uyumayan sözlük kitlesi
devamını gör...
intihar notu
insanın kendini öldürmeden önce dünyaya bıraktığı son mesajdır.
son çırpınıştır son vedadır.
son kez anlaşılmak istemesidir.
son çırpınıştır son vedadır.
son kez anlaşılmak istemesidir.
devamını gör...
ağlamaktan utanma sebepleri
şemsiye elimizde olduğu halde, onu açmadığımız için.
bunu gördükleri için.
gülmekten hiç utanmayız ama.
bunu gördükleri için.
gülmekten hiç utanmayız ama.
devamını gör...
tam kapanma
bugün sabah evden ,10 dakika geç çıkayım nasılsa kapanma olduğu için trafik olmaz dedim ; ama yinede her zamankinden sadece 4 dakika evet dört dakika geç çıktım.
trafik normal günlerden daha yoğundu.
22 yıldır her gün kullandığım yolda trafikte ilk kez biriyle yol için tartıştım.
kapanma ? kime neye göre kapanma?
dün muaf olacak çalışanlar işyerlerinden aldıkları muafiyet belgesi sabah geçersiz oluyor, e-devlet üzerinden yeniden alın deniyor, ama e-devlet en almak imkansız , içişleri bakanlığı'nın sitesi eror veriyor.
üstelik bunları isteyen devlet görevini yerine getiremiyor . şimdi siz düşünün akıllı telefonu kullanamayan insanlar varken, e-devletten izin belgelerini nasıl alacak?
ekonomi beceriksiz, dış ilişkiler beceriksiz, iç işleri beceriksiz, adalet beceriksiz, sanayi ve ticaret beceriksiz yahu allah aşkına siz yasaklardan, diyanet işleri , ve beton dan başka ( halkın parasını peşkeş çekmek dahil) neyi beceriyor sunuz.
edit. 3 mayıs'a kadar uzatmış lar, ama yine olmayacak, çünkü muaf olan %70 zaman yetmez.
trafik normal günlerden daha yoğundu.
22 yıldır her gün kullandığım yolda trafikte ilk kez biriyle yol için tartıştım.
kapanma ? kime neye göre kapanma?
dün muaf olacak çalışanlar işyerlerinden aldıkları muafiyet belgesi sabah geçersiz oluyor, e-devlet üzerinden yeniden alın deniyor, ama e-devlet en almak imkansız , içişleri bakanlığı'nın sitesi eror veriyor.
üstelik bunları isteyen devlet görevini yerine getiremiyor . şimdi siz düşünün akıllı telefonu kullanamayan insanlar varken, e-devletten izin belgelerini nasıl alacak?
ekonomi beceriksiz, dış ilişkiler beceriksiz, iç işleri beceriksiz, adalet beceriksiz, sanayi ve ticaret beceriksiz yahu allah aşkına siz yasaklardan, diyanet işleri , ve beton dan başka ( halkın parasını peşkeş çekmek dahil) neyi beceriyor sunuz.
edit. 3 mayıs'a kadar uzatmış lar, ama yine olmayacak, çünkü muaf olan %70 zaman yetmez.
devamını gör...
earth similarity index
dünya benzerlik endeksi. adı üzerinde, bir gezegen ya da uydunun dünya'ya ne kadar benzediğini belirten tanımlama.
dirk schulze-makuch, abel méndez ve diğerlerinin 2011 yılında astrobiology'de yayımlanan makalesiyle ileri sürülmüştür. buna göre, bir gök cisminin yarıçapı, yoğunluğu, yüzey sıcaklığı ve kurtulma hızı kullanılarak hesaplanır. hatta bu hesaplamanın formülü de şöyledir:

[görsel, mevzubahis makalenin yazarlarından biri olan méndez tarafından hazırlanan bir internet sayfasından alınmıştır. hesaplamanın detaylarına ilişkin bilgi aynı sayfadan görülebilir.]
gök cisimleri bu formülle 0'dan 1'e kadar derecelendirilir. 1, bizzat dünya'yı temsil ederken; 0'dan ne kadar yukarı bir değer elde edilirse benzerlik de o kadar artar.
örneğin, gezegenimizin ikiz kardeşi olarak betimlenen mars, 0.70 değerine sahiptir. buna karşın, koi-4878.01 adlı bir gezegen** 0.98 değerini taşır. yalnız bir sorun var, koi-4878.01 bizden 1075 ışık yılı uzakta. diyelim ki, şu anda elimize devasa lazerler alıp buradan selam gönderebilseydik, onlara 3096 yılında ulaşırdı. o zamana kadar bir nükleer savaşla türümüzü çoktan yok edecek olduğumuzdan*, en iyi ihtimalle 4171 yılında (orada gerçekten akıllı yaşam formları varsa ve hemen cevap verirlerse) alacağımız cevabı hiç göremezdik.
1075 ışık yılı fazla kaçtı, o yüzden gezegenimize en çok benzeyen (ve henüz keşfedebildiğimiz) 2. gezegene bakalım: trappist-1e. trappist-1e, bizden sadece 40 ışık yılı uzakta. elbette henüz oraya seyahat edebilecek teknolojik yeterliliğe sahip değiliz ama belki bir şekilde iletişim kurabiliriz. ama yine bir sorun var: büyük ihtimalle yıldızına kütle çekim kilidiyle bağlı. yani bir taraf günlük güneşlik, barındırdığı olası sıvı suyla cenneti andırırken; diğer tarafında mutlak sıfıra yakın eksi bilmemkaç derece yüzünden kelimenin tam anlamıyla popo donduran soğukları** yaşanıyor. bu kütle çekim kilidi meselesi kesin olmayabilir, ama trappist-1 gerçekten çok küçük bir sistem (öyle ki, bütün sistem güneş'le merkür arasına rahatça sığabilirdi, hatta bayağı boşluk da kalırdı), bilim insanları o sebepten böyle düşünmeyi uygun görmüşler.
gezegenimize en çok benzeyen 3. gezegen** ise teegarden b. çok yakınlarda, 2019'da keşfedildi. bizden sadece 12 ışık yılı uzaklıkta ve yıldızının yaşanabilir bölgesinde. üzerine araştırmalar hâlâ devam ediyor. hakkında henüz hiçbir olumsuz koşula rastlamadık. büyük ihtimalle, gelecekteki olası yıldızlararası seyahatimizdeki ilk duraklarımızdan biri olacak. canım benim.
listenin geri kalanının bir kısmı şöyle:

[ingilizce wikipedia'da güzelce sıralandığını görünce dayanamadım, ekran görüntüsü aldım. linki bırakayım, isteyen gidip baksın.]
bitirmeden önce bahsetmek gereken önemli bir şey daha var. yukarıdaki örneklerden anlaşılabileceği gibi, earth similarity index, yaşanabilirlikten* bağımsızdır. yani, bir gök cismi 1 değerine sahip olsa bile, bu yaşanabilir olduğu anlamına gelmez. çünkü o gök cisminin yıldızının aktivitesi, kütle çekim kilidine tutulup tutulmadığı ya da bir manyetik alana sahip olup olmadığı gibi hayati sorunları göz ardı eder. ama yine de yaşanabilir ötegezegenlerin ve bunlarda yaşayan akıllı yaşam formlarının araştırılması hususunda önemlidir. çünkü bilim insanlarının "ya ilk olarak nerelere baksak?" sorununa kabataslak bir çözüm getirir. yani "kesinkes burada yaşam vardır" demez, "herhâlde vardır" der.
---
bütün bu giriyi "ya düşünsenize, dünya'ya %98 benzeyen bir gezegen var ama hakkında hiçbir zaman, hiçbir şey öğrenemeyeceğiz" diyebilmek için yazdım.** yazmadan önce de şu kaynağı okudum. oradan öğrendiklerimi kendi bildiklerimle harmanlayınca ortaya bu çıktı. o sebepten benzerlik olması normaldir, intihal yapmış demeyin sonra. gerçi isterseniz de deyin, yine de meja'nın henüz açmadığı uzayla ilgili bir başlığı açmak benim için çok zevkliydi.*
dirk schulze-makuch, abel méndez ve diğerlerinin 2011 yılında astrobiology'de yayımlanan makalesiyle ileri sürülmüştür. buna göre, bir gök cisminin yarıçapı, yoğunluğu, yüzey sıcaklığı ve kurtulma hızı kullanılarak hesaplanır. hatta bu hesaplamanın formülü de şöyledir:

[görsel, mevzubahis makalenin yazarlarından biri olan méndez tarafından hazırlanan bir internet sayfasından alınmıştır. hesaplamanın detaylarına ilişkin bilgi aynı sayfadan görülebilir.]
gök cisimleri bu formülle 0'dan 1'e kadar derecelendirilir. 1, bizzat dünya'yı temsil ederken; 0'dan ne kadar yukarı bir değer elde edilirse benzerlik de o kadar artar.
örneğin, gezegenimizin ikiz kardeşi olarak betimlenen mars, 0.70 değerine sahiptir. buna karşın, koi-4878.01 adlı bir gezegen** 0.98 değerini taşır. yalnız bir sorun var, koi-4878.01 bizden 1075 ışık yılı uzakta. diyelim ki, şu anda elimize devasa lazerler alıp buradan selam gönderebilseydik, onlara 3096 yılında ulaşırdı. o zamana kadar bir nükleer savaşla türümüzü çoktan yok edecek olduğumuzdan*, en iyi ihtimalle 4171 yılında (orada gerçekten akıllı yaşam formları varsa ve hemen cevap verirlerse) alacağımız cevabı hiç göremezdik.
1075 ışık yılı fazla kaçtı, o yüzden gezegenimize en çok benzeyen (ve henüz keşfedebildiğimiz) 2. gezegene bakalım: trappist-1e. trappist-1e, bizden sadece 40 ışık yılı uzakta. elbette henüz oraya seyahat edebilecek teknolojik yeterliliğe sahip değiliz ama belki bir şekilde iletişim kurabiliriz. ama yine bir sorun var: büyük ihtimalle yıldızına kütle çekim kilidiyle bağlı. yani bir taraf günlük güneşlik, barındırdığı olası sıvı suyla cenneti andırırken; diğer tarafında mutlak sıfıra yakın eksi bilmemkaç derece yüzünden kelimenin tam anlamıyla popo donduran soğukları** yaşanıyor. bu kütle çekim kilidi meselesi kesin olmayabilir, ama trappist-1 gerçekten çok küçük bir sistem (öyle ki, bütün sistem güneş'le merkür arasına rahatça sığabilirdi, hatta bayağı boşluk da kalırdı), bilim insanları o sebepten böyle düşünmeyi uygun görmüşler.
gezegenimize en çok benzeyen 3. gezegen** ise teegarden b. çok yakınlarda, 2019'da keşfedildi. bizden sadece 12 ışık yılı uzaklıkta ve yıldızının yaşanabilir bölgesinde. üzerine araştırmalar hâlâ devam ediyor. hakkında henüz hiçbir olumsuz koşula rastlamadık. büyük ihtimalle, gelecekteki olası yıldızlararası seyahatimizdeki ilk duraklarımızdan biri olacak. canım benim.
listenin geri kalanının bir kısmı şöyle:

[ingilizce wikipedia'da güzelce sıralandığını görünce dayanamadım, ekran görüntüsü aldım. linki bırakayım, isteyen gidip baksın.]
bitirmeden önce bahsetmek gereken önemli bir şey daha var. yukarıdaki örneklerden anlaşılabileceği gibi, earth similarity index, yaşanabilirlikten* bağımsızdır. yani, bir gök cismi 1 değerine sahip olsa bile, bu yaşanabilir olduğu anlamına gelmez. çünkü o gök cisminin yıldızının aktivitesi, kütle çekim kilidine tutulup tutulmadığı ya da bir manyetik alana sahip olup olmadığı gibi hayati sorunları göz ardı eder. ama yine de yaşanabilir ötegezegenlerin ve bunlarda yaşayan akıllı yaşam formlarının araştırılması hususunda önemlidir. çünkü bilim insanlarının "ya ilk olarak nerelere baksak?" sorununa kabataslak bir çözüm getirir. yani "kesinkes burada yaşam vardır" demez, "herhâlde vardır" der.
---
bütün bu giriyi "ya düşünsenize, dünya'ya %98 benzeyen bir gezegen var ama hakkında hiçbir zaman, hiçbir şey öğrenemeyeceğiz" diyebilmek için yazdım.** yazmadan önce de şu kaynağı okudum. oradan öğrendiklerimi kendi bildiklerimle harmanlayınca ortaya bu çıktı. o sebepten benzerlik olması normaldir, intihal yapmış demeyin sonra. gerçi isterseniz de deyin, yine de meja'nın henüz açmadığı uzayla ilgili bir başlığı açmak benim için çok zevkliydi.*
devamını gör...
yediğinin içtiğinin fotoğrafını çekip paylaşan insanlar
karşı çıkmadığım, zaman zaman da savunduğum hede. sebebi aslında basit, yemek fotoğrafı paylaşmanın görgüsüzlüğü hep "o yemeği yiyemeyen, aç insana kendisini kötü hissettirmeme" hassasiyetinden kaynaklanıyor. toplumda herkesin her yemeğe ulaşamıyor olduğu gerçeğini bu gerçeği olabildiğince gizleyerek, özünde aç ve yoksun olanın aslında o kadar aç yoksun olmadığına ikna çabası.
aç ve yoksun kişi mahrum kaldığı güzellikleri görmediğinden aslında konumunun ne kadar yoksun, sosyal hiyerarşide ne kadar geride olduğunun farkında olmuyor. çünkü etrafındaki herkes "abi biz de bi'şey yemiyoruz zaten merak etme" modunda stealth olarak takılıyor. gördüğü kadarı da onun bu eşitsizliğe sesini çıkarması için yeterli olmuyor, aç ve yoksulluğun sona ermesine de yaramıyor.
tam tersine herkes yemek fotoğrafı paylaşsa, herkesin sahip olduğu imkanlar herkes tarafından bilinse, hatta bunu yapmaya zorunlu olsalar, bunlardan mahrum olan insanların tepesi atar. "yeter lan yediğiniz içtiğiniz, hep güzel şeyler size niye bize yok? bizim suçumuz ne!?" diye sokaklara dökülürler.
biz bugüne kadar ''erdem ve ahlak'' kisvesi altında hep aslında göreceli olarak ayrıcalıklı kesime en az sıkıntı çıkaracak olan konforlu bir düzeneği sürdürüyoruz. anayasanda "sosyal devlet" diye geçiyorsun ama "aman ona toplumun ne kadar alt tabakasında olduğunu çok hissettirme" diyorsun. aman abi tadımız kaçmasın. sen yine portakallı pekin ördeğini ye ama bunu yaparken aç adama sistemin onu nasıl görmezden geldiğini hissettirme.
devlet burada bu temel eşitsizliği oluşturan ekonomik ve siyasi stratejilerin sahibi olarak sorumluluğu üstünden atmak için yine toplumu üstünüze sürecektir: "yemeğinin fotoğrafını paylaşıyorsan yemeğini de paylaş, iki fakiri de sen doyur" diyecektir. kendisi demez de topluma bunu dedirtir. oysa sen zaten o hesabı ödemek için harcadığın gelirinden de, üstüne hesabın kdv'sinden de sürekli olarak devletin topluca tutarlı ve iyi planlamayla doyurabileceği milyonlarca aç insanın parasını ödüyorsun. hepimiz ödüyoruz. sosyal devlette verginin temel amacı da budur, eşitsizliğin olumsuz etkilerini yok etmektir. halbuki bizde hükûmet, bu geliri seçimde varlığının devamlılığını sağlayacak unsurlara harcar. mesela duble yol yapar, köprü falan yapar. yemek vermez. verse de yeterince vermez.
seçmen de oyunu açları doyurmayı vaadedene değil de duble yol yapana verir. bu tercihiyle aslında kendi ahlakının sahteliğini de tescil eder. seçim sonrası da "aman abi olan var olmayan var bu yemek fotoğrafları olmuyor" der. aman diyim üçüncü boğaz köprüsünü, yeni havalimanını o adamın boğazından çaldıklarımızla yaptığımıza uyanır muyanır (!)
yemek fotoğraflarınızı paylaşın. en ağız sulandıracak instagram filtreleriyle, en lüks ışıklar altında, toplumun uçurumlarını en iyi veren kontrast ayarıyla.
aç ve yoksun kişi mahrum kaldığı güzellikleri görmediğinden aslında konumunun ne kadar yoksun, sosyal hiyerarşide ne kadar geride olduğunun farkında olmuyor. çünkü etrafındaki herkes "abi biz de bi'şey yemiyoruz zaten merak etme" modunda stealth olarak takılıyor. gördüğü kadarı da onun bu eşitsizliğe sesini çıkarması için yeterli olmuyor, aç ve yoksulluğun sona ermesine de yaramıyor.
tam tersine herkes yemek fotoğrafı paylaşsa, herkesin sahip olduğu imkanlar herkes tarafından bilinse, hatta bunu yapmaya zorunlu olsalar, bunlardan mahrum olan insanların tepesi atar. "yeter lan yediğiniz içtiğiniz, hep güzel şeyler size niye bize yok? bizim suçumuz ne!?" diye sokaklara dökülürler.
biz bugüne kadar ''erdem ve ahlak'' kisvesi altında hep aslında göreceli olarak ayrıcalıklı kesime en az sıkıntı çıkaracak olan konforlu bir düzeneği sürdürüyoruz. anayasanda "sosyal devlet" diye geçiyorsun ama "aman ona toplumun ne kadar alt tabakasında olduğunu çok hissettirme" diyorsun. aman abi tadımız kaçmasın. sen yine portakallı pekin ördeğini ye ama bunu yaparken aç adama sistemin onu nasıl görmezden geldiğini hissettirme.
devlet burada bu temel eşitsizliği oluşturan ekonomik ve siyasi stratejilerin sahibi olarak sorumluluğu üstünden atmak için yine toplumu üstünüze sürecektir: "yemeğinin fotoğrafını paylaşıyorsan yemeğini de paylaş, iki fakiri de sen doyur" diyecektir. kendisi demez de topluma bunu dedirtir. oysa sen zaten o hesabı ödemek için harcadığın gelirinden de, üstüne hesabın kdv'sinden de sürekli olarak devletin topluca tutarlı ve iyi planlamayla doyurabileceği milyonlarca aç insanın parasını ödüyorsun. hepimiz ödüyoruz. sosyal devlette verginin temel amacı da budur, eşitsizliğin olumsuz etkilerini yok etmektir. halbuki bizde hükûmet, bu geliri seçimde varlığının devamlılığını sağlayacak unsurlara harcar. mesela duble yol yapar, köprü falan yapar. yemek vermez. verse de yeterince vermez.
seçmen de oyunu açları doyurmayı vaadedene değil de duble yol yapana verir. bu tercihiyle aslında kendi ahlakının sahteliğini de tescil eder. seçim sonrası da "aman abi olan var olmayan var bu yemek fotoğrafları olmuyor" der. aman diyim üçüncü boğaz köprüsünü, yeni havalimanını o adamın boğazından çaldıklarımızla yaptığımıza uyanır muyanır (!)
yemek fotoğraflarınızı paylaşın. en ağız sulandıracak instagram filtreleriyle, en lüks ışıklar altında, toplumun uçurumlarını en iyi veren kontrast ayarıyla.
devamını gör...
6 ocak 2021 melih bulu'nun eylemciler ile görüşmesi
anti demokratik bir şekilde rektör oldu ancak anlamadığım konu şu ,demokratik bir şekilde buluşmuşsunuz soru soruyorsunuz ve yuhalıyorsunuz bir cevap vermesini bekleyin.
devamını gör...
pek zeki olmayıp hayatta gayet başarılı olmak
bazen sadece zekanın yetmediğini gösteren durum. hayatta genellikle istikrarlı insanlar başarılı olurlar. çalşmaktan vazgecmeyen azimli ve hırslı insanlar. çok zeki olmalarına gerek yoktur, kendilerinin ne yapabileceklerinin farkındadırlar. gereksiz özgüven barındırmazlar. tam bu sebepten başarılı olurlar işte.
devamını gör...
kızını zorla tesettüre sokan aile
yukarıdaki bir yazarın hâyâl ürünü dediğinde aslında gözlerini bu tür olaylara ne kadar kapattığını gördüğüm ve maalesef ki çevremdeki insanların bizzat yaşadığı durumdur. bu, güya dinî açıdan çocuğuna iyilik yaptığını düşünen güruh, aslında o çocuğun birey oluşunu hiçe saymaktadır. bunun maalesef ki en kötü örneğine bizzat tanıklık ettim. henüz ilköğretim öğrencisi iken en yakın arkadaşlarımdan birinin ailesi bu zorlamanın yolunu yapmaktaydı. ardından liseye geçtiğimizde arkadaşıma onuncu sınıftayken "eğer kapanmazsan bir daha okula gidemezsin" şeklinde tehditler savurup, üstüne üstlük şiddet uyguladı. arkadaşım ne kadar dirense de başarılı olamadı. polise gitmeye karar verdik şiddetten ötürü ama maalesef aile ile arasının yapılıp eve yollandığı durumlar o kadar çoktu ki arkadaşım daha fazla şiddet görmekten korktu. öğretmenleri araya girmeye çalıştı ama aile iyice diretti ve bir de bu süre zarfında ben aleviyim diye benimle görüştürmedi. zorla görüşüyor, kardeşlerimiz aracılığı ile not yazıyorduk birbirimize. arkadaşımın telefonuna el koymuşlardı çünkü. sonra ne mi oldu? bu kadın maalesef kapandı. ailenin yüzü güldü ve kendince gururla çocuğunu okula yolladılar. arkadaşım kapalı kaldı o evden ayrılana kadar, evlendikten sonra ise ilk hazır olduğu anda tesettürden çıktı. ve şu mutlu da olsa ailesinin ona yaşattığı psikolojik travmaların etkisini hâlâ sürdüren bir birey olarak hayatına devam etmeye çalışıyor. yarın bir gün kendi isteğiyle kapanır mı bilmem ama bu kadınların sağlıklı bir birey olmasını nasıl bekleriz bir toplum olarak ki?
işte tam bu noktada piaget'nin ve erikson'ın kuramlarını tekrar tekrar okumakta fayda var. ayrıca sorunlu ailelerin ve özellikle beynini din bürümüş, gözü kör olmuş ailelerin ve tüm bunları yaparken bir yandan da kendi karısını başka kadınlarla aldatan adamların ciddi bir tedaviye ihtiyacı var. siz tedavi olmadığınız sürece hastalıklı bireyler yetiştirme yolunda emin adımlarla ilerliyorsunuz çünkü.
ekleme yapayım: şu an bu bahsettiğim ve kızları ile beni aleviyim diye görüştürmeyen aile, beni yolda gördüğünde benimle konuşma girişimlerinde bulunuyor. konuşuyorum ben de, onlar gibi değilim, hem belki utanırlar diye düşünüyorum. umarım utanıyorlardır bir nebze.
işte tam bu noktada piaget'nin ve erikson'ın kuramlarını tekrar tekrar okumakta fayda var. ayrıca sorunlu ailelerin ve özellikle beynini din bürümüş, gözü kör olmuş ailelerin ve tüm bunları yaparken bir yandan da kendi karısını başka kadınlarla aldatan adamların ciddi bir tedaviye ihtiyacı var. siz tedavi olmadığınız sürece hastalıklı bireyler yetiştirme yolunda emin adımlarla ilerliyorsunuz çünkü.
ekleme yapayım: şu an bu bahsettiğim ve kızları ile beni aleviyim diye görüştürmeyen aile, beni yolda gördüğünde benimle konuşma girişimlerinde bulunuyor. konuşuyorum ben de, onlar gibi değilim, hem belki utanırlar diye düşünüyorum. umarım utanıyorlardır bir nebze.
devamını gör...
çile bülbülüm çile
çok güzel bir eser olduğu için seslendiren her kim olsa da dinlenir.
devamını gör...
foodgasm
tam türkçe karşıtı yok bunun. yerken aşırı zevk aldığınız durumlarda kullanılır.
devamını gör...
sözlükte erkek olmak
gözlemediğim kadarı ile kadın olmak ile arasında bir fark bulunmamaktadır.
kafa sözlük cinsiyet eşitliği konusunda oldukça başarılı bir platform.
kafa sözlük cinsiyet eşitliği konusunda oldukça başarılı bir platform.
devamını gör...
kitap alıntıları
dünyanın külünün parçasıyım ben, hiçbir şeyin büyümeyeceği, hiçbir şeyin çiçek açmayacağı, meyve vermeyeceği bir şeyim.
sylvia plath- günlükler
devamını gör...
siyasal islam
gazi mustafa kemal'in eksik kaldığı tek konudur. köklerini kurutmasi gerekiyordu.
devamını gör...
ren geyiklerinin çoruh nehrini yüzerek geçmesi
bir doğa aşığı olarak içimi kıpır kıpır yapmıştır.
batumdan, çoruh nehrine doğru geliyorlar.
keşke daha iyi bir çekim olsaymış da dedim içimden ama olsundu.
batumdan, çoruh nehrine doğru geliyorlar.
keşke daha iyi bir çekim olsaymış da dedim içimden ama olsundu.
devamını gör...
amaterasu (yazar)
diyet kulübünün başkanı. su içmemiz konusunda her gün bizleri uyarıyor sağolsun. içelim lıklık:>
devamını gör...
hamlet kompleksi
bireyin karar almadan önce gereğinden fazla düşünmesi sebebiyle eylem yapma gücünün felce uğraması durumu. adını tahmin edeceğiniz üzere shakespeare'in hamlet karakterinden almaktadır.
hristo boytchev'in albay kuş oyununda bulunan doktor karakteri, kendinden bahsederken hamlet kompleksi'ni şu şekilde tanımlar "psikiyatride normal doktorun olmadığı söylenir. belki de bundan dolayı bu alana yöneldim. hayatın saçma sorunlarından, felsefede varoluş denen uzun süreli depresyonlar geçiriyordum. evet, hiçbir zaman kendinden emin bir kişi olamadım. her çatışmada birden fazla gerçek olduğunu biliyorum, ama bunlardan hangisini savunmam gerektiğinden hiçbir zaman emin olamadım. buna psikiyatride ‘hamlet kompleksi’ denir".
hristo boytchev'in albay kuş oyununda bulunan doktor karakteri, kendinden bahsederken hamlet kompleksi'ni şu şekilde tanımlar "psikiyatride normal doktorun olmadığı söylenir. belki de bundan dolayı bu alana yöneldim. hayatın saçma sorunlarından, felsefede varoluş denen uzun süreli depresyonlar geçiriyordum. evet, hiçbir zaman kendinden emin bir kişi olamadım. her çatışmada birden fazla gerçek olduğunu biliyorum, ama bunlardan hangisini savunmam gerektiğinden hiçbir zaman emin olamadım. buna psikiyatride ‘hamlet kompleksi’ denir".
devamını gör...
imitasyon
replika, benzeri, müdahili, çakma gibi kelimelerlede doğru ifade edilebilirmiş gibi geliyor. bir şeyin imitasyonunu almak- takmak veya giymektense hiç almamayı tercih ederim.
devamını gör...
tarihte bugün
dünya (bkz: down sendromu) farkındalık günüdür.
devamını gör...
