sözlükte sörf yapıyorum başlıktan başlığa atlıyorum begendiğim ve faydalı bulduklarımı artılıyorum.
devamını gör...

ileride "kardes istiyor musun?" derlerse hayır de. bir dost.
devamını gör...

senin dandik tanımlarını kim ne yapsın diye bir ses çığırıyor insanın beyninde. duygularımla oynamayın lütfen diye çığırasım geliyor benim de.
devamını gör...

yazıyı okurken aklıma direkt olarak navajo'lar geldi. ne alaka diyenin kalbini kırarım. alakası çok zira bizdeki halı motifleri ile navajo halılarının motifleri inanılmaz benzerlik gösterir. zaten yazacaklarımı yazdıktan sonra bir kaç örnek bırakacağım buraya. navajoların dokumacılığının ve kum sanatının arkasında çok keyifli efsaneler vardır. vakti zamanında örümcek kadın navajo kabilesini ziyaret etmiş. sizde demiş dokumacılık ışığı görüyorum, ''dokuyuverin gari!'' demiş. örümcek kadın kimdir, nedir derseniz? baş dokumacıdır. dokuma tanrısı olarak düşünebilirsiniz onu. şimşekten yapılmış bir dokuma tezgahı hediye etmiş navajolara... erkeği/kadını fark etmeksizin halı dokumayı bu tezgahta öğretmiş onlara. ama zamanla erkeklerin kabileler arası savaşlar, beyaz şeytanla savaşlar ve bufalo avı derken başları çok kalabalıklaşmış ve ihale navajo kadınlarına kalmış. bu inanç o kadar kanıksanmış ve derinlere işlemiştir ki, yeni doğan kız çocuklarının elleri örümcek ağları ile ovulur ve örümcek kadının yeteneğinin bu çocukları bulması için dua edilir. doğuştan dokumacı bir halk anlayacağınız.

değerli bir navajo'lu dostum aslında örümcek kadının insan olduğunu ve kendi insanlarına halı dokumayı öğrettiğini anlatmıştı. ama zamanla mevzu dilden dile aktarılarak öyle bir hal almış ki, anlattığım efsane doğmuş. kum sanatı ile ilgili de benzer bir hikaye vardır ama o bu başlığın konusu değil. orada da çizen adam/ressam adam gelip bu sanatı navajolara öğretiyor. neyse çok uzatmayayım. ben fi tarihinde navajo halılarını yakinen görme şansını eriştim. bizim halılarımıza ya da bizde kullanılan orta asya motiflerine cidden çok benziyorlar. bu mevzu derin aslında adamlara ayrı bir başlık açmak lazım. ben sadece yeri gelmişken bu benzerliğin altını çizmek istedim.

şöyle bir kaç örnek iliştireyim şuraya; artı inceledikçe ve karşılaştırdıkça benzerlikleri kendiniz de tespit edersiniz diye düşünüyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


.
devamını gör...

bence alt dudağın hemen altındaki kısımdır çünkü artık nefes alamayacak olduğumuzda bu sözü kullanırız ya da bardağın taşırmadan hemen önceki andır.
devamını gör...

"en uzun, en çaresiz geceni düşün, sabah olmadı mı?" sorusu ezberimde olan yazardır.
devamını gör...

patateslitost un msj alımı kapalı olduğu için bu şekil yazayım. aşı pasif bağışıklık sağlamaz.
aşı aktif bağışıklık sağlar. her aşının bağışıklık süresi aynı değildir. ömür boyu koruyan da var 6 ay koruyan da var.

aktif bağışıklık: vücudun antikor üretebilmesidir. doğal yollarla yabancı etkeni kaparız (hava, kan, besin, cinsel sıvı, temas vs) ya da aşılama ile vücudu mikropla tanıştırırız. sonra buna karşı antikor üretmeye çabalarız. bu işi bir çeşit akyuvar olan b lenfositler yapıyor. bazı aktif bağışıklık durumları ömür boyu sürebiliyor.
pasif bağışıklık: vücuda hazır antikor verilmesidir. serum ile olur. ( antikor içeren serum, tatlı tuzlu su değil) plazma nakli ile olur, anneden bebeğe plasenta veya süt ile antikor geçmesi sonucu olur. kısa sürer.

aktif bağışıklıkta antikoru sen üretiyorsun.
pasif bağışıklıkta dışardan hazır alıyorsun.

başka bağışıklık terimleri de var:
hücresel bağışıklık: t lenfositler yapar. kanserli hücreler veya organ nakli ile gelen hücrelere de temas ederek etkisiz hale getirmeye çalışırlar.
humoral bağışıklık: b lenfositler yapar. antikorlar yabancı maddeye yapışır. onun hareket kabiliyetini kısıtlar ve aynı zamanda onu işaretlemiş olur. daha iri akyuvarlara sinyal yollar, bu işaretlediğim molekülü yut ve sindir gibi.

bunlar özgül bağışıklıktır. (spesifik) zatürreye farklı vereme farklı antikor üretmek gibi.
bunun dışında deri, burun kılı, mide öz suyu, göz yaşı, mukus salgısı hatta ter, doğal katil hücreler, ateş, (1-1.5 derece artması, fazlası değil) iltihaplanma, interferonlar, mikropları yutan iri akyuvarlar vs hepsi bağışıklık unsurlarıdır. bunlar özgül olmayan bağışıklıktır. (spesifik olmayan)

kısacası önce sağlıklı bir derin olacak. proteini eksik etmeyeceksin, antikorlar şekerden oluşmuyor, çok stres yapmayacaksın, akyuvarları baskılıyor. üşütmeyeceksin. taşa yaşa oturmayacaksın. kan, merkezi organlara toplanıyor mikroplar 1 saat başıboş kalınca hortluyor, düzenli uyuyacaksın.
bildiğin şeyler.

düzenleme: imla, türkçe karakter.
düzenleme 2: antibiyotikler aktif ya da pasif bağışıklık sağlamaz. sadece vücudumuz saldırı altındayken işler daha da kötüye gitmesin diye bir önlemdir. antibiyotikler virüsler üzerinde etkili değildir. grip gibi virüs hastalıklarında antibiyotik yazılmasının sebebi akyuvarlar virüsler ile uğraşırken bakterilerin hortlamasını engellemeye yöneliktir. bu yüzen grip için; ilaçla bir hafta ilaçsız yedi günde geçer ironisi yapılır.
devamını gör...

insan ve hayvanların kemik ve diş yapıları için gerekli ve önemli bir maddedir. diş macunlarında kullanılan flor dişe beyazlık kazandıran maddedir. içme sularına da zaman zaman flor takviyesi yapılır.
devamını gör...



amy winehouse aşısı. bir avuç içi büyüklüğünde saşe içinde bulunur. yarım bardak ılık suyun içine boca edilip nefessiz kalasıcaya şekilde kafaya dikilir.

şarkının ve dolayısıyla amy'nin anısına aykırı olarak the great gatsby'nin soundtrack'inde beyonce ve andre 3000 iş birliğinde icra edilmiş.

ama ne oldu? aşırı yüklemeden karnımıza kramplar girdi. çok sevdim sözlük.
devamını gör...

orijinal adı italyanca il buono il brutto il cattivo olan, türkiye’de iyi, kötü ve çirkin olarak bilinen, 1966 yapımı, spaghetti western tarzındaki filmlerin en bilinenidir. yönetmenliğini sergio leone yapmış olup, başrollerinde clint eastwood ((i: blondie), iyi ), lee van cleef ( (i: kötü), angel eyes ), eli wallach ( (i: çirkin), tuco ) bulunmuştur. filmin tüm dünya çapında meşhur olmasında katkısı olan müziklerini ise ennio morricone yapmıştır. film ımdb'de dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 250 filmi arasında 9. sırada yer almaktadır. ana hatlarıyla amerikan iç savaşı’nda bir mezarlıkta gömülü olan altınlar için üç kovboy’un mücadelesini konu etmektedir. a fistful of dollars ( bir avuç dolar- 1964 ) ve for a few dollars more ( birkaç dolar için- 1965 )'un ardından dolar üçlemesi serisinin son filmidir. filmin soundtrack’inde yer alan ve final sahnesinin müziği olan the ecstasy of gold metallica’nın tüm konserlerinin giriş müziğidir.

imdb
soundtrack
final sahnesi
devamını gör...

''zaman lazım sadece, unutacaksın! nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını... kırılan kalbini de öyle unutacaksın''
-mecit ömür öztürk
devamını gör...

zamanında konuşurken dinlenilmemiş insandır. nasıl olsa konuşsam da beni dinlemeyecekler diye konuşmak istemezler. insan değer gördüğü yerde konuşup fikirlerini paylaşır.
devamını gör...

sürücü gibi davranmak.. halbuki maganda gibi davranmak gerekiyor.
kadın sürücü olarak kendi adıma konuşayım. trafikte çekiniyorum biraz. acemilikten kaynaklı bir çekinme değil. sinirime yenilip bir gün bir taksi veya dolmuş şoförüne bodoslama geçirmekten çekiniyorum. bir de dağdan şehre inmiş ayılar var nadiren de olsa. yoksa vallahi ne geri park ne sıfır yanaşma ve aynaları kontrol etmeme gibi sorunlarım mevcut değil. trafikte gayet sakin ve dikkatliyim.
devamını gör...

ben bu tasarrufu sıkça yapmaktayım. size de tavsiye ederim. her yıl milyonlarca nokta gereksizce israf ediliyor.
devamını gör...

çay. her sabah içiyorum ve her sabah da içmeye devam edebildiğime göre de bıkmıyorum.
devamını gör...

onu arıyorum. evet bir menekşe kokusunda.
devamını gör...

sözde senden kaçıyorum, dolu dizgin atlarla
devamını gör...

gündem olmak için yapılan saçmalıklar.
devamını gör...

mısır piramitleri, genellikle firavunların mezarları olarak inşa edilen yapılardır. bilinen en eski piramit, üçüncü hanedan döneminde inşa ettirilmiş ve mimar imhotep tarafından tasarlanmış olan basamaklı piramittir. piramitler zamanında çalıştırılan işçiler, mimarlar ve bu sırrı bilen her kim varsa öldürülmüşlerdir. bu gizemli yapılardan keops piramidi dünyanın yedi harikasından birisidir. mısır piramitleri, tüm detaylarıyla yüzyıllardır gizemini koruyan yapılardır. kimler tarafından nasıl yapıldığı tam bir soru işaretidir. mısır piramitlerinin özellikleri keşfedildikçe insanlık bu yapılara daha da hayran kalmıştır. sırrı hala çözülemeyen mısır piramitlerinin bazı ilginç özellikleri vardır. piramitlerin her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir. bu taşları temin edecek en yakın mesafe yüzlerce kilometre uzaklıktaydı. piramitlerin yapımında kullanılan bu taşların nasıl getirildiği konusunda farklı varsayımlar bulunmaktadır. piramit kimin adına yapıldıysa, o kişinin öldükten sonra mumyalanarak piramit içerisindeki mezarının bulunduğu odasına, yılda sadece iki kez; doğduğu ve tahta çıktığı günlerde güneş girer. piramitler incelenirken keşfedilen mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan 12 bilim insanı kanserden öldü. nedeni günümüzde hala çözülememiş bir başka olay ise piramitlerin içerisinde ultrasound, radar ve sonar gibi cihazların çalışmamasıdır. kirletilmiş su, birkaç gün piramidin içine beklediğinde arıtılmış olarak geri alınır. piramidin içerisine konulan süt birkaç gün süreyle taze kalır ve ardından bozulmadan yoğurt haline gelir. bitkiler piramidin içerisinde normalden daha hızlı sürede büyür. piramidin içine bırakılmış su, beş hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir hale gelir. çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku vermeden piramit içinde mumyalaşır. kesik, yanık, sıyrık gibi yaralar büyükçe bir piramidin içinde daha çabuk iyileşme sürecine girer. piramitlerin bazı odalarının içinde ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur; araştırmacıların çoğu ya piramit içinde bulunan labirentte kayboldular ya da aynı yerde birkaç tur attılar; ancak içlerini gören hiç olmadı.
devamını gör...

pentagram'ın osmanlı dönemindeki kafes usulünü tam 51 yıl tahtı bekleyen üçüncü osman'ın gözünden anlattığı güzel bir parça. şarkının sözlerini tarihle harmanlayıp anlatmaya çalışacağım.

öncelikle osmanlı devletinde on yedinci asra gelinceye kadar padişahı belirlemede yerleşik bir usulün olmadığını söylemek lazım. bu anlayışın bir yansımasına fatih kanunnamesi'nde geçen "evladımdan her kime saltanat müyesser olursa" kısmını örnek olarak verebiliriz. belki bu şekilde tahta en liyakatli olanın geçeceği düşünülmüştür. eski türk devlet geleneğinde tahta kimin geçeceği konusunda yerleşik bir usulün olmamasını, devletin sadece hükümdarın değil, hükümdarlık ailesinin ortak bir malı olmasına dayandırabiliriz. bunun sonucu olarak tahtta birden fazla kişinin söz hakkına sahip olması bir sorun teşkil etmiş ve on yedinci asra kadar tahta geçmede iki farklı usul kullanılmıştır.

bunlardan birincisi seçim usulüdür. padişah öldüğünde yerine geçecek şehzade merkezdeki dar bir kadronun seçimiyle belirlenir. ikinci usul ise tahttaki padişah tarafından yerine geçecek kimsenin belirlenmesidir. buna ahd denir.

osmanlı tarihinde on yedinci asra kadar bu iki yolun dışında olmak üzere başka bir yol ile tahta çıkan tek padişah yavuz sultan selim'dir. babası ikinci bayezıt'ın, şehzade ahmed'i veliaht olarak düşündüğünü anlayan selim, arkasına yeniçerilerin de desteğini alarak, bir nevi zor kullanarak, babasının tahtı kendisine bırakmasını sağlamıştır.

tüm bunlar tahtta birden fazla kişinin söz sahibi olması sebebiyle taht mücadelelerine engel olamamıştır. taht kavgalarını önlemenin bir yolu olarak, tahta geçen osmanlı padişahının nizam-ı alem için hayatta bulunan kardeşlerini katlettirmesi uygun görülmüştür.

konuyu biraz açmak gerekirse, kardeş katlinden kasıt, tahta geçen padişaha isyan eden ve onu devirip yerine geçmek isteyen şehzadelerin öldürülmesi değil, buna teşebbüs dahi etmeyen şehzadelerin öldürülmesidir. hatta bu durum çocuk yaşta şehzadeleri de kapsamış ve halk nazarında büyük tepki çekmiştir. osmanlı tarihi boyunca bu şekilde öldürülen şehzade sayısı elli civarındadır.

çocuk yaşta şehzadelerin öldürülmesinin en uç örneği üçüncü mehmet döneminde gerçekleşmiştir. tahta çıkar çıkmaz ilk işi bebek yaşta 19 kardeşini boğdurtmak olmuştur. (20 kız kardeşini ve babasının hamile bıraktığı cariyeleri ve daha sonrasında 16 yaşındaki oğlunu da öldürtmüştür. babası (gbkz: üçüncü murat)'ın 130 çocuğu olduğu söylenir.) sonrasında kafes usulünü getirmiştir. oğlu birinci ahmet de tahta geçecek şehzadenin çocuk yaşta olması sebebiyle ekber ve erşed sistemini getirmiştir.

kafes sistemi ile şehzadelerin sancağa çıkma uygulaması son buldu. bu durum sarayda dışarıdan izole bir şekilde hayat süren şehzadeler üzerinde ruhsal ve fiziksel anlamda genellikle kötü bir etki bırakmıştır. kafesten çıkma ihtimalleri ekber ve erşed sistemine göre tahta çıkmaya uygun olmalarıydı. ekber ve erşed sistemi tahta en yaşlı ve aklı başında olanın geçmesini şart koşmuştur. böylelikle padişahı belirlemede yerleşik bir usul oluşmuş ve kardeş katlinin önüne geçilmiştir.

evet, şimdi ufaktan şarkıya geçiş yapmaya çalışalım. şarkıya konu olan üçüncü osman tam 51 yıl kafes hayatı yaşamıştır. kafes hayatında şehzadeler dışarıdan izole bir şekilde ya eceliyle ölmeyi ya da bir gün tahta çıkmayı bekliyorlar. dünyadan bir haber olmaları sebebiyle tahta çıktıklarında devlet işlerinde genellikle başarı gösteremez, onların yerine devlet işlerine vezirler bakar. kafes hayatlarında çocuk sahibi olmaları yasaktır. maksat şehzade sayısının tutulup olası bir taht mücadelesine sebebiyet verilmemesidir. tahta geçmeye uygun kişi sayısının çokluğu, tahta geçen kişinin uzun yıllar tahtta kalma gibi bir kaç ihtimal sebebiyle, üçüncü osman 51 yıl boyunca kafes hayatı yaşamıştır. kaldı ki bu en uzun kafes süresidir.

şarkı sözlerini dikkate alarak bir kaç şey söylemek gerekirse, çok önceden doğmuş olmayı dilemiş midir? kesinlikle. kafes hayatı bir zindan hayatı gibi midir? evet, fakat ortada bile isteye yapılmış bir kötülük yok. yine de ruhsal ve fiziksel olarak şehzadeleri yıpratan bir süreç. hele hele bu süre 51 yıl ise şarkıdaki ima adeta gerçek gibi. sıra ona geldiğinde kimsenin canını bağışlamamış mıdır? hayır, tahtta kısa süre (3 yıl) kalmış, istanbul yangınlarını saymazsak nispeten sakin geçen bir dönemde padişahlık yapmıştır. fakat içinden bunları geçirmediğine kimse yüzde yüz emin olamaz.
şarkıda geçen "kardeşlerimi de öldürdüm ben yapmam gerektiğinde" geçmişe atıf muhtemelen. şarkının sonundaki, "ne yaparsan yap" tek kanun olacak! kısmı aleister crowley'e ait bir söz. o adam başka bir dünya zaten. swh
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim