkadaşlarına, onlar da başkalarına, oradan mp3 arama motorlarına derken birden herkes onlar hakkında konuşmaya başladı. bbc radyosu ve ingilizlerin meşhur tabloid gazeteleri, şarkılarla değil, arctic monkeys’in birden nasıl herkesin konuşma konusu olduğuyla ilgileniyordu.
arctic monkeys, müziklerini internet'te yaymaya devam etmek istiyordu. londra’daki meşhur astoria’yı dolduracak kadar hayranları vardı, konserleri kapalı gişe gidiyordu. 2005 mayısında kendi imkânlarıyla ilk ep’leri five minutes with arctic monkeys'ten bin tane bastılar. röportajlarda plak firmaları için “buraya kadar onlarsız geldik, bundan sonra neden onlara ihtiyaç duyalım ki!” demişlerdi.
--- alıntı ---
kaynak: wikipedia
devamını gör...
legal torbacı
sessiz sedasız gidivermiş yazar. yazardan fazlaydı da, bakalım. inşallah beklendiğinin farkındadır.
yapmayın böyle be, eksiltmeyin masadan dostları. *
yapmayın böyle be, eksiltmeyin masadan dostları. *
devamını gör...
gurbetçilere hesap bildirimi müjdesi
almanya işsizlik maaşı verdiği vatandaşının türkiye'de emlak zengini olduğunu öğrenip aydınlanacaktır. (bkz: ay hadi inşallah)
devamını gör...
yazılacak kitabın ilk cümlesi
"nereye gidersem gideyim, gerisin geri sessizliğimin içine dönüp geliyorum..."
devamını gör...
imamın alevilere eşlerinizi dedeye sunuyormuşsunuz demesi
aleviler kadar kafanıza taş düşsün diyorum. beyinsizlere konuşma hakkı bile verilmemeli artık iyice sapıttılar bunlar.
devamını gör...
iko (yazar)
ne deseniz hayır demeyen, en kötü o da olur bir gün diye naifçe cevaplayan, kibar ve mütevazı kurucu yazar.
devamını gör...
yahşi batı
tanıdığım cem yılmaz bu filmin senaryosunu bir karikatürist gibi sigara kağıdına mı yazdı acaba? bu film o kadar kötü ve tükenmiş bir film ki, ne filmi izleyen ne de konuşan var artık. yani cem yılmazın filmleri hep tükenen filmler, bildiğin süresi çabuk geçen filmlerden bir tanesi de bu. youtube'a film ile ilgili bir yorum yazmıştım bana abi kaç sene oldu diye mesaj atmışlar. yani yıllandıkça şarap değil bildiğin sirke olan filmler yapıyor cem yılmaz. peki bu kadar şey yazdık abicim biraz da filmden bahset dediğinizi duyar gibiyim, ben de bu arkadaşlara basit bir soru sormak istiyorum? komedi nedir? mizah nedir? hatta kamera ile çekilen bir şeyin film sayılabilmesi için temel gereken asgari koşullar nedir? mesela bir mantık örgüsüdür. bu filmde değil hiçbir cem yılmaz filminde kaçamak ve hepsi bir arada dahil bir mantık örgüsü yok. yani bir düşünceyi takip edemiyorsun. örneğin amerikaya giden iki kişinin takip edeceği ve filmi anlayacağı temel fikir nedir? filmde iki şaklabanın bir at arabası ile amerikayı dolaşması ve iğrenç bile sayılamayacak zevzeklikleri var, komik değil, düşündürücü değil, anlamlı değil, film değil. cem yılmaz da senelerdir düşündüren film kavramı ile dalga geçip duracağına bir sanat eserinin zaten bir fikir yada düşünce anlatması gerektiğini bile kavrayamamış birisi.
devamını gör...
person of interest
9/11 sonrasında (bkz: harold finch) tarafından, bir sonraki terörist saldırısını önlemek için yaratılan (bkz: the machine)'in "irrelevant" olarak kategorilediği kişilerin suçlu mu yoksa kurban mı olduğunu anlamaya çalıştığımız dizi. if then else bölümü, harikadır.
tabii şimdi akıllarda şu soru var. bu adamlar terörist saldırısını önleyeceklerdi, noldu da irrelevant mevzusuna el atmaya başladılar. çünkü harold fark etti ki, "everyone is relevant to someone". bunu nathan çok önceden demişti ama işte... biraz vakit aldı harold için anlaması.
tabii şimdi akıllarda şu soru var. bu adamlar terörist saldırısını önleyeceklerdi, noldu da irrelevant mevzusuna el atmaya başladılar. çünkü harold fark etti ki, "everyone is relevant to someone". bunu nathan çok önceden demişti ama işte... biraz vakit aldı harold için anlaması.
devamını gör...
mizah seviyesi yükseltilebilir mi sorunsalı
beni görünce insanlar otomatik gülüyor. sanırım bu benim mizah yönümün güçlü olduğunu değil, tipimin biraz kayık olduğunu gösteriyor bilemedim. bu konuda hala emin değilim. belki gerçekten komiğimdir.
soruyla alakasız bu açıklamadan sonra yükseltilebilir diyorum.
soruyla alakasız bu açıklamadan sonra yükseltilebilir diyorum.
devamını gör...
aşk
can yücel aşkın tarifini şöyle anlatmış;
"onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz..
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan oysa... her filmin kahramanı o...
her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde yarın sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz."
aslında aşk'a dair her şeyi bu güzel tarifle anlatmış olsa da aşk herkeste farklı yaşanan yegane duygudur. özlemin anlam bulduğu, huzur kokan, sevgiyle büyüyen ve sarmaşık gibi yüreğinizi sarıp sarmalayan duygudur aşk.
"aşk(ışk) kelimesinin sözlük anlamı ‘sarmaşık' demektir. bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar, oradan etrafa yayılır. nice fidanlar, selviler, çınarlar, bir sarmaşık tarafından sarılınca gitgide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp gõrünmez şeyler, yok eder. sarmaşığın özelliği, sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi ,sonunu hazırlamasıdır. nitekim aşk da insanı sarınca onu içten içe eritip yok eder." sözleriyle açıklamış iskender pala.
benim için de aşk bir bağdır. nasıl olduğu görülmeyen ilmek ilmek özlem, huzur ve sevgi dolu bir bağ.
-ne kadar seviyorsun dersen "nar" kadar derim. dışımda bir ben görünürüm, içimden binlerce sen dökülür!-
"onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz..
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan oysa... her filmin kahramanı o...
her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde yarın sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz."
aslında aşk'a dair her şeyi bu güzel tarifle anlatmış olsa da aşk herkeste farklı yaşanan yegane duygudur. özlemin anlam bulduğu, huzur kokan, sevgiyle büyüyen ve sarmaşık gibi yüreğinizi sarıp sarmalayan duygudur aşk.
"aşk(ışk) kelimesinin sözlük anlamı ‘sarmaşık' demektir. bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar, oradan etrafa yayılır. nice fidanlar, selviler, çınarlar, bir sarmaşık tarafından sarılınca gitgide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp gõrünmez şeyler, yok eder. sarmaşığın özelliği, sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi ,sonunu hazırlamasıdır. nitekim aşk da insanı sarınca onu içten içe eritip yok eder." sözleriyle açıklamış iskender pala.
benim için de aşk bir bağdır. nasıl olduğu görülmeyen ilmek ilmek özlem, huzur ve sevgi dolu bir bağ.
-ne kadar seviyorsun dersen "nar" kadar derim. dışımda bir ben görünürüm, içimden binlerce sen dökülür!-
devamını gör...
lilithinkizi
emek verdiği tanımların hak ettiği değeri görmediğini söyleyen yazarımızdır*. siz yazmaya devam edin, tanımlarınızın kaliteli birer analiz olduğunu düşünüyorum. bu şekilde devam edin.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sabah uyanma nedenleri
hiç uyumamış bir yazar olarak lanet olası finallerdir.
ananız çözsün 20 dakikada 25 soruyu tepkileriyle soru çözdük.
ananız çözsün 20 dakikada 25 soruyu tepkileriyle soru çözdük.
devamını gör...
gençlerde işsizlik diye bir kaygının bulunmaması
yüzde 29,1'lik oranın tüm gençleri kapsadığını öğrendiğim başlık.
devamını gör...
evi boşaltırken ampulleri de söken kiracı
evi kiraladığında evde ampul yoktu ise gayet normal davranan kiracıdır.
devamını gör...
humbaracı ocağı
humbara askerî terim olarak demirden yapılmış, içine patlayıcı madde doldurulan yuvarlak bir çeşit merminin adıdır. farklı ağırlıklarda ve büyüklükte olan humbaraların el ile atılanlarına “humbara-i dest”, havanla atılanlarına “humbara-i kebîr” adı verilirdi. bu mermiyi havan topu vasıtasıyla kullanan topçuya humbaracı , bunu yapan ve kullananların bağlı bulunduğu ocağa da humbaracı ocağı denirdi. humbaracı ocağı aynı zaman da tarihteki ilk havan topu sınıfı olma vasfını taşır. sultan 2.mahmud han zamanında yeniçeri ocağı ile birlikte kaldırılmıştır.
kaynak

devamını gör...