ceza
ceza ya da gerçek adıyla bilgin özçalkan, türk rap müzisyeni ve söz yazarıdır. çok hızlı konuşup şarkı söylemesiyle meşhurdur.
devamını gör...
kadının düşmanı yine kadın mıdır sorunsalı
insanın düşmanı insandır. düşman arayan illa birini buluyor. güzel diye, çirkin diye, zeki diye, cahil diye. geçen biri çirkin diye öldürüldü, bir çoğu da sözde onu çok güzel gören sevgilileri tarafından. sadece kadının düşmanı kadındır sözü yapıştı üzerimize çünkü ataerkillik içinde düşünceleri baskılanmış onlarca kadın var.
insanın olduğu ortamda kadın ya da erkek fark etmeksizin düşmanlık bitmez. insan hep ben dedikçe de bu bitmeyecek. oysa herkes başkaları ile uğraşmak yerine biraz kendiyle uğraşsa dünya daha yaşanılır olmaz mı?
insanın olduğu ortamda kadın ya da erkek fark etmeksizin düşmanlık bitmez. insan hep ben dedikçe de bu bitmeyecek. oysa herkes başkaları ile uğraşmak yerine biraz kendiyle uğraşsa dünya daha yaşanılır olmaz mı?
devamını gör...
javier pena (yazar)
kafa sözlüğün betimleme ve benzetme üstadı. beni de betimledi mahlasım üzerinden ve güldürdü yalan değil. tüm sözlüğü elden geçirmekle meşgul şuan. nickaltını ben patlatayım dedim hayırlısıyla*
devamını gör...
normal sözlük'ün 35 yaş istilasına uğramış olması
deneyimleriyle bizleri bilgilendiren yazarlardır. iyi ki varlar..
devamını gör...
farketmeden
sesi ve oyunculuğu ayrı güzel sanatçı. demet evgar-farketmeden(offıcıal vıdeo)
devamını gör...
külotlu çorap yırtma fetişi
devamını gör...
polikistik over sendromu
alt batına yapılan ultrasonla ve bazen gizli (görünmeyen) yapılarda adetin üçüncü günü yapılan kan testi sonucu teşhis edilen kadın hastalığıdır. en az bir sene (sürekli) doğum kontrol ilaçları ile tedavi edilmeye çalışılır.
devamını gör...
ülkenin refah seviyesini artırmak için yapılacaklar
1-ciddi bir nüfus planlaması yapılması
2-eğitime ayrılan payın arttırılması
2-eğitime ayrılan payın arttırılması
devamını gör...
bir esnaf yalanı
muayyer.
hasar kaydı yok.
keyfekeder boyalı.
hatasız,dosta gider.
hasar kaydı yok.
keyfekeder boyalı.
hatasız,dosta gider.
devamını gör...
mandela etkisi
hala antartika'nın antar(k)tika olmasına inanamıyorum. böyle etki olmaz olsun. ayrıca bu başlığın ilgi çekmemesi sözlüğün hala çaylak modda çalıştığının göstergesidir.
devamını gör...
silmarillion
5 kutsal kitaptan birisi.
devamını gör...
tehlikeli oyunlar
bazı eserler hakkında pek bir şey söylenmez onlar daha çok kendini anlatırlar hatta zaman zaman bizi. tehlikeli oyunlar böyledir bir noktada, anlatmak için okunan kitaplardan değildir. anlarsın anlamazsın önemli değil, yarıda bırakırsın veya devam edersin o da önemli değil, kitabı kapatsan bile sen artık o kitabın bir karakterisindir hatta hep öyleydin. tıpkı günlük'ü okuyanların oğuz atay'ın da aslında hepimiz gibi bu romanın her yerinde olduğunu bilmesi gibi. ateş viskisi gibi diye bir benzetme yapmıştı bu kitap hakkında zamanında kıymetli bir dostum, insanın boğazını yaksa hatta bazen tüm bildiklerini kustursa bile yine de içmeye devam etmek istiyor insan. bir kitap okuyup değişmez hayatlar veya hayatın anlamını bulmak için okunmazlar da ama bu demek değil ki bazı kitaplar insanın iç dünyasının bir aynası olmayacak. aynaya uzun bir bakış atmak için okunması gereken, türk edebiyatının en güzel eserlerinden. hatta belki de benim bu kitap hakkında söyleyebileceğim en güzel şeyi tutunamayanlar kitabında yazmış zaten oğuz atay: gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
bir noktada böyle, daha çok şey söylemeyi dilerdim ama bundan fazlasını söylemek bir noktada ziyan olmaz mı?
"beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben van gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız, beni tanımalısınız."
“derler ki tarla kuşu bütün gece öttüğü zaman, tarla faresi bütün ihtiyatı elden bırakır ve yuvasından çıkarmış. ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. ve sonra bütün hayallerimi yıktın. yönetimi eline aldın. ve sonra birlikte sokakta yürürken, istediğin yerden karşı kaldırıma geçmeğe cesaret ettin.”
"insan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor."
"kendime engel olamıyorum: yanımda sıcak bir varlık bulunca bencil oluyorum. insan, sevdiğini üzmek pahasına ondan yararlanmaya çalışıyor. bu arada benim gibi, aşağılık durumlara düşüyor. çünkü neden? çünkü yalnızlık ve karanlık onu vahşileştiriyor."
"iyi romanların okuyucusu olmaktansa, kötü romanların kahramanı olmak istiyordu."
"artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendin."
"kafam cam kırıklarıyla dolu. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun?"
"insanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen, şimdi hep birlikte saçmalayalım, aklımızı dinlendirelim, mantığımızı dinlendirelim, rüyada yaşayalım."
"pusuda bekleyen kötü hayaller, eziyet eden görüntüler birden saldırıyordu üstüme. yarım kalmış işkenceler, artık sıralarının geldiğini düşünerek ortaya çıkıyordu."
"bilirsiniz bu doktorları. insanlarla birlikte bulunma dediler. yalnız kalma dediler. sevinme dediler."
"kendimi iyi hissetmiyorum bilge. beni bir daha görmek isteyeceğini sanmıyorum. kendimi suçlu hissediyorum. doğduğum günden başlayan bir suç dizisi içindeyim. seni görmek istemiyorum, seni görmek istemiyorum. aynı olayları bir daha yaşayacak gücüm kalmadı. beni unut -belki de unuttun- beni unut. başıma gelecekleri düşünme. ne yaptığımı, nasıl yaşadığımı merak etme. sana anlatması zor. sevmesini bilmeyenler kaderlerine razı olmalıdırlar. oluyorum. eyvallah. iyi değilim fakat üzüntülü de değilim; bak gülüyorum: ha-ha."
bir noktada böyle, daha çok şey söylemeyi dilerdim ama bundan fazlasını söylemek bir noktada ziyan olmaz mı?
"beni hemen anlamalısın, çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum, ben van gogh'un resmi değilim, öldükten sonra beni müzeye koyamazsınız, beni tanımalısınız."
“derler ki tarla kuşu bütün gece öttüğü zaman, tarla faresi bütün ihtiyatı elden bırakır ve yuvasından çıkarmış. ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. ve sonra bütün hayallerimi yıktın. yönetimi eline aldın. ve sonra birlikte sokakta yürürken, istediğin yerden karşı kaldırıma geçmeğe cesaret ettin.”
"insan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor."
"kendime engel olamıyorum: yanımda sıcak bir varlık bulunca bencil oluyorum. insan, sevdiğini üzmek pahasına ondan yararlanmaya çalışıyor. bu arada benim gibi, aşağılık durumlara düşüyor. çünkü neden? çünkü yalnızlık ve karanlık onu vahşileştiriyor."
"iyi romanların okuyucusu olmaktansa, kötü romanların kahramanı olmak istiyordu."
"artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendin."
"kafam cam kırıklarıyla dolu. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor, anlıyor musun?"
"insanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen, şimdi hep birlikte saçmalayalım, aklımızı dinlendirelim, mantığımızı dinlendirelim, rüyada yaşayalım."
"pusuda bekleyen kötü hayaller, eziyet eden görüntüler birden saldırıyordu üstüme. yarım kalmış işkenceler, artık sıralarının geldiğini düşünerek ortaya çıkıyordu."
"bilirsiniz bu doktorları. insanlarla birlikte bulunma dediler. yalnız kalma dediler. sevinme dediler."
"kendimi iyi hissetmiyorum bilge. beni bir daha görmek isteyeceğini sanmıyorum. kendimi suçlu hissediyorum. doğduğum günden başlayan bir suç dizisi içindeyim. seni görmek istemiyorum, seni görmek istemiyorum. aynı olayları bir daha yaşayacak gücüm kalmadı. beni unut -belki de unuttun- beni unut. başıma gelecekleri düşünme. ne yaptığımı, nasıl yaşadığımı merak etme. sana anlatması zor. sevmesini bilmeyenler kaderlerine razı olmalıdırlar. oluyorum. eyvallah. iyi değilim fakat üzüntülü de değilim; bak gülüyorum: ha-ha."
devamını gör...
yadsımak
yadsımak, çocukluk dönemlerinde travmatik olaylara maruz kalmış ve bununla baş edebilmenin tek yolunun “yokmuş” , “olmamış” gibi davranmak durumunda kaldığı dönemlerde başlangıç gösterip, bireyin yetişkinlik döneminde de baş edemeyeceğini düşündüğü olaylarlarda bir kaçış mekanizması olarak kullandığı ve ciddi olumsuz sonuçlar verebilecek bir durumdur. çevresi tarafından çoğunlukla algılanmayabilir. var olan durumu önemsemediği ya da “numara” yaptığı oyun oynadığı düşünülebilir. aslında birey bunu yaptığının farkında değildir ve dışardan yapılan hatırlatmalara olumsuz tepkiler verebilir.
devamını gör...
yazarların ruh hallerini anlatan bir söz
bir küfür gibi evde oturuyorum.
birhan keskin - fakir kene
sayfa 50
birhan keskin - fakir kene
sayfa 50
devamını gör...
zengin bir eş bulma hayali
o zaman güzel ve gerçekten yaşanmış bir olayı alıntılayarak bu başlığa güzel bir tanımla katkıda bulunalım.
--- alıntı ---
çok ilginç bir yazışma bu; belki daha önce okumuş olanlarınız vardır. fakat internette dolaşan bu yazıyı sizlerle paylaşmaktan kendimi alamadım. adam, dünyanın en ünlü finans şirketlerinden birinin başkanı olabilir. ama burada “güzin abla”lık yapıyor. hem de çok yerinde ve tam benlik bir cevap veriyor, zengin koca peşindeki kıza. bu sıkıntılı günlerde biraz gülümsemek hiç de fena olmayacak sanırım.
dünyanın en büyük finans şirketlerinden j.p. morgan’ın ceo’su james dimon, zengin koca avcısı bir kızın attığı elektronik postaya bakın nasıl cevap veriyor.
önce kızın j.p. morgan’a yolladığı elektronik postaya bir göz atalım:
“sayın morgan, size karşı dürüst olacağım. bu yıl 25 yaşına giriyorum. çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. yıllık geliri en az 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum.
açgözlü olduğumu düşünebilirsiniz, fakat new york’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar maalesef orta sınıf sayılıyor. çok şey istemiyorum.
sizin sitenizde yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan birileri var mı? hepiniz evli misiniz? bu konuları merak ediyor ve sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek?
bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. central park’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidanslarda yaşamak isteyen biri için yıllık 250 bin dolar yeterli değil.
size alçak gönüllülükle soruyorum;
1) zengin bekârlar nerede takılır? (lütfen bar, restoran, spor salonu, kulüp vs. gibi mekânların isimlerini ve adreslerini yazar mısınız?)
2) hangi yaş kategorisine odaklanmalıyım? 3) çoğu zenginin eşleri neden ortalama güzellikte? birkaç kızla tanıştım; güzel veya ilgi çekici değiller ama zengin erkeklerle evlenebilmişler.
4) kimin karınız, kimin yalnızca sevgiliniz olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz? benim hedefim evlenmek. zengin bir adamla evlenebilmek için ne yapmalıyım?”
saygılarımla
bayan güzel
işte dımon’un kıza yanıtı
“sevgili bayan güzel, yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. tahmin ediyorum ki sizin gibi aynı soruları soran pek çok genç kız vardır.
lütfen profesyonel bir yatırımcı olarak durumunuzu analiz etmeme izin verin. benim yıllık gelirim 500 bin doların üzerinde, sizin kriterlerinize uyuyor, bu sebeple zamanınızı boş yere çalmadığımı umut ediyorum.
bir işadamı gözünden bakarsak, sizinle evlenmek kötü bir fikir. nedeni ise çok basit, lütfen açıklamama izin verin.
detayları bir kenara bırakırsak, yapmaya çalıştığınız şey ‘güzellik’ ile ‘para’ ikilisini takas etmek: a kişisi güzelliği sağlar, b kişisi de bunun için ödeme yapar, gayet adil.
fakat burada ölümcül bir problem var; sizin güzelliğiniz kaybolacak ama benim param iyi bir sebep olmadıkça tükenmeyecek.
aslına bakarsanız, benim gelirim yıldan yıla artabilir, ancak siz yıldan yıla güzelleşemezsiniz. bu sebeple, ekonomik açıdan bakarsak, ben değer kazanan bir varlıkken siz değer kaybeden bir varlıksınız. hem de sıradan bir değer kaybı değil, katlanarak artan bir değer kaybı.
eğer güzellik sizin tek varlığınızsa, değeriniz 10 yıl sonra çok daha düşük olacak.
wall street’te kullandığımız bir terimden yola çıkarsak, sizin için ‘takas pozisyonu’ diyebiliriz, ‘satın al ve bekle’ değil.
sizi satın almak iyi bir fikir değil, bu sebeple kiralamayı tercih ederim. çünkü alışveriş değeri düşen bir şeyi uzun süre elde tutmak hiç de akıllıca değildir. şüphesiz; aynı şey sizin istediğiniz evlilik için de geçerli.
bu yazdıklarım size zalimce geliyorsa bir de şöyle düşünün; tüm paramı kaybetseydim, beni terk etmez miydiniz? aynı şekilde güzelliğinizi kaybettiğinizde, benim de çıkış yolunu bulmam gerekmez mi?
yıllık geliri 500 bin doların üstünde olan insanlar aptal değil; sizinle yalnızca çıkarız ama evlenmeyiz. size, zengin bir adamla evlenme fikrini unutmanızı öneririm.
bu arada, yılda 500 bin dolar kazanan o zengin siz olabilirsiniz. zira o kadar parayı kazanmak, zengin bir aptal bulabilme ihtimalinizden daha yüksek.”
ceo j.p. morgan
--- alıntı --- kaynak burdan buyrunuz
evet adam resmen seni napayım. zaten ben zenginim kiralarım on sene sonra bi daha kiralarım demiş. yani güzel hanımlar boşverin zengin kocayı falan, çalışın çabalayın emek verin kendi ayaklarınızın üzerinde durun. başkalarının attığı temellerin üzerinde durmayın. zengin kadın bulurum diye gezen hemcinslerime zaten tek kelime etmeyeceğim. (bkz: suratınıza tükürmek isterdim,ama ondan da anlamazsınız ki siz)
--- alıntı ---
çok ilginç bir yazışma bu; belki daha önce okumuş olanlarınız vardır. fakat internette dolaşan bu yazıyı sizlerle paylaşmaktan kendimi alamadım. adam, dünyanın en ünlü finans şirketlerinden birinin başkanı olabilir. ama burada “güzin abla”lık yapıyor. hem de çok yerinde ve tam benlik bir cevap veriyor, zengin koca peşindeki kıza. bu sıkıntılı günlerde biraz gülümsemek hiç de fena olmayacak sanırım.
dünyanın en büyük finans şirketlerinden j.p. morgan’ın ceo’su james dimon, zengin koca avcısı bir kızın attığı elektronik postaya bakın nasıl cevap veriyor.
önce kızın j.p. morgan’a yolladığı elektronik postaya bir göz atalım:
“sayın morgan, size karşı dürüst olacağım. bu yıl 25 yaşına giriyorum. çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. yıllık geliri en az 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum.
açgözlü olduğumu düşünebilirsiniz, fakat new york’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar maalesef orta sınıf sayılıyor. çok şey istemiyorum.
sizin sitenizde yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan birileri var mı? hepiniz evli misiniz? bu konuları merak ediyor ve sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek?
bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. central park’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidanslarda yaşamak isteyen biri için yıllık 250 bin dolar yeterli değil.
size alçak gönüllülükle soruyorum;
1) zengin bekârlar nerede takılır? (lütfen bar, restoran, spor salonu, kulüp vs. gibi mekânların isimlerini ve adreslerini yazar mısınız?)
2) hangi yaş kategorisine odaklanmalıyım? 3) çoğu zenginin eşleri neden ortalama güzellikte? birkaç kızla tanıştım; güzel veya ilgi çekici değiller ama zengin erkeklerle evlenebilmişler.
4) kimin karınız, kimin yalnızca sevgiliniz olabileceğine nasıl karar veriyorsunuz? benim hedefim evlenmek. zengin bir adamla evlenebilmek için ne yapmalıyım?”
saygılarımla
bayan güzel
işte dımon’un kıza yanıtı
“sevgili bayan güzel, yazınızı büyük bir ilgiyle okudum. tahmin ediyorum ki sizin gibi aynı soruları soran pek çok genç kız vardır.
lütfen profesyonel bir yatırımcı olarak durumunuzu analiz etmeme izin verin. benim yıllık gelirim 500 bin doların üzerinde, sizin kriterlerinize uyuyor, bu sebeple zamanınızı boş yere çalmadığımı umut ediyorum.
bir işadamı gözünden bakarsak, sizinle evlenmek kötü bir fikir. nedeni ise çok basit, lütfen açıklamama izin verin.
detayları bir kenara bırakırsak, yapmaya çalıştığınız şey ‘güzellik’ ile ‘para’ ikilisini takas etmek: a kişisi güzelliği sağlar, b kişisi de bunun için ödeme yapar, gayet adil.
fakat burada ölümcül bir problem var; sizin güzelliğiniz kaybolacak ama benim param iyi bir sebep olmadıkça tükenmeyecek.
aslına bakarsanız, benim gelirim yıldan yıla artabilir, ancak siz yıldan yıla güzelleşemezsiniz. bu sebeple, ekonomik açıdan bakarsak, ben değer kazanan bir varlıkken siz değer kaybeden bir varlıksınız. hem de sıradan bir değer kaybı değil, katlanarak artan bir değer kaybı.
eğer güzellik sizin tek varlığınızsa, değeriniz 10 yıl sonra çok daha düşük olacak.
wall street’te kullandığımız bir terimden yola çıkarsak, sizin için ‘takas pozisyonu’ diyebiliriz, ‘satın al ve bekle’ değil.
sizi satın almak iyi bir fikir değil, bu sebeple kiralamayı tercih ederim. çünkü alışveriş değeri düşen bir şeyi uzun süre elde tutmak hiç de akıllıca değildir. şüphesiz; aynı şey sizin istediğiniz evlilik için de geçerli.
bu yazdıklarım size zalimce geliyorsa bir de şöyle düşünün; tüm paramı kaybetseydim, beni terk etmez miydiniz? aynı şekilde güzelliğinizi kaybettiğinizde, benim de çıkış yolunu bulmam gerekmez mi?
yıllık geliri 500 bin doların üstünde olan insanlar aptal değil; sizinle yalnızca çıkarız ama evlenmeyiz. size, zengin bir adamla evlenme fikrini unutmanızı öneririm.
bu arada, yılda 500 bin dolar kazanan o zengin siz olabilirsiniz. zira o kadar parayı kazanmak, zengin bir aptal bulabilme ihtimalinizden daha yüksek.”
ceo j.p. morgan
--- alıntı --- kaynak burdan buyrunuz
evet adam resmen seni napayım. zaten ben zenginim kiralarım on sene sonra bi daha kiralarım demiş. yani güzel hanımlar boşverin zengin kocayı falan, çalışın çabalayın emek verin kendi ayaklarınızın üzerinde durun. başkalarının attığı temellerin üzerinde durmayın. zengin kadın bulurum diye gezen hemcinslerime zaten tek kelime etmeyeceğim. (bkz: suratınıza tükürmek isterdim,ama ondan da anlamazsınız ki siz)
devamını gör...
crooked ormanı
bükülmüş gövdeye sahip yaklaşık 400 tane eğri çam ağacının bulunduğu crooked forest polonya’nın gryfino kasabasında yer alıyor. uzun yıllardır beri bilim insanlarının ve meraklı turistlerin ilgi odağı bir yer.
1930-1934 yılları arasında, almanların yönetimindeki 1,7 hektarlık alana dikilmiş bu çamların neden gövdelerinin bir kısmından sonra 90 derecelik bükülmeyle eğri bir şekilde büyüdükleri henüz tespit edilememiştir. kaynak
yaklaşık 15 metre uzunluğundaki bu ağaçlar için kimi genetiği değiştirilmiş tohum kullanılmış diye iddia etmiş ama iddiayı destekleyecek bir kanıt bulunamamıştır.
ağaçların fotosentez için güneşe yönelmek istemesi, fırtınaya tutulmuş olmaları, gençken kalın bir kar tabakası altında kalmaları, sel gibi doğal bir afete maruz kalmalarından dolayı ağaçların eğrildiği ileri sürülmüş ama tatmin edici bir açıklama yapılamamıştır.
mahlassızım çektiği güzel fotoğraflara cooked ormanını da ekleyebilir.
çevredeki aynı yaştaki ağaçlar düzgünken crooked forest ağaçlarının eğri olması bölgedeki benzersiz bir çekim kuvvetinden mi oluşmuştur?
yüzüklerin efendisi’nin büyücüleri gandalf, saruman, radagast, alatar ve pallando burada toplantı mı yapmıştır? *
ormancılar, oldukça dayanaklı bir gövdeye sahip olan bu ağaçları gençken deforme mi etmiştir?
bilim insanları crooked ormanı ile ilgili çalışmalarına devam etmektedir.
“bir mucize gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar" - saffat suresi 14. ayet.
1930-1934 yılları arasında, almanların yönetimindeki 1,7 hektarlık alana dikilmiş bu çamların neden gövdelerinin bir kısmından sonra 90 derecelik bükülmeyle eğri bir şekilde büyüdükleri henüz tespit edilememiştir. kaynak
yaklaşık 15 metre uzunluğundaki bu ağaçlar için kimi genetiği değiştirilmiş tohum kullanılmış diye iddia etmiş ama iddiayı destekleyecek bir kanıt bulunamamıştır.
ağaçların fotosentez için güneşe yönelmek istemesi, fırtınaya tutulmuş olmaları, gençken kalın bir kar tabakası altında kalmaları, sel gibi doğal bir afete maruz kalmalarından dolayı ağaçların eğrildiği ileri sürülmüş ama tatmin edici bir açıklama yapılamamıştır.
mahlassızım çektiği güzel fotoğraflara cooked ormanını da ekleyebilir.
çevredeki aynı yaştaki ağaçlar düzgünken crooked forest ağaçlarının eğri olması bölgedeki benzersiz bir çekim kuvvetinden mi oluşmuştur?
yüzüklerin efendisi’nin büyücüleri gandalf, saruman, radagast, alatar ve pallando burada toplantı mı yapmıştır? *
ormancılar, oldukça dayanaklı bir gövdeye sahip olan bu ağaçları gençken deforme mi etmiştir?
bilim insanları crooked ormanı ile ilgili çalışmalarına devam etmektedir.
“bir mucize gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar" - saffat suresi 14. ayet.
devamını gör...
çocukları can kulağıyla dinlemek
değerli oldukları, dinlendikleri, ilgiyle kabul gördükleri hissiyatı oluşturur.
gördüklerini yapacakları için, siz konuştuğunuzda onlar da sizi can kulağıyla dinliyor olacak.
dinlenen bir çocuk duygularını çok güzel ifade etmeyi öğrenir. duygularını ifade etmeyi öğrenen bir çocuk ise, empati yapma becerisi kazanır. özgüven problemi yaşamaz. değersizlik hissi yaşamaz.
onu can kulağıyla dinleyecek öyle çok kişi var ki dışarda.'' çocuğum beni dinlemiyor, benimle konuşmuyor, odasına kapanmış çıkmıyor.'' diyorsunuz ya hani.. zamanında yeterince dinlenmemiş çocuklar, ergenlikte aile bağları pamuk ipliğine bağlı yaşıyor.
bazen çok konuşuyor, hep aynı şeyleri söylüyor ve bu hayat telaşının içinde çok bunalıyorken dinleyemiyoruz. ama genel manada çocuğunu can kulağıyla dinleyen, söylediklerini merak eden, önemseyen ve bundan keyif alan; onunla sohbet etmeyi sabırsızlıkla bekleyen, birlikte kikirdeyen ebeveynler olmamız dileğiyle..
gördüklerini yapacakları için, siz konuştuğunuzda onlar da sizi can kulağıyla dinliyor olacak.
dinlenen bir çocuk duygularını çok güzel ifade etmeyi öğrenir. duygularını ifade etmeyi öğrenen bir çocuk ise, empati yapma becerisi kazanır. özgüven problemi yaşamaz. değersizlik hissi yaşamaz.
onu can kulağıyla dinleyecek öyle çok kişi var ki dışarda.'' çocuğum beni dinlemiyor, benimle konuşmuyor, odasına kapanmış çıkmıyor.'' diyorsunuz ya hani.. zamanında yeterince dinlenmemiş çocuklar, ergenlikte aile bağları pamuk ipliğine bağlı yaşıyor.
bazen çok konuşuyor, hep aynı şeyleri söylüyor ve bu hayat telaşının içinde çok bunalıyorken dinleyemiyoruz. ama genel manada çocuğunu can kulağıyla dinleyen, söylediklerini merak eden, önemseyen ve bundan keyif alan; onunla sohbet etmeyi sabırsızlıkla bekleyen, birlikte kikirdeyen ebeveynler olmamız dileğiyle..
devamını gör...

