dekan
üniversitelerde var olan fakültelerden birinin yöneticisi olan profesör düzeyindeki öğretim görevlisidir.
devamını gör...
normal sözlük’te pozitif yazar azlığı
şakaların yüzde 80'ini evde hanıma yapıyorum. yoksa var ya ooo...
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
her yağış bir başka kalkışmaya gönüllü
ve kim neye erse bu geçişte
bir tomurcuk bir gözyaşı mutluluk işte
her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin
aklım elim yüreğim kirişte hep biraz korku biraz yalan telefon
seslerinde.....
ya yine boş koridor islaklığıysa ve beton efesi
bütün fakir çocukluklarda....
ama herşey sırasını beklerken
mukaddes bir kuytuda
senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
herhangi bir anne kadar kanguru
işte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
rüyayla gerçeğin arasında
hep iyinin aşkın tarafında
ve
değmediğim yerin kalmayıncaya
bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
ben sana sen çatlak bir anadoluyu kucaklamaya
bu bahar aşk için hazır
hazır vazgeçmeye
adının bile baş harflerinden
kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan
her şeyi biraz şakalaştıran bakışından
şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından
ve
bahanesi bir yürek bir et
bir bedenin içine girmek!
hazır bu bahar
akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına
hazır nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya....
unutma baharda çiçek olan
meyvedir yaza....
bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği
her dem taze kalsa... (bkz: yılmaz erdoğan)
ve kim neye erse bu geçişte
bir tomurcuk bir gözyaşı mutluluk işte
her bahar arifesinde korkulu bir kimsesiz gecenin
aklım elim yüreğim kirişte hep biraz korku biraz yalan telefon
seslerinde.....
ya yine boş koridor islaklığıysa ve beton efesi
bütün fakir çocukluklarda....
ama herşey sırasını beklerken
mukaddes bir kuytuda
senden umut kesenin hüzün kesesinde bir yavru
herhangi bir anne kadar kanguru
işte bahar işte sevda işte tomurcuk bir bakıma
ağzım mavi ıslaklığının uçurumunda
rüyayla gerçeğin arasında
hep iyinin aşkın tarafında
ve
değmediğim yerin kalmayıncaya
bu bahar sonsuza tomurcuklanmaya
ben sana sen çatlak bir anadoluyu kucaklamaya
bu bahar aşk için hazır
hazır vazgeçmeye
adının bile baş harflerinden
kayıtsız bir sarhoşluğun her gün erkenden sabah oluşundan
her şeyi biraz şakalaştıran bakışından
şakadan başka izahı olmayan bu kalp ağrısından
ve
bahanesi bir yürek bir et
bir bedenin içine girmek!
hazır bu bahar
akılsız! bir yeşermenin şahane hasadına
hazır nur topu bir yaşama sevincini kundaklamaya....
unutma baharda çiçek olan
meyvedir yaza....
bu erik tanesi bu şakacı bahar çiçeği
her dem taze kalsa... (bkz: yılmaz erdoğan)
devamını gör...
haziranda ölmek zor
o kadar konuşmuşuz, bi şiiri paylaşmamışız. şiir, çokça nazım'dan bahsetse de orhan kemal'in ölümü üzerine yazılmış ya da en azından bu olay üzerine kaleme alınmaya başlanmıştır. haziranda ölmek zor deyip oğlunun adını bundan dolayı mı temmuz koymak istemiştir şair, sanırım. (bkz: bir oğlum olacak adı temmuz)
ha, biri 2 haziranda, diğeri 3 haziranda vefat eden bu iki edebiyatçının yanında yine 2 haziranda kaybettiğimiz ahmed arif de var ancak şiirin onunla bir ilgisi yok, acı bir tesadüf. her neyse, şiir ektedir.
~
orhan kemal'in güzel anısına
işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak
sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur
çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'ı
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi
asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?
kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
"oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet!"
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?
"uyarına gelirse
tepemde bir de çınar"
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki "manda gönü"
demek ki "şile bezi"
demek ki "yeşil biber"
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de "saman sarısı"
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?
yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
------------------------------------------
1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire.
onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. o günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. "el elden üstündür, taa arşa kadar" demiş eskiler.
hasan hüseyin
ha, biri 2 haziranda, diğeri 3 haziranda vefat eden bu iki edebiyatçının yanında yine 2 haziranda kaybettiğimiz ahmed arif de var ancak şiirin onunla bir ilgisi yok, acı bir tesadüf. her neyse, şiir ektedir.
~
orhan kemal'in güzel anısına
işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak
sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur
çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'ı
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi
asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?
kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
"oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet!"
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?
"uyarına gelirse
tepemde bir de çınar"
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki "manda gönü"
demek ki "şile bezi"
demek ki "yeşil biber"
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de "saman sarısı"
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?
yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
------------------------------------------
1963'lerde yaşanılanları ben, ancak böyle dökebildim 1976'larda şiire.
onüç yılda özümsemişim o olayları, onüç yıl sonra damıtabilmişim. o günleri yaşayıp da ozanlığa soyunanlar, elbette ki benden daha iyi yapabileceklerdir bu işi. "el elden üstündür, taa arşa kadar" demiş eskiler.
hasan hüseyin
devamını gör...
italyanca vs ispanyolca
ıtalyanca daha kulaga hos gelir. ama ıspanyolca kisinin daha cok isine yarar. zevk icin italyanca tercih ederim. ama faydali olmasini hesaba katarsak ispanyolca onde gelir. brazilya haric tum latin amerika ulkelerinde konusulur. ayrica amerika’da en cok konusulan yabanci dildir (ingilizce ana dilleri, karistirmayin). bende universite okurken tercihimi ıspanyolcadan yana kullanmistim. yuksek lisansimida bu cercevede latin amerika uzerine yaptim. cok da faydali oldu diyebilirim. latin amerika insanlari cok cana yakin ve kadini cok guzeldir diyerek noktaliyorum. unutmus olsamda ıspanyolca pratik yapmak isteyenleri beklerim.
devamını gör...
çaresizlik
hissedilen en kötü his zannımca. sana acı veren bir olayda onu değiştirmek için, düzeltmek için elinden hiçbir şey gelememesi durumu. bazen çok sevdiğin birini kaybetmenin, bazen de hayatının merkezine aldığın bir insanı başkasıyla yaşadıklarının verdiği acı bu hissin oluşmasına sebebiyet verebiliyor. ama bu sefer “yapabileceğiniz tek şey şudur” gibi sözler duyamazsınız, duysanız bile fayda etmez. çünkü yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. o duygunun vermiş olduğu üzüntü azalsa da bir yerlerde hep onunla yaşarsınız.
devamını gör...
mabel sakız
devamını gör...
feridun düzağaç şarkıları
gel tanışalım önce ben kısaca f.d.
devamını gör...
utku lomlu
can yayınları kapaklarını hazırlayan tasarımcı.
buradan
kitap alırken kriteriniz nedir ?
ismi?
konusu?
yazarı?
yayınevi?
aldığı beğeniler?
arka kapak yazısı? şüphesiz hepsi önemli ama bir kriter var ki kitabı almamızı ya da almış isek okurken benimsememizi sağlayan şeylerin başında geliyor.
kapağı. evet kitap kapakları kitabın tercih edilmesinde önemli bir unsur. sizi bilmem ama ben bir kitap aldigimda ilk kapagıni kim hazırlamıs ona bakıyorum.
bu konuda kendisini çok çok başarılı buluyorum. özellikle ilk dönem çalışmaları çok daha samimi iken son dönem çalışmalarında ise daha koleksiyonel. sanki ilk zamanlar okuduğu kitapların kapaklarını yapmış da, sonraki dönemde yayınevinin isteklerini daha ön plana almış ya da ekibinin bakış açısı daha çok yansımış gibi. yaptığı bazı tasarımlarla avrupa'da önemli ödüllerin de sahibi olmuş.
tabiki bazen ciddi hatalar da yapabiliyor. yusuf atilgan'ın anayurt oteli kitabında sürpriz bozan vermesi gibi.

kendisi ile ilgili yapılan roportaj ve tedx konuşması linklerini bırakıyorum. bu linklerden birinde bulunan görseller de kendisi ile ilgili kısa bir fikir verecektir.


buradan
buradan
buradan
kitap alırken kriteriniz nedir ?
ismi?
konusu?
yazarı?
yayınevi?
aldığı beğeniler?
arka kapak yazısı? şüphesiz hepsi önemli ama bir kriter var ki kitabı almamızı ya da almış isek okurken benimsememizi sağlayan şeylerin başında geliyor.
kapağı. evet kitap kapakları kitabın tercih edilmesinde önemli bir unsur. sizi bilmem ama ben bir kitap aldigimda ilk kapagıni kim hazırlamıs ona bakıyorum.
bu konuda kendisini çok çok başarılı buluyorum. özellikle ilk dönem çalışmaları çok daha samimi iken son dönem çalışmalarında ise daha koleksiyonel. sanki ilk zamanlar okuduğu kitapların kapaklarını yapmış da, sonraki dönemde yayınevinin isteklerini daha ön plana almış ya da ekibinin bakış açısı daha çok yansımış gibi. yaptığı bazı tasarımlarla avrupa'da önemli ödüllerin de sahibi olmuş.
tabiki bazen ciddi hatalar da yapabiliyor. yusuf atilgan'ın anayurt oteli kitabında sürpriz bozan vermesi gibi.

kendisi ile ilgili yapılan roportaj ve tedx konuşması linklerini bırakıyorum. bu linklerden birinde bulunan görseller de kendisi ile ilgili kısa bir fikir verecektir.


buradan
buradan
devamını gör...
şarkılarda geçen acımasız cümleler
hangi birini anlatayım sözlük?
zeynep bastık'ın "niye baktın dargın dargın?" demesini mi, sezen aksu'nun " beni hoyrat bir makasla,
ah eski bir fotoğraftan oydular." demesini mi, yoksa ahmet kaya'nın "hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan," demesini mi? hepsi de acımasız.
zeynep bastık'ın "niye baktın dargın dargın?" demesini mi, sezen aksu'nun " beni hoyrat bir makasla,
ah eski bir fotoğraftan oydular." demesini mi, yoksa ahmet kaya'nın "hep sonradan gelir aklım başıma, hep sonradan," demesini mi? hepsi de acımasız.
devamını gör...
saçma şarkı sözleri
bu fasula yedibuçuk lira
hem kaynasın hem oynasın
yandan halimem yandan
severim seni candan
seviyorsan candan
boşan gel kocandan
neydi bu şimdi.
hem kaynasın hem oynasın
yandan halimem yandan
severim seni candan
seviyorsan candan
boşan gel kocandan
neydi bu şimdi.
devamını gör...
müslüm gürses şarkılarında geçen acımasız sözler
her şeyi al
bana beni geri ver
bana beni geri ver
devamını gör...
tam kapanmada çalışan sayısı
herkes dışarda,trafik hemen hemen aynı , parklar yine dolu, yürüyüş yapanlar her yerde , ve artık emniyet, jandarma bile bıkmış ki kontrol falan hikâye, benim çalıştığım yer fabrika ama buraya gelip, gidenin hesabı yok , güya yasak , insanlar kural tanımıyor, hükümetin ne yaptığını kendiside bilmiyor, akşam başka, geçe başka, sabah başka , öğlen başka karar alıyor.
kimin ne yaptığı belli değil, tamam hepimiz bu durumdan bıktık, illallah ettik ama bu yasak alınmış artık , uyalım biraz sabır edelim, belki aşı gelir , parayla bile almaya razı olduk , artık yeterki normale dönelim.. gerçek olan bu virüsün öldürücü olduğu.
kimin ne yaptığı belli değil, tamam hepimiz bu durumdan bıktık, illallah ettik ama bu yasak alınmış artık , uyalım biraz sabır edelim, belki aşı gelir , parayla bile almaya razı olduk , artık yeterki normale dönelim.. gerçek olan bu virüsün öldürücü olduğu.
devamını gör...
kitaplarda en sinir bozan durum
birden çok "en"e sahip olduğum durumlar bütünü.
kitapların kapak yazısında kitabın özeti denilebilecek kadar ipucu barındırması hakikaten sinir bozucu. sence gerçekten kitabın özetini okumak istesem arka kapağına mı bakarım? kullanma kılavuzu değil ki bu. sırf bu yüzden arka kapak yazılarını kitabın ortasında ya da sonunda ancak okuyorum artık.
bazı kitaplarda eserden önce ön söz, editör veya çevirmen notu olarak eklenen metnin son söz niteliğinde oluyor ancak bunun tespiti mümkün olmadığı için haliyle metni okumuş bulunuyorum. yine aynı nedenden bu metinleri de okumayı sonraya bırakıyorum.
kitapta dizin gerekliliği olduğu halde eklenmemiş olması ise kitabı ecüş bücüş notlarımla haritaya çevirmeme sebep oluyor. not almak sorun değil fakat indeks eklemekle çözülebilecek bir meseleyle bu kadar uğraşmak insanı sinir edebiliyor.
kitapların kapak yazısında kitabın özeti denilebilecek kadar ipucu barındırması hakikaten sinir bozucu. sence gerçekten kitabın özetini okumak istesem arka kapağına mı bakarım? kullanma kılavuzu değil ki bu. sırf bu yüzden arka kapak yazılarını kitabın ortasında ya da sonunda ancak okuyorum artık.
bazı kitaplarda eserden önce ön söz, editör veya çevirmen notu olarak eklenen metnin son söz niteliğinde oluyor ancak bunun tespiti mümkün olmadığı için haliyle metni okumuş bulunuyorum. yine aynı nedenden bu metinleri de okumayı sonraya bırakıyorum.
kitapta dizin gerekliliği olduğu halde eklenmemiş olması ise kitabı ecüş bücüş notlarımla haritaya çevirmeme sebep oluyor. not almak sorun değil fakat indeks eklemekle çözülebilecek bir meseleyle bu kadar uğraşmak insanı sinir edebiliyor.
devamını gör...
doğru söylüyor dedirten şarkı sözleri
birden duracaksın soracaksın kendine.
neden bu düzen böyle, neden herkes sahte?
sonra bakacaksın, göreceksin çaren yok.
devam edeceksin, yalandan yaşamayadır.
neden bu düzen böyle, neden herkes sahte?
sonra bakacaksın, göreceksin çaren yok.
devam edeceksin, yalandan yaşamayadır.
devamını gör...
kedi göbeği
mıncık mıncık sevilesi, iç çekerek bakılası, bir o kadar öpülesi ,nasıl yani dedirten dünyanin en güzel manzarası...
devamını gör...
2 ocak 2021 normal sözlük’te sansür rezaleti
ısrarla yazayım canım yazarım, nedir bu ortalığı ateşe verme hali. ne oluyor yani *
kafa sözlük yayın hayatının 57. gününde. kafa sözlük’ü geliştirmeye çalışıyoruz, son gelen güncellemede gündem ile alakalı bir bug mevcut.
orta doğu ve balkanların en hızlı yazılımcısı sevgili iko ilgileniyor.
en yakın zamanda eski haline döner.
hepsi bu yani.
kafa sözlük yayın hayatının 57. gününde. kafa sözlük’ü geliştirmeye çalışıyoruz, son gelen güncellemede gündem ile alakalı bir bug mevcut.
orta doğu ve balkanların en hızlı yazılımcısı sevgili iko ilgileniyor.
en yakın zamanda eski haline döner.
hepsi bu yani.
devamını gör...
mabel matiz
gök nerede? şarkısını çok severim.klipleride bir ayrı güzel.
devamını gör...



