mama
anne anlamına da gelen kelime.
devamını gör...
ingiliz karbonatı
bu maddenin esas adı sodyum bikarbonat.
eczanelerde bulmak mümkün. kimyasal olmadığı için yiyeceklerle birlikte de tüketiliyor. diş parlatma, cilt bakımı ve temizlikte kullanılıp mide yanması, mide ekşimesini de hızla geçiriyor.
eczanelerde bulmak mümkün. kimyasal olmadığı için yiyeceklerle birlikte de tüketiliyor. diş parlatma, cilt bakımı ve temizlikte kullanılıp mide yanması, mide ekşimesini de hızla geçiriyor.
devamını gör...
bir insanı tanımak
geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. neyi özlediğini, kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum.
kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için, bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.
ay´ının etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor.
kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığını, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.
saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum.
benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum.
bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum.
güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum. her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum. benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını; bir gölün kenarında durup gümüş ay´a ´evet!´ diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğu beni ilgilendirmiyor. keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan, çocuklar için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.
kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum.
nerede, kiminle, ne olduğun beni ilgilendirmiyor. diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.
kendinle yalnız kalıp kalamadığını ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.
oriah mountain dreamer (kanadalı bir kızılderili)
kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için, bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.
ay´ının etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor.
kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığını, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.
saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum.
benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum.
bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum.
güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum. her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum. benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını; bir gölün kenarında durup gümüş ay´a ´evet!´ diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğu beni ilgilendirmiyor. keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan, çocuklar için yapılması gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.
kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum.
nerede, kiminle, ne olduğun beni ilgilendirmiyor. diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.
kendinle yalnız kalıp kalamadığını ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.
oriah mountain dreamer (kanadalı bir kızılderili)
devamını gör...
kendini eskisi kadar zeki hissetmemek
eskiden kendimi zeki hissederdim, sadece zekamla bir şeyleri değiştirebileceğime inanırdım. artık hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimi biliyorum. şimdi, tesadüfen geldiğim şu dünyada lütufsuz yaşamaya devam ediyorum.
devamını gör...
normal sözlük gartic.io etkinlikleri
bu kadar eğlenceli olabileceğini tahmin etmemiştim. ellerinize sağlık.
edit: evet o bendim. "jet" çizemedim diye lince uğradım. ama "jet" daha ne kadar güzel çizilebilirdi ki? bence gayet başarılı bir çizimdi.* yine yapalım.
peki ya ikinci oyundaki sincap çizimi neydi öyle sayın mellisho? filipinler'in haritası zannettim valla.
edit: evet o bendim. "jet" çizemedim diye lince uğradım. ama "jet" daha ne kadar güzel çizilebilirdi ki? bence gayet başarılı bir çizimdi.* yine yapalım.
peki ya ikinci oyundaki sincap çizimi neydi öyle sayın mellisho? filipinler'in haritası zannettim valla.
devamını gör...
yolda yürürken yaşanan garip durumlar
sağa geçiyorum sağa geçiyor.sola geçiyorum o da sola geçiyor.tekrar sağ yapıyorum yine aynısını yapıyor.çarpışalım mı derdin ne ya.sonra ikimiz de gülerek yolumuza devam ediyoruz.
devamını gör...
herkes hoşlandığı sözlük yazarını itiraf etsin etkinliği
(bkz: yoldaş yoldaşa yürümez)
devamını gör...
şu an dinlenen şarkıdan bir cümle
devamını gör...
hediyeleşmek
sözlükteki yazarlarla kitap ekseninde yaptığımız güzel olay.
kitap hediyeleşmesi yaptığımız yazarlar olarak, memleketin ancak okuyup, yazmakla kurtulacağına inanıyoruz.
kitap hediyeleşmesi yaptığımız yazarlar olarak, memleketin ancak okuyup, yazmakla kurtulacağına inanıyoruz.
devamını gör...
bıyık söylencesi
bir tahsin yücel romanıdır.
romanı ilk okuduğumda çok beğendiğimi ama içselleştiremediğimi anlamam için benzer bir olay yaşamam ve romanı tekrar okumam gerekti. ve tahsin yücel’in ne kader büyük bir yazar olduğunu o zaman yeniden anladım.
benim saçma hikayem uzunca bir süre kesmediğim sakallarımı yeni aldığım tıraş makinesini denemek için kesmeye karar vermemle başladı.
hangi akla hizmetse makineyi önce çeneme götürdüm ve o bilindik cızırtı ile birlikte çenemdeki sakallar bir anda yok oldu. aynada bana bakan adam bir anda wolverine ‘e dönüştü. ama logan filmindeki kendinden vaz geçmiş haline. bu böyle olmaz deyip yanakları da tıraş edince amatör bir barış manço bıyığına sahip oldum ve kuzguna şahin görünen bir yavru olduğum için de bu hali çok beğendim. aslında o halimi görseniz allah’ın yarattığına inanılmayacak kadar çirkin bir halde olduğumu söylerdiniz.
ve hemen dışarı çıktım. arabayla ilerlerken bir kavşakta yol hakkı benim olduğu için dönerken bir başka arabayla burun buruna geldim ama karşımdaki şoför kafasıyla selam verip yolu bana bıraktı. yaşadığım küçük şehirde böyle bir şeyin olması mümkün değildi. o gün hala şehirde dünya döner kavşak günü olarak kutlanır.
ikinci olay ise daha ilginç. esnafın umursamazlığı ile meşhur olduğu şehirde bir şeyler almak için bir dükkana girdiğimde yayılmış oturan iki adam bir anda oturuşunu düzeltip “ abi hoş geldin” dediler. benden en az 15 yaş büyük olan iki adamın bana abi demesine mi şaşayım, yoksa esnafın bu tavrını daha önce hiç görmediğime mi yanayım bilemedim.
ve bu gün boyu devam ettim. bir arz bir ikram anlatamam. ben o gazla bir sene freak show gibi dolaştım. ve o sene anladım ki bıyık söylencesi diye bir şey var.
bir taşra kasabasında bıyık bıraktığı andan itibaren hayatı değişen cumali’nin hikayesi bu ve cumali’nin git gide bıyığı taşıyan kişiye dönüşmesinin. eğer türk edebiyatında bir başyapıt okumak istiyorsanız hemen alın ve okuyun.
romanı ilk okuduğumda çok beğendiğimi ama içselleştiremediğimi anlamam için benzer bir olay yaşamam ve romanı tekrar okumam gerekti. ve tahsin yücel’in ne kader büyük bir yazar olduğunu o zaman yeniden anladım.
benim saçma hikayem uzunca bir süre kesmediğim sakallarımı yeni aldığım tıraş makinesini denemek için kesmeye karar vermemle başladı.
hangi akla hizmetse makineyi önce çeneme götürdüm ve o bilindik cızırtı ile birlikte çenemdeki sakallar bir anda yok oldu. aynada bana bakan adam bir anda wolverine ‘e dönüştü. ama logan filmindeki kendinden vaz geçmiş haline. bu böyle olmaz deyip yanakları da tıraş edince amatör bir barış manço bıyığına sahip oldum ve kuzguna şahin görünen bir yavru olduğum için de bu hali çok beğendim. aslında o halimi görseniz allah’ın yarattığına inanılmayacak kadar çirkin bir halde olduğumu söylerdiniz.
ve hemen dışarı çıktım. arabayla ilerlerken bir kavşakta yol hakkı benim olduğu için dönerken bir başka arabayla burun buruna geldim ama karşımdaki şoför kafasıyla selam verip yolu bana bıraktı. yaşadığım küçük şehirde böyle bir şeyin olması mümkün değildi. o gün hala şehirde dünya döner kavşak günü olarak kutlanır.
ikinci olay ise daha ilginç. esnafın umursamazlığı ile meşhur olduğu şehirde bir şeyler almak için bir dükkana girdiğimde yayılmış oturan iki adam bir anda oturuşunu düzeltip “ abi hoş geldin” dediler. benden en az 15 yaş büyük olan iki adamın bana abi demesine mi şaşayım, yoksa esnafın bu tavrını daha önce hiç görmediğime mi yanayım bilemedim.
ve bu gün boyu devam ettim. bir arz bir ikram anlatamam. ben o gazla bir sene freak show gibi dolaştım. ve o sene anladım ki bıyık söylencesi diye bir şey var.
bir taşra kasabasında bıyık bıraktığı andan itibaren hayatı değişen cumali’nin hikayesi bu ve cumali’nin git gide bıyığı taşıyan kişiye dönüşmesinin. eğer türk edebiyatında bir başyapıt okumak istiyorsanız hemen alın ve okuyun.
devamını gör...
çalışan kadın vs ev kadını
az önce tv de bir anket sonucu vardı anket yapılan kişilerin yüzde 41 eşim benden izin almadan çalışamaz demiş. bir bok değişmez bu ülkede.
devamını gör...
iyi insanlar biriktirin
değerli bir öneri cümlesi.
hayatınızın seyri biriktirdiğiniz insanlara göre değişir*.
hayatınızın seyri biriktirdiğiniz insanlara göre değişir*.
devamını gör...
squat
çömelme oturuşu anlamına gelmektedir. kalça, diz ve bacak kaslarını çalıştıran bir harekettir.
hem ağırlık hem de ağırlıksız yapılan bir harekettir. son yıllarda pek fazla rövanştadır. özellikle kadınlar olmak üzere erkeklerinde dahil olduğu bu furya kalkık bir popo içindir.
antremanlı değilseniz ve abarttıysanız vay halinize tabi. yıllırca spor yapmış bir insan olarak dönem dönem sporu bırakıyorum. bu dönem - hatta bayağı uzun bir dönem olan bu dönem- olduğu gibi. neyse efem dönemlerden bir dönem yine 6 - 8 ay ara vermişim başladım spora ama nasıl bir başlamak evlerden ırak. bir squat ki bir squat. yaparken kolay zeytin yağından kıl çeker gibi ama ertesi günü kelimelerle anlatamam. bildiğin yatalak oldum. yürüyemiyor hatta oturduğum yerden kalkamıyordum. masajı bilmem neydi anam ağladı. masajı anam yaptığı için tabi.
neysem efem yani demeye çalıştığım bilinçli bir şekilde yapılması gereken bir hareket. hiç bilinmiyorsa bir hoca denetiminde olmalı diye düşünüyorum çünkü kaslar ve kas hareketleri şakaya gelmiyor.
harika bir harekettir ki dikkatli ve uzun soluklu yapıldığında sonucu pek keyif verir.
hem ağırlık hem de ağırlıksız yapılan bir harekettir. son yıllarda pek fazla rövanştadır. özellikle kadınlar olmak üzere erkeklerinde dahil olduğu bu furya kalkık bir popo içindir.
antremanlı değilseniz ve abarttıysanız vay halinize tabi. yıllırca spor yapmış bir insan olarak dönem dönem sporu bırakıyorum. bu dönem - hatta bayağı uzun bir dönem olan bu dönem- olduğu gibi. neyse efem dönemlerden bir dönem yine 6 - 8 ay ara vermişim başladım spora ama nasıl bir başlamak evlerden ırak. bir squat ki bir squat. yaparken kolay zeytin yağından kıl çeker gibi ama ertesi günü kelimelerle anlatamam. bildiğin yatalak oldum. yürüyemiyor hatta oturduğum yerden kalkamıyordum. masajı bilmem neydi anam ağladı. masajı anam yaptığı için tabi.
neysem efem yani demeye çalıştığım bilinçli bir şekilde yapılması gereken bir hareket. hiç bilinmiyorsa bir hoca denetiminde olmalı diye düşünüyorum çünkü kaslar ve kas hareketleri şakaya gelmiyor.
harika bir harekettir ki dikkatli ve uzun soluklu yapıldığında sonucu pek keyif verir.
devamını gör...
can't help falling in love with you
kısa bir şarkıdır ama çok şey anlatır.sevgi duygusuna dair tüm şifrelerin bu şarkıda gizli olduğunu düşünmüşümdür hep.
ezberlenmeli,şarkı dinlenirken anlamı iyice bir düşünülmelidir.andrea bocelli'den dinlemek de harikadır, muhteşemdir fakat aklınızdan bir daha asla çıkmayacağı için dinlemeden önce uyarmayı görev bilirim.
ezberlenmeli,şarkı dinlenirken anlamı iyice bir düşünülmelidir.andrea bocelli'den dinlemek de harikadır, muhteşemdir fakat aklınızdan bir daha asla çıkmayacağı için dinlemeden önce uyarmayı görev bilirim.
devamını gör...
nietzsche ağladığında
irvin d. yalom'un gerçekle kurguyu birleştirdiği, içerisinde muazzam metaforların olduğu kült eseri. dönemin ünlü isimleri olan sigmund freud, nietzsche, joseph breuer ve lou andreas-salomé arasında bir olay örgüsü vardır. anlatım çok gerçekçidir. alanyazında bir başyapıttır.
devamını gör...
kitap kazanmak için kendini kasmayan yazar
benimdir, kendileri.
kitapları severim ancak onlar sayesinde, yazmayı daha çok.
yazarak kaliteli zihinlere ulaşmayı da öyle.
kalite istiyorsam her şeyden önce kaliteli olmalıyım. 800 tanım gireceğim diye her yerde, her şeyin içerisinde olursam kendi adıma hiçbir yerde olamamış olurum.
üstelik kaliteyi düşürme ihtimalim de artar.
az ölsün, öz olsun gibi de düşünebilir.
yazılmak için yazılmış olmasın, hakkında düşünülmüş,bir fikir sahibi olunmuş olsun yazdıklarım. bir fikir belirtsin, hissettirsin, düşündürsün,bir şeyler katsın isterim.
yazmak kırmızı çizgisi olan benim için olması gerekendir. öyle ki platformlarda biz sözlükte bir iki şey yazdık diye "yazar" diye basitçe anılmak bile hep karşı olduğum şeydir aslında. hayalim olmasına rağmen büyük yazarları düşününce kendi yazdıklarımı öven, bir yerlerde beni ya da sadece öylesine yazan insanları yazar kefesine koyanlara estağfurullah demek istediğimdir. tabii, yazan insanları görmekse mutluluk verendir kim bilir belki de doğru diyoruzdur yazar diyerek ileriyi bilemeyiz. bu sebeple 800 tanım yerine gerçekten hakkında düşündüğüm tanımlar yazmayı yeğ tutarım. bir şekilde kendiliğinden 800 tanıma ulaşırsa da güzel olur ama öyle bir beklentim yok öncelik olarak. olursa güzel olurdu, anı kalırdı ancak bu kadar isteyen kişiler varken olmasa da olur. ben zaten kitapsız yaşayamayacağım için her türlü kitap almak zorundayım.
kitapları severim ancak onlar sayesinde, yazmayı daha çok.
yazarak kaliteli zihinlere ulaşmayı da öyle.
kalite istiyorsam her şeyden önce kaliteli olmalıyım. 800 tanım gireceğim diye her yerde, her şeyin içerisinde olursam kendi adıma hiçbir yerde olamamış olurum.
üstelik kaliteyi düşürme ihtimalim de artar.
az ölsün, öz olsun gibi de düşünebilir.
yazılmak için yazılmış olmasın, hakkında düşünülmüş,bir fikir sahibi olunmuş olsun yazdıklarım. bir fikir belirtsin, hissettirsin, düşündürsün,bir şeyler katsın isterim.
yazmak kırmızı çizgisi olan benim için olması gerekendir. öyle ki platformlarda biz sözlükte bir iki şey yazdık diye "yazar" diye basitçe anılmak bile hep karşı olduğum şeydir aslında. hayalim olmasına rağmen büyük yazarları düşününce kendi yazdıklarımı öven, bir yerlerde beni ya da sadece öylesine yazan insanları yazar kefesine koyanlara estağfurullah demek istediğimdir. tabii, yazan insanları görmekse mutluluk verendir kim bilir belki de doğru diyoruzdur yazar diyerek ileriyi bilemeyiz. bu sebeple 800 tanım yerine gerçekten hakkında düşündüğüm tanımlar yazmayı yeğ tutarım. bir şekilde kendiliğinden 800 tanıma ulaşırsa da güzel olur ama öyle bir beklentim yok öncelik olarak. olursa güzel olurdu, anı kalırdı ancak bu kadar isteyen kişiler varken olmasa da olur. ben zaten kitapsız yaşayamayacağım için her türlü kitap almak zorundayım.
devamını gör...
bob ross
gerçek adı bob ross'tur. resimden nefret etmeme rağmen tv karşısına oturup da izlediğim çok olmuştur. kendisi 29 ekim 1942 doğumlu, 4 temmuz 1995'te kanserden ölmüştür.
devamını gör...
affetmek
affetmek, bağışlamanızı gerçekten hak edip etmediklerine bakılmaksızın, size zarar veren bir kişiye veya gruba karşı kızgınlık veya intikam duygularını serbest bırakmak için bilinçli ve kasıtlı bir şekilde verilen karardır. özellikle hristiyanlıkta* çok önemli bir yer tutar. bunun altında da bizim de hata yaptığımız ve bu hataların affedilmesini beklerken bize yapılan hataları affetmememizin bencillik/kötü/anlamsız olduğu mentalitesi yatar. hatta incil'de şöyle geçer: birbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun. tanrı sizi mesih'te bağışladığı gibi, siz de birbirinizi bağışlayın.
ama bence bu çok yanlış bir düşünce. bazı eylemleri affetmek insanı özgürleştirir, onun üzerine daha fazla düşünmezsiniz. ancak bazı eylemler var ki affedilmesi insana daha çok zarar verir. o yüzden eğer insanın içinden affetmek gelmiyorsa, affetmemeli.
aynı zamanda bir durumun size daha fazla zarar vermemesi için affetmek şart değildir. onun yerine sadece geçmişi geçmişte bırakmayı tercih edebilirsiniz. bu durum aşağıdaki yazıda çok güzel bir şekilde açıklanmış:
huzuru bulmak için affetmeye gerçekten ihtiyaç var mıdır?
birçok hasta, ister yakın zamanda ister uzun zaman önce meydana gelmiş olsun, önemli bir ilişkide yıkıcı bir ihanetin neden olduğu incinme ve duygusal acıdan kurtulmak için terapiye gelir.
mücadele ettikleri ve zorlandıkları konu çoğunlukla affetme meselesidir. affetme eyleminin erdemlerin en büyüğü ve sevginin en yüksek şekli olduğu söylenir. yine de bizi inciten ama bağışlamamızı hak etmeyen birini nasıl affederiz? suçlu kişi, söylediklerinizi kabullenemeyecek kadar savunmacı olduğunda, gerçekten özür dilemesi gerektiğini hissetmediğinde veya sadece olayı anlamadığında ne yaparsınız?
bunlar, müşterilerle yaptığım çalışmalarda beni zorlayan ve sık sık üzerinde düşündüğüm sorulardan bazıları. bu nedenle yakın zamanda en sevdiğim yazarlardan birinin affetme bölümü olan yeni bir kitabını bulduğumda hemen satın aldım. psikolog ve tanınmış bir ilişki uzmanı olan harriet lerner, "neden özür dilemiyorsun?" adlı bu kitapta, bizi incitenleri her zaman affetmek zorunda olup olmadığımızı ele alıyor. kitap o kadar çok bilgelik ve rehberlik sunuyor ki onun fikirlerinden bazılarını bu yazıda paylaşmak istiyorum.
affetmekle ilgili fikir ve inançlar
affetmek hakkında çok şey yazıldı. affetmenin erdemini ve gerekliliğini benimseyen ve bizi inciten insanları affetmeye teşvik eden bir kültürde yaşıyoruz. en yaygın inanışlardan bazıları, affetmeden huzur olamayacağı, yalnızca affetmenin yaralıları öfke ve nefretten kurtarabileceği ve bunun iyi bir zihinsel ve fiziksel sağlık için bir gereklilik olduğu şeklindedir.
affetmek derken, bir şeylerin artık bize yük olmamasına ve geçmişin geçmişte kalmasına izin vermekten mi bahsediyoruz?
birçok insan "affetme" kelimesini kullansa da aslında affetmekten bahsetmiyor. bunun yerine, öfke, acı ve kızgınlık gibi yoğun duyguları artık hissetmeme arzusuna atıfta bulunuyorlar. lerner'in dediği gibi: "affetmek istiyorum" genellikle "bunu aşmak ve biraz huzur bulmak istiyorum" anlamına gelir. "çözüm", "bağımsızlık", "yoluna devam etme" veya "geçmişi geçmişte bırakma" gibi kelimeler veya ifadeler aradıklarını daha iyi tanımlayabilir.
affetme ile geçmişin geçmişte kalmasına izin vermeyi birbirine karıştırmak, çoğu zaman insanların duygusal olarak takılıp kalmasına sebep olan durumdur
peki öyleyse, geçmişi geçmişte bırakmak nedir?
birincisi, geçmişi geçmişte bırakmak diğer kişinin kötü davranışını affetmek, unutmak veya hoşgörmek anlamına gelmez, suçluyu eylemlerinden kurtarmakla ilgili değildir.
çoğu insan bu sözcüğü zamanla incinmeyi bırakma deneyimi için kullanır. bu kadar çok öfke ve acı taşımaktan kendilerini yükten arındırarak huzur bulmak isterler.
bu, bir şeyin olduğu gerçeğini kabul etmekle ilgilidir, ancak suçluya ulaşılamaz ve pişmanlık duyulmamaktadır veya belki de uzun süre önce ölmüştür ve bu yanlışı omuzlarımızda taşımaya devam edip etmeme seçeneğimiz vardır.
hepimiz daha az acı çekmek istiyoruz, ancak bizim çözüme kavuşmamızı ve yüklerimizden arınmamız engelleyen şeyler yapmaya devam etme eğilimindeyiz. insanların yoluna devam etmesini engelleyen faktörler arasında adalet ihtiyacı ve işleri kişisel algılama eğilimimizi sayabiliriz.
bu nedenle, geçmişi geçmişte bırakma, geçmişte takılıp kalmanın zararlı etkilerinden kendimizi korumayı seçtiğimiz anlamına gelir. kin tutmanın yarattığı kronik öfke ve acının, şimdiki zamanda tam olarak yaşamak ve geleceği planlamak için bizden enerji çaldığını kabul etmektir.
geçmişe takılı kalmaktansa iyileşmekten yana için bir seçim yapmak
iyileşmenin tek bir yolu yoktur, bu yüzden geçmişi geçmişte bırakma, öfke ve kızgınlık yükümüzü serbest bırakmayı kolaylaştıracak şekilde yanıt vermek için bilinçli bir seçim yapmak anlamına gelir.
yaralanma konusunda takıntılı olmayı bıraktığımızda ve suçlunun geçmişteki suçunu veya incitici davranışını düşündüğümüzde, hiçbir duygusal yük olmadığını veya varsa, büyük ölçüde dağıldığını biliyoruz.
geçmişi geçmişte bırakmak bağlılık ve çalışma gerektirir, ancak affetmenin bu sürecin bir parçası olması gerektirmez. bir şeyleri geçmişte bırakmak hiçbir şekilde belirli bir eylemi affetmeniz gerektiği anlamına gelmez.
peki, affetmek geçmişi geçmişte bırakmak değilse nedir?
bazı kişiler affetme kelimesini yüksek bir manevi standartta tutar ve kelimenin en derin manevi anlamıyla tövbe etmeyen suçluyu affetmeye çalışırlar. onlar için affetmek, dini inançlarının ya da dünya görüşlerinin merkezinde olabilir.
radikal affetmeyi uygulayanlar için affetme, en iğrenç eylemler ve en korkunç durumlar için bile mümkün olan bir sevgi ve şefkat biçimidir. bu perspektiften, affetmek, suçlunun acısını tanımayı ve onun mutlu ve iyi olmasını dilemeyi içerir.
bazı insanlar affedilemez olanı affetmek için özel bir kapasiteye sahiptir, ancak herkes radikal bir affetme yeteneğine sahip değildir ve herkes bunun için çaba göstermez.
lerner'den son sözler:
* affetmeyi gerektirmeyen birçok şifa yolu vardır.
* kendinizi duygusal acıdan kurtarmak için sizi inciten bir kişiyi affetmenize gerek yok.
* affetmediğiniz belirli şeylerin ve görmemeyi tercih ettiğiniz bazı insanların olması, daha az sevecen bir insan olduğunuz anlamına gelmez.
* hatta belirli bir eylemi veya eylemsizliği affetmeden, suç işleyen için sevgi ve şefkat duyabilirsiniz.
kaynak
devamını gör...
aziz vasil katedrali
1555-1561 yılları arasında rus devletinin kazan ve astrahan hanlıklarına karşı kazandığı zaferleri kutlamak amacıyla korkunç ivan tarafından yaptırılmıştır.

katedral italyan mimar barma tarafından inşa edilmiş. bilinen bir efsaneye göre, bu eserin bir örneğini başka yerde inşa etmemesi için korkunç ivan'ın mimar barma'nın gözlerini dağlandığı söylenmekte.
toplamda 8 kubbesi bulunan katedral, merkezdeki şefaat kilisesinin etrafında bulunan sekiz ayrı kilisenin toplamından oluşmaktadır. katedralin her bir kubbesinin uzunluğu birbirinden farklıdır.
sekiz farklı kubbesi birbirlerinden farklı zaferleri sembolize eder. en yüksek kubbenin tepesi altın işlemelidir. oldukça ilginç bir görüntüye sahip olan soğan kubbelerde, islam mimarisinin etkileride görülür.
20. yüzyılın ortalarında aziz vasil katedrali müze olarak kullanılmaya başlanmış. 1934 yılında devletin tarihsel müzesi olarak kabul edilmiş. müze tapınakta 16. ve 17. ait yaklaşık 400 simge, portreler, peyzaj boyama ve süsleme örnekleri bulunmaktadır. günümüzde bir müze olarak hizmet veren aziz vasil katedrali unesco dünya listesinde bulunmaktadır.
16. ve 17. yüzyıla ait 400 aşkın eser barındıran bu müzenin en ilginç parçası 17.yüzyıldan kalma çar aleksey mihayloviç'e ait kadeh.


katedral italyan mimar barma tarafından inşa edilmiş. bilinen bir efsaneye göre, bu eserin bir örneğini başka yerde inşa etmemesi için korkunç ivan'ın mimar barma'nın gözlerini dağlandığı söylenmekte.
toplamda 8 kubbesi bulunan katedral, merkezdeki şefaat kilisesinin etrafında bulunan sekiz ayrı kilisenin toplamından oluşmaktadır. katedralin her bir kubbesinin uzunluğu birbirinden farklıdır.
sekiz farklı kubbesi birbirlerinden farklı zaferleri sembolize eder. en yüksek kubbenin tepesi altın işlemelidir. oldukça ilginç bir görüntüye sahip olan soğan kubbelerde, islam mimarisinin etkileride görülür.
20. yüzyılın ortalarında aziz vasil katedrali müze olarak kullanılmaya başlanmış. 1934 yılında devletin tarihsel müzesi olarak kabul edilmiş. müze tapınakta 16. ve 17. ait yaklaşık 400 simge, portreler, peyzaj boyama ve süsleme örnekleri bulunmaktadır. günümüzde bir müze olarak hizmet veren aziz vasil katedrali unesco dünya listesinde bulunmaktadır.
16. ve 17. yüzyıla ait 400 aşkın eser barındıran bu müzenin en ilginç parçası 17.yüzyıldan kalma çar aleksey mihayloviç'e ait kadeh.

devamını gör...
10 kuruş para üstünü alıp almama sorunsalı
"alırım"
ben 10 kuruş eksik ödemeye kalksam ekmek bile vermeyecek insanların olduğu bir devirdeyken neden almayım ki. kimden ne çekincem.
ben 10 kuruş eksik ödemeye kalksam ekmek bile vermeyecek insanların olduğu bir devirdeyken neden almayım ki. kimden ne çekincem.
devamını gör...