zimbardo deneyi
stanford hapishane deneyi olarak da bilinen; 1971'de stanford üniversitesi psikoloji profesörü philip zimbardo liderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından gönüllü öğrencilere üniversitenin psikoloji binasının bodrum katında kurulan hapishane simülasyonunda gardiyan ve mahkum rolleri verilerek gerçekleştirilen ünlü sosyal psikoloji deneyi.
öğrenciler rollerini çok çabuk benimsemişler; gardiyan öğrenciler sadist eğilimler göstermeye ve mahkumlara şiddet uygulamaya, mahkum öğrenciler ise otorite karşısında pasif davranışlar sergilemeye ve duygusal çöküntü yaşamaya başlamışlardır. işler kontrolden çıkınca altıncı günün sonunda deneye son verilmiştir. ayrıca deney das experiment filmine de konu olmuştur.
öğrenciler rollerini çok çabuk benimsemişler; gardiyan öğrenciler sadist eğilimler göstermeye ve mahkumlara şiddet uygulamaya, mahkum öğrenciler ise otorite karşısında pasif davranışlar sergilemeye ve duygusal çöküntü yaşamaya başlamışlardır. işler kontrolden çıkınca altıncı günün sonunda deneye son verilmiştir. ayrıca deney das experiment filmine de konu olmuştur.
devamını gör...
patates salatası
kışın havuçlu, mor lahanalı
yazın maydanzlu
olanını çok severim.
bol limon ve kırmızı biberle şahane olur. *
yazın maydanzlu
olanını çok severim.
bol limon ve kırmızı biberle şahane olur. *
devamını gör...
evlenince kocanın kütüğüne geçmek
devlet e göre evlenmek demek kadınların her şeyle bağını kopardığı anlamına geliyor herhalde. soyadı değişikliği var, kütük değişikliği var. devlet bir sorsun bakalım evlenen kadınlar böyle bir şey istiyorlar mıymış.
devamını gör...
sessizlik
fırtına öncesi ise büyük sıkıntı. sessizliğin fazlası iyi değildir.
devamını gör...
toplu taşıma araçlarında kitap okumak
bence kitap dediğin sakin ve sessiz ortamda okunmalı. hem ne gerek var o kadar fortçunun dolaştığı toplu taşıma araçlarında kitap okumaya.
devamını gör...
yoldaş benjamin levent gültekin podcast'i
levent gültekin kesinlikle çok doğru bir isim, başlangıç için, bende bir tanımımda kendisini konuk olarak önermiştim, ve geri çevirmeyeceğini düşünmüştüm,
büyük bir heyecanla açtığım yayın,
yoldaş benjaminin düşük ve cansız sesi, tonlamasız okuduğu cümleleriyle beni çok şaşırttı, sanırım çok heyecanlı olduğu için, sesi çıkamadı.. levent bey in şaşkınlığını hissettim sanki, yoldaş bir soru soruyor ve o kadar düz okuyorki, cümle bittimi diye bir süre beklemek durumunda kaldı her soruda, levent bey in programlarını izlerim, videolarını izlerim, yazılarını okurum, biraz hayal kırıklığı yaşadı, üzgünüm ama bende hayal kırıklığı yaşadım, ordan konuşması kolay diyebilirsiniz ama, kafa sözlüğü okuyup okumadığı bile sorulmadı, adam belki bakmıştır, fikri sorulmadı, diğer sözlükten bahsedildiğine de inanamıyorum, amatörlük tamamda, ya insan biraz özenir, çalışır, hazırlanır, o en sondaki tokat gibi "hoşçakal" ı duydum zaten, yok artık dedim, kovsaydınız adamı, belkide benim beklentim yüksekti bilmiyorum ama, akıcı da değildi, tutuk tutuk, sorulan sorular fena değildi ama donuk bir sohbetti, ben buna amatör diyemem, ruhsuzdu.
büyük bir heyecanla açtığım yayın,
yoldaş benjaminin düşük ve cansız sesi, tonlamasız okuduğu cümleleriyle beni çok şaşırttı, sanırım çok heyecanlı olduğu için, sesi çıkamadı.. levent bey in şaşkınlığını hissettim sanki, yoldaş bir soru soruyor ve o kadar düz okuyorki, cümle bittimi diye bir süre beklemek durumunda kaldı her soruda, levent bey in programlarını izlerim, videolarını izlerim, yazılarını okurum, biraz hayal kırıklığı yaşadı, üzgünüm ama bende hayal kırıklığı yaşadım, ordan konuşması kolay diyebilirsiniz ama, kafa sözlüğü okuyup okumadığı bile sorulmadı, adam belki bakmıştır, fikri sorulmadı, diğer sözlükten bahsedildiğine de inanamıyorum, amatörlük tamamda, ya insan biraz özenir, çalışır, hazırlanır, o en sondaki tokat gibi "hoşçakal" ı duydum zaten, yok artık dedim, kovsaydınız adamı, belkide benim beklentim yüksekti bilmiyorum ama, akıcı da değildi, tutuk tutuk, sorulan sorular fena değildi ama donuk bir sohbetti, ben buna amatör diyemem, ruhsuzdu.
devamını gör...
evlenen kadının soyadının değişmesi
4721 sayılı türk medeni kanunu’nun 187. maddesine göre evlenen kadının kocasının soyadını kullanması zorunludur. düzenleme, kadının soyadını ancak eşinin soyadının önüne gelmek suretiyle kullanmasına izin vermiş ve bunun için de evlendirme memuruna veya evlilik sonrasında nüfus idaresine başvuruda bulunmasını gerekli kılmıştır. görüldüğü üzere türk medeni kanunu’nun 187. maddesi, evlenen kadının yalnızca kendi soyadını kullanması imkanını tamamen ortadan kaldırmaktadır.
kadının evlenme ile salt kendi soyadını kullanma imkanının bulunmaması gerek hukuktaki eşitlik ilkesi, gerekse ayrımcılık yasağı kapsamında tartışılmaktadır. zira evlilik ile diğer eşin soyadını kullanma zorunluluğu sadece kadın için söz konusu olup, erkek eş için bu şekilde bir zorunluluk kanunda yer almamaktadır.
eşitlik ilkesi ile ayrımcılık yasağının yanı sıra konu özel yaşama saygı hakkı kapsamında da defalarca yargı mercilerinin önüne gelmiştir. kişinin hayatını sürdürürken kullandığı isim, özel yaşamının en önemli unsurlarından biri olarak görüldüğünden hakkın kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve evlilik ile değişmesi zaruretinin hakkın ihlali olduğu gerekçeleriyle pek çok başvuru yapılmıştır.
yeni türk medeni kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle 743 sayılı kanun yürürlükten kalkmışsa da kadının soyadına ilişkin düzenleme değişmemiş, bu sebeple yeni kanun vasıtasıyla da giderilemeyen hak ihlali tekrardan anayasa mahkemesi nezdinde iptal davasına konu edilmiştir [1]. anayasa mahkemesi iptal başvurusunu, “‘kadın evlenmekle kocasının soyadını alır' kuralının aile birliğinin korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzenli tutulması” gibi önceki kararıyla paralel gerekçelere dayanarak tekrardan reddetmiştir. iptal davaları bakımından, aynı konuya ilişkin mahkeme’ye on yıl başvuru yapılamaması yasağı getiren anayasa’nın 152. maddesi sebebiyle, 187. maddenin on yıllık süre boyunca tekrardan mahkeme’nin önüne getirilmesi imkanı bulunmamaktadır. ancak her ne kadar düzenleme iptal davasına konu edilememekteyse de, bireysel başvuruya konu edilmesi mümkündür. anayasa mahkemesi’ne temel hak ve özgürlüklere ilişkin bireysel başvuru yapılmasının önü açıldığından bu yana mahkeme bu konudaki pek çok başvuruyu incelemiş ve iptal davalarındaki görüşünün tam tersi yöndeki tespitlerini ortaya koymuştur.
anayasa mahkemesi’nin kadının soyadına ilişkin görüşünün değişmesinde konu hakkındaki avrupa insan hakları mahkemesi kararları da etkili olmuştur. düzenleme gereği kendi soyadlarını kullanma imkanı bulunmayan evli kadınlar hukuk mahkemeleri nezdinde taleplerini sunmuşlar, ancak türk medeni kanunu md. 187 gereği talepleri reddedilince konuyu avrupa insan hakları mahkemesi önüne taşımışlardır. mahkeme’ye göre, devletlerin kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusundaki ayrımı önlemek adına gerekli bütün önlemleri almak ve kadın-erkek eşitliğine dayanarak kadınların aile adı gibi konularda erkekler ile eşit kişisel haklara sahip olmasını sağlamak şeklinde yükümlülükleri vardır [2]. aihm söz konusu yükümlülükler bakımından türkiye’nin de taraf olduğu kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi’ne atıfta bulunmuş ve sözleşmeye taraf olan devletlerin, sözleşme kapsamındaki gereklilikleri sağlamak adına pozitif yükümlülükleri olduğunu eklemiştir. buna göre türk medeni kanunu md. 187 ile getirilen zorunluluk devletin sözleşmedeki yükümlülükleri sağlamak bakımından başarısız olduğu anlamına gelmektedir. aihm kadının soyadına ilişkin mahkeme’ye yapılan başvurularda, türk medeni kanunu md. 187 bakımından sözleşmenin 8. maddesiyle bağlantılı olarak sözleşme’nin 14. maddesinde yer alan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir [3].
anayasa mahkemesi de bireysel başvuru usulünün başlamasının ardından yukarıda yer alan aihm kararlarına gönderme yapmış, bununla birlikte anayasa’nın 90. maddesinde yer alan ve uluslararası sözleşmelere üstünlük tanıyan düzenlemeyi ihlal kararlarında gerekçe göstermiştir. anayasa’nın 90. maddesine göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin iç hukuk düzenlemeleri ile bu konularda devletin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin çatıştığı hallerde uluslararası sözleşme hükümlerine üstünlük tanınacaktır. düzenleme uyarınca kadının soyadı meselesinde de türk medeni kanunu’nun 187. maddesi değil, kadının kendi soyadını kullanmasına imkan tanıyan avrupa insan hakları sözleşmesi ve kadına karışı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi’ndeki ilgili maddelerin somut uyuşmazlıklarda uygulanması gerekmektedir [4]. bu sebeple anayasa mahkemesi önüne gelen başvurularda, somut uyuşmazlıkta uluslararası sözleşmeler yerine türk medeni kanunu’ndaki düzenlemenin uygulanmasının hukuka uygun olmadığını belirtmiş ve yargı mercilerinin kadının kendi soyadını kullanması taleplerinin reddini hukuki bulmamıştır. mahkeme söz konusu hukuka aykırılığın anayasa’nın 17. maddesinde yer alan kişinin manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalini oluşturduğu şeklinde karar vermiştir [5].
anayasa mahkemesi’nin konuya ilişkin kararlarının akabinde yargıtay hukuk genel kurulu da aynı yönde kararlar almıştır. yhgk’nın 30.09.2015 t., 2014/2-899 e., 2015/2011 k. sayılı kararında türk medeni kanunu’ndaki 187. madde uygulamasının, kadının soyadı bakımından cinsiyet yönünden ayrımcılık oluşturduğu ve konu hakkında uluslararası sözleşmelere öncelik tanınması gerektiği ifade edilmiştir.
nüfus müdürlükleri evli kadınların konu hakkındaki başvurularını türk medeni kanunu’nu gerekçe göstererek reddetmekte olsa dahi, talebin aile mahkemelerine yapılmasıyla kadının kendi soyadını kullanması imkanı mevcuttur. evli kadın, evlenme ile isminin değişmesinin akabinde yetkili aile mahkemesine dava açarak yalnızca kendi soyadını kullanma talebini sunabilmekte ve davanın sonucunda ilgili nüfus müdürlüğü nezdinde kimlik bilgilerinin değişmesi sağlanmaktadır. böylece türk medeni kanunu’nun 187. maddesi hakkında anayasa mahkemesi nezdinde tekrar iptal davası açılabilecek süreye değin hakkın hukuka aykırı şekilde sınırlandırılmasının önüne geçilmektedir.
dipnotlar:
[1] aym, 10.03.2011 t.2009/85 e., 2011/49 k.
[2] aihm, ünal tekeli/türkiye, başvuru no: 29865/96.
[3] aynı yönde, aihm, levendoğlu abdulkadiroğlu/türkiye, başvuru no: 7971/07.
[4] anayasa mahkemesi konuya ilişkin bireysel başvurularda gerek kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi (cedaw), gerek avrupa insan hakları sözleşmesi, gerekse birleşmiş milletler medeni ve siyasi haklar sözleşmesi (bm mshs)’nin ilgili maddelerine atıfta bulunmuştur:
aihs md. 8/1: “herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
cedaw md. 16: “1. taraf devletler evlilik ve aile ilişkileri ile ilgili bütün konularda kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri alır ve özelikle erkeklerle kadınların eşitliğini öngören aşağıdaki hakları tanır:
…
g) soyadı, meslek ve iş seçme hakları da dahil, karı ve koca olarak aynı kişisel haklara sahip olma..”
bm mshs md.23/4: “bu sözleşmeye taraf devletler, eşlerin evlilik konusunda, evliliğin devam ettiği sürece ve boşanmada eşit hak ve yükümlülüklere sahip olmaları için gerekli önlemleri alır.”
[5] aym sevim akat eşki başvurusu, başvuru no: 2013/2187, neşe aslanbay akbıyık başvurusu, başvuru no: 2014/5836, gülsim genç başvurusu, başvuru no: 2013/4439.
kadının evlenme ile salt kendi soyadını kullanma imkanının bulunmaması gerek hukuktaki eşitlik ilkesi, gerekse ayrımcılık yasağı kapsamında tartışılmaktadır. zira evlilik ile diğer eşin soyadını kullanma zorunluluğu sadece kadın için söz konusu olup, erkek eş için bu şekilde bir zorunluluk kanunda yer almamaktadır.
eşitlik ilkesi ile ayrımcılık yasağının yanı sıra konu özel yaşama saygı hakkı kapsamında da defalarca yargı mercilerinin önüne gelmiştir. kişinin hayatını sürdürürken kullandığı isim, özel yaşamının en önemli unsurlarından biri olarak görüldüğünden hakkın kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve evlilik ile değişmesi zaruretinin hakkın ihlali olduğu gerekçeleriyle pek çok başvuru yapılmıştır.
yeni türk medeni kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle 743 sayılı kanun yürürlükten kalkmışsa da kadının soyadına ilişkin düzenleme değişmemiş, bu sebeple yeni kanun vasıtasıyla da giderilemeyen hak ihlali tekrardan anayasa mahkemesi nezdinde iptal davasına konu edilmiştir [1]. anayasa mahkemesi iptal başvurusunu, “‘kadın evlenmekle kocasının soyadını alır' kuralının aile birliğinin korunması ve aile bağlarının güçlendirilmesi başta olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzenli tutulması” gibi önceki kararıyla paralel gerekçelere dayanarak tekrardan reddetmiştir. iptal davaları bakımından, aynı konuya ilişkin mahkeme’ye on yıl başvuru yapılamaması yasağı getiren anayasa’nın 152. maddesi sebebiyle, 187. maddenin on yıllık süre boyunca tekrardan mahkeme’nin önüne getirilmesi imkanı bulunmamaktadır. ancak her ne kadar düzenleme iptal davasına konu edilememekteyse de, bireysel başvuruya konu edilmesi mümkündür. anayasa mahkemesi’ne temel hak ve özgürlüklere ilişkin bireysel başvuru yapılmasının önü açıldığından bu yana mahkeme bu konudaki pek çok başvuruyu incelemiş ve iptal davalarındaki görüşünün tam tersi yöndeki tespitlerini ortaya koymuştur.
anayasa mahkemesi’nin kadının soyadına ilişkin görüşünün değişmesinde konu hakkındaki avrupa insan hakları mahkemesi kararları da etkili olmuştur. düzenleme gereği kendi soyadlarını kullanma imkanı bulunmayan evli kadınlar hukuk mahkemeleri nezdinde taleplerini sunmuşlar, ancak türk medeni kanunu md. 187 gereği talepleri reddedilince konuyu avrupa insan hakları mahkemesi önüne taşımışlardır. mahkeme’ye göre, devletlerin kadınlara karşı evlilik ve aile ilişkileri konusundaki ayrımı önlemek adına gerekli bütün önlemleri almak ve kadın-erkek eşitliğine dayanarak kadınların aile adı gibi konularda erkekler ile eşit kişisel haklara sahip olmasını sağlamak şeklinde yükümlülükleri vardır [2]. aihm söz konusu yükümlülükler bakımından türkiye’nin de taraf olduğu kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi’ne atıfta bulunmuş ve sözleşmeye taraf olan devletlerin, sözleşme kapsamındaki gereklilikleri sağlamak adına pozitif yükümlülükleri olduğunu eklemiştir. buna göre türk medeni kanunu md. 187 ile getirilen zorunluluk devletin sözleşmedeki yükümlülükleri sağlamak bakımından başarısız olduğu anlamına gelmektedir. aihm kadının soyadına ilişkin mahkeme’ye yapılan başvurularda, türk medeni kanunu md. 187 bakımından sözleşmenin 8. maddesiyle bağlantılı olarak sözleşme’nin 14. maddesinde yer alan ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir [3].
anayasa mahkemesi de bireysel başvuru usulünün başlamasının ardından yukarıda yer alan aihm kararlarına gönderme yapmış, bununla birlikte anayasa’nın 90. maddesinde yer alan ve uluslararası sözleşmelere üstünlük tanıyan düzenlemeyi ihlal kararlarında gerekçe göstermiştir. anayasa’nın 90. maddesine göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin iç hukuk düzenlemeleri ile bu konularda devletin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin çatıştığı hallerde uluslararası sözleşme hükümlerine üstünlük tanınacaktır. düzenleme uyarınca kadının soyadı meselesinde de türk medeni kanunu’nun 187. maddesi değil, kadının kendi soyadını kullanmasına imkan tanıyan avrupa insan hakları sözleşmesi ve kadına karışı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi’ndeki ilgili maddelerin somut uyuşmazlıklarda uygulanması gerekmektedir [4]. bu sebeple anayasa mahkemesi önüne gelen başvurularda, somut uyuşmazlıkta uluslararası sözleşmeler yerine türk medeni kanunu’ndaki düzenlemenin uygulanmasının hukuka uygun olmadığını belirtmiş ve yargı mercilerinin kadının kendi soyadını kullanması taleplerinin reddini hukuki bulmamıştır. mahkeme söz konusu hukuka aykırılığın anayasa’nın 17. maddesinde yer alan kişinin manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalini oluşturduğu şeklinde karar vermiştir [5].
anayasa mahkemesi’nin konuya ilişkin kararlarının akabinde yargıtay hukuk genel kurulu da aynı yönde kararlar almıştır. yhgk’nın 30.09.2015 t., 2014/2-899 e., 2015/2011 k. sayılı kararında türk medeni kanunu’ndaki 187. madde uygulamasının, kadının soyadı bakımından cinsiyet yönünden ayrımcılık oluşturduğu ve konu hakkında uluslararası sözleşmelere öncelik tanınması gerektiği ifade edilmiştir.
nüfus müdürlükleri evli kadınların konu hakkındaki başvurularını türk medeni kanunu’nu gerekçe göstererek reddetmekte olsa dahi, talebin aile mahkemelerine yapılmasıyla kadının kendi soyadını kullanması imkanı mevcuttur. evli kadın, evlenme ile isminin değişmesinin akabinde yetkili aile mahkemesine dava açarak yalnızca kendi soyadını kullanma talebini sunabilmekte ve davanın sonucunda ilgili nüfus müdürlüğü nezdinde kimlik bilgilerinin değişmesi sağlanmaktadır. böylece türk medeni kanunu’nun 187. maddesi hakkında anayasa mahkemesi nezdinde tekrar iptal davası açılabilecek süreye değin hakkın hukuka aykırı şekilde sınırlandırılmasının önüne geçilmektedir.
dipnotlar:
[1] aym, 10.03.2011 t.2009/85 e., 2011/49 k.
[2] aihm, ünal tekeli/türkiye, başvuru no: 29865/96.
[3] aynı yönde, aihm, levendoğlu abdulkadiroğlu/türkiye, başvuru no: 7971/07.
[4] anayasa mahkemesi konuya ilişkin bireysel başvurularda gerek kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi (cedaw), gerek avrupa insan hakları sözleşmesi, gerekse birleşmiş milletler medeni ve siyasi haklar sözleşmesi (bm mshs)’nin ilgili maddelerine atıfta bulunmuştur:
aihs md. 8/1: “herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.”
cedaw md. 16: “1. taraf devletler evlilik ve aile ilişkileri ile ilgili bütün konularda kadınlara karşı ayrımcılığı tasfiye etmek için gerekli her türlü tedbiri alır ve özelikle erkeklerle kadınların eşitliğini öngören aşağıdaki hakları tanır:
…
g) soyadı, meslek ve iş seçme hakları da dahil, karı ve koca olarak aynı kişisel haklara sahip olma..”
bm mshs md.23/4: “bu sözleşmeye taraf devletler, eşlerin evlilik konusunda, evliliğin devam ettiği sürece ve boşanmada eşit hak ve yükümlülüklere sahip olmaları için gerekli önlemleri alır.”
[5] aym sevim akat eşki başvurusu, başvuru no: 2013/2187, neşe aslanbay akbıyık başvurusu, başvuru no: 2014/5836, gülsim genç başvurusu, başvuru no: 2013/4439.
devamını gör...
anne baba olmak
dile kolay..
devamını gör...
14 mart tıp bayramı
bütün sağlık çalışanlarına, başta hemşireler olmak üzere,bütün çalışanların tıp bayramını kutlarım, bu pandemik dönemde şehit olan sağlık çalışanlarına allah'tan rahmet dilerim.
hepsine canı gönülden çok teşekkür ediyorum.
hakkınızı helal edin.
hepsine canı gönülden çok teşekkür ediyorum.
hakkınızı helal edin.
devamını gör...
çoluğunun çocuğunun rızkını kafa store'da yiyen yazar
hatta o kadar ileri gider ki çocuklarını karma kazansın diye zorla otoban kenarında tanım girdirtecek olan cani yazardır.
t: kafa store da sabahlara kadar alışveriş yapan yazardır.
t: kafa store da sabahlara kadar alışveriş yapan yazardır.
devamını gör...
olasılık evreni
olasılık evreni bir insanın hayal gücünün erişebileceği her şeyin mümkün olduğu bir yaşam alanıdır.
bu evrende sadece her şeyi elde etmek ya da her istediğine ulaşmak değildir mümkün olan. çok daha fazlası vardır. bir arabam olsa, bir evim olsa, bir kral olsam, uçsam kaçsam vizyonsuzluğundan çok daha ötesinden bahsediyorum.
kişinin kendisi ile ilgili olanlar daha baskın değişimler, daha keyif veren olasılıklar olacaktır bu evrende. mesela kendini gerçekleştirmek için uygun bulduğu bir olasılığa sarılabilir her isteyen. sanatsal yetenek, sportif başarı, tembellikte master, sınırsız bir zihinsel kuvvet. hepsi mümkündür olasılıklar aleminde.
bunlar dışında fiziksel dönüşümler de ihtimaller arasındadır. kast ettiğim şeyi daha uzun bir boy, daha güzel bir yüz, daha havalı saçlarla sınırlı değil. sonsuz olasılık evreninde böyle basit bir hayal gücü kabul edilemez. belki ayaklara ek olarak toynaklar, belki kafanın üstünde iki geyik boynuzu, belki çok daha havalı görünmek için bir tavuskuşu kuyruğu.
hayatı renklendirmek için de birçok şey yapılabilir. olasılık evreninde günlerce kendinizi alkole banıp istediğiniz oranda sarhoşluk ya da çakır keyfilik yaşayabilirsiniz. sınırsız yiyecekler bedeninize zulmetmeden orgazm benzeri bir zevke boğulabilirsiniz. orgazm demişken, olasılık evreninde aralıksız üç saatlik orgazmlar da mümkündür.
ancak bu evrende temel bir sorun da vardır. denge. her şeyin dengesi doğru kurulduğunda olasılık evreninde sonsuz ve sınırsız bir mutluluk kaçınılmazdır. denge kaybolursa cehenneme gitmek için ölmeyi beklemeye gerek kalmaz.
bu evrende sadece her şeyi elde etmek ya da her istediğine ulaşmak değildir mümkün olan. çok daha fazlası vardır. bir arabam olsa, bir evim olsa, bir kral olsam, uçsam kaçsam vizyonsuzluğundan çok daha ötesinden bahsediyorum.
kişinin kendisi ile ilgili olanlar daha baskın değişimler, daha keyif veren olasılıklar olacaktır bu evrende. mesela kendini gerçekleştirmek için uygun bulduğu bir olasılığa sarılabilir her isteyen. sanatsal yetenek, sportif başarı, tembellikte master, sınırsız bir zihinsel kuvvet. hepsi mümkündür olasılıklar aleminde.
bunlar dışında fiziksel dönüşümler de ihtimaller arasındadır. kast ettiğim şeyi daha uzun bir boy, daha güzel bir yüz, daha havalı saçlarla sınırlı değil. sonsuz olasılık evreninde böyle basit bir hayal gücü kabul edilemez. belki ayaklara ek olarak toynaklar, belki kafanın üstünde iki geyik boynuzu, belki çok daha havalı görünmek için bir tavuskuşu kuyruğu.
hayatı renklendirmek için de birçok şey yapılabilir. olasılık evreninde günlerce kendinizi alkole banıp istediğiniz oranda sarhoşluk ya da çakır keyfilik yaşayabilirsiniz. sınırsız yiyecekler bedeninize zulmetmeden orgazm benzeri bir zevke boğulabilirsiniz. orgazm demişken, olasılık evreninde aralıksız üç saatlik orgazmlar da mümkündür.
ancak bu evrende temel bir sorun da vardır. denge. her şeyin dengesi doğru kurulduğunda olasılık evreninde sonsuz ve sınırsız bir mutluluk kaçınılmazdır. denge kaybolursa cehenneme gitmek için ölmeyi beklemeye gerek kalmaz.
devamını gör...
fotoğrafın hikayesi

omayra sanchez garzón, tolima armero’da, nevado del ruiz yanardağının 1985 patlamasında 13 yaşındaki bir kolombiyalı kızdı. volkanik enkaz, dağın altındaki nehir vadilerine koşarak yaklaşık 23.000 insanı öldürerek armero ve diğer 13 köyü yok eden büyük laharlar oluşturmak için buzla karıştı.
13 kasımda harekete geçen yanardağ, omayra’nın yaşadığı köyü vurmuştu. daha ne oldu bilinmeden omayra’nın belden aşağısı patlayan patlayan yanardağ sebebiyle kayan toprağın altında kalmış ve yavaş yavaş su birikmeye başlamıştı. omayra yaşamak için enkaz parçasına tutunmuş ve ertesi gün bir gazeteci omayra’nın elini görmüş ve bölgedeki gönüllüleri çağırdı. omayrayı kurtarmak için büyük çaba sarf edildi. fakat bacaklarını kırmadan bulunduğu yerden çıkarmak imkansızdı. ayrıca her çıkarmaya çalıştığında çevredeki su yükseliyor ve omayra’nın nefes almasını engelliyordu. gönüllüler suyun altına baktıklarında tuğladan yapılmış kapının altında kaldığını ve o kapının altında ise ölen halısını gördüler.
omayra bu duruma rağmen çevresindekilere şarkı söyleyip, şekerleme ve gazoz istediğini söylüyordu. bu durumdan hiç şikayet etmedi. zaman geçtikçe vücut ısısı düşmeye başladığında sayıklamaya başlamıştı. fakat ortamdaki kirlilik sebebiyle bu operasyon sonucunda daha büyük acıyla öleceği de anlaşıldı. o yüzden insaflı olan davranışın onun ölmesine izin vermek olduğu düşünülmüştür.
omayra’nın son sözleri ise “anne, eğer beni duyuyorsan tahmin ediyorum benim tekrar ayağa kalkmam, yürüyebilmem ve bu insanların beni kurtarması için dua ediyorsundur. anne seni seviyorum ve babamı ve kardeşimi. elveda anne” oldu.
kapak görseli son 50 yılın en iyi fotoğrafları arasında yer almış ve fotoğrafçıya pulitzer ödülünü kazandırmıştır.
bilgileri www.kooplog.com sitesinden aldım. şimdi bu üzücü olayı bir kenara bırakıp fotoğrafa ilgisi olan bir insan olarak teknik açıdan inceleyelim(evet çok çok üzücü ama neden bu fotoğraf içimize işliyor onu anlamak için)
o gün onlarca fotoğraf çekildi ama bir tanesi ödül aldı ve hafızalara kazındı. sebeplerine bakalım. bu arada çekilen diğer fotoğraflarda harikaydı.
öncelikle çocuğun bakış açısı biraz eğik ama tutunduğu ağaç parçasıyla tam paralel bu da gözümüze tam oturmasını sağlıyor. bunu dudaklarından daha kolay teyit edebilirsiniz ama odak gözlerde olduğu için gözü baz almak daha doğru.
fotoğrafa baktığımızda çocukla göz göze geliyoruz. fotoğrafçı bizi çocukla baş başa bırakmış. diğer fotoğrafları incelerseniz genelde dışarıdan bir göz olarak olayları aktarmışlar ama bu fotoğrafta çocukla baş başa kalıyoruz ve etkileyiciliği artırıyor.
fotoğrafın yere yakınlık seviyesi çok aşağıda buda bizi çocuğun ne kadar çaresiz bir yerde olduğunu çok iyi anlatıyor. kendimizi o çukurda hissediyoruz. çocuğun seviyesine inerek bizi de çukurun içine alıyor fotoğrafçı.
fotoğrafçının çocuğa yakınlığı tam yerinde. çok yakın değil bize çevre detayları sunabiliyor. çok uzakta değil çocuğa yardım edebilecek kadar yakın ama edemiyor. yine bize çaresizliği hissettiriyor.
fotoğrafın zamanlaması çok yerinde tam elini görebileceğimiz bir anda çekilmiş. el ve yüz dokusu yan yana. o suyun neler yapabileceğini çok iyi anlatıyor. çocuk masum bir suyun içinde değil eğer elleri sudayken çekilmiş olsaydı çok daha farklı düşündürebilirdi. minicik bir dala tam dokunduğu an sahnelenmiş. bu anı kullanmak içimizi sızlatmaya yetiyor. hala çocuğun bir umudu olduğunu anlayabiliyoruz. fotoğrafçı bu anı seçmekle çocuğun mücadelesine ortak olmuş.
eğer fotoğraf üst açıdan çekilseydi muhtemelen çocuğun kolundan bir bez parçasıyla ağaca bağlı olduğunu göremeyecektir. fotoğrafın etkisini artıran bir detay. küçük bir bez hayata tutuyor.
yer su ile kaplı olduğu için çocuğun yüzüne ışık yansıyor ve doğal reflektör görevi görüyor. fotoğraf doğru saatte çekilmiş. aydınlık yüzde siyah gözler daha çok ortaya çıkıyor ve yine etkileyiciliği ikiye katlıyor. içimize işliyor. eğer fotoğrafın pozlaması düşük kalsaydı. bu fotoğraf bu kadar içimize dokunmayacaktı. ölümü daha net gösteriyor.
diyafram aralığı tahminim 2.0 civarında çekilmiş. böylece ilgimiz çocuğun gözlerinde onunla birlikteyiz ama ellerine neler olduğunu ve arka tarafta nasıl bir yerde olduğumuzu fotoğrafta bir kaç saniye geçirdikten sonra inceleyebiliyoruz. çok iyi seçilmiş bir aralık.
fotoğrafın bir çok renk versiyonu var hangisi orijinal bilemediğim için bu konuda yorum yapamayacağım. ama çok koyu saçlı olduğu için fotoğrafta karanlıkların biraz açıldığını düşünüyorum. detayları görmemizi sağlamış.
kafa boşluğu (yani kafasıyla fotoğrafın bittiği yerin arasındaki mesafe) sonuna kadar kullanılmış. biraz daha aşağı inseydi gözümüze tam oturmayabilirdi. kadraj sorunsuz yapılmış. çocuk tam ortaya alışmış. sağa ve sola olan boşluk mesafesi aynı. yine gözümüze tam oturması sağlanmış.
devamını gör...
cumartesi günleri yarım gün çalışmak
tam gün çalışıyorum diyerek çalışmayı arşa çıkarıyorum tek başıma!!
rezilliktir ama ne yaparsınız işte "ekmek parası" denen bir kavram oluşmuş maalesef ki...
rezilliktir ama ne yaparsınız işte "ekmek parası" denen bir kavram oluşmuş maalesef ki...
devamını gör...
sensedim
eski türkçede susamak gibi, sensiz kaldım, sana hasret kaldım, seni özledim anlamına gelen sözcük.
devamını gör...
kızarmış ekmek tereyağı bal üçlüsü
kış sabahı kahvaltılarının vazgeçilmezi üçlüdür. zaten kızarmış ekmek başlı başına bir şov makinesi iken bir de tereyağı ve balla birleşmesi... acıktım sanırım gidip konserve balık kemireyim.*
devamını gör...
ülkemizde saygı duyulan meslekler
dolandırıcılar.
devamını gör...
günün sözü
"hiç gereği yokken hayatına giren insanlar ...
hiç gereği yokken karşına çıkarlar ...
hiç gereği yokken gününü, haftanı, ayını, belki de yıllarını alırlar...
hiç gereği yokken gece gündüz aklından geçen her düşünceye bulaşırlar...
hiç gereği yokken seni istemediğin kadar mutlu ederler...
hiç gereği yokken hayatını değiştirirler, belki de eski hayatını unutturacak kadar...
sonra hiç gereği yokken hayatından çıkıp giderler..."
şems-i tebrizi
hiç gereği yokken karşına çıkarlar ...
hiç gereği yokken gününü, haftanı, ayını, belki de yıllarını alırlar...
hiç gereği yokken gece gündüz aklından geçen her düşünceye bulaşırlar...
hiç gereği yokken seni istemediğin kadar mutlu ederler...
hiç gereği yokken hayatını değiştirirler, belki de eski hayatını unutturacak kadar...
sonra hiç gereği yokken hayatından çıkıp giderler..."
şems-i tebrizi
devamını gör...
tıbbın çare bulamadığı hastalıklar
alzheimer.
devamını gör...

