kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
benim gözümden okulumun manzarası
devamını gör...

şuur'u şurup yapıp içtik.
rahatsız lık verenlerin üstünü çizdik
vişneden bu arkadaşa bir merhaba
ağır gelmesin sözlerim sonra demesin bittik.*

şimdi söz sana demdeme
orhan veli'yi unuttun yine
esirlik bedava;
bedava yaşıyoruz, bedava.
devamını gör...

alışıyoruz birbirimize, o kadar çok alışıyoruz ki ne olursa olsun uzaklarda da olsalar bir yerde alıştığımız insanları bulacağımızı sanıyoruz. değer verdiğimiz kişileri kırdığımızda illaki onun gönlünü alırım diye vicdan azabından kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz. ölüm tüm dengeleri bozuyor. belki de bundandır.

ha insan, ha hayvan, ha bitki fark etmez; ölüm her türlü canlının yüzünde hüzünlü bir ifade bırakıp onları hayatlarımızdan çıkartıyor. bizlere de bir gün aynısını yaşayacağımızı hatırlatıyor, yalnız hissettiriyor. etrafında ne kadar çok insan bulunursa bulunsun, bir gün madden ya da manen ortadan kaybolacaklar, bunu anımsatıyor. ölüm, asilliğini bu nedenle koruyabiliyordur belki de, hayatın en gerçek hali olduğu için. yüzlerdeki gülümseme, gözlerdeki yaş, alınan nefes bile gerçekmiş gibi gelmeyebilir bazen insana, ancak ölüm kaçamayacağımız bir gerçek. ölüye de bundan saygı duyuyor olabiliriz, belki de bu nedenle değere biniyor.

ayrıca ölüler konuşamaz, tartışamaz, kalp kıramaz, melek gibi masumdurlar. tüm kötülükler ruhlardan çıkar, geride bıraktıkları bedense kıyafetler gibidir. bir önemi yoktur. ölen ruhun anıları da eskiyene kadar seninledir, ölümün üzerinden çok zaman geçince yırtılmış kıyafetleri nasıl çöpe atıyorsak, yok olmuş ruhun anıları da beynimizin en kenar köşelerine atarız. o kıymet de uzun sürmüyor yani. bence tabii.
devamını gör...

nisa 34 : serkeşlikletinden yıldığınız kadınlara gelince , onlara önce öğüt verin , onları yataklarda yanlız bırakın , bununla da düzelmezlerse onları dövün .
edit : yukarıda bir arkadaş tomurcuk meme olayını hatırlayamamış yardımcı olayım .
nebe 32 :şüphesiz takvâ sahipleri için umulanı buldukları yer, bahçeler, üzüm bağları, göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar, içki dolu kâseler vardır.
devamını gör...

yağmuru dinlemek. özellikle zihninizde kötü bir düşünce varsa o yağan yağmurla o düşüncelerin de akıp gittiğini düşünmek insana iyi gelebilir.
devamını gör...

saygıyla imrendiğim insandır. bunca şeye rağmen nasıl bu kadar mutlu olur, nasıl umudunu kaybetmez? merak konusu.
devamını gör...

150 milyon nufusu ile dünyanın en büyük yüzölçüme sahip ülkedir.
12 farklı saat dilimine sahiptir.

kimi bölgesi akdeniz kışı geçirirken, kimi bölgede ise yıl'ın 9 ay'ı kar vardır.

komünizm geçmişli kapitalizmi iliklerine kadar yaşar.

insanı çok okur ve bilgilidir, kibar ve asabidir, verilen söze değer verilir yalan aldatmadan beter sayarlar.
8 saatten fazla çalışmazlar, çalıştıramazsınız.

yaşlıları kapitalist düzenli iktidarın yetersiz ilgisinden ötürü, putin den nefret eder, aksine gençleri putine hayrandır.

votkası meşhurdur, kızları güzeldir, erkekleri %50 (öküzlerden özür dileyerek) tam öküz ve ilgisizdir.
sonsuz ormanı ve her yerde naturel doğası mevcut olup, her semt, ilçe ve köyde mutlaka doğal veya yapay göl mevcuttur.

avrupa hayranı orta asya duşmanı, kindar bir millettir.
devamını gör...

ne ara, kim kimi küstürüyor?
hep kaçırıyorum ben.
ne güzel neşeli tanımları vardı.
fedon gibi taverna havası atıp duruyordu.
benim jenerasyondandı.
gitme deseydim keşke. *
devamını gör...

istanbul çıkışlı bir alternatif rock grubu. aynı isimleri gibi çok tatlı bir şarkıya sahiptirler.
(bkz: ne zaman gitti tren)
devamını gör...

çeşitli üniversiteler bu imkanı sunuyor. hadi bakalım diyerek başvurdum. benim tercihim anadolu üniversitesi insan hakları uzaktan eğitim tezsiz yüksek lisans oldu hadi hayırlısı diyerek başvurdum. dua edin güzel enerji gönderin sözlükdaşlar lüttffeeeen
devamını gör...

sabonis benim için 1986 dünya kupası finali ile özdeşleşmiş bir adam. trt sağ olsun bu finali özellikle 90'ların ortasında evirip çevirip tam kayıt olarak yayınlardı. en az 4-5 kere izlemişimdir o finali. sonucu bilmeme rağmen her seferinde de aynı heyecanla izledim maçı ki o da benim arıza tarafım *

amiral'in üzerinden yapmış olduğu takip smacına artık şapka mı çıkarırsınız? yoksa önünde saygıyla eğilir misiniz bilemem ama o dönem için bu hareket bence tam bir sanat eseriydi. sabonis bu smaçla david robinson ağabeyimize resmen şu mesajı verdi; çekil şuradan! hava kuvvetleri komutanı geldi. selam dur ve saygı duy!

bahsettiğim takip smacını 3.50'den itibaren aşağıda ki videoda bulabilirsiniz.

tabi o dünya kupasının efsane maçı yugoslavya-sovyetler yarı finalini de izlemenizde fayda var. o maçında tamamını aşağıya iliştireyim. zira drazen petrovic ve arvydas sabonis'i aynı parke üzerinde görmek büyük keyif.

bu adam bana göre basketbol tarihinin gördüğü en komplike beyaz pivottu. oyun tekniği ve görüşü muhteşemdi. 5 numara pozisyonu için pek de rastlanmayan muhteşem bir asist yeteneğine sahipti. ağır sakatlıklar geçirmiş olmasına rağmen nba'de oynadığı 6-7 senelik süreç onu efsaneler arasına sokmaya yetmiştir.

tanım: basketbol topu elinde kaybolan, parkelerin efendisi serisinin nahif ağaçsakal'ı, basketbol aşığı ent ağabeyimiz.
devamını gör...

stillerinden kaynaklı bir güzellikleri olduğunu düşünüyorum. makyaj yapmak olsun kıyafetleri olsun kendilerine yakışanı yapıyorlar bu da güzellik katıyor.
devamını gör...

"işine bak la bebe"

bu arada 42 yaşındayım.

iyi günler.
devamını gör...

oysa herkes güldürür sevdiğini, accık sevgiyi bile çok gördünüz diyen yazarın serzenişi
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

korkuyoruz. biz kadınlar tecavüze uğrarız, öldürülürüz diye korkuyoruz. haklarımızı savunuyoruz, sesimizi duyurmaya çalışıyoruz ama sonuçsuz kalıyor. eğer bir gün öldürülürsek, tecavüze uğrarsak, şiddet görürsek suçlusu cezasını çekmeyecek, hatta elini kolunu sallayarak gezecek etrafta. buna fırsat veren, istanbul sözleşmesinden çekilen baştaki şahısların hepsine yazık.. gerçekten yazık.*
devamını gör...

philippe sarde-martini dry.
devamını gör...

henüz yayımlanmamış bir kitap. iş işte neylersin.

bu tip şeylerin işe dönüşmesi sanıldığı kadar güzel değil, aslında çok kötü de değil sadece oldukları gibiler işte, öyle-ce. gazetede çalıştığım sıralar mesela, ne gazete ne dergi okuyabildim çünkü satırlara baktıkça bi yandan kusma isteği geliyodu bi yandan da meslek hastalıkları baş gösteriyodu: "bunun burasını niye böyle yapmışlar ki? hmm bak burada hata var." sus be adam. susmadı. oysa ne kadar severdi bu adam ilgilendiği alanlarda dergiler almayı, okumayı. özenle öldürdüler.

kitaptaysa durum farklı. sıradan, oturup, öylece keyif için kitap okuyamıyorsun çoklukla ama bi yandan da iş olarak kitap okuyosun falan. güzel bir şey.

- cenk abi, napıyosun?
+ kitap okuyorum, bitirmem lazım bi iki saate kadar. sonra çıkarız.
- sıkıcı değil mi ya?
+ alşsdöasş sıkıcı mı? yavrum benim ya, daha çok gençsin. iş hayatı böyle bir şey, sıkıcı şeyler yapıyoruz biz para kazanmak için. hatta öyle ki, iş olarak bişiler okumayı sol koluna falan tercih edecek milyonlarca insan bulabilirim sana. aralarında en keyiflilerinden biri bu emin ol.

neydi, dandik bi söz vardı: "dans ederek gitmediğiniz işi bırakın" mıydı öyle bir şey. öaşlsdşlasd iş hayatı çoğunlukla en keyif aldığınız şeyleri bile sıkıcılaştırma üzerine kurulu bu toplumsal düzende. yani dans ederek gittiğiniz işi de maksimum 1 ay sonra bırakmanız gerekiyor bu mottoyla.

- sevdiğiniz işi yapın ve bu denli keyif aldığınız şeyden nefret etmenin nasıl bir şey olduğunu size gösterelim.
devamını gör...

yaşar kemal.
devamını gör...

belirli bir denge noktası ile bunun dışında kalan 2 ya da daha fazla nokta arasında, periyodik olarak ve belirli bir hız ile tekrarlanan hareket.
devamını gör...

öncelikle bu uzun bir yazı olacak, genel olarak çocuk içeriklerinden ve özelinde kral şakir serisinden bahsetmeye çalşacağım.
çocuk kitapları yazılması en zor kitaplardır. yazarın neyi nasıl yazması gerektiğini iyi bilmesi, dili basit fakat edebî kullanması, hikayeyi ilgi uyandırıcı yapması fakat verdiği alt metin konusunda çok dikkatli olması gerekir. yazar ancak tüm bu stresleri göz önünde bulundurarak bir çocuk kitabı yazabilir, aksi halde yazılı eser "çocuk kitabı" niteliğinden uzak olur.
ben de naçizane küçüklüğümden beri bu türe ilgi duyarım, ne okursam okuyayım mutlaka araya çocuk kitapları da serpiştirmeyi ihmal etmem. ayşegül'den ökkeş'e , küçük kara balık'tan çocuk kalbi'ne, abartma tozu'ndan pullar savaşı'na... birçok çocuk kitabı okudum, okuyorum.
belki birçoğumuz farkında değil ama türkiye'de ve dünyada "çocuk edebiyatı" denilen tür gizli bir güce sahip durumda, öyle ki bu tür zaman zaman edebiyat klasiklerinin bile tozunu attırmakta. bunun yaşadığımız yüzyıldaki yansıması olarak -edebiyat temelinin dışında da olsa- "çocuk içeriği" denilen ve hayatımıza yakın vakitte girmiş olan 'şey'i (burada bunları tanımlamak güç olduğu için 'şey' demeyi tercih ediyorum) örnek gösterebiliriz. somut bir örnek olarak bu 'şey'lerden birisinin 9 yaşındaki sahibi youtube platformunda dünyanın en çok kazananı olarak açıklanmıştır.
şimdi ben burada bu 'şey'lerden birinin, edebiyat alanında temsilinin, ne nitelikte olduğundan bahsetmeye çalışacağım.
kral şakir'in çizgi film versiyonunu, bir tanıdığımın küçük oğlunun çok sevmesi sayesinde ben de keşfettim, izlerken çok da eğlendim. sonrasında geçen zaman içinde kral şakir'in her yerde olduğunu farkettim: kalemler, çantalar, suluklar, kitaplar, çıkartmalar, filmler... filmine gitme fırsatım olmadı fakat kitaplarını araştırmaya başladım. fiyatları 20 lira civarıydı ve bu günümüz kitap fiyatları için ortanın biraz üstü bir fiyat sayılabilir, fakat içeriğini ve baskısını bilmediğim için -ki sonradan öğrendim ciltliymiş- bu fiyata kuşkuyla yaklaştım ( bu arada kitabın kendi cildinde önerilen fiyat olarak 32tl diyor. fiyatı anormal karşılamıyorum zira lisans mevzusu vs. var işin içinde). amazon'da indirimde 9.5 liraya düştüğünü görünce ilk 3 kitabını sepete ekledim, sonrasında "ilk kitabı okur da beğenirsem diğer kitaplarını indirimsiz hiç düşünmeden alabilirim" diyerek sadece ilk kitabı aldım. kitabı ilk elime aldığımda çocukluğumda okuduğum ciltli, renkli baskılı grimm/andersen/la fontaine antolojilerine benzettim, ilk birkaç sayfada o tadı alacağımı sandıysam da şöyle bir karıştırınca maalesef o kaliteden çok uzak olduğunu farkettim, elbette ekonomik koşullar bunda en büyük etkendi. önce kitabın neden ciltli yapıldığını anlayamadım, zira iç sayfaları hiç ciltli bir kitaba aitmiş gibi değildi, gayet normal bir cilt de bittabi o sayfaları tutabilirmiş. nihayet kitabı okumak istiyordum. fakat ilk birkaç sayfada beni rahatsız eden başka bir şey farkettim: sayfalar çizgiliydi. evet çizgili kağıda basılmıştı, fakat resimliydi? evet evet, resimlerin içinden sayfa çizgileri geçiyordu, sanki türkçe dersinde sıkılıp defterine bir şeyler çizen bir öğrenciye aitti elimdeki kitap. bu seçimin nedenini asla anlayamadım. okumaya devam ettim. dikkatimi başka bir şey çekti, yazılar büyük puntoyla yazılmıştı ve koyu bir ton tercih edilmişti, bu bir çocuk kitabı için tercih edilebilirdi, fakat yazılar ne kadar büyükse resimler de bir o kadar küçük ve karmaşıktı. resimler, o boyutta bir kitap için çizilmemişti belli ki. bilgisayar ortamında çizilmiş fakat en boy oranlarına dikkat edilmediği için sayfaya sığmamış, küçültüldükçe küçültülmüştü. dolayısıyla resimlerde olan birkaç konuşma balonunda da yazılar ufacık ve okumak gerçekten bazen zor olabiliyordu. hadi canım sen de, sorun mu bu? diyebilirsiniz, fakat bu sefer normal yazıların puntosunun büyüklüğünü "okumayı kolaylaştırmak için" diye savunamayız (ki aklıma da başka savunma gelmiyor). kısacası içeriğine bile odaklanamadan epey rahatsız olmuştum kitaptan.
tam burada içeriğini övmek isterdim fakat ne yazık ki tam bir çizgi film içeriği. sonradan farkettim ki evet zaten çizgi filmmiş. kitaptaki hikayeler (en azından benim farkettiklerim) çizgi filmleştirilmiş. dostlar açık konuşmak gerekirse ben kitaptaki içeriğin çizgi filmleştirildiğini hiçbir yerde okumadım, okumuş olsaydım almazdım zaten, zira bu haliyle bir senaryo kitabı niteliğinde.
burada benim sormak istediğim bir soru var: bu kitap nedir? evet evet, nedir bu kitap? kitap, resimli hikaye kitabı olarak tanımlanmış. peki bir sorum daha var: halihazırda çizgi filmi varken, siz bu çizgi film içeriğinden farklı hiçbir şey sunmadığınız bir şeyi neden bastınız? ben burada art niyet arıyorum. zira kitabın sayfalarının yarısının da boş olması beni destekliyor. şimdi genel tabloya bakalım: kitap 200 sayfa (yarısı boşluktan ibaret, kalan yarısı da büyük puntolarla doldurulmuş), renksiz (evet çocuklar boyasın kendi renklendirsin istenmiş fakat tek sebep bu mu bilmiyoruz), çizgi filmden farklı bir şey yok (tıpatıp aynı hikayeler), ciltli (neden?). ben nihai tabloma bakınca sadece daha fazla kazanma hırsı görüyorum maalesef. elbette daha fazla kazanılacak, sonuçta ortada bir ürün var ve bu her şekilde pazarlanacak. fakat dostlar bu basit bir mevzu değil, ortaya çıkarılan ürün çocuk edebiyatı dahilinde. çizgi filmle çocuk edebiyatını birbirinden ayırmak lazım. canım sen de ne abarttın adamlar edebiyat yapıyoruz dememişler ki? maalesef kitap, resimli "hikaye" kitabı olarak tanımlanmış ve bu koşullarda elbette edebi bir eser olarak tanımlanır.
tekrar üzülerek söylüyorum "çocukların sevdiği bir ürünü nasıl daha fazla kazanmak için suistimal ederiz"e dönmüş düşünce. başta, her türden nesnenin üzerinde 'kral şakir' damgasının olmasını "e çocuklar seviyor, piyasaya bu tarz şeyler sürülecek elbette"ye yorarken, artık bu gözle bakamıyorum.
kral şakir'in lisans geliri 2019da 60milyon tl iken 2020'de bu sayı 100milyon tl'ye ulaşmış. geliri en çok kitaplardan elde ettiklerini söylüyorlar ve 2019 itibari ile 400bin satışı gördüklerini, filmlerin de 2milyonun üzerinde gişe yaptığını açıklamışlar. ayrıca 20den fazla ülkeye de ihraç ediyorlarmış. ülkemizden böyle bir ürünün çıkmış olması sevindirici olsa da masum bir ürün olmanın -benim gözümde- çok uzağında.
çocuk edebiyatı türünde kaliteli eserler okumak için samed behrengi'ye göz atabilirsiniz. toz pembe çizgi film dünyalarından birazcık çıkmak için kemalettin tuğcu ve gülten dayıoğlu da güzeldir. fakat serttir, çocuk yeterince hazır değilse okumamalıdır. işbankası çocuk klasikleri serisi ise bence idealdir, hem fiyatı hem içeriği hem de eserlerin kalitesi üst düzeydir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim