hayatı fazla ciddiye almak
nazım hikmet'in yazdığı yaşamaya dair şiirinin ilk üç dizesini bırakıyorum şuraya.
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
devamını gör...
aziz vasil katedrali
kubbeleri ile aklıma bazen burger king dondurması bazen de kaka emojisini getiren yapı.
bir türk olarak elbette "böyle soğuk iklimlerde böyle büyük binaları nasıl ısıtıyorlardı acaba ?" diye de düşünürüm. ismi korkunç ıvan olan birinin böyle ponçik bir saray yaptırması da ne bileyim...
bir türk olarak elbette "böyle soğuk iklimlerde böyle büyük binaları nasıl ısıtıyorlardı acaba ?" diye de düşünürüm. ismi korkunç ıvan olan birinin böyle ponçik bir saray yaptırması da ne bileyim...
devamını gör...
futbol saha ölçüleri
ingiliz icadı olan futbolda yard ile belirlendiği için bizde çoğunlukla yanlış anlaşılmaya sebep olmuş ölçülerdir.
1 yarda=0,9144 metre
her şey bu yard yüzünden çıkıyor zaten.
şöyle başlayalım:,
altıpas çizgisi: kale alanının uzun kenarı olan bu çizginin kale çizgisine uzaklığı 6 yard. bize de 6 pas diye geçmiş. ilk kim kullanmış bilmiyorum? bu çizginin kale çizgisine uzaklığı yaklaşık 5,5 metredir. ancak coğu kişi 6 metre diye bilir.
penaltı noktası: yanlış bilinen ölçülerden biri de penaltı noktasının kale çizgisine olan uzaklığıdır. çoğu kişi 9,15 diye bilir. oysa penaltı noktası kaleye yaklaşık 11,0 metre uzaklıktadır. 12 yard kadar. tam olarak 10,97 metre.
ceza sahası çizgisi: futbol izleyicileri şu tarz konuşmalara çok şahit olmuştur: evet sayın seyirciler, dandun soldan bindirdi, çalımlarla ceza alanına yaklaştı tam 18 çizgisinden ters ayağı ile meşin yuvarlağı çatala astı. çoğu kişi bu çizginin kaleye dik uzaklığının 18,0 metre olduğunu sanıyor. oysa uzaklığı yaklaşık 16,50 metre. 18 yard kadar. tam olarak 16,4592 metre.
sonuçta ingilizler 6 yard uzunluğunu bir birim olarak almışlar. birinci 6 yard kale alanının çizgisini, ikinci 6 yard penaltı noktasını ve üçüncü 6 yard ise ceza sahası çizgisini belirlemiş.
bunun dışında tam saha ölçülerinin bir standardı yoktur.
eni şu şu aralıkta, boyu şu şu aralıkta olabilir diye geçer.
yine de uefa organizasyonlarında saha eninin 68 metre, boyunun 105 metre olmasını ister.
dikkatli gözlere son bir uyarı.
her stadyum zemininde bu yok ancak çimleri biçen arkadaşlar bazen işi kolaylaştırıyor. 6yard eninde bir yöne 6yard eninde diğer yöne biçiyor çimleri. biz de yeşilin tonlarından bunu anlayabiliyoruz.
1 yarda=0,9144 metre
her şey bu yard yüzünden çıkıyor zaten.
şöyle başlayalım:,
altıpas çizgisi: kale alanının uzun kenarı olan bu çizginin kale çizgisine uzaklığı 6 yard. bize de 6 pas diye geçmiş. ilk kim kullanmış bilmiyorum? bu çizginin kale çizgisine uzaklığı yaklaşık 5,5 metredir. ancak coğu kişi 6 metre diye bilir.
penaltı noktası: yanlış bilinen ölçülerden biri de penaltı noktasının kale çizgisine olan uzaklığıdır. çoğu kişi 9,15 diye bilir. oysa penaltı noktası kaleye yaklaşık 11,0 metre uzaklıktadır. 12 yard kadar. tam olarak 10,97 metre.
ceza sahası çizgisi: futbol izleyicileri şu tarz konuşmalara çok şahit olmuştur: evet sayın seyirciler, dandun soldan bindirdi, çalımlarla ceza alanına yaklaştı tam 18 çizgisinden ters ayağı ile meşin yuvarlağı çatala astı. çoğu kişi bu çizginin kaleye dik uzaklığının 18,0 metre olduğunu sanıyor. oysa uzaklığı yaklaşık 16,50 metre. 18 yard kadar. tam olarak 16,4592 metre.
sonuçta ingilizler 6 yard uzunluğunu bir birim olarak almışlar. birinci 6 yard kale alanının çizgisini, ikinci 6 yard penaltı noktasını ve üçüncü 6 yard ise ceza sahası çizgisini belirlemiş.
bunun dışında tam saha ölçülerinin bir standardı yoktur.
eni şu şu aralıkta, boyu şu şu aralıkta olabilir diye geçer.
yine de uefa organizasyonlarında saha eninin 68 metre, boyunun 105 metre olmasını ister.
dikkatli gözlere son bir uyarı.
her stadyum zemininde bu yok ancak çimleri biçen arkadaşlar bazen işi kolaylaştırıyor. 6yard eninde bir yöne 6yard eninde diğer yöne biçiyor çimleri. biz de yeşilin tonlarından bunu anlayabiliyoruz.
devamını gör...
doğum gününü yalnız geçirmek
yazın doğanların küçüklük travmasıdır.
devamını gör...
müslümanların kendinden olmayan herkese düşman olması
her ne kadar islam dini barış gibi görülse de yine islam gibi bütün dinlerin bir birini üstün görme düşüncesi her zaman olacak bilhassa en büyük savaşlar din üzerinden çıkmıştır.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
bugün okula gittim. in cin bile top oynamıyordu. o kadar boş bir alan. bir müdür, bir temizlikçi, bir öğretmen, bir öğrenci toplam nüfus. biz dersimizi işliyoruz çocuğumla, bire bir missss gibi özel ders modunda.* ders bitti. vedalaştık. ben de öğretmenler odasındayım, kitaplarımı yerleştiriyorum. öğrencim geldi.
"hocam ben gidemiyorum. biri tüm kapıları kilitlemiş. " dedi.
arayıp müdürü hocam biz okulda mahsur kalmışız, dedim.
"ayy ben sizi unutup yemeğe çıktım, kapıları da kilitledim, kusura bakmayın beş dakikaya gelirim." dedi.
önemli değil, insanlık hali dedim. çünkü nazik bir insanım. ama içimden değilim. içimde biraz daha çirkin biri var. o başka şeyler söyledi. *
"hocam ben gidemiyorum. biri tüm kapıları kilitlemiş. " dedi.
arayıp müdürü hocam biz okulda mahsur kalmışız, dedim.
"ayy ben sizi unutup yemeğe çıktım, kapıları da kilitledim, kusura bakmayın beş dakikaya gelirim." dedi.
önemli değil, insanlık hali dedim. çünkü nazik bir insanım. ama içimden değilim. içimde biraz daha çirkin biri var. o başka şeyler söyledi. *
devamını gör...
nasıl mısın iyi misin
bu kitabı okurken çok sevdim. sonra arkadaşlarıma zorla aldırttım ve hepsi sonra bana teşekkür ettiler. kitabı bulanlar bulamayanlara kargoyla falan gönderdi. öyle başlarının etini yedim okuyun diye. çünkü güzel kitapları sevdiğim herkes okusun isterim. siz de okuyun.
kitapta üç uzun öykü bulunuyor. kitabı etkileyici kılan bir sürü unsur sayabiliriz. anlattığı konular, anlatış tarzı, kullandığı dilin anlaşılır olması kitabı sevdiriyor. üç öykü de insanın yüreğine dokunuyor ve seneler sonra bile birden aklınıza gelebiliyor. örnek verecek olursak ilk hikayedeki karakterin adının koyulma hikayesi bile çok üzücü. coca annesinin onu doğurduğu yerde bir kola şişesinin gözüne takılması sonucu bu ismi alıyor. ve ilk hikaye onun ağzından yazılmış. o anlatırken onun masumluğunu ve birçok şekilde istismar edilişinin öyküsünü okuyorsunuz. kitabın ismi de ilk hikayeden yola çıkarak koyulmuş. anlatım bozukluğu ve eğitimsizlikle dolu bir sesleniş: nasıl mısın iyi misin. kitabın şu an baskısı yok ama siz bir sahafta bulursanız kaçırmayın.
şuralara da birkaç alıntı bırakalım.
teyzem diyor ki, tanrı her gün on bin çocuğu öldürmez diyor, demek smith yalan söylüyormuş, tanrı'ya inanmıyormuş, tanrı çocukları doyururmuş. ben üzülüyorum, bu gece on bin çocuk ölecek, yarın da on bin çocuk ölecek, üzülüyorum, neden herkes üzülmüyor ?
syf. 10.
bizler aç kalmaktayız, jamaica'daki en şişman şey işsizliktir, smith öyle diyor, işsizlik şişman bir domuz kadar şişmandır.
syf. 18.
gülen yönetici kadın güldü, zenciler ölüyorlar çünkü yemek yemiyorlar, beyazlar ölüyorlar çünkü çok yemek yiyorlar, gülen yönetici kadın bana böyle dedi.
syf. 47.
hayvanları çok severim. insanın arkasından gülmezler.
syf. 80.
ve harika kapağı. yaşasın beyaz kapak.
kitapta üç uzun öykü bulunuyor. kitabı etkileyici kılan bir sürü unsur sayabiliriz. anlattığı konular, anlatış tarzı, kullandığı dilin anlaşılır olması kitabı sevdiriyor. üç öykü de insanın yüreğine dokunuyor ve seneler sonra bile birden aklınıza gelebiliyor. örnek verecek olursak ilk hikayedeki karakterin adının koyulma hikayesi bile çok üzücü. coca annesinin onu doğurduğu yerde bir kola şişesinin gözüne takılması sonucu bu ismi alıyor. ve ilk hikaye onun ağzından yazılmış. o anlatırken onun masumluğunu ve birçok şekilde istismar edilişinin öyküsünü okuyorsunuz. kitabın ismi de ilk hikayeden yola çıkarak koyulmuş. anlatım bozukluğu ve eğitimsizlikle dolu bir sesleniş: nasıl mısın iyi misin. kitabın şu an baskısı yok ama siz bir sahafta bulursanız kaçırmayın.
şuralara da birkaç alıntı bırakalım.
teyzem diyor ki, tanrı her gün on bin çocuğu öldürmez diyor, demek smith yalan söylüyormuş, tanrı'ya inanmıyormuş, tanrı çocukları doyururmuş. ben üzülüyorum, bu gece on bin çocuk ölecek, yarın da on bin çocuk ölecek, üzülüyorum, neden herkes üzülmüyor ?
syf. 10.
bizler aç kalmaktayız, jamaica'daki en şişman şey işsizliktir, smith öyle diyor, işsizlik şişman bir domuz kadar şişmandır.
syf. 18.
gülen yönetici kadın güldü, zenciler ölüyorlar çünkü yemek yemiyorlar, beyazlar ölüyorlar çünkü çok yemek yiyorlar, gülen yönetici kadın bana böyle dedi.
syf. 47.
hayvanları çok severim. insanın arkasından gülmezler.
syf. 80.
ve harika kapağı. yaşasın beyaz kapak.
devamını gör...
gece yatmadan önce içilen sigara
bir tek bende mi uyku açıyor diye merak ettiğim sigara.
garezi mi var bana anlamıyorumki!
deli gibi uykum olur, ya içeyim de yatarım dediğim anda bittim. dön dur sonra yatakta...
o da yetmez, aradan 20-25 dakika geçer, yine aynı tuzağa düşerim.
garezi mi var bana anlamıyorumki!
deli gibi uykum olur, ya içeyim de yatarım dediğim anda bittim. dön dur sonra yatakta...
o da yetmez, aradan 20-25 dakika geçer, yine aynı tuzağa düşerim.
devamını gör...
dünyanın en güvenli şehirleri listesinde ilk 10'a türkiye'den giren şehir
dogrudur, öğrenciliğimin geçtiği caanım eskişehir. eskişehir özerkliğini ilan etmeli.
devamını gör...
nefret edilen insan tipi
7/24 dini öğelerden bahsedip her haltı yiyen sapıklar.bundan daha iğrenci yok.
devamını gör...
sözlük mağazası ürünlerinin cep yakması
her kuşu sevdin leylek mi kaldı ermolettin?*
karma puan sisteminin son zamanlarda esnetildiğini dahi düşünür oldum.
biraz daha zorlaştırın lütfen bu kadar kolay olmamalı.*
karma puan sisteminin son zamanlarda esnetildiğini dahi düşünür oldum.
biraz daha zorlaştırın lütfen bu kadar kolay olmamalı.*
devamını gör...
geceye latince bir söz bırak
de te fabula narratur
anlatılan senin hikayendir.
kapitalin başlangıcında karl marx tarafından yazılan söz.
anlatılan senin hikayendir.
kapitalin başlangıcında karl marx tarafından yazılan söz.
devamını gör...
recep tayyip erdoğan'ın hitabet yeteneği
edit: ya moderasyonun canı sıkılıyor ya da akepe sevdalısı birini mod olarak göreve getirdiler. uzun zamandır orada duran entry birden bire “sorunlu ilan edilip” siliniyor. silin silin güneş balçıkla sıvanmaz ama silin siz!
okuyabildiği kadardır, olmayandır. prompter bozulduğunda sus pus olmasının sebebi de budur.
emin ol nerede “eeeeey gılışdar” demesi gerektiğini bile yazmışlardır oraya*
gerçi hitap ettiği kitle de belli ama neyse.
okuyabildiği kadardır, olmayandır. prompter bozulduğunda sus pus olmasının sebebi de budur.
emin ol nerede “eeeeey gılışdar” demesi gerektiğini bile yazmışlardır oraya*
gerçi hitap ettiği kitle de belli ama neyse.
devamını gör...
impossible (yazar)
imkânsız. bir de yazar.
devamını gör...
doping
eski yunanda, güreşçi müsabakalarını izlemek için bir araya gelen kalabalıkların kullandığı içki ''doop''tur.
dopingin kökeni flemenkçe olan bu kelimeden gelmektedir.
1889 yılında amerika'lı james pud galvin, beyzbol oynarken olağan üstü performans sergiliyor.
bu performansını, maymun testislerinden yapılma bir karışıma bağlı olduğunu söyleyince, washington post , ''20 yy'ın buluşu'' şeklinde de manşetlere taşıyınca, sporcular artık kokain, eter gibi maddeleri kullanmaya başlıyorlar.
hematokrit yani hct, kırmızı kan hücrelerinin hacminin, dolaşımdaki kanın hacmine oranını ifade eder. başka bir deyişle: oksijen taşıyan alyuvar hücrelerinin oranı, toplam kan hücreleri taşıyan hücrelerin hacmine oranı hemotokrittir.
şimdi, alyuvar sayısını artıran bir hormon var; adı eritroproei (epo)https://tr.wikipedia.org/wiki/eritropoetin
bu aslında anemi tedavisinde kullanılıyormuş, bu ilacı aldığınızda kandaki alyuvar sayısında artış olduğunda kanda oksijen miktarı artıyor. oksijen bolluğundan kafa güzelleşiyor.
fiziksel olarak bazı faydalar sağlıyor. örneğin;
- yorgunluk azalıyor.
-ağrı hissetmiyorsunuz yada eşik artıyor. ağrı olmayınca dha fazla antreman yapabiliyorsunuz.
- kafa güzel olunca, heyecanınız olmuyor. heyecana bağlı hatalar yapmıyorsunuz. doğal olarak konsantrasyonunuz artıyor.
şimdi çok enteresan bir hikaye anlatalım;
david epstein diye bir gzeteci var ve bu gazeteci the sports gene'de bir yazı yazıyor.
bu yazıya göre, soğuk savaş döneminde varşova paktının tüm kadın gülle sporcuların, a kendilerinden habersiz testesteron verildiğini yazdı.
tesadüfe bakın ki; o zamana kadar ki en iyi atışların 80'inden 75'i, 1971-1991 yılları artasında gerçekleşmiş. neredeyse kadınlar, erkekler kadar iyi gülle atabilmişlerdir.
gelelim kullanılmasının tespitinin zorluğuna...
55 erkek denek gönüllü oluyor . kendilerine testesteron enjekte ediliyor. 15 gün boyunca kendilerinden idrr örneği alınarak ölçüm yapılıyor. 33 kişinin idrarında tetesteron yakalanmış ancak; 17 sinde herhangibir şey belli olmuyordu.
kalıtımsal olarak 17'si testesteron aldığında kasları gelişiyordu ancak tespit edilemiyordu. o zaman anladılar ki bu adamların genlerinde testesteronu idrarda çözen bir gen eksikti.
değerli arkadaşlar; bazen arkadaşlarla konuşurken, ders çalışamıyorum, konsantre olamıyorum, tezi bitirmem gerekiyor gibi bahanelerle ilaç arayışlarına girdiklerini görüyorum. özellikle tez hazırlayan arkadaşlar aşırı derecede stres yaşıyorlar.
vücutta;
erkeklik hormonu benzeri maddelerin kalp krizi, iyi ve kötü huylu tümör oluşumu, karaciğer fonksiyon bozukluğu, kısırlık gibi rahatsızlıklara neden olduğu bilinmekte. kullanan sporcular sporu bıraktıktan sonra bile, bu maddeleri kullanma nedeniyle oluşan hastalıklardan ölmektedir.
sağlıklı kalın hoğçakalın! ben gedeyom.
www.hurriyet.com.tr/bazilar...
dopingin kökeni flemenkçe olan bu kelimeden gelmektedir.
1889 yılında amerika'lı james pud galvin, beyzbol oynarken olağan üstü performans sergiliyor.
bu performansını, maymun testislerinden yapılma bir karışıma bağlı olduğunu söyleyince, washington post , ''20 yy'ın buluşu'' şeklinde de manşetlere taşıyınca, sporcular artık kokain, eter gibi maddeleri kullanmaya başlıyorlar.
hematokrit yani hct, kırmızı kan hücrelerinin hacminin, dolaşımdaki kanın hacmine oranını ifade eder. başka bir deyişle: oksijen taşıyan alyuvar hücrelerinin oranı, toplam kan hücreleri taşıyan hücrelerin hacmine oranı hemotokrittir.
şimdi, alyuvar sayısını artıran bir hormon var; adı eritroproei (epo)https://tr.wikipedia.org/wiki/eritropoetin
bu aslında anemi tedavisinde kullanılıyormuş, bu ilacı aldığınızda kandaki alyuvar sayısında artış olduğunda kanda oksijen miktarı artıyor. oksijen bolluğundan kafa güzelleşiyor.
fiziksel olarak bazı faydalar sağlıyor. örneğin;
- yorgunluk azalıyor.
-ağrı hissetmiyorsunuz yada eşik artıyor. ağrı olmayınca dha fazla antreman yapabiliyorsunuz.
- kafa güzel olunca, heyecanınız olmuyor. heyecana bağlı hatalar yapmıyorsunuz. doğal olarak konsantrasyonunuz artıyor.
şimdi çok enteresan bir hikaye anlatalım;
david epstein diye bir gzeteci var ve bu gazeteci the sports gene'de bir yazı yazıyor.
bu yazıya göre, soğuk savaş döneminde varşova paktının tüm kadın gülle sporcuların, a kendilerinden habersiz testesteron verildiğini yazdı.
tesadüfe bakın ki; o zamana kadar ki en iyi atışların 80'inden 75'i, 1971-1991 yılları artasında gerçekleşmiş. neredeyse kadınlar, erkekler kadar iyi gülle atabilmişlerdir.
gelelim kullanılmasının tespitinin zorluğuna...
55 erkek denek gönüllü oluyor . kendilerine testesteron enjekte ediliyor. 15 gün boyunca kendilerinden idrr örneği alınarak ölçüm yapılıyor. 33 kişinin idrarında tetesteron yakalanmış ancak; 17 sinde herhangibir şey belli olmuyordu.
kalıtımsal olarak 17'si testesteron aldığında kasları gelişiyordu ancak tespit edilemiyordu. o zaman anladılar ki bu adamların genlerinde testesteronu idrarda çözen bir gen eksikti.
değerli arkadaşlar; bazen arkadaşlarla konuşurken, ders çalışamıyorum, konsantre olamıyorum, tezi bitirmem gerekiyor gibi bahanelerle ilaç arayışlarına girdiklerini görüyorum. özellikle tez hazırlayan arkadaşlar aşırı derecede stres yaşıyorlar.
vücutta;
erkeklik hormonu benzeri maddelerin kalp krizi, iyi ve kötü huylu tümör oluşumu, karaciğer fonksiyon bozukluğu, kısırlık gibi rahatsızlıklara neden olduğu bilinmekte. kullanan sporcular sporu bıraktıktan sonra bile, bu maddeleri kullanma nedeniyle oluşan hastalıklardan ölmektedir.
sağlıklı kalın hoğçakalın! ben gedeyom.
www.hurriyet.com.tr/bazilar...
devamını gör...
ağla açılırsın diyen arkadaş
ağlayan birini görünce ne diyeceğini şaşırmış olması muhtemeldir.
devamını gör...
gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur
erdoğan'ın kabine toplantısı sonrasında kısıtlamaların kalkmasını açıklarken araya sıkıştırdığı ideolojik cümlesi.
"müzikle ilgili kısıtlamaları 24'e çekiyoruz. kusura bakmayın gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur." dedi.
bununla birlikte yasakların, kısıtlamaların virüsle alakası olmadığından emin olmuş olduk. hayır zaten biliyorduk da kendi ağzıyla da doğruladı böylece. amaç oy alabileceği cemaatlere tatlı bir jest yaparak bu tip yasaklara bizi kanıksatmak ve kalıcı hale getirmek.
güzel olan ne varsa hedef alan siyasal islam'ın müziği susturarak, sanatı öldürerek ve sosyal hayatı sonlandırarak adım adım amacına yaklaşmasını izliyoruz. sesimiz çıkmadığı sürece sonumuz hayır olmayacak.
"müzikle ilgili kısıtlamaları 24'e çekiyoruz. kusura bakmayın gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur." dedi.
bununla birlikte yasakların, kısıtlamaların virüsle alakası olmadığından emin olmuş olduk. hayır zaten biliyorduk da kendi ağzıyla da doğruladı böylece. amaç oy alabileceği cemaatlere tatlı bir jest yaparak bu tip yasaklara bizi kanıksatmak ve kalıcı hale getirmek.
güzel olan ne varsa hedef alan siyasal islam'ın müziği susturarak, sanatı öldürerek ve sosyal hayatı sonlandırarak adım adım amacına yaklaşmasını izliyoruz. sesimiz çıkmadığı sürece sonumuz hayır olmayacak.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
yahu ses kayıtlarımızı attık heyecanla bekliyoruz, bu nasıl bir radyo bakımıdır anlamadım ki.
gülü susuz bizi radyosuz bırakmayın lütfen.
( iğrenç esprilerde bugün)
gülü susuz bizi radyosuz bırakmayın lütfen.
( iğrenç esprilerde bugün)
devamını gör...
yol kenarında ot toplayan yurdum teyzesi
kıştan sonra gelen baharda filizlenen otlar gibi filizlenerek yol kenarında belirecek teyzelerdir. turp otu, ebegümeci ve semiz otu gibi otları toplayıp salatasını, yemeğini yaparlar.
devamını gör...
yakışıklı erkek vs komik erkek
erkek..
yemek seçilmez!
yemek seçilmez!
devamını gör...