kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1661.
1662.
'birden kalktı ve lavabonun üzerindeki pis aynada kendini görmeye çalıştı. aynayı bir havlu ile silip yeniden uzun uzun ve dikkatle kendine baktı. bu kendisini şimdiye kadar ilk kez gerçekten görüşüydü. gözleri görmek için yaratılmıştı, ama o ana kadar dünyanın sürekli değişen panoraması ile dolu olmuşlardı ve o kendine hiç bakamayacak kadar çok dünyaya bakmakla meşgul olmuştu. yirmisinde, genç bir adamın kafasını ve yüzünü görüyordu, ama böyle bir incelemeye alışık olmadığından bunu nasıl değerlendireceğini bilmiyordu. kare biçiminde yüksek bir alnın üzerinde bir tutam kahverengi saç gördü. fındık rengi saçların dalgası ve kıvırcıklığı herhangi bir kadının hoşuna gider, parmakları okşayarak saçların arasından geçmek isterdi. ama martin, gözünde değersiz bularak bunları geçti ve uzun uzun düşünerek kare biçimindeki yüksek alnının üzerinde önemle durdu, bakışlarıyla içine işlemeye ve içeriğinin niteliğini anlamaya çalışıyordu. "bunun arkasında ne tür bir beyin yatıyor?" sorusunu ısrarla sorguluyordu. bu beyin neye yetenekliydi? onu ne kadar ileriye götürebilirdi? onu ruth'a götürecek miydi?'
jack london - martin eden
(bordo siyah, s.61)
devamını gör...
1663.
"ayrılık vakti gelip çattığında elbet bir gün ayrılacağız, ama sakın unutma! her ne hata yaparsan yap, seni gerçekten sevenler, hatalarınla beraber seni sevmeye devam edeceklerdir. sevgi, kusurları yok etmez fakat görmezden gelir."
devamını gör...
1664.
sizi göklere çıkaran duygu, şimdi yerin dibine sokmaktadır.
sizi barıştıran her kimse, savaştıran da odur. ve sizi her kim doyuruyorsa, bilin ki aç bırakan da odur.
hakan günday - daha
sizi barıştıran her kimse, savaştıran da odur. ve sizi her kim doyuruyorsa, bilin ki aç bırakan da odur.
hakan günday - daha
devamını gör...
1665.
insan doğar. on-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. bu aslında bir histir, bilgi değil. ve ilk tepkisini verir. avazı çıktığı kadar bağırarak.
devamını gör...
1666.
hani bazı anlar olur ya, insana kendi bile fazla gelir. kimseyi görmek, konuşmak istemez. kimseye tahammül edemez. oysaki tüm canlıları, insanlar da dahil seviyordur. fakat hayat öyle şeyler yaşatır, öyle boşluklarda bırakır ki insanı, an gelir o çok sevdiğimiz insanlara bile tahammül edemez oluruz.
devamını gör...
1667.
çünkü ben bir geri zekâlıysam sen de bir geri kalplisin! bu bir hastalık, baba. bu yüzden ölen insanlar var. sen de onlardan biri olacaksın.
devamını gör...
1668.
…
“haydisana!” diye bağırdı, “ne pekleyisun? paran pul oldu diye seni ha burda pirakacağumu mu sandın?”
motoru çalıştırdı. “atla.”
eğer “trabzonlu” denecek bir tip varsa -ki vardı-, onun, burnu kopup yere düşse gururundan eğilip almayan ama kendisine emanet edilen bir avuç samanı korumak uğruna kendi samanlığının yanmasını da göze alan insanların en saf temsilcisini settarhan ilk defa bu kaptanla tanıdı. içten içe “her şeyin en iyisini ben bilirim” deseler de gerçek bilgiyle karşılaştığına kanaat getirdiğinde tereddütsüzce itaat eden bu insanların katıksız bir örneğini settarhan'ın karşısına kader çıkarmıştı.
…
(bkz: nar ağacı)
“haydisana!” diye bağırdı, “ne pekleyisun? paran pul oldu diye seni ha burda pirakacağumu mu sandın?”
motoru çalıştırdı. “atla.”
eğer “trabzonlu” denecek bir tip varsa -ki vardı-, onun, burnu kopup yere düşse gururundan eğilip almayan ama kendisine emanet edilen bir avuç samanı korumak uğruna kendi samanlığının yanmasını da göze alan insanların en saf temsilcisini settarhan ilk defa bu kaptanla tanıdı. içten içe “her şeyin en iyisini ben bilirim” deseler de gerçek bilgiyle karşılaştığına kanaat getirdiğinde tereddütsüzce itaat eden bu insanların katıksız bir örneğini settarhan'ın karşısına kader çıkarmıştı.
…
(bkz: nar ağacı)
devamını gör...
1669.
şunu öğrendim ki balıkların çoğu yaşlanınca ömürlerini boşuna geçirdiklerini söyleyip yakınırlar. sürekli sızlanıp herkesten şikayet ederler. ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?
devamını gör...
1670.
sık sık aklıma gelen bir alıntı:
çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın.
uçurtma avcısı - khaled hosseini
çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın.
uçurtma avcısı - khaled hosseini
devamını gör...
1671.
ölüler için üzülme harry, yaşayanlar için üzül. en çok da sevgisiz yaşayanlar için.
-albus dumbledore
devamını gör...
1672.
''cumhuriyette hukuku devlet üretir, devleti memurlar yönetir. demokraside hukuku halk üretir, devleti hukuk yönetir. cumhuriyet, çocukta insanı arar. çocuk gördüğü herkesi insan yapmaya durur. demokrasi ise insanda çocuğu görür, çocuklara ve kocaman çocuklara çocuk muamelesi yapmadan özgürlük tanır.
cumhuriyet eğitir, toplumu okula benzetmeye çabalar. demokrasi öğretir, okulu topluma benzetmeye çalışır. cumhuriyet eşitliği sever ve savunur ama eşitlikçi değildir, yoksulluk onu sarsar. demokraside herkes yasa önünde eşittir. yoksulluk onu üzer, ama sarsmaz.
cumhuriyetin ülküsü ''hukuk devleti''dir. demokrasinin ülküsü ''hukukun üstünlüğü''dür. çünkü orada devlet hukuk karşısında yurttaşla eşit düzeydedir.
cumhuriyetin son sığınağı ''devlet'', devletin son sığınağı ''hikmet-i hükûmet''tir. demokrasinin son sığınağı halk, halkın son sığınağı ise hukuktur. bu ayrılığı 18 kasım 1783'te komünler meclisinde yaptığı konuşmada başbakan william pitt şöyle vurguluyordu: ''zorunluluk, insan özgürlüğünü çiğnemenin özrüdür. zorunluluk, zorbaların bahanesi, kölelerin inancıdır.'' bu sözlerden 206 yıl sonra 6 ocak 1989'da başkan mitterand yargıtayda yargıçlara şöyle sesleniyordu: ''hukuk/adalet hiçbir dönemde hikmet-i hükûmet denilen nesne adına kurban edilmemelidir. uzun yıllar taşıdığım siyasal sorumluluğum döneminde hikmet-i hükûmet denilen bir nesneye hiç rastlamadım. ne zaman ondan söz edilmişse, bilmelisiniz ki bu bir başka şeyi gizlemek için uydurulmuş bir bahanedir.'' ister ''zorunluluk'' densin, ister ''hikmet-i hükûmet'', son çözümlemede, içeriği ve sınırları belirsiz bu iki kavram çakışmakta, hukuk dışı ''baskı''ların bahaneleri olmaktadır.'' (zorba devletten hukukun üstünlüğüne - sf: 561 - prof. dr. sami selçuk - yeni türkiye yayınları)
cumhuriyet eğitir, toplumu okula benzetmeye çabalar. demokrasi öğretir, okulu topluma benzetmeye çalışır. cumhuriyet eşitliği sever ve savunur ama eşitlikçi değildir, yoksulluk onu sarsar. demokraside herkes yasa önünde eşittir. yoksulluk onu üzer, ama sarsmaz.
cumhuriyetin ülküsü ''hukuk devleti''dir. demokrasinin ülküsü ''hukukun üstünlüğü''dür. çünkü orada devlet hukuk karşısında yurttaşla eşit düzeydedir.
cumhuriyetin son sığınağı ''devlet'', devletin son sığınağı ''hikmet-i hükûmet''tir. demokrasinin son sığınağı halk, halkın son sığınağı ise hukuktur. bu ayrılığı 18 kasım 1783'te komünler meclisinde yaptığı konuşmada başbakan william pitt şöyle vurguluyordu: ''zorunluluk, insan özgürlüğünü çiğnemenin özrüdür. zorunluluk, zorbaların bahanesi, kölelerin inancıdır.'' bu sözlerden 206 yıl sonra 6 ocak 1989'da başkan mitterand yargıtayda yargıçlara şöyle sesleniyordu: ''hukuk/adalet hiçbir dönemde hikmet-i hükûmet denilen nesne adına kurban edilmemelidir. uzun yıllar taşıdığım siyasal sorumluluğum döneminde hikmet-i hükûmet denilen bir nesneye hiç rastlamadım. ne zaman ondan söz edilmişse, bilmelisiniz ki bu bir başka şeyi gizlemek için uydurulmuş bir bahanedir.'' ister ''zorunluluk'' densin, ister ''hikmet-i hükûmet'', son çözümlemede, içeriği ve sınırları belirsiz bu iki kavram çakışmakta, hukuk dışı ''baskı''ların bahaneleri olmaktadır.'' (zorba devletten hukukun üstünlüğüne - sf: 561 - prof. dr. sami selçuk - yeni türkiye yayınları)
devamını gör...
1673.
"karanlığa bir bak,
güneşi doğuruyor."
bir gözyaşı bir tebessüm, halil cibran.
güneşi doğuruyor."
bir gözyaşı bir tebessüm, halil cibran.
devamını gör...
1674.
…
eğer yeterince insan size bakarsa, bir daha asla başka birinin dikkatini çekmek zorunda kalmazdınız.
eğer bir gün yakalanıp yeterince teşhir ve ifşa edilirseniz, bir daha asla saklanmazdınız. sosyal hayatınızda özel hayatınız arasında bir fark kalmazdı.
yeterince kazanıp başarılı olursanız, başka hiçbir şey kazanmak veya yapmak istemezdiniz.
yeterince yiyip uyursanız, daha fazlasını ihtiyacınız olmazdı. yeteri kadar insan sizi severse, artık sevgi ihtiyacınız olmazdı.
biri hayatımızı kurtardığında sizi sonsuza dek sevecektir.
şu eski çin geleneğini bilirsiniz. hayatınızı kurtaran kişi, sonsuza kadar hayatınızdan sorumlu olur. artık onların çocuğu gibi olursunuz.
zayıfmış gibi yaparak, güç kazanırsınız.
kendinizi güçsüz göstererek diğer insanların kendilerini güçlü hissetmesini sağlayabilirsiniz.
insanların sizi kurtarmasını izin vererek aslında siz onları kurtarırsınız. tek yapmanız gereken nazik ve minnettar davranmaktır.
bu yüzden ezilen taraf olmaya devam edin. insanların üstünlük taslayabilecekleri birine ihtiyaçları vardır. bu yüzden mazlum olmaya devam edin.
siz onların cesaretinin kanıtısınız, bir zamanlar kahraman olduklarının kanıtı. başarılarının kanıtı.
…
umudun insanın büyüdükçe terk ettiği bir başka evre olduğunu bilemeyecek kadar aptal yetiştirilmiş birini gözünüzün önüne getirin. kim herhangi bir şeyi sonsuza dek sürdürebileceğini düşünür ki?
…
(bkz: tıkanma)
eğer yeterince insan size bakarsa, bir daha asla başka birinin dikkatini çekmek zorunda kalmazdınız.
eğer bir gün yakalanıp yeterince teşhir ve ifşa edilirseniz, bir daha asla saklanmazdınız. sosyal hayatınızda özel hayatınız arasında bir fark kalmazdı.
yeterince kazanıp başarılı olursanız, başka hiçbir şey kazanmak veya yapmak istemezdiniz.
yeterince yiyip uyursanız, daha fazlasını ihtiyacınız olmazdı. yeteri kadar insan sizi severse, artık sevgi ihtiyacınız olmazdı.
biri hayatımızı kurtardığında sizi sonsuza dek sevecektir.
şu eski çin geleneğini bilirsiniz. hayatınızı kurtaran kişi, sonsuza kadar hayatınızdan sorumlu olur. artık onların çocuğu gibi olursunuz.
zayıfmış gibi yaparak, güç kazanırsınız.
kendinizi güçsüz göstererek diğer insanların kendilerini güçlü hissetmesini sağlayabilirsiniz.
insanların sizi kurtarmasını izin vererek aslında siz onları kurtarırsınız. tek yapmanız gereken nazik ve minnettar davranmaktır.
bu yüzden ezilen taraf olmaya devam edin. insanların üstünlük taslayabilecekleri birine ihtiyaçları vardır. bu yüzden mazlum olmaya devam edin.
siz onların cesaretinin kanıtısınız, bir zamanlar kahraman olduklarının kanıtı. başarılarının kanıtı.
…
umudun insanın büyüdükçe terk ettiği bir başka evre olduğunu bilemeyecek kadar aptal yetiştirilmiş birini gözünüzün önüne getirin. kim herhangi bir şeyi sonsuza dek sürdürebileceğini düşünür ki?
…
(bkz: tıkanma)
devamını gör...
1675.
"ne yaparsan yap,nereye gidersen git gördüğün hiç birşeyin önemi yok. yaptığın herşey boşuna, aradığın her şey sahte. var olan tek şey yalnızlık ve biliyorsun ki yalnızlığın büyülü çemberini kırmayacaksın"
uyuyan adam
uyuyan adam
devamını gör...
1676.
"kayıtsızlık,dili geçersiz kılıyor, işaretleri anlaşılmaz hale getiriyor.sabırlısın ama beklemiyorsun,özgürsün ama seçmiyorsun,müsaitsin ama hiçbir şey seni harekete geçirmiyor. hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey talep etmiyor, hiçbir şeyi dayatmıyorsun.canlısın ama kıpırdamıyorsun."
georges perec
georges perec
devamını gör...
1677.
çaba tükenir. zaman bayrak gibi direkte sallanır. orada dururuz; oraya mıhlanırız. insan bedenini ayakta tutan iskelet alışkanlıklarıdır. – mrs. dolloway
devamını gör...
1678.
"insan bir ad,bir sözcük istiyor.haykırmak istiyor: çözümü bulduğunu,bunalımının kaynağına indiğini haykırmak istiyor.bu abuk sabuk laf yığınından sıçrayıp uzaklaşmak , sözcük bulamaçından kurtulmak istiyor insan. ama artık bir sıçrama taşı da yok,tutunacak bir dal da.hayal gücünün dibini boylamaktan başka yol yok."
devamını gör...
1679.
"çok güçlü bir akıntıya karşı yüzmeye çalışırken birden vazgeçip kendini akıntıya bırakırsın ya,öyle bir şeydi işte..sonunda ; sadece sürüp gitmek istiyorsun, sadece bekleyişi ve unutuşu istiyorsun. ne diye yaşar gibi görünesin ki? neden sürdüresin? "
devamını gör...
1680.
"sabırlısın ama beklemiyorsun, özgürsün ama seçmiyorsun, müsaitsin ama hiçbir şey seni harekete geçirmiyor. hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey talep etmiyor, hiçbir şeyi dayatmıyorsun.hiç dinlemeden duyuyor, hiç bakmadan görüyorsun.bütün noktalar ya çok uzaklarda ya da çok bulanık"
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103