cacık
benim için budur.
"sözüm meclisten dışarı dostlar.
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum.
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara, ege, karadeniz ve hatta akdeniz cacık olur diyorum."
ruhun şad olsun barış abi.
"sözüm meclisten dışarı dostlar.
bugünlerde kendimi hıyar gibi hissediyorum.
hani dilim dilim doğrasalar beni
marmara, ege, karadeniz ve hatta akdeniz cacık olur diyorum."
ruhun şad olsun barış abi.
devamını gör...
10.000 karmaya yaklaşırken gelen hangi rütbeyi alacağım merakı
bi süredir kafa izninde olduğum için gerekli karmayı geçmeme rağmen hala rütbem olmadığını fark ettim*.kafa izninden dolayı sanırım ama ben de çook merak ediyorum rütbem olsa ne olurdu diye yaa.
not:fırsatım varken * dile getirmek istedim merakımı**.
not:fırsatım varken * dile getirmek istedim merakımı**.
devamını gör...
yunus nadi abalıoğlu
cumhuriyet gazetesinin kurucusu (1879-1945).
fethiye'de doğan yunus nadi aydın bir aileye mensuptur. ilkokuldan sonra rodos'ta süleymaniye medresesi'ne verilir. medrese adına rağmen oldukça aydın bir kurum olan, adaya ikinci abdülhamit yönetimi tarafından sürülen aydınların ders verdiği bu okulda akli ilimler (pozitif bilimler) okuyan yunus nadi modern medrese üstüne istanbul'da galatasaray lisesi'ni bitirir ve hukuk mektebine girer. bu yıllarda malûmat gazetesinde yazmaya başlar ve asıl mesleğine böylece girmiş olur.
1901'de gazetedeki bir yazısı 3 yıl kalebentliğe mahkûm edilmesine yol açar. cezasını midilli adasında tamamladıktan sonra baba evine döner. burada nazime hanımla evlenir, dört çocuğu (nadir, doğan, nilüfer, leyla) olur.
1908'de ii. meşrutiyet ilan edilince tüm sürgünler gibi yunus nadi de başkente döner. yarım kalan hukuk eğitimini tamamlar ve gazeteciliğe döner. ikdam, tasvir-i efkâr gibi gazetelerde, bir süre de selanik'te ittihatçıların rumeli gazetesinde çalışır. ittihatçılarla olan yakınlığı kendisini mebusluğa kadar taşır.
derken "yeni gün" adıyla kendi gazetesini çıkarmaya başlar. 1. dünya savaşı sonrasında bir direniş odağı haline gelen gazeteyi istanbul'un işgali üzerine ankara'ya taşıyan yunus nadi, ilk tbmm'de de izmir mebusu olarak devam eder. ayrıca yeni gün'ü "anadolu'da yeni gün" olarak çıkarmayı sürdürür. zaferden sonra da atatürk'ün özel desteğiyle, yakın zamana değin ayakta duran istanbul'daki eski itc binasında yeni rejimin istanbul sözcüsü cumhuriyet'i çıkarmaya başlar.
1943'e kadar milletvekilliği yapan, son zamanlarını yurtdışında tedavide geçiren yunus nadi'nin gazetesinde 2. dünya savaşı'nda alman yanlısı bir politika izlendiği, bu sebepten oğluyla beraber "yunus nazi" ve "nadir nazi" diye alaya uğradıkları da vedat türkali tarafından güven'de etraflıca tasvir edilmişti. cumhuriyet'in 1960 sonrasında sola yaklaşmasıyla bu dönem unutulmuştur. hatta vedat türkali, komünist kitabında bu iddiaları sebebiyle ilhan selçuk ile çok kavga ettiğini de ifade eder.
kaynak: atatürk ansiklopedisi, ayrıca türkali'nin iddiaları da komünist kitabında geçer.
fethiye'de doğan yunus nadi aydın bir aileye mensuptur. ilkokuldan sonra rodos'ta süleymaniye medresesi'ne verilir. medrese adına rağmen oldukça aydın bir kurum olan, adaya ikinci abdülhamit yönetimi tarafından sürülen aydınların ders verdiği bu okulda akli ilimler (pozitif bilimler) okuyan yunus nadi modern medrese üstüne istanbul'da galatasaray lisesi'ni bitirir ve hukuk mektebine girer. bu yıllarda malûmat gazetesinde yazmaya başlar ve asıl mesleğine böylece girmiş olur.
1901'de gazetedeki bir yazısı 3 yıl kalebentliğe mahkûm edilmesine yol açar. cezasını midilli adasında tamamladıktan sonra baba evine döner. burada nazime hanımla evlenir, dört çocuğu (nadir, doğan, nilüfer, leyla) olur.
1908'de ii. meşrutiyet ilan edilince tüm sürgünler gibi yunus nadi de başkente döner. yarım kalan hukuk eğitimini tamamlar ve gazeteciliğe döner. ikdam, tasvir-i efkâr gibi gazetelerde, bir süre de selanik'te ittihatçıların rumeli gazetesinde çalışır. ittihatçılarla olan yakınlığı kendisini mebusluğa kadar taşır.
derken "yeni gün" adıyla kendi gazetesini çıkarmaya başlar. 1. dünya savaşı sonrasında bir direniş odağı haline gelen gazeteyi istanbul'un işgali üzerine ankara'ya taşıyan yunus nadi, ilk tbmm'de de izmir mebusu olarak devam eder. ayrıca yeni gün'ü "anadolu'da yeni gün" olarak çıkarmayı sürdürür. zaferden sonra da atatürk'ün özel desteğiyle, yakın zamana değin ayakta duran istanbul'daki eski itc binasında yeni rejimin istanbul sözcüsü cumhuriyet'i çıkarmaya başlar.
1943'e kadar milletvekilliği yapan, son zamanlarını yurtdışında tedavide geçiren yunus nadi'nin gazetesinde 2. dünya savaşı'nda alman yanlısı bir politika izlendiği, bu sebepten oğluyla beraber "yunus nazi" ve "nadir nazi" diye alaya uğradıkları da vedat türkali tarafından güven'de etraflıca tasvir edilmişti. cumhuriyet'in 1960 sonrasında sola yaklaşmasıyla bu dönem unutulmuştur. hatta vedat türkali, komünist kitabında bu iddiaları sebebiyle ilhan selçuk ile çok kavga ettiğini de ifade eder.
kaynak: atatürk ansiklopedisi, ayrıca türkali'nin iddiaları da komünist kitabında geçer.
devamını gör...
sandalye kapmaca
çocukluğumda çok severek oynadığım oyunlardan biriydi.
sakin olanın kazanacağı bir oyundur.
sakin olanın kazanacağı bir oyundur.
devamını gör...
güne psikolojik bir tespit bırak
insanlar ilgilendikleri konular hakkında konuşurken daha çok çekici görünürler.
devamını gör...
normal sözlük'ün yan etkileri
sözlükte zaman geçirmeyle doğru orantılı olarak günlük hayatımızda meydana gelen yan etkilerdir.
-yaşanılan bir olay sonrası "dur ben şunu da bu başlığa yazayım" düşüncesi
-herhangi bir cümle ya da kalıbı duyduktan sonra da "bundan da iyi başlık olurmuş" hissi gibi..
-yaşanılan bir olay sonrası "dur ben şunu da bu başlığa yazayım" düşüncesi
-herhangi bir cümle ya da kalıbı duyduktan sonra da "bundan da iyi başlık olurmuş" hissi gibi..
devamını gör...
boyalı kuş
bazen içinizden bir ses size bir şeyler söyler, bazen dünyanın haline baktığınızda vicdanınız sızlar. bazen kendi kendinizi ve etrafınızdaki insanları sağduyuya davet edersiniz. bazen bir sorunu çözüme kavuşturmak için açıksözlü olmanız gerekir. bazen en vahşi olayları aktarmak için dilinizi ağulamanız lazım gelir. bazen de acıyı söze dökmenin yolu susmaktır.
jerzy kosinki, içinizdeki sestir.
jerzy kosinki, sızlayan vicdanınızdır.
jerzy kosinki, sağduyunuzdur.
jerzy kosinki, açıksözlülüktür.
jerzy kosinski, dildeki ağudur.
jerzy kosinki, suskunluktur.
insanlar bazen bir kuş sürüsü içinden şansız bir kuşu yakalayıp farklı farklı renklere boyayıp sürünün içine geri yollarmış. sürüdeki diğer kuşlar boyalı kuşun kendilerinden biri olmadığını düşünüp gagalayarak öldürürmüş zavallı kuşu. insanlar öldürme konusuna ne kadar yaratıcı! insanoğlu ne kadar zavallı!
bu kitap ne zaman aklıma gelse erich fried’in şu muhteşem şiiri gelir aklıma:
“oğlanlar
şakadan
taşlıyor kurbağaları,
kurbağalar gerçekten
ölüyor."
jerzy kosinki, içinizdeki sestir.
jerzy kosinki, sızlayan vicdanınızdır.
jerzy kosinki, sağduyunuzdur.
jerzy kosinki, açıksözlülüktür.
jerzy kosinski, dildeki ağudur.
jerzy kosinki, suskunluktur.
insanlar bazen bir kuş sürüsü içinden şansız bir kuşu yakalayıp farklı farklı renklere boyayıp sürünün içine geri yollarmış. sürüdeki diğer kuşlar boyalı kuşun kendilerinden biri olmadığını düşünüp gagalayarak öldürürmüş zavallı kuşu. insanlar öldürme konusuna ne kadar yaratıcı! insanoğlu ne kadar zavallı!
bu kitap ne zaman aklıma gelse erich fried’in şu muhteşem şiiri gelir aklıma:
“oğlanlar
şakadan
taşlıyor kurbağaları,
kurbağalar gerçekten
ölüyor."
devamını gör...
sözlük kütüphanesi için ne dediler
gayet güzel bir uygulama. ancak son soruya da cevap isterüüük *
şimdilik elimde gönderebileceğim bir kitap yok. zamanla durum değişirse katkı yapmak isterim.
şimdilik elimde gönderebileceğim bir kitap yok. zamanla durum değişirse katkı yapmak isterim.
devamını gör...
tuhaf takıntılar
alarmdan bir dakika önce uyanıp alarmı uyandırıyorum.
devamını gör...
dedikodu
levent yüksel'in 1993 yılında çıkan albümü medcezir'de yer alan hareketli şarkısı...
espirili sözleri ve levent yüksel' in harika yorumuyla eskimez şarkılardan.
sözleri orhan veli kanık ve özkan samioğlu imzasını taşıyan şarkının bestesi sezen aksu'ya, düzenlemesi uzay heparı'ya aittir.
güftesi:
kim söylemiş beni?
süheyla'ya vurulmuşum diye
kim görmüş ama kim?
elene'yi öptüğümü
yüksek kaldırımda güpegündüz
melahat'i almışım da sonra
alemdar'a gitmişim öyle mi?
onu sonra anlatırım fakat
kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
güya galata'ya dadanmışız
kafaları çekip çekip
orada alıyormuşuz soluğu
onu da sonra anlatırım
ya o mualla'yı sandala atıp
ruhumda hicranın'ı
söyletme hikâyesi*
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde*
bilirim ben yaptığımı
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim ben yaptığımı
kim söylemiş beni?
süheyla'ya vurulmuşum diye
kim görmüş ama kim?
elene'yi öptüğümü
yüksek kaldırımda güpegündüz
melahat'i almışım da sonra
alemdar'a gitmişim öyle mi?
onu sonra anlatırım fakat
kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
güya galata'ya dadanmışız
kafaları çekip çekip
orada alıyormuşuz soluğu
onu da sonra anlatırım
ya o mualla'yı sandala atıp
ruhumda hicranın'ı
söyletme hikâyesi
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim ben yaptığımı
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim ben yaptığımı
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim...
buradan dinleyebilirsiniz
espirili sözleri ve levent yüksel' in harika yorumuyla eskimez şarkılardan.
sözleri orhan veli kanık ve özkan samioğlu imzasını taşıyan şarkının bestesi sezen aksu'ya, düzenlemesi uzay heparı'ya aittir.
güftesi:
kim söylemiş beni?
süheyla'ya vurulmuşum diye
kim görmüş ama kim?
elene'yi öptüğümü
yüksek kaldırımda güpegündüz
melahat'i almışım da sonra
alemdar'a gitmişim öyle mi?
onu sonra anlatırım fakat
kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
güya galata'ya dadanmışız
kafaları çekip çekip
orada alıyormuşuz soluğu
onu da sonra anlatırım
ya o mualla'yı sandala atıp
ruhumda hicranın'ı
söyletme hikâyesi*
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde*
bilirim ben yaptığımı
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim ben yaptığımı
kim söylemiş beni?
süheyla'ya vurulmuşum diye
kim görmüş ama kim?
elene'yi öptüğümü
yüksek kaldırımda güpegündüz
melahat'i almışım da sonra
alemdar'a gitmişim öyle mi?
onu sonra anlatırım fakat
kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
güya galata'ya dadanmışız
kafaları çekip çekip
orada alıyormuşuz soluğu
onu da sonra anlatırım
ya o mualla'yı sandala atıp
ruhumda hicranın'ı
söyletme hikâyesi
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim ben yaptığımı
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim ben yaptığımı
geç bunları
anam babam geç bunları
bir kalemde
bilirim...
buradan dinleyebilirsiniz
devamını gör...
kavga esnasında dolu damacana fırlatan kadın
dolu damacanayı kaldırmak bile zorken fırlatmayı başarmış dişi herküldür.
(bkz: adrenalin sen nelere kadirsin)
(bkz: adrenalin sen nelere kadirsin)
devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
ben sana bağırdım.
sen bana sağırdın.
sen bana sağırdın.
devamını gör...
diotima
arkadyalı bir rahibe olduğu düşünülen diotima'nın ismi, ilk ve tek olarak platon'un symposion (şölen) diyaloğunda geçer ve diyalogta sokrates'in hocası olarak tanıtılır.
platon âdeti olduğu üzere fikirlerini sokrates'in ağzından anlatmakla birlikte symposion diyaloğunda biraz daha farklı bir yol izlemiş ve diyalogta sokrates'in sunduğu fikirlerin sorumluluğunu da diotima'ya devretmiştir. bu dolaylı yolla platon eros'u anlatır ve onu güzelliğin sevgisi olarak tanımlar.
platon'un şölen isimli eserinde diotima isminin geçtiği birkaç yer:
...şimdilik seni kendi haline bırakacağım ve bir zamanlar diotima adındaki matineialı bir kadınla sevgi üzerine konuştuklarımızı anlatacağım. sadece bu konuda değil başka birçok konuda da bilge biriydi o, bir keresinde, atinalılara kestirdiği kurbanlarla şehri on yıl boyunca uzak tutmuştu vebadan. bana sevmek sanatını öğreten de oydu...
...kadın benim sözlerimi agathon'a karşı söylediğim sözlerle çürüttü ve benim sözlerimden yola çıkarak sevgi'nin aslında iyiliğe de güzelliğe de sahip olamadığını kanıtladı.
"ne demek diotima, sevgi çirkin ve kötü bir şey mi?" diye sorduğumda ise:
"konuşurken ayağını sakın." dedi bana,
"güzelliğe sahip olmayan, çirkin olmak zorunda mıdır?"
"tabii ki öyledir."
"bilgece olmayan bir şey de cahillik midir? ikisinin arasında bir yer yok mudur sence?"
"ne olabilir ki o dediğin?"
"bu, insanın sebebini düşünmeksizin de doğru işler yapabilmesidir. buna bilgelik diyemeyiz, çünkü mantık kullanılmadan bilgiye ulaşılamaz. cahillik de diyemeyiz, çünkü bilgi tesadüfle elde edilse bile
cahillik olamaz. demek ki bilgelikle cahilliğin arasında 'doğruluk kanısı' var."
"haklısın."
"demek ki güzel olmayana çirkin, iyi olmayana da kötü demek zorunda değiliz. sevgi için
de aynısı geçerlidir. ona iyi veya kötü diyemeyeceğimiz gibi, güzel veya çirkin de diyemiyoruz. o ikisinin arasında bir yerdedir, böyle anlamalısın."
...
{k: platon, şölen, çev. birdal akar (istanbul, şûle yayınları, 2009) ss. 61,62}
dipnot: aynı kitabın s.5'te yer alan bir dipnotunda eros sözcüğünün, dilimize yerleşmiş bazı çağrışımlarından kaynaklanabilecek yanlış anlaşılmaları bertaraf etmek için ''sevgi'' olarak çevrildiği söyleniyor, yukarıda alıntılanan bölümde de bu çeviriye riayet edilmiştir.
nerede okuduğumu hatırlamadığım bir yerde diotima'nın (eğer kurgu bir karakter ise) kadın olmasının tesadüfi bir tercih olmadığı, bu seçimin platon'un kadınların da erkeklerle eşit olduğunun altını çizmek için yapmış olabileceğini söylüyordu. zira bu eşitlik tartışması o yüzyılda da şiddetliydi.
alıntı:
diotima, platon'un symposion diyaloğunda karşımıza çıkan ve sokrates'e erosun gizemlerini öğretmeyi vadeden bir öğretmendir. fakat öğretisinden önce en çok tartışılan nokta onun bir kadın olmasıdır. çünkü diyaloğun yazıldığı dönemde hakim olan erkek egemen kültürde var olan bir kadındır; üstelik de yedi bilgeden biri sayılan sokrates'e bir şeyler öğreteceğini iddia etmektedir. yorumcular da bu iddiadan hareketle diotima'ya dair farklı okumalar yaparlar. kimisi onun kurgusal olduğunu, kimisi gerçek bir kadın olarak platon'un felsefesindeki değişmeyi simgelediğini, bir kısmı ise diotima'nın bir kadını simgelemekten ziyade sokrates'in alter-egosu olduğunu ve aslında sokrates'in onun ağzından söylemek istediklerini söylediğini belirtir.
{k: çağrı mutlu e., sokrates'in öğretmeni diotima, kilikya felsefe dergisi (1) (nisan 2018) s. 11}
platon âdeti olduğu üzere fikirlerini sokrates'in ağzından anlatmakla birlikte symposion diyaloğunda biraz daha farklı bir yol izlemiş ve diyalogta sokrates'in sunduğu fikirlerin sorumluluğunu da diotima'ya devretmiştir. bu dolaylı yolla platon eros'u anlatır ve onu güzelliğin sevgisi olarak tanımlar.
platon'un şölen isimli eserinde diotima isminin geçtiği birkaç yer:
...şimdilik seni kendi haline bırakacağım ve bir zamanlar diotima adındaki matineialı bir kadınla sevgi üzerine konuştuklarımızı anlatacağım. sadece bu konuda değil başka birçok konuda da bilge biriydi o, bir keresinde, atinalılara kestirdiği kurbanlarla şehri on yıl boyunca uzak tutmuştu vebadan. bana sevmek sanatını öğreten de oydu...
...kadın benim sözlerimi agathon'a karşı söylediğim sözlerle çürüttü ve benim sözlerimden yola çıkarak sevgi'nin aslında iyiliğe de güzelliğe de sahip olamadığını kanıtladı.
"ne demek diotima, sevgi çirkin ve kötü bir şey mi?" diye sorduğumda ise:
"konuşurken ayağını sakın." dedi bana,
"güzelliğe sahip olmayan, çirkin olmak zorunda mıdır?"
"tabii ki öyledir."
"bilgece olmayan bir şey de cahillik midir? ikisinin arasında bir yer yok mudur sence?"
"ne olabilir ki o dediğin?"
"bu, insanın sebebini düşünmeksizin de doğru işler yapabilmesidir. buna bilgelik diyemeyiz, çünkü mantık kullanılmadan bilgiye ulaşılamaz. cahillik de diyemeyiz, çünkü bilgi tesadüfle elde edilse bile
cahillik olamaz. demek ki bilgelikle cahilliğin arasında 'doğruluk kanısı' var."
"haklısın."
"demek ki güzel olmayana çirkin, iyi olmayana da kötü demek zorunda değiliz. sevgi için
de aynısı geçerlidir. ona iyi veya kötü diyemeyeceğimiz gibi, güzel veya çirkin de diyemiyoruz. o ikisinin arasında bir yerdedir, böyle anlamalısın."
...
{k: platon, şölen, çev. birdal akar (istanbul, şûle yayınları, 2009) ss. 61,62}
dipnot: aynı kitabın s.5'te yer alan bir dipnotunda eros sözcüğünün, dilimize yerleşmiş bazı çağrışımlarından kaynaklanabilecek yanlış anlaşılmaları bertaraf etmek için ''sevgi'' olarak çevrildiği söyleniyor, yukarıda alıntılanan bölümde de bu çeviriye riayet edilmiştir.
nerede okuduğumu hatırlamadığım bir yerde diotima'nın (eğer kurgu bir karakter ise) kadın olmasının tesadüfi bir tercih olmadığı, bu seçimin platon'un kadınların da erkeklerle eşit olduğunun altını çizmek için yapmış olabileceğini söylüyordu. zira bu eşitlik tartışması o yüzyılda da şiddetliydi.
alıntı:
diotima, platon'un symposion diyaloğunda karşımıza çıkan ve sokrates'e erosun gizemlerini öğretmeyi vadeden bir öğretmendir. fakat öğretisinden önce en çok tartışılan nokta onun bir kadın olmasıdır. çünkü diyaloğun yazıldığı dönemde hakim olan erkek egemen kültürde var olan bir kadındır; üstelik de yedi bilgeden biri sayılan sokrates'e bir şeyler öğreteceğini iddia etmektedir. yorumcular da bu iddiadan hareketle diotima'ya dair farklı okumalar yaparlar. kimisi onun kurgusal olduğunu, kimisi gerçek bir kadın olarak platon'un felsefesindeki değişmeyi simgelediğini, bir kısmı ise diotima'nın bir kadını simgelemekten ziyade sokrates'in alter-egosu olduğunu ve aslında sokrates'in onun ağzından söylemek istediklerini söylediğini belirtir.
{k: çağrı mutlu e., sokrates'in öğretmeni diotima, kilikya felsefe dergisi (1) (nisan 2018) s. 11}
devamını gör...
çocukken sahip olunan yanlış bakış açıları
evlenmeden çocuk sahibi olmayı çocukları allah baba gönderiyor diye bildiğimden çok öfkeliydim. bana evlenmeden çocuk vermez inşallah diye de dua ederdim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar
alfred adler yaşamın anlam ve amacı. burada ki bir yazarın yazısı üzerine almaya karar vermiştim. iyki almıştım tam benlik.
devamını gör...
yaş ilerledikçe fark edilen şeyler
- gereksiz gürültü ve insanlara tahammülün kalmayışı.
devamını gör...
yırttık abicim yırttık (yazar)
sözlüğe girdiğimde kapıda karşılayan, sohbeti ile de güzelce ağırlayan moderatörümüzdür. var olsun, hep bizimle olsun.
devamını gör...
tarihi dizilerden öğrenmek
saçmadır, çünkü dizilerde gösterilen tarih taraflıdır. tarihi halil inalcık gibi hocalardan öğrenmek, onun kitaplarını okumak en iyisidir.
devamını gör...
karanlıkta oturmak
davlumbaz ışığının loşluğunda mutfak masasında oturmak..bu da sayılıyorsa en sevdiğim şeydir kendileri.
devamını gör...
frida kahlo
bence en güzel sözü: “beni anlamadın demeyeceğim. beni anladın. zaten en dayanılmaz acı buydu. sen beni anladın. anladığın halde canımı yaktın.” -frida kahlo-
devamını gör...