günün şiiri
ölüyorum tanrım
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir…
üstü kalsın…
(bkz: cemal süreya)
bu da oldu işte.
her ölüm erken ölümdür
biliyorum tanrım.
ama, ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir…
üstü kalsın…
(bkz: cemal süreya)
devamını gör...
haki
parka rengi olarak da bildiğimiz yeşil ile kahverengi arası gidip gelen renk.
devamını gör...
#türkiyedinsizleşiyor
yaklaşık olarak 15 yıl önce dini reddedip katıldığım etkinlik sanıyorum ki. bunun nedeni günümüzde bariz bir şekilde; insanların din üzerine okumaya yaparak değil de, dindar olduklarını söyleyen kesimden gördükleri sonucu oluşu bir miktar üzücüdür.
devamını gör...
sen parasını ver ben sana sonra veririm
düzenli olarak yediğim arkadaş kazığıdır.
devamını gör...
seri oylamanın sözlüğe zarar verdiği gerçeği
katılmadığım tespit.insanların özgürlüğünü kısıtlayamazsınız isteyen seri ,isteyen tek tek beğenir buna da karışıp kulp takmayın.
edit:ayrıca diyelim ki kota geldi ve ben sevdiğim tanımları beğenmek istediğimde kota bitmiş olsun o zaman ne olacak ? beğenmiyorlar diye başlık açarsınız o zaman.
edit 2: sözlük alemlerinde olmayan bir şey artılamaya sınır getirmek onun yerine başlık açmaya sınır getirelim ,nitelik artsın nasıl?
edit 3:kimseye seri artı basmayan biriyim onu da belirteyim elim bonkör değildir.bu arada başlığı açan arkadaşa iyi beğeni gelmiş,kıskandım*
edit:ayrıca diyelim ki kota geldi ve ben sevdiğim tanımları beğenmek istediğimde kota bitmiş olsun o zaman ne olacak ? beğenmiyorlar diye başlık açarsınız o zaman.
edit 2: sözlük alemlerinde olmayan bir şey artılamaya sınır getirmek onun yerine başlık açmaya sınır getirelim ,nitelik artsın nasıl?
edit 3:kimseye seri artı basmayan biriyim onu da belirteyim elim bonkör değildir.bu arada başlığı açan arkadaşa iyi beğeni gelmiş,kıskandım*
devamını gör...
türkiye’de insanların sinirli olmasının nedenleri
ülkemizde insanların mutlu olabilmesi için temel ihtiyaçlarını rahat karşılayabilmesi gerekli. maslow'un piramidine baktığımızda en temel ihtiyaçların karşılanmadığında diğer basamaklara tırmanabilmek, hayattan tat alabilmek,mutlu olabilmek pek de mümkün olmuyor.
edit: imla
edit: imla
devamını gör...
kanser hastası çocuklara yardım etkinliği
tüylerimi diken diken etmiş şahane kafa sözlük olayı.
destek olacağım hemen, süper olay.
destek olacağım hemen, süper olay.
devamını gör...
30 yaşına gelip de dişi hiç çürümemiş insan
sadece diş bakımıyla alakalı değil, yapısıyla da alakalı. yani ne kadar baksanız da eğer diş yapınız sağlam değilse (genlerden geliyor sanırım, diş hekimliği okumadığım için doğru terimi bulamadım) dişiniz her türlü çürüyebilir ya da çıkabilir.
devamını gör...
mesaj vermeye çalışmak
iletişimde sağlıklı olmadığını düşündüğüm bir metot.
özellikle sosyal medya ya da sözlük gibi ortamlarda sıkça kullanılıyor. oysa kişi rahatsız olduğu bir şeyi gönderme yaparak, mesaj vermeye çalışarak anlatacağına kendini doğrudan anlatmayı tercih etse daha sağlıklı ve sorunsuz bir iletişim kurmuş olur kanımca. hem böylelikle mesaj vermek istediği kişiye mesaj vermeye çalışırken biz de mesajı anlayacağız diye kafa yormayız değil mi?*
özellikle sosyal medya ya da sözlük gibi ortamlarda sıkça kullanılıyor. oysa kişi rahatsız olduğu bir şeyi gönderme yaparak, mesaj vermeye çalışarak anlatacağına kendini doğrudan anlatmayı tercih etse daha sağlıklı ve sorunsuz bir iletişim kurmuş olur kanımca. hem böylelikle mesaj vermek istediği kişiye mesaj vermeye çalışırken biz de mesajı anlayacağız diye kafa yormayız değil mi?*
devamını gör...
codex 632
jose rodrigues dos santos'un, türkçe'ye kodeks 632 ismiyle pegasus bünyesinde çıkmış romanı.
romanın içeriğine geçmeden önce birkaç şey kelam etmek istiyorum, şöyle ki, bu romanı çekici kılan çok fazla şey mevcut, öncelikle ilk kısımdan başlamak istiyorum; anlattıklarının gerçek olması..
evet, anlattıklarının hepsinin gerçek olması çok hoş bir detay, yazarın da ayrıca güven veren farklı bir geçmişi mevcut, ağabeyimiz harika bir gazetecilik kariyer var geçmişinde, aynı zamanda portekiz'in trt'si olan rádio e televisão de portugal'de yıllardır programlar yapmaya devam ediyor.
neyse, yazarı övmeyi bir kenara bırakır isek, kitaplarındaki gerçek olan kısımlar haricinde, nasıl okutması gerektiğini de biliyor olmalı ki okuduğumuz her kısım için *tabi çeviri kısmı daha da önemli bu kısımda* bize müthiş bir merak duygusu aşılamış.
şimdi kitabın içeriğine gelelim, kitap, bir otel odasında, özellikle amerika'nın keşfi ile ilgilenen bir tarihçinin öldürülmesi ve arkasında bıraktığı moloc ninundia omastoos yazan belge ile başlar.
geri kalan kısım ise, dan brown'ın yarattığı robert langdon karakterinden oldukça kopyalar çekmiş... gerçi kopya demek çok yanlış hayır, esinlenmiş diyeceğim, esinlendiği tomas noronha karakteriden yardım istenmesi ile devam eder ve bir anda amerika'nın keşfine kadar olan serüven de hız kaybetmeden okuyucuyu yükseltir.
kristof kolomb'un kim olduğu, gerçekten bize anlatılan bir insan olduğu mu yoksa arkasında çok farklı işlerin mevcut olacağı mı gibi soru işaretleri ile bizi alır götürür ve bana kalırsa gazeteci kimliği ile yaptığı araştırmalar neticesi ile bizi en azından kolomb konusunda oldukça doyurur, ama romanı bütün olarak ele alır isek hikaye kısmı ile biraz sınıfta kalacak kadar* tatmin etmez.
nedeni de bana kalırsa şudur ki, abimiz gazeteci kimliği ile araştırmalarını bizim önümüze adeta kusarcasına dökmüş ve bu araştırma kısmı neticesiyle de hikaye bir tık geri planda kalmış.
romanın içeriğine geçmeden önce birkaç şey kelam etmek istiyorum, şöyle ki, bu romanı çekici kılan çok fazla şey mevcut, öncelikle ilk kısımdan başlamak istiyorum; anlattıklarının gerçek olması..
evet, anlattıklarının hepsinin gerçek olması çok hoş bir detay, yazarın da ayrıca güven veren farklı bir geçmişi mevcut, ağabeyimiz harika bir gazetecilik kariyer var geçmişinde, aynı zamanda portekiz'in trt'si olan rádio e televisão de portugal'de yıllardır programlar yapmaya devam ediyor.
neyse, yazarı övmeyi bir kenara bırakır isek, kitaplarındaki gerçek olan kısımlar haricinde, nasıl okutması gerektiğini de biliyor olmalı ki okuduğumuz her kısım için *tabi çeviri kısmı daha da önemli bu kısımda* bize müthiş bir merak duygusu aşılamış.
şimdi kitabın içeriğine gelelim, kitap, bir otel odasında, özellikle amerika'nın keşfi ile ilgilenen bir tarihçinin öldürülmesi ve arkasında bıraktığı moloc ninundia omastoos yazan belge ile başlar.
geri kalan kısım ise, dan brown'ın yarattığı robert langdon karakterinden oldukça kopyalar çekmiş... gerçi kopya demek çok yanlış hayır, esinlenmiş diyeceğim, esinlendiği tomas noronha karakteriden yardım istenmesi ile devam eder ve bir anda amerika'nın keşfine kadar olan serüven de hız kaybetmeden okuyucuyu yükseltir.
kristof kolomb'un kim olduğu, gerçekten bize anlatılan bir insan olduğu mu yoksa arkasında çok farklı işlerin mevcut olacağı mı gibi soru işaretleri ile bizi alır götürür ve bana kalırsa gazeteci kimliği ile yaptığı araştırmalar neticesi ile bizi en azından kolomb konusunda oldukça doyurur, ama romanı bütün olarak ele alır isek hikaye kısmı ile biraz sınıfta kalacak kadar* tatmin etmez.
nedeni de bana kalırsa şudur ki, abimiz gazeteci kimliği ile araştırmalarını bizim önümüze adeta kusarcasına dökmüş ve bu araştırma kısmı neticesiyle de hikaye bir tık geri planda kalmış.
devamını gör...
erdoğan'ın bu ülkede gençlere her şey veriliyor demesi
go girl give us nothing
ne veriyorlarmış acaba bize, çıkarsınlar göstersinler.
ne veriyorlarmış acaba bize, çıkarsınlar göstersinler.
devamını gör...
burun estetiğinin aşırı yaygınlaşması
oğlumun sünnetiyle ilgili görüşmeye gittiğim poliklinik meğersem estetik polikliniğiymiş, herkeste aynı dertten muzdaripmiş ki aralarından senin doktorun brnim doktorum diye konuşup ben şöyle istiyorum diye birbirlerine fotoğraf gösteriyorlar. estetiksiz burun olamaz diye düşünüyor olmalılar ki biri bana doktorumu sordu. bende burnum orijinal,oğlumun sünneti için geldim isterseniz onun numarasını verebilirim deyince bozuldu.
devamını gör...
sözlüğün en iyi yazarı
birisinin iyi yazması / kötü yazması göreceli bir kavram olduğu için çok sağlıklı sonuçların ortaya çıkacağını düşünmediğim kıyaslama.
devamını gör...
nickaltı
nedense marketten yeni gelmiş poşetleri açan çocuk heyecanıyla okuduğum hede.
devamını gör...
insanın ikilemleri
benim ikilemim sevgili meselesi. hem olsun istiyorum hem de olmasın.
olsun istememin sebebi:
hayatıma renk gelebilir, gülüp eğleniriz, birlikte yürüyüşe gideceğim biri olur. belki arada bir kitap verir ‘bak ben bunu okudum, çok sevdim, sende kesin beğenirsin’ diyerek. açarım kitabı içinden bir papatya düşer elime. (tabi böyle muazzam biri bana denk düşerse)
olmasın dememin sebebi:
zamanlarım bana bile yetmiyor onla nasıl ilgileneyim. her ilişki de olduğu gibi tartışmalar, sorunlar, kaos’lar çıkıcak. üstüne bide alışıcaksın, tam da o an ayrılıcak, acı çekiceksin durduk yere.
olsun istememin sebebi:
hayatıma renk gelebilir, gülüp eğleniriz, birlikte yürüyüşe gideceğim biri olur. belki arada bir kitap verir ‘bak ben bunu okudum, çok sevdim, sende kesin beğenirsin’ diyerek. açarım kitabı içinden bir papatya düşer elime. (tabi böyle muazzam biri bana denk düşerse)
olmasın dememin sebebi:
zamanlarım bana bile yetmiyor onla nasıl ilgileneyim. her ilişki de olduğu gibi tartışmalar, sorunlar, kaos’lar çıkıcak. üstüne bide alışıcaksın, tam da o an ayrılıcak, acı çekiceksin durduk yere.
devamını gör...
junko furuta
öldürüldüğü tesadüf eseri bulunmuş. polisler, suça karışanları 19 yaşındaki başka bir kadını kaçırıp tecavüz ettikleri için sorgularken kayıp olan junko'nun da bağlantısı olabileceğini düşünüp sorguyu bu yönde yapınca her şey ortaya çıkmış.
100 küsür kişi rehin tutulduğunu biliyormuş. içlerinden sadece biri olayı dolaylı olarak polise aktarmış. kaçırılmasının 16. gününde kızı orada gören bu kişi, gördüklerini abisine anlatmış. abisi de polisi aramış. peki polisler ne yapmış? eve bakmışlar, " kız burada yok " deyip gitmişler. evi aramamışlar bile. o anda bulunsa ve kurtarılsa fiziksel açıdan sağlıklı bir şekilde yaşamına devam edebilme şansı varmış.
otopside hamile olduğu tespit edilmiş. olayın diğer iğrenç detayları internette ve bu sitede yazıldığı için oralara hiç girmek istemiyorum. tüm bu işkencelerin tek sebebi kendisine çıkma teklif eden hiroshi miyano'yu reddetmesiymiş. olaya karışanların yakuza ile bağlantıları varmış, aileleri de olayı bildiği halde susmuşlar. toplumdaki konumlarının bozulmasını istememişler ve oğullarından korkuyorlarmış.
suça karışan 3 kişi serbest, sadece 1 tanesi hapiste. yaşları o zaman döneminde 16-18 arasındaymış. bu suçtan dolayı hapisten çıktıktan sonra tekrar suça karışmışlar...
100 küsür kişi rehin tutulduğunu biliyormuş. içlerinden sadece biri olayı dolaylı olarak polise aktarmış. kaçırılmasının 16. gününde kızı orada gören bu kişi, gördüklerini abisine anlatmış. abisi de polisi aramış. peki polisler ne yapmış? eve bakmışlar, " kız burada yok " deyip gitmişler. evi aramamışlar bile. o anda bulunsa ve kurtarılsa fiziksel açıdan sağlıklı bir şekilde yaşamına devam edebilme şansı varmış.
otopside hamile olduğu tespit edilmiş. olayın diğer iğrenç detayları internette ve bu sitede yazıldığı için oralara hiç girmek istemiyorum. tüm bu işkencelerin tek sebebi kendisine çıkma teklif eden hiroshi miyano'yu reddetmesiymiş. olaya karışanların yakuza ile bağlantıları varmış, aileleri de olayı bildiği halde susmuşlar. toplumdaki konumlarının bozulmasını istememişler ve oğullarından korkuyorlarmış.
suça karışan 3 kişi serbest, sadece 1 tanesi hapiste. yaşları o zaman döneminde 16-18 arasındaymış. bu suçtan dolayı hapisten çıktıktan sonra tekrar suça karışmışlar...
devamını gör...
yanlış anlaşılan şarkı sözleri
bir barta kulesi üstünde babamın öldüğü yaştayım.
devamını gör...
poker face (yazar)
başlığının açılıp açılamayacağını merak ettiğim yazarın mahlası.
edit: açılabiliyormuş. hoşgelmiştir.
edit 2: artık tanımlarınızın sonunda bu ifadeyi özgürce kullanabilirsiniz. moderasyon bir şey diyemez, öyle bir yazar da var sonuçta. tanımınızda yüzeysel bir bağlantı kurun yeter. ehhehehehehe.
edit: açılabiliyormuş. hoşgelmiştir.
edit 2: artık tanımlarınızın sonunda bu ifadeyi özgürce kullanabilirsiniz. moderasyon bir şey diyemez, öyle bir yazar da var sonuçta. tanımınızda yüzeysel bir bağlantı kurun yeter. ehhehehehehe.
devamını gör...
there will be blood
alkışlar onun için: daniel plainview! i drink your milkshake! i drink it up! everyday! daniel day-lewis, daniel plainview rolünde! *
kusursuzdu oyunculuklar, kusursuz.
there will be blood, günümüze ışık tutan fakat bu ışığın aslında ne kadar da karanlık olduğunu gösteren bir film. bir dram veyahut bir trajedi. din-ideoloji çatışması, kilise-devlet çatışması, yoksulluk-varsıllık, sevgi-nefret, iyilik ve kötülük! baba ve oğul! hakikat bilgisi! her şeyi anlatıyor. o halde teması nedir diye sorulabilir mi? bilemiyorum. fakat insan ruhunu duyumsuyor bu film ile birlikte. çünkü çok gerçek. hayatın kendisi. dokunaklı, nefret edilesice, sevilesice bir şey bu! kan dökülecek, kan!
düşünmek için zaman istiyorum bu tanımı yazmaya... hakkında bir şey söylemeye cesaret de etmek istemiyorum aslında. ama ilk tanımın şerefine, yazacağım yine de.
daniel plainview'da kendimi gördüğümü söyleyeceğim. herkes de bunu söyleyecektir kendi için belki. aslında onun iyi ve kötü bir insan olup olmadığını kim bilebilirdi? içten içe yalnızlığını biliyor ve çabalıyor delirmemek için. ama kötücüllüğü açığa çıkıyor. kim isterdi cinayet işlemek, tek varlığı olan sevdiğini terk etmek? kimse istemezdi. ama kendi çıkarı için yapmak zorundaydı. paul thomas anderson mükemmel bir iş çıkarmış. romanından esinlenilen upton sinclair için de söyleyebiliriz bunu. (bkz: oil!)
filmin müziklerini jonny greenwood yapmıştır. aşağıda alıntılardan sonra birkaçını paylaşacağım. müzik o kadar uygundu, o kadar güzel yedirilmişti ki filmin nasıl geçtiğini anlayamadım. buradan da magnolia (film)'ya selam olsun. alıntıları doğrudan imdb'den paylaşacağım.
henry ve daniel arasında geçen konuşma:
--- alıntı ---
plainview: are you an angry man, henry?
henry brands: about what?
plainview: are you envious? d'you get envious?
henry brands: i don't think so. no.
plainview: i have a competition in me. i want no one else to succeed. i hate most people.
henry brands: that part of me is gone. working and not succeeding- all my, uh... failures has left me, uh... i just don't... care.
plainview: well, if it's in me, it's in you. there are times when i... i look at people and i see nothing worth liking. i want to earn enough money i can get away from everyone.
henry brands: what will you do about your boy?
plainview: i don't know. uhhhh, maybe it'll change. does your sound come back to you? i don't know. maybe no one knows that. a doctor might not know that.
henry brands: where's his mother?
plainview: i don't want to talk about those things. i see the worst in people, henry. i don't need to look past seeing them to get all i need. i've built up my hatreds over the years, little by little. having you here gives me a second breath of life. i can't keep doing this on my own... with these, umm... people.
--- alıntı ---
daniel ve eli. final:
--- alıntı ---
eli sunday: why are you talking about paul?
plainview: i did what your brother couldn't.
eli sunday: don't say this to me.
plainview: i broke you and i beat you. it was paul who told me about you. he's the prophet. he's the smart one. he knew what was there and he found me to take it out of the ground, and you know what the funny thing is? listen... listen... listen... i paid him ten thousand dollars, cash in hand, just like that. he has his own company now. a prosperous little business. three wells producing. five thousand dollars a week.
[eli cries]
plainview: stop crying, you sniveling ass! stop your nonsense. you're just the afterbirth, eli.
eli sunday: no...
plainview: you slithered out of your mother's filth.
eli sunday: no.
plainview: they should have put you in a glass jar on a mantlepiece. where were you when paul was suckling at his mother's teat? where were you? who was nursing you, poor eli? one of bandy's sows? that land has been had. nothing you can do about it. it's gone. it's had.
eli sunday: if you would just take...
plainview: you lose.
eli sunday: ...this lease, daniel...
plainview: drainage! drainage, eli, you boy. drained dry. ı'm so sorry. here, if you have a milkshake, and i have a milkshake, and i have a straw. there it is, that's a straw, you see? watch it. now, my straw reaches acroooooooss the room and starts to drink your milkshake. i... drink... your... milkshake!
[sucking sound]
plainview: i drink it up!
eli sunday: don't bully me, daniel!
[daniel roars and throws eli across the room]
plainview: did you think your song and dance and your superstition would help you, eli? i am the third revelation! i am who the lord has chosen!
--- alıntı ---
prospector's arrive (soundtrack), bazı sahnelerle birlikte:
oil (soundtrack):
kusursuzdu oyunculuklar, kusursuz.
there will be blood, günümüze ışık tutan fakat bu ışığın aslında ne kadar da karanlık olduğunu gösteren bir film. bir dram veyahut bir trajedi. din-ideoloji çatışması, kilise-devlet çatışması, yoksulluk-varsıllık, sevgi-nefret, iyilik ve kötülük! baba ve oğul! hakikat bilgisi! her şeyi anlatıyor. o halde teması nedir diye sorulabilir mi? bilemiyorum. fakat insan ruhunu duyumsuyor bu film ile birlikte. çünkü çok gerçek. hayatın kendisi. dokunaklı, nefret edilesice, sevilesice bir şey bu! kan dökülecek, kan!
düşünmek için zaman istiyorum bu tanımı yazmaya... hakkında bir şey söylemeye cesaret de etmek istemiyorum aslında. ama ilk tanımın şerefine, yazacağım yine de.
daniel plainview'da kendimi gördüğümü söyleyeceğim. herkes de bunu söyleyecektir kendi için belki. aslında onun iyi ve kötü bir insan olup olmadığını kim bilebilirdi? içten içe yalnızlığını biliyor ve çabalıyor delirmemek için. ama kötücüllüğü açığa çıkıyor. kim isterdi cinayet işlemek, tek varlığı olan sevdiğini terk etmek? kimse istemezdi. ama kendi çıkarı için yapmak zorundaydı. paul thomas anderson mükemmel bir iş çıkarmış. romanından esinlenilen upton sinclair için de söyleyebiliriz bunu. (bkz: oil!)
filmin müziklerini jonny greenwood yapmıştır. aşağıda alıntılardan sonra birkaçını paylaşacağım. müzik o kadar uygundu, o kadar güzel yedirilmişti ki filmin nasıl geçtiğini anlayamadım. buradan da magnolia (film)'ya selam olsun. alıntıları doğrudan imdb'den paylaşacağım.
henry ve daniel arasında geçen konuşma:
--- alıntı ---
plainview: are you an angry man, henry?
henry brands: about what?
plainview: are you envious? d'you get envious?
henry brands: i don't think so. no.
plainview: i have a competition in me. i want no one else to succeed. i hate most people.
henry brands: that part of me is gone. working and not succeeding- all my, uh... failures has left me, uh... i just don't... care.
plainview: well, if it's in me, it's in you. there are times when i... i look at people and i see nothing worth liking. i want to earn enough money i can get away from everyone.
henry brands: what will you do about your boy?
plainview: i don't know. uhhhh, maybe it'll change. does your sound come back to you? i don't know. maybe no one knows that. a doctor might not know that.
henry brands: where's his mother?
plainview: i don't want to talk about those things. i see the worst in people, henry. i don't need to look past seeing them to get all i need. i've built up my hatreds over the years, little by little. having you here gives me a second breath of life. i can't keep doing this on my own... with these, umm... people.
--- alıntı ---
daniel ve eli. final:
--- alıntı ---
eli sunday: why are you talking about paul?
plainview: i did what your brother couldn't.
eli sunday: don't say this to me.
plainview: i broke you and i beat you. it was paul who told me about you. he's the prophet. he's the smart one. he knew what was there and he found me to take it out of the ground, and you know what the funny thing is? listen... listen... listen... i paid him ten thousand dollars, cash in hand, just like that. he has his own company now. a prosperous little business. three wells producing. five thousand dollars a week.
[eli cries]
plainview: stop crying, you sniveling ass! stop your nonsense. you're just the afterbirth, eli.
eli sunday: no...
plainview: you slithered out of your mother's filth.
eli sunday: no.
plainview: they should have put you in a glass jar on a mantlepiece. where were you when paul was suckling at his mother's teat? where were you? who was nursing you, poor eli? one of bandy's sows? that land has been had. nothing you can do about it. it's gone. it's had.
eli sunday: if you would just take...
plainview: you lose.
eli sunday: ...this lease, daniel...
plainview: drainage! drainage, eli, you boy. drained dry. ı'm so sorry. here, if you have a milkshake, and i have a milkshake, and i have a straw. there it is, that's a straw, you see? watch it. now, my straw reaches acroooooooss the room and starts to drink your milkshake. i... drink... your... milkshake!
[sucking sound]
plainview: i drink it up!
eli sunday: don't bully me, daniel!
[daniel roars and throws eli across the room]
plainview: did you think your song and dance and your superstition would help you, eli? i am the third revelation! i am who the lord has chosen!
--- alıntı ---
prospector's arrive (soundtrack), bazı sahnelerle birlikte:
oil (soundtrack):
devamını gör...
mafya sözlük olsa alınabilecek nick
pedat seker
devamını gör...