vergi alınmayan şey
henüz nefes almaktan alınmıyor. bence değerlendirilmeli bu ülkede nefes alıyorsanız bir karşılığı olmalı elbet. hoş bir çok karşılığı var ama konumuz bu değil.
devamını gör...
27 yaş krizi
30 olmadan önce bu düşünce çok ürkütücü geliyor ama girince alışıyorsun çokta şey yapmamak lazım.
devamını gör...
şakşuka
bir tarık mengüç eseridir. bir yemek üzerinden aşkı tarif etmek ne kadar zordur bilir misiniz? dahası aşkı tarif ederken bir yemeği mi kullanıyor diye düşündürtmek ne kadar zordur?.. o adam, o aşık, şakşuka yemek istiyor. yedir diyor aşkına ve şöyle haykırıyor: "şakşukala beni! şakşukala sonuna kadar!"
ama hayat bu işte... bazen sadece şakşukalanmak istersin de şakşukalanamazsın ve kederle oturursun evinde. o ünlü, görkemli şiir kitaplarına gömülürsün... edip cansever'den attila ilhan'a ve daha nicesine... sonra aklınıza yine o soğuk gün gelir. beyaz bir gecedir. şakşukalanamadığınız beyaz bir gece.
ama içten içe düşünürsünüz: ayarını tutturamadı o. "bende hata yok! o yapamadı, ben değil!" der, önünüze bakar ve çökersiniz koltuğunuza. kaderiniz budur sanki: şakşukalanamamak. şakşukalanmak isterken ve buna çok yakınken, tam da şakşukalayacak insan sizi şakşukalayacakken şakşukalamayınca afallarsınız ve şakşukanın bu kadar da önemli olup olmadığı konusunda derin hülyalara kapılırsınız. kan damardan çıkmak ister coşarcasına, bir kan yolu açmak istersiniz size sonsuz özgürlüğü verecek.
ama hayır, tarık mengüç de bunu diyor zaten... o büyük sanatçı, aşkı öğretmeyi teklif ediyor: "tarif edeyim öğreteyim/hoşuna gider şakşuka" yani diyor ki: "aşk büyüktür, yücedir; bırak kendini bana, mutlu edeyim seni."
ama burada da sosyolojik olgular giriyor işin içerisine... ne de olsa türkiye gibi bir ülkede yaşıyorsanız insan doğasının keskin acısını iliklerinize kadar hissedersiniz.
neyse, bu kadar yazmak bile saygıdeğer tarık mengüç'e hakaret sayılabilir. haddime değildi bu şaheser hakkında konuşmak. yine de dedim bir şeyler. aşk hep sizinle olsun. şakşukalanmanız dileğiyle, şakşukalanmayla kalın.
yine bana tadını tattıramadın
yine kalamadık baş başa
ayarını canım tutturamadın
yediremedin şakşuka
şakşuka şakşuka şakşuka şakada şuka
doyamadım tadamadım yiyemedim şakada şuka
tarif edeyim öğreteyim
hoşuna gider şakşuka
canım istiyor pişir de yiyeyim
doyayım hadi tıka basa
arkadaki müziğin ihtişamından bahsetmeyeceğim. zaten apayrı. duyar duymaz içiniz cıvıl cıvıl oluyor!
devamını gör...
sözlük yazarlarının tanışmak istedikleri normal sözlük yazarları
bal porsuğuydu gitti. bir daha da gören olmadı üzücü.*
devamını gör...
insanı mahcup eden şeyler
yaşlı bir garsonun size servis yapmasıdır.
devamını gör...
nedir bu kadar zor olan sorusu
lev tolstoy'un anna karenina kitabından bir alıntıyla yanıtlamak istiyorum bu soruyu:
'ben yüreğimin sesine göre yaşıyorum, başka türlü yaşayamam. siz ise kurallara göre yaşıyorsunuz.'
zor olan bana göre yüreğinin sesine kulak vermek. ona göre şekillenmek, haritanı ona göre çizmek.
'ben yüreğimin sesine göre yaşıyorum, başka türlü yaşayamam. siz ise kurallara göre yaşıyorsunuz.'
zor olan bana göre yüreğinin sesine kulak vermek. ona göre şekillenmek, haritanı ona göre çizmek.
devamını gör...
insanın kendi kendine yetmesi
"ben çok alışmışım kendi şiirimi kendim okumaya.
ben çok alışmışım kendimle kalmaya.
ben çok alışmışım yalnız kaldığımda şiir olmaya."
kişinin hayattaki en büyük zenginliğidir. kimseye muhtaç olmadan, bağımlılık hissetmeden, özgürce kendi dünyasında yaşayan insan dünyanın en huzurlu insanıdır.
ben çok alışmışım kendimle kalmaya.
ben çok alışmışım yalnız kaldığımda şiir olmaya."
kişinin hayattaki en büyük zenginliğidir. kimseye muhtaç olmadan, bağımlılık hissetmeden, özgürce kendi dünyasında yaşayan insan dünyanın en huzurlu insanıdır.
devamını gör...
uzak mesafe ilişkisi
aylar öncesine kadar asla yapamam dediğim ilişkidir.
çünkü sevginin fiziksel olduğuna inanıyordum hep.
ama biri girdi hayatıma ve onu sevdim. çok sevdim.
çok sevdiğim kadar da çok acı çektim.
özledim kelimesinden nefret edecek kadar delirdiğim bir noktada bitirmek istedim.
elbette bunun yanında telefonla çok vakit geçiriyor olmam da etkiliydi ki uzak durmam gereken bir dönemdeydim yani mecburdum.
''fırsat buldukça yaz bana, sorun değil'' demesine rağmen yapamadım çünkü aklım hep onda kalıyordu.
gerçekten bana mükemmel duygular yaşattı. hiç pişman değilim ona hissettiklerimden.
tek pişmanlığım onu üzerek bırakmış olmam.
hayat işte... bazen ruh eşiniz sizden saatlerce uzaktadır ve maalesef sırf bu yüzden yapamazsınız.
dipnot: teşekkür ederim kafa sözlük... sen olmasan onu asla tanıyamazdım.
çünkü sevginin fiziksel olduğuna inanıyordum hep.
ama biri girdi hayatıma ve onu sevdim. çok sevdim.
çok sevdiğim kadar da çok acı çektim.
özledim kelimesinden nefret edecek kadar delirdiğim bir noktada bitirmek istedim.
elbette bunun yanında telefonla çok vakit geçiriyor olmam da etkiliydi ki uzak durmam gereken bir dönemdeydim yani mecburdum.
''fırsat buldukça yaz bana, sorun değil'' demesine rağmen yapamadım çünkü aklım hep onda kalıyordu.
gerçekten bana mükemmel duygular yaşattı. hiç pişman değilim ona hissettiklerimden.
tek pişmanlığım onu üzerek bırakmış olmam.
hayat işte... bazen ruh eşiniz sizden saatlerce uzaktadır ve maalesef sırf bu yüzden yapamazsınız.
dipnot: teşekkür ederim kafa sözlük... sen olmasan onu asla tanıyamazdım.
devamını gör...
normal sözlük'te yaşanan garip olaylar
devamını gör...
mehmet pişkin
devamını gör...
kafa sözlük
bağımlılık yapıyor namussuz.
olur da birkaç gün giremezsem olur olmadık zamanlarda ya da yerlerde aklıma düşmeye başlıyor. sigara gibi ya. bildiğin yoksunluk sendromu. durup dururken akış'ı yenilemek, takip kısmını açıp o muhteşem yazarlar sayesinde mürekkep yalamak, online'da milletin takıldığı başlıklara bakmak falan çekiyor canım. ve olabildiğince refleksvari bir istek bu. nasıl anlatsam bilemedim, dudak tiryakiliği gibi.
ulan demek ki bir hafta falan girmesem rüyamda yoldaş'ı üniformasıyla* beni zorla sözlüğe alırken falan göreceğim. ne garip.
olur da birkaç gün giremezsem olur olmadık zamanlarda ya da yerlerde aklıma düşmeye başlıyor. sigara gibi ya. bildiğin yoksunluk sendromu. durup dururken akış'ı yenilemek, takip kısmını açıp o muhteşem yazarlar sayesinde mürekkep yalamak, online'da milletin takıldığı başlıklara bakmak falan çekiyor canım. ve olabildiğince refleksvari bir istek bu. nasıl anlatsam bilemedim, dudak tiryakiliği gibi.
ulan demek ki bir hafta falan girmesem rüyamda yoldaş'ı üniformasıyla* beni zorla sözlüğe alırken falan göreceğim. ne garip.
devamını gör...
ıslak ıslak
yağmurlar ekerim göğün göğsünee..
devamını gör...
mansur yavaş'ın devlet bahçeli'ye cevabı
kendisine yakışır şekilde davranmış ve gereksiz polemiğe girmemiş.
boşuna sevmiyoruz. *
boşuna sevmiyoruz. *
devamını gör...
ölümün en iyi tanımı
*sonun ve başlangıcın ortak kesişim noktasıdır.
*ruhun özgürleşmesidir.
*ruhun özgürleşmesidir.
devamını gör...
sağlıklı yaşamak için yapılması gerekenler
gamsız olmaktır net.
devamını gör...
çok konuşan insan
bazı mesleklere özgü deformasyonlara bağlı olarak, yıllar içinde az konuşan hatta dürtsen konuşmayan insandan evrilerek çok konuşan insana dönüşmüş kişi olabilmektedir. çok konuşan her zaman boş konuşmaz, genelleme yapmak yanlış olabilir.
devamını gör...
eskiye özlem
eski neden özlenmesin ki?
eskiden büyük, küçük vardı. saygı vardı, sevgi vardı. dinleme vardı. büyüğe sorma vardı.
muhabbet vardı, dostluk vardı.
eskiden büyük, küçük vardı. saygı vardı, sevgi vardı. dinleme vardı. büyüğe sorma vardı.
muhabbet vardı, dostluk vardı.
devamını gör...
kuzuların sessizliği
başrollerini jodie foster(clarice m. starling) ve anthony hopkins'in(dr. hannibal lecter) paylaştığı filmdir. 2 adet devam filmi vardır. hannibal ve red dragon.
starling'in bir seri katili yakalamak için bir başka seri katil olan ve yüksek güvenlikli bir tımarhanede bulunan hannibal'ın yardımına ihtiyaç duyar. ancak zamanla aralarında faustiyen bir ilişki oluşmaya başlar.
starling'in bir seri katili yakalamak için bir başka seri katil olan ve yüksek güvenlikli bir tımarhanede bulunan hannibal'ın yardımına ihtiyaç duyar. ancak zamanla aralarında faustiyen bir ilişki oluşmaya başlar.
devamını gör...
