kopyala yapıştır ile tanım giren yazar
sırf buna özel şikayet seçeneği talep etmeme ve sürecin, sözlük yönetimi tarafından da -sağ olsunlar- beni kırmadan o seçeneğin oraya eklenmesiyle son bulmasına neden olan yazar tipi. evet, alıntılar/intihaller için kullanılan o şikayet seçeneği benim yüzümden orada. pişman değilim *
buna rağmen beni bile "kopyala yapıştırcı" sananlara selam olsun!
buna rağmen beni bile "kopyala yapıştırcı" sananlara selam olsun!
devamını gör...
bye bye braverman
1968 yapımı olan sidney lumet'in yönettiği başrollerinde george segal, jack warden, jessica walter ve joseph wiseman yer almaktadır.
filmin konusuna gelecek olursak:
yahudi entelektüel yazarlar dörtlüsü olarak bilinen yazarlarımızın kalp krizinden ölen bir arkadaşlarının cenazesine giderken yaşadıkları mecaraları konu almaktadır. ama ne maceralar sürekli bozulan külüstür bir araba, her mimiği ile güldürmekten geberten dünyadan bir haber siyahi yahudi bir taksi şöfürü ile aşk yaşayan entellektüel kadın. bu kadının herşeyi yanlış anlayıp diğer arkadaşlarını kaçırtan eski kocası, sürekli ölümü ile absürtlüğünde ötesinde hayal kuran bir yazar. sürekli dinler ile ilgili tartışmaları ve bir türlü sonuca ulaşamamaları. üstüne bir de yanlış cenazeye katılıp ağlamaları yok mu gözümden yaş geldi. düşük imdb * puanına bakmadan izleyebileceğiniz bir film efendim.
karmaşık yol filmlerini, dinler üzerine yapılan eleştiri ve komediyi seviyorsanız kaçırmadan izleyebileceğiniz bir filmdir. film çıktığında bir çok yahudi lobisi tarafından bir süre yasaklı listeye alınmıştır.
filmle ilgili eleştirilerim ise bazı şakalar çok havada ve basit kalıyor bu kısımlarda salak bir amerikan komedi filmi izliyormuşuz gibi geliyor sadece.
filmin konusuna gelecek olursak:
yahudi entelektüel yazarlar dörtlüsü olarak bilinen yazarlarımızın kalp krizinden ölen bir arkadaşlarının cenazesine giderken yaşadıkları mecaraları konu almaktadır. ama ne maceralar sürekli bozulan külüstür bir araba, her mimiği ile güldürmekten geberten dünyadan bir haber siyahi yahudi bir taksi şöfürü ile aşk yaşayan entellektüel kadın. bu kadının herşeyi yanlış anlayıp diğer arkadaşlarını kaçırtan eski kocası, sürekli ölümü ile absürtlüğünde ötesinde hayal kuran bir yazar. sürekli dinler ile ilgili tartışmaları ve bir türlü sonuca ulaşamamaları. üstüne bir de yanlış cenazeye katılıp ağlamaları yok mu gözümden yaş geldi. düşük imdb * puanına bakmadan izleyebileceğiniz bir film efendim.
karmaşık yol filmlerini, dinler üzerine yapılan eleştiri ve komediyi seviyorsanız kaçırmadan izleyebileceğiniz bir filmdir. film çıktığında bir çok yahudi lobisi tarafından bir süre yasaklı listeye alınmıştır.
filmle ilgili eleştirilerim ise bazı şakalar çok havada ve basit kalıyor bu kısımlarda salak bir amerikan komedi filmi izliyormuşuz gibi geliyor sadece.
devamını gör...
engelli insanların günahkar olması
açıklamayı yapanın zihnine prangalar vurup, kalan ömrü boyunca kullanmaması gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...
karma puanını harcamaya kıyamamak
an itibariyle sonunda 500 puanı toplamış oldum. sözlük içinde bir kişisel iletim bile yok diye zırlamıştım vakti zamanında bilenler bilir. kampanyalar başlatmıştım "brave'e kişisel ileti alacağız" kampanyası...
500 puan olduğunu görünce koşa koşa kafa store yollarını arşınladım. ancak ne mi oldu? eline 50 krş tutuşturulup dondurma alsın diye bakkala gönderilmiş bebe gibi kaldım orada. 50 kuruşumu çikolataya ve yumi yuma mı bölüştürsem yoksa en başından beri hedefim olan dondurmayı kazanmanın, başarmanın verdiği gurur edasıyla alıp toz mu olsam ikilemine düştüm. bütün özellikler çekici geliyor, tüm rozetler ışıl ışıl her yer sanki pavyon gözümde. nasıl da kıyıp harcayacağım puanımı bilemiyorum. her 0.001 biriminde kan var göz yaşı var, destek var, omuz vermiş yazar tanelerimin emeği var. normal hayatımda da hep böyle olmuştur, istediğim an elde edemediğim şeyler hep çok kıymetliydi. halbuki parası neyse verip alabilsek umrumda olmayacak.
yağdır mevlam kendime rozet alacağım deyip entry'i bitiriyorum.
not: çocuklar karma puan dilenmiyorum yanlış anlaşılmasın jdkd yalnızca duygularını uçlarda yaşayan bir çiçeğim. ayrıca dilensem karma puan mı dilenirim allasen. sizleri seviyorum. <3
(bkz: üzerinden 14 bin lira çıkan dilenci)
500 puan olduğunu görünce koşa koşa kafa store yollarını arşınladım. ancak ne mi oldu? eline 50 krş tutuşturulup dondurma alsın diye bakkala gönderilmiş bebe gibi kaldım orada. 50 kuruşumu çikolataya ve yumi yuma mı bölüştürsem yoksa en başından beri hedefim olan dondurmayı kazanmanın, başarmanın verdiği gurur edasıyla alıp toz mu olsam ikilemine düştüm. bütün özellikler çekici geliyor, tüm rozetler ışıl ışıl her yer sanki pavyon gözümde. nasıl da kıyıp harcayacağım puanımı bilemiyorum. her 0.001 biriminde kan var göz yaşı var, destek var, omuz vermiş yazar tanelerimin emeği var. normal hayatımda da hep böyle olmuştur, istediğim an elde edemediğim şeyler hep çok kıymetliydi. halbuki parası neyse verip alabilsek umrumda olmayacak.
yağdır mevlam kendime rozet alacağım deyip entry'i bitiriyorum.
not: çocuklar karma puan dilenmiyorum yanlış anlaşılmasın jdkd yalnızca duygularını uçlarda yaşayan bir çiçeğim. ayrıca dilensem karma puan mı dilenirim allasen. sizleri seviyorum. <3
(bkz: üzerinden 14 bin lira çıkan dilenci)
devamını gör...
her rolün altından kalkabilen aktörler
johnny depp.
devamını gör...
kitap okumayanları küçümseyen insan
küçümsüyorsa, küçülüyordur. kitapları takı niyetine alıyor, ziynet eşyası gibi sergiliyordur.
görsel şovun birinci hamur kağıda basılmış yürüyen halidir. kendini ilk ve tek basım zannetmek de cabası...
bu tarz insanların önsözünü bile okumamak lazım.
fırsatınız varsa kapaklarını dahi açmayın pişman olursunuz.
görsel şovun birinci hamur kağıda basılmış yürüyen halidir. kendini ilk ve tek basım zannetmek de cabası...
bu tarz insanların önsözünü bile okumamak lazım.
fırsatınız varsa kapaklarını dahi açmayın pişman olursunuz.
devamını gör...
chplimilfteyze
nicki chplidilfdayı olsaydı şimdi buralar serengeti düzlükleriydi. ah tanrım işte bunlar hep nick.
devamını gör...
özel kopyalama harcı
edebiyat, müzik, sinema gibi güzel sanat alanlarında besteci, yorumcu, söz yazarı, oyuncu, dansçı, yönetmen, müzik yapımcıları vb. hak sahiplerinin eserlerinin ticari amac olmaksızın özel ve şahsi kullanımlar için kopyalanmasından kaynaklı zararları telafi etmeyi hedefleyen, bazen mecliste soru önergesi olarak da sunulan bir tazminattır. bu harç, kullanıcıların görsel veya işitsel eserler gibi içerikleri kopyaladıkları cihaz üzerinden alınır.
devamını gör...
erkek adam ev işi yapar mı sorunsalı
yapmassa pislik içinde yaşar...erkek adam onu yapar mı bunu yapar mı derken umarım erkek adam kıçını siler mi demez bi gün biri.
devamını gör...
yazarlara karamsarlık çöken zaman aralığı
akşam saatleridir. havanın kararmasıyla yavaş yavaş başlar, uyuyana kadar devam eder. tükenen enerjim, keyifsizliğim, yorgunluğum, bunalmışlığım, sıkılmışlığım gelir üstüme çöker. mutsuz olmaya bile enerji bulamam çoğu zaman. şu gün de bitsin geçsin diye beklerim. sabaha yeniden taze uyanırım ama gün sonuna yaklaştıkça tekrar yavaş yavaş ruhum çekilirmiş gibi hissederim bedenimden. bir süredir akşamlarıma hakim olan ruh hali bu oldu ne yazık ki. gündüzleri kurtarabilsem de akşamları fayda etmiyor. bu şartlar hepimizi bir şekilde etkiledi işte, ne yapalım. güzel günlerin beklediğine inanayım bari.
devamını gör...
yapraklı deniz ejderi
phycodurus eques olarak da bilinen bir deniz canlısı. gövdesinde ki yaprak benzeri çıkıntılar sayesinde bu ismi almış. bu çıkıntılar onun avcılar karşı kamufle olmasını da sağlıyor aynı zamanda. maksimum 45cm kadar büyüyen bu canlılar, deniz yosunları ve küçük plantonlar ile beslenirler.
devamını gör...
normal sözlük
özel mesaj kutum erkek yazar mesajları ile dolu. akıllarına ne geliyorsa yazıyorlar, bu kadar kolay mı yaa.
atmayın olm bana mesaj, erkek yazarları engelle engelle bitmiyor, sevmiyorum ibibikler sizi.
komple tüm erkek yazarları engelleme buton istiyorum. yönetim göreve...
atmayın olm bana mesaj, erkek yazarları engelle engelle bitmiyor, sevmiyorum ibibikler sizi.
komple tüm erkek yazarları engelleme buton istiyorum. yönetim göreve...
devamını gör...
ceyda düvenci'nin kızının regl olmasını sosyal medyadan duyurması
regl olağan bir durum tabii ki. serebral palsili kızının her gelişimine duyduğu sevinç gibi kızının regl oluşuna sevinmesi de son derece normal.
insanların tartıştığı konu olağan olan her durum paylaşılmalı mı? bir kadın olarak ben de reglin utanılacak bir durum olmadığını sonuna kadar savunmakla beraber bunu cümle aleme ilan etmeyi de mantıksız buluyorum.
bu bize ceyda düvenci'nin paylaşımı hakkında söz söyleme hakkı verir mi? vermez tabii, istediğini paylaşabilir.
peki ben benim adıma böyle bir paylaşım yapılsın ister miydim? hayır, istemezdim.
insanların tartıştığı konu olağan olan her durum paylaşılmalı mı? bir kadın olarak ben de reglin utanılacak bir durum olmadığını sonuna kadar savunmakla beraber bunu cümle aleme ilan etmeyi de mantıksız buluyorum.
bu bize ceyda düvenci'nin paylaşımı hakkında söz söyleme hakkı verir mi? vermez tabii, istediğini paylaşabilir.
peki ben benim adıma böyle bir paylaşım yapılsın ister miydim? hayır, istemezdim.
devamını gör...
ne zaman gitti tren (yazar)
tarzını sevdiğim eli açık,esprili yazar.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
(bkz: beirut) isimli harika grubun 2007 yılında yayınladığı pompeii ep'sinde yer alan, dijital kimliğimi oluşturan şarkıdır nickimin hikayesi.
tanımı yaptıktan sonra başlayalım yazmaya. ep'deki üç şarkı da apayrı hisler yaşatır, başka başka mekanlarda gezdirir insanı ama napoleon on the bellerophon; tüm beirut albümlerindeki en hüzünlü, en karanlık şarkı olabilir. belki la llorona bu karanlık seviyesine yaklaşır. sözleri belli belirsiz anlaşılan bu şarkının şöyle bir hikayesi olduğuna inanıyorum. teorim doğru da olabilir yanlış da ama bence bu anlamıyla çok çok başka bir boyut kazanıyor şarkı.
şarkının isminde geçen iki tarihi şahıs mevcut. biri hepimizin bildiği napoleon, diğeri ise yunan mitolojisinden bir kahraman olan (bkz: bellerophontes). ikisininde gücü ele geçirip, kaybetme öykülerinde benzerlikler vardır. napolyon da bellerophon da memleketleri dışında en tepeye çıkmış, daha sonra da kibirleri yüzünden tepe taklak olmuş şahıslar.
ikisi de kendisini en tepeye taşımış şeyleri kibirleri nedeniyle terketmişler. bellerophon hayat boyunca bir çok zorlukla karşılaşır. son görevlerinden birini kendisine verilen (bkz: pegasus) ile tamamlar ve artık kendisini çok yüksekte görmeye başlar. hedefi artık (bkz: olympos) dağıdır. kendisini tanrılarla bir görmeye başlar ve kafa tutar. pegasus'a atladığı gibi tanrılar katına doğru yol almaya başlar. fakat buna sinirlenen (bkz: zeus) yolladığı bir at sineği ile pegasus'un bellerophontes'i sırtından atmasını sağlar. yere düşen fakat ölmeyen bellerophontes; kalan ömrünü aç, sefil bir şekilde geçirir. daha sonra evlatları da tanrılar tarafından öldürülür ve bunun acısını, kaybını ölene kadar yaşar. kibri yüzünden tepetaklak olmuş görkemli bir yaşamdır onunki.
arada bazı farklar olsa da; napolyon da ülkesi dışında çeşitli savaşlar, görevleri tamamlar. devrim sonrası fransa'da var olan ilişkileri nedeniyle sürgün yer. italya'da, mısır'da bir savaşa katıldı. burdaki başarıları ile ünlendi. bu ünü sayesinde çeşitli darbe ve siyasi oyunların içinde yer aldı. en sonunda kendi pegasus'unu bulmuştu. onun pegasus'u; imparatorluk tahtıydı. imparator olan napolyon; gözünü olympos'a dikmiş ve avrupa devletleri ile bir bir savaşa girmişti. başlangıçta başarılı da olan napolyn; rus seferinin başarısız bitmesi üzerine; ordusunun büyük çoğunluğunu kaybeden napolyon; biraz durup soluklanmak yerine kibrine yenik düşüp yeni bir ordu kurmaya çalışır. bu süreçte artan vergiler, savaştan bıkmış insanlar, ele geçirilen yerlerdeki halkların huzursuzluğu gibi sebepler işini zorlaştırır. kaybedeceği belli bir savaşa girer kibri yüzünden. tahtı bırakması, geri alması, waterloo falan derken ölene kadar sürgüne st. helena adasına gönderilir.
ve başka bir ilginç tesadüfte; ikinci kez yakalanan ve st. helena adasına sürgüne giden napoleon'un bindiği ingiliz gemisinin adı hms bellerophon'dur. agamemnon gemisi ile çanakkale'yi bombalayan kurnaz, sinsi ingiliz diplomasisinin bir oyunu mu yoksa tesadüf mü bilmem. ama bana göre bu şarkı; o geminin güvertesinde yolculuğun bitmesini bekleyen napoleon'a fon müziği olarak yazılmış gibi. senelerce süren savaşlar, kazanılan zaferler, parlak bir deha ve en büyük mağlubiyetinden sonra düştüğün durum. orada olup napoleon'a bu şarkıyı dinletmek isterdim. şarkı bellerophon gemisinin güvertisindeki napolyon'un yaşadığı hüznü taşımakta sanki..
son olarak; william quiller orchardson adlı ressamın konuyla ilgili yaptığı enfes bir resmi buraya bırakayım.
bellerophon güvertesindeki napolyon
ben buraya başka bir sözlükten geldim. orada napoleon on the bellerophon idim. burada napoleon oldum.
tanımı yaptıktan sonra başlayalım yazmaya. ep'deki üç şarkı da apayrı hisler yaşatır, başka başka mekanlarda gezdirir insanı ama napoleon on the bellerophon; tüm beirut albümlerindeki en hüzünlü, en karanlık şarkı olabilir. belki la llorona bu karanlık seviyesine yaklaşır. sözleri belli belirsiz anlaşılan bu şarkının şöyle bir hikayesi olduğuna inanıyorum. teorim doğru da olabilir yanlış da ama bence bu anlamıyla çok çok başka bir boyut kazanıyor şarkı.
şarkının isminde geçen iki tarihi şahıs mevcut. biri hepimizin bildiği napoleon, diğeri ise yunan mitolojisinden bir kahraman olan (bkz: bellerophontes). ikisininde gücü ele geçirip, kaybetme öykülerinde benzerlikler vardır. napolyon da bellerophon da memleketleri dışında en tepeye çıkmış, daha sonra da kibirleri yüzünden tepe taklak olmuş şahıslar.
ikisi de kendisini en tepeye taşımış şeyleri kibirleri nedeniyle terketmişler. bellerophon hayat boyunca bir çok zorlukla karşılaşır. son görevlerinden birini kendisine verilen (bkz: pegasus) ile tamamlar ve artık kendisini çok yüksekte görmeye başlar. hedefi artık (bkz: olympos) dağıdır. kendisini tanrılarla bir görmeye başlar ve kafa tutar. pegasus'a atladığı gibi tanrılar katına doğru yol almaya başlar. fakat buna sinirlenen (bkz: zeus) yolladığı bir at sineği ile pegasus'un bellerophontes'i sırtından atmasını sağlar. yere düşen fakat ölmeyen bellerophontes; kalan ömrünü aç, sefil bir şekilde geçirir. daha sonra evlatları da tanrılar tarafından öldürülür ve bunun acısını, kaybını ölene kadar yaşar. kibri yüzünden tepetaklak olmuş görkemli bir yaşamdır onunki.
arada bazı farklar olsa da; napolyon da ülkesi dışında çeşitli savaşlar, görevleri tamamlar. devrim sonrası fransa'da var olan ilişkileri nedeniyle sürgün yer. italya'da, mısır'da bir savaşa katıldı. burdaki başarıları ile ünlendi. bu ünü sayesinde çeşitli darbe ve siyasi oyunların içinde yer aldı. en sonunda kendi pegasus'unu bulmuştu. onun pegasus'u; imparatorluk tahtıydı. imparator olan napolyon; gözünü olympos'a dikmiş ve avrupa devletleri ile bir bir savaşa girmişti. başlangıçta başarılı da olan napolyn; rus seferinin başarısız bitmesi üzerine; ordusunun büyük çoğunluğunu kaybeden napolyon; biraz durup soluklanmak yerine kibrine yenik düşüp yeni bir ordu kurmaya çalışır. bu süreçte artan vergiler, savaştan bıkmış insanlar, ele geçirilen yerlerdeki halkların huzursuzluğu gibi sebepler işini zorlaştırır. kaybedeceği belli bir savaşa girer kibri yüzünden. tahtı bırakması, geri alması, waterloo falan derken ölene kadar sürgüne st. helena adasına gönderilir.
ve başka bir ilginç tesadüfte; ikinci kez yakalanan ve st. helena adasına sürgüne giden napoleon'un bindiği ingiliz gemisinin adı hms bellerophon'dur. agamemnon gemisi ile çanakkale'yi bombalayan kurnaz, sinsi ingiliz diplomasisinin bir oyunu mu yoksa tesadüf mü bilmem. ama bana göre bu şarkı; o geminin güvertesinde yolculuğun bitmesini bekleyen napoleon'a fon müziği olarak yazılmış gibi. senelerce süren savaşlar, kazanılan zaferler, parlak bir deha ve en büyük mağlubiyetinden sonra düştüğün durum. orada olup napoleon'a bu şarkıyı dinletmek isterdim. şarkı bellerophon gemisinin güvertisindeki napolyon'un yaşadığı hüznü taşımakta sanki..
son olarak; william quiller orchardson adlı ressamın konuyla ilgili yaptığı enfes bir resmi buraya bırakayım.
bellerophon güvertesindeki napolyon
ben buraya başka bir sözlükten geldim. orada napoleon on the bellerophon idim. burada napoleon oldum.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutluluk sebebi
eski dostlarımın tankla gelmesi.
üzerime yığınla sevgi boca ettiler. bu kadarını beklemiyordum, yalan yok. bir an nasıl baş edeceğimi bilemedim çünkü süregelen mutsuzluğumda debelenmeye alışmışım. sabahtan başladılar konuştuğum kim varsa mutlu, daha mutlu olmamı ve daha nicesini dilediler. sevdiğim şarkıları not alan olmuş. gün içinde tonla not alıp notlarıma bakmayan birisi olarak ben buna düşerim. capsler, gifler, organize işler döndürmüşler arkamdan. destansı şeyler yazanlar oldu, otuziki dişimle gülerek, kalbim pır pır okudum. verdiğim cevaplardan memnun kalmadım n’aptım bunları hak edecek, ne ara gönlünüzde öyle yerler edindim diye düşünürken. insan hayret ediyor. gerçek hayattaki arkadaşlarımı party hazırlamasınlar diye tembihleyip, tüm gün sanal ortamımda gelen tebrikleri almam da nasıl diyim… değişik. onca koşturmalarının arasında zaman ayırıp, beni düşünen güzel insanlarım; siz gerçek hayatımda da yer edinmişsiniz benden habersiz. iyi ki varsınız kalp kalp.
üzerime yığınla sevgi boca ettiler. bu kadarını beklemiyordum, yalan yok. bir an nasıl baş edeceğimi bilemedim çünkü süregelen mutsuzluğumda debelenmeye alışmışım. sabahtan başladılar konuştuğum kim varsa mutlu, daha mutlu olmamı ve daha nicesini dilediler. sevdiğim şarkıları not alan olmuş. gün içinde tonla not alıp notlarıma bakmayan birisi olarak ben buna düşerim. capsler, gifler, organize işler döndürmüşler arkamdan. destansı şeyler yazanlar oldu, otuziki dişimle gülerek, kalbim pır pır okudum. verdiğim cevaplardan memnun kalmadım n’aptım bunları hak edecek, ne ara gönlünüzde öyle yerler edindim diye düşünürken. insan hayret ediyor. gerçek hayattaki arkadaşlarımı party hazırlamasınlar diye tembihleyip, tüm gün sanal ortamımda gelen tebrikleri almam da nasıl diyim… değişik. onca koşturmalarının arasında zaman ayırıp, beni düşünen güzel insanlarım; siz gerçek hayatımda da yer edinmişsiniz benden habersiz. iyi ki varsınız kalp kalp.
devamını gör...
karma puan hediye etmek
ben hayır diyemeyen birisi olarak gelmemesini istediğim olaydır. eşe dosta hayır diyemeyiz elde avuçta bir şey kalmaz valla.
devamını gör...
halfeti
asurlular zamanında şitamrat, yunanlılar hakimiyetinde urima, süryaniler zamanında kal'a rhomeyta, bizans döneminde romaion koyla adını almış şanlıurfa'ya bağlı birecik baraj gölü kıyısında yer alan küçük yerleşim bölgesidir. “sakin şehir” anlamına gelen cittaslow olarak da anılır.
doğal güzellikleri, kendine özgü mimari yapısı ve siyah gülleri ile ünlü olan halfeti, karagül diyarı olarak bilinir.
bir rivayete göre halil ve fatma ismindeki iki gencin kendini fırat'ın sularına bırakarak intihar etmesi sonucu aslında rum kale olarak bilinen şehrin halfeti adını aldığı söylenir.
şehir birecik barajının sular altında bıraktığı eski şehir ve halkın taşındığı daha çok restoranların yeni yerleşimlerin olduğu yeni şehir olarak ikiye ayrılır.
mutlaka görülmesi gereken yerleri arasında rum kale ve aziz nerses kilisesi vardır. sular altında kalan doğal güzellikleri ve mimari yapısı ile son dönemlerde çok fazla ilgi görmeye başlayan şehir turistik bölge olarak anılmaya başlamıştır.
saklı cennet ve kayıp kent olarak da anılan ilçeye doğal güzellikleri ve tarihi dokusu nedeniyle 2013 yılında “cittaslow uluslararası komisyon komitesi” tarafından yukarıda da belirttiğim üzere cittaslow da denmektedir.

kaynak: halfeti belediyesi
kaynak :şanlıurfa valiliği
kaynak :halfeti
doğal güzellikleri, kendine özgü mimari yapısı ve siyah gülleri ile ünlü olan halfeti, karagül diyarı olarak bilinir.
bir rivayete göre halil ve fatma ismindeki iki gencin kendini fırat'ın sularına bırakarak intihar etmesi sonucu aslında rum kale olarak bilinen şehrin halfeti adını aldığı söylenir.
şehir birecik barajının sular altında bıraktığı eski şehir ve halkın taşındığı daha çok restoranların yeni yerleşimlerin olduğu yeni şehir olarak ikiye ayrılır.
mutlaka görülmesi gereken yerleri arasında rum kale ve aziz nerses kilisesi vardır. sular altında kalan doğal güzellikleri ve mimari yapısı ile son dönemlerde çok fazla ilgi görmeye başlayan şehir turistik bölge olarak anılmaya başlamıştır.
saklı cennet ve kayıp kent olarak da anılan ilçeye doğal güzellikleri ve tarihi dokusu nedeniyle 2013 yılında “cittaslow uluslararası komisyon komitesi” tarafından yukarıda da belirttiğim üzere cittaslow da denmektedir.

kaynak: halfeti belediyesi
kaynak :şanlıurfa valiliği
kaynak :halfeti
devamını gör...

