741.
ne iş yaparsınız?
-iş yapmam ben; aylakım.
aylak adam, yusuf atılgan
devamını gör...
742.
birgün beni farkettiginde
beni farketmenin benim için
farketmedigini farkedeceksin
oğuz atay
devamını gör...
743.
sen bilmezsin ama oğuz atay demişti , sevmek yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi . işte ben o büyük yüke kalkıştım . seni sevmek gibi büyük kocaman bir iş . yanımdayken gülümsemesine bakıp içimden '' şimdi bu benim mi ? '' diye çaktırmadan sevinmek , yada aradan çok zaman geçer bazen bir kaç mevsim , bir kaç insan , bir kaç anı , bir kaç acı ... her şey biter , hesaplar ödenir , defter kapanır . sonra olmadık zamanda , olmadık bir yerde saçma sapan bir karşılaşma olur . sonra ... sonra bişey olmaz . çünkü hesap etmediğin bir kalbin vardır , o ne ayların ne yılların geçmesine aldırış etmeden ilk gün gibi taptaze seviyordur ...omuzdan öpmek diye birşey vardır . yüküne ortağım der gibi . öyle güzel .. eğer bu aşk değilse ben sana daha önce kimsenin kimseye olmadığı bir şey oldum ...
devamını gör...
744.
" yeryüzündeki hiçbir şey bir insanın çaresizliğini, kendisinden böyle tamamen vazgeçtiğini, canlı bir ölü haline geldiğini bu hareketsizlik kadar sarsıcı bir şekilde ifade edemez. "

bir kadının yaşamından yirmi dört saat - stefan zweig
devamını gör...
745.
"görünen şey hiçbir zaman söylenen şeyin içine sığmaz.”
michel foucault - kelimeler ve şeyler.
devamını gör...
746.
bizim ilk günahımız belki de budur; kapalı sistem yaratıklarının dış dünyaya karşı beslediği korkudur, yaşama korkusudur.
her davranışın devlete yöneldiğini sanan paranoyak yöneticilerin korkusudur.
kültür korkusudur, matbaadan, şiirden, resimden, felsefeden; hatta dinden korkmaktır bu.
korkunun sonucu yabancılaşmaktır.
herkes her an suç işlediğini hissetmelidir ki başkaldırmasın. karşılıklı bir oyundur bu; bağışlanmayan tek suç bu oyunu fark etmek ve gerçeği aramaktır.
oğuz atay
devamını gör...
747.
mevcut iktisadi sistem hakkında tümüyle bilgisiz olan kişiler, doğal olarak, işçilerin bu sistemi reddetmesini hiç anlayamıyor. doğal olarak, işçi sınıfının hedeflediği toplumsal dönüşümün, mevcut sisteminin kendisinin zorunlu, tarihsel, kaçınılmaz ürünü olduğunu kavrayamıyorlar. küçümseyici bir üslupla "mülkiyet"in kaldırılması tehdidinden söz ediyorlar, çünkü onların gözünde, mülkiyetin bugünkü sınıf belirlenimli biçimi (geçici bir tarihsel biçim), mülkiyetin ta kendisidir, ve bu nedenle, bu biçimin kaldırılması, mülkiyetin kaldırılması anlamına gelir. feodal dönemde ya da kölecilik döneminde yaşasalardı, feodal sistemi ya da köleciliği, bugün sermaye egemenliğinin ve ücretli emek sisteminin "öncesizlik ve sonrasızlık"ını savundukları gibi, şeylerin doğasına dayandığını, doğanın kendisinden kaynaklandığını iddia ederek savunur, bu sistemlerin "kötüye kullanılmaları"na şiddetle itiraz eder, ama aynı zamanda, olanca bilgisizlikleriyle, bu sistemlerin ortadan kalkacağına ilişkin öngörülere, bunların "ahlaki engellerle" (kısıtlamalarla) düzeltilen "öncesizlik ve sonrasızlık"ını dogmasıyla cevap verirlerdi.
zavallılar! mülkiyetin her toplumsal biçiminin kendi "ahlak"ına sahip olduğunu ve mülkiyeti emeğin niteliği kılan toplumsal mülkiyet biçiminin, bireysel "ahlaki kısıtlamalar" yaratmak tümüyle bir kenara, bireyin "ahlak"ını sınıfsal kısıtlanmışlığından kurtaracağını bile bilmiyorlar.

fransa'da iç savaş, karl marx, yordam kitap, s. 169-170
devamını gör...
748.
sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?

(bkz: stefan zweig)
devamını gör...
749.
"rab, 'ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür' dedi, 'insanın ömrü yüz yirmi yıl olacak."
-tevrat yaratılış - bölüm 6 / 50

allahın bile sözünü tutmadığı dünyada ben mi tutucam dedirten alıntı.
devamını gör...
750.
hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti.

masumiyet müzesi- orhan pamuk
devamını gör...
751.
"her şeyi kolaylıkla yapabilmek bir hatadır."

-zaman makinesi
devamını gör...
752.

bir şeyi çok istemek, ölesiye istemek doğru değildi;
şansın geri tepmesine yol açardı. insan dileği­ nin gerçekleşmesini ister kuşkusuz, bu nedenle de tanrı'ya ya da tanrılara yakarır; ne var ki öl­ çüyü kaçırmamalı, onlara karşı saygılı ve anla­ yışlı olmalı, diye düşünüyordu juana


(bkz: inci)
(bkz: john steinbeck)
devamını gör...
753.
- biliyor musun, insanları öldürüyorum portuga.
+ bunu nasıl yapıyorsun zeze?
- onları unutarak.
(bkz: şeker portakalı)
devamını gör...
754.
"gerçek mi?"

"gerçek mi?"

şimdiye kadar duyduğum en deli, en yürek titreten, en gönül karıştıran kahkahasını koyuverdi şeytan.

"ey insanoğlu sen, her akşam şu dua ile yat en iyisi. yar bana bir rüya ve her sabah yine aynı dua ile uyan"

ve birdenbire kesip alaycı kahkahalarını gözlerini çevirdi yüreğime, buz gibi bir sesle ekledi:


"en büyük uyuşturucu gerçekçiliktir."

(bkz: şeytanın fısıldadıkları)

(bkz: emre yılmaz)
devamını gör...
755.
güçlü olmak, kas geliştirip, şişirmek anlamına gelmez. insanın kaçmadan kendi tanrısallığıyla buluşması, kendi kafasına göre vahşi doğayla iç içe bir hayat yaşaması anlamına gelir. öğrenebilmek, bildiklerimize katlanabilmek anlamına gelir. dayanmak ve yaşamak anlamına gelir.
(bkz: kurtlarla koşan kadınlar)
devamını gör...
756.
yazmak, dışarısının da içerisi olduğunu idrak edecek bir kap genişliği gerektiriyor.

leylâ ipekçi
devamını gör...
757.
“kaybettiğimiz halde bir gün döneceğine inandığımız insanlar vardır. ansızın kalbimize misafir oluveren ve hiç ummadığımız bir anda içimizden çıkıp giden...”
devamını gör...
758.

acele etmeyelim, sessiz kaldığımızda da söyleyeceğimiz çok şey vardır.



kopyalanmış adam, josé saramago
devamını gör...
759.
"ben, sizi... tuhaf... neredeyse başka bir dünyadan gelmiş gibi görünen sizi... benim bir parçammışsınız gibi seviyorum."
jane eyre, charlotte bronte
devamını gör...
760.
''sana içiyorum evgenia,'' diye kaldırdım kadehimi. ''unuttuklarımı bana hatırlatmana...''
''bize içelim nevzatcım, her şeye rağmen hayatı güzelleştiren aşkımıza...''
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitap alıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim