341.
'çok fazla insanın benzer deneyimlere sahip olduğuna inanıyorum. bütün ruhumla iyi olmak istedim; fakat gençtim, tutkularım vardı. ne zaman iyi olanı arasam yalnızdım, tamamen yalnızdım. ne zaman kalben hissettiğim ahlaken iyi olma isteğimi dile getirmeye çalışsam aşağılama ve alayla karşılaştım. ne zaman alçak tutkularıma yenik düşsem takdir, teşvik edildim. ihtiras, güç sevgisi, bencillik, zamparalık, gurur, öfke, intikam, bunların tamamı saygın addediliyordu. kendimi bu tutkulara kaptırdıkça büyüklerim gibi olmaya, onların da benden memnun olduklarını hissetmeye başladım.'
devamını gör...
342.
"insanın olduğu her yerde bir tecrübe vardır. bu tecrübe bir saygıyı hak eder. bilginin olduğu her yere kulak kesilmemiz lazım. tüm insanlığı davet edeceğimiz bir hikaye yazacaksak, bu hikaye tüm insanlığın tecrübesinden pay almalı!"
-ihsan fazlıoğlu
devamını gör...
343.
"çoğu insan daha doğarken tasfiye edilir." *

"her insan daima, kendisinin anlamadığı ama ara sıra anlaşılan bir dil konuşuyormuş. bu sayede var oluyor ve hiç olmazsa yanlış anlaşılıyormuşuz. saurau'nun söylediğine göre, anlaşılan bir dil olsaymış, başka hiçbir şeye gerek kalmazmış. 'daima bir sorunda sığınak bulduk,' dedi, 'insanlar birbirleriyle yürüyor ve birbirleriyle konuşuyor ve birbirleriyle yatıyorlar ve birbirlerini tanımıyorlar. insanlar birbirlerini tanısalardı, birbirleriyle yürümez, birbirleriyle konuşmaz, birbirleriyle yatmazlardı." *

"her birimizin, hiç var olmadığı ve sadece var olma numarası yaptığı uzun dönemler vardır. bazen bir insanın gerçek varoluşuyla numaradan varoluşu, onun için ölümcül şekilde birbirine karışır."*
(bkz: thomas bernhard) (bkz: sarsıntı)
devamını gör...
344.
fakat dünya insan olmayan insanlarla doludur...
- çakıcı'nın ilk kurşunu, sabahattin ali
devamını gör...
345.
senin de fikirlerin, tıpkı giysilerin gibi başkaları tarafından üretilmiş...
martin eden, jack london
devamını gör...
346.
peki ya boyunduruğundan memnun olan ve ormandaki geyik ile karacayı başıboş serseriler olarak gören öküze ne demeli?

ermiş - halil cibran
devamını gör...
347.
iyi olmayacağım petra. zaman bana iyi gelmeyecek. günler, aylar, yıllar geçtikçe daha çok delireceğim. ağlarken gülmeye başlayıp, delirirken akıllanacağım, sonra yeniden delireceğim. bitmek bilmez bir döngü. işte bana olacak olan bu. bunu sende biliyorsun.
paranoya - tuba arık
devamını gör...
348.
"hayatımda yeni bir gün diye bir şey yoktu, her gün bir öncekinin sadece bir tekrarıydı, değişiklik veya değişiklik umudu olmaksızın."
christy brown-sol ayağım
devamını gör...
349.
insana yuva olabilmiş bir gezegenin havası nasıl bu kadar zehirli olabilirdi?
aeden- azra kohen
devamını gör...
350.
çok severim, belkide beni anlattığını düşünüyorumdur ? kim bilir ?


bir adam tanıdım kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi, her şeyi feda etti ona, dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile, ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. canı sıkılıyordu, hepsi bu, insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu. böylece karmaşa ve dram dolu bir yaşam yaratmıştı kendine. bir olayın olması gerek insan bağlantılarından çoğunun açıklaması işte bu. bir olayın olması gerek, hatta aşksız bir köleliğin, hatta savaşın ya da ölümün bile. o halde yaşasın ölü gömme törenleri!


albert camus-düşüş
devamını gör...
351.
''bilgi en iğrenç işlemlerden sonra bile fizik bütünlüğünü koruyan bir madeni paraya benzemez; kullanıla kullanıla epriyen çok güzel bir giysiye benzer daha çok. gerçekten kitabın kendisi böyle değil midir? ona gereğinden çok el değerse sayfaları aşınıp, mürekkebi ve yaldızı donuklaşmaz mı?'' gülün adı (kitap) (bkz: umberto eco)
devamını gör...
352.

“ aşk çok güçlü bir heyecandır, hem derin hem çok yüksek bir duygu yumağıdır. insanın yaşama sevincini, enerjisini artıran, gözlerini parlatan, güzelleştiren, sağlık kazandıran ve en önemlisi onu mutlu eden bir duygudur. tıpta hastalıkları iki gruba ayırır doktorlar; akut ve kronik diye. akut hastalıklar ani başlar ve riski yüksektir. kronik hastalıklar yavaş başlar, sonra da uzar gider. aşk akut bir hastalıktır. ani başlar ve çok gürültülü seyreder. tansiyon yükselir, kalp hızlanır, nefes alıp verişler sıklaşır, yanaklar pembeleşir, vücut ısınır. böyle akut bir duruma insanoğlu bir ömür nasıl dayansın? böyle bir heyecan yıllar boyu sürecek olsa, kalbimiz ne çok zarar görürdü bu durumdan. insan, her duruma uyacak şekilde yaratılmıştır. yani uzun lafın kısası zamanla bu duruma beden ve ruh uyum sağlar ve aşık olunan kişi karşısında duyulan eski heyecanlar yavaş yavaş kaybolur. ve aşk kronikleşir... kronikleşince de aşk olmaktan çıkar sevgiye, güvene, huzura ve alışkanlığa dönüşür.”


camdaki kız- gülseren budayıcıoğlu
devamını gör...
353.
''sıkılıyor, utanıyor bunları yazmaktan. ne zamandan beri her şeyimizi savunmak zorunda kaldık ve alıştık buna? haklılık, haksızlık giysisini giye çıkara karıştırır olduk.''
şafak- sevgi soysal
devamını gör...
354.
bayan lynde diyor ki; beklenti içinde olmayanlar kutsanmıştır, hayal kırıklığı yaşamayacaklar. bence hiçbir şey beklememek hayal kırıklığı yaşamaktan daha kötü.

yeşilin kızı anne
devamını gör...
355.
ben ortaçağda yaşamalıydım. sabahları, montaigne gibi oda orkestrasıyla uyandırılmalıydım...

tutunamayanlar, oğuz atay
devamını gör...
356.
tess gerritsen'ın cerrah kitabında geçen mitolojik bir hikaye bırakayım şuraya. yalnız hikayeye başlamadan belirtmekte fayda var, tess gerritsen, daha iyi yazabilmek için doktorluğu bırakmış bir yazar. dolayısıyla ara ara verdiği tıbbi bilgilerle okuyucularını hem eğitmiş hem de kurgusuyla mest etmiştir.

kuvvetli rüzgârları, tehlikeli gelgitleri olan bir yer.
edith hamilton mitoloji adlı kitabında yunanistan’ın aulis limanını böyle anlatır. av tanrıçası artemis’in eski tapınağı buradadır. truva’ya saldırıya geçmek için siyah renkli bin yunan gemisinin toplandığı yer, aulis limanıdır. oysa kuzey rüzgârı esince, gemiler yelken basamamıştır. rüzgâr günden güne şiddetini artırır ve kral agamemnon komutasındaki yunan ordusunda öfke ve huzursuzluk baş gösterir. bir kâhin, şiddetli rüzgârların nedenini açıklar. kral agamemnon tanrıçanın en sevdiği hayvanlardan birini, yabanî bir tavşanı öldürdüğü için artemis hiddetlidir. agamemnon korkunç bir kurban vermeyi, kızı ifigeneia’yı tanrıçaya adamayı kabul etmedikçe, artemis yunanlıların yelken basmalarına izin vermeyecektir.
böylece agamemnon ahilleus’la görkemli bir düğünle evlendireceği haberini göndererek kızını çağırtır. kızcağız düğününe değil, ölüme gittiğini bilmemektedir.

seninle birlikte aulis yakınlarındaki kumsallarda yürüdüğümüz gün, o şiddetli rüzgârlardan eser yoktu. hava durgundu, deniz yeşil cam gibiydi ve ayaklarımızın altındaki kum beyaz kül kadar sıcaktı. ah, güneşin kavurduğu kıyıda yalınayak koşuşturan yunanlı çocukları nasıl kıskanmıştık! güneşin soluk turist cildimizi yakmasına rağmen, o çocuklar gibi, ayak tabanlarımız meşin kadar sertleşmiş, konforsuzca yaşamayı özlüyorduk. nasır sadece ıstırabın ve ağır yorgunluğun sonucudur.
akşam olup hava serinlediğinde, artemis tapınağı’na gittik.
uzayan gölgelerin arasından yürüyüp, ifigeneia’nın kurban edildiği sunağın yanına vardık. bütün yalvarmalarına, “baba, bana acı.’“ yakarışlarına rağmen, savaşçılar kızı sunağa götürür. taşın üzerine yatırılır, beyaz boynu bıçağa hazır edilir. oyun yazarı euripides, bakire kanının yere saçıldığını görmemek, dehşete tanık olmamak için atreus’un askerleriyle birlikte bütün ordunun önlerine, yere baktıklarını belirtir.

ah, ben olsaydım nasıl seyrederdim! sen de öyle. üstelik hevesle.
hüzün içinde toplanmış bütün askerleri gözümün önüne getirdim. davulların vuruşunu düşledim, bir düğün töreninin canlı gümbürtüsünü değil, ölüme götüren iç karartıcı tempoyu. korulukta ilerleyen tören alayını gördüm. etrafı askerlerle, rahiplerle çevrili, bir kuğu gibi beyaz kızı. davullar susuyor.
çığlık çığlığa bağıran kızı sunağa taşıyorlar.

benim düşümde, bıçağı tutan agamemnon’dur, yoksa kanı sen dökmeyeceksen bu yapılana kurban adamak denebilir mi? kızının yatırıldığı, körpe vücudunu çevresindekilerin gözlerine sunduğu sunağa yaklaşmasını izliyorum. hayatını bağışlaması için yalvarıyor. boşuna.
rahip kızcağızın saçlarına yapışıp geriye doğru kanırtıyor, boynunu meydana çıkarıyor. beyaz derisinin altında kabarıp inen şahdamarı, bıçağın vurulacağı yeri gösteriyor. agamemnon kızının yanında durmuş, sevdiği o yüze bakıyor. kızın damarlarında kendi kanı dolaşıyor. kızının gözlerinde kendi gözlerini görüyor. kızının boynunu yarmakla, kendi etini kesecek.
bıçağını kaldırıyor. askerler, kutsal ağaçlardan oluşan koruluğun ortasında heykeller gibi sessiz. kızın boynundaki damar atıyor.
bıçağı kızın boynuna dayayıp derince kesiyor.

kırmızı bir çeşme patlıyor, yüzünü sıcak yağmura boğan.
ifigeneia hâlâ hayatta, boynundan oluk oluk kan boşanırken dehşet içinde gözlerini deviriyor. insan vücudunda beş litre kan vardır ve bu miktarın delinmiş tek bir damardan akıp boşanması zaman alır. kalp atmayı sürdürdükçe, kan akmaya devam eder. en azından birkaç saniye, bazen de bir dakika, beyin çalışmayı sürdürür. el ve ayaklar oynar.
yüreği son kez atarken, ifigeneia göğün kararmasını izler, yüzüne sıçrayan kendi kanının sıcaklığını hisseder.
eskiler, kuzey rüzgârının neredeyse o anda etkisini kaybettiğini söylerler. artemis tatmin olmuştur. sonunda yunan gemileri yelken açar, ordu savaşır, truva düşer. çok daha kanlı bir katliamın içinde, genç bir bakirenin kurban edilmesinin bir önemi yoktur.
oysa ben truva savaşı’nı düşündüğüm zaman, aklıma tahtadan at ya da kılıçların şakırtısı ya da yelken basmış gelen bin yunan gemisi gelmez. hayır, ben kanı boşandığından beyaza kesmiş bir kız ile elinde kanlı bıçağı, kızının yanında duran babayı görürüm.
gözleri yaşlı, soylu agamemnon’u.
devamını gör...
357.
"anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. oysa hiçbir şey istemiyor içim"

bir bilim adamının romanı mustafa inan / oğuz atay
devamını gör...
358.
"taş gibi görünen bir şeydi ama içinde bir tohum vardı."
ben, kirke, madeline miller
devamını gör...
359.
"göğsümde , kurusun diye sıkılan kumaşı andıran burulma hissi vardı."

ben, kirke, madeline miller
devamını gör...
360.
"bir kadının yanan bir evde kalmasına yol açtıklarına göre , kitaplarda bir şeyler olmalı."

fahrenheit 451, ray bradbury
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitap alıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim