kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1681.
"yoksun artık : saatlerin ardından, günlerin ardından , mevsimler geçerken , zaman akarken ,neşelenmeden , hüzünlenmeden geleceksiz ve geçmişsiz, öylece, düpedüz , apaçık yaşayaduruyorsun ,tıpkı sahanlıktaki musluktan damlayan bir su damlası gibi, bir sinek bir istiridye , bir ihtiyar gibi "
devamını gör...
1682.
insanın konuşacak kadar zekaya ya da susacak kadar akla sahip olmaması büyük bir talihsizliktir.
stefan zweig - satranç
çok sevdiğim bir kitaptır.
devamını gör...
1683.
ne kadar yakın ve aynı zamanda ne kadar uzaktı yarın.
devamını gör...
1684.
isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi mesulünü bulmuştum: buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? bu bizim gururumuzun, salaklığımızın bir uydurması… içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… içimizde şeytan yok… içimizde aciz var… tembellik var… iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var… hiçbir şey üzerinde düşünmeye hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.
sabahattin ali, içimizdeki şeytan
sabahattin ali, içimizdeki şeytan
devamını gör...
1685.
“parşömen yalnızca hayvan derisinden yapılmaz. insan derisinden de yapılır. hatta en çok insan derisinden yapılır. kaderimin yazılı olduğu her sayfayı üzerimde, derimde taşıdım..."
kalıt- rıza bozkuş
kalıt- rıza bozkuş
devamını gör...
1686.
normalsozluk.com/entry/2544886
sen yazma kardeşim silah dayadılar sanki kafasına. bu arada
insanoğlu bir milyon yıldır koşuyor,
daha insanlıkta bir iki adım ileriye varamadı.
yaşar kemal - yusufçuk yusuf
sen yazma kardeşim silah dayadılar sanki kafasına. bu arada
insanoğlu bir milyon yıldır koşuyor,
daha insanlıkta bir iki adım ileriye varamadı.
yaşar kemal - yusufçuk yusuf
devamını gör...
1687.
...
tanıdığı herkes kahramandı. hayat kahramanları. belki başkalarının değil, ama kendi hayatlarını kurtaran kahramanlar. bir dünya dolusu süpermen. telefon kulübelerinde pelerinlere bürünüp caddelere dağılan kahramanlar. şimdi, onlardan biri gibi hissediyordu kendini. tek fark, telefon kulübesinden çıkamamasıydı. o sadece orada kahramandı. tek korkusu, telefonun çalması olabilirdi, ama olasılığın düşüklüğü sakinleştirici düzeydeydi. yalnızca telefon kulübesinde kahraman olabilen, siyah takım elbiseli ve yalnız bir süpermen. kulübeden çıkıp sıradan bir aptala dönüşmek istemiyordu.
...
kurallar, karanlığın dışındaki hareketin kimlik bilgileridir. kurallar, onların varlığını bilmeyenlere göre kader, diğerler için pusuladır. önce varlıklarını kabul etmen, sonrasında da onları tanıman gerekir. bedenli ya da bedensiz, her şeyin ve herkesin boyun eğdiği kurallar, yaratıcılığın sınırlarıdır.
...
çelişki seni öldürür. çelişki işkencedir. çelişki buz tutmuş göldür. çelişki buz tutmuş gölün çatladığı andır. çelişki, göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır. çelişki, yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur.
...
(bkz: azil)
tanıdığı herkes kahramandı. hayat kahramanları. belki başkalarının değil, ama kendi hayatlarını kurtaran kahramanlar. bir dünya dolusu süpermen. telefon kulübelerinde pelerinlere bürünüp caddelere dağılan kahramanlar. şimdi, onlardan biri gibi hissediyordu kendini. tek fark, telefon kulübesinden çıkamamasıydı. o sadece orada kahramandı. tek korkusu, telefonun çalması olabilirdi, ama olasılığın düşüklüğü sakinleştirici düzeydeydi. yalnızca telefon kulübesinde kahraman olabilen, siyah takım elbiseli ve yalnız bir süpermen. kulübeden çıkıp sıradan bir aptala dönüşmek istemiyordu.
...
kurallar, karanlığın dışındaki hareketin kimlik bilgileridir. kurallar, onların varlığını bilmeyenlere göre kader, diğerler için pusuladır. önce varlıklarını kabul etmen, sonrasında da onları tanıman gerekir. bedenli ya da bedensiz, her şeyin ve herkesin boyun eğdiği kurallar, yaratıcılığın sınırlarıdır.
...
çelişki seni öldürür. çelişki işkencedir. çelişki buz tutmuş göldür. çelişki buz tutmuş gölün çatladığı andır. çelişki, göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır. çelişki, yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur.
...
(bkz: azil)
devamını gör...
1688.
" aydınlık var oldukça
aydınlıkta dolaşın "
- tolstoy
aydınlıkta dolaşın "
- tolstoy
devamını gör...
1689.
bir zamanlar senin için soru yaşamım ne zaman başlayacak'tı. ama sen farkına bile varamadan soru yaşamım ne zaman sona erdi'ye dönüştü.
son adım, ayhan geçgin.
son adım, ayhan geçgin.
devamını gör...
1690.
hristiyan batı'da islâm, türk adıyla birleştiriliyor, türkler hristiyan milletleri yok etmeye gelen gökten inen bir felaket , tanrı'nın hristiyanları çezalandırmak için gönderdiği deccal gibi betimleniyordu.
halil inalcık - fatih sultan mehemmed han
halil inalcık - fatih sultan mehemmed han
devamını gör...
1691.
kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır.
virginia woolf
kendine ait bir oda.
virginia woolf
kendine ait bir oda.
devamını gör...
1692.
aşağıdaki bir mektup, kitaba göre barbaros hayrettin paşa' ya gönderilmiş. mektup okunurken şöyle bişey oluyor:
"ben ki kutsal roma imparatoru karlos' um. adıma ingiliz kardeşlerim charles, ispanyol evlatlarım carlos, dutch askerlerin karel, german kullarım karl, italyal hizmetkarlarım carlo, frenç vatandaşlarım charles quint, osmanlı düşmanım şarlken der. ve senin dahi karlos kral diye çağırdığın kudretli adam... işte ben oyum..."
"poh yesin."*
"ben ki kutsal roma imparatoru karlos' um. adıma ingiliz kardeşlerim charles, ispanyol evlatlarım carlos, dutch askerlerin karel, german kullarım karl, italyal hizmetkarlarım carlo, frenç vatandaşlarım charles quint, osmanlı düşmanım şarlken der. ve senin dahi karlos kral diye çağırdığın kudretli adam... işte ben oyum..."
"poh yesin."*
devamını gör...
1693.
...
dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz.
...
(bkz: sinek ısırıklarının müellifi)
dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz.
...
(bkz: sinek ısırıklarının müellifi)
devamını gör...
1694.
ama ona sahip olmak, bildiğin bütün zilyetliklerden tamamen farklıydı, şüpheli ve belirsiz bir tasarruftu.
jack london - martin eden
evet hukukçular böyle aşkını dile getirir.
jack london - martin eden
evet hukukçular böyle aşkını dile getirir.
devamını gör...
1695.
devamını gör...
1696.
biliyorsun ben hangi şehirdeysem , yalnızlığın başkenti orası.
devamını gör...
1697.
gratiano :
- hep öyledir , gerçekten. insan ziyafet sofrasından
oturduğundaki iştahla mı kalkar sizce ?
bir at kendi izlerinin üzerinden onların bıraktığı heyecanla mı geçer ?
herhangi bir şey , onu kovalarken aldığımız zevki alamayız.
hani bir başkadır ya geminin limandan ayrılıp , tatlı esintisiyle rüzgarın bayrakları dalgalanırken gidişi ,
aynı geminin aynı limana dönüşünde ki ,
ahşapları yıpranmış , yelkenleri yaşlanmış halinden.
aynı rüzgardır işte gemiyi zarif gösteren de ,
zavallı hallere düşürende.
william shakespeare - venedik taciri
- hep öyledir , gerçekten. insan ziyafet sofrasından
oturduğundaki iştahla mı kalkar sizce ?
bir at kendi izlerinin üzerinden onların bıraktığı heyecanla mı geçer ?
herhangi bir şey , onu kovalarken aldığımız zevki alamayız.
hani bir başkadır ya geminin limandan ayrılıp , tatlı esintisiyle rüzgarın bayrakları dalgalanırken gidişi ,
aynı geminin aynı limana dönüşünde ki ,
ahşapları yıpranmış , yelkenleri yaşlanmış halinden.
aynı rüzgardır işte gemiyi zarif gösteren de ,
zavallı hallere düşürende.
william shakespeare - venedik taciri
devamını gör...
1698.
- aşkın gözü kördür , bu yüzden aşıklar kendi hatalarını görmezler.
william shakespeare - venedik taciri
william shakespeare - venedik taciri
devamını gör...
1699.
-yiyorum , içiyorum , uyuyorum , gezmeye çıkıyorum. ama birden keyfim kaçıyor , bir boşluk duyuyorum..
oblomov
oblomov
devamını gör...
1700.
-yiyorum , içiyorum , uyuyorum , gezmeye çıkıyorum. ama birden keyfim kaçıyor , bir boşluk duyuyorum..
oblomov
oblomov
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103