1421.
"bir kez daha insanlığın makus talihi saklandığı tarihin karanlık sayfalarından hortlamıştı ve insanlık bir kez daha kendi sonunun eşiğinde varlıkla yokluk arasında kendisi ile savaşıyordu"

ilk romanımın terra yeni dünya' nın devamı olan yazmakta olduğum kitabımdan ...
devamını gör...
1422.
bırakacağım alıntı hakan günday karanlığı içerir
hakan günday - daha
s.73,74
"sokağında savaş mı var? ha? evinin önünde insanlar birbirini mi öldürüyor? git, çık, savaş sen de o zaman! öl, yaralan, sakat kal! açlık mı var sizin orada? çocuk yap, onu ye! kendini ye! ama kalkıp da dünyanın öbür ucuna gideceğim diye benim hayatıma sıçma! hem ne olacak ki oralara gidince! iliğine kadar s*k*leceksin! başka ne olmasını bekliyorsun? insanlar kollarını açmış, seni bekliyor çünkü değil mi! geri zekalı! gideceğin yerde hiçbir değerin yok, anlamıyor musun? hem de hiç! göreceksin! kimse seninle otobüste yan yana oturmak istemeyecek! kimse seninle asansörde yalnız kalmak istemeyecek! kimse o hiçbir zaman düzeltemeyeceğin aptal aksaninla vereceğin selamları almak istemeyecek! kimse senin dinine ait en ufak bir şey duymak ya da görmek istemeyecek! kimse o yemeklerinin iğrenç kokularını içine çekmek istemeyecek! kimse senin para kazanmani istemeyecek! kimse senin onlardan daha mutlu olmanı ya da daha uzun yaşamanı istemeyecek! kimse bir kuyrukta senin arkanda olmak istemeyecek! kimse gittiğin yerde oy vermeni istemeyecek! kimse seninle yatmak istemeyecek! kimse gözlerinin içine bakmak istemeyecek! kimse seni bir insan olarak görmeyecek! kimse adını sormak istemeyecek! isteyen olursa da, inan bana, ya delidir ya da istiyormuş gibi yapıyordur! insanlar senden o kadar nefret edecekler ki yerleştiğin her yerde emlak fiyatları düşecek! bunu anla artık! ama hala canını veriyorsun oralara gitmek için! hala çocuklarını terk ediyorsun! hala yıllarca öküz gibi çalışıp bizim gibilere vermek için para biriktiriyorsun! demek ki ... demek ki her türlü acıyı hak ediyorsun. işte ben de, tam bu noktada devreye giriyorum! sana öyle şeyler yaşatacağım ki gidip bana bütün o***** çocuğu arkadaşlarına anlatacaksın! bütün o kaçak göç dünyanız var ya! hani ' kim, nereye, nereden, kaç paraya geçip gidiyor?' diye kulaktan kulağa oynadığınız o dünya! sürekli palavralar atıp birbirinizin ağzının suyunu akıttığınız o dünyanız! hepsi de senden bahsedecek! sana olanları öğrenecek! çünkü sen gidip anlatacaksın! hem de ağlaya ağlaya! belki bazılarını da anlatamayacaksın bile! utancından! onlar da beynini kemirecek! seninle öyle birkaç gün geçireceğiz ki birlikte, bundan sonra göçmeyi düşünen kim varsa, evinden dışarı adımını bile atamayacak! ya da nereye gidecekse, kuzey kutbundan geçip öyle gidecek! böylece ben de .. ben de .."
*
devamını gör...
1423.
"...sen ruhunda gereksinim duyduğun şeyin kölesisin."

kırmızı kitap, carl gustav jung
devamını gör...
1424.
"o yıldızlardan birinde oturduğum ve güldüğüm için, geceleyin gökyüzüne baktığında senin için bütün yıldızlar gülüyor olacak. senin gülmeyi bilen yıldızların olacak." küçük prens
devamını gör...
1425.
sonra seni başka bir biçimde öldürdüm. yani, seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm.”

(bkz: şeker portakalı)
devamını gör...
1426.
“bizde kimse yerinden kıpırdamaz. halbuki değişmeyi, değiştirmeyi bileceksin. konforundan vazgeçmeyi göze alacaksın. kendi dünyanı yerinden kendin oynatacaksın. bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır.”
devamını gör...
1427.
“enerjimizi nereye koyarsak, hayat orada gelişir.”
devamını gör...
1428.
" bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı ;
duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.. "
dostoyovski "budala"
devamını gör...
1429.
"sınıf toplumu savaşla ortadan kaybolmaz. tersine, savaşla birlikte ve savaş ertesinde zenginle yoksul arasındaki fark büyür."
~ sayfa 127 ~
(bkz: yoko tawada)
(bkz: bir kutup ayısının anıları)
devamını gör...
1430.
"ruhu çok ağrıyordu, her zaman gülüyor olmuş olsa bile."
şeker portakalı
devamını gör...
1431.
onca sevgiye rağmen kalbi filizlenmemişse, toprağı sen değilsindir. *

aidiyet hissinin sadece mekana özgü bir şey olmadığını fark ettiğinde gelen bir de böylesi var sendromu, çık aklımdan.
devamını gör...
1432.
"... üzüntüyü gördü. hatta kadın yanından geçerken üzüntüye dokundu. hayran kaldı. saydam gözyaşlarına, kırışan yüze, abartılı hareketlere, gerçeği kabullenmemek için yapılan bedensel mücadeleye hayran kaldı. derinden üzülen bir insan, gördüğü en büyük gösteriydi. sevinen birini seyretmekten daha zevkliydi bu, çünkü gerçekle arasında bir sorun olmadığı için insanın kendini o denli zorlaması gerekmiyordu. mutsuzlar, büyük şoklar yaşayanlar, kanser olduğunu öğrenenler, çocukları ölenler çok daha iyi bir performans gösteriyorlardı gerçeğe alışabilmek için."

zargana - hakan günday
devamını gör...
1433.
cahilsin; okur öğrenirsin. gerisin; ilerlersin. adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çııkıverir. paran yok; kazanırsın. her şeyin bir çaresi vardır. fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.
-mahur beste/ ahmet hamdi tanpınar
devamını gör...
1434.
insan, ilgisine muhtaç olduğu bir varlığın ilgisizliğinde cehennemde değil midir? (aeden )
devamını gör...
1435.
yaşam üç döneme ayrılır: geçmiş, şimdi ve gelecek. şimdi kısa,gelecek şüpheli ve geçmiş ise kesindir.
* *
devamını gör...
1436.
montesquieu

"özgürlük, her iklimde yetişen bir meyve değildir, her halkın ona erişmesine imkân yoktur."

toplum sözleşmesi, jean-jacques rousseau
devamını gör...
1437.
en kötüsü de bir daha mavi gözlerini göremeyecektim.
devamını gör...
1438.
ahmet hamdi tanpınar mı diyordu . aşağı yukarı şöyle bir şey. bizler yeni bir elbise aldığımızda hemen giymek isteriz. eski elbiselerle atarız bütün o acıyı kederi kötü anıları.
devamını gör...
1439.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
1440.
geçen kırtasiyeye giderken çok güzel kitaplar gördüm ve ilgimi çekmediler değil okumayı hak eden kitaplardı. şuraya kitabın arkasında ilgimi çeken kitabı bırakayım okumak istediğim bir kitap ileriki zamanlarda belki alırım.


bir birimizi uzaktan uzağa sevmek bir göldü
bizde o göle atlayan iki balıktık.
gölün içerisinde bir birimizi bulduk ve hiç kaybetmeyiz sandık.
hiçbir şey şansısınız kadar kolay olmadı. yan yana olmak koca bir denizdi ve biz bu denizde bir birimizi kaybettik. binlerce kilometreyi aştık, birbirimize geldik. oysa şimdi her zamankinden zor bir savaş bekliyor bizi, buram buram hissediyorum bunu.
kulaklığımı takıyorum, telefonumu atıyorum cebime, kendi kendime fısıldamaya başlıyorum içimden…
“ ışıklar sana evinin yolunu gösterecek…”
bir kez daha tekrar ediyorum
“ışıklar sana evinin yolunu gösterecek…”
son bir kez daha…
“ışıklar sana evinin yolunu gösterecek…”
ben izm ve bu benim evimi bulma hikayem

sıfır kilometre- beyza alkoç

ege’nin ışıklarla dolu karanlık dünyalarının hikayesi devam ediyor…
üstelik aralarındaki mesafe artık sıfır kilometre!

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu kitabın ikinci seriside var kitabın adıda 3391 kilometre.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitap alıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim