321.
bana sorarsan, kitap demek, uyku düşmanı demek..

esir şehrin mahpusu, kemal tahir
devamını gör...
322.
“saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır… bu da gösterir ki, zaman ve mekân, insanla mevcuttur!”

saatleri ayarlama enstitüsü
devamını gör...
323.
... ölmek bile, kendilerine böyle bir görev verilenlerin işidir. kendine oyunlar buldun: başkalarının katılıp katılmadığına aldırmadığın oyunlar. herkesi yargıladın bu oyunlarda. bu arada beni de yargıladın, bana da haksızlık ettin. ben de bir oyun yazsam, sonunda haklı çıkmak için kendini öldürdüğünü söylesem...
oğuz atay - tutunamayanlar.
devamını gör...
324.
çalışan üyeleri hiçbir şey elde edemezken her şeyi elde edebilen üyeleri hiç çalışmamaktadır. sermaye kişisel değil, toplumsal bir güçtür. şimdiye kadar filozoflar yalnızca dünyayı çeşitli biçimlerde açıklamakla yetinmişlerdir oysa asıl sorun, dünyayı değiştirmektir.
karl marx ve friedrich engels komünist manifesto
devamını gör...
325.
dünya değişiyor dostlarım. günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. sizin için kötü olacak. benden hikayesi.

sait faik abasıyanık/son kuşlar(1952)
devamını gör...
326.
"yürek yok" dedi yaşlı adam. "fakat zamanla senin yüreğin de silinip gidecek. yüreğin silinip gittiğinde yitirmişlik hissi de kalmaz, çaresizlik de. gidecek yeri olmayan aşk da kaybolur gider. geriye yaşam kalır. sessiz ve durgun bir yaşam."

haruki murakami - haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu
devamını gör...
327.
''bu dünyada hiçbir şey rastlantı sonucu meydana gelmez!''
devamını gör...
328.
malcolm da el kaldırdı ve sordu: "paulus'un
rengi neydi? siyahtı elbet; çünkü o bir ibrani'ydi
ve esas ibranilerse siyahtı. öyle değil mi?"
ilahiyatçı: "evet!" dedi.
malcolm tekrar sordu: "ya isa'nın rengi? o da
ibrani'ydi değil mi?"
adam: "evet, isa esmerdi!" dedi.
malcolm: "peki kiliselerde çizilen resimlerde isa
hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği
yansıtıyor mu sizce?" deyince, ilahiyatçı: "bakın
bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim." deyip
çekip gitmişti.
devamını gör...
329.
"evet. sen git," dedi adam ve kadın, bir kadına hükmeden zorunluluklar karşısında bir erkeğin vurdumduymazlığını düşünerek gitti. zorunluluklar: birilerinin uyumakta olan çocuğun yakınlarında olması, birinin özgürlüğünün diğerinin özgürlüksüzlüğü anlamına gelmesi gibi; eğer onun şu anda iki bacağı üzerinde yapmakta olduğu gibi -önce biri sonra diğeri- bu harikulade sanatın, yürüyüş sanatının uygulamasında olduğu gibi, ileri doğru hareket eden bedendeki denge gibi, sürekli değişen, hareketli bir denge sağlanmazsa... sonra gökyüzünün derinleşen renkleri ile rüzgarın yumuşak anları düşüncelerinin yerini aldı. metaforlardan uzak, yürümeye devam etti, kumtaşı kayalıklarına gelinceye kadar. orada durdu ve güneşin yüce ve al pus içinde kayboluşunu seyretti.

tehanu - ursula k. le guin
devamını gör...
330.
"bu gezegenin şöyle bir sorunu vardı – daha doğrusu eskiden vardı: üzerinde yaşayan halkın büyük bölümü çoğu zaman mutsuzdu. bu sorun için pek çok çözüm önerilmişti, ama bunların çoğu genellikle yeşil renkli küçük kağıt parçalarının hareketleriyle ilgiliydi. bu da tuhaftı, çünkü aslında mutsuz olanlar yeşil renkli küçük kağıt parçaları değildi."
devamını gör...
331.
" hepimizin içinde adını koyamadığımız bir şey var, işte biz oyuz."
'körlük'
devamını gör...
332.
her şeyi duyuyor, hiçbir şeyi bilmiyoruz olric. bu duvarlar arasında kapandık kaldık. savaş diyorlar, öldüler diyorlar, halk diyorlar. ne biçim şeyler bunlar? rivayetler dolaşıyor, sözler geliyor kulağıma. hep bir yerlerde bir şeyler oluyor, biz bilmiyoruz olric. hep anlatıyorlar, söylüyorlar, naklediyorlar.*
oğuz atay- tutunamayanlar (kitap)
devamını gör...
333.
yani her geçen gün sevgili dostum insanların diğer insanları kendinden yola çıkarak değerlendirmesinin ne kadar aptalca olduğunu daha iyi anlıyorum. hem kendimle fazlasıyla meşgul olduğumdan , hem de iç dünyam fazlasıyla fırtınalı olduğundan başkalarını kendi haline bırakmayı yeğliyorum, keşke onlar da benimle uğraşmasa.
genç werther’in acıları
devamını gör...
334.
sabahleyin güneş doğarsa gün güzel geçecek demektir o zaman kendi kendime şöyle demekten kendimi alamıyorum:
yine insanların birbirlerine zehir edecekleri güzel bir gün!birbirlerine zehir etmedikleri hiçbir şey yok zaten;sağlık,itibar, sevinç,dinlenme! bunun sebebi çoğunlukla ahmaklık,düşüncesizlik ve sıkıntı ,ama onları dinleseniz çok iyi niyetliler. bu kadar çılgınca ruhlarını öfkeye kaptırmasınlar diye neredeyse onlara yalvaracağım geliyor.
genç werther’in acıları
devamını gör...
335.
sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu, anlamazlardı.
yusuf atılgan aylak adam.
devamını gör...
336.
"hiçbir şey karşılığında eski günlere geri dönmem."

kızıl veba - jack london
devamını gör...
337.
'çok fazla insanın benzer deneyimlere sahip olduğuna inanıyorum. bütün ruhumla iyi olmak istedim; fakat gençtim, tutkularım vardı. ne zaman iyi olanı arasam yalnızdım, tamamen yalnızdım. ne zaman kalben hissettiğim ahlaken iyi olma isteğimi dile getirmeye çalışsam aşağılama ve alayla karşılaştım. ne zaman alçak tutkularıma yenik düşsem takdir, teşvik edildim. ihtiras, güç sevgisi, bencillik, zamparalık, gurur, öfke, intikam, bunların tamamı saygın addediliyordu. kendimi bu tutkulara kaptırdıkça büyüklerim gibi olmaya, onların da benden memnun olduklarını hissetmeye başladım.'
devamını gör...
338.
"insanın olduğu her yerde bir tecrübe vardır. bu tecrübe bir saygıyı hak eder. bilginin olduğu her yere kulak kesilmemiz lazım. tüm insanlığı davet edeceğimiz bir hikaye yazacaksak, bu hikaye tüm insanlığın tecrübesinden pay almalı!"
-ihsan fazlıoğlu
devamını gör...
339.
"çoğu insan daha doğarken tasfiye edilir." *

"her insan daima, kendisinin anlamadığı ama ara sıra anlaşılan bir dil konuşuyormuş. bu sayede var oluyor ve hiç olmazsa yanlış anlaşılıyormuşuz. saurau'nun söylediğine göre, anlaşılan bir dil olsaymış, başka hiçbir şeye gerek kalmazmış. 'daima bir sorunda sığınak bulduk,' dedi, 'insanlar birbirleriyle yürüyor ve birbirleriyle konuşuyor ve birbirleriyle yatıyorlar ve birbirlerini tanımıyorlar. insanlar birbirlerini tanısalardı, birbirleriyle yürümez, birbirleriyle konuşmaz, birbirleriyle yatmazlardı." *

"her birimizin, hiç var olmadığı ve sadece var olma numarası yaptığı uzun dönemler vardır. bazen bir insanın gerçek varoluşuyla numaradan varoluşu, onun için ölümcül şekilde birbirine karışır."*
(bkz: thomas bernhard) (bkz: sarsıntı)
devamını gör...
340.
fakat dünya insan olmayan insanlarla doludur...
- çakıcı'nın ilk kurşunu, sabahattin ali
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitap alıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim