sevişmemiş insan asabiyeti
cinsellik çok abartılacak bir mesele değil. olması güzel ama olmazsa da çok bir şey kaybetmezsin.
kafasında bunu kutsallaştıran ve yapamayan (özellikle dini-kültürel nedenlerden olanları), yapanları kıskanan insanların agresifleşmesi mümkün. bilinçli bir insanın böyle bir nedenden sinir yapacağına inanmıyorum dediğim durum.
kafasında bunu kutsallaştıran ve yapamayan (özellikle dini-kültürel nedenlerden olanları), yapanları kıskanan insanların agresifleşmesi mümkün. bilinçli bir insanın böyle bir nedenden sinir yapacağına inanmıyorum dediğim durum.
devamını gör...
klişe youtube yorumları
"ilk yorum" sanki ilk yorumu yazınca madalya takıyorlar. en nefret ettiğim klişe yorumdur.
devamını gör...
pierre de coubertin
--- alıntı ---
baron pierre de coubertin (1 ocak 1863 - 2 eylül 1937), fransız pedagog, tarihçi ve sporcu. modern olimpiyat oyunları'nın kurucusudur.
italyan kökenli ve aristokrat bir fransız ailesinin çocuğu olarak 1863’de paris’te doğdu. ingiliz ve amerikan okullarındaki eğitim sistemini inceleme fırsatı buldu. bu onun eğitim anlayışının gelişmesine ve ülkelerdeki değişik sistemlerin avantajlarını ve dezavantajlarını görmesine sebep oldu. alman orduları karşısında fransa'nın bozguna uğrama nedenini fransız gençliğinin fiziksel olarak iyi yetişmemesine bağladı.
antik oyunların yapıldığı olympia antik kentinin o dönemde açığa çıkarılmasından doğan eski oyunlara genel ilgi onu da yakından ilgilendirdi. oyunların yeniden başlatılması fikrini planlamaya başladı.
bu planlarını açıklamak için 23 haziran 1894 günü paris, sorbonne'da bir kongre organize etti. bu kongrede oyunların tekrar başlatılmasını teklif etti. kongre sonunda uluslararası olimpiyat komitesi (ıoc) kuruldu ve pierre de coubertin genel sekreter oldu.
de coubertin, 1937 yılında cenevre'de ölene dek ıoc'nin onursal başkanı olarak kaldı. öldükten sonra komitenin genel merkezinin bulunduğu lozan'da gömüldü.
--- alıntı --- buradan
baron pierre de coubertin (1 ocak 1863 - 2 eylül 1937), fransız pedagog, tarihçi ve sporcu. modern olimpiyat oyunları'nın kurucusudur.
italyan kökenli ve aristokrat bir fransız ailesinin çocuğu olarak 1863’de paris’te doğdu. ingiliz ve amerikan okullarındaki eğitim sistemini inceleme fırsatı buldu. bu onun eğitim anlayışının gelişmesine ve ülkelerdeki değişik sistemlerin avantajlarını ve dezavantajlarını görmesine sebep oldu. alman orduları karşısında fransa'nın bozguna uğrama nedenini fransız gençliğinin fiziksel olarak iyi yetişmemesine bağladı.
antik oyunların yapıldığı olympia antik kentinin o dönemde açığa çıkarılmasından doğan eski oyunlara genel ilgi onu da yakından ilgilendirdi. oyunların yeniden başlatılması fikrini planlamaya başladı.
bu planlarını açıklamak için 23 haziran 1894 günü paris, sorbonne'da bir kongre organize etti. bu kongrede oyunların tekrar başlatılmasını teklif etti. kongre sonunda uluslararası olimpiyat komitesi (ıoc) kuruldu ve pierre de coubertin genel sekreter oldu.
de coubertin, 1937 yılında cenevre'de ölene dek ıoc'nin onursal başkanı olarak kaldı. öldükten sonra komitenin genel merkezinin bulunduğu lozan'da gömüldü.
--- alıntı --- buradan
devamını gör...
kray ikizleri
50'ler ve 60'larda londra çevresinde işlenmiş organize suçların en önde gelen isimleri. bir kardeş ronald "ronnie" kray diğeri ise reginald "reggie" kray'dır. george cornell (ingiliz suçlu) ve jack mcvitie (jack the hat olarak bilinen ingiliz suçlu) cinayetlerine de karışmış, şantaj, saldırı gibi suçlar işlemişlerdir. 1969 yılında ömür boyu hapis cezası almışlardır.
ronald kray, aklî dengesinin yerinde olmaması sebebiyle 10 yıl sonra yani 1979 senesinde bir hastaneye yatırılmış ve kalp krizinden ölene kadar yani 1995 senesine kadar orda kalmıştır.
reginald kray ise 2000 yılında serbest bırakılmıştır. çünkü artık yeteri kadar hapiste kaldığı düşünülmüştür. aslında kendisine kanser teşhisi konduğu için serbest bırakılmıştır. fakat 8 hafta sonra kanserden dolayı ölmüştür.
kray kardeşler zengin birileri olmak istiyorlardı, istedikleri şey bitip tükenmeyen eğlenceydi. çocukluk dönemlerinde boksa başladılar ve ikisi de amatör şampiyon oldular. reggie daha sakin ve ciddi biriydi, ama ronald sürekli kazanmak istiyordu. sokak kavgalarına başladılar, yeraltı alemine girdiler ve gangster oldular.
16-18'li yaşlarında hapisle tanıştılar, çete savaşları falan yüzünden hapse girdiler. silahlı soyguna başladılar, gece kulübü işine girdiler. ve londra'nın esrarengiz yeraltı dünyasında ün kazandılar. suç işleyip kazandıkları parayla işlerini halletiler. ve zengin oldular, artık 1 tane değil daha fazla gece kulübü işletiyorlardı. kendi impatorluklarını kurmuşlardı.
fakat polisler kendilerinden şüphelenmesin diye paralarını hayır kurumlarına da bağışlıyorlardı. fakat ronnie yani ronald zihinsel olarak dengesizdi. yani aklî dengesi yerinde değildi. bir adamı bıçaklayıp sonra da onu bilinçsizce dövmüştü ve bu sebepten 3 yıl hapis cezası almıştı. bu ikiz kardeşlerin saygınlığına zarar veriyordu.
ronald hapisteyken, reggie yani reginald işleri daha da büyüttü, geliştirdi. çeteler kurmaya başladı. daha sonra ronald uyuşturucu bağımlılığı sebebiyle tekrar hapse girdi. çıktığında değişmişti, tipi falan. ikiz gibi değillerdi. ronald hapisten çıktıktan sonra ikizler artık 30 gece kulübüne sahip oldular. artık ünlü bir suçluydular.
ronald kendi yazmış olduğu "my story" yani hikayem adlı otobiyografik kitabında şöyle der:
o dönem hayatımızın en güzel yıllarıydı. o döneme, "sallanan altmışlar" dendi. beatles ve rolling stones pop müzik yöneticileriydi, carnaby street de moda dünyasını yönetti. ama ben ve kardeşim londra'yı yönettik. evet, biz dokunulmazdık.
kray ikizleri, hapiste bile planlarından vazgeçmediler, tekrar zirveye çıkma hayaliyle yaşadılar. fakat her şey istedikleri gibi gitmedi, biri kalp krizinden diğeri de kanserden öldü ve kray ikizlerinin hikayesi sona erdi.
bir zamanlar gangster aleminin imparatoru olan bu kardeşler artık yaşamıyor. ve londra, şimdi rahat bir şekilde nefes almakta.. *
(resimlerde herhalde gözlüklü olanı ronald diğeri de reginald, ben öyle tahmin ediyorum).






ronald kray, aklî dengesinin yerinde olmaması sebebiyle 10 yıl sonra yani 1979 senesinde bir hastaneye yatırılmış ve kalp krizinden ölene kadar yani 1995 senesine kadar orda kalmıştır.
reginald kray ise 2000 yılında serbest bırakılmıştır. çünkü artık yeteri kadar hapiste kaldığı düşünülmüştür. aslında kendisine kanser teşhisi konduğu için serbest bırakılmıştır. fakat 8 hafta sonra kanserden dolayı ölmüştür.
kray kardeşler zengin birileri olmak istiyorlardı, istedikleri şey bitip tükenmeyen eğlenceydi. çocukluk dönemlerinde boksa başladılar ve ikisi de amatör şampiyon oldular. reggie daha sakin ve ciddi biriydi, ama ronald sürekli kazanmak istiyordu. sokak kavgalarına başladılar, yeraltı alemine girdiler ve gangster oldular.
16-18'li yaşlarında hapisle tanıştılar, çete savaşları falan yüzünden hapse girdiler. silahlı soyguna başladılar, gece kulübü işine girdiler. ve londra'nın esrarengiz yeraltı dünyasında ün kazandılar. suç işleyip kazandıkları parayla işlerini halletiler. ve zengin oldular, artık 1 tane değil daha fazla gece kulübü işletiyorlardı. kendi impatorluklarını kurmuşlardı.
fakat polisler kendilerinden şüphelenmesin diye paralarını hayır kurumlarına da bağışlıyorlardı. fakat ronnie yani ronald zihinsel olarak dengesizdi. yani aklî dengesi yerinde değildi. bir adamı bıçaklayıp sonra da onu bilinçsizce dövmüştü ve bu sebepten 3 yıl hapis cezası almıştı. bu ikiz kardeşlerin saygınlığına zarar veriyordu.
ronald hapisteyken, reggie yani reginald işleri daha da büyüttü, geliştirdi. çeteler kurmaya başladı. daha sonra ronald uyuşturucu bağımlılığı sebebiyle tekrar hapse girdi. çıktığında değişmişti, tipi falan. ikiz gibi değillerdi. ronald hapisten çıktıktan sonra ikizler artık 30 gece kulübüne sahip oldular. artık ünlü bir suçluydular.
ronald kendi yazmış olduğu "my story" yani hikayem adlı otobiyografik kitabında şöyle der:
o dönem hayatımızın en güzel yıllarıydı. o döneme, "sallanan altmışlar" dendi. beatles ve rolling stones pop müzik yöneticileriydi, carnaby street de moda dünyasını yönetti. ama ben ve kardeşim londra'yı yönettik. evet, biz dokunulmazdık.
kray ikizleri, hapiste bile planlarından vazgeçmediler, tekrar zirveye çıkma hayaliyle yaşadılar. fakat her şey istedikleri gibi gitmedi, biri kalp krizinden diğeri de kanserden öldü ve kray ikizlerinin hikayesi sona erdi.
bir zamanlar gangster aleminin imparatoru olan bu kardeşler artık yaşamıyor. ve londra, şimdi rahat bir şekilde nefes almakta.. *
(resimlerde herhalde gözlüklü olanı ronald diğeri de reginald, ben öyle tahmin ediyorum).






devamını gör...
the birds
aynı zamanda hitchcock'un filmi yaparken esinlendiği, daphne du maurier'in 1952 yılında yayımladığı bir öykü.
spoiler vermeden kısaca öyküden bahsedelim, artılarını ve eksilerini konusalım. şimdi öncelikle, öykü kuşların örgütlenerek, birbiriyle asla yan yana bulunmayacak bazı türlerle bir olup insanlığın üstüne saldırdığı, gökyüzündeki güneşi kapatacak kadar korkutucu bir hal alması ile başlıyor. bunu yaparken, asla yan yana gelemeyecek kuş türlerinden bir başlıyor ve bir anda kendinizi birçok kuş türünün günlük yaşantısı hakkında bilgi sahibi olmuş buluyorsunuz, daha da güzeli o zamanın radyo kültürünü de çok hoş bir biçimde önümüze sunuyor, zira sabah yediyi bekleyip radyodan haberleri dinlemeler mi dersiniz, her insanın "ne olup ne bitmiş yahu?!" diye her kısmıyla radyoların başında durmalar mı dersiniz, insanı gerçekten yazıldığı yıla getiriyor, yetiyor mu? yetmiyor, zira insanlar evlere kapanmış, sokağa çıkamayacak haldeyken bir anda yaklaşık 10 yıl öncesini düşünmemizi de sağlıyor.
10 yıl önce ne olmuştu, sahi? evet, 2.dünya savaşı... ve o zamanın hava saldırılarından korunma şekilleri, o günlerde radyoların nasıl yayın yaptığı, ne zorluklarla yaşandığına kadar insanı kendi içerisine çekiyor bu öykü.
öykünün güzel kısımları kadar zevk veren yerleri olduğu kadar eksik olan kısımları da bi hayli rahatsız edici, misal kitap oldukça yavaş başlayıp bir anda hızlanıp öyle keskin bir biçimde bitiyor ki, "acaba okuduğum kitap eksik mi benim?!" diye iç geçiriyorsunuz, zira kitap 66 sayfalık bir şey. daha kötü olan kısım ise hikayenin orta yerinde kesilmesi, yani öykü öyle bir anda bitiyor ki, "lan nolcak acaba, aaaaaaaaağ!" diye bağırabilirken bulabiliyorsunuz kendinizi, bu da ne yazık ki benden bir tık eksi not almasına sebep oldu.
spoiler vermeden kısaca öyküden bahsedelim, artılarını ve eksilerini konusalım. şimdi öncelikle, öykü kuşların örgütlenerek, birbiriyle asla yan yana bulunmayacak bazı türlerle bir olup insanlığın üstüne saldırdığı, gökyüzündeki güneşi kapatacak kadar korkutucu bir hal alması ile başlıyor. bunu yaparken, asla yan yana gelemeyecek kuş türlerinden bir başlıyor ve bir anda kendinizi birçok kuş türünün günlük yaşantısı hakkında bilgi sahibi olmuş buluyorsunuz, daha da güzeli o zamanın radyo kültürünü de çok hoş bir biçimde önümüze sunuyor, zira sabah yediyi bekleyip radyodan haberleri dinlemeler mi dersiniz, her insanın "ne olup ne bitmiş yahu?!" diye her kısmıyla radyoların başında durmalar mı dersiniz, insanı gerçekten yazıldığı yıla getiriyor, yetiyor mu? yetmiyor, zira insanlar evlere kapanmış, sokağa çıkamayacak haldeyken bir anda yaklaşık 10 yıl öncesini düşünmemizi de sağlıyor.
10 yıl önce ne olmuştu, sahi? evet, 2.dünya savaşı... ve o zamanın hava saldırılarından korunma şekilleri, o günlerde radyoların nasıl yayın yaptığı, ne zorluklarla yaşandığına kadar insanı kendi içerisine çekiyor bu öykü.
öykünün güzel kısımları kadar zevk veren yerleri olduğu kadar eksik olan kısımları da bi hayli rahatsız edici, misal kitap oldukça yavaş başlayıp bir anda hızlanıp öyle keskin bir biçimde bitiyor ki, "acaba okuduğum kitap eksik mi benim?!" diye iç geçiriyorsunuz, zira kitap 66 sayfalık bir şey. daha kötü olan kısım ise hikayenin orta yerinde kesilmesi, yani öykü öyle bir anda bitiyor ki, "lan nolcak acaba, aaaaaaaaağ!" diye bağırabilirken bulabiliyorsunuz kendinizi, bu da ne yazık ki benden bir tık eksi not almasına sebep oldu.
devamını gör...
yeni nesil gençlerde konser kültürünün olmaması
ekonomiyle alakalı bir durum. şehrime sagopa kajmer geliyor bilet fiyatları çok pahalı. cüzdanımda olan para yetiyor ama konsere gidersem diğer temel şeyleri karşılayamam.
eskiden festivaller olurdu. çadırda sevişip rock dinlerdik, hem ucuz olurdu, hem eğlenceli. şimdi onlar kalmadı. dolayısıyla yeni nesil veya eski nesil konserlere gidemiyor.
bir konsere gidince alkol alıyorsanız 400 lük oluyorsunuz.
eskiden festivaller olurdu. çadırda sevişip rock dinlerdik, hem ucuz olurdu, hem eğlenceli. şimdi onlar kalmadı. dolayısıyla yeni nesil veya eski nesil konserlere gidemiyor.
bir konsere gidince alkol alıyorsanız 400 lük oluyorsunuz.
devamını gör...
çaya şeker atmadan içen kişi
özellikle fazla çay içen biriyseniz en doğru kararı vermişsinizdir. bir iki kez içtikten sonra alışıyorsunuz.
devamını gör...
türk dizilerini kim izliyor sorunsalı
buda aynı akp'ye kim oy veriyor sorusu gibi. sorsan herkes netflix falan izliyor. sanki biz onun gizli gizli sefirin kızı izlediğini bilmiyoruz gibi.
devamını gör...
asla mutlu olamayacak insanlar
geçmişte takılı kalıp kalan,
hep olumsuz anıları kafalarında tekrar tekrar canlandırırken anı kaçırıp bugününü de yarınını da kısır döngü içinde yaşayan insanlardır.
elindeki artıları görmezden gelen eksikliklere odaklanıp, evrenine daha da negatiflik çekenlerdir.
hayatının hakimiyeti elinde olmayan çevre faktörlü kendini şekillendiren insanlardır.
ruhsal açıdan aç ve acı dolu aslaa kendini iyileştirmeyi mod etmemiş kişilerdir.
mutluluğu kendinde, kalbinde aramayan insanlardır.
hep olumsuz anıları kafalarında tekrar tekrar canlandırırken anı kaçırıp bugününü de yarınını da kısır döngü içinde yaşayan insanlardır.
elindeki artıları görmezden gelen eksikliklere odaklanıp, evrenine daha da negatiflik çekenlerdir.
hayatının hakimiyeti elinde olmayan çevre faktörlü kendini şekillendiren insanlardır.
ruhsal açıdan aç ve acı dolu aslaa kendini iyileştirmeyi mod etmemiş kişilerdir.
mutluluğu kendinde, kalbinde aramayan insanlardır.
devamını gör...
sabah yapılan ilk iş
kedimi okşamak, çünkü her sabah beni yalayarak uyandırır. daha sonra ise yanıma uzanır sırtüstü ve okşanmayı bekler. ben de 10 dakika okşarım. sonra uyur. hayatımda hiçbir sevgilim bu kadar ilgi beklemedi *
devamını gör...
insanın yapmaktan bıkmayacağı şey
seks zannederdim, ama seksten de bıkılıyormuş, tanrım, siz yıkık abazanların doğru düzgün cinsel hayatı olmadığı için hala bu kadar heveslisiniz sadece.. hadi ama, çıplaklık içeren görsel ürünleri izleyerek elizabeth takıldıktan sonra suçluluk ve yalnızlık duygusuyla yorganın altında ağladığınızı biliyorum. ilgilenecek doğru düzgün hobiniz ne bileyim enerjinizi düzenli attığınız rutin bir spor filan da yapmıyorsunuz ki, elbette aklınız belinizin altına kayıp duracak. bu arada size bir sır vereyim; tanrı biz kadınları sizden daha çok seviyor olmalı ki size o saçma cinsel organı vermiş.
efenim sıkıldım, sekse doydum ve lanet olasıca kısırlaştırılmış bir kedi gibi sadece yemek yemekten keyif alıyorum. bunu böyle yazdım diye obezim zannetmeyin, yiyip yiyip kilo almadığımı söylemiştim(kudurun diye yine yazdım ve her yere yazacağım).
insanın yapmaktan bıkmayacağı hiçbir şey yok, bir şeyi sürekli yaparsanız bıkarsınız, biraz ara geçmesi gerekiyor ki yeniden yapmaya başlansın.
efenim sıkıldım, sekse doydum ve lanet olasıca kısırlaştırılmış bir kedi gibi sadece yemek yemekten keyif alıyorum. bunu böyle yazdım diye obezim zannetmeyin, yiyip yiyip kilo almadığımı söylemiştim(kudurun diye yine yazdım ve her yere yazacağım).
insanın yapmaktan bıkmayacağı hiçbir şey yok, bir şeyi sürekli yaparsanız bıkarsınız, biraz ara geçmesi gerekiyor ki yeniden yapmaya başlansın.
devamını gör...
evren sonlu mudur sorunsalı
asgari ücrete tabii sigortasız bir şekilde günde 12 saat çalışan ben için çok da umrumda olmayan sorunsaldır.
devamını gör...
osmanlı döneminde sözlük olsaydı alınabilecek nickler
hainyenicherry.
devamını gör...
hayatınız bir film olsaydı şarkısı ne olurdu sorunsalı
multitap-mutluyum
devamını gör...
yaşamaya dair
nazım hikmet ran'ın yazmış olduğu muhteşem şiir. aynı zamanda genco erkal'ın tülay günal ile birlikte oynadığı nazım hikmet'in eserlerinden oluşan oyununun da ismi. yine genco erkal ve fazıl say bu eseri çok güzel yorumlamış. ayrıca büyük ev ablukada'nın güneş yerinde şarkısında şiirin son bölümü yer almıştır.
--- alıntı ---
1
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
--- alıntı ---
--- alıntı ---
1
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için...
--- alıntı ---
devamını gör...
kumru_
kısa ve güzel tanımlar giren yazar arkadaşımız.
takipteyiz efendim, nice güzel tanımlara.
takipteyiz efendim, nice güzel tanımlara.
devamını gör...
geceye az bilinen bir şarkı bırak
tabii biliniyordur illaki ama bizim yaş grubu pek bilmez diye düşünüyorum. şöyle buyrun:
devamını gör...
ankara'nın en güzel yanı
ankara olması. ben ankara'yı bir bütün olarak seviyorum. her şeyiyle. çarpık kentleşmesinden güzel caddelerine kadar. her şeyiyle.
devamını gör...

