inci sözlük'ün normal sözlük'ten daha iyi olması
varsa böyle yerler, neden gitmiyor da burayı oralara benzetmeye çalışıyorsunuz arkadaşlar.
gidin oralarda, sövün sayın, oyunlar oynayın, kendi aranızda turnuvalar yapın, ya da her neyse işte.
biz de burada 3-5 kişi de olsa kafamızı dinleyelim.
hatta inanıyorum sayın benjamin biletlerinizi de cebinden öder...
gidin oralarda, sövün sayın, oyunlar oynayın, kendi aranızda turnuvalar yapın, ya da her neyse işte.
biz de burada 3-5 kişi de olsa kafamızı dinleyelim.
hatta inanıyorum sayın benjamin biletlerinizi de cebinden öder...
devamını gör...
kendin yapınca hoşuna giden başkaları yapınca aptalca bulduğun şeyler
arabada müzik sesini sona verip arizona kertenkelesi gibi sağda solda turlamak.
devamını gör...
yalnız yaşamak
eğer yapabiliyorsan inanılmaz bir öğreti kazanma yoludur. kazandırdığı şeyler aslında topluma uyum becerileri dersi adı altında bizzat işlenir. çünkü asıl amacınız öğretilmek istenen gibi bağımsız olabilmektir.
devamını gör...
gerçekler acıdır
bu cümle gerçeklere subjektif anlam yüklemenin getirdiği bir sonuçtan doğan söz öbeğidir. çünkü gerçekler olduğu gibidir. onu acı yapan hep insanoğludur. insanlar gerçeklere karşı gözlerini ve kulaklarını kulaklarını kapatmaya çalıştıkça gerçekler onlara acı gelecektir. çünkü insanlar gerçeklere karşı algısını kapatırsa yalanlarla yaşamaya başlar. günün birinde gerçek bir tokat gibi insanın suratına çarptığında ise senin için elbette acı verici olur. duymak istemediğin şeylerle karşılaştığın için gerçekler sana acı gelir.
devamını gör...
güne kötü başlatan şeyler
uykusuzluk.
devamını gör...
kadınların beğenilme arzusu
erkeklerde yok mu peki? maaşınızla, arabanızla hava atmıyor musunuz? masanın üzerine cüzdanınızı, arabanızın anahtarını bırakmıyor musunuz?
devamını gör...
yalnızlığın tek cümlelik özeti
çift kişilik yatağın hiç ısınmayan tarafıdır.
devamını gör...
yazarların olmak istedikleri kitap karakterleri
elizabeth bennet.(gurur ve önyargı)
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
sevgili yazarlar, değerli dinleyiciler;
süresi pek belli olmamakla beraber, yayınlarımıza ara vereceğimizi bildirmek istedik sizlere.
hepinizin bildiği gibi, gündelik hayatta karşımıza çıkan birtakım yoğun dönemler olabiliyor. ekip arkadaşlarımızdan bazıları böyle bir dönemden geçtiği için, işler toparlanana kadar ara verme kararı aldık. şimdiye kadar yaptığımız programlara katıldığınız için teşekkür ediyoruz. daha ileri bir dönemde tekrar aranıza dönmek umuduyla... seviliyorsunuz.
sevgili coldboy, sevgili piyanist ve canımın içi tutankamonun laneti... sizlere de ayrıca teşekkür ediyorum bu güzel deneyim için. inşallah, tekrar buluşmak üzere...
süresi pek belli olmamakla beraber, yayınlarımıza ara vereceğimizi bildirmek istedik sizlere.
hepinizin bildiği gibi, gündelik hayatta karşımıza çıkan birtakım yoğun dönemler olabiliyor. ekip arkadaşlarımızdan bazıları böyle bir dönemden geçtiği için, işler toparlanana kadar ara verme kararı aldık. şimdiye kadar yaptığımız programlara katıldığınız için teşekkür ediyoruz. daha ileri bir dönemde tekrar aranıza dönmek umuduyla... seviliyorsunuz.
sevgili coldboy, sevgili piyanist ve canımın içi tutankamonun laneti... sizlere de ayrıca teşekkür ediyorum bu güzel deneyim için. inşallah, tekrar buluşmak üzere...
devamını gör...
danimarka'nın mültecilerin oturma iznini iptal etmesi
danimarka avrupa birliği üyesi ülkeler arasında şu anda en sert göçmen yasasına sahip ülkelerden biridir. göçmen politikaları iç politika malzemesi yapılmıştır. bm mülteciler yüksek komiserliğine göre suriye hala dönüş için güvenli olmayan ülkeler listesindedir. bu durumda mültecileri geri dönmeye zorlamak uluslarası sözleşmelere aykırıdır. uluslarası topluluk danimarka'nın kararından duydukları endişeyi dile getirmekteler. geçen yazdan bu yana toplam 189 suriye vatandaşının ikametgah izinlerinin uzatılması talebine red cevabı veren danimarka, kalan 500 suriyelinin ise ikametgah izinlerinin tekrar gözden geçirileceğini açıklamıştır.
bu danimarka'nın uluslarası sözleşmeleri hiçe sayan ilk kararı değildir. danimarka 2016 yılında sığınmacıların para ve eşyalarına el koyma hakkını tanıyan bir yasa hazırlamaya çalışmış ve cenevre'deki bm insan hakları konseyi'nde bu nedenle sert bir şekilde eleştirilmişti. zorunlu geri dönüşler uzun vadede çok daha fazla şiddete ve soruna yol açarken, yapılan çalışmalar mültecilerin bulundukları ülkeye entegresinin ve mültecilerin geldiği ülkede veya bölgede stabilizasyon sağlandıktan sonra gönüllü geri dönüşlerin desteklenmesinin uzun vadede çok daha faydalı olduğunu gösteriyor. zorunlu geri dönüşlerin sonuçları için tanzanya-burundi örneğine bakabilirsiniz.
al jazeera
buradan
the guardian
buradan
bu danimarka'nın uluslarası sözleşmeleri hiçe sayan ilk kararı değildir. danimarka 2016 yılında sığınmacıların para ve eşyalarına el koyma hakkını tanıyan bir yasa hazırlamaya çalışmış ve cenevre'deki bm insan hakları konseyi'nde bu nedenle sert bir şekilde eleştirilmişti. zorunlu geri dönüşler uzun vadede çok daha fazla şiddete ve soruna yol açarken, yapılan çalışmalar mültecilerin bulundukları ülkeye entegresinin ve mültecilerin geldiği ülkede veya bölgede stabilizasyon sağlandıktan sonra gönüllü geri dönüşlerin desteklenmesinin uzun vadede çok daha faydalı olduğunu gösteriyor. zorunlu geri dönüşlerin sonuçları için tanzanya-burundi örneğine bakabilirsiniz.
al jazeera
buradan
the guardian
buradan
devamını gör...
kedi maması
akım haline gelen kedi besleme modası beraberinde de büyük bir sektör oluşturdu. hayvan satan mağaza sayılarında artış var. bir cins kedinin fiyatı bin lira ile 5 bin lira arasında değişiyor. hem satılıyor, satılırken de mama sektörünü besliyor. kilosu 50 tl ile 100 tl arasında değişen farklı çeşitte mamalar, kedi besleyenler tarafından kapışılıyor.
mamalara ilgi ve istek artınca, mama türleri de çeşitlenmiş. öyle türleri var ki isimleri bile şaşırtıyor. hamsili kedi maması, yaban mersinli düşük tahıllı kısırlaştırılmış kedi maması, kuzu etli kedi maması, tavuklu ve balıklı renkli taneli kedi maması, somonlu ve sebzeli kısırlaştırılmış yetişkin kedi maması vs. bunlar gibi yüzlercesi satılıyor.
artık, sokaklarda ve kaldırımlarda, hayvanseverler tarafından serpiştirilmiş kedi mamaları gözümüze çarpıyor. bu tabiki kedilerin aç kalmaması için sevindirici bir durum. ama dikkat edilirse çeşitlenen bu kedi mamaları, kedilerin de genetiğini biraz bozdu. nasıl kedi fareyi kovalıyor ve fare kaçıyorsa, şimdi artık, son dönem videolarda da görüldüğü üzere fare, kediye saldırıyor. eskiden fare ve farklı doğal yiyeceklerle beslenen kediler, şimdi bu tür mamalara alıştıkları için genetik zincirleri kırıldı ve fareden korkar oldular. kediler de mama bekleyip, bu mamalar verilmezse açlıktan ölecek hale geldiler. mamaya alışmış kedi de avlanmayı ve kendi iradesi ile beslenmeyi öğrenemez duruma düşer.
mamalara ilgi ve istek artınca, mama türleri de çeşitlenmiş. öyle türleri var ki isimleri bile şaşırtıyor. hamsili kedi maması, yaban mersinli düşük tahıllı kısırlaştırılmış kedi maması, kuzu etli kedi maması, tavuklu ve balıklı renkli taneli kedi maması, somonlu ve sebzeli kısırlaştırılmış yetişkin kedi maması vs. bunlar gibi yüzlercesi satılıyor.
artık, sokaklarda ve kaldırımlarda, hayvanseverler tarafından serpiştirilmiş kedi mamaları gözümüze çarpıyor. bu tabiki kedilerin aç kalmaması için sevindirici bir durum. ama dikkat edilirse çeşitlenen bu kedi mamaları, kedilerin de genetiğini biraz bozdu. nasıl kedi fareyi kovalıyor ve fare kaçıyorsa, şimdi artık, son dönem videolarda da görüldüğü üzere fare, kediye saldırıyor. eskiden fare ve farklı doğal yiyeceklerle beslenen kediler, şimdi bu tür mamalara alıştıkları için genetik zincirleri kırıldı ve fareden korkar oldular. kediler de mama bekleyip, bu mamalar verilmezse açlıktan ölecek hale geldiler. mamaya alışmış kedi de avlanmayı ve kendi iradesi ile beslenmeyi öğrenemez duruma düşer.
devamını gör...
türk kadınlarının en iyi özelliği
kesinlikle anaçligi... yasadigim ulke geregi bircok kulturden insani gozlemleyebiliyorum. turk kadini kadar evine, ailesine, yuvasina karsi koruyucu kollayici kusatici herhangi bir irkin kadinina henuz rastlamadim. ıcimizde en bireyselcimiz bile aile icine karistigi zaman potansiyelinin ve karakterinin cok uzerinde anaclik gosterebiliyor. ozellikle annelik konusunda. kanadali amerikali avrupalilarin anneligi bize nazaran olabildigince soguk ve mesafeli. bilmiyorum bu nasil anlatilir ama anneliklerini gordugumde icim isinmiyor, cocuklarini koklaya koklaya opup sarmalayanina sahit olmadim mesela. yada ailesi icin kolay kolay fedakarlik yapanina denk gelmedim.
devamını gör...
ensest ilişki yaşama özgürlüğü
bir liberteryen için tutarlı talep. ancak böyle bu ilişki türü yaygınlaşmayacak, kabul görmeyecek ve marjinal olarak kalacaktır.
kongo havzasında avcı toplayıcı kabileler eş bulmak için belli dönemlerde belli yerlerde bir araya geliyorlar. kendi grupları içinden birisiyle eşleşmiyorlar (endogami), başka gruptan eş buluyorlar (egzogami). bunu içgüdüsel olarak yapıyorlar. çünkü bu şekilde soylarını devam ettirme şansları daha fazla. bunu içgüdüsel olarak biliyorlar.
anne ve babadan gelen gen çiftlerinden baskın olanın özelliğini gösteririz. bir ebeveynden gelen ve hastalık yapıcı gen eğer çekinikse, diğer ebeveynden gelen sağlıklı gen sayesinde hastalık ortaya çıkmaz, ancak çocuklara bu gen aktarılabilir. iki taraftan da hastalık geni gelirse, çekinik bile olsa iki taraftan da geldiği için hastalık ortaya çıkar. her ailede bir takım hastalık genleri çekinik de olsa olabileceği ve çocuklara aktarıldığı için eşleşmeleri halinde o hastalığın ortaya çıkma ihtimali, genetik yapısı çok farklı bir bireyle eşleşmesi halinde ortaya çıkma ihtimalinden çok daha fazla olur.
genetik olarak bize uzak bireyleri çekici buluruz. çocukluğumuzu beraber geçirdiğimiz ve genetik olarak bize yakın bireylere içgüdüsel olarak çekim hissetmeyiz (birbirlerinden uzak büyüyen ikizlerle ilgili tersini de okudum ama güvenilir bir araştırma mı bilemiyorum). insanlar akraba evliliklerinde bunun sakıncalarını görmüş olmalılar ki bu konu tabu haline gelmiş ve bazı derecelere kadar evlilikler hukuken de yasaklanmış.
toplum kendi sağlığını ve devamlılığını “düşünür” ve kuralları buna göre oluşur. bireylerin “ama biz birbirimizi seviyoruz” gibi bir gerekçesini kabul etmez. çünkü bir kez bu normalleşirse, çocukların istismarının önü açılır, yaş sınırı 18’den yavaş yavaş 13-15’e iner, artık devlet çocukları kendi ailelerine teslim edemez. bu tür evliliklere, düşünce deneyi bu ya, izin verilse, ilk başta çocuk doğurma izni verilmese bile sonradan taleplerle çocuk yapma izni verilmek zorunda kalınır, hadi genetik test sonuçlarına göre hastalıklı embriyonun alınması şartıyla çocuk izni verildi diyelim, bir süre sonra hastalıklı olacağı bilinse de doğurmak isteyenler çıkar. kısacası ensest ilişkinin önü açılırsa yavaş yavaş çocuk yapmanın da önü açılır ve bu durum normalleşir. anne baba çocuk için güvenli olmaktan çıkar ve çocukların yetiştirilmesi için başka bir sistem kurulur (çocuk yetiştirme evleri gibi). sağlıksız genetik yapıda bireyler artıp topluma yük olmaya başlayınca da herhalde hukuki düzenlemelerle yasaklanmaya çalışılır ve başa döneriz.
ben deneme yanılma yoluyla toplumların ideal düzenlere erişeceğine inanıyorum.
yeterince zeki olduğumuz için bazı şeyleri öngördüğümüzden, yaşayıp bunları görmeye gerek var mı? cinsel ilgiyi yöneltecek insan mı kalmadı çevrede? insan içinden gelse bile bunu bastıramaz mı? hayvan değiliz ya bedenimizin her istediğinin peşinden gidelim.
kongo havzasında avcı toplayıcı kabileler eş bulmak için belli dönemlerde belli yerlerde bir araya geliyorlar. kendi grupları içinden birisiyle eşleşmiyorlar (endogami), başka gruptan eş buluyorlar (egzogami). bunu içgüdüsel olarak yapıyorlar. çünkü bu şekilde soylarını devam ettirme şansları daha fazla. bunu içgüdüsel olarak biliyorlar.
anne ve babadan gelen gen çiftlerinden baskın olanın özelliğini gösteririz. bir ebeveynden gelen ve hastalık yapıcı gen eğer çekinikse, diğer ebeveynden gelen sağlıklı gen sayesinde hastalık ortaya çıkmaz, ancak çocuklara bu gen aktarılabilir. iki taraftan da hastalık geni gelirse, çekinik bile olsa iki taraftan da geldiği için hastalık ortaya çıkar. her ailede bir takım hastalık genleri çekinik de olsa olabileceği ve çocuklara aktarıldığı için eşleşmeleri halinde o hastalığın ortaya çıkma ihtimali, genetik yapısı çok farklı bir bireyle eşleşmesi halinde ortaya çıkma ihtimalinden çok daha fazla olur.
genetik olarak bize uzak bireyleri çekici buluruz. çocukluğumuzu beraber geçirdiğimiz ve genetik olarak bize yakın bireylere içgüdüsel olarak çekim hissetmeyiz (birbirlerinden uzak büyüyen ikizlerle ilgili tersini de okudum ama güvenilir bir araştırma mı bilemiyorum). insanlar akraba evliliklerinde bunun sakıncalarını görmüş olmalılar ki bu konu tabu haline gelmiş ve bazı derecelere kadar evlilikler hukuken de yasaklanmış.
toplum kendi sağlığını ve devamlılığını “düşünür” ve kuralları buna göre oluşur. bireylerin “ama biz birbirimizi seviyoruz” gibi bir gerekçesini kabul etmez. çünkü bir kez bu normalleşirse, çocukların istismarının önü açılır, yaş sınırı 18’den yavaş yavaş 13-15’e iner, artık devlet çocukları kendi ailelerine teslim edemez. bu tür evliliklere, düşünce deneyi bu ya, izin verilse, ilk başta çocuk doğurma izni verilmese bile sonradan taleplerle çocuk yapma izni verilmek zorunda kalınır, hadi genetik test sonuçlarına göre hastalıklı embriyonun alınması şartıyla çocuk izni verildi diyelim, bir süre sonra hastalıklı olacağı bilinse de doğurmak isteyenler çıkar. kısacası ensest ilişkinin önü açılırsa yavaş yavaş çocuk yapmanın da önü açılır ve bu durum normalleşir. anne baba çocuk için güvenli olmaktan çıkar ve çocukların yetiştirilmesi için başka bir sistem kurulur (çocuk yetiştirme evleri gibi). sağlıksız genetik yapıda bireyler artıp topluma yük olmaya başlayınca da herhalde hukuki düzenlemelerle yasaklanmaya çalışılır ve başa döneriz.
ben deneme yanılma yoluyla toplumların ideal düzenlere erişeceğine inanıyorum.
yeterince zeki olduğumuz için bazı şeyleri öngördüğümüzden, yaşayıp bunları görmeye gerek var mı? cinsel ilgiyi yöneltecek insan mı kalmadı çevrede? insan içinden gelse bile bunu bastıramaz mı? hayvan değiliz ya bedenimizin her istediğinin peşinden gidelim.
devamını gör...
posta güvercini
birinci dünya savaşı'nda 194 askerin hayatını kurtarmış olan bir güvercindir.
1. dünya savaşında, almanlar argonne ormanında amerikan 77. tümeninden 554 kadar askeri izole eder. almanlarla girdikleri çatışmada tümenin büyük bir kısmı ölür veya esir düşer. geriye kalan askerler ise, orada olduklarını bilmeyen amerikan topları tarafından bombalanmaktadır. 3 posta güvercini uçururlar. ilk 2 güvercin hedeflerine ulaşamadan vurulur. 4 ekim 1918 günü ellerinde kalan son güvercin olan cher ami (fr. maskülen, değerli dostum) sol bacağına bağlanan mesajı iletmeyi başarır. cher ami havalanırken almanlar tarafından vurularak düşürülür, ancak tekrar uçmayı ve 40 kilometrelik mesafeyi 25 dakika kadar kısa bir sürede almayı başararak mesajı iletir.
1. dünya savaşında, almanlar argonne ormanında amerikan 77. tümeninden 554 kadar askeri izole eder. almanlarla girdikleri çatışmada tümenin büyük bir kısmı ölür veya esir düşer. geriye kalan askerler ise, orada olduklarını bilmeyen amerikan topları tarafından bombalanmaktadır. 3 posta güvercini uçururlar. ilk 2 güvercin hedeflerine ulaşamadan vurulur. 4 ekim 1918 günü ellerinde kalan son güvercin olan cher ami (fr. maskülen, değerli dostum) sol bacağına bağlanan mesajı iletmeyi başarır. cher ami havalanırken almanlar tarafından vurularak düşürülür, ancak tekrar uçmayı ve 40 kilometrelik mesafeyi 25 dakika kadar kısa bir sürede almayı başararak mesajı iletir.
devamını gör...
ilahi dinlerin yasaklanması gerektiği gerçeği
hem günümüzde yaşananlar ve hem de tarihte yaşananlar göstermektedir ki insanlığın korunup gelişebilmesi için kaçınılmaz bir gerçektir.
inançsız toplumlarda savaş ve kavga daha az olur.
inançsız bir insana vatan millet sakarya edebiyatı sökmez. dolayısıyla da kimseyle savaşmaya meyil etmez.
mesela şehitlik, gazilik vb dini terimlere inanmayan biri ne allah için ne de birilerinin saltanatını korumak için savaşmak istemez.
gidip de allah adına cihat da etmez.
fakat ne hikmetse bu ilahi dinlere inanan insanlarda sürekli bir savaş çıkarma, birileri için veya bir şeyler için savaşma motivasyonu vardır.
eski zamanlarda da şimdi de bunu hep yaratan adına yapmışlardır.
şimdi bakın taliban denen islamcı teröristlere!
ışid de öyle.
osmanlı zamanı da böyle.
haçlı orduları da böyle.
gidip amerika'yı istila eden avrupalılara bakın mesela hep kilise ve tanrı adına yapmışlar yaptıkları katliamları.
artık bu dinler yasaklanmalı.
bu dinlere meyil edenler tedavi edilmeli diyorum.
bir kişi dahi mantıklı bir tezi ile karşı çıkamıyor.
bunun sebebi yetersiz eğitim ve yetişilen çevre.
inançsız toplumlarda savaş ve kavga daha az olur.
inançsız bir insana vatan millet sakarya edebiyatı sökmez. dolayısıyla da kimseyle savaşmaya meyil etmez.
mesela şehitlik, gazilik vb dini terimlere inanmayan biri ne allah için ne de birilerinin saltanatını korumak için savaşmak istemez.
gidip de allah adına cihat da etmez.
fakat ne hikmetse bu ilahi dinlere inanan insanlarda sürekli bir savaş çıkarma, birileri için veya bir şeyler için savaşma motivasyonu vardır.
eski zamanlarda da şimdi de bunu hep yaratan adına yapmışlardır.
şimdi bakın taliban denen islamcı teröristlere!
ışid de öyle.
osmanlı zamanı da böyle.
haçlı orduları da böyle.
gidip amerika'yı istila eden avrupalılara bakın mesela hep kilise ve tanrı adına yapmışlar yaptıkları katliamları.
artık bu dinler yasaklanmalı.
bu dinlere meyil edenler tedavi edilmeli diyorum.
bir kişi dahi mantıklı bir tezi ile karşı çıkamıyor.
bunun sebebi yetersiz eğitim ve yetişilen çevre.
devamını gör...
the devil’s advocate
-sana tanrı hakkında içeriden bir bilgi vereyim.
tanrı izlemeyi sever! şakacının tekidir! bi düşün, sana güdüyü veriyor, sana bu sıradışı hediyeyi veriyor ve sonra ne yapıyor biliyor musun? sırf kozmik bir komiklik olsun diye bunu kullanmaman için kurallar koyuyor.
tanrı izlemeyi sever! şakacının tekidir! bi düşün, sana güdüyü veriyor, sana bu sıradışı hediyeyi veriyor ve sonra ne yapıyor biliyor musun? sırf kozmik bir komiklik olsun diye bunu kullanmaman için kurallar koyuyor.
devamını gör...
su geyiği
böyle geyik gibi ama sanki değil de gibi. vampir gibi ama sevimli bir şey. ayrıca tavşan gibi de zıplıyor. ona baktığınızda garip hisler uyanıyor bünyenizde. yani en azından bende öyle oldu. kendileriyle bir belgesel vesilesi ile tanışmıştım. doğada tanışmak kısmet olmadı. olsaydı kuvvetle muhtemel gülümsememi gizleyemezdim. yok gerçeği ifade etmem lazım; kesinlikle kahkahayı basardım. komik hayvan cidden. genetik özellikler gereği geyik oldukları için çiftleşme dönemlerinde vesaire bunlarda kavgaya karışıyor ama bunların ki pek komik; boynuzları olmadığı için tokuşturacak bir şey bulamıyorlar tabi, o vampirimsi çıkıntıları ile birbirlerini yaralamaya çalışıyorlar. o esnada da çok komik gözüküyorlar. ama haklarını vermem lazım; mağlubiyeti kabul etmeyi ve rakibi tebrik etmeyi biliyorlar. yani o konuda çok olgun hayvanlar. bu vampirsel çatışmayı kaybeden su geyiği, başını hafifçe öne eğip, ''tamam kardeş sen kazandın.ben buradan gidiyorum" diyor ve cidden bulunduğu mecrayı terk ediyor. yani bu geyik gibi görünmeyen geyiklerin aralarında resmen bir centilmenlik antlaşması bulunduğunu söyleyebilirim size. bu arada çinliler, onlara "vampir geyik" adını takmış, belgeselci abi öyle söyledi. zıplayan vampir geyik. vallahi muazzam yaratık.
devamını gör...
arctic monkeys
(bkz: do i wanna know)
(bkz: why'd you only call me when you're high)
(bkz: i wanna be yours)
şarkılarıyla her seferinde kendini dinleten ingiliz rock grubu.
(bkz: why'd you only call me when you're high)
(bkz: i wanna be yours)
şarkılarıyla her seferinde kendini dinleten ingiliz rock grubu.
devamını gör...
beyoğlu'nun en güzel abisi
çok harika eserleri olan ahmet ümit abimizin yazdığı kitaptır. henüz okumadım ama okuyacağım.
devamını gör...
