kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1841.
"sana benzemek cüretini göstermemeliydim! seni aleminden getirmek için yettiyse de,seni yanımda tutmaya yetmedi gücüm. o esenlik dolu anda kendimi,o denli küçük ve o denli ulu hissettim; sonra beni acımasızca, gerisin geri belirsiz insan yazgısının içine attın. bana kim yol gösterecek? nelerden sakınmalıyım? boyun eğmeli miyim bu itkiye? ah! kederlerimiz gibi eylemlerimiz de engelliyor elimizdeki yaşamın gidişini."
faust
devamını gör...
1842.
"size yalvarıyorum kardeşlerim, dünyaya yaşama sadık kalın ve size öbür dünya ümitlerinden bahsedenlere kanmayın. bunlar bilerek veya bilmeyerek zehir saçanlardır.
bunlar yaşamı aşağı görenlerdir, ölüm halinde olanlardır ve kendileri zehirlenmişlerdir. yaşam bunlardan usanmıştır bırakın gitsinler.
bir zamanlar tanrıya isyan, en büyük günahtı. fakat tanrı öldü ve onunla birlikte bu günahlar da öldü. şimdi en korkunç şey, yaşama karşı günah işlemek ve 'bilinmesi mümkün olmayanı' yaşamın amacından üstün tutmaktır." - friedrich nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt
bunlar yaşamı aşağı görenlerdir, ölüm halinde olanlardır ve kendileri zehirlenmişlerdir. yaşam bunlardan usanmıştır bırakın gitsinler.
bir zamanlar tanrıya isyan, en büyük günahtı. fakat tanrı öldü ve onunla birlikte bu günahlar da öldü. şimdi en korkunç şey, yaşama karşı günah işlemek ve 'bilinmesi mümkün olmayanı' yaşamın amacından üstün tutmaktır." - friedrich nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt
devamını gör...
1843.
"istemeden varım, istemeden öleceğim. olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum..."
fernando pessoa / huzursuzluğun kitabı
devamını gör...
1844.
sana yalan söylediğim için senden nefret ediyordum. çünkü tek isteğim kelimelerle oynamak, hayal kurmaktı. oysa gerçekte neye ihtiyacım var biliyor musun? hepinizin cehenneme gitmesine, işte buna! huzur lazım bana. kimse beni rahatsız etmesin diye tüm dünyayı hemen şimdi tek meteliğe satarım. bu dünya mı batsın, yoksa benim çayım mı eksik kalsın diye sorsalar dünyayı boş ver derim, yeter ki çayımı içeyim. bunu biliyor muydun?
devamını gör...
1845.
gelenekler , kanunlardan daha bir katıydı. kanunda affetme , beraat ettirme hakkın var ama gelenekte bu yoktu. geleneği koyan halk ; kendi kurallarının delinmesine , değiştirilmesine izin vermiyor ve dedikodu sağanağı altında insanları ezip geçiyordu.
muhsin ilyas subaşı / aşk prensesleri de öldürür
muhsin ilyas subaşı / aşk prensesleri de öldürür
devamını gör...
1846.
devamını gör...
1847.
“ilk tepkim saf bir keder ve samimi bir acıma olmuştu; ama bartleby'nin terk edilmişliğinin hayalimde gitgide büyümesiyle orantılı olarak keder korkuyla karıştı, acıma da tiksintiyle.
belli bir noktaya kadar sefalet düşüncesinin, görüntüsünün içimizde şefkat uyandırdığı doğrudur, hatta korkunçtur da; ama belli durumlarda o noktadan ileri gitmez. bunun hiç şaşmaz biçimde insan kalbinin kalıtsal bencilliği olduğunu ileri sürecek olanlar hata ederler. daha çok, aşırı ve yapısal bir hastalığa çare bulma umutsuzluğundan gelir. hassas biri için merhamet nadiren ıstırapsızdır. sonunda böyle bir acımanın aman aman bir fayda sağlayamayacağı kavrandığı zaman sağduyu akla bundan kurtulmasını söyler.
o sabah gördüğüm şey beni kâtibin doğuştan getirdiği ve tedavisiz bir hastalığın kurbanı olduğuna inandırdı. vücuduna merhem olabilirdim, ama ona acı veren vücudu değil, kederli ruhuydu ve ruhuna ulaşamazdım.”
kâtip bartleby-herman melville
belli bir noktaya kadar sefalet düşüncesinin, görüntüsünün içimizde şefkat uyandırdığı doğrudur, hatta korkunçtur da; ama belli durumlarda o noktadan ileri gitmez. bunun hiç şaşmaz biçimde insan kalbinin kalıtsal bencilliği olduğunu ileri sürecek olanlar hata ederler. daha çok, aşırı ve yapısal bir hastalığa çare bulma umutsuzluğundan gelir. hassas biri için merhamet nadiren ıstırapsızdır. sonunda böyle bir acımanın aman aman bir fayda sağlayamayacağı kavrandığı zaman sağduyu akla bundan kurtulmasını söyler.
o sabah gördüğüm şey beni kâtibin doğuştan getirdiği ve tedavisiz bir hastalığın kurbanı olduğuna inandırdı. vücuduna merhem olabilirdim, ama ona acı veren vücudu değil, kederli ruhuydu ve ruhuna ulaşamazdım.”
kâtip bartleby-herman melville
devamını gör...
1848.
"hayatını anlamlı kılmayı başaramamak, kendinde var olmanın ötesinde hiçbir değer görememek, yaşamayı beceremiyormuş yılgınlığına kapılmak başarısızlıkların en korkuncu değil miydi?"*
inci aral - safran sarı.
inci aral - safran sarı.
devamını gör...
1849.
jung, belirlemenin, bütünlüğün, olgunluğun kişiliği gösterdiğini kabul etmiştir. ''kişilik bir başarıdır'' der.
devamını gör...
1850.
her günün yaşamını sona erdiren uyku
sıkıntıların,güçlüklerin yıkanıp yorgunluk giderdiği su
zihin yaralarına şifa olan merhem
doğanın en büyük ikramı
yaşam denen ziyafetin baş yemeği.
shakespeare, macbeth ııı,ii,36
sıkıntıların,güçlüklerin yıkanıp yorgunluk giderdiği su
zihin yaralarına şifa olan merhem
doğanın en büyük ikramı
yaşam denen ziyafetin baş yemeği.
shakespeare, macbeth ııı,ii,36
devamını gör...
1851.
sürmesinin altında gülümseyişinin gölgesi vardı ve gülümseyişinin altında da ırkının melankolisi.
kirpiklerini çıkarttığı zaman, geriye içine dalıp, styks ırmağına (yunan mitolojisinde suyundan içildiğinde ölümsüzleşileceğine inanılan nehir)
bakacağın iki kara delik kalıyordu. hiçbir şey asla yüzeye çıkmıyordu.
bütün sevinçler, keder, bütün düşler, yanılsamalar, onun ruhunun derin yeraltı suyunda, çılgın kargaşasında çakılıydı.
güneş doğunca ölüleri sayarız ya da (bir arkadaşın teveccühü) eğer beni zaten bulmamış olsaydın, arıyor olmazdın.
kirpiklerini çıkarttığı zaman, geriye içine dalıp, styks ırmağına (yunan mitolojisinde suyundan içildiğinde ölümsüzleşileceğine inanılan nehir)
bakacağın iki kara delik kalıyordu. hiçbir şey asla yüzeye çıkmıyordu.
bütün sevinçler, keder, bütün düşler, yanılsamalar, onun ruhunun derin yeraltı suyunda, çılgın kargaşasında çakılıydı.
güneş doğunca ölüleri sayarız ya da (bir arkadaşın teveccühü) eğer beni zaten bulmamış olsaydın, arıyor olmazdın.
devamını gör...
1852.
saklanacak sayısız yer varken kurtuluş tek, öte yandan kurtuluş imkanları da saklanacak yer kadar çok yine.
aforizmalar,franz kafka
aforizmalar,franz kafka
devamını gör...
1853.
"biz insanlar," diye söze başladım, "iyi günlerin çok az ve kötü günlerin fazla olduğundan yakınıp dururuz. oysa tanrı'nın bize her gün için bahşettiği güzel olanı görebilecek kadar açık bir yüreğimiz olsaydı, kötü olanlara dayanabilecek gücü bulabilirdik."
devamını gör...
1854.
zamanı saatlerle dakikalarla değil,güneşin doğup bakmasınlar değil onunla ölçüyordum; onu gördüm- görmedim, görecegim-görmeyeceğim, gelecek- gelmeyecek.
oblomov
(bkz: ivan aleksandroviç gonçarov)
oblomov
(bkz: ivan aleksandroviç gonçarov)
devamını gör...
1855.
hissediyorum... ama anlatamıyorum...
martin eden
devamını gör...
1856.
"sadece geleceğe odaklanmak için geçmişe sırt çevirmek nafile bir çabadır. böyle bir şeyin mümkün olabileceğine inanmak bile tehlikeli bir yanılsamadır. geçmiş ile gelecek arasındaki karşıtlık ilişkisi saçmadır. gelecek bize hiçbir şey getirmez, bize hiçbir şey sunmaz; onu inşa etmek için her şeyini, hatta hayatını vermesi gereken biziz. ancak verebilmek için sahip olmak gerekir ve bunun için, bizim tarafımızdan sindirilen, özümsenen ve yeniden yaratılan geçmişten kalma hazinelerden başka bir yaşama yahut yaşam özüne sahip değiliz. insan ruhunun tüm gereksinimleri arasında geçmişten daha yaşamsal bir ihtiyaç yoktur."
simone weil-kökler
simone weil-kökler
devamını gör...
1857.
"bak eller dünyayı değiştirmişler, sende değiştir dünyanı. yarınlar senin."
mustafa kutlu ~ yokuşa akan sular
mustafa kutlu ~ yokuşa akan sular
devamını gör...
1858.
kimseye yük olmamak bir ahlak dersidir.
ben kimseye yük olmuyorum..
ben kendi ekmeğimi kazanıp yiyorum.
doğru; kuru bir parça ekmek
hatta kararmış ekmek,
ama çalışarak kazanılmış.
yasal, hile hurda yapmadan elde edilmiş
bir dilim ekmek...
bir sürü şerefli insan var canım.
emeklerinin karşılığı almasalar da,
kimseye boyun eğmeyen,
kimseden ekmek istemeyen
insanlar var.
(bkz: fyodor mihayloviç dostoyevski)
(bkz: insancıklar)
ben kimseye yük olmuyorum..
ben kendi ekmeğimi kazanıp yiyorum.
doğru; kuru bir parça ekmek
hatta kararmış ekmek,
ama çalışarak kazanılmış.
yasal, hile hurda yapmadan elde edilmiş
bir dilim ekmek...
bir sürü şerefli insan var canım.
emeklerinin karşılığı almasalar da,
kimseye boyun eğmeyen,
kimseden ekmek istemeyen
insanlar var.
(bkz: fyodor mihayloviç dostoyevski)
(bkz: insancıklar)
devamını gör...
1859.
devamını gör...
1860.
------------------------ alıntı ------------------------
gerçek bir kendiliğe dönüşümü mümkün kılan sevgi ve duygudaşlıktır.
kendiliğimizi kazandırmaya yarayan bir yöntem ve ya teknik yoktur. böyle bir çözüm beklentisi , insanın tıpkı bir makine gibi düğmesine basılınca çalıştığını zanneden bir benliğin düşüncesidir. zihin özerkliğin anahtarıdır. sevgi ve duygudaşlığımızı diğer insanlara hissettirirsek , aynı şekilde karşılık görürüz. özerkliğe giden yollar ne kadar çeşitliyse , birey de bu yolda o kadar yalnızdır. refakat ve arkadaşlar gereklidir , ama seçeceğimiz yolun sorumluluğu kendimize ait olmalıdır. bu yolda kimse bizi kollamaz. bize engel olan korku hayaletlerinin aslında etkisiz olduğunu görmek için kendiliğimiz uyandırma cesaretini göstermeliyiz. ama sadece başkaldırmak insan olmaya yetmez. başkaldırı , özgürlük korkusunu aşmaya , kendiliğe ve insani bir kalbe sahip olmaya giden uzun , zorlu ve asla sonu gelmeyecek yolun ilk adımıdır.
--------------------- alıntı ------------------------------
arno gruen - kendine ihanet/kadın ve erkekte özerklik korkusu
gerçek bir kendiliğe dönüşümü mümkün kılan sevgi ve duygudaşlıktır.
kendiliğimizi kazandırmaya yarayan bir yöntem ve ya teknik yoktur. böyle bir çözüm beklentisi , insanın tıpkı bir makine gibi düğmesine basılınca çalıştığını zanneden bir benliğin düşüncesidir. zihin özerkliğin anahtarıdır. sevgi ve duygudaşlığımızı diğer insanlara hissettirirsek , aynı şekilde karşılık görürüz. özerkliğe giden yollar ne kadar çeşitliyse , birey de bu yolda o kadar yalnızdır. refakat ve arkadaşlar gereklidir , ama seçeceğimiz yolun sorumluluğu kendimize ait olmalıdır. bu yolda kimse bizi kollamaz. bize engel olan korku hayaletlerinin aslında etkisiz olduğunu görmek için kendiliğimiz uyandırma cesaretini göstermeliyiz. ama sadece başkaldırmak insan olmaya yetmez. başkaldırı , özgürlük korkusunu aşmaya , kendiliğe ve insani bir kalbe sahip olmaya giden uzun , zorlu ve asla sonu gelmeyecek yolun ilk adımıdır.
--------------------- alıntı ------------------------------
arno gruen - kendine ihanet/kadın ve erkekte özerklik korkusu
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103