kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1681.
“parşömen yalnızca hayvan derisinden yapılmaz. insan derisinden de yapılır. hatta en çok insan derisinden yapılır. kaderimin yazılı olduğu her sayfayı üzerimde, derimde taşıdım..."
kalıt- rıza bozkuş
kalıt- rıza bozkuş
devamını gör...
1682.
normalsozluk.com/entry/2544886
sen yazma kardeşim silah dayadılar sanki kafasına. bu arada
insanoğlu bir milyon yıldır koşuyor,
daha insanlıkta bir iki adım ileriye varamadı.
yaşar kemal - yusufçuk yusuf
sen yazma kardeşim silah dayadılar sanki kafasına. bu arada
insanoğlu bir milyon yıldır koşuyor,
daha insanlıkta bir iki adım ileriye varamadı.
yaşar kemal - yusufçuk yusuf
devamını gör...
1683.
...
tanıdığı herkes kahramandı. hayat kahramanları. belki başkalarının değil, ama kendi hayatlarını kurtaran kahramanlar. bir dünya dolusu süpermen. telefon kulübelerinde pelerinlere bürünüp caddelere dağılan kahramanlar. şimdi, onlardan biri gibi hissediyordu kendini. tek fark, telefon kulübesinden çıkamamasıydı. o sadece orada kahramandı. tek korkusu, telefonun çalması olabilirdi, ama olasılığın düşüklüğü sakinleştirici düzeydeydi. yalnızca telefon kulübesinde kahraman olabilen, siyah takım elbiseli ve yalnız bir süpermen. kulübeden çıkıp sıradan bir aptala dönüşmek istemiyordu.
...
kurallar, karanlığın dışındaki hareketin kimlik bilgileridir. kurallar, onların varlığını bilmeyenlere göre kader, diğerler için pusuladır. önce varlıklarını kabul etmen, sonrasında da onları tanıman gerekir. bedenli ya da bedensiz, her şeyin ve herkesin boyun eğdiği kurallar, yaratıcılığın sınırlarıdır.
...
çelişki seni öldürür. çelişki işkencedir. çelişki buz tutmuş göldür. çelişki buz tutmuş gölün çatladığı andır. çelişki, göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır. çelişki, yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur.
...
(bkz: azil)
tanıdığı herkes kahramandı. hayat kahramanları. belki başkalarının değil, ama kendi hayatlarını kurtaran kahramanlar. bir dünya dolusu süpermen. telefon kulübelerinde pelerinlere bürünüp caddelere dağılan kahramanlar. şimdi, onlardan biri gibi hissediyordu kendini. tek fark, telefon kulübesinden çıkamamasıydı. o sadece orada kahramandı. tek korkusu, telefonun çalması olabilirdi, ama olasılığın düşüklüğü sakinleştirici düzeydeydi. yalnızca telefon kulübesinde kahraman olabilen, siyah takım elbiseli ve yalnız bir süpermen. kulübeden çıkıp sıradan bir aptala dönüşmek istemiyordu.
...
kurallar, karanlığın dışındaki hareketin kimlik bilgileridir. kurallar, onların varlığını bilmeyenlere göre kader, diğerler için pusuladır. önce varlıklarını kabul etmen, sonrasında da onları tanıman gerekir. bedenli ya da bedensiz, her şeyin ve herkesin boyun eğdiği kurallar, yaratıcılığın sınırlarıdır.
...
çelişki seni öldürür. çelişki işkencedir. çelişki buz tutmuş göldür. çelişki buz tutmuş gölün çatladığı andır. çelişki, göldeki çatlağa saplanıp donmaya başlamandır. çelişki, yardım istemek için açtığın ağzına dolan sudur.
...
(bkz: azil)
devamını gör...
1684.
" aydınlık var oldukça
aydınlıkta dolaşın "
- tolstoy
aydınlıkta dolaşın "
- tolstoy
devamını gör...
1685.
bir zamanlar senin için soru yaşamım ne zaman başlayacak'tı. ama sen farkına bile varamadan soru yaşamım ne zaman sona erdi'ye dönüştü.
son adım, ayhan geçgin.
son adım, ayhan geçgin.
devamını gör...
1686.
hristiyan batı'da islâm, türk adıyla birleştiriliyor, türkler hristiyan milletleri yok etmeye gelen gökten inen bir felaket , tanrı'nın hristiyanları çezalandırmak için gönderdiği deccal gibi betimleniyordu.
halil inalcık - fatih sultan mehemmed han
halil inalcık - fatih sultan mehemmed han
devamını gör...
1687.
kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır.
virginia woolf
kendine ait bir oda.
virginia woolf
kendine ait bir oda.
devamını gör...
1688.
aşağıdaki bir mektup, kitaba göre barbaros hayrettin paşa' ya gönderilmiş. mektup okunurken şöyle bişey oluyor:
"ben ki kutsal roma imparatoru karlos' um. adıma ingiliz kardeşlerim charles, ispanyol evlatlarım carlos, dutch askerlerin karel, german kullarım karl, italyal hizmetkarlarım carlo, frenç vatandaşlarım charles quint, osmanlı düşmanım şarlken der. ve senin dahi karlos kral diye çağırdığın kudretli adam... işte ben oyum..."
"poh yesin."*
"ben ki kutsal roma imparatoru karlos' um. adıma ingiliz kardeşlerim charles, ispanyol evlatlarım carlos, dutch askerlerin karel, german kullarım karl, italyal hizmetkarlarım carlo, frenç vatandaşlarım charles quint, osmanlı düşmanım şarlken der. ve senin dahi karlos kral diye çağırdığın kudretli adam... işte ben oyum..."
"poh yesin."*
devamını gör...
1689.
ama ona sahip olmak, bildiğin bütün zilyetliklerden tamamen farklıydı, şüpheli ve belirsiz bir tasarruftu.
jack london - martin eden
evet hukukçular böyle aşkını dile getirir.
jack london - martin eden
evet hukukçular böyle aşkını dile getirir.
devamını gör...
1690.
devamını gör...
1691.
biliyorsun ben hangi şehirdeysem , yalnızlığın başkenti orası.
devamını gör...
1692.
gratiano :
- hep öyledir , gerçekten. insan ziyafet sofrasından
oturduğundaki iştahla mı kalkar sizce ?
bir at kendi izlerinin üzerinden onların bıraktığı heyecanla mı geçer ?
herhangi bir şey , onu kovalarken aldığımız zevki alamayız.
hani bir başkadır ya geminin limandan ayrılıp , tatlı esintisiyle rüzgarın bayrakları dalgalanırken gidişi ,
aynı geminin aynı limana dönüşünde ki ,
ahşapları yıpranmış , yelkenleri yaşlanmış halinden.
aynı rüzgardır işte gemiyi zarif gösteren de ,
zavallı hallere düşürende.
william shakespeare - venedik taciri
- hep öyledir , gerçekten. insan ziyafet sofrasından
oturduğundaki iştahla mı kalkar sizce ?
bir at kendi izlerinin üzerinden onların bıraktığı heyecanla mı geçer ?
herhangi bir şey , onu kovalarken aldığımız zevki alamayız.
hani bir başkadır ya geminin limandan ayrılıp , tatlı esintisiyle rüzgarın bayrakları dalgalanırken gidişi ,
aynı geminin aynı limana dönüşünde ki ,
ahşapları yıpranmış , yelkenleri yaşlanmış halinden.
aynı rüzgardır işte gemiyi zarif gösteren de ,
zavallı hallere düşürende.
william shakespeare - venedik taciri
devamını gör...
1693.
- aşkın gözü kördür , bu yüzden aşıklar kendi hatalarını görmezler.
william shakespeare - venedik taciri
william shakespeare - venedik taciri
devamını gör...
1694.
-yiyorum , içiyorum , uyuyorum , gezmeye çıkıyorum. ama birden keyfim kaçıyor , bir boşluk duyuyorum..
oblomov
oblomov
devamını gör...
1695.
-yiyorum , içiyorum , uyuyorum , gezmeye çıkıyorum. ama birden keyfim kaçıyor , bir boşluk duyuyorum..
oblomov
oblomov
devamını gör...
1696.
-yersiz yasaklar çocukların tutkularını büyüklerinkinden daha fazla keskinleştirir ; çocuklar sadece yasaklanan şeyi akıllarına takarlar.
vadideki zambak
vadideki zambak
devamını gör...
1697.
buyrun a$k ile;
kindi'nin felsefi risaleler kitabından günümüzü 4/4`lük tanımlayan paragrafın resmi.

not: felsefe iyidir, okuyunuz, okutturunuz.
fakat işe klasik grek felsefesi ile başlayınız.
kindi'nin felsefi risaleler kitabından günümüzü 4/4`lük tanımlayan paragrafın resmi.

not: felsefe iyidir, okuyunuz, okutturunuz.
fakat işe klasik grek felsefesi ile başlayınız.
devamını gör...
1698.
yalnızlığın bir şey öğretmediğinden , kayıtsızlığın bir şey öğretmediğinden başka hiçbir şey öğrenmedin . bu bir aldatmacaydı , göz alıcı ve tuzaklı bir yanılsamaydı . yalnızdın , hepsi bu , ve kendini korumak istiyordun ; dünyayla senin arandaki köprüler sonsuza dek atılsın istiyordun . ama sen bir hiçsin , dünya ise öyle kocaman bir sözcük ki : büyük bir şehirde başıboş dolaşmaktan , birkaç kilometre uzunluğundaki cepheler, vitrinler , parklar ve rıhtımlar boyunca yürümekten başka bir şey yapmadın hiç .
kayıtsızlık işe yaramaz. isteyebilir ya da istemeyebilirsin, ne fark eder! . her gün aynı yemeği yemekle kararlı bir hareket yaptığını sanabilirsin. ne var ki reddedişin işe yaramaz. yansızlığın hiçbir anlam taşımaz. cansızlığın öfken kadar abes. kayıtsız bir halde caddelerden geçtiğini, yürüdüğünü, şehirde ikide bir yön değiştirdiğini, kalabalıkların yolunu izlediğini, gölgelerin ve çatlakların oyununu kavradığını, çözdüğünü sanıyorsun. ne var ki hiçbir şey olmadı: hiçbir mucize, hiçbir patlama .
uzunca bir süre kendine sığınaklar kurup yıktın : düzen ya da eylemsizlik , başıboş sürüklenme ya da uyku , geceleyin devriye gezmeler , yansız anlar , gölgelerin ve ışıkların kaçışı . daha uzun bir süre kendine yalan söylemeyi , kendini sersemleştirmeyi , kendi oyununa gelmeyi sürdürebilirsin belki . ama oyun bitti , büyük şenlik , ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti . dünya yerinden kıpırdamadı ve sen değişmedin . kayıtsızlık seni farklı kılmadı .
ölmedin . delirmedin .
felaketler yoktur , başka yerdedirler . ufacık bir belâ seni kurtarmaya yeterdi belki de : her şeyini kaybederdin , savunacak bir şeyin olurdu , ikna etmek için , duygulandırmak için söyleyecek sözcüklerin olurdu. ama sen hasta bile değilsin . ne gündüzlerin ne de gecelerin tehlikede , gözlerin görüyor , ellerin titremiyor , nabzın düzenli , kalbin çarpıyor . eğer çirkin olsaydın , belki çirkinliğin gözalıcı olurdu , oysa çirkin bile değilsin , ne kambursun , ne kekeme , ne çolak , ne de kötürüm , topal bile değilsin .
hiçbir uğursuzluk dolaşmıyor başında. bir ucubesin belki, ama bir cehennem ucubesi değil. kıvranmaya, ulumaya ihtiyacın yok. hiçbir sınama beklemiyor seni, hiçbir kupa hemen elinden alınmak üzere sana sunulmayacak, hiçbir karga göz yuvarlarına göz dikmedi, hiçbir akbaba sabah, öğle ve akşam gelip senin karaciğerini didiklemek gibi sıkıcı ve tatsız bir işi başına almayı düşünmedi. yargıçlarının önünde af dileyerek, merhamet dilenerek sürünmek zorunda değilsin. kimse seni mahkûm etmiyor, suç da işlemedin. kimse sana bakışlarını derhal iğrenerek çevirmek üzere bakmıyor.
her şeyi gözetip kollayan zaman, sana rağmen çözümü açıkladı.
cevabı bilen zaman akmaya devam etti.
yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, her şey yeniden başlıyor, her şey başlıyor, her şey devam ediyor.
sen artık dünyanın adsız efendisi, tarihin üzerinde hiçbir etki yapmadığı kişi, yağmurun yağışını hissetmeyen, gecenin gelişini görmeyen kişi değilsin. sen artık ulaşılmaz, duru, saydam değilsin. korkuyorsun. bekliyorsun.
düş gören bir adam gibi konuşmaktan vazgeç.
kayıtsızlık işe yaramaz. isteyebilir ya da istemeyebilirsin, ne fark eder! . her gün aynı yemeği yemekle kararlı bir hareket yaptığını sanabilirsin. ne var ki reddedişin işe yaramaz. yansızlığın hiçbir anlam taşımaz. cansızlığın öfken kadar abes. kayıtsız bir halde caddelerden geçtiğini, yürüdüğünü, şehirde ikide bir yön değiştirdiğini, kalabalıkların yolunu izlediğini, gölgelerin ve çatlakların oyununu kavradığını, çözdüğünü sanıyorsun. ne var ki hiçbir şey olmadı: hiçbir mucize, hiçbir patlama .
uzunca bir süre kendine sığınaklar kurup yıktın : düzen ya da eylemsizlik , başıboş sürüklenme ya da uyku , geceleyin devriye gezmeler , yansız anlar , gölgelerin ve ışıkların kaçışı . daha uzun bir süre kendine yalan söylemeyi , kendini sersemleştirmeyi , kendi oyununa gelmeyi sürdürebilirsin belki . ama oyun bitti , büyük şenlik , ertelenmiş yaşamın yalancı sarhoşluğu bitti . dünya yerinden kıpırdamadı ve sen değişmedin . kayıtsızlık seni farklı kılmadı .
ölmedin . delirmedin .
felaketler yoktur , başka yerdedirler . ufacık bir belâ seni kurtarmaya yeterdi belki de : her şeyini kaybederdin , savunacak bir şeyin olurdu , ikna etmek için , duygulandırmak için söyleyecek sözcüklerin olurdu. ama sen hasta bile değilsin . ne gündüzlerin ne de gecelerin tehlikede , gözlerin görüyor , ellerin titremiyor , nabzın düzenli , kalbin çarpıyor . eğer çirkin olsaydın , belki çirkinliğin gözalıcı olurdu , oysa çirkin bile değilsin , ne kambursun , ne kekeme , ne çolak , ne de kötürüm , topal bile değilsin .
hiçbir uğursuzluk dolaşmıyor başında. bir ucubesin belki, ama bir cehennem ucubesi değil. kıvranmaya, ulumaya ihtiyacın yok. hiçbir sınama beklemiyor seni, hiçbir kupa hemen elinden alınmak üzere sana sunulmayacak, hiçbir karga göz yuvarlarına göz dikmedi, hiçbir akbaba sabah, öğle ve akşam gelip senin karaciğerini didiklemek gibi sıkıcı ve tatsız bir işi başına almayı düşünmedi. yargıçlarının önünde af dileyerek, merhamet dilenerek sürünmek zorunda değilsin. kimse seni mahkûm etmiyor, suç da işlemedin. kimse sana bakışlarını derhal iğrenerek çevirmek üzere bakmıyor.
her şeyi gözetip kollayan zaman, sana rağmen çözümü açıkladı.
cevabı bilen zaman akmaya devam etti.
yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, her şey yeniden başlıyor, her şey başlıyor, her şey devam ediyor.
sen artık dünyanın adsız efendisi, tarihin üzerinde hiçbir etki yapmadığı kişi, yağmurun yağışını hissetmeyen, gecenin gelişini görmeyen kişi değilsin. sen artık ulaşılmaz, duru, saydam değilsin. korkuyorsun. bekliyorsun.
düş gören bir adam gibi konuşmaktan vazgeç.
devamını gör...
1699.
1700.
"yardım et bana , söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla"
milena'ya mektuplar | franz kafka
milena'ya mektuplar | franz kafka
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104