kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
701.
göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum. bizse, umacı korkusuyla yorgan altına kaçan çocuk gibi, nefsimizin beton çatısını tepemize çekmiş, yaşamayı öldürüyoruz! yağmurun yalnız suyunu toplayabiliyoruz; ruhundan uzağız! halbuki ne güzel isim koymuşlar ona: rahmet.
devamını gör...
702.
farabi , erdemli şehir
cahil şehirlerden birincisi zaruret şehri'dir. bu şehir halkı temel ihtiyaçlarını karşılamak için karşısındakilerle çıkar ilişkisi içerisinde yaşayan insanlardan oluşmaktadır.
ikinci cahil şehir alçaklık (nezale) şehri'dir. bu şehrin halkının tek yaşam hedefi zenginliğe ulaşmaktır. halkı yardımlaşma sebebi de yine zenginlik kazanmak içindir.
üçüncü cahil şehir bayağılık (hisse ve düşüklük) şehri'dir. bu halk adından anlaşılacağı üzere bayağı davranışlar sergileyen tek yaşam amacı, haz sağlayan, eğlence ve oyun olan kişilerden oluşmaktadır.
dördüncü cahil şehir onur (kerame) şehri'dir. onur şehrinin halkı yüceltilmek, gıpta edilir vaziyette bulunmak, makam mevki ile övülmek için yaşayıp bunun için yardımlaşan kişilerden oluşmaktadır.
beşinci cahil şehir üstünlük (tegallüb) şehri'dir. bu şehrin halkı başkalarını köleleştirerek kendini yücelten bu zalimce güçten zevk alan kimselerden oluşmaktadır.
cahil şehirlerden sonuncusu toplumcu (cemaiyye) şehri'dir. bu şehir demokratik şehir olarak da isimlendirilmektedir. bu şehrin halkı arzusu dışında bir şey düşünmeyen, istediği her şeyi yapmakta özgür olduğunu düşünen insanlardan oluşmaktadır.
cahil şehirlerden birincisi zaruret şehri'dir. bu şehir halkı temel ihtiyaçlarını karşılamak için karşısındakilerle çıkar ilişkisi içerisinde yaşayan insanlardan oluşmaktadır.
ikinci cahil şehir alçaklık (nezale) şehri'dir. bu şehrin halkının tek yaşam hedefi zenginliğe ulaşmaktır. halkı yardımlaşma sebebi de yine zenginlik kazanmak içindir.
üçüncü cahil şehir bayağılık (hisse ve düşüklük) şehri'dir. bu halk adından anlaşılacağı üzere bayağı davranışlar sergileyen tek yaşam amacı, haz sağlayan, eğlence ve oyun olan kişilerden oluşmaktadır.
dördüncü cahil şehir onur (kerame) şehri'dir. onur şehrinin halkı yüceltilmek, gıpta edilir vaziyette bulunmak, makam mevki ile övülmek için yaşayıp bunun için yardımlaşan kişilerden oluşmaktadır.
beşinci cahil şehir üstünlük (tegallüb) şehri'dir. bu şehrin halkı başkalarını köleleştirerek kendini yücelten bu zalimce güçten zevk alan kimselerden oluşmaktadır.
cahil şehirlerden sonuncusu toplumcu (cemaiyye) şehri'dir. bu şehir demokratik şehir olarak da isimlendirilmektedir. bu şehrin halkı arzusu dışında bir şey düşünmeyen, istediği her şeyi yapmakta özgür olduğunu düşünen insanlardan oluşmaktadır.
devamını gör...
703.
peyami safa tasvir-i efkar
milli idealimiz "apartman" yaptırmak mıdır?
güzel sanatlar akademilerine bir uğrayınız... heykel şubesi bomboş... mimari şubesi hınçahınçtır... çünkü türkiye'de patenti yabancı şöhretlerin elinde bulunan heykertraşlık türk sanatkarına para getirmez...?
fakat, mimar hem başkalarına hem de kendisine apartmanlar yapan bahtiyar kişidir. üniversitelerin dil tarih fakültesi tenha, tıp fakülteleri tıklım tıklımdır... çünkü lisan veya tarih alimi için bütün ömründe üç odalı bir ev yaptırmak şansı pek az. doktor için apartmanlar yaptırmak şansı pek çoktur..!
birkaç idealist müstesna, yüksek tahsilin eşiğinde istikbale nişan alan her türk gencinin gönlünde bir apartman yatıyor..! apartman!
genç ve yaşlı,mimar ve doktor,esnaf ve avukat,tüccar ve bol maaşlı memur,komisyoncu ve müteahhit ,her şuurun altı ve üstü, boydan boya, silme apartman kesilmiştir.
apartman..!
cimri parayı bunun için biriktiriyor, iş adamı bunun için taban tepiyor, avukat bunun için mahkemede coşuyuor... doktor bunun için gözünü profesörlüğe dikmiş, vekilin treni gelmeden üç vapur evvel haydarpaşa'ya damlıyor..?
apartman..!
sabahleyin yatakta mahmur gözler açılınca, uykunun rehaveti içinde erimiş vucudu kamçılayan ve obüs gibi sokağa fırlatan ideal: apartman..!
bir tek varlık sebebi, yaşamanın hikmeti, bahtiyarlığın amili, insanlığın gayesi, memleketin selameti, kainatın sırrı apartman!
çimento yok, fakat apartman yapılıyor; demir kalmamış, fakat apartman yapılıyor. şu herif çok akıllı çünkü apartmanı var, şu herif iyi gazetici, iyi doktor, iyi avukat, çünkü apartmanı var. apartman dirayet muvaffakiyet ölçüsü; apartman ihtisas vesikası; apartman terakkinin son kertesi, apartman milli refah, apartman milli ideal..!
kimse farkında değil ki apartman milli servetin mezarıdır, çünkü iç piyasalarımızda tedavül ettikçe üreyecek olan sermayeleri, damarda donmuş kan gibi hareketsiz ve kısır bırakır, apartman böyle bir salgın halinde milli refaha değil, memleketin sefaletine yol açar, apartman milli değil, millet zararına ferdi idealdir, bundan "apartman yapılmasın" manasını çıkaracak ........... konuşacak değilim..!
apartmanı bir refah vasıtası olmaktan bir milleti gayesi olmaya yükselten, gayrimilli, gayribeşeri, gayrimedeni, hayvanca kazanç iştahına vuruyorum...
midemizi ve barsaklarımızı apartmanla dolduran bu iştah bize iki yerden gelmiştir; biri kendimizden, öteki dünyamızdan...
kendimizden gelen tarafında mazuruz, kafesli karanlık, rutubetli, cumbası çarpılmış, taşlığı küf ve mutfağı lağım kokan tahta evlerimiz ailelerimize tabut olmuştur... bu evlerden her biri gözümüzde, koskoca imparatorluğun çöküşünü ve onun harabeleri üstünde mutlak ve mücerret ölümü temsil ediyor. farkında olarak olmayarak milli hassasiyetimizi şöyle bir sembolik tasavvurun ağır telkini altına koymuşuz: apartman beşiktir, tahta ev ölüm, apartman hayattır...
bu apartman iştahının bize dış dünyamızdan gelen tarafında hiç mazur değiliz... bu kazanç hırsı, ammenin menfaatini alaşağı edip, yerine ferdin ve kar gruplarının menfaatini koyan bu doymaz lüks ve mal düşkünlüğü bize, yıkılmak üzere olan avrupa ve amerika merkantilizminin yadigarıdır... oralardan kovulan altın tanrısı, para tanrısı, elmas tanrısı, lüks tanrısı her iflas eden fikrin, her devrilen putun son vatanı burasıymış gibi, sürü sürü türkiye'ye göç ediyor..
garp medeniyetini, içtimai müesselerin köklerini ve bunların tekamül tarihlerini anlamakla değil, yalnız göz bebekleriyle seven geri milletlerin bina, lüks ve süs hasreti içinde emekliyoruz... ensesinde gümüşlü tilkinin gıdıklayışını hissetmeyen türk kadını bedbaht, nişan yüzüğünde pırlanta kırıntılarının sıralanmadığını gören türk kızı bedbaht, kübik divanı olmayan ev bedbahtır... fakat odasında kütüphane, duvarında resim, rafında kitap olmayan ev bedbaht değildir... zengin ailelerimizde avrupa medeniyetini poker ve viski temsil ediyor, bugün avrupa'yı yıkan sefahat tanrıları türkiye'yi yapmaya gelmişler...
eski türkler ''paranın haramı ya zinaya gider, ya binaya'' dedikleri zaman, bu dünyada pek çok insanın pek geç anladığı bir hakikatın tam şuuruna sahipti... "bir lokma, bır hırka" telakkisiyle soysuzlaşan bu anlayışın bir tereddi kutbu da "her işin başı da para" kanaatidir..
gençliğin, hiç olmazsa gençliğin ruhundan bu mal, bu süs, bu lüks hayranlığını sökelim, onların beyinlerine apartmandan evvel yapmaya mecbur olduğumuz, yüzde sekseni harap, hala bir köy türkiye'si içinde yaşadığımızı en büyük türk hakikati halinde çakmak gerek...
milli idealimiz "apartman" yaptırmak mıdır?
güzel sanatlar akademilerine bir uğrayınız... heykel şubesi bomboş... mimari şubesi hınçahınçtır... çünkü türkiye'de patenti yabancı şöhretlerin elinde bulunan heykertraşlık türk sanatkarına para getirmez...?
fakat, mimar hem başkalarına hem de kendisine apartmanlar yapan bahtiyar kişidir. üniversitelerin dil tarih fakültesi tenha, tıp fakülteleri tıklım tıklımdır... çünkü lisan veya tarih alimi için bütün ömründe üç odalı bir ev yaptırmak şansı pek az. doktor için apartmanlar yaptırmak şansı pek çoktur..!
birkaç idealist müstesna, yüksek tahsilin eşiğinde istikbale nişan alan her türk gencinin gönlünde bir apartman yatıyor..! apartman!
genç ve yaşlı,mimar ve doktor,esnaf ve avukat,tüccar ve bol maaşlı memur,komisyoncu ve müteahhit ,her şuurun altı ve üstü, boydan boya, silme apartman kesilmiştir.
apartman..!
cimri parayı bunun için biriktiriyor, iş adamı bunun için taban tepiyor, avukat bunun için mahkemede coşuyuor... doktor bunun için gözünü profesörlüğe dikmiş, vekilin treni gelmeden üç vapur evvel haydarpaşa'ya damlıyor..?
apartman..!
sabahleyin yatakta mahmur gözler açılınca, uykunun rehaveti içinde erimiş vucudu kamçılayan ve obüs gibi sokağa fırlatan ideal: apartman..!
bir tek varlık sebebi, yaşamanın hikmeti, bahtiyarlığın amili, insanlığın gayesi, memleketin selameti, kainatın sırrı apartman!
çimento yok, fakat apartman yapılıyor; demir kalmamış, fakat apartman yapılıyor. şu herif çok akıllı çünkü apartmanı var, şu herif iyi gazetici, iyi doktor, iyi avukat, çünkü apartmanı var. apartman dirayet muvaffakiyet ölçüsü; apartman ihtisas vesikası; apartman terakkinin son kertesi, apartman milli refah, apartman milli ideal..!
kimse farkında değil ki apartman milli servetin mezarıdır, çünkü iç piyasalarımızda tedavül ettikçe üreyecek olan sermayeleri, damarda donmuş kan gibi hareketsiz ve kısır bırakır, apartman böyle bir salgın halinde milli refaha değil, memleketin sefaletine yol açar, apartman milli değil, millet zararına ferdi idealdir, bundan "apartman yapılmasın" manasını çıkaracak ........... konuşacak değilim..!
apartmanı bir refah vasıtası olmaktan bir milleti gayesi olmaya yükselten, gayrimilli, gayribeşeri, gayrimedeni, hayvanca kazanç iştahına vuruyorum...
midemizi ve barsaklarımızı apartmanla dolduran bu iştah bize iki yerden gelmiştir; biri kendimizden, öteki dünyamızdan...
kendimizden gelen tarafında mazuruz, kafesli karanlık, rutubetli, cumbası çarpılmış, taşlığı küf ve mutfağı lağım kokan tahta evlerimiz ailelerimize tabut olmuştur... bu evlerden her biri gözümüzde, koskoca imparatorluğun çöküşünü ve onun harabeleri üstünde mutlak ve mücerret ölümü temsil ediyor. farkında olarak olmayarak milli hassasiyetimizi şöyle bir sembolik tasavvurun ağır telkini altına koymuşuz: apartman beşiktir, tahta ev ölüm, apartman hayattır...
bu apartman iştahının bize dış dünyamızdan gelen tarafında hiç mazur değiliz... bu kazanç hırsı, ammenin menfaatini alaşağı edip, yerine ferdin ve kar gruplarının menfaatini koyan bu doymaz lüks ve mal düşkünlüğü bize, yıkılmak üzere olan avrupa ve amerika merkantilizminin yadigarıdır... oralardan kovulan altın tanrısı, para tanrısı, elmas tanrısı, lüks tanrısı her iflas eden fikrin, her devrilen putun son vatanı burasıymış gibi, sürü sürü türkiye'ye göç ediyor..
garp medeniyetini, içtimai müesselerin köklerini ve bunların tekamül tarihlerini anlamakla değil, yalnız göz bebekleriyle seven geri milletlerin bina, lüks ve süs hasreti içinde emekliyoruz... ensesinde gümüşlü tilkinin gıdıklayışını hissetmeyen türk kadını bedbaht, nişan yüzüğünde pırlanta kırıntılarının sıralanmadığını gören türk kızı bedbaht, kübik divanı olmayan ev bedbahtır... fakat odasında kütüphane, duvarında resim, rafında kitap olmayan ev bedbaht değildir... zengin ailelerimizde avrupa medeniyetini poker ve viski temsil ediyor, bugün avrupa'yı yıkan sefahat tanrıları türkiye'yi yapmaya gelmişler...
eski türkler ''paranın haramı ya zinaya gider, ya binaya'' dedikleri zaman, bu dünyada pek çok insanın pek geç anladığı bir hakikatın tam şuuruna sahipti... "bir lokma, bır hırka" telakkisiyle soysuzlaşan bu anlayışın bir tereddi kutbu da "her işin başı da para" kanaatidir..
gençliğin, hiç olmazsa gençliğin ruhundan bu mal, bu süs, bu lüks hayranlığını sökelim, onların beyinlerine apartmandan evvel yapmaya mecbur olduğumuz, yüzde sekseni harap, hala bir köy türkiye'si içinde yaşadığımızı en büyük türk hakikati halinde çakmak gerek...
devamını gör...
704.
çay ikram ettiler. çay ikram eden kötü olur mu?
devamını gör...
705.
en iyisi düşünmekti. kaçmaktı. kendi içime kaçmak. fakat bir içim var mıydı? hatta ben var mıydım? ben dediğim şey bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi.
saatleri ayarlama enstitüsü
saatleri ayarlama enstitüsü
devamını gör...
706.
bazen durdurduğun yer olur mutluluk; bazen gittiğin yol. neyin ne olduğunu zaman gösterecek. sabıra sığınmalıyım*
devamını gör...
707.
"akılsız salt duygu gerçi pek lezzetsiz bir şerbete benzer, ama duygunun yumuşatamadığı salt akıl da insanın boğazından geçmeyecek kadar acı, kekre bir ağudur."
jane eyre - charlotte brontë
jane eyre - charlotte brontë
devamını gör...
708.
"bir şeyi gerçekten istersen, onu gerçekleştirmek için bütün evren senin için işbirliği yapar."
-paulo coelho
-paulo coelho
devamını gör...
709.
"bir kere olan bir daha asla tekrarlanmaz. amma ve lakin iki kere olan mutlaka üçüncü defa da olacaktır."
-paulo coelho
-paulo coelho
devamını gör...
710.
"insanların arasında susuzluktan ölmek istemeyen biri tüm bardaklardan içmeyi öğrenmeli; ve insanların arasında temiz kalmak isteyen pis sularla yıkanmasını da bilmeli."
f. nietzsche- böyle buyurdu zerdüşt
f. nietzsche- böyle buyurdu zerdüşt
devamını gör...
711.
doğduğu gün terk edilenler umudu ruhun bileklerinde ararmış. sen çıkıp gelene kadar öyle çaresizdim ki sevgilim, umut edecek bileklerim paramparçaydı.
oysa şimdi, iyileştirdiğin bileklerimde hissediyordum dudaklarının yakıcı busesini .
oysa şimdi, iyileştirdiğin bileklerimde hissediyordum dudaklarının yakıcı busesini .
devamını gör...
712.
onlar kırlangıçların sevinç dolu çığlıkları değil, hüzün dolu haykırışlarıydı.. (bkz:
(ahmet ümit - kırlangıç çığlığı )
(ahmet ümit - kırlangıç çığlığı )
devamını gör...
713.
onun gözünde insanlar üçe ayrılır: piçler, zavallıcıklar ve annie.
sadist - stephen king
sadist - stephen king
devamını gör...
714.
kazanmaktan sonraki en iyi şey denemek ve başarısız olmaktır.
yeşilin kızı anne
yeşilin kızı anne
devamını gör...
715.
görüyorsunuz ya, ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan adamım.
kürk mantolu madonna
kürk mantolu madonna
devamını gör...
716.
sabahları uyanıp parıldayan güneşi gördüğümde "al işte, yine cenneti andıran bir gün ve yine insanlar bunu mahvedecekler." diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. "sağlık, ün, mutluluk ve neşe... her şeyi berbat ederler. niyetleri farklı bile olsa, ahmaklıkları, cehaletleri ve aptallıkları buna neden olur."
onların önünde diz çöküp bunu yapmamaları için yalvarasım gelir.
-genç werther'in acıları
onların önünde diz çöküp bunu yapmamaları için yalvarasım gelir.
-genç werther'in acıları
devamını gör...
717.
8 ocak 1772
"insanoğlu dış görünüş ve protokolden başka bir şey düşünmeyen, yıllarca zihinsel ve fiziksel kuvvetini kendini geliştirmek için harcayıp, masada daha yüksek bir mevkie oturabilmek için çırpınan bir varlık."
genç werther'in acıları
"insanoğlu dış görünüş ve protokolden başka bir şey düşünmeyen, yıllarca zihinsel ve fiziksel kuvvetini kendini geliştirmek için harcayıp, masada daha yüksek bir mevkie oturabilmek için çırpınan bir varlık."
genç werther'in acıları
devamını gör...
718.
"kendini kurtarmanın tek yolu,
başkalarını kurtarmak için çabalamaktır..."
zorba - nikos kazancakis
başkalarını kurtarmak için çabalamaktır..."
zorba - nikos kazancakis
devamını gör...
719.
kendimi defalarca buldum, defalarca kaybettim
hakan günday - kinyas ve kayra
devamını gör...
720.
''ah şu insanlar! ellerindeki balta ile başkalarının gururunu parça parça etmeyi düşünürler de, kendi gururlarına bir iğne ile dokunulduğu zaman kıyameti koparırlar.''*
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103