kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1881.
her insan, kendisini artık görmediğimiz zaman yok olur; sonra bir daha göründüğünde yeni bir yaratıdır artık; bir öncekinden, belki de öncekilerin hepsinden farklıdır.
kayıp zamanın izinde
kayıp zamanın izinde
devamını gör...
1882.
içinde bulunduğum bu umutsuz konumda, bazı anlar oluyor ki insan bir saç teliyle bir zinciri kırabileceğine inanıyor. etrafımdaki her şey hapishane. kelimeler duygularımı dile getirmek için yeterli değil. fakat itiraf edeyim, hala umutluyum..
(bkz: bir idam mahkumunun son günü)
(bkz: bir idam mahkumunun son günü)
devamını gör...
1883.
...
bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. hayat, fazla kafa yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. en akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
tanrı, içindeki tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır. evrenin içine gezegenleri, gezegenlerin içine dünyayı, dünyanın içine hayatı, hayatın içine insanı yerleştirir. ve onun içine koyacak bir şey bulamaz. işte insan denen tuhaf hayvanın, varlıkların en yücesi ve anlamsızı kılınışının hikayesi. evrenin orasını burasını felsefeyle, sanatla, aşkla, hatta ironik bir biçimde tanrı'yla bezerken, ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutması gerekmektedir: hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.
sevdiğiniz birinin ölümü, örneğin, yüzleşmenizi sağlayabilir kendinize söylediğiniz yalanlarla. ya da ananızdan yediğiniz okkalı bir dayak. üstelik siz, ananızın canına okumak için haklı duygusal gerekçeleri bulunduğuna inanmaya hazırlanırken, içinizi parçalayan onun gözü dönmüşlüğü değil, beyninizi zedelememek için sopayı sadece kollarınıza ve bacaklarınıza indirecek kadar düşünceli davranması olabilir. nihayet onun elinden kurtulup kendinizi odanıza attığınızda pencereden giren akşam güneşinin ışığında neşeyle dans eden tozlar dört bir yana dağılır. onların huzurunu kaçırmak sizi öyle üzer ki, içiniz feci dışlanmışlık duygusuyla dolar. birden gözlerinize yaşlar hücum eder. bu küçük sevimli yaratıkların sizden korkmasını hazmedemezsiniz. iki saatlik dayak seansına gık demeden katlanan siz, yere kapanıp zırıl zırıl ağlamaya başlarsınız. sonra bir toz tanesi gelip parmağınızın üzerine konuverir. usulca oynatırsınız parmağınızı. hâlâ oradadır. derken diğerleri ona katılırlar. yerde yatarken üzerinize toz tanecikleri yağar. sırt çevirdiğiniz hayat o noktada sizi kucaklarken hıçkırıklarınız fraktal bir dans müziğine dönüşür.
bir gün toz tanecikleri sizi bağrına basarsa, bilin ki ya nirvanaya ulaştınız ya da çıldırdınız. hangisi olduğuna kendiniz karar vereceksiniz.
...
(bkz: oğullar ve rencide ruhlar)
bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. hayat, fazla kafa yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. en akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın yapmacıklığını kavrarsınız. aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
tanrı, içindeki tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır. evrenin içine gezegenleri, gezegenlerin içine dünyayı, dünyanın içine hayatı, hayatın içine insanı yerleştirir. ve onun içine koyacak bir şey bulamaz. işte insan denen tuhaf hayvanın, varlıkların en yücesi ve anlamsızı kılınışının hikayesi. evrenin orasını burasını felsefeyle, sanatla, aşkla, hatta ironik bir biçimde tanrı'yla bezerken, ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutması gerekmektedir: hakikatte bütün kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.
sevdiğiniz birinin ölümü, örneğin, yüzleşmenizi sağlayabilir kendinize söylediğiniz yalanlarla. ya da ananızdan yediğiniz okkalı bir dayak. üstelik siz, ananızın canına okumak için haklı duygusal gerekçeleri bulunduğuna inanmaya hazırlanırken, içinizi parçalayan onun gözü dönmüşlüğü değil, beyninizi zedelememek için sopayı sadece kollarınıza ve bacaklarınıza indirecek kadar düşünceli davranması olabilir. nihayet onun elinden kurtulup kendinizi odanıza attığınızda pencereden giren akşam güneşinin ışığında neşeyle dans eden tozlar dört bir yana dağılır. onların huzurunu kaçırmak sizi öyle üzer ki, içiniz feci dışlanmışlık duygusuyla dolar. birden gözlerinize yaşlar hücum eder. bu küçük sevimli yaratıkların sizden korkmasını hazmedemezsiniz. iki saatlik dayak seansına gık demeden katlanan siz, yere kapanıp zırıl zırıl ağlamaya başlarsınız. sonra bir toz tanesi gelip parmağınızın üzerine konuverir. usulca oynatırsınız parmağınızı. hâlâ oradadır. derken diğerleri ona katılırlar. yerde yatarken üzerinize toz tanecikleri yağar. sırt çevirdiğiniz hayat o noktada sizi kucaklarken hıçkırıklarınız fraktal bir dans müziğine dönüşür.
bir gün toz tanecikleri sizi bağrına basarsa, bilin ki ya nirvanaya ulaştınız ya da çıldırdınız. hangisi olduğuna kendiniz karar vereceksiniz.
...
(bkz: oğullar ve rencide ruhlar)
devamını gör...
1884.
eğer ben bir budala olmasam, çok iyi, çok mutlu bir hayat sürebilirim. şimdi içinde bulunduğum kadar bir insanın ruhuna sevinç katacak güzel koşullar kolay kolay bir araya gelmez. ah kesin olan şu ki, mutluluğumuzdan yalnızca kalbimiz sorumlu.
(bkz: genç werther'in acıları)
(bkz: genç werther'in acıları)
devamını gör...
1885.
yüzünü bir kitap gibi okuyacaksın,
güzellik kalemiyle yazılan hazzı bulacaksın;
anlayacaksın büyülü bir uyumla tamamlandığını
yüzünde birleşen çizgilerin.
bu güzel kitapta bilinmedik yerleri
öğretecektir sana onun gözbebekleri.
bu değerli aşk kitabını, bu bağsız aşığı
güzelleştirmek için sarıp kaplamak gerek.
balık denizde yaşar; ne kıvançtır
dış güzelin iç güzeli saklaması.
altın öyküsü altın anahtarla kitlenmiş bir kitap
herkesin gözünde nasıl bir hayranlık uyandırır!
onun sahip olduklarına sen ortak olacaksın,
onu elde etmekle sen azalmayacaksın.
(bkz: romeo ve juliet)
güzellik kalemiyle yazılan hazzı bulacaksın;
anlayacaksın büyülü bir uyumla tamamlandığını
yüzünde birleşen çizgilerin.
bu güzel kitapta bilinmedik yerleri
öğretecektir sana onun gözbebekleri.
bu değerli aşk kitabını, bu bağsız aşığı
güzelleştirmek için sarıp kaplamak gerek.
balık denizde yaşar; ne kıvançtır
dış güzelin iç güzeli saklaması.
altın öyküsü altın anahtarla kitlenmiş bir kitap
herkesin gözünde nasıl bir hayranlık uyandırır!
onun sahip olduklarına sen ortak olacaksın,
onu elde etmekle sen azalmayacaksın.
(bkz: romeo ve juliet)
devamını gör...
1886.
1887.
"- hayatı fazlasıyla ciddiye alıyorsunuz, bu da hayatı size zehir eder.
- benim için hayat neyse odur, graziano, hayat herkesin belli bir rol oynadığı sahnedir, benimki de somurtkan adam rolü."
- benim için hayat neyse odur, graziano, hayat herkesin belli bir rol oynadığı sahnedir, benimki de somurtkan adam rolü."
devamını gör...
1888.
...
cemil, genç cemil'in elinde silah olup olmadığına bakmıştı, çünkü yıllar önce okuduğu rene char'ın seçme şiirleri'nin önsözünde geçen şu cümleyi unutamıyordu: “kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimize sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz.”
böyle bir cümleyi okuyup yıllarca aklınızda tutuyorsanız zaten ölüyorsunuz demektir.
silaha gerek yok.
...
(bkz: sinek ısırıklarının müellifi)
cemil, genç cemil'in elinde silah olup olmadığına bakmıştı, çünkü yıllar önce okuduğu rene char'ın seçme şiirleri'nin önsözünde geçen şu cümleyi unutamıyordu: “kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimize sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz.”
böyle bir cümleyi okuyup yıllarca aklınızda tutuyorsanız zaten ölüyorsunuz demektir.
silaha gerek yok.
...
(bkz: sinek ısırıklarının müellifi)
devamını gör...
1889.
deliliğimde hem özgürlük hem güvenceyi buldum; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmama güvencesini, çünkü bizi anlayanlar içimizde bir parçayı köle ederler.
halil cibran
halil cibran
devamını gör...
1890.
"su daha önce hiç içmediğim kadar soğuk ve temiz: babamın bırakıp gidişinin tadı var suda; hiç orada olmayışının, gittikten sonra bana ait hiçbir şeyin olmayışının tadı."
emanet çocuk, claire keegan.
devamını gör...
1891.
1892.
toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!
devamını gör...
1893.
hayat aslında sevinç ve hüznün bir karışımı
savaş sanatı --- sun tzu
savaş sanatı --- sun tzu
devamını gör...
1894.
...
mantık sahibi herkes farkındaydı ki, dünyadaki dini yazmaların hepsi birden doğru olamazdı. buna rağmen büyük bir şok yaşandı. kimsenin inkâr edemeyeceği, şüpheye yer bırakmayan bir aydınlanma yaşadı insanlık; hükümdarların esrarengiz bilimi sayesinde dünyanın ileri gelen inanışlarının ortaya çıkış anlarına tanıklık etti. çoğu asil ve erdemli amaçlar gütse de, bu yeterli değildi. birkaç gün içinde insanlığın çok sayıda peygamberi kutsal statülerini yitirmişti. gerçeğin soğuk ve acımasız ışığında, iki bin yıldır milyonları peşinden sürükleyen inanışlar, çiy damlacıkları gibi bir anda buhar oldular. yol açtıkları tüm iyilik ve kötülükler kısa sürede tarihe gömüldü; artık insanların kalbine hitap edemez olmuşlardı.
insanlık eski tanrılarını yitirmiş, artık yenilerine ihtiyaç duymayacak kadar da büyümüştü.
...
(bkz: çocukluğun sonu)
mantık sahibi herkes farkındaydı ki, dünyadaki dini yazmaların hepsi birden doğru olamazdı. buna rağmen büyük bir şok yaşandı. kimsenin inkâr edemeyeceği, şüpheye yer bırakmayan bir aydınlanma yaşadı insanlık; hükümdarların esrarengiz bilimi sayesinde dünyanın ileri gelen inanışlarının ortaya çıkış anlarına tanıklık etti. çoğu asil ve erdemli amaçlar gütse de, bu yeterli değildi. birkaç gün içinde insanlığın çok sayıda peygamberi kutsal statülerini yitirmişti. gerçeğin soğuk ve acımasız ışığında, iki bin yıldır milyonları peşinden sürükleyen inanışlar, çiy damlacıkları gibi bir anda buhar oldular. yol açtıkları tüm iyilik ve kötülükler kısa sürede tarihe gömüldü; artık insanların kalbine hitap edemez olmuşlardı.
insanlık eski tanrılarını yitirmiş, artık yenilerine ihtiyaç duymayacak kadar da büyümüştü.
...
(bkz: çocukluğun sonu)
devamını gör...
1895.
''çünkü herkesin ara sıra yoğun mutluluk anları vardır ama, sürekli olarak kişisel mutluluk peşinden koşmak, bir kepazelikten başka bir şey değildir. böyle bir dünyada, bunca felâket, bunca yoksulluk, bunca haksızlık ortasında, ancak inekler kadar kafasız ve duyarsız olanlar -yani gerçekten insan sayılamayacak yaratıklar- kişisel açıdan mutlu olabilirler."
bir dinozorun anıları - mina urgan
bir dinozorun anıları - mina urgan
devamını gör...
1896.
1897.
bembeyaz saçlı ve solgun yüzüyle güzeldi. uzaklaşan bir hayale benziyordu pencerede. durdurulması olanaksız tanrı, zaman.
(bkz: sinek sarayı)
(bkz: sinek sarayı)
devamını gör...
1898.
1899.
“çocukluğumu kişileştirdim. çocukluğumun bir simyacı olduğunu düşünüyorum. ne zaman hayatın ya da normalin içine karışmak için hamle yapsam, hafif bir dokunuşla camdan bir adama dönüştürüyor beni. ya kesiyorum ya kırılıyorum.”
(bkz: veciz sözler)
çocukluğunuzla konuşurken dikkat edin. el uzatmaya çalışırken düşüp doğrulmakta zorlanabiliyorsunuz.
(bkz: veciz sözler)
çocukluğunuzla konuşurken dikkat edin. el uzatmaya çalışırken düşüp doğrulmakta zorlanabiliyorsunuz.
devamını gör...
1900.
siz bilmezsiniz albayım, insanlık tek başına kollarımda can verdi. yanında kimseler yoktu.
oğuz atay
oğuz atay
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103