781.
"doymuyorum.
ne fiziksel olarak ne de psikolojik olarak.
içimdeki derin bir boşluğu yemekle ve ilgiyle doyurmak istiyorum ama dolmuyor.
sanki bir karadelik var içimde ve sömürüyor beni.
ne sevildiğimi tam hissediyorum,
ne de değerli olduğumu...
ne huzuru hissediyorum,
ne de sakinliği...
ne güvende hissedebiliyorum,
ne de güvenebiliyorum.
içimi kemiren derin bir boşluk ve huzursuzluk hali beni esir almış durumda.
sürekli onun istediğini yapmama rağmen bir türlü doyum sağlamayan biri gibi beni ele geçirmiş durumda.
ona karşı koyamıyorum.
o hissi hissetmektense, onun istediğini vermek daha kolay geliyor.
sürekli bir kontrol halinde olmama neden oluyor.
ve her an kaybedilmeye yakın bir kontrol hali. aniden öfkelenebiliyorum.
istediğim gibi olmayan şeyler karşısında bocalıyorum.
küçücük şeylere bile orantısız anlamlar yükleyip, orantısız tepkiler verebiliyorum.
bunun adı boşluk hissi imiş.
duygusal olarak doyurulamayan çocuğun, oluşan o boşlukla baş etmek için yaptığı şeylermiş yaptıklarım.
geçmişim boşlukları, geçmişin eksiklikleri bugününün rotasını belirler diye boşa demiyorlarmış.
bugün hissetmekten korktuğum o derin boşluktan kaçmak için yaptıklarıma dur demem gerektiğini anladım.
durup o duygumla başetmem gerektiğini anladım.
sürekli ona kulak verip, onun kontrolüne girmemem gerektiğini anladım.
ve o boşlukla baş etmeyi öğrendikçe, o boşluk karşısında güçlendikçe, o boşluğu oluşturanların eksik bıraktıklarını kendime vermeyi öğrendikçe daha az ihtiyaç duyar oldum hem yemeğe hem de diğer insanlara.
şimdi daha huzurluyum.
şimdi daha farkındayım."
psikoterapist ziya ünlütürk
devamını gör...
782.
" bazen sessiz kalmak kırıldığını göstermenin en iyi yoludur."
tomris uyar
devamını gör...
783.
canın yanmış, gülümsemişsin.
kimse anlamamış..


|şeker portakalı
devamını gör...
784.
ne güzel yakışırdı bu şehre sonbahar.maviligin,sararmış yapraklarla bu muhteşem buluşması başka hangi şehirde bu kadar güzel uyumlu olabilirdi?yağmurdan sonra ki toprak kokusu,hangi şehirde denizin kokusuyla bu kadar butunlesebilir ve bir okadar doyumsuz olabilirdi?
uğur gokbulut-bir inattir yaşamak
devamını gör...
785.
"gerçi sonra, aradan çok zaman geçmeden, o insanı kucaklayıcı, kendine çekici, sarıp sarmalayıcı, ama bununla eşzamanlı olarak da karşındakini soyan bakışını, doğuştan baştan çıkarıcı bir erkeğe özgü olan o bakışını, sana değip geçen her kadına, hizmet eden her tezgâhtar kıza, kapıyı açan her oda hizmetçisine yönelttiğini, bu bakışın sende bir irade ve eğilim niteliğiyle bilinçli olmadığını, bakışlarının kadınlara duyduğun yakınlığın etkisiyle yumuşak ve sıcak hale geldiğini anlayacaktım."
devamını gör...
786.
ölmekle yaşamak arasında bir fark kalmadığında, etikle ontoloji arasındaki bağ, önce şiddetle zedelenir, sonra da kopar. yoksa mezarların üzerine çiçek ekilmesini nasıl açıklayabilirdik?
(bkz: onur ünlü) - (bkz: kız çocuğu)
devamını gör...
787.
bir kış sabretmişsin de tam çiçek açacakken dolu vurmuş gibi oluyor bazen hayat.
|şeker portakalı.
devamını gör...
788.
“hepimiz bir parça deliyizdir. şu küçük farkla ki, ‘hastalar’ bizden biraz daha delidirler. burada bu küçük noktanın altını çizmek gerekir. kusursuz insanlara gelince, doğrusu bunlar hemen hemen yok gibidir. on binde, belki de yüz binde bir rastlanır böylelerine, üstelik de oldukça zayıf örnekler olarak…”

suç ve ceza - dostoyevski.
devamını gör...
789.
“ben kötü bir insan değildim, niyetim iyiydi ama davranışlarım bilinçsizdi!”
(bkz: var mısın? doğan cüceloğlu)
devamını gör...
790.
''anlıyorum, sen de yalnızsın.'' (bkz: rögar kapağı günlükleri)
devamını gör...
791.
"zayıf insanlar mutluluktan bile korkarlar. iplikle bile yaralanırlar. bazen mutluluk da insanları yaralayabilir."

(bkz: insanlığımı yitirirken)
devamını gör...
792.
seni hatırlamak istemiyorum
neden beni sevmiyor musun
hayır hatırlamak için unutmak gerekir.
güneşi uyandıralım
devamını gör...
793.
"bütün uygarlıklar, toplumun neredeyse tüm bilinçli çabalarını engelleyebilecek, ona ihanet edebilecek ya da karşı çıkabilecek bilinçsiz bir güçle mücadele etmek zorundadır."

dune mesihi
devamını gör...
794.
ınsan ruhu yaptığı seçimlerle belirlenir.
ırvin yalom/nietzche ağladığında
devamını gör...
795.
neden hiç mutlu değilsin zeze?
neden mutlu olmalıyım?
çünkü dünyaya bir kere geliyoruz.
iyi ki bir kere geliyoruz portuga.
neden?
ikinci bir hayatı kaldıramazdım.

şeker portakalı
devamını gör...
796.
gözbebeklerinde bir ağrıyla gelirdi. ben, kirpiklerimde binlerce yol, parmaklarımı kalbime batıra batıra beklerdim. sokakların telaşıyla odaların suskunluğu arasına sıkışmış bir kekeme hayaldi. gülüşü bir yaprak ummanında gün ışığı gibi hüzünlü bir sevinç verirdi. akşamüstüne benzeyen bir sesle konuşurdu. kendisine ait olmayan bir zamanı sorgulamaktan bunalmıştı. iki kuşağın yanlışlarından bir dağ taşırdı iki kaşı arasında. ellerini mi, rüzgârlı bir yaprağı mı tutardım, seçemezdim. yıllarca gövdesini aynalardan uzak tutmuştu. sorumlulukla özgürlük arasındaki ilişkiyi sorardı durmadan. bir kapıya sıkışmış dağ başı kadar acıklıydı. parmakları, ikide bir suyu kesilen ırmaklardı.

bildiği bütün türküler aşk üzerineydi ama o söylemenin değil de dinlemenin erdem olduğuna inanmıştı. bense onun yerine de acı çeken, çifte korkudan bir umut ıslığıydım. ay ışığı, yağmur dalgınlığı, ten kokusu ve evlerin solgunluğundan oluşmuş iki pencere gibi bakardık birbirimize.bütün genç kızların pembe bir erkek, pembe yatak örtüleri, pembe koltukları, pembe yemek takımları ve pembe bahçelerle büyüyüp, dar ve siyah mutfaklarda yemek kokularına dönüştüğü; erkeklerin inceliklerini eşiklerde bırakıp birer çizgili pijama kesildiği ruhsuz ve soğuk bir dünyanın güceniğiydi. herkesin, yenilgisinden bir sığınakla daha büyük yıkımlardan korunmaya çalıştığı bir büyük yanılgıda, rengini ufuklardan alan bir çift günebakandı gözleri. nereye baksa pul pul uzaklık dökerdi. ben acıyla yakınlığımı duyurmaya çalışırdım. içtenliği yalanla zedelenmiş insanlar, tuhaftır, içtenliğe değil de yalana tutunuyorlardı. bir bağ bozumunda üzüm salkımları kadar güzel ve dokunaklıydı. kâküllerine biraz eğilen herkes içinde boğulan şarkıyı görürdü. caddelerin ağır yalnızlığından ara sokaklara geçerek nefes almaya çalışırdı. herkesin, başkasının acısına bakarak kendini rahatlattığı, başkasının sevincinden pay çıkarmaya çalıştığı bir bulanık zamanda, üstüne titrediği herşeyi bana yüklemişti. bir yağmur damlasını tutar gibi alırdı yüzümü avuçlarına.

‘o zamanlar içimdeki çocuk daha özgür, daha cesurdu. dünya bu kadar soğuk değildi. herkes yüreğiyle gülerdi birbirine. insan sesinden medet umulurdu. eşyalar bir salgın hastalığa dönmemişti. pencerelerin önünde başlardı gökyüzü ve toprak. paylaşarak büyütürdü insanlar bir hazzı; paylaşarak yenerlerdi yalnızlığı.

kimse geri çekilerek tartmazdı ağırlığını. kimsenin önemi varlığından gelmezdi. insanın varlığı güzelliydi. aşk bir olanaktı iyilik için. odaların daralmaya, içimdeki sarmaşığın gövdeme dolanmaya başladığı filiz yeşili bir zamandı. her kirpiğimden bir kuş uçuyordu. bahar, kalbimden yürüyordu dünyaya. her şeyi duyguların düzene koyduğu yaşlardaydım. dört mevsimden damıtılmış beşinci bir mevsim gibi doldu boşluğuma. gülünce içimde binlerce karınca yürürdü. baktığı yerlerim kıpkırmızı kesilirdi. sesi, içinde ayrılık olmayan bir ülkeydi. dünya bir boşluğa düşerdi elimden tutunca. kalbim çoktan varmıştı varacağı yere. gövdemden başka olanağım kalmamıştı bu coşkuyu karşılayacak. başka nasıl öğrenebilirdi insan sınırlarını?’

‘üç derin yarayla öğrendim, aşkın, ayrılığın ilk adımı olduğunu. birisi kalbimdedir; dünyaya katacağı bir güzellik kalmamıştır. birisi gözbebeklerimde; hüzünle bakar gençlere. birisi suyu kesilmiş ırmaktır alnımda; yıllardır taşlar ve keder akar yatağından.’

saygıyla dizlerinin dibine çöktüm. avuçlarının içinden öptüm. insan neden geçmişi düzeltemez ki? bir acıyı iyileştirmeyen iyilik ne kadar iyiliktir? umarsızca gömdüm başımı göğsüne. doğrulduğumda bulutsuz bir gece gibi gülümsüyordu. kalabalık, o soğuk uzaklığındaydı. ‘ah! şu kayıtsızlığın gücü! budur taşlara milyonlarca yıl değişmeden dayanabilme olanağı veren.’*

-şükrü erbaş

-insanın acısını insan alır-
devamını gör...
797.
“yeniden kendimi hissedebilmek istiyorum. içten ve yoğun bir duygu beni kurtaracak.“
devamını gör...
798.
-niçin mi gidiyorum? bilmem. öyle gerekiyor, gidiyorum..
durdu.
-gidiyorum, çünkü buradaki hayat bana göre bir hayat değil!..


lev tolstoy - savaş ve barış *
devamını gör...
799.
henüz okumadığım kitaptan rastgele bi sayfa açtım bu tanım için.
''ve akıllılık nedir, delilik ve çılgınlık nedir bilmek için yanıp tutuştum; anladım ki bu bile ruh tedirginliği.'
devamını gör...
800.
oysa bilseydin nasıl dikkatli bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiç bir ağacı, hiç bir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. bütün sularda gölgeni seyrederdin. üstelik, daha önce haber vermiştik, derler onlar. her şeyin bir sonu olduğuny genel olarak belirtmiştik. yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik. sevginin ölümünü her pazar çanlar çalarak ilan etmiştik. işte onların kanunları böyle. bizimkilere benzeyebilir mi hiç?
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitap alıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim