321.
"hakikaten şu insanlar pek müz'iç mahluklardı. kendi akıllarının üstünlüğüne inanarak başkasına öğüt vermekten vazgeçmiyorlar, fakat kendi gülünçlüklerini, zavallılıklarını da bir türlü idrak edemiyorlardı."
müz'iç : bıktıran, usandıran.
müz'iç : bıktıran, usandıran.
devamını gör...
322.
''acaba, hep alışkanlık mı? hep yanımızdakileri mi seviyoruz?'' dedi.
(bkz: huzur)
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
(bkz: huzur)
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
devamını gör...
323.
“sen, beni asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?”
(bkz: bilinmeyen bir kadının mektubu)
(bkz: bilinmeyen bir kadının mektubu)
devamını gör...
324.
bana sorarsan, kitap demek, uyku düşmanı demek..
esir şehrin mahpusu, kemal tahir
esir şehrin mahpusu, kemal tahir
devamını gör...
325.
“saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!”
saatleri ayarlama enstitüsü
saatleri ayarlama enstitüsü
devamını gör...
326.
"durumumu çok karanlık görüyordum; çünkü bu adaya yolculuğumuz süresince istenilen yolun tamamıyla dışında ve ticaret gemilerinin takip ettiği yoldan yüzlerce mil uzak böyle bir yere düşüşümü denizde görüldüğü gibi şiddetli bir fırtınaya değil, böyle bir ıssız adada kimsesiz bir halde hayatımı sonlandırmayı takdir eden tanrı'ya atfetmekte kendimi haklı görüyorum. böyle düşündüğüm zamanlar gözlerimden yaşlar boşanıyor, tanrı kendi yarattığı canlıları neden böyle yerden yere vuruyor, bu kadar çaresiz bırakıyor kimsesiz, yardımsız kendi haline terk ediyor ve sonra da hırpaladığı canlıların böyle bir yaşayış için kendisine şükredebilmesini büsbütün mantık dışı kılıyor diye soruyordum.
ama içimden bir ses hemen beni azarlıyor, düşüncelerimi tartmamı söylüyordu; bir gün tüfeğim elimde, düştüğüm bu durumu kara kara düşünerek deniz kıyısında dolaşırken kafamda apayrı sorular belirdi: 'evet yürekler acısı bir durumda bulunduğum doğru ama ne olursun bir an düşünüver, nerde ötekilerin hepsi? kayıkta on bir kişi değil miydiniz? nerde o öteki on kişi? neden onlar kurtulmadı da sen kurtuldun? neden yalnız sen seçildin içlerinden? burda mı olmak daha iyi, orda mı?' o zaman denize doğru baktım. her kötülük, kendinde bulunan iyilik ve kendinden sonra gelecek daha büyük kötülükle ölçülmelidir."
robinson crusoe
ama içimden bir ses hemen beni azarlıyor, düşüncelerimi tartmamı söylüyordu; bir gün tüfeğim elimde, düştüğüm bu durumu kara kara düşünerek deniz kıyısında dolaşırken kafamda apayrı sorular belirdi: 'evet yürekler acısı bir durumda bulunduğum doğru ama ne olursun bir an düşünüver, nerde ötekilerin hepsi? kayıkta on bir kişi değil miydiniz? nerde o öteki on kişi? neden onlar kurtulmadı da sen kurtuldun? neden yalnız sen seçildin içlerinden? burda mı olmak daha iyi, orda mı?' o zaman denize doğru baktım. her kötülük, kendinde bulunan iyilik ve kendinden sonra gelecek daha büyük kötülükle ölçülmelidir."
robinson crusoe
devamını gör...
327.
... ölmek bile, kendilerine böyle bir görev verilenlerin işidir. kendine oyunlar buldun: başkalarının katılıp katılmadığına aldırmadığın oyunlar. herkesi yargıladın bu oyunlarda. bu arada beni de yargıladın, bana da haksızlık ettin. ben de bir oyun yazsam, sonunda haklı çıkmak için kendini öldürdüğünü söylesem...
oğuz atay - tutunamayanlar.
oğuz atay - tutunamayanlar.
devamını gör...
328.
çalışan üyeleri hiçbir şey elde edemezken her şeyi elde edebilen üyeleri hiç çalışmamaktadır. sermaye kişisel değil, toplumsal bir güçtür. şimdiye kadar filozoflar yalnızca dünyayı çeşitli biçimlerde açıklamakla yetinmişlerdir oysa asıl sorun, dünyayı değiştirmektir.
karl marx ve friedrich engels komünist manifesto
karl marx ve friedrich engels komünist manifesto
devamını gör...
329.
dünya değişiyor dostlarım. günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. sizin için kötü olacak. benden hikayesi.
sait faik abasıyanık/son kuşlar(1952)
sait faik abasıyanık/son kuşlar(1952)
devamını gör...
330.
"yürek yok" dedi yaşlı adam. "fakat zamanla senin yüreğin de silinip gidecek. yüreğin silinip gittiğinde yitirmişlik hissi de kalmaz, çaresizlik de. gidecek yeri olmayan aşk da kaybolur gider. geriye yaşam kalır. sessiz ve durgun bir yaşam."
haruki murakami - haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu
haruki murakami - haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu
devamını gör...
331.
''bu dünyada hiçbir şey rastlantı sonucu meydana gelmez!''
devamını gör...
332.
malcolm da el kaldırdı ve sordu: "paulus'un
rengi neydi? siyahtı elbet; çünkü o bir ibrani'ydi
ve esas ibranilerse siyahtı. öyle değil mi?"
ilahiyatçı: "evet!" dedi.
malcolm tekrar sordu: "ya isa'nın rengi? o da
ibrani'ydi değil mi?"
adam: "evet, isa esmerdi!" dedi.
malcolm: "peki kiliselerde çizilen resimlerde isa
hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği
yansıtıyor mu sizce?" deyince, ilahiyatçı: "bakın
bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim." deyip
çekip gitmişti.
rengi neydi? siyahtı elbet; çünkü o bir ibrani'ydi
ve esas ibranilerse siyahtı. öyle değil mi?"
ilahiyatçı: "evet!" dedi.
malcolm tekrar sordu: "ya isa'nın rengi? o da
ibrani'ydi değil mi?"
adam: "evet, isa esmerdi!" dedi.
malcolm: "peki kiliselerde çizilen resimlerde isa
hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği
yansıtıyor mu sizce?" deyince, ilahiyatçı: "bakın
bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim." deyip
çekip gitmişti.
devamını gör...
333.
"evet. sen git," dedi adam ve kadın, bir kadına hükmeden zorunluluklar karşısında bir erkeğin vurdumduymazlığını düşünerek gitti. zorunluluklar: birilerinin uyumakta olan çocuğun yakınlarında olması, birinin özgürlüğünün diğerinin özgürlüksüzlüğü anlamına gelmesi gibi; eğer onun şu anda iki bacağı üzerinde yapmakta olduğu gibi -önce biri sonra diğeri- bu harikulade sanatın, yürüyüş sanatının uygulamasında olduğu gibi, ileri doğru hareket eden bedendeki denge gibi, sürekli değişen, hareketli bir denge sağlanmazsa... sonra gökyüzünün derinleşen renkleri ile rüzgarın yumuşak anları düşüncelerinin yerini aldı. metaforlardan uzak, yürümeye devam etti, kumtaşı kayalıklarına gelinceye kadar. orada durdu ve güneşin yüce ve al pus içinde kayboluşunu seyretti.
tehanu - ursula k. le guin
tehanu - ursula k. le guin
devamını gör...
334.
"bu gezegenin şöyle bir sorunu vardı – daha doğrusu eskiden vardı: üzerinde yaşayan halkın büyük bölümü çoğu zaman mutsuzdu. bu sorun için pek çok çözüm önerilmişti, ama bunların çoğu genellikle yeşil renkli küçük kağıt parçalarının hareketleriyle ilgiliydi. bu da tuhaftı, çünkü aslında mutsuz olanlar yeşil renkli küçük kağıt parçaları değildi."
devamını gör...
335.
" hepimizin içinde adını koyamadığımız bir şey var, işte biz oyuz."
'körlük'
'körlük'
devamını gör...
336.
her şeyi duyuyor, hiçbir şeyi bilmiyoruz olric. bu duvarlar arasında kapandık kaldık. savaş diyorlar, öldüler diyorlar, halk diyorlar. ne biçim şeyler bunlar? rivayetler dolaşıyor, sözler geliyor kulağıma. hep bir yerlerde bir şeyler oluyor, biz bilmiyoruz olric. hep anlatıyorlar, söylüyorlar, naklediyorlar.*
oğuz atay- tutunamayanlar (kitap)
oğuz atay- tutunamayanlar (kitap)
devamını gör...
337.
yani her geçen gün sevgili dostum insanların diğer insanları kendinden yola çıkarak değerlendirmesinin ne kadar aptalca olduğunu daha iyi anlıyorum. hem kendimle fazlasıyla meşgul olduğumdan , hem de iç dünyam fazlasıyla fırtınalı olduğundan başkalarını kendi haline bırakmayı yeğliyorum, keşke onlar da benimle uğraşmasa.
genç werther’in acıları
genç werther’in acıları
devamını gör...
338.
sabahleyin güneş doğarsa gün güzel geçecek demektir o zaman kendi kendime şöyle demekten kendimi alamıyorum:
yine insanların birbirlerine zehir edecekleri güzel bir gün!birbirlerine zehir etmedikleri hiçbir şey yok zaten;sağlık,itibar, sevinç,dinlenme! bunun sebebi çoğunlukla ahmaklık,düşüncesizlik ve sıkıntı ,ama onları dinleseniz çok iyi niyetliler. bu kadar çılgınca ruhlarını öfkeye kaptırmasınlar diye neredeyse onlara yalvaracağım geliyor.
genç werther’in acıları
yine insanların birbirlerine zehir edecekleri güzel bir gün!birbirlerine zehir etmedikleri hiçbir şey yok zaten;sağlık,itibar, sevinç,dinlenme! bunun sebebi çoğunlukla ahmaklık,düşüncesizlik ve sıkıntı ,ama onları dinleseniz çok iyi niyetliler. bu kadar çılgınca ruhlarını öfkeye kaptırmasınlar diye neredeyse onlara yalvaracağım geliyor.
genç werther’in acıları
devamını gör...
339.
sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu, anlamazlardı.
yusuf atılgan aylak adam.
yusuf atılgan aylak adam.
devamını gör...
340.
devamını gör...