701.
“they won't listen. do you know why? because they have certain fixed notions about the past. any change would be blasphemy in their eyes, even if it were the truth. they don't want the truth; they want their traditions.”
― isaac asimov, pebble in the sky
― isaac asimov, pebble in the sky
devamını gör...
702.
'yolun başında müptelaydım yolun sonunda müptezel'.
devamını gör...
703.
"kobraya kobra da desen, bay kobra da desen yine seni ısırır.."
bi hint sözüymüş ama ben posta kutusundaki mızıka kitabinda okumustum ilk defa.
bi hint sözüymüş ama ben posta kutusundaki mızıka kitabinda okumustum ilk defa.
devamını gör...
704.
"mutlak bir şeyde ne daha fazla vardır, ne daha az," dedi çevik atmaca. "ya hepsi, ya hiçtir; işin doğrusu budur. benim aşkım hiç ölmeyecek, diyor. yani ebediyet talep ediyor. ve hakkı da var. yaşamın kendisiyken nasıl ölebilir? biz ebediyet hakkında, o bağa girdiğimizde, göz ucuyla şöyle yakaladığımız bir andan başka ne biliyoruz ki?"
öteki rüzgar - ursula k. le guin
öteki rüzgar - ursula k. le guin
devamını gör...
705.
"ilk aşk sabun köpüğü gibi bir şeydir. biraz da inattır, biliyor musun, takıntılıdır, gençler yaşamaktan çok hayalini kurarlar ilk aşkın. rüzgar gibi gelir, geçer. aslında yirmi beşinden önce aşk nedir pek anlamaz insan, şarap gibidir çünkü aşk, tadına varmak için olgunlaşmak lazım. ayrıca, esas aşk, has aşk, olgun çağda gelendir ki, vurgun yemiş gibi olur insan, feleğini şaşırır."
gizli anların yolcusu / ayşe kulin
gizli anların yolcusu / ayşe kulin
devamını gör...
706.
''bilim, göremediğimiz varlıkların uydurma olduğunu iddia etmez. bilim, sadece doğanın nasıl çalıştığını inceler.''
-bilim ne değildir?
-bilim ne değildir?
devamını gör...
707.
gitmeseydin keşke,
şimdi sensiz bir başima kaldim,
geri gel ama olur mu,
arada gel yine,
maç yaparız,
ben senin aldığın kırmızı kramponlarımı giyerim,
pas da vercem söz,
defansa da gelirim yardıma,
gelmezsem de kızabilirsin,
söz küsmicem,
küsersem en adiyim!
bi daha...
ne olur...
gel!!! (bkz: şeker portakalı)
şimdi sensiz bir başima kaldim,
geri gel ama olur mu,
arada gel yine,
maç yaparız,
ben senin aldığın kırmızı kramponlarımı giyerim,
pas da vercem söz,
defansa da gelirim yardıma,
gelmezsem de kızabilirsin,
söz küsmicem,
küsersem en adiyim!
bi daha...
ne olur...
gel!!! (bkz: şeker portakalı)
devamını gör...
708.
"yargılanma adaletsizlik kokuyordu, infaz da insanlık dışıydı." *
devamını gör...
709.
şu sözler ard arda zihnimde dönüp durdu bugün.
“içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...“
(bkz: içimizdeki şeytan)
“realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir. hakikati görmüşsün ne çıkar? kendi başına hiçbir mânası ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye yarar?”
(bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)
“içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...“
(bkz: içimizdeki şeytan)
“realist olmak hiç de hakikati olduğu gibi görmek değildir. onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir. hakikati görmüşsün ne çıkar? kendi başına hiçbir mânası ve kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka neye yarar?”
(bkz: saatleri ayarlama enstitüsü)
devamını gör...
710.
ben böyleyim işte!..
ben garip bir kadınım. benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız..
sabahattin ali*
ben garip bir kadınım. benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız..
sabahattin ali*
devamını gör...
711.
"önemli olan, tanrı'nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. insan denen bir enstrüman. ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. bu yüzden, tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir."
azil - hakan günday
azil - hakan günday
devamını gör...
712.
göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum. bizse, umacı korkusuyla yorgan altına kaçan çocuk gibi, nefsimizin beton çatısını tepemize çekmiş, yaşamayı öldürüyoruz! yağmurun yalnız suyunu toplayabiliyoruz; ruhundan uzağız! halbuki ne güzel isim koymuşlar ona: rahmet.
devamını gör...
713.
siz hepiniz sorun kendinize ne gücü kalırdı cehennemin buraya hapsolanlar cenneti düşlemese?
sandman - neil gaiman
devamını gör...
714.
farabi , erdemli şehir
cahil şehirlerden birincisi zaruret şehri'dir. bu şehir halkı temel ihtiyaçlarını karşılamak için karşısındakilerle çıkar ilişkisi içerisinde yaşayan insanlardan oluşmaktadır.
ikinci cahil şehir alçaklık (nezale) şehri'dir. bu şehrin halkının tek yaşam hedefi zenginliğe ulaşmaktır. halkı yardımlaşma sebebi de yine zenginlik kazanmak içindir.
üçüncü cahil şehir bayağılık (hisse ve düşüklük) şehri'dir. bu halk adından anlaşılacağı üzere bayağı davranışlar sergileyen tek yaşam amacı, haz sağlayan, eğlence ve oyun olan kişilerden oluşmaktadır.
dördüncü cahil şehir onur (kerame) şehri'dir. onur şehrinin halkı yüceltilmek, gıpta edilir vaziyette bulunmak, makam mevki ile övülmek için yaşayıp bunun için yardımlaşan kişilerden oluşmaktadır.
beşinci cahil şehir üstünlük (tegallüb) şehri'dir. bu şehrin halkı başkalarını köleleştirerek kendini yücelten bu zalimce güçten zevk alan kimselerden oluşmaktadır.
cahil şehirlerden sonuncusu toplumcu (cemaiyye) şehri'dir. bu şehir demokratik şehir olarak da isimlendirilmektedir. bu şehrin halkı arzusu dışında bir şey düşünmeyen, istediği her şeyi yapmakta özgür olduğunu düşünen insanlardan oluşmaktadır.
cahil şehirlerden birincisi zaruret şehri'dir. bu şehir halkı temel ihtiyaçlarını karşılamak için karşısındakilerle çıkar ilişkisi içerisinde yaşayan insanlardan oluşmaktadır.
ikinci cahil şehir alçaklık (nezale) şehri'dir. bu şehrin halkının tek yaşam hedefi zenginliğe ulaşmaktır. halkı yardımlaşma sebebi de yine zenginlik kazanmak içindir.
üçüncü cahil şehir bayağılık (hisse ve düşüklük) şehri'dir. bu halk adından anlaşılacağı üzere bayağı davranışlar sergileyen tek yaşam amacı, haz sağlayan, eğlence ve oyun olan kişilerden oluşmaktadır.
dördüncü cahil şehir onur (kerame) şehri'dir. onur şehrinin halkı yüceltilmek, gıpta edilir vaziyette bulunmak, makam mevki ile övülmek için yaşayıp bunun için yardımlaşan kişilerden oluşmaktadır.
beşinci cahil şehir üstünlük (tegallüb) şehri'dir. bu şehrin halkı başkalarını köleleştirerek kendini yücelten bu zalimce güçten zevk alan kimselerden oluşmaktadır.
cahil şehirlerden sonuncusu toplumcu (cemaiyye) şehri'dir. bu şehir demokratik şehir olarak da isimlendirilmektedir. bu şehrin halkı arzusu dışında bir şey düşünmeyen, istediği her şeyi yapmakta özgür olduğunu düşünen insanlardan oluşmaktadır.
devamını gör...
715.
peyami safa tasvir-i efkar
milli idealimiz "apartman" yaptırmak mıdır?
güzel sanatlar akademilerine bir uğrayınız... heykel şubesi bomboş... mimari şubesi hınçahınçtır... çünkü türkiye'de patenti yabancı şöhretlerin elinde bulunan heykertraşlık türk sanatkarına para getirmez...?
fakat, mimar hem başkalarına hem de kendisine apartmanlar yapan bahtiyar kişidir. üniversitelerin dil tarih fakültesi tenha, tıp fakülteleri tıklım tıklımdır... çünkü lisan veya tarih alimi için bütün ömründe üç odalı bir ev yaptırmak şansı pek az. doktor için apartmanlar yaptırmak şansı pek çoktur..!
birkaç idealist müstesna, yüksek tahsilin eşiğinde istikbale nişan alan her türk gencinin gönlünde bir apartman yatıyor..! apartman!
genç ve yaşlı,mimar ve doktor,esnaf ve avukat,tüccar ve bol maaşlı memur,komisyoncu ve müteahhit ,her şuurun altı ve üstü, boydan boya, silme apartman kesilmiştir.
apartman..!
cimri parayı bunun için biriktiriyor, iş adamı bunun için taban tepiyor, avukat bunun için mahkemede coşuyuor... doktor bunun için gözünü profesörlüğe dikmiş, vekilin treni gelmeden üç vapur evvel haydarpaşa'ya damlıyor..?
apartman..!
sabahleyin yatakta mahmur gözler açılınca, uykunun rehaveti içinde erimiş vucudu kamçılayan ve obüs gibi sokağa fırlatan ideal: apartman..!
bir tek varlık sebebi, yaşamanın hikmeti, bahtiyarlığın amili, insanlığın gayesi, memleketin selameti, kainatın sırrı apartman!
çimento yok, fakat apartman yapılıyor; demir kalmamış, fakat apartman yapılıyor. şu herif çok akıllı çünkü apartmanı var, şu herif iyi gazetici, iyi doktor, iyi avukat, çünkü apartmanı var. apartman dirayet muvaffakiyet ölçüsü; apartman ihtisas vesikası; apartman terakkinin son kertesi, apartman milli refah, apartman milli ideal..!
kimse farkında değil ki apartman milli servetin mezarıdır, çünkü iç piyasalarımızda tedavül ettikçe üreyecek olan sermayeleri, damarda donmuş kan gibi hareketsiz ve kısır bırakır, apartman böyle bir salgın halinde milli refaha değil, memleketin sefaletine yol açar, apartman milli değil, millet zararına ferdi idealdir, bundan "apartman yapılmasın" manasını çıkaracak ........... konuşacak değilim..!
apartmanı bir refah vasıtası olmaktan bir milleti gayesi olmaya yükselten, gayrimilli, gayribeşeri, gayrimedeni, hayvanca kazanç iştahına vuruyorum...
midemizi ve barsaklarımızı apartmanla dolduran bu iştah bize iki yerden gelmiştir; biri kendimizden, öteki dünyamızdan...
kendimizden gelen tarafında mazuruz, kafesli karanlık, rutubetli, cumbası çarpılmış, taşlığı küf ve mutfağı lağım kokan tahta evlerimiz ailelerimize tabut olmuştur... bu evlerden her biri gözümüzde, koskoca imparatorluğun çöküşünü ve onun harabeleri üstünde mutlak ve mücerret ölümü temsil ediyor. farkında olarak olmayarak milli hassasiyetimizi şöyle bir sembolik tasavvurun ağır telkini altına koymuşuz: apartman beşiktir, tahta ev ölüm, apartman hayattır...
bu apartman iştahının bize dış dünyamızdan gelen tarafında hiç mazur değiliz... bu kazanç hırsı, ammenin menfaatini alaşağı edip, yerine ferdin ve kar gruplarının menfaatini koyan bu doymaz lüks ve mal düşkünlüğü bize, yıkılmak üzere olan avrupa ve amerika merkantilizminin yadigarıdır... oralardan kovulan altın tanrısı, para tanrısı, elmas tanrısı, lüks tanrısı her iflas eden fikrin, her devrilen putun son vatanı burasıymış gibi, sürü sürü türkiye'ye göç ediyor..
garp medeniyetini, içtimai müesselerin köklerini ve bunların tekamül tarihlerini anlamakla değil, yalnız göz bebekleriyle seven geri milletlerin bina, lüks ve süs hasreti içinde emekliyoruz... ensesinde gümüşlü tilkinin gıdıklayışını hissetmeyen türk kadını bedbaht, nişan yüzüğünde pırlanta kırıntılarının sıralanmadığını gören türk kızı bedbaht, kübik divanı olmayan ev bedbahtır... fakat odasında kütüphane, duvarında resim, rafında kitap olmayan ev bedbaht değildir... zengin ailelerimizde avrupa medeniyetini poker ve viski temsil ediyor, bugün avrupa'yı yıkan sefahat tanrıları türkiye'yi yapmaya gelmişler...
eski türkler ''paranın haramı ya zinaya gider, ya binaya'' dedikleri zaman, bu dünyada pek çok insanın pek geç anladığı bir hakikatın tam şuuruna sahipti... "bir lokma, bır hırka" telakkisiyle soysuzlaşan bu anlayışın bir tereddi kutbu da "her işin başı da para" kanaatidir..
gençliğin, hiç olmazsa gençliğin ruhundan bu mal, bu süs, bu lüks hayranlığını sökelim, onların beyinlerine apartmandan evvel yapmaya mecbur olduğumuz, yüzde sekseni harap, hala bir köy türkiye'si içinde yaşadığımızı en büyük türk hakikati halinde çakmak gerek...
milli idealimiz "apartman" yaptırmak mıdır?
güzel sanatlar akademilerine bir uğrayınız... heykel şubesi bomboş... mimari şubesi hınçahınçtır... çünkü türkiye'de patenti yabancı şöhretlerin elinde bulunan heykertraşlık türk sanatkarına para getirmez...?
fakat, mimar hem başkalarına hem de kendisine apartmanlar yapan bahtiyar kişidir. üniversitelerin dil tarih fakültesi tenha, tıp fakülteleri tıklım tıklımdır... çünkü lisan veya tarih alimi için bütün ömründe üç odalı bir ev yaptırmak şansı pek az. doktor için apartmanlar yaptırmak şansı pek çoktur..!
birkaç idealist müstesna, yüksek tahsilin eşiğinde istikbale nişan alan her türk gencinin gönlünde bir apartman yatıyor..! apartman!
genç ve yaşlı,mimar ve doktor,esnaf ve avukat,tüccar ve bol maaşlı memur,komisyoncu ve müteahhit ,her şuurun altı ve üstü, boydan boya, silme apartman kesilmiştir.
apartman..!
cimri parayı bunun için biriktiriyor, iş adamı bunun için taban tepiyor, avukat bunun için mahkemede coşuyuor... doktor bunun için gözünü profesörlüğe dikmiş, vekilin treni gelmeden üç vapur evvel haydarpaşa'ya damlıyor..?
apartman..!
sabahleyin yatakta mahmur gözler açılınca, uykunun rehaveti içinde erimiş vucudu kamçılayan ve obüs gibi sokağa fırlatan ideal: apartman..!
bir tek varlık sebebi, yaşamanın hikmeti, bahtiyarlığın amili, insanlığın gayesi, memleketin selameti, kainatın sırrı apartman!
çimento yok, fakat apartman yapılıyor; demir kalmamış, fakat apartman yapılıyor. şu herif çok akıllı çünkü apartmanı var, şu herif iyi gazetici, iyi doktor, iyi avukat, çünkü apartmanı var. apartman dirayet muvaffakiyet ölçüsü; apartman ihtisas vesikası; apartman terakkinin son kertesi, apartman milli refah, apartman milli ideal..!
kimse farkında değil ki apartman milli servetin mezarıdır, çünkü iç piyasalarımızda tedavül ettikçe üreyecek olan sermayeleri, damarda donmuş kan gibi hareketsiz ve kısır bırakır, apartman böyle bir salgın halinde milli refaha değil, memleketin sefaletine yol açar, apartman milli değil, millet zararına ferdi idealdir, bundan "apartman yapılmasın" manasını çıkaracak ........... konuşacak değilim..!
apartmanı bir refah vasıtası olmaktan bir milleti gayesi olmaya yükselten, gayrimilli, gayribeşeri, gayrimedeni, hayvanca kazanç iştahına vuruyorum...
midemizi ve barsaklarımızı apartmanla dolduran bu iştah bize iki yerden gelmiştir; biri kendimizden, öteki dünyamızdan...
kendimizden gelen tarafında mazuruz, kafesli karanlık, rutubetli, cumbası çarpılmış, taşlığı küf ve mutfağı lağım kokan tahta evlerimiz ailelerimize tabut olmuştur... bu evlerden her biri gözümüzde, koskoca imparatorluğun çöküşünü ve onun harabeleri üstünde mutlak ve mücerret ölümü temsil ediyor. farkında olarak olmayarak milli hassasiyetimizi şöyle bir sembolik tasavvurun ağır telkini altına koymuşuz: apartman beşiktir, tahta ev ölüm, apartman hayattır...
bu apartman iştahının bize dış dünyamızdan gelen tarafında hiç mazur değiliz... bu kazanç hırsı, ammenin menfaatini alaşağı edip, yerine ferdin ve kar gruplarının menfaatini koyan bu doymaz lüks ve mal düşkünlüğü bize, yıkılmak üzere olan avrupa ve amerika merkantilizminin yadigarıdır... oralardan kovulan altın tanrısı, para tanrısı, elmas tanrısı, lüks tanrısı her iflas eden fikrin, her devrilen putun son vatanı burasıymış gibi, sürü sürü türkiye'ye göç ediyor..
garp medeniyetini, içtimai müesselerin köklerini ve bunların tekamül tarihlerini anlamakla değil, yalnız göz bebekleriyle seven geri milletlerin bina, lüks ve süs hasreti içinde emekliyoruz... ensesinde gümüşlü tilkinin gıdıklayışını hissetmeyen türk kadını bedbaht, nişan yüzüğünde pırlanta kırıntılarının sıralanmadığını gören türk kızı bedbaht, kübik divanı olmayan ev bedbahtır... fakat odasında kütüphane, duvarında resim, rafında kitap olmayan ev bedbaht değildir... zengin ailelerimizde avrupa medeniyetini poker ve viski temsil ediyor, bugün avrupa'yı yıkan sefahat tanrıları türkiye'yi yapmaya gelmişler...
eski türkler ''paranın haramı ya zinaya gider, ya binaya'' dedikleri zaman, bu dünyada pek çok insanın pek geç anladığı bir hakikatın tam şuuruna sahipti... "bir lokma, bır hırka" telakkisiyle soysuzlaşan bu anlayışın bir tereddi kutbu da "her işin başı da para" kanaatidir..
gençliğin, hiç olmazsa gençliğin ruhundan bu mal, bu süs, bu lüks hayranlığını sökelim, onların beyinlerine apartmandan evvel yapmaya mecbur olduğumuz, yüzde sekseni harap, hala bir köy türkiye'si içinde yaşadığımızı en büyük türk hakikati halinde çakmak gerek...
devamını gör...
716.
çay ikram ettiler. çay ikram eden kötü olur mu?
devamını gör...
717.
en iyisi düşünmekti. kaçmaktı. kendi içime kaçmak. fakat bir içim var mıydı? hatta ben var mıydım? ben dediğim şey bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi.
saatleri ayarlama enstitüsü
saatleri ayarlama enstitüsü
devamını gör...
718.
bazen durdurduğun yer olur mutluluk; bazen gittiğin yol. neyin ne olduğunu zaman gösterecek. sabıra sığınmalıyım*
devamını gör...
719.
"akılsız salt duygu gerçi pek lezzetsiz bir şerbete benzer, ama duygunun yumuşatamadığı salt akıl da insanın boğazından geçmeyecek kadar acı, kekre bir ağudur."
jane eyre - charlotte brontë
jane eyre - charlotte brontë
devamını gör...
720.
"bir şeyi gerçekten istersen, onu gerçekleştirmek için bütün evren senin için işbirliği yapar."
-paulo coelho
-paulo coelho
devamını gör...