inci küpeli kız
inci küpeli kız, hollandalı ressam johannes vermeer'in başyapıtlarından biri olan tablodur. adından anlaşılacağı gibi odak noktası bir inci küpedir. lahey'de, mauritshuis'te sergilenmektedir. kimi zaman "kuzeyin mona lisa'sı" ya da "hollandalı mona lisa" olarak adlandırılır. --- alıntı ---
--- alıntı ---
--- alıntı ---
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
çakmak kibrit'ten önce bulunmuştur.
benden çok ilmî bir bilgi beklemeyin çünkü taş devrinde kaldım ancak böyle bilgiler verilmektedir.
benden çok ilmî bir bilgi beklemeyin çünkü taş devrinde kaldım ancak böyle bilgiler verilmektedir.
devamını gör...
amazonlar
şimdi size coğrafyamızda yaşamış en güçlü kadınlardan olan amazonlardan bahsedeceğim.
ayrıca bana kalırsa bizim coğrafyamızda yaşayan her kadın en az amazonlar kadar güçlü ve savaşçıdır.
çünkü binlerce yıl önce olduğu gibi bugün de bizim coğrafyamızda bir kadın olarak yaşamak güç.
gelelim dede korkut'un ''anadolu'nun alp kızları'' olarak nitelendirdiği amazon kadınlarına.
anlatılana göre amazonlar oldukça iyi ok, yay kullanmaktadırlar. amazonların başlarında bir erkek bulunmaz. kendilerine önder olarak bir kraliçe seçerlerdi. erkeklerden nefret ederlerdi. bunun bir sebebi amazon erkeklerinin tümü civar kabileleri yaptıkları akınlar sırasında pusuya düşürülmüş ve öldürülmüş olmasından kaynaklıdır.
herodot ve hipokrat'a göre amazon kelimesinin anlamı ''memesiz'' demektir.
hipokrat, amazon kadınlarının sağ memelerinin olmadığını söyler.
kız çocuklarına yapılan, sıcak bronz bir metal ile gerçekleşen bir operasyon ile sağ memeleri dağlanır. bunun sebebi ise sağ memelerinin olmaması sebebi ile daha iyi yay kullanıp, daha hızlı ok atarlar.
amazon kadınları yunanlıların düşmanı olarak bilinir. hatta truva savaşı'nda bile yunanlılara karşı savaşta yer aldıkları söylenir.
hatta bu savaşta amazon kraliçesi penthesilea birçok yunanlı askerini öldürdükten sonra akhilleus ile teke tek dövüşür. akhilleus, kraliçeyi yaraladıktan sonra başlığını çıkarır ve onun güzelliği karşısında kendisine aşık olur. ancak kendisi aldığı yaralardan dolayı çoktan ölmüştür.
peki hepsi kadından oluşan bu toplum varlığını nasıl devam ettiriyordu?
amazon kadınları yılda bir kez komşu kabileleri ziyaret ederler ve doğan çocuk erkek olursa ya babasına gönderilir ya da öldürülürlerdi. kız çocukları ise savaşçı ve üretici bir şekilde anneleri tarafından yetiştirilirdi.
ayrıca bana kalırsa bizim coğrafyamızda yaşayan her kadın en az amazonlar kadar güçlü ve savaşçıdır.
çünkü binlerce yıl önce olduğu gibi bugün de bizim coğrafyamızda bir kadın olarak yaşamak güç.
gelelim dede korkut'un ''anadolu'nun alp kızları'' olarak nitelendirdiği amazon kadınlarına.
anlatılana göre amazonlar oldukça iyi ok, yay kullanmaktadırlar. amazonların başlarında bir erkek bulunmaz. kendilerine önder olarak bir kraliçe seçerlerdi. erkeklerden nefret ederlerdi. bunun bir sebebi amazon erkeklerinin tümü civar kabileleri yaptıkları akınlar sırasında pusuya düşürülmüş ve öldürülmüş olmasından kaynaklıdır.
herodot ve hipokrat'a göre amazon kelimesinin anlamı ''memesiz'' demektir.
hipokrat, amazon kadınlarının sağ memelerinin olmadığını söyler.
kız çocuklarına yapılan, sıcak bronz bir metal ile gerçekleşen bir operasyon ile sağ memeleri dağlanır. bunun sebebi ise sağ memelerinin olmaması sebebi ile daha iyi yay kullanıp, daha hızlı ok atarlar.
amazon kadınları yunanlıların düşmanı olarak bilinir. hatta truva savaşı'nda bile yunanlılara karşı savaşta yer aldıkları söylenir.
hatta bu savaşta amazon kraliçesi penthesilea birçok yunanlı askerini öldürdükten sonra akhilleus ile teke tek dövüşür. akhilleus, kraliçeyi yaraladıktan sonra başlığını çıkarır ve onun güzelliği karşısında kendisine aşık olur. ancak kendisi aldığı yaralardan dolayı çoktan ölmüştür.
peki hepsi kadından oluşan bu toplum varlığını nasıl devam ettiriyordu?
amazon kadınları yılda bir kez komşu kabileleri ziyaret ederler ve doğan çocuk erkek olursa ya babasına gönderilir ya da öldürülürlerdi. kız çocukları ise savaşçı ve üretici bir şekilde anneleri tarafından yetiştirilirdi.
devamını gör...
türkiye’de insanların sinirli olmasının nedenleri
belki de kısıtlanmaktır. bunun birçok sebebi olabilir:
-geçim derdinden dolayı isteklerinin kısıtlanması
-özgürlüğünün kısıtlanması
-yasaklar
-kadınlara toplumsal kısıtlamalar
- ailesel nedenlerden dolayı olanlar
-sorumlulukların ön planda olmasına bağlı olanlar
...
buraya binlerce sonucun sebebini kısıtlanmak yazabiliriz. bu da dolaylı olarak agresifliği yanında getiriyor. bastırmak, ertelemek, görmezden gelmek, görmezden gelinmek, kalıplara sığdırılmak hepsi sinirli bireylerin var olmasını sağlıyor.
-geçim derdinden dolayı isteklerinin kısıtlanması
-özgürlüğünün kısıtlanması
-yasaklar
-kadınlara toplumsal kısıtlamalar
- ailesel nedenlerden dolayı olanlar
-sorumlulukların ön planda olmasına bağlı olanlar
...
buraya binlerce sonucun sebebini kısıtlanmak yazabiliriz. bu da dolaylı olarak agresifliği yanında getiriyor. bastırmak, ertelemek, görmezden gelmek, görmezden gelinmek, kalıplara sığdırılmak hepsi sinirli bireylerin var olmasını sağlıyor.
devamını gör...
çocukları can kulağıyla dinlemek
dinlemek, önemsemektir, görmektir, ciddiye almaktır. çocukları ciddiye almamak mevzusu önceki yüzyıllarda kalması ve günümüzde de asla tekrarlanmaması gereken bir tavır, bakış açısıdır. anlıyorum ebeveyn olanlar çocukken bu muameleye maruz kaldılarsa bilinçdışı mekanizmaları onları bildikleri davranışa itiyor ancak bunun bir yerden kırılması gereklidir. çocukları dinlemek onları gerçek anlamda dinlemekten söz ediyorum pek çok çatışma, kriz durumlarının önünü kesecektir. farkında olunmaz çoğu zaman ama bir çocuğun davranışı onun içinde bulunduğu gelişimsel döneme göre değerlendirilmediğinde çok yanlış çıkarımlar doğrultusunda bir o kadar yanlış tepkiler verilmektedir. sonuç ise boşluk, hayal kırıklığı ve ebeveyn çocuk arasında güvensiz bağlanma olmaktadır. doğru değerlendirme sadece dinlemeyle olur. o zaman çocuğun niyeti, bakış açısı ve ne yapmaya çalıştığı anlaşılır. buna göre yapıcı, kararlı çözümler üretilir. ancak tam tersi durum sistematik olarak tekrarlandığında çocuk dinlemeyi sağlam bir şekilde öğrenemediği gibi en çok güvendiği insanların kendini dinlemediğini bilecek ve ona göre davranacaktır. çaresiz kaldığı ya da çıkmazda kaldığı konuları danışmayacaktır ; çünkü dinlenmiyor. sevdiği, keyif aldığı, mutlu olduğu şeyleri paylaşmayacaktır çünkü dinlenmiyor. bu böyle uzar gider. gerçekten ciddiye alınıp konuşulmayan, dinlenilmeyen çocuklar ciddiye almasını da öğrenemez. kendine karşı da önemsizlik, değersizlik gibi yanlış algılar oluşturur. bunlar bir çırpıda oluşmadığı için öyle bir kerede de giderilemez. böyle böyle birbirine bağıran, derdini anlayışsız ve hoşgörüsüz anlatan-anlatamayan- yıkan, kıran bireyler ve toplum oluşuyor.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
rüyamda sözlüğe girdiğimde 146 bildirimim vardı. “gerçek olabilir mi acaba?” diye bakmak için bu saatte giriş yaptım.
sonuç mu? hayal kırıklığı. *
sonuç mu? hayal kırıklığı. *
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bir güne bir ıssızlık çizecek olsam
adı sonsuzluk olurdu parmak uçlarımda,
takas edilebilir beklide ıslığım
gün öncesinin uzaksı kuş sesinde..
ve belkide o zamandır,
rüzgarın perde uçlarını düğümlemesi kelimem de,
o zamandır ki..
avuç avuç toplarım sessizliği uyku dolu nefeslerde.
d.b
adı sonsuzluk olurdu parmak uçlarımda,
takas edilebilir beklide ıslığım
gün öncesinin uzaksı kuş sesinde..
ve belkide o zamandır,
rüzgarın perde uçlarını düğümlemesi kelimem de,
o zamandır ki..
avuç avuç toplarım sessizliği uyku dolu nefeslerde.
d.b
devamını gör...
tekirdağ rakı
altın serisi muhteşem olan, sarıya çalan rengiyle ağzımızda harika bir tat bırakan içimi hafif olan, anason içeren %45 alkol oranına sahip içecektir.
devamını gör...
mohican
mohikan. amerikalı yazar james fenimore cooper'ın yazdığı son mohikan romanı yüzünden nesli tükendiği sanılan bir kabiledir.
kuzey amerika'da yaşayan, algonkin dili konuşan, lenape'lerin yakın akrabası bir kızılderili kabilesidir. kendilerine muh he con neok, yani "çağlayan suların orada yaşayanlar" derler.
eskiden, bugünkü new york eyaletinin kuzey batısında yaşarlardı ve buralara ilk gelen hollanda'lılarla ticaret yapmışlardır. ingiliz'lerle ticaret yapan mohawk kabilesiyle yoğun savaşlar yapmış ve yenilerek bugünkü massachusetts civarlarına kaçmışlardır.
bir zaman sonra çoğu hristiyan olmuş ve fransa ve kızılderili savaşı'nda ingilizlerin yanında, kendi algonkin akrabalarına karşı savaşmıştırlar. amerikan bağımsızlık savaşı'nda ise oneida kabilesiyle birlikte kolonileri tutmuş, ve 1830'larda onlarla birlikte batıya gitmişlerdir.
bugün wisconsin eyaletinde bulunan bir rezervasyonda yaşamaktadırlar.
kuzey amerika'da yaşayan, algonkin dili konuşan, lenape'lerin yakın akrabası bir kızılderili kabilesidir. kendilerine muh he con neok, yani "çağlayan suların orada yaşayanlar" derler.
eskiden, bugünkü new york eyaletinin kuzey batısında yaşarlardı ve buralara ilk gelen hollanda'lılarla ticaret yapmışlardır. ingiliz'lerle ticaret yapan mohawk kabilesiyle yoğun savaşlar yapmış ve yenilerek bugünkü massachusetts civarlarına kaçmışlardır.
bir zaman sonra çoğu hristiyan olmuş ve fransa ve kızılderili savaşı'nda ingilizlerin yanında, kendi algonkin akrabalarına karşı savaşmıştırlar. amerikan bağımsızlık savaşı'nda ise oneida kabilesiyle birlikte kolonileri tutmuş, ve 1830'larda onlarla birlikte batıya gitmişlerdir.
bugün wisconsin eyaletinde bulunan bir rezervasyonda yaşamaktadırlar.
devamını gör...
daha evlenemedin mi diyen 80 yaşındaki komşu teyze
sen daha ölmedin mi deyin, ve yüzüne dikkatle bakın!
devamını gör...
normal sözlük'ün sizi takip etmesi
t: yazarlarını takip eden sözlük yapmışlar.
takipçi listeme güneş gibi doğmuş sarı papatyam.
ayrica merak etmeyin yoldaş sizi bulur derken bahsedilen numara bu muydu acep?
eğer öyle ise bu biraz basit kaçmış yoldi tolki.
takipçi listeme güneş gibi doğmuş sarı papatyam.
ayrica merak etmeyin yoldaş sizi bulur derken bahsedilen numara bu muydu acep?
eğer öyle ise bu biraz basit kaçmış yoldi tolki.
devamını gör...
türk yunan ilişkileri
tarihsel süreç doğrultusunda değerlendirildiğinde türkiye ve yunanistan arasında sıklık oranı değişkenlik göstererek daima iniş çıkışların yaşandığı ilişkilerdir.
kronolojik olarak ilişkilerin geçmişten günümüze dek yaşanan olaylarla sıralaması şu şekildedir:
ilişki ve ilişki doğrultusunda sorunların çıkış noktasını iki ülkenin de birbirilerine karşı sürdürdükleri mücadeleler sonucunda kurulmuş olmasına bağlayabiliriz. yunanlılar osmanlı'da ulusal bilinci ilk uyanan ve bağımsızlığını ilk kazanan ulus olmuştur. yunan ulus ayaklanması 1821'de başlamış, 1829'da özerklik kazanmış, 1832'de ise bağımsızlık kazanmıştır. bu noktadan itibaren yunanistan megali idea doğrultusundaki politikalarını sürdürmeye (teselya, balkan, 1919 mücadeleleri ile) devam etmiştir.
1922 bu anlamda megali idea'nın sonu olmuş gibi gözükmüş; mübadele sözleşmesi, etabli meselesi, lozan barış andlaşması ile türk yunan ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır. buradan ikinci dünya savaşına dek ilişkiler altın çağ olarak adlandırılmıştır. ancak savaşın başlaması ile bu dönem son bulmuş 1950'li yıllara kıbrıs sorunu damgasını vurmuştur.
1954'te imzalanan balkan paktı iki ülke arasında kültürel yakınlaşmayı sağlamış, bu dönemde pek çok görüşme yaşanmıştır.
1955'te yunanistan kıbrıs sorununu self determination talebiyle bm'ye götürmüştür. aynı yıl yaşanan 6-7 eylül olayları türkiye'yi hem uluslararası alanda hem de yunanistan'a karşı güç durumda bırakmıştır.
1956-1959 yıllarında kıbrıs sorunu temel olmak üzre; özellikle kıbrıs'ta yaşanan toplumlar arası şiddet olayları iki ülkenin arasında gerginliklere sebep olmuştur.
1959'da imzalanan anlaşmalarla kıbrıs bağımsızlık kazanmış, iki ülke arasında 1964 yılına dek sürecek dingin bir dönem başlamıştır. bu dönem ikinci bahar olarak adlandırılmaktadır.
1960'lar kıbrıs sorununu her iki ülkenin dış politikasının merkezine yerleştirdiği yıllardır ve taraflar sıcak çatışmanın eşiğine gelmiştir.
1964'te tekrar ateşlenen toplumlar arası çatışmalar türkiye'yi müdahale etme kararı almaya itmiştir. ancak abd başkanı johnson tarafından yollanan mektup (bkz: johnson mektubu) müdahale kararını engellemiş; bu mektup türkiye'nin dış politikasında dönüm noktası olmuştur. türkiye bu noktadan itibaren kıbrıs sorununu dış politikasının odak noktası yapmasının hatasını görmüş ve çok yönlü bir politika izleme kararı almıştır. artık ulusal çıkarlar ön plana koyulmuştur.
1967'de kıbrıs'ta tekrar baş gösteren şiddet olaylarıyla türkiye müdahale etmenin eşiğine gelmiş, ancak talepler yerine getirilince müdahale durdurulmuştur. kıbrıs'ta toplumlar arası olumlu görüşmeler başlayınca iki ülke arasında nispi dinginlik dönemine girilmiştir.
1970'ler kıbrıs sorununun belirleyici olduğu ve ege denizi sorunlarının ortaya çıktığı yıllar olmuştur. 1973 yılında türkiye'nin türk petrolleri anonim ortaklığına ege kıta sahanlığında petrol aramasına izin vermesiyle iki taraf arasında tekrar gerginlikler yaşanmaya başlanmıştır. 1975'ten sonra iki ülke arasındaki temel sorun ege denizine ilişkin olmuştur.
1980'ler papanreu ve turgut özal görüşmelerinin sıcak yaşandığı, kktc'nin ilanı ile gerginliklerin devamının sürdüğü ancak gerginliklerden çok çözüm çabalarının yoğun olduğu yıllar olmuştur.
1990'lar sovyetler'in dağılmasıyla birlikte balkanlarda yaşanan istikararsızlık ve güç boşluğunun yarattığı türk-yunan rekabeti sebebiyle ikili ilişkilerde en sancılı süreç olmuştur. bu dönemde kardak krizi, s-300 füze krizi, pkk/öcalan olayları ilişkilerin düzeyini ve gerginliğin yoğunluğunu etkileyici sebeplerdir.
2000'li yıllar ise ilişkilerde yumuşamanın ve işbirliğinin hakim olduğu dönemdir.
sonuç olarak iki ülke arasında daima güvensizlik ve gerilim hakim olmuş; ilişkiler doğrusal bir seyir izlemiş, sürekli iniş çıkışlar yaşanmıştır.
kısa hatırlatma notlarıyla türk-yunan ilişkilerinin tarihsel süreci böyledir. bilahare aynı başlığa gelip yukarıda bahsi geçen yıllardaki olayları detaylarıyla anlatacağım.
kronolojik olarak ilişkilerin geçmişten günümüze dek yaşanan olaylarla sıralaması şu şekildedir:
ilişki ve ilişki doğrultusunda sorunların çıkış noktasını iki ülkenin de birbirilerine karşı sürdürdükleri mücadeleler sonucunda kurulmuş olmasına bağlayabiliriz. yunanlılar osmanlı'da ulusal bilinci ilk uyanan ve bağımsızlığını ilk kazanan ulus olmuştur. yunan ulus ayaklanması 1821'de başlamış, 1829'da özerklik kazanmış, 1832'de ise bağımsızlık kazanmıştır. bu noktadan itibaren yunanistan megali idea doğrultusundaki politikalarını sürdürmeye (teselya, balkan, 1919 mücadeleleri ile) devam etmiştir.
1922 bu anlamda megali idea'nın sonu olmuş gibi gözükmüş; mübadele sözleşmesi, etabli meselesi, lozan barış andlaşması ile türk yunan ilişkilerinde yeni bir dönem başlamıştır. buradan ikinci dünya savaşına dek ilişkiler altın çağ olarak adlandırılmıştır. ancak savaşın başlaması ile bu dönem son bulmuş 1950'li yıllara kıbrıs sorunu damgasını vurmuştur.
1954'te imzalanan balkan paktı iki ülke arasında kültürel yakınlaşmayı sağlamış, bu dönemde pek çok görüşme yaşanmıştır.
1955'te yunanistan kıbrıs sorununu self determination talebiyle bm'ye götürmüştür. aynı yıl yaşanan 6-7 eylül olayları türkiye'yi hem uluslararası alanda hem de yunanistan'a karşı güç durumda bırakmıştır.
1956-1959 yıllarında kıbrıs sorunu temel olmak üzre; özellikle kıbrıs'ta yaşanan toplumlar arası şiddet olayları iki ülkenin arasında gerginliklere sebep olmuştur.
1959'da imzalanan anlaşmalarla kıbrıs bağımsızlık kazanmış, iki ülke arasında 1964 yılına dek sürecek dingin bir dönem başlamıştır. bu dönem ikinci bahar olarak adlandırılmaktadır.
1960'lar kıbrıs sorununu her iki ülkenin dış politikasının merkezine yerleştirdiği yıllardır ve taraflar sıcak çatışmanın eşiğine gelmiştir.
1964'te tekrar ateşlenen toplumlar arası çatışmalar türkiye'yi müdahale etme kararı almaya itmiştir. ancak abd başkanı johnson tarafından yollanan mektup (bkz: johnson mektubu) müdahale kararını engellemiş; bu mektup türkiye'nin dış politikasında dönüm noktası olmuştur. türkiye bu noktadan itibaren kıbrıs sorununu dış politikasının odak noktası yapmasının hatasını görmüş ve çok yönlü bir politika izleme kararı almıştır. artık ulusal çıkarlar ön plana koyulmuştur.
1967'de kıbrıs'ta tekrar baş gösteren şiddet olaylarıyla türkiye müdahale etmenin eşiğine gelmiş, ancak talepler yerine getirilince müdahale durdurulmuştur. kıbrıs'ta toplumlar arası olumlu görüşmeler başlayınca iki ülke arasında nispi dinginlik dönemine girilmiştir.
1970'ler kıbrıs sorununun belirleyici olduğu ve ege denizi sorunlarının ortaya çıktığı yıllar olmuştur. 1973 yılında türkiye'nin türk petrolleri anonim ortaklığına ege kıta sahanlığında petrol aramasına izin vermesiyle iki taraf arasında tekrar gerginlikler yaşanmaya başlanmıştır. 1975'ten sonra iki ülke arasındaki temel sorun ege denizine ilişkin olmuştur.
1980'ler papanreu ve turgut özal görüşmelerinin sıcak yaşandığı, kktc'nin ilanı ile gerginliklerin devamının sürdüğü ancak gerginliklerden çok çözüm çabalarının yoğun olduğu yıllar olmuştur.
1990'lar sovyetler'in dağılmasıyla birlikte balkanlarda yaşanan istikararsızlık ve güç boşluğunun yarattığı türk-yunan rekabeti sebebiyle ikili ilişkilerde en sancılı süreç olmuştur. bu dönemde kardak krizi, s-300 füze krizi, pkk/öcalan olayları ilişkilerin düzeyini ve gerginliğin yoğunluğunu etkileyici sebeplerdir.
2000'li yıllar ise ilişkilerde yumuşamanın ve işbirliğinin hakim olduğu dönemdir.
sonuç olarak iki ülke arasında daima güvensizlik ve gerilim hakim olmuş; ilişkiler doğrusal bir seyir izlemiş, sürekli iniş çıkışlar yaşanmıştır.
kısa hatırlatma notlarıyla türk-yunan ilişkilerinin tarihsel süreci böyledir. bilahare aynı başlığa gelip yukarıda bahsi geçen yıllardaki olayları detaylarıyla anlatacağım.
devamını gör...
dm'den fingirdeşen yazarlar
devamını gör...
internetin efsane olmuş absürt komik videoları
en unutulmazlarından biri, aşırı yüksek bütçeli suavi taklididir.
devamını gör...
ülkede soğuktan ve açlıktan insanlar ölürken kedi mamasını dert eden tip
duyar kasıcam derken saçmalayan yazar beyanıdır. benim gözümde bir insanın canıyla bir hayvanın canının birbirinden farkı yoktur. ikisi de candır çünkü,acı çeker,aç kalır,üşür. ama hayvanlar kendini ifade edemez işte sorun burda. bir insanın sokakta donarak aç bir şekilde ölmesi maalesef ki hepimizin ayıbı belki de ama insan kendini ifade edebilir belki birinin kapısını çalsa yardım alabilir ama hayvanlar kendini ifade edemiyor işte. onların söyleyemediği sözcükler olmak zorundayız biz o yüzden düşünüyoruz sürekli kedi maması osu busu. söylememiz tartışmamız sorgulamamız gereken şey bir ''canın'' sokakta donarak ,açlıktan ölmesi. kedi veya insan fark etmez. bunu anladığımızda belki hiçbir can bir daha donarak ölmeyecek.
devamını gör...
ben olmasam sözlüğün sıkıcı olacağı gerçeği
bu kadar mütevazı olma yeğen! dediğim gerçektir.
devamını gör...
yazarların küçükken söyleyemediği kelimeler
komşumuz neriman teyzeye bir türlü neriman diyemiyor dum, reminan ancak, inşallah yaşıyordur.
iyi insan iyiliği ile anılır.
iyi insan iyiliği ile anılır.
devamını gör...
demoralize ederek motive etmek
morali bozulduğunda eli ayağı kalkmayan insanlardanım. daha da dibe çakılırım herşey'i mahvedebilirim.çünkü olumsuz cümlelerin kötü enerjisiinden çabuk etkilenirim. böyle motive olan insanlara da çok şaşırıyorum.hırs mı bu yoksa öfkeyle yenme isteği mi anlamıyorum.
siz yine de insanları tatlı tatlı motive edin demoralize etmeyin olur mu?
siz yine de insanları tatlı tatlı motive edin demoralize etmeyin olur mu?
devamını gör...