kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1801.
bakın buna ben de çok inanırım
"sanırım bir insanın bir insana sarılma isteği ve biçimi ruhumuza hitap ediyor."
(bkz: içimizde bir yer - ahmet altan)
"sanırım bir insanın bir insana sarılma isteği ve biçimi ruhumuza hitap ediyor."
(bkz: içimizde bir yer - ahmet altan)
devamını gör...
1802.
"konu kadınlar oldu mu kelimeler kifayetsiz kalır"
devamını gör...
1803.
"hazinen neredeyse, kalbin de orada olacak."
harry potter - ölüm yadigarları
harry potter - ölüm yadigarları
devamını gör...
1804.
-seni seviyorum. deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum. kürk mantolu madonna
-tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. kürk mantolu madonna
-dikkat et turgutçuğum, bu güzel hayalleri, şekilleri kaybetmesin bilincin. kurtar kendini onun baskısından. rüyadan gerçeğe geçmenin acılarını yaşama. ne olur turgut uyanma sakın.
ne olur uyanma... ne olur... ne olur... tutunamayanlar
vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye. tutunamayanlar
-tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. kürk mantolu madonna
-dikkat et turgutçuğum, bu güzel hayalleri, şekilleri kaybetmesin bilincin. kurtar kendini onun baskısından. rüyadan gerçeğe geçmenin acılarını yaşama. ne olur turgut uyanma sakın.
ne olur uyanma... ne olur... ne olur... tutunamayanlar
vazgeçiyorum; bütün insanlığın önünde eğilerek özür diliyorum: beni yanlışlıkla çıkardılar sahneye. tutunamayanlar
devamını gör...
1805.
en çok da yağmur yağdığında seviyorum bu şehri. herkesin yüzü ıslak başı öne eğik, sanki herkes suçunu kabullenmiş gibi.
(bkz: sefiller)
(bkz: victor hugo)
devamını gör...
1806.
sevgili bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
insanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde
bırakmasaydım. kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine
düşmeseydim. bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi bilge, aklını başına topla.
ben iyi değilim bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. kendime, söyleyecek söz bırakmadım. kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu
kararlar. şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. oysa, sevgili bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.
bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak
durumundadır. bu bir çeşit alın yazısıdır. bu alın yazısı da başkaları
tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır. ben ölmek istemiyorum. yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
bu nedenle, sevgili bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim. (insanların kendilerini korumak için sonsuz düzenleri var. durup dururken insanlara saldırdım ve onların korunma içgüdülerini geliştirdim.) hiç kimseyi görmüyorum. albay da artık benden çekiniyor. ona bağırıyorum. (bütün bunları yazarken hissediyorum ki, bu satırları okuyunca bana biraz acıyacaksın. fakat bunlar yazı, sevgili bilge; kötülüğüm, kelimelerin arasında kayboluyor.)
geçen sabah erkenden albayıma gittim. bugün sabahtan akşama kadar
radyo dinleyeceğiz, dedim. bir süre sonra sıkıldı. (insandır elbette
sıkılacak. benim gibi bir canavar değil ki.) bunun üzerine onu zayıf
bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. (ben yalnız kalmalıyım. başka çarem yok.)
insanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde
bırakmasaydım. kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine
düşmeseydim. bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi bilge, aklını başına topla.
ben iyi değilim bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. kendime, söyleyecek söz bırakmadım. kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu
kararlar. şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. oysa, sevgili bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.
bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak
durumundadır. bu bir çeşit alın yazısıdır. bu alın yazısı da başkaları
tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır. bir alın yazısı da ölümün anlamını bilerek, ona bu anlamı vermesini beceremeden ölmektir ki, bazı müelliflere göre bu durum daha acıklıdır. ben ölmek istemiyorum. yaşamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum.
bu nedenle, sevgili bilge, mutlak bir yalnızlığa mahkum edildim. (insanların kendilerini korumak için sonsuz düzenleri var. durup dururken insanlara saldırdım ve onların korunma içgüdülerini geliştirdim.) hiç kimseyi görmüyorum. albay da artık benden çekiniyor. ona bağırıyorum. (bütün bunları yazarken hissediyorum ki, bu satırları okuyunca bana biraz acıyacaksın. fakat bunlar yazı, sevgili bilge; kötülüğüm, kelimelerin arasında kayboluyor.)
geçen sabah erkenden albayıma gittim. bugün sabahtan akşama kadar
radyo dinleyeceğiz, dedim. bir süre sonra sıkıldı. (insandır elbette
sıkılacak. benim gibi bir canavar değil ki.) bunun üzerine onu zayıf
bulduğumu, benimle birlikte bulunmaya hakkı olmadığını yüzüne bağırdım. (ben yalnız kalmalıyım. başka çarem yok.)
devamını gör...
1807.
"ama dudağının kenarıyla, öyle bir gülerdi ki, bir daha kimse gülmesin isterdim."
devamını gör...
1808.
aşk görünmez bir düşmanmış boşa savaştığım. bir yıldız’a tutuldu cihan… gölgesinde demlendi, ışığında huzura kavuştu. gün geldi öfkesiyle kavruldu, gün geldi yokluğuyla yüreği buz tuttu.
devamını gör...
1809.
evet, kusurluydu. fakat gönül meselelerinde bunun ne önemi var? biz insanlar bir şeyi sevdik mi severiz. mantığın bunda yeri yoktur. hatta mantıksız sevgi pek çok açıdan gerçek sevgidir. sevmek için bir sebebi oldu mu herkes sevebilir.
(bkz: bilge adamın korkusu)
(bkz: bilge adamın korkusu)
devamını gör...
1810.
"hangisi önce geldi, anka kuşu mu yoksa alev mi?
bir dairenin başlangıcı yoktur. "
luna lovegood - harry potter ölüm yadigarları
bir dairenin başlangıcı yoktur. "
luna lovegood - harry potter ölüm yadigarları
devamını gör...
1811.
“başka bir biçimde yaşayabileceğini düşünmeye cesaret edemiyorsun: koyun gibi güdülmek yerine özgür yaşamak, taktikler uygulamak yerine açık davranmak, bir hırsız gibi gecenin karanlığında sevmek yerine açık açık sevebilmek düşüncelerine yer vermiyorsun kafanda.”
dinle küçük adam, wilhelm reich
dinle küçük adam, wilhelm reich
devamını gör...
1812.
"düşüncem ben’den başka bir şey değil bu yüzden duramıyorum. düşündüğüm için var oluyorum ve düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. şu anda bile var olmaktaysam -ki korkunç- bunun nedeni var olmaktan korkmamdır. özlediğim hiçlikten kendimi çekip alan benim. nefret ya da var olma tiksintisi, kendimi var etme, varoluşun içine oturtma biçimlerinden başka şey değil. düşünceler büyük bir baş dönmesi gibi ardımda doğuyor başımın arkasında doğduklarını hissediyorum. karşı durmazsam önüme geçiyorlar gözlerimin arasına geliyorlar. çoğu kere karşı koyamıyorum, düşünce büyüdükçe büyüyor ve birden sınırsızlaşarak tepeden tırnağa dolduruyor beni, var oluşumu yeniliyor."
bulantı, jean paul sartre
bulantı, jean paul sartre
devamını gör...
1813.
''bir ben var benden ötürü, sen varsın senden ötürü, laylaylom. kedi var gülümsüyor, maaovv.''
çok derin anlatımlar, dönüş yolculukları var paragrafta.
kedi sesi, pipet.
çok derin anlatımlar, dönüş yolculukları var paragrafta.
kedi sesi, pipet.
devamını gör...
1814.
aklının arzu ettiği kadar değil,
gönlünün alabildiği kadar sevebilirsin!
gönlünün istediği yere kadar değil
ayaklarının götürebildiği yere kadar gidebilirsin..
geveze-aşka dair
gönlünün alabildiği kadar sevebilirsin!
gönlünün istediği yere kadar değil
ayaklarının götürebildiği yere kadar gidebilirsin..
geveze-aşka dair
devamını gör...
1815.
''hemen piyangonun ne olduğunu anlatayım. örneğin benim 50 ruble değerinde bir ineğim var. bu ineği piyangoyla satmak istiyorum ve o nedenle de herkese 1 ruble değerinde bilet almayı öneriyorum. 1 rubleye bir inek sahibi olma olanağı var! herkes ineği satın almak istiyor ve rubleler yağmaya başlıyor. 100 ruble toplandığında, piyangoyu çekiyorum: piyangoyu kazanan, ineği 1 rubleye almış oluyor, diğerleri hava alıyor. inek insanlara ucuza mı geldi? hayır, çok pahalıya geldi, çünkü değerinin 2 katı para ödendi, çünkü iki kişi (piyangoyu düzenleyen ve ineği kazanan) hiçbir şey yapmadan kazanç sağladılar, hem de paralarını kaybeden 99 insanın sırtından. demek ki piyangonun halk için kazançlı olduğunu söyleyenler halkı basitçe aldatmaktadır. aynı şekilde köylüye, yoksulluk ve sefaletten çeşitli kooperatifler (ucuz satın alma ve kârlı satma birlikleri), işletmelerde çeşitli iyileştirmeler, bankalar ve benzeri önlemler sayesinde kurtulacağını vaat edenler onu aldatmaktadır.''
lenin - kır yoksullarına
devamını gör...
1816.
devamını gör...
1817.
"anladım ki, insanlar kendilerini düşünerek yaşıyor gibi görünse de, hakikatte onları yaşatan tek şey sevgidir."
insan neyle yaşar?, tolstoy
insan neyle yaşar?, tolstoy
devamını gör...
1818.
"yalvarıyorum kardeşlerim, yeryüzüne sadık kalın ve size doğaüstü umutlardan söz edenlere inanmayın! zehir saçar onlar, farkında olsalar da olmasalar da.
yaşamı aşağılayanlardır onlar, kuruyup gitmeye yüz tutmuş ve bizzat zehirlenmiştir onlar, yeryüzü yaka silkti böyle kişilerden: yok olsalar ya hepten!" - böyle buyurdu zerdüşt
yaşamı aşağılayanlardır onlar, kuruyup gitmeye yüz tutmuş ve bizzat zehirlenmiştir onlar, yeryüzü yaka silkti böyle kişilerden: yok olsalar ya hepten!" - böyle buyurdu zerdüşt
devamını gör...
1819.
"anılar insanı hiç terk etmezken, kim her şeye yeniden başlayabilir?"
savaştan sonra, carol matas
savaştan sonra, carol matas
devamını gör...
1820.
ayaklar altina alinmis o haklarini sadece talep etmek yerine, onlari kendileri elde ettikleri zaman aslinda onlara sahip olmus olacaklar…
f. hegel/ akil dedigimiz sey
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103