1.
raks kültürüne hakim, ücreti mukabilinde eril bireylere hizmet vermek üzere kendini yetiştiren, meslek icabı her yola gelen japon kökenli hanım kişiler için kullanılan bir lügat olsada , coğrafyamızda flörtöz davranışlar sergileyen alımlı, albenili dişil bireyler için yüzlerine vurulan bir sıfattır.
edit :
bazıları için adıl olması gereken sıfattır.
(bkz: zamir)
edit :
bazıları için adıl olması gereken sıfattır.
(bkz: zamir)
devamını gör...
2.
bizim toplumda nedense h..ospu diye adlandırılan meslek grubu. oysa uzak-yakın alakası yoktur.
devamını gör...
3.
gey olmayaydı, iyiydi.
devamını gör...
4.
geyşa destekçileri grubunun başkanı, erkeklerin doğal olarak genç sanatçıları tercih ettiğini ve geyşaa çırağı başvurularının neden 18 ile 24 yaş arasında olması gerektiğiyle ilgili basın sorusunu yanıtladı. buradan
devamını gör...
5.
japon kültürünün parçalarından biri. müşterileri zenginler, işadamları olur genelde. müşteriyi menun etmek için cinsel ilişkiye girmezler. uzun bilimsel, genel kültür ve ekonomik konularda konuşurlar. eskiden japonya'da pek saygınlığı vardı bu kadınların. ülkemizdeki konsomatrislerle karıştırmamak gerek. iş hayatında yeterince yorulan erkeklerin deşarj oldukları, kültürel açıdan yenilendikleri ortamlar anlayacağınız.
devamını gör...
6.
her şey şahabettin’in bir gün saçlarını mora boyatmasıyla başladı. zaten çevresi tarafından “bir tık farklı” olarak tanınan şahabettin, o gün sınıfa girdiğinde içeride south park sessizliği oldu. sessizlik, yerini hafif kıkırdamalara bıraktı. o esnada en yakın arkadaş grubu olan bizler, "abi bu çocuk ya çok cesur ya da japon animelerinden fırlamış," dedik kendi aramızda.
bir gün hep birlikte otururken, hepimizin bir lakabı olduğunu ama şahabbettin'e henüz official olarak bir lakap vermediğimizi fark ettik.
— “ya biz buna ne desek?” dedik.
— “gey şahabettin mi?” diyelim işte dedi birisi.
— “abi o ne öyle, cümle gibi,” dedim ben. “dur dur, eureka!” diye atladım hemen , “gey + şahabettin… gey… şa… geyşa!”
o an bir aydınlanma yaşandı. göz göze geldik, sonra hep birlikte bastık kahkahayı.
— “oğlum mükemmel oldu lan!”
— “hem egzotik, hem imalı, hem de ses uyumu şahane!”
o günden sonra şahabettin artık şahabettin değildi. o bir geyşaydı. grubun ruhu, neşesi, estetik danışmanı, sanat güneşi ve bazen de iç sesimizdi.
bir keresinde mekana girdik, garson geldi: — “rezervasyon kimin adına?”
— şahabettin tam ağzını açacakken biz atladık:
— “geyşa bey adına.”
garson tek kaşını kaldırdı ama bir şey demedi. çünkü karşında ipek gömleği, pırıltılı küpesi ve kireç beyazını andıran teniyle bir geyşa vardı.
şimdi düşünüyorum da, şahabettin’e şahabettin demek haksızlık olurmuş. geylikten öte bir sanattı onunki. ruhuyla, tarzıyla, yürüyüşüyle, konuşmasıyla… o bir geyşa’ydı. ve biz şanslıydık, çünkü japonya’dan ithal değildi bu, tamamen yerli üretimdi, organikti. ne zaman bir japon markası görsem, ne zaman bir anime izlesem, ne zaman kimono giyen birini görsem aklıma şahabbetin gelir ve gözlerim dolar. umarım mutlusundur geyşa ruhlu erkek.
bir gün hep birlikte otururken, hepimizin bir lakabı olduğunu ama şahabbettin'e henüz official olarak bir lakap vermediğimizi fark ettik.
— “ya biz buna ne desek?” dedik.
— “gey şahabettin mi?” diyelim işte dedi birisi.
— “abi o ne öyle, cümle gibi,” dedim ben. “dur dur, eureka!” diye atladım hemen , “gey + şahabettin… gey… şa… geyşa!”
o an bir aydınlanma yaşandı. göz göze geldik, sonra hep birlikte bastık kahkahayı.
— “oğlum mükemmel oldu lan!”
— “hem egzotik, hem imalı, hem de ses uyumu şahane!”
o günden sonra şahabettin artık şahabettin değildi. o bir geyşaydı. grubun ruhu, neşesi, estetik danışmanı, sanat güneşi ve bazen de iç sesimizdi.
bir keresinde mekana girdik, garson geldi: — “rezervasyon kimin adına?”
— şahabettin tam ağzını açacakken biz atladık:
— “geyşa bey adına.”
garson tek kaşını kaldırdı ama bir şey demedi. çünkü karşında ipek gömleği, pırıltılı küpesi ve kireç beyazını andıran teniyle bir geyşa vardı.
şimdi düşünüyorum da, şahabettin’e şahabettin demek haksızlık olurmuş. geylikten öte bir sanattı onunki. ruhuyla, tarzıyla, yürüyüşüyle, konuşmasıyla… o bir geyşa’ydı. ve biz şanslıydık, çünkü japonya’dan ithal değildi bu, tamamen yerli üretimdi, organikti. ne zaman bir japon markası görsem, ne zaman bir anime izlesem, ne zaman kimono giyen birini görsem aklıma şahabbetin gelir ve gözlerim dolar. umarım mutlusundur geyşa ruhlu erkek.
devamını gör...