arikara
caddo dili konuşan, büyük ovalarda a.b.d ordusunun savaştığı ilk kızılderili kabilesidir.
the revenant, diriliş filmindeki kürk avcılarına saldıran kabiledir.
1823 yılında kürk avcılarına saldırıp 15 avcıyı öldürdükleri için a.b.d ordusunun saldırısına uğramışlardır. saldırıdan sonra sağ kalanlar, yaşadıkları south dakota'dan, north dakota'ya kaçmışlar, orada sioux dili konuşan mandan ve hidatsa kabileleriyle ittifak kurmuşlardır.
the revenant, diriliş filmindeki kürk avcılarına saldıran kabiledir.
1823 yılında kürk avcılarına saldırıp 15 avcıyı öldürdükleri için a.b.d ordusunun saldırısına uğramışlardır. saldırıdan sonra sağ kalanlar, yaşadıkları south dakota'dan, north dakota'ya kaçmışlar, orada sioux dili konuşan mandan ve hidatsa kabileleriyle ittifak kurmuşlardır.
devamını gör...
öz güveni yerle bir eden şeyler
çocukluğumuzda yaşadığımız problemlerin şu anki seçimlerimizi etkilemesi kaçınılmazdır. özgüvenimizin oluşumu da çocukluğumuza bağlıdır aslında. eğer özgüven problemi yaşıyorsak, hayatımıza flashback(geri dönüş) yapıp iç hesaplaşmamızı iyi yapmamız gerekiyor. kendine güvenmek ancak kendini bilmekle olur. içinizdeki çocuğa kulak verin onun size söylemek istediği çok şey var.
devamını gör...
en iyi haber kanalı ödülünü a haber'in kazanması
twitter.com/Ahaber/status/1...
ödülü dünya'nın en adil, en tarafsız kanalı almıştır.hak etmiştir (!)
ödülü dünya'nın en adil, en tarafsız kanalı almıştır.hak etmiştir (!)
devamını gör...
izmir iktisat kongresi
tbmm hükümeti’nin kurtuluş savaşı’nda elde ettiği zaferin ardından itilaf devletleri ve tbmm hükümeti arasında 11 ekim 1922’de mudanya mütarekesi imzalanmıştır. mudanya mütarekesi’nin imzalanmasının ardından itilaf devletleri tbmm hükümeti’ni barış şartlarını görüşmek için lozan’da toplanacak barış konferansına davet etmişlerdir.
lozan müzakereleri’nde itilaf devletleri, tbmm hükümeti’nin osmanlı döneminde yabancı devletlere verilen kapitülasyonların ve diğer imtiyazların kaldırılmasına yönelik talebini kabul etmemiştir. bunun üzerine müzakereler 31 ocak 1923’te yapılan oturumdan sonra kesilmiş ve 4 şubat 1923’te dış işleri bakanı ismet paşa* lozan’ı terk etmiştir.
izmir iktisat kongresi 17 şubat 1923’te, lozan müzakereleri’nin kesildiği bir dönemde, türkiye’nin iktisat politikasını belirleme amacıyla izmir’de toplanmıştır. kongrede siyasi bağımsızlığın teminatı olarak görülen ekonomik bağımsızlığın sağlanması temel amaç olarak kabul edilmiştir. kongrede alınan kararlar türkiye’nin büyük buhran’a kadar sürecek olan iktisat politikasının belirlenmesini sağlamıştır. izmir iktisat kongresi’nde alınan kararların en önemlilerinden bir tanesi özel sektörün önemli yer tuttuğu bir ekonomik modelin uygulanmasına karar verilmesidir. ancak, o dönemde yeterli sermayenin olmaması ve nitelikli insan eksikliği sebebiyle özel sektör istenilen ölçüde başarılı olamamıştır.
lozan müzakereleri’nin kesildiği ve türkiye’nin yeni dönemde sscb’nin yanında mı yoksa batı bloku’nun yanında mı yer alacağı tartışmalarının yapıldığı bir dönemde düzenlenen izmir iktisat kongresi’nde özel teşebbüslere önem verilen liberale yakın bir karma ekonomi politikası uygulanmasına karar verilmesi türkiye’nin tercihini sscb’den yana değil de batı bloku’ndan yana yaptığı mesajının itilaf devletleri’ne verilmesini sağlamıştır.
izmir iktisat kongresi’nde özel teşebbüslerin önemli yer tuttuğu bir ekonomik modelin benimsenmesi oldukça önemlidir. komünist bir ekonomi politikası yerine liberale yakın bir karma ekonomi politikasının benimsenmesi türkiye’de sscb benzeri bir sosyal ve idari yapı kurulacağı hakkındaki iddiaları çürütmüş ve türkiye’nin gelecekte avrupa ülkeleri ile dostane ilişkiler kurmak istediğini göstermiştir.
izmir iktisat kongresi’nde benimsenen ekonomik model vasıtasıyla itilaf devletleri’ne verilen birliktelik mesajının yanı sıra kongrede benimsenen milli iktisat politikaları sonucunda osmanlı dönemi ekonomisinde büyük bir ağırlığı olan rum ve ermenilerin ekonomideki ağırlığının ortadan kaldırılması ve yeni dönemde milli bir ekonominin hayata geçirilmesi için önemli hamleler yapılmıştır.
lozan’da anlaşma sağlanamaması durumunda yeniden savaş çıkma ihtimali üzerine, yeni bir savaşı ve savaşın doğuracağı kamuoyu tepkisini göze alamayan itilaf devletleri, tbmm hükümeti’ni tekrar lozan’a çağırmıştır. karşılıklı verilen tavizler sonucu lozan müzakereleri 23 nisan 1923’te tekrar başlamıştır. izmir iktisat kongresi’nde itilaf devletleri’ne verilen dostane mesajların da yardımıyla 24 temmuz 1923’te lozan barış antlaşması imzalanmıştır. lozan barış antlaşması sonucunda osmanlı döneminde yabancı devletlere verilen kapitülasyonlar tamamen kaldırılmış, türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını kazanması yolunda oldukça önemli bir adım atılmıştır.
lozan müzakereleri’nde itilaf devletleri, tbmm hükümeti’nin osmanlı döneminde yabancı devletlere verilen kapitülasyonların ve diğer imtiyazların kaldırılmasına yönelik talebini kabul etmemiştir. bunun üzerine müzakereler 31 ocak 1923’te yapılan oturumdan sonra kesilmiş ve 4 şubat 1923’te dış işleri bakanı ismet paşa* lozan’ı terk etmiştir.
izmir iktisat kongresi 17 şubat 1923’te, lozan müzakereleri’nin kesildiği bir dönemde, türkiye’nin iktisat politikasını belirleme amacıyla izmir’de toplanmıştır. kongrede siyasi bağımsızlığın teminatı olarak görülen ekonomik bağımsızlığın sağlanması temel amaç olarak kabul edilmiştir. kongrede alınan kararlar türkiye’nin büyük buhran’a kadar sürecek olan iktisat politikasının belirlenmesini sağlamıştır. izmir iktisat kongresi’nde alınan kararların en önemlilerinden bir tanesi özel sektörün önemli yer tuttuğu bir ekonomik modelin uygulanmasına karar verilmesidir. ancak, o dönemde yeterli sermayenin olmaması ve nitelikli insan eksikliği sebebiyle özel sektör istenilen ölçüde başarılı olamamıştır.
lozan müzakereleri’nin kesildiği ve türkiye’nin yeni dönemde sscb’nin yanında mı yoksa batı bloku’nun yanında mı yer alacağı tartışmalarının yapıldığı bir dönemde düzenlenen izmir iktisat kongresi’nde özel teşebbüslere önem verilen liberale yakın bir karma ekonomi politikası uygulanmasına karar verilmesi türkiye’nin tercihini sscb’den yana değil de batı bloku’ndan yana yaptığı mesajının itilaf devletleri’ne verilmesini sağlamıştır.
izmir iktisat kongresi’nde özel teşebbüslerin önemli yer tuttuğu bir ekonomik modelin benimsenmesi oldukça önemlidir. komünist bir ekonomi politikası yerine liberale yakın bir karma ekonomi politikasının benimsenmesi türkiye’de sscb benzeri bir sosyal ve idari yapı kurulacağı hakkındaki iddiaları çürütmüş ve türkiye’nin gelecekte avrupa ülkeleri ile dostane ilişkiler kurmak istediğini göstermiştir.
izmir iktisat kongresi’nde benimsenen ekonomik model vasıtasıyla itilaf devletleri’ne verilen birliktelik mesajının yanı sıra kongrede benimsenen milli iktisat politikaları sonucunda osmanlı dönemi ekonomisinde büyük bir ağırlığı olan rum ve ermenilerin ekonomideki ağırlığının ortadan kaldırılması ve yeni dönemde milli bir ekonominin hayata geçirilmesi için önemli hamleler yapılmıştır.
lozan’da anlaşma sağlanamaması durumunda yeniden savaş çıkma ihtimali üzerine, yeni bir savaşı ve savaşın doğuracağı kamuoyu tepkisini göze alamayan itilaf devletleri, tbmm hükümeti’ni tekrar lozan’a çağırmıştır. karşılıklı verilen tavizler sonucu lozan müzakereleri 23 nisan 1923’te tekrar başlamıştır. izmir iktisat kongresi’nde itilaf devletleri’ne verilen dostane mesajların da yardımıyla 24 temmuz 1923’te lozan barış antlaşması imzalanmıştır. lozan barış antlaşması sonucunda osmanlı döneminde yabancı devletlere verilen kapitülasyonlar tamamen kaldırılmış, türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını kazanması yolunda oldukça önemli bir adım atılmıştır.
devamını gör...
fiske vurmadan çocuk büyütmek
fiske vurmadan çocuk büyüttüm. ne psikopat oldu ne de saygısız. toplu taşımada boş yer varsa da oturmayan bir çocuk "nasılsa iki durak sonra yer vereceğim" diye düşünüp. (kimilerine göre psikopatça gelebilir). kitap okumayı seven bir çocuk yetiştirdim, kitap fuarına gittiğimizde bir aylık mutfak masrafını orada bırakmak pahasına. hem de fiske vurmadan yetişti. enteresandır, hayvanları seven bir çocuk oldu. fiske yemeden kapıya harçlığından aldığı mamayı bırakan. empatisi gelişkin bir çocuk yetiştirdim fiske vurmadan. ders çalışması için emir vermeden, çalışması gerekliliğini anlatarak. odasını toplaması için bağırmadan, neden toplaması gerektiğini anlatarak. dişlerini fırçalaması için dürtüp durmadım, fırçalamaması halinde olacakları anlattım, kendisi geliştirdi o alışkanlığını hem de fiskesiz.
anne baba umursamazsa, fiskesiz de psikopat olur, fiskeli de. anne babanın elinde herşey. çocuk yapmak kadar kolay değil yetiştirmek. zevkli de değil. pek çok şeyinden ödün vermeyi gerektiriyor. veremiyorsan, topluma faydalı bir birey yetiştirmeye çabalamıyorsan, 10 çocuk yapıp sokağa salanlardan çok bir farkın yok. ha sokağa salmışsın ha eline tableti tutuşturup büyümesini seyretmişsin. aynı şey.
ne fiske vurdum, ne odasına kilitledim, ne de buna benzer at eğitir türde ceza verdim. doğru yapıp yapmadığımı zaman gösterecek. yaşlandığımda* huzurevine mi paket eder ne yapar bilemem.
anne baba umursamazsa, fiskesiz de psikopat olur, fiskeli de. anne babanın elinde herşey. çocuk yapmak kadar kolay değil yetiştirmek. zevkli de değil. pek çok şeyinden ödün vermeyi gerektiriyor. veremiyorsan, topluma faydalı bir birey yetiştirmeye çabalamıyorsan, 10 çocuk yapıp sokağa salanlardan çok bir farkın yok. ha sokağa salmışsın ha eline tableti tutuşturup büyümesini seyretmişsin. aynı şey.
ne fiske vurdum, ne odasına kilitledim, ne de buna benzer at eğitir türde ceza verdim. doğru yapıp yapmadığımı zaman gösterecek. yaşlandığımda* huzurevine mi paket eder ne yapar bilemem.
devamını gör...
çaylakların ezildiği gerçeği
yoktur öyle bir gerçek dediğim başlıktır.
mantıklı tanım giren çaylaklara basıyorum artıyı basıyorum sevgiyi.
herkes böyle yaparsa gül gibi yaşar gideriz.
mantıklı tanım giren çaylaklara basıyorum artıyı basıyorum sevgiyi.
herkes böyle yaparsa gül gibi yaşar gideriz.
devamını gör...
aleksey fyodoroviç karamazov
namı-ı değer alyoşa. karamazovların en küçüğü. en etkisizi, en siliği olarak görünse de karamazov kardeşler romanının baş kahramanı.
ailedeki hiçbir üyeye benzemiyor. hiçbirinin ne iyi ne de kötü yanlarını almamış. bi s*ke yaramayan, sürekli evlatlarının başına bela açan babasına bile saygısı var. işe yaramaz abileri ve tüm ailenin hoşlandığı kadınlar arasında kurye hizmeti görür. git alyoşa şunu söyle, gel alyoşa bunu götür gibi getir götür işlerinde kullanılır. ama bundan hiç alınmaz. insanların onu sevdiği için bu ayak işlerinde kullandığını düşünür.
bir insan herkesi mi sever kardeşim? birine de arkasından g*tün önde gideni de. bir abini öbürüne şikayet et. bu y*vşak böyle böyle falan yaptı de. yok! herkes iyi anasını satayım. herkes sütten çıkmış ak kaşık! o işe yaramaz abilerini bile hızır gibi görüyor.
ulan insan isyan etmez mi? aracı kurum musun sen? herkesin arasını yap, herkesin işini gör. eee? sonra el kadar çocuğun biri gider yaptı buna. çocuk da delikanlı çocuk. baktı bu pısırık, abilerin şöyle böyle diye itin g*tüne soktu. ama zamanın rusyasında böyle silik tiplere ne kadar saygı varmış ki o delikanlı çocuk da alyoşa alyoşa diye kıçında dolandı bunun.
neyse işte bu silik tip en sonunda herkesi bir şekilde sevgi pıtırcığı haline getirip olayları çözüyor. g*t!
ailedeki hiçbir üyeye benzemiyor. hiçbirinin ne iyi ne de kötü yanlarını almamış. bi s*ke yaramayan, sürekli evlatlarının başına bela açan babasına bile saygısı var. işe yaramaz abileri ve tüm ailenin hoşlandığı kadınlar arasında kurye hizmeti görür. git alyoşa şunu söyle, gel alyoşa bunu götür gibi getir götür işlerinde kullanılır. ama bundan hiç alınmaz. insanların onu sevdiği için bu ayak işlerinde kullandığını düşünür.
bir insan herkesi mi sever kardeşim? birine de arkasından g*tün önde gideni de. bir abini öbürüne şikayet et. bu y*vşak böyle böyle falan yaptı de. yok! herkes iyi anasını satayım. herkes sütten çıkmış ak kaşık! o işe yaramaz abilerini bile hızır gibi görüyor.
ulan insan isyan etmez mi? aracı kurum musun sen? herkesin arasını yap, herkesin işini gör. eee? sonra el kadar çocuğun biri gider yaptı buna. çocuk da delikanlı çocuk. baktı bu pısırık, abilerin şöyle böyle diye itin g*tüne soktu. ama zamanın rusyasında böyle silik tiplere ne kadar saygı varmış ki o delikanlı çocuk da alyoşa alyoşa diye kıçında dolandı bunun.
neyse işte bu silik tip en sonunda herkesi bir şekilde sevgi pıtırcığı haline getirip olayları çözüyor. g*t!
devamını gör...
yazarların zengin olduklarında yapacakları şeyler
etrafımdaki insanların hepsine hediye alırdım öncelikle. sonra kendi istediklerimi alırdım e zaten çok da bi şey kalmazdı ama kalanını da saklardım heralde her an bir şeyler istediğim ve beğendiğim için *.
devamını gör...
cem karaca şarkılarındaki ölümcül cümleler
"hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar"
devamını gör...
okunması gereken kitaplar
hayvan çiftliği
1984
sapiens
1984
sapiens
devamını gör...
önüne gelene söven küfürbaz teyze
ne kadar itici bir teyzemiz, çok rahatlıyormuş küfür ederken. ben rahatsız oldum.
devamını gör...
karşı cinse söylenebilecek tahrik edici sözler
gözlerin dudakların alev alev çağırıyor yangınlara. öyle bir şey var ki sende çözemediğim insanı çılgınlıklara sürüklüyor.
devamını gör...
paradan altı sıfırı hala atamayan tipler
beni yoran insanlar. etmeyin da. güncelleme atın kendinize.
devamını gör...
entry yazayım derken destan yazmak
hikâyesi olan, derdi olan, anlatma kaygısı güden insan elbette yazacak. yazacak ki, yılların birikimi ile dolmuş olan dimağını boşaltsın. zincirden boşanır gibi yazacak ki, tüm bunlar kişinin kendisine kalmasın, başkalarına aktarılsın. insanların öğrendiklerini, yaşanmışlıklarını, tecrübelerini 24 karaktere sıkıştırmasını mı istiyorsunuz? bunun yapılmışı zaten var. o zaten sizi kesiyorsa oraya odaklanacaksınız. sözlük mantığını ayakta tutan şey ilk çıkış anından beri yazılan destanlardır. kâh sizin destan dediğiniz şeylerin yazımı da 5-10 dakika sürüyor ya orası da ayrı mevzu.
okumak disiplin gerektiren bir iş. okuma disiplininiz yoksa, size yazılan her şey destan gelir. zira burada yazılan, aslında çok da uzun olmayan şeyleri okumaktan eriniyorsanız, kitapları nasıl okuyabiliyorsunuz cidden merak ediyorum. zihin tembelliği kitap okuma alışkanlığını yok eder. şikayet bu minvalde olduğuna göre zihin tembelliğinin önüne geçmek için uzun yazmayın demek yerine, yazın da ufak ufak okuyalım, alışkanlığımızı, zindeliğimizi yeniden kazanalım demeniz lazım. hatta şikayet etmek yerine bu insanlara teşekkür etmeniz lazım.
bakın kolaycılık dediğiniz şey her yere sirayet ediyor. insanlar kitap özetleri ile kendilerini kitap okumuş saymaya başladılar. kaldı ki, sizin destan olarak nitelediğiniz iletiler, sözlüğün topu topu %20'sini ya oluşturur ya oluşturmaz. akışa şöyle bir bakın bakalım; hep sizin istediğiniz kısa cümlelerle dolu tanımlar mevcut. bırakınız, insanların hikayelerini, anılarını, yaşanmışlıklarını, tecrübelerini okumak isteyen kitle, bunları okusun. zaten yazanların bir çoğu okunma kaygısı gütmüyor. 1 kişi bile okusa kafi gözüyle bakıyorlar olaya. bir konu hakkında verilen bilgi, öneri ve anlatılan hikayenin alıcısı bellidir zaten. ve azınlıktır. işte o yüzden destan (!) yazanlar az okunmayı ama öz okunmayı tercih eden kitle.
akışı kısa iletilere boğan ya da geyiğin boynuzunu sivriltenlere de bir zararları yok. kaldı ki, onları da eleştirmiyorum. zira yaş itibarı ile şu anda hepsi biriktiriyor. birikip, taşmaya başladıkları zaman onlarda kelimelerinin önüne geçemeyecekler, anlatma kaygısını yenemeyecekler ve yazmaya başladıklarında artık kısa cümleler kuramadıklarını fark edecekler. ha kimi testiyi 10 sene de doldurur, kimi 30 sene de doldurur ama o testi emin olur dolar ve bir gün siz de destan yazmaya başlarsınız.
şimdi şurada iki satır yazdığım şey misal destan olarak nitelenecek ve bunu yazmak 5 dakika mı almadı. beş dakika parmak egzersizi de mi yapmayalım arkadaş?*
siz akışa odaklanın derim, destan yazanlar kendi köşelerinde yazıp, çiziyor zaten. okumak isteyen de gelip okuyor. bak şimdi aşk olsun ! destan deyince aklıma grup destan geldi. öyle de bir grup vardı mesela ve onunla ilgili komik bir anım var. onu şimdi iki satırla nasıl çiziktireyim? hem onlar şarkı da ne diyordu? ''ayvası var narı var.'' siz ayvayı tercih ediyorsunuz diye narlar yok olacak değil ya! netice de atadan yadigar *
okumak disiplin gerektiren bir iş. okuma disiplininiz yoksa, size yazılan her şey destan gelir. zira burada yazılan, aslında çok da uzun olmayan şeyleri okumaktan eriniyorsanız, kitapları nasıl okuyabiliyorsunuz cidden merak ediyorum. zihin tembelliği kitap okuma alışkanlığını yok eder. şikayet bu minvalde olduğuna göre zihin tembelliğinin önüne geçmek için uzun yazmayın demek yerine, yazın da ufak ufak okuyalım, alışkanlığımızı, zindeliğimizi yeniden kazanalım demeniz lazım. hatta şikayet etmek yerine bu insanlara teşekkür etmeniz lazım.
bakın kolaycılık dediğiniz şey her yere sirayet ediyor. insanlar kitap özetleri ile kendilerini kitap okumuş saymaya başladılar. kaldı ki, sizin destan olarak nitelediğiniz iletiler, sözlüğün topu topu %20'sini ya oluşturur ya oluşturmaz. akışa şöyle bir bakın bakalım; hep sizin istediğiniz kısa cümlelerle dolu tanımlar mevcut. bırakınız, insanların hikayelerini, anılarını, yaşanmışlıklarını, tecrübelerini okumak isteyen kitle, bunları okusun. zaten yazanların bir çoğu okunma kaygısı gütmüyor. 1 kişi bile okusa kafi gözüyle bakıyorlar olaya. bir konu hakkında verilen bilgi, öneri ve anlatılan hikayenin alıcısı bellidir zaten. ve azınlıktır. işte o yüzden destan (!) yazanlar az okunmayı ama öz okunmayı tercih eden kitle.
akışı kısa iletilere boğan ya da geyiğin boynuzunu sivriltenlere de bir zararları yok. kaldı ki, onları da eleştirmiyorum. zira yaş itibarı ile şu anda hepsi biriktiriyor. birikip, taşmaya başladıkları zaman onlarda kelimelerinin önüne geçemeyecekler, anlatma kaygısını yenemeyecekler ve yazmaya başladıklarında artık kısa cümleler kuramadıklarını fark edecekler. ha kimi testiyi 10 sene de doldurur, kimi 30 sene de doldurur ama o testi emin olur dolar ve bir gün siz de destan yazmaya başlarsınız.
şimdi şurada iki satır yazdığım şey misal destan olarak nitelenecek ve bunu yazmak 5 dakika mı almadı. beş dakika parmak egzersizi de mi yapmayalım arkadaş?*
siz akışa odaklanın derim, destan yazanlar kendi köşelerinde yazıp, çiziyor zaten. okumak isteyen de gelip okuyor. bak şimdi aşk olsun ! destan deyince aklıma grup destan geldi. öyle de bir grup vardı mesela ve onunla ilgili komik bir anım var. onu şimdi iki satırla nasıl çiziktireyim? hem onlar şarkı da ne diyordu? ''ayvası var narı var.'' siz ayvayı tercih ediyorsunuz diye narlar yok olacak değil ya! netice de atadan yadigar *
devamını gör...
ayraç olarak kullanılan nesneler
ne kullanırsanız kullanın yeter ki sayfanın kenarını kıvırmayın diye tavsiyede bulunmak istediğim başlıktır. ayrıca en güzel kitap içinde ayraç çıkan kitaptır demek istiyorum.
devamını gör...
microsoft yazılımlarındaki açık nedeni ile 60 bin şirketin hacklenmesi
abd merkezli haber sitesi bloomberg’in eski bir üst düzey abd’li yetkiliye dayandırarak verdiği haberine göre, microsoft yazılımındaki bir güvenlik açığı nedeniyle dünya genelinde en az 60 bin şirket saldırıya uğradı.
haberin devamı için
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
şimdi kimi yazar koymak istiyor, açık açık sözlükte yazarken beni böyle bilsinler, başka türlü hayal etmesinler diyerek canlı kanlı fotoğrafını paylaşıp noktayı koyuyor.
bazı yazarlarsa hiçbir surette kendi fotoğrafını koymayı reddediyor. gizli ve gizemli kalmak hoşuna gidiyor. hayat felsefesi, idolü, uğraşı olan bir alandan bir görsel yerleştirip ( kedi, çizgi kahraman, edebiyatçı, film artisti vs.) bir anlamda kendini böyle ifade ediyor.
bazı yazarlarsa hiçbir surette kendi fotoğrafını koymayı reddediyor. gizli ve gizemli kalmak hoşuna gidiyor. hayat felsefesi, idolü, uğraşı olan bir alandan bir görsel yerleştirip ( kedi, çizgi kahraman, edebiyatçı, film artisti vs.) bir anlamda kendini böyle ifade ediyor.
devamını gör...


